Dolunay Oluşturma zamanı: Mayıs 18, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Mayıs 18, 2007 Ruhbilimin babası, kurucusu ve duayeni olan Sigmund Freud, yaşamı boyunca normal ile normalötesi arasındaki çelişkiyi yaşadı. Yale Üniversitesi´nde yapılan bu araştırmada, Freud´un doğaüstü olaylara olan ilgisi ve araştırmaları ele alınıyor. Hemen tüm doğaüstü kavrama açık olan Freud, zaman zaman kuşku duysa da, yıllar boyunca doğaüstü olayları araştırdı ve yorumlamaya çalıştı. Bu yazıda bir sonucun oluşmadığını ve hatta daha da büyük bir karmaşanın oluştuğunu farkedeceksiniz ama amaç budur; çünkü bu araştırma Freud´un doğaüstü evren karşısında düştüğü kavram karmaşasını yansıtmak için yapılmıştır. Freud ve paranormal yani normalötesi hakkındaki bu yazının amacı Freud’un araştırdığı fenomenlerin gerçekten paranormal bir olay olup, olmadığını ortaya çıkartmaktır. Olaylar daha ziyade psikoanalitik teorilerle açıklanabilir. Profesör Sigmund Freud yaşadığı günlerde sorunları çok olan bir insandı. Hayranları ona tapıyordu ve ona düşüncenin “Kolomb”u diye hitap ediyorlardı. Öte yandan karşıt görüşte olan düşmanları da, hayranları kadar çoktu ve onlar Freud’un düşüncelerini saçma buluyorlardı. Hatta ona “sahtekarların en mükemmeli” diyenler bile vardı. Günümüzde dahi, onun hakkındaki düşünceler zaman zaman aşırıya kaçıyor ve hatta ortası bulunamıyor. Yazıda "Occult" sözcüğünün tam Türkçe karşılığı olmadığı için, okurun bu sözcüğü gizem, normalötesi olaylar veya maji anlamlarında bir bütün olarak düşünmesi önerilir; İnanmak istiyor ama karar veremiyordu... Freud’un marjinal birisi olduğunu düşünenler Occult araştıramları yüzünden şüphesiz daha da artmıştır. Büyük ustanın profesyonel yaşamının büyük bir kısmını paranormal fenomenleri araştırmayla geçirdiği bugün bize inanılmaz gibi geliyor. Üç ciltlik biografisinde Ernest Jones Freud’un paranormale karşı olan ilgisini anlatırken açıkça hakaret ediyor: Ona göre “çok yüksek derecede gelişmiş olan eleştir yeteneği ile beklenilmeyen bir saflık” aynı insanda bulunabilir. Geleneksel psikoanalistler onun kariyerindeki bu bölümü görmezden gelseler de yine de söz edilmesi gerekiyor çünkü ancak bu şekilde, Freud’un kişiliği hakkında dört dörtlük bir resim elde edebiliriz. İnanması güç ama Freud çok zaman harcadığı occult fenomenlere gerçekten inanıyordu. Çoğu bilginler onun bu konulara şüpheyle baktığına inanıyorlar ama belirli olaylara karşı açık olduğu da biliniyor. Bir diğer önemli Freud biografı olan Peter Gay kitabında Freud’un çeşitli “doğa üstü” fenomenlerin doğal yollardan açıklanabileceğini düşündüğünü iddia ediyor, belirli şartlar altında düşünce naklinin gerçekleşebileceğine inanıyordu. Freud’un occult konulara inanması konusunda Ernest Jones değişik bir düşünceye sahip. Freud’un saflığından söz etmesine karşın başka birşey de iddia ediyor; Jones’un düşüncesine göre Freud’un paranormale olan inancını destekleyen veya yalanlayan kanıtlar aynı sayıda; davranışını “Şüphe ile saflık arasında şahane bir tereddüt” olarak nitelendiriyor. Jones’un düşüncesini şöyle özetlenebilir; "Freud’un inanç isteği ile inançsızlığı devamlı bir savaş içersindeydi ve kararsızlığı bu konuda yazdığı yazılarda belli olmaktadır." Yazımızın amacı Freud’un ne dereceye kadar paranormal fenomenlere inandığını ortaya çıkarmak değil, demiştik. Böyle spekülasyonları bilginlere ve biografi yazanlara bırakıyoruz.Yazımızın amacı, Freud’un doğa üstü olaylar olarak nitelendirdikleri eğer modern psikoanalitik yaklaşımlarla daha açıklansaydı Freud örneğin büyüye inanmazdı şeklindedir. "Telepati ancak duygusal bağları olan insanlar arasında mümkün olabilir." Freud paranormal ile ilk defa 1905 yılında ilgilendi. Bu konu üzerindeki son yazısı ise1932´de yayınlandı. Aradaki yıllarda meslektaşları ile birlikte (öncelikle Carl Gustav Jung ve Sandor Ferenczi) occult´u araştırmak için çok zaman ve enerji harcadı. O yıllarda çok kullandığı bir cümle vardı; “Gökyüzünde ve dünyada düşünebildiğimizden çok daha fazla şey var.” OYsa, ne olursa olsun o zaman tanık olunan veye duyulan hiçbir olay bugünün önemli parapsikologları tarafından ciddiye alınmaz çünkü günümüzde bu olaylar farklı yaklaşımlarla değerlendiriliyorlar. Freud´un özel konuşmalarında ve yayınlanmış olan yazılarında tarif ettiği occult fenomeni iki büyük gruba ayırmak mümkün: Rüya ile bağlantılı fenomenler ve uyanık haldeki fenomenler. Bu iki grup “kehanet” ve “telepati” diye alt gruplara ayrılıyor. Freud aynı zamanda batıl inançlarla da ilgilenmiş, yani raslantısal olayların gizli bir anlam taşıdıklarını ve geleceği gösterebildikleri ile ilgili inançları da araştırmıştı. Batıl inançlar occult fenomene dahil olmamasına rağmen yine de gözardı edilmemesi gerekiyor çünkü doğaüstü birşeyle bağlantılı; Freud telepatiyi şöyle yorumluyordu; "Bir olay iki insan beyni arasında bir anda naklediliyor, telepati ile birbirine bağlı olan insanların arasında çok kuvvetli duyusal bağların olması lazım ve nakledilen olay negatif duygularla dolu olmalı". Bu tanımlama güncel parapsikologlar tarafından yapılan tanımdan çok farklı; onlara göre telepati “bir başka insan zihninin içeriğini ve durumunu olağandışı anlama duygusudur.” Freud telepatinin (eğer gerçekten böyle birşey varsa) analitik ortamda çok yararlı olacağına inanıyordu. Teknik hakkındaki yazılarında Freud şