nevermore Oluşturma zamanı: Mayıs 20, 2012 Paylaş Oluşturma zamanı: Mayıs 20, 2012 Bir beşer hayatı boyunca kendisine yol gösteren bir güç tarafından gözetilir. Fakat bu rehberliğe uygun olarak hareket edip etmemesi yahut da, arkasını dönerek aptalca hareket edip, karanlığa ya da Satan’a teslim olup olmaması beşerin kendisine bağlıdır. Ancak Satan “imtihan edici”(olarak bilinen) Satürn’ün bir başka adı olup, negatif güç dahi beşeri sınamak, arındırmak için hayata yavaşça ve ıstırap vererek faaliyet göstermekte ve giderek beşere bilgelik, ışık getirmektedir. Yüksek Rehber Ruh White Eagle White Eagle’dan: Işık ve Karanlık Melekleri Hayatın iyi kötü denilen iki veçhesi vardır. bir yanda Rabbimizin ve Üstat Christ’ın yönetimi altında çalışan birçok varlıktan oluşan “iyiler” (hayır güçleri). Öte yandan, “kötü” denilen ordular ya da karanlık melekleri (şer güçleri). Karanlık meleklerinin faaliyetleri ışık meleklerininkinden farklı olmasına rağmen, onlar da gene Kozmos’un Yasası, Tanrı’nın Yasası dâhilinde çalışırlar. Tanrıyı sonsuz kudrete sahip olan “baba” olarak kabul ederseniz, “kötülük” denilen( ya da karanlık ve yıkım meleklerinin faaliyet alanı içerisine giren9 şey de, Sosuz Kudret’in hâkimiyeti ve yönetimi altındadır. Aksi halde tam bir kargaşa olurdu; aksi halde çağlar boyunca dinleri beslemiş olan “mister öğreti ekolleri” vasıtasıyla beşeriyete vazedilmiş olan İlahi Sevgi’ye iman etmez, güvenmez, itimat etmezdiniz. Daima Işığın gerçek öğrencilerine, yol gösteren himaye eden, ilham veren ve görünürdeki kargaşadan iyilik çıkaran bir sonsuz sevgi bahşedilmiştir. Şimdi diyeceksiniz ki, eğer sürekli olarak faaliyet gösteren hem Işık Melekleri hem de Karanlık Melekleri varsa, bu hiçbir zaman sona ermeyecek olan bir çekişme anlamına gelmez mi? Bu tamamıyla kişinin Işık ve karanlık hakkındaki telakkisine bağlıdır. Karanlığın ışığa karşı olması hususunda aşırı bir şekilde vurgulama eğiliminde olduğumuz gerçek değimli? Dünyanın yukarısındaki ruhsal seviyelere yükseldiğimizde, ışık ile karanlığın gerçekte bir olduklarını, çekişmenin sona erdiğini ve ahengin hâkim olduğunu, çünkü ışık ile karanlığın birbirinin yansımadı olduğunu öğrendiğimizde bu bizim için bir sürpriz olur. Hayat karanlık olmaksızın süremez. Karanlık kontrast yaratarak pozitif veçheyi belirgin kılan negatif veçheyi sağlaması bakımından Evrim için gereklidir. Denilecektir ki, “ acaba melekler ve karanlık güçler gerçekten var mıdır?”; “yaratıcı Tanrı aynı zamanda yıkıcı Tanrı mıdır?”. Evet, bir anlamda bu böyledir. Karanlığın Tanrı'sı Hinduların Yıkıcı Tanrısı “ shiva”ya benzetilebilir ama söz konusu yıkıcı unsur, aslında “yapıcı” olarak kendini ortaya koyar: istenmeyen türden gelişmeleri ortadan kaldıran yıkıcı amil, gerçekte yeniden inşa ediş, yeniden yaratış için zemin hazırlamaktadır. Dolayısıyla Karanlık Meleklerinin de Yüze Evrim Düzeninde(kendine özgü) bir yerleri vardır. Dikkatinizi “denge” kavramının öğrenimine çekmek istiyoruz. Bu iki veçhe yani ışık ile karanlık, pozitif ve negatif hayatın temel yasalarından biri olan “denge”yi ve “dengeliliği” oluşturmak üzere birlikte faaliyet göstermektedirler. Sonuç mikrokozmos ve Makrokozmos dâhilinde mükemmel dengedir. Böylece hayatın iki veçhesi olan iyi ve kötü, daha yüksek bir şuur halinde bakıldığında, mükemmel hayatı oluşturmak ve bunun yanı sıra, kişinin hayatında üstatlık kudretini geliştirmek amacıyla birlikte çalışan iki güç olarak görülürler. Zamanı gelince tüm beşerler, Altın Çağı oluşturmak için birlikte çalışsınlar diye pozitif ve negatif güçleri, nasıl birleştireceklerini ve mükemmel bir şekilde nasıl harmanlayacaklarını anlayacaklardır. Şu hususu aklımızdan hiç çıkarmamalıyız ki, Işık Melekleri Rabbin Yönetimine bağlı olarak faaliyet gösterirken, karanlık melekleri de Tanrı'nın Yüce Yönetimi altında ve yasası dâhilinde çalışmaktadırlar. Fakat karanlık meleklerinin faaliyeti, ışık meleklerininkini tamamlayıcı mahiyettedir. Bu iki güç (hayır ve şer), evrimi oluşturmak beşere kendi bünyesinde mevcut olan tanrısallığının şuurunu edindirmek gibi belirgin bir amaca yönelik olarak, beşeriyeti etkilemektedirler. Çünkü başlangıçta beşeri ruh, İlahi hayatın bireysel kıvılcımı Tanrı'dan neşrolarak, birçok hayat kademesinden geçip aşağıya doğru inmişti, ta ki şuursuz Tanrısallığın İlahi kıvılcımı tanrı bilincinde olan bir varlık halinde gelişebilsin diye, maddeye hâkim olmayı öğrenmek için maddeye bürünene kadar. İlahi Şuurun içerisinde kemale eren insanlara örnek olarak işte, peygamberler mevcuttur. Beşeriyet bu dünyasal deneyim yolu üzerinde yolculuğa çıkarılmazdan önce, beşeriyetin yeryüzüne yerleşmesine yardımcı olmak üzere bu planete ileri seviyeden varlıklar gelmişti. Bu vetireye ayrıca, hem Hayır hem de Şer güçleri yani Işık melekleri ile Gölgelerim melekleri de yardım ediyorlardı. Şöyle de diyebiliriz: “Işık’taki Melekler, Gölgelerdeki Melekler; Işığa hizmet eden Melekler ve Karanlığa hizmet eden Melekler” Işık (ya da Hayır) Melekler, yapıcı güçleri temsil derler; gölgelerin (ya da Şer) melekleri ise gerekli olan yıkıcı güçlerin temsilcileridirler – gereklidirler, çünkü daima bireysel ve toplumsal hayat ile düşüncenin, yararlılıklarını yitiren veçhelerini budamakla meşguldürler. Dolayısıyla Işık Melekleri ile Karanlık meleklerini sürekli olarak savaşan düşmanlar olarak değil de, daha ziyade birinin ( karanlık güçlerinin) ötekinin (aydınlık güçlerin) tamamlayıcısı olduğu şeklinde düşünün. Ne de bu varlıkların kudretini küçümseyin, çünkü melek hayatının her iki veçhesi de, dünya beşeriyetinin gelişimine yardımcı olmak ve beşerde değersiz olan şeyi yıkmak için nesilden nesile, siklusdan siklusa, sürekli olarak faal haldirler. Şimdi aklınıza şu soru gelebilir: “ karanlık melekleri en yücenin Işığı ve Kudreti ve Bilgeliğini tam olarak idrak etmemiş olabilecek olan bu melek güçleri, Işık Meleklerine galebe çalıp da, böylece beşeriyetin yıkımına yol açabilirler mi?” cevabımız Hayırdır! Karanlık melekleri bir yere kadar gidebilirler ve daha ötesine geçemezler, çünkü artık kendilerini etkisiz kılan Kozmik Yasaya takılırlar. Tanrı kâinatın kontrolü dışına çıkmasına izin vermez. Tanrı'nın iradesi dışında hiçbir şey olamaz. Yeryüzü beşerinin önünde iki yol uzanmakta olup, izleyeceği yolu seçmek durumundadır. Bir yanda Kozmik Yasa ile ahenk içerisinde olabilir; Göksel Misterlerin misyonunu edinmiş olan kişi daima Kozmik Yasa ile Sevgi Yasası ile ahenk içerisinde çalışır. Öte yandan hala daha karanlık bir (şuur) haline duçar olan kişi ise, farkında olmadan da olsa, Kozmik Yasanın aleyhine çalışmaktadır. Neticede enkarnasyondan enkarnasyona geçerek, kendisini ıstırap ile çevreler. Fakat beşer İlahi Yasa ile ahenk içerisinde yaşamayı ve çalışmayı ve kendisini imanla tanrıya teslim etmeyi öğrenir öğrenmez mutluluğa erişir. Işık Melekleri onunla birlikte ve o da Onlarla çalışır ve beşer ile melekler hep beraber, beşeriyetin geriye kalan kısmında tanrı bilincinin gelişmesine yardımcı olabilirler. Şunu da unutmamalıyız ki, görünmez varlıkların yanı sıra ayrıca her beşerin içinde hem pozitif hem de negatif, hem beyaz hem de siyah olan şey mevcuttur; beşeriyet kalbinde dengeyi taşır. Pozitif ile negatif arasındaki bu dengenin korunması hayati önem taşır. Negatif düşünce terazinin karanlık kefesini aşağıya doğru aşırı derecede bastırabilir. Yeryüzünde doğru olarak korunması gereken dengenin sürdürülmesi için, pozitif düşünceye ihtiyaç vardır. Beşeri evrimin ilerlemesine yardım etmek için beşeriyete doğru cezbolan görünmez varlıklar, esas noktalarını beşeriyetten alırlar. Yasa dengeliliktir. Djwhal Khul’dan: Gerçek Kötüler Çetesi Kötülüğü gangsterler ile suçluların faaliyetleri ile karıştırmayın. Suçlular ile gangsterler zuhur etmekte olan kitlesel eksikliklerin sonucudurlar; cehaletin, çocukken yanlış yetiştirilmenin ve doğru beşeri ilişkilerin (geliştiği) yaşlar boyunca yanlış anlaşılmanın kurbanlarıdırlar; Gene Doğum Yasası onları, giderek iyilik yoluna ulaştıracaktır. Hakikaten kötü olanlar; kötü olan eski (hayat) tarzlarına dönmeye çalışan, hemcinslerini bir ya da diğer tür esaret içerisinde tutmaya çabalayan( belirli sayıdaki) özgülüklerden birinin ya da hepsinin birden ifade bulmasını engelleyen, sömürülenlerin sırtından maddi servetler kazanan, ya da yeryüzü ürünlerini kendileri için ve kazanç sağlamak amacıyla gasbetmeye çalışan ve böylece de hayati ihtiyaçların ücretini, zengin olmayanlar için yanlarına yaklaşılamaz hale getirenlerdir. Bu şekilde çalışan, düşünen ve plan yapan kimseler her ulusta bulunurlar ve çoğunlukla da, zengin ve nüfuzlu olduklarından,(toplumda) tebarüz etmiş kimselerdir. Ancak ışığa karşı günah işlemektedirler ve bunu da cehaletlerinden ötürü yapıyor değillerdir; bunların hedefleri maddi olup spritüel değildir. Bu kimseler milyonlarca beşerle kıyaslandıklarında nispeten az miktardadırlar ama aşırı derecede de güçlüdürler. Bunlar son derece zeki fakat vicdansız kişilerdir. İşte kötülük güçleri ilerlemeye ket vuran, fakirliği çoğaltan, nefreti ve sınıf farklılıklarını körükleyen, ırk ayrımını kendi çıkarları için teşvik eden ve cehaleti iktidarda tutan bu kişiler vasıtasıyla çalışırlar. Bunların günahları çok büyüktür ve kudret ile kudretli olma arzusu( hayırdan yana olma arzusunun aleyhine bir etki oluşturduğu için) hayatlarında, her şeyi yöneten hâkim bir faktördür. Bu kimseler günümüzde(1953) yeryüzünün( petrol, mineral zenginlikler ve besinler gibi) doğal kaynaklarına sahip olma ve böylece halkı zayıf ve yetersiz gıda alan bir halde tutma yönünde gösterdikleri açgözlülükleri, kararlılıkları ile Birleşmiş Milletlerin birliği aleyhinde çalışmaktadırlar. Her ulusta mevcut olan bu (vampirler), birbirlerini çok iyi anlarlar ve yeryüzünün zenginliklerini beşeriyetin sırtından sömürmek üzere birlikte büyük şirketler halinde çalışırlar. --------- Djwal Khul’dan: Karanlık Çetelerin Teknikleri Burada Işık Hiyerarşi’nin açığa çıkarılmasını, böyle bir olay kanıtlanmasından ötürü( Işık Hiyerarşi’nin) kudretinin artması anlamına geleceğinden, önlemek için çalışan güçlerin paralel faaliyetlerine değinmek istiyorum. Bilindiği gibi astral ve mental seviyelerde “karanlık merkezler” denilen merkezler mevcuttur. Bunlar “karanlık” sıfatıyla anılırlar, çünkü faaliyetlerinin ağırlık merkezini, tezahür edişin maddi veçhesi ve maddi cevherlerin faaliyeti oluşturur; tüm enerji tamamıyla nefsanî amaca bağlıdır… Işık güçleri her formda saklı olan “can”(soul) üzerinde çalışırlar. Işık Güçleri grup amaçlarına ve Tanrının melekûtunun yeryüzünde tesisine yöneliktirler. Karanlık güçler ise(varlığın kendini) ifade edişinin form veçhesi üzerinde çalışırlar ve tamamıyla kendilerinin olacak ve(mineraller, bitkiler, hayvanlar ve beşerler) âlemlerinin hepsindeki canlı formların tümünü kendilerine özgü emirlere tutsak edecek olan bir kontrol merkezi oluşturmaya yöneliktirler. Bu İncil’de kullanılan terimlerden aşina olduğumuz, dünyanın saltanatı ile Christ’ın Egemenliği, Deccal’ın (Anti-Christ) kudreti ve Christ’in kudreti hakkındaki eski öyküdür. (iki karşıt güç arasındaki) bu (cidal), Atlantis zamanında büyük bir zirveye ulaşmış ve Işık Hiyerarşi’nin muzaffer olmasına rağmen, bu ancak kıl payı ile gerçekleşmişti. Savaş astral seviyede yapılmıştı ama fizik seviyede de bu savaşa tekabül eden kadim efsanelerin bize aktardığı dünya çapında büyük bir çekişme meydana gelmişti. Bu çekişme Tufan Afeti ile son buldu. O zamandan beridir, nefret ve ayrılık tohumları ile karanlığın güçlerinin beşeriyeti kontrol etmek amacıyla kullandığı üç unsur olan “nefret, saldırganlık ve bölünme” teşvik edile gelmiştir. Bu (unsurların) üç Yüce Spritüel karşıtı ise şunlardır: “sevgi, diğerkâmca paylaşma ve sentez” Ancak sevginin yaşayan prensibinin (Hiyerarşide somutlaştığı şekliyle) aleyhine çalışan güçlerin nüfuzu artık etkisiz kalmaktadır, çünkü beşeriyet, iyi ve sentez edici olana, birkaç yüzyıl öncesine nazaran, çok daha hızlı bir şekilde ve genel olarak yanıt vermektedir.(karanlık güçlerin) arzı edilmeyen kontrolünün sürekli bir şekilde azalacağını Ümit etmemiz yetersiz değildir. Karanlık güçler, fizik seviyede “altı doğulu lider ile altı batılı liderden” oluşan bir grup tarafından yönetilmektedir; bunlardan doğulu olanlar en güçlülerdir, çünkü ırk bakımından en yaşlı ve en tecrübeli olanlar onlardır. Bu liderler “desise”nin özdeşleştirilmesi ve aşağı seviyeden psişik güçlerin uyarılması yoluyla çalışırlar. Halen özellikle hücum ettikleri hedefi, “ dünya müritleri ile inisiyeleri grubu” oluşturmaktadır. Çünkü dünyada sevginin teşvik edilmesinden ve beşerlerin birliktelik ruhu içinde bir araya getirilmelerinden sorumlu olanlar bu müritler ile inisiyelerdir. Karanlık güçler bu ilerinde şimdi başarılı olmadıkları takdirde, Hiyerarşiyi açığa çıkarmak ve böylece kötü güçlerin( beşeriyet üzerindeki) kontrolünü büyük çapta azaltmak mümkün olacaktır. Kişi müritliğe doğru yaklaştıkça ve “beyaz kardeşliğin” bir vasıtası olarak, hemcinslerinin ilerisinde göze çarptıkça, karşı koymaya çalışanların dikkatini de çekmiş olur…(Şer Güçlerinin) bir müride karşı uyguladığı metotlardan bazıları şunladır: a-Fizik bedene karşı kesin bir saldırıya geçmek b-Desise’yi kullanmak c-Sık sık uygulanan bir üçüncü metot ise, müridi kalın bir karanlık bulutla sarmalamak, onu nüfuz edilemez olan ve içinden geçerken tökezleyeceği ve çoğu kez de düşeceği bir gece ile bir sis ile kuşatmaktır. Bu duygusal maddeden tüm dengeli vibrasyonu tehdit ediyormuş gibi gözüken ve şaşkınlık içerisindeki öğrenciyi bir ümitsizlik karanlığı içerisine itin belirli bir kara duygudan oluşmuş siyah bir bulut biçimine bürünebilir. Kişi her şeyin kendisini terk ettiğini hisseder, değişen ve kedere boğan duyguların kurbanı olur; kendisini her şeyini yitirmiş olarak addeder; tüm geçmiş çabaların semeresiz olduğunu ve ölmekten başka bir çaresi kalmadığını düşünür. Kişinin böyle zamanlarda gerçek olan ile gerçek olmayan arasında bir tefrik yapama yeteneğine ve durumunu samimiyetle tartıp, sükûnet içerisinde muhakeme etmeye çok ihtiyacı vardır. Bu zamanlarda karanlığın kişinin içindeki Tanrı’dan hiçbir şeyi saklayamadığını ve “dengeli şuur merkezinin” meydana gelebilecek olan hiçbir şeyden etkilenmeksizin, orada yerinde kaldığını kendisine hatırlatmalıdır. Sonuna kadar ayakta kalmalıdır- neyin sonuna kadar? Kendisini kuşatan bulutun sonuna; bulutun yerini gün ışığına terk ettiği noktaya kadar; bu bulutu bir uçtan öbür uca kadar kat etmeli ve hiçbir şeyin hiçbir zaman içsel şuur’a kadar uzanıp ona zarar veremeyeceğini idrak ederek, gün ışığına çıkmalıdır. Dışarıda ne olursa olsun Tanrı içeridedir. Bizlerde fiziki de olsa, astral ya da mental de olsa, bizi çevreleyen şartlara bakarak, kalbin en içteki merkezinin Evrensel Logos ile aramızda mevcut olan “temas noktalarımızı” sakladığını unutmaya karlı bir eğilim vardır. Kötü güçler her yerde gruplar hainde ya da tek tek (mevcut olan) müritlerin bir şekilde Desise’ye kapılmalarını sağlayamasa, bu kez de müritlerin çabalarını olumsuz kılmak amacıyla “grup desise’sini” kullanmaya çalışacak ve müritlerin birlikte çalıştığı kişileri, kötülüğe inanmaya ilgili motivasyonu yalancı çıkarmaya zorlayarak, öylesine inandırıcı bir öykü oluşturacaktır ki, mücadele etmekte olan mürit, hemen hemen tek başına savaşmak zorunda bırakılacaktır. Eğer bu yapılmasa o zaman Hiyerarşinin işçileri ile amirlerinin fizik bedenlerine hücum edebilir ve fizik bedenin çekeceği ıstırap vasıtasıyla müridin üretimini kontrol etmeye çalışabilirler. Bu çoğu kez Üstadın müridini koruyabilmesinden ve sık sık da koruduğundan ötürü, başarısız kalır. Karanlık güçler ayrıca psişik mekanizmanın özdeşleştirilmesi ya da uyarılması yoluyla da çalışırlar ve neticede, aşağı seviyeden psişik güçler anormal bir şekilde gelişir ve vaktinden önce hemen hemen kontrol edilemez olan boyutlara ulaşır. Bu Atlantis günlerinde büyük çapta gerçekleşmiş ve tüm astral seviyenin, anlaşılmadan açığa çıkmasına yol açmıştı. Böylece astral seviyenin arzu edilemeyen tesirleri, olduğu gibi fizik seviyeye yansımış ve bunun sonucunda misterlerin iki büyük ekolü olan Işık ile Karanlık arasında, o zamanki dünyanın yıkımıyla doruk noktasına erişen savaş çıkmıştır. Günümüzde bu aydınlık ve karanlık güçler, tekrar fizik seviyede kendilerini ifade etmek ve (bir diğerine) üstün gelmek amacıyla savaşmaktadırlar, ancak bu kez sonuç çok değişiktir. Yüksek Benlik’le temas oluşturma ya da bunu engelleme çabaları, sinir hastalıkları ve patolojik durumlar şeklinde sonuçlanmakta ve bu da beşerin grup faaliyetini oldukça etkilemektedir. Karanlık güçlerin aşağı seviyeden psişik güçleri uyarma çabası, maddeye ve forma ancak etherik bedenler seviyesine kadar nüfuz edebiliyor ve (bu) oradan da fizik bedeni fizyolojik olarak hastalıklar organ ya da doku yapısındaki zararı değişikliler, sinir beyin hastalıkları biçimde şartlandırıyor ve beşeriyeti günlük yaşantıyla başa çıkmada aciz ve uyumsuz kılan daha başka birçok şekilde ve modern dünya şartları(biçiminde tezahür diyor) gibidir. Fakat zihin tabiatı koruyucu bir yararlılık safhasına ulaşmıştır ve bu zamanda beşeriyetin çevresinde örülen büyük koruyucu duvarlardan bazıları da şüphecilik ve psişik güçlerin mevcudiyetini ya da yararlılığını kabul etmemedir. Bu unutulmaması gereken bir husustur. Şimdi, birleşik kötülük güçleri tarafından kullanılan başlıca silah “kargaşa, bozgunculuk, kurumlaşmış güvence yoksunluğu ve bunun sonucunda ortaya çıkan korkudur”…uluslar arası düşünme tarzının tüm ritminin değiştirilmesi gerekir ki bu da yavaş ve zahmetli bir iş demektir; her ülkedeki kargaşa ile tereddüt(ortamından) sorumlu olan kötü kişiler, yerlerini giderek7. Işının ritmi ile işbirliği halinde çalışabilen böylece “düzenli güzellik” oluşturabilen kişilere terk etmek zorundadırlar. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Mayıs 20, 2012 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 20, 2012 Djwhal Khul’dan: Beyaz Maji ve Kara Maji Günümüzde okült öğrenciler arasında beyaz ve kara maji hakkında çok şey söylenmekte olup, söylenenlerin çoğu güçten ya da hakikatten yoksundur. Gerçek olan bir şey varsa, o da, beyaz ve kara maji uygulayıcılarını ayıran sınır çizgisinin, henüz “bilen kişi” sıfatına hak kazanmamış olanlarca teşhisinde güçlük çekilecek kadar belirsiz olmasıdır. Bu kişi arasındaki fark, hem motivasyon hem de metot bakımından mevcuttur ve bunları şöylece özetleyebiliriz: 1-Beyaz majisyen enerjisini ve zamanını harcadığı grubun yararına olacak bir motivasyona sahiptir. Sol-el Yolu’nun (kara majisyeni)ise daima yalnız çalışır. Ya da herhangi bir zaman başkalarıyla işbirliği yaparsa, bu, gizli bir nefsanî amaca yöneliktir. 2-Beyaz majinin temsilcisi hiyerarşik plan ve program dâhilinde işbirliği yapılan ve Gezegen Rabbi’nin arzularını yerine getirmek için yapıcı çabaları kapsayan çalışmalarla ilgilenir. Karanlığın Kardeşi Hiyerarşinin plan ve programı dışında kalan( çalışmalarla) ve Gezegensel Işının Rabbinin amacının kapsamına girmeyen (çalışmalarla)meşgul olur. 3-Beyaz majisyen… Tamamıyla yüksek seviyeden Deva İnşaatçıları vasıtasıyla çalışır ve see ve rakamlar vasıtasıyla Onların çalışmasını harmanlayıp, bu suretle, Onların bedenlerinin ve dolayısıyla da mevcut olan her şeyin cevherini oluşturan aşağı seviyeden inşaatçıları etkiler. Karanlık kardeş doğrudan(maddenin) cevherleriyle ve aşağı seviyeden inşaatçılar ile çalışır; kozal seviyelerden neşrolan güçlerle işbirliği yapmaz. Onun hizmetkarları üç âlemdeki,(fizik, astral ve mental) Yönetici zekalar olmayıp, “sesin ordusunun” aşağı seviyeden işçileridir. Dolayısıyla öncelikle astral ve fizik seviyelerde faaliyet gösterir ve ancak nadiren rastlanan durumlarda ise mental güçlerle çalışır. Kozmik karmadan ötürü, birkaç özel durumda yüksek mental seviyelerde(kozal seviyede) çalışan bir kara majisyene rastlanabilir. Yine de söz konusu mekânlarda keşfedilebilecek olan bu(merkezler), tezahür eden tüm kara majinin katkıda bulunucu başlıca sebebidirler. Hakiki majisyen Deva cevherleri ile ilgili gerçekleri, sesin gücünü vibrasyon yasasını ve yasaya bağlı olarak formlar üretme yeteneğini idrak etmesiyle tebarüz eder. Hayırlı Yasanın majisyenleri ile Sol-el Yolunun kara majisyenleri arasındaki farklardan biri de bu hususla ilgilidir. Bir beyaz majisyen Deva cevherini kontrol altına alabilir ve istimal edebilir ve bunu da Yüksek Seviyeden İnşaatçı Devalarla zeki bir işbirliği yaparak gerçekleştirir. Hayatının arınmışlığı ile kutsallığından ve kendi vibrasyonunun yüksekliğinden ötürü, belirli bir seviyeden olan Deva’larla temas kurabilir. Gölgelerin majisyeni ise, astral ve fizik seviyede ve mental seviyenin alt kademelerinde yer alan deva cevherlerini kontrol altına alıp, istimal eder ama bunu yönetici pozisyondaki inşaatçı Devalarla işbirliği yaparak gerçekleştirmesi söz konusu değildir. Kara majisyen nefsaniyetten ötürü karakteri bulanık ve ayrıca vibrasyonu da çok düşük olduğu için onlarla temas kuramaz. Dolayısıyla kara majisyenin kudreti, sınırlı ve yıkıcıdır, fakat belirli kısıtlamalar dâhilinde de muazzamdır. 4-Beyaz majisyen daima başkalarıyla işbirliği yaparak çalışır ve kendisi de belirli grup Başkanlarının yönetimi altındadır. Örneğin(Gezegensel Okült Hiyerarşiye Dâhil olan) Beyaz Loncanın Kardeşleri, Üç Yüce Rabbe bağlı olarak çalışırlar ve Kendi bireysel amaçları ile fikirlerini büyük genel düzene tabi kılarak tespit edilen plan ve programlara uyarlar. Kara majisyen çoğunlukla bir bireysel tarzda çalışır ve entrikalarını yalnız başına ya da (işbirlikçi) astların yardımıyla yürüttüğü görülebilir. Çoğu kez bilinen hiçbir üsse tahammül edemez ama her halükarda sık sık kozmik kötülüğün daha yüksek seviyelerinde yer alan ve o aşağısındaki işbirlikçileri nasıl kullanıyorsa onu da aynı şekilde kullanan amillerin kurbanı olur, yani ( daha büyük amaç söz konusu olduğu kadarıyla) körü körüne ve şuursuz bir şekilde çalışır. 5-Sağ-el Yolu’na mensup olan Aydınlık Kardeş’te inşa edici gücün aktarıcı amili, “kalp merkezidir”(yani Anahata Şakradır). Kullandığı üçgen ise şu merkezlerden(şakralardan) oluşur: a-başta yer alan ve kalbe tekabül eden merkez b-kalp merkezinin kendisi c-boğaz merkezi(Visuddha Şakra), ki Yaratıcı Kelam buradan neşrolur. Sol-el Yolu’ndaki Karanlık Kardeş ise… Hemen hemen tamamıyla “boğaz merkezinden” faaliyet gösterir. Ve öncelikle de fiziki Güneş’in güçlerini istimal eder. Karanlık kardeşin amaçlarından çoğuna, prana stimülasyonu ya da prana devitalizasyonu metodunu kullanmak suretiyle erişmesinin ve ayrıca etkilerinin çoğunu fizik seviyede oluşturmasının nedeni de budur. Dolayısıyla şu üçgen vasıtasıyla çalışır: 1 - Başta yer alan ve boğaz merkezine tekabül eden merkez 2 - Boğaz merkezi 3 - Kuyruk sokumundaki merkez(Muladhara Şakra) 6-Çok iyi bilindiği üzere beyaz majisyen, Evrim’den yana ya da(karanlıktan) Geriye Dönüş Yoluna bağlı olarak çalışır. Kara majisyen ise, Geriletici güçlerle ya da(karanlığa) Gidiş Yoluyla meşgul olur. Kara majisyenler verimdeki büyük dengeleyici gücü oluştururlar ve onların, tezahür edişin maddi yanlarıyla meşgul olmalarına ve Işık Kardeşlerin ise Yüksek Benlik ya da Şuur veçhesiyle ilgilenmelerine rağmen, Kara majisyenler Solar Logos’un (Dünya Rabbinin) bireysel amacına hizmet etmezler (ki, bu da aydınlanmış öğrenciler için muazzam bir okült anlam taşır) 7-Son olarak majisyenler arası farklılıklarla ilgili olarak kısaca denilebilir ki, İyi Yasanın majisyeni eşyanın Yüksek Hakikate üzerinde çalışır. Karanlık kardeşler ise, maddi veçhe üzerinde çalışırlar. Beyaz kardeş Hiyerarşiye bağlı olarak çalışır ya da Dünyanın Yüce Efendisine bağlı olarak çalışıp, Onun gezegensel amaçlarını yürütür. Karanlık Kardeş ise, birbirinden ayrı olan bazı Antiteler’e bağlı olarak çalışır. Maddenin kendisine ait güçlerle ilgili olan bu Antite’lerden haberdar değildir. Karanlık kardeşler hata yapmalarına ve yanlış yolda olmalarına rağmen, yine de “tek babanın” oğullarıdırlar; ancak yanlış yola sapmış olup, çok çok uzaklara mesafeler ülkesine doğru(uzaklaşmışlardır). Onların geriye gelmeleri çok uzun sürecektir ama evrimin merhameti kaçınılmaz bir şekilde onları çok ilerdeki sikluslurda(karanlıktan) dönüş yoluna girmeye zorlayacaktır. Somut zihni aşırı derecede yücelen ve daha yüksek zihne sürekli olarak kapalı durmasına izin veren herkes, “sol-el” yoluna sapma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Birçokları bu şekilde yanlış yola saparlar… Fakat geri gelirler ve sonra, gelecekte aynen bir zamanlar yanan bir çocuğun ateşten uzak durması gibi benzeri hatalardan uzak durur. Uyarı ve ıstıraba rağmen(hatalarında) ısrar eden kişi giderek bir karanlık Kardeş haline gelir… Karanlık kardeş hemcinsleri ile birlikteliği hiçbir zaman tanımayıp, onları sadece kendi çıkarları için sömürülecek kişiler olarak görür. O halde bu husus küçük ölçüde bilerek ya da bilmeden karanlık güçlere alet olanları belirleyici işarettir. Hiçbir kimseye saygı duymazlar, tüm beşerleri kurbanları olarak görürler, herkesi kendi isteklerini zorla elde etmede kullanırlar ve doğru ya da eğri yollardan tüm muhalefeti yok etmeye çalışırlar ve kişisel benlikleri için arzu ettikleri(her şeyi)elde ederler. Karanlık kardeş sebep olacağı ıstırabı düşünmez; hasmını ne gibi bir teşevvüşe sokacağı umurunda değildir; niyetinde ısrar eder ve herhangi bir erkeği, kadını ya da çocuğu incitmekten kaçınmaz, iş ki bu süreç sırasında kendi çıkarlarına hizmet dilmiş olsun. Işık Hiyerarşi’ye karşı çıkanlardan kesinlikle merhamet beklemeyin. Fizik seviyede ve duygusal(astral)seviyede, Karanlık Kardeş Işık Kardeşten daha güçlüdür- bu hatta zatında daha fazla bir güç değildir de, görünüşteki gücün daha fazla olmasıdır. Çünkü Beyaz Kardeşler Karanlık kardeşlerin yaptıklarının aksine, güçlerini o seviyelerde harcamak istemezler. Yetkilerini (o seviyelerde de) kullanabilirlerdi ama geriletici olan değil devrime yönelik olan güçlerle çalıştıklarından bundan sakınmayı tercih ederler. Bu iki(fizik ve astral)seviye üzerinde bulunan “elemental güçler” şu iki faktöre bağlı olarak manipüle edilir: 1-Herkesi nihai mükemmelliğe doğru yönelten(astral ve fizik seviyelerin) bünyesinde mevcut olan Evrim Güçleri. Beyaz Kardeşler, bu konuda işbirliği yaparlar. 2-Arada sırada bu elemental güçleri, iradelerini var gücüyle harekete geçirmek ve tüm düşmanlarından intikam almak üzere kullanan Karanlık Kardeşler. Bazen, yeryüzü seviyesinin elementalleri “gnomlar” ve kötü formda bulunduğu şekli ile “elemental öz” “brownieler”in bazıları ve kahverengi, gri ve koyu tonlu renkte “periler” karanlık kardeşlerin kontrolü altına girerler. Karanlık kardeşler ne yüksek bir gelişim seviyesinde olan Devalar’ı ne de mavi yeşil ve sarı renkteki perileri kontrol edemezler. Fakat kırmızı perilerden birkaçı onların yönetimi altında çalışabilir. Su elementallari (spritler ya da slyphler haricinde) bazı bazı karanlık kardeşlerin yardımına koşarlar ve bu geriletici güçlerin yönetimi altında zaman zaman çalışmalarımızın ilerleyişini tehlikeye soktukları olur. Karanlık kardeşin sık sık bir Işık Amili kılığına girdiği de olur, sık sık Tanrıların bir habercisi görünümüne büründüğü de olur. Ancak sizi temin ederim ki Ego’nun(yani canın ya da yüksek benliğin) rehberliği altında faaliyet gösteren kişi, berrak bir görme gücüne sahip olur ve aldatılamaz. Bu zamanda karanlık kardeşlerin gücü çoğu kez kudretlidir. Neden? Çünkü henüz tüm beşerlerin kişiliklerinde onların vibrasyonlarına yanıt veren çok şey mevcuttur ve böylece, beşerlerin bedenlerini etkilemek, Karanlık Kardeşler için kolay olmaktadır. Birbirleriyle karşılaştırdığımızda, mental, duygusal(astral) ve fizik seviyelerin en yüksek iki tali seviyelerinde ( ya da atomik ya da atom-altı tali seviyelerde) hareket eden Işık Kardeşliği’nin esas notasına yanıt veren yüksek vibrasyonu bünyelerine sindirebilmiş olan(beşeri) ırkların henüz pek az sayıda olduğunu göreceğiz. Bu (yüksek) tali seviyelerde hareket ederken, elementallerin daha aşağıdaki tali seviyelerde gerçekleştirdikleri saldırılar hissedilebilir ama bunlardan hiçbir zarar gelmez. İşte temiz yaşantıya, kontrol edilmiş temiz dugulara ve yükseltilmiş düşüncelere bu yüzden ihtiyaç vardır… Acaba dünya alanında faaliyet gösteren (iyilik) işçisini korumak için hangi metotlar kullanılabilir? Şimdiki mücadelede ve gelecekteki yüzyılların daha büyük mücadelesinde onun güvenliğini garanti etmek için ne yapılabilir? 1-Tüm bedenlerin temizliğinin en başta gelen esas olduğunun idrak edilmesi. Eğer bir Karanlık Kardeş herhangi bir kimseyi kontrolü altına alırsa, bu sadece o kişinin hayatında zayıf bir nokta bulunduğunu gösterir. Girişin gerçekleştirildiği kapı kişinin kendisince açılmıştır; şer güçlerinin içeriye sızabildiği gediğe, bedenlerin sahibi sebep olmuştur. Dolayısıyla fizik benin titizlikle temizlenmesi, duygusal(astral) beden de temiz, sağlam duygulara izin verilmesi ve mental bedende de düşüncenin temiz olması gerekir. Böyle olduğunda aşağı seviyedeki(bu üç )bedende koordinasyon mevcut olacağından, bedenlerin sahibi olan Düşünen Kimse’nin kendisi hiçbir gediğin açılmasına izin vermeyecektir. 2-Tüm korkunun izale edilmesi. Evrim güçleri geriletici güçlerden daha hızlı titreşirler ve bu husus da tanınabilir bir güvence kaynağıdır. Korku zayıflığa yol açar; zayıflık bir çözülmeye sebep olur; zayıf nokta açılır ve bir gedik belirir; o gedikten de kötü güçler girebilir. Giriş faktörü kapıyı böylece açan kişinin kendisinin korkusudur. 3-Ne olursa olsun sağlam bir şekilde ve etkilenmeksizin ayakta durmak. Ayaklarınız dünya çamuruna gömülmüş olabilir ama başınız da Yüce Mekânların Güneş ışığıyla yıkanabilir. Dünyanın pisliğini tanımak, (bu pisliğin) bulaşması anlamına gelmez. 4-Sağduyunun kullanılması ve bu sağduyunun eldeki konuya uygulanması 5-Duygusal sükûnet halinin geliştirilmesi, beyaz majisyenin ihtiyacı olan teçhizatın edinilişine doğru atılan ilk adımlardan biridir. Bu sükûnet tüm astral titreşimsel faaliyeti bastırmayı başaran bir iradi çaba ile değil de, Yüksek Benliğe yanıt verme(yeteneğinin) geliştirilmesi ve astral kabuğun kendisinin bünyesinde mevcut olan vibrasyona yanıt verilmemesi sayesinden edinilmelidir. 6-Sevincinizi yitirmeyiniz çünkü “beşeri ruhun” gerçekten yenilgisi söz konusu değildir. Beşerdeki İlahi vasfın nihai yol oluşu diye bir şey olamaz. Çünkü ilahi vasıf,cehennemin en karanlık çukurlarından her daim muzaffer olarak çıkar..Yeryüzünde beşerin mukadder hedefine doğru ilerleyişini önleyebilecek hiçbir kudret yoktur ve hiçbir güçler bileşimi onu yolundan alıkoyamaz.bugün bu bileşim faal haldedir: bu her ülkedeki bir grup vicdansız ve haris beşer vasıtasıyla açığa çıkan “ günümüzün saldırgan nefsaniyeti” ile kadim kötülüğün bir bileşimidir. Bunlar son tahlilde, başarılı olamayacaklardır… Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Mayıs 20, 2012 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 20, 2012 V.S.Alder’den: Hakikat Yolu Ve Tehlikeler Hakikati arayan kişi birçok tuzaklar, tehlikeler ve illusionlar ile dolu olan bir Yol izlemektedir. Karakterindeki en zayıf noktalar,(aurasını koruyucu) zırhındaki küçücük çatlaklar,(karanlık güçler tarafından) kurnazca düzenlenmiş saldırılara uğrayacaktır. Kişinin hakikate ulaşmasını ve Onu tanımasını mümkün kılacak olan tılsım, “samimiyettir”-kendisi, amacı ve öteki insanlar hakkında apaçık bir samimiyet. Hakikat arayanlar başlıca iki kusurun kurbanı olurlar: sansasyonel olmaktan hoşlanma ve tembellik. Bunların her ikisi de onların samimiyetini zayıflatır. Şunu hiç aklımızdan çıkarmamalıyız ki, sansasyonel olma(yani duygusal heyecan hali) zihin dengesini bozar. Dini duygu dahi bir tür zihni duygusallık olarak tezahür edebilir ve dolayısıyla da denge bozucu olabilir. Hakikatin keşfi herhangi bir beşerin üstlenebileceği en harikulade, kudretli ve(tüm beşeriyet adına en) yararlı faaliyettir. Hakikati anlama kapasitesi ise, zihnin geliştirebileceği en yüce sıfattır. Bilgeliğin bu paha biçilmez ödülünü edinmek için, kişi en az bir müzik aletini çalmayı öğrenmek ya da bir spor dalında yetişmek için gerekli olan ölçüde bir disiplinden eğitimden geçeceğini ve kısıtlamalara maruz kalacağını bilmeli ve bunun için hevesli olmalıdır. Demek ki hakikati ayanlar ilk önce, tembellikten kaçınma ve samimiyet ile disiplinden hoşlanma yönünde bir çaba göstermek zorundadırlar. Bir kez bu idealle ahenktar olduk mu, artık bilge ve hayır sahibi bi kişiyi bir sahtekârdan ayırt edebilecek duruma gelir ve böylece sonsuz sayıdaki aldanmalar ile tehlikelerden uzak durmuş oluruz. Bilgelerin alametleri, kolaylıkla teşhis edilebilir mahiyettedir. Bilgelik kişiye, kalenderlik, huzur, denge ve kudret kazandırır. Bilge kişi artık korku ve temkinsizlik, hastalık, üzüntü, ihtiras, duygusallık ve kararsızlık nedir bilmez. Sesi tiz ya da iç gıdıklayıcı olmayıp, tınlayıcı mahiyettedir. Bilge kişinin huzurunda bulunmak hiçbir zaman kişinin enerjisini tüketici bir etki yapmaz. Gerçek Bilgeler az konuşurlar ve inisiyasyon, üstatlar, vizyonlar, Rehberler ya da kendi güçleri hakkında uluorta söz etmezler. Bu konularda serbestçe konuşan kişiler çocukça hareket etmektedirler. Bunlar birinci elden edinilen bilginin bahşettiği(Yüce Olanın Karşısında) çekinme ve huşu duyma halinden yoksundurlar. Bilge kişiler spritüel gerçekleri öğretmek için hiçbir zaman ücret talep etmezler: böyle bir Yasaya aykırıdır. Bilge kişi ihtiyaçları için gerekli olan paranın kendisine istemeksizin ulaştığı bir safhaya erişmiştir. Ne de her hangi bir kimseyi herhangi bir şeyi yapması ya da düşünmesi için zorlamaz yahut kendisinden samimiyetle talep edilmediği sürece öğretmeye kalkışmaz; çünkü beşerlerin özgür iradelerine saygı duymayı öğrenmiştir. Bilge bir kişi “ben” kelimesini nadiren kullanır. Bilge kişi hiçbir kimseye ya da davaya saldırmaz, ama (gerektiğinde onlarla savaşacak) kudrete ve enerjiye sahiptir. “ bir yılan kadar akıllı ve bir Güversin kadar zararsız” olmayı öğrenmiştir. Hiçbir konuda sabit fikirli değildir. Öylesine bir “ sevgi ve yapıcı düşünce dağarcığı” haline gelmiştir ki, çevresindekiler için hayır dolu bir “beyaz maji” uygulayıcısı ve “keramet” sahibi olarak kendini gösterir. Böyle bir kişi belirli bir süre boyunca, Tanrıya ulaşan Müritlik Yolunu bağlılık içerisinde kat etmiş olan bir kimsedir. Bu bilge kişi kendisinin eriştiği vibrasyon seviyesinin aynısını atamalarına rağmen onunki gibi hayra yönelik bir motüvasyonla hareket etmeyen kişilerin arasında fark edilmeme durumundadır. Bazen de sahtekârlar ya da hem Tanrıya hem de(Kadim Mısır Kökenli) para Tanrısı Mammon’a birlikte hizmet etmeye çalışanlar tarafından diğer bir deyişle “kara maji “uygulayıcıları, uydurma “spritüel öğretmenler” tarafından zekice taklit edilir. Bu tür bir sahtekâr çoğunlukla beşerlere çekici gelen bir kimsedir. Güçlü bir kişiliğe sahiptir ve sık sık çevresindeki kişilerde aşırı bir sevgi ve bağlılık hissi uyandırır. Bunun nedeni böyle bir kişinin, birçok yaşamlar boyunca, kendi enerjisinden ötürü, şimdi ya hayır ya da şer yolunda kullanabileceği tecrübeyi ve hayati kudreti biriktirmiş olmasıdır. Çok kötü bir insan, potansiyel olarak çok iyi bir insandır da. Mühim olan depolanmış olan beşerlere hâkim olmayı mümkün kılan kudrettir. Ümit veren kayıp koyunun sürüde uysal uysal durup atıl hale gelen koyunlardan daha önemli olmasının nedeni budur. Sahte bir spritüel öğretmen, en sonunda kendisini tamamıyla hayrın yoluna adaması halinde, giderek kendi kişiliğini yenecek ve kendisini beşeri seviyede tutan o alışkanlıklarını ve iz yapan düşüncelerini terk edecektir. Sanki son derece evrimleşmiş bir varlıkmış ya da bir öğretmenmiş gibi hareket edip de aynı zamanda beşeri alışkanlıkları ve zaafları olan bir kimse, sözde başarısı pek az bir disiplin ve kesen keslik sonucunda elde edilmiş gibi görüneceğinden, beşerlere son derece çekici gelecektir. Bu nedenlerden ötürü kendisini izleyenler, onun kişiliğine hayrandırlar ve o da Yasaya aykırı olarak böyle bir hayranlığa izin verir. Bu suretle kendi gururunu şişirir ve izleyicilerinin de fizik forma olan bağlılıklarını pekiştirir. İzleyicilerine kendilerine öğretilendeki iyi ile kötüyü tefrik etmelerini değil de, bunlara körü körüne inanmalarını telkin eder. Sahte “öğretmen “bir kez bu körü körüne inanç tesis edildi mi, artık doğru yolda eğitim yapmasını sağlayacak olan hiçbir eleştiri ya da yargıya maruz kalmayacaktır. Böylece başında olduğu küçük topluluk, sahte bir spritüel grup haline gelir ve orada akıl işlevini yitirir. Bu halin kaçınılmaz sonucu olarak, obsesyonel bir durum ortaya çıkar. Bu obsesyonun iki dayanak noktası vardır: Birincisi, sahte öğretmenin izleyicilerinin dikkatini sadece kendi üzerinde tutarak, dışarıda daha iyi şeyler keşfetmelerini ve dolayısıyla da kendisini ayakta tutmak için katkıda bulunmaktan vazgeçmelerini önlemek amacıyla gösterdiği amansız çaba. İkincisi, sahte öğretmenin izleyicilerinin, zekâlarını kullanmaksızın keramete inanarak ve “büyük bir öğretmene” sahip olmanın gururu ile korluklarını kabartarak kendilerini, fizik bir kişiliğe hayran olmanın uyuşuk, duygusal haline kaptırmak için duydukları arzudur. Bu duruma sık sık rastlanabilir. Bu gerçek bir spritüel grubun heves edilerek kurulan bir taklidinden ibarettir. Her iki tarafında samimiyetten yoksun olmasından ötürü, hızla çözülmeye mahkûmdur. Kişiliğe hayranlık duyma, sansasyonel olma ve obsesyon halleri, kısa sürede bu kişileri, her türden duygusal, şehvani ve seksüel düşkünlüklerin karanlık faaliyetlerine sürükler. Bu toprakta, hilekârlıkta, yıkıcılıkta, sapıklık ta, entelektüel çapkınlık ta gelişir ve Yüksek Benlikle olan irtibat kopar. Korkunç Kara Ayin ve “kara maji” törenleri de işte böyle topraklar da kök salma imkânı bulabilmiştir. Kara maji gelişmiş olan “zihin Kudreti”nin, yanlış bir amaca yönelik olarak kullanılmasından ibarettir. Kara maji, bunu kullanan kişide irade ve zekânın kuvvetli olması ile kurbanı ya da kurbanlarında bunarlın eksikliği oranında tezahür eder. Başkalarına hükmetme arzusu, tam bir özgür iradeyi şart koşan Yüce Yasaya aykırı bir fiildir. böyle bir hakimiyetin tesis edildiği anda, hafif ya da şiddetli bir biçimde bir obsesyon hali ortaya çıkar ve dolayısıyla da kara maji söz konusu olur. Kara maji geçmişte kalan bir olgu olmayıp, Tabiat Kanunlarının bir manipülasyonundan ibarettir. Kara maji, her zaman bizimle birliktedir. Örneğin az önce tanımlandığı üzere, sahte öğretmenlerin çevresinde oluşan gruplarda mevcuttur; bazen de beyaz majinin hemen yanı başından, nerdeyse beyaz majiyle iç içe bir tarzda tezahür eder. Rasputin modern bir kara majisyene verilebilecek tipik bir örnektir. Bütün bu tür sahte öğretmenler ile çevrelerindeki gruplar, son derece ilginç birer psikolojik vaka oluştururlar. Bir keresinde bu sahte öğretmenlerden olan bir bayan, Hz. İsa’nın Havarilerinden birinin enkarnasyonu olduğunu iddia etmişti. Çevresinde yer alan obsesyonlu bayanlar grubu ise, kendisine inanmışlardı ve “spritüel önderlerinin”, On Emirden çoğunu kendi gözleri önünde ihlal edişini görmezlikten geliyorlardı. Bir başkasında ise grup başkanı, kendisinin üç ayrı ünlü şahsiyetin birden enkarnasyonu olduğunu öne sürüyor, izleyicileri de buna inanmak için can atıyorlardı! Nitekim halen ünlü üstat Kont Saint-Germain’in birkaç değişik “enkarnasyonu” mevcuttur ve hepsi de kendi grubunca desteklenmektedir! Aslında araştırdığımız takdirde, birçok “ünlü aziz ile tarihi kişinin” günümüzdeki enkarnasyonları ile tanışmamız mümkün olabilir! Ayrıca Doğudan Batı ülkelerine giderek, en yüksek spritüel statüye sahip olduklarını öne süren ve obsede ettikleri kitleleri kendi çıkarları doğrultusunda kullanan “sahte öğretmenlerin” sayısı da oldukça yüksektir. Bütün bunlar sürüp gitmekte ve hemen hemen içinden çıkılamayacak kadar karışmış olan bir “hayır ve ser” yumağı oluşturmaktadırlar. Hakikati arayanlar arasında akıllı olan kişi, bütün bunların gerekliliğini takdir etmeyi öğrenecek ve kendi temiz motivasyonlarının hayat-kuşağı tarafından himaye edilerek, bu yumağın içinden emniyet içerisinde geçecektir. Anlayacaktır ki sahte ya da ehliyetsiz olan bu önderlerin hepsinin de benzer vibrasyonlar taşımalarından ötürü kendilerine cezbolan izleyicileri vardır ve bu kişilerin bu safhada gidecek başka yerleri yoktur. Bazen hayra yönelik öğreti, kusurlu kişilerden de gelebilir. Bu husus hakikati arayanları hakikati öğreten kişinin kişiliğinden ayrı tutarak, ne ise o şekilde tanımaya sevk eder. Öte yandan aslında iyi ve doğru olan bir kişi de, bir öğrenciyi tatmin edecek mahiyette olan anlamlı tek söz dahi söyleyemeyebilir. Dünya sonsuz çeşitlilikle doludur ve herkes kendine göre bir arayış ve öğrenme faaliyeti içerisindedir. Hakikati arayan kişinin karakterinde yer etmiş olan herhangi br zayıflık, onu (bu zayıflıkla) ilgili olan (ve yıkımına yol açabilecek) bir sonuca sürükleyecektir. Başkalarından çok fazla yardım kabul etmek ve onarla dayanmak eğilimindeyse, büyük bir eli açıklık gösterisi ile beşerleri kendisine bağlayan türden bir kimse için kolay bir av oluşturacaktır. “Tahammül edemediğim tek şey cimriliktir- eli açık bir karakteri severim,” dediği takdirde kendisinde hala, başkalarının sırtından geçinme ve başkalarına dayanma eğiliminin mevcut olması ihtimalini düşünmek zorundadır. Eli açık olmanın kazancını ve bazı kimseleri bu yolda tamamıyla kendi etkisi altına almanın kolaylığını öğrenmiş olan birinin ağzına düşmekten çekinmelidir. Bazen “eli açık olmayı” vazeden ve uygulayan bir “öğretmen” kısa bir süre sonra, verebilecek durumda olan iyi niyetli öğrencilerden parasal yardım alır ve bundan sonra, bu kimselerin parasını eli açıklık ile harcayarak, daha fazla öğrenci edinmeye koyulur! Bu tür bir gerçek suistmale sık sık rastlanır. Sonuçta gerçekten yardıma ihtiyacı olanlara verilebilecek olan bütün o paralar, öğretmenin” debdebesi ve konforu ve bir şekilde bulanık mahiyette olan “davası” uğruna harcanır. Gerçek bir öğretmen daima desteklenmeyi hak eder ve çoğu zaman desteklenir de; ama o, “ debdebe ve tantana” sının olmamasıyla tebarüz eder.Hakikati arayanlara yöneltilmesi gereken son uyarı ise, “tahayyül”(imajinasyon) melekesi ile ilgilidir. Burada “tahayyül” zihnin, arzu ettiği şeylerin imajlarını oluşturmaya yönelik olan ve kasten ve şuurlu olarak değil de, şuuraltında olduğunda daha başarılı bir şekilde kullanabildiği “gücü” anlamında kullanılmıştır. Şuurlu zihnin eşiğinin tam altında, muazzam, karmaşık ve güçlü bir suptil hayat dünyası yer almakta ve bu dünya çeşitli sonuçlar oluşturma üzere manipüle edilebilmektedir. Örneğin bazen ya “meditasyon” ya da “psişik gelişim” pratiklerini bilgece değil de elinden geldiğince uygulamakta olan samimi bir duygusal bayan, belki de Yüce Varlıklarla ilgili olan harikulade bir vizyon gördüğünden bahseder. Bu Yüce Varlıklar kendisine övücü sözler söylemişlerdir. Bu bayan söz konusu vizyondan bahsettikçe gururlanır ve vecit haline girer ve arkadaşları da iyice etkilenirler. Fakat gerçek olup biten nedir acaba? Bir bu bayan öyle bir deneyimi onaylamış olmakla, bu kanaldan nelerin olabileceği hakkında tam bir cehalet içerisinde olduğunu ortaya koymaktadır. Muhtemelen bu vizyon bir “tahayyül” vakasından ibarettir: özlediği şeyi gördüğünde ve işittiğinde kendisini inandırmış, yahut belki de başka bir kimsenin imajlarına ait “düşünce formunu” zapt etmiştir her halükarda kesin olan husus şudur ki, gerçek bir spritüel deneyim geçirecek kadar “ileri seviyeden “olan herhangi bir kimse, böyle deneyimlerle ilgili olan Yasalardan öyle haberdardır ve bu deneyimler karşısında öle bir huşu haline girer ki, bunlardan uluorta bahsetmesi o kimse için imkansızdır. Bu deneyimlerin tek alameti bunları geçiren kişilerden neşrolan ve ancak onu hissedecek kadar hassas olanların zapt edebildikleri bir Işıma’dır. Hz. Musa, Rab’le konuştuktan sonra, yüzünü peçeyle örtmek zorunda kamıştı, çünkü yüzü öylesine parlıyordu ki kendisine bakanların gözleri kamaşıyordu. Tahayyül bizi birçok iğvaya düşürebilir ama deneyimlerimizin gerçek olup olmadığı şu metotla emniyetli bir şekilde öğrenebiliriz: geçirmiş olabileceğimiz ve anlatmakta bir sakınca görmediğimiz herhangi bir deneyim, gerçek bir deneyim olup olmayıp ya heyecan duyarak kendimizi tatmin etmek için ya da itibarlı bir kişi olmak için duyduğumuz şuur dışı bir arzu vasıtasıyla kendimizi maruz bıraktığımız bir şeydir. Gerçek bir deneyimden bahsetmeyi ise hiç arzulamayız, çünkü sezgisel olarak, her canın kendi ritmi içerisinde geliştiğini ve gördüğümüz vizyonun sadece bizim için kutsal olduğunu idrak ederiz. Dolayısıyla bu konularla ilgili olarak işitebileceğimiz herhangi bir boş ve duygusal sözün bizi etkilememesi gerekir. Dünya gerçekten de birçok şaşırtıcı durumlar ve faaliyetler ile doludur. Meydana gelen herhangi bir ters durum karşısında batıl itikata yönelik bir duygusallık ile paralize olmak ve aksi takdirde kale alınmayabilecek ya da hayırlı bir amaçla kullanılabilecek olan tesirlerin oyuncağı haline gelmek yerine, bu durumu açıkça anlamak daha doğrudur. Ne kadar güçlü olursa olsun hiçbir Kara Maji, kötü güç ya da astral dehşet, kendi yapısında aynı vibrasyonu birazcık olsun taşımayan herhangi bir kimseyi azıcık dahi etkileyemez. Tamamıyla dürüst olan ve tüm kalbiyle hayrın kudretine güvenen kişi, kötü tesirler söz konusu olduğu kadarıyla, dokunulmazlığı sahiptir. Dolayısıyla herhangi bir kötü tesir ya da felaket tehdidi yaklaştığında, saldırıya hedef olan kişinin kendi kalbini, korkudan, kuşkudan ya da herhangi bir gizli motivasyondan temizlemesi yeteri olacak ve derhal kendi vibrasyonlarınca himaye altına alınacaktır. Radyomuzu Paris’e ayarlasak, Londra’yı dinleyemeyiz ve kendi kişisel radyomuzu da hayra ayarlarsak, diğer bütün vibrasyonlar bizde tutunacak hiçbir kulp ya da sızacak hiçbir gedik bulamadan geçip gidecekler ve bizi etkilemeksizin yollarına devam edeceklerdir. Birçok spritüel grup da bu prensibe dayalı olarak çalışır. Herhangi bir şeyden korkmanın o şeyi, kaçınılmaksızın korkan kişiye doğru cezbeden çok güçlü bir mıknatıs olduğunu bilirler. Eski bir sözde “çok korktuğum şey başıma geldi” denir. Bu durumda, korku, tembellik ve samimiyetsizlik Hakikati arayan kişiyi, “sağ-el Yolu”nun yerine “sol-el Yolu”na götüren kusurlarıdır. Böyle bir gidişin doğal karmik sonucu olarak, o kişinin en sonunda hakiki hedefine varabilmezden önce, iki misli(önce yanlış yoldan geri dönüp, sonra doğru yola yeni baştan adımını atarak) çalışması gerekecektir. Fakat üzerinde durmuş olduğumuz çeşitli tuzaklara ve aldanmalara karşı kesinkes bir tavırla tetikte olduğunda, zaman kaybından ve ıstırap veren birçok aşağılayıcı durumdan da uzak durulmuş olur. Unutmamalıyız ki doğrudan en içteki hedefe gitmek ve arada uzanan, nispeten önemsiz mahiyetteki psişik ve mental fenomenlerden oluşan çeşitli katmanları kale almamak daima mümkündür. Gerçek Bilgeler “bilmeyi” öğrenmişlerdir. Ne kanıta ne de uygulamaya ihtiyaçları vardır ve tüm şartlara rağmen ne geçmiş şimdi ve geleceğe bakmaksızın, burada ve şimdi hayatın sürur ve görkem dolu sevincini yaşarlar. Uzaylı Amona’dan: Yıkıcı ve Yapıcı Güçler Çok eski zamanlarda planetler arası seyahatler yapılarak, dünyaya, daha ileri seviyeli planetlerden bilgi getiriliyordu. Planetinizin sakinleri binlerce yıl önce başka planetlerden getirilen bu bilgilere o kadar doydu ve hatta şımardılar ki, artık daha fazla bilgi almaya tahammülleri kalmadığını bildirdikleri zaman bu bilgi aktarımına da son verilmişti. O zaman dünya beşerleri daha ziyade maddi zevklere yönelmişlerdi. “Yüksek Güçler” hiçbir zaman hiç kimseyi arzuları hilafına zorlamadığından, bu iyi ilişkilerde o zaman kesilmişti. Kozmik Yasalara göre hiçbir varlığın özgür düşüncesine engel olunamaz. Bu bakımdan her birey kendi eyleminden kendisi sorumludur. Kendi gelişimini mümkün kılacak gayreti gösterip göstermemekte özgür bırakılmıştır. Eğer bu gayreti gösterirse, yüksek güçler de kendisine yardım eder. Fakat bunun aksine hareketi de serbesttir. Hayatını sonu gelmeyen dünyevi zevklerle geçirmek beşerin kendi elindedir. Fakat acaba bu kendisine nelere mal olur? Aslında böyle bir kimse de yardımsız kalmaz ama yardımı “aşağı güçlerden” alacaktır. Akıl hastanelerinin bu kadar kabalık olmasının sebebi de işte budur. Beşerler sadece alkol ya da uyuşturucu alarak aşağı güçlerin kurbanı olmazlar; bazen bu işi din de yapar: geri bedensiz varlıkların tesiri altına girdikleri zaman, sapıtırlar. Bu dünya afetlere yol açabilecek bir karışıklığın eşiğine gelmiş bulunmaktadır. Bununla ilgili bütün “aşağı güçler” son kozlarını oynamaktadırlar. Bunlara bizden pek çok beşeri de ekleyebiliriz. Herhangi birinizin uyanmakta olan spritüel bedeninin ilerlemesini geciktirmek için aşağı güçler her türlü çareye başvuracaklardır. Burada bir varlığın başka bir varlığın evrimini çekememesi söz konusudur. Her ikisi de aynı devrelerden geçmiştir, fakat biri kendi isteği ile yavaşlamış ve diğerine göre geri seviyede kalmıştır. Aşağı güçler devamlı olarak dünya planetindeki sizleri etkileyen vibrasyon neşriyatında bulunurlar. Bu çok üzücü bir şey olmasına rağmen, düşük vibrasyonların tesirinden çok azınız haberdarsınız. Memnuniyet verici tek husus şudur ki, bu vibrasyonlar gelişi güzel her yöne yayılmaktadır. Sizin yapacağınız bir trajedi sahnesi olan bu karanlık ormanda kaybolmamaktır. Bunları cezp etmek için en küçük bir zihni enerji bile sarf edilmemelidir. Eski bir söz şöyle der: “güneş doğmadan zifiri karanlık vardır.” İç bedeninizi zehirleyen endişeden vazgeçin. Üzerlerinde işlenmedikten sonra, çökmeye mahkûmdurlar. Heyecansal gerginlikler, önemli olmayan gelip geçici şeylerdir. Bunlar sizi kullanmak isterler. Kelimeleri ağzınıza bunlar koyar, düşünce ve eyleminizi etkilerler. Bu bakımdan bu gibi gerginliklerin sizi etkilemelerine meydan vermeyin. Onlar açık bir kapı arayan başıboş unsurlardır. Kendilerini beşeri zihin ve beden de denemek isterler. Onları kabul etmeyin kendi kendinizin bekçiliğini yapın ve onların size tesir etmelerine meydan vermeyin. Bir şeye sinirlenmenize engel olamadığınız zaman negatif düşünce ve eylemlerin sizi istila etmesine izin veriyorsunuz demektir. Onların bozgunculuktan ve ayrılıktan daha fazla hoşlarına giden bir şey yoktur. Bunun için bir an dahi ihtiyatı elden bıraktınız mı, onlar saldırmaya hazırdır. Tekrar hatırlatıyoruz: düşündüklerinizi, kendinize, kendiniz cezp edersiniz. Daima yüksek seviyeli düşünceleri, sevgi sevinç gibi şeyler düşünün ki Yüksek Güçlerin Işığı size yönelsin. Bunun aksine karmaşık negatif düşünceler, gerek bireysel gerek kolektif gelişim ve çalışmaları engelleyen unsurlardır. Şimdi sizi bekleyen Yüce Güçlerle temada geçme zamanıdır. Sadece Işık nüfuz edicidir. Büyük alevin ateşi de büyük olur. Bu şekilde giderek Kozmik Işığa doğru büyür. Karanlığın nüfuz etme yeteneği yoktur, çünkü o doğmadan ölür. Işık karanlığı yakar ve ışığa ışıkla varılır. Endişe ve korku karanlığın aydınlığı kapadığı gibi, zihni yüksek düşüncelere kapar. Fizik zihnin pürüzleri, karanlık şuur halleri, negatif düşünce şuur dışını, kişiye yardım etmek isteyen yüksek güçlere kapayan unsurlardır. Bütün bunları olumlu ve yüksek düşünceyle değiştirin. Düşüncelerin güçlü canlı şeyler olduğunu unutmayın. Düşündüğünüzü cezp edersiniz. Böylece karşınızda iki yol belirir. Bunlardan biri ya da diğerini izleme tercihini sizler yapacaksınız. Yollardan biri büyük ödüllerle yüklü olan yükseltici, öteki ise, geriletici mahiyettedir. Yani birincisi ruhun olumu yönde gelişimini sağlarken, ikincisi yapılanı yıkıcı etkide bulunur. Dinamik bir ruhun meydana gelişi kim bilir kaç ömürle tamamlanacaktır. Sizin planetinizde bulunan bu yıkıcı gücü haiz birçok aşağı seviyeli varlık, evrimleşmek için daha aşağı sevideki planetlerden gelmektedir. Her olayın kalbinizi incitmesine izin vermeyin. Kalbinizden kini temizleyin. Kırıcı amaçlarla bir şeyin karşılığını vermeyi düşünmeyin, sadece kendinizi incitmiş olursunuz. Karanlık güçler sizin yapıcı yanlarınızı yıkmaya çalışacaklardır, güçlenmenizi istemezler, çünkü sizi yıkıcı faaliyetlerde kullanacaklardır. Onların saldırılarına karşı koyun. Gücünüz içinizde devamlı olarak oluşacaktır. Mağrur, sabırsız ve merhametsiz olmayın. Çünkü bunlar gelip geçici gölgeler gibidir, devamlı bir huzur ve sükûn hali getirmezler. İyi olmayan pek çok güç sizin dışınızdadır. Kurt masalı örneğinde olduğu gibi, bunlar size koyun postunda yaklaşırlarken tetikte bulunun. Böylece içinizden bir ikaz duyar, onları tanırsınız. Bu güçler sizin dışınızdadır ve göze görünmez karanlık güçlerdir. Bu varlıklar beşerlerin arasında çalışırlar. Onlardan daima kendinizi koruyun. Evrim yolunda ilerleyen bir beşere saldırmak üzere birçok yılan karanlıkta pusu kurmuştur. Onların size ne yolda etki edeceklerini söyleyemem fakat daima uyanık olmanızı tavsiye ederim. Başınızı dik tutun her şey yoluna girecektir. Onlar kendi nefsanî ihtiyaçları için birçok şeyi yırtıp atacaklardır; fakat siz onlara aldırış edip de dikkatlerini çekmeyin. Sizin yapmaya çalıştıklarınızı bozmaya çalışanlarla hiçbir zaman bir olmayın. Devamlı cehit sarfıyla, tahmin dahi edemeyeceğiniz yüksek seviyelere erişebileceğinizi unutmayın. Yüksek güçlere doğru yaklaştıkça, karanlık güçler yavaş yavaş sizi terk etmeye başlayacaktır. Çünkü artık sizin onlara ihtiyacınız olmayacak demektir. Bir kimsenin hayatı çok temiz olduğu zaman, yüksek güçler daima onunla berabersiz. Bu güçler ne kadar yüksek olursa, yaptıkları yardım ve olumlu tesirleri de o kadar yüksek seviyeden olacaktır. Yüksek vibrasyonlu bir ortamda yaşmak, daha iyi bir dünya istemek demektir. Bir varlık evrimleştikçe tesir alacağı ve yardım göreceği yüksek güçlerin seviyesi de yükselecektir. Bir beşer aydınlık yolda olduğu zaman, her şey yoluna girer ve bilinmeyenler bilinir hale gelir. Yanlış düşünceler ile yaratılan yoğun karanlığı dağıtmak ilk zamanlar zor da gelse, sürekli bir cehit ile aydınlığın yolu izlendiği takdirde, karanlığın yerini ışığa terk ettiği görülecektir. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
AurorA Yanıtlama zamanı: Mayıs 20, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 20, 2012 nevermore yazı rengini değiştirmeni rica edebilir miyim? siyah gri üzerinde okunmuyor Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Mayıs 20, 2012 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 20, 2012 nevermore yazı rengini değiştirmeni rica edebilir miyim? siyah gri üzerinde okunmuyor Tamamdır değiştirdim ayrıca cidden uzun ama çok güzel bir yazı tavsiye ederim herkese Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Wasteland Yanıtlama zamanı: Mayıs 20, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 20, 2012 Süper Ya Okumaya Baslayınca Bırakamiyorsun Hakikati arayan kişi birçok tuzaklar, tehlikeler ve illusionlar ile dolu olan bir Yol izlemektedir. Karakterindeki en zayıf noktalar,(aurasını koruyucu) zırhındaki küçücük çatlaklar,(karanlık güçler tarafından) kurnazca düzenlenmiş saldırılara uğrayacaktır. Kişinin hakikate ulaşmasını ve Onu tanımasını mümkün kılacak olan tılsım, “samimiyettir”-kendisi, amacı ve öteki insanlar hakkında apaçık bir samimiyet. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.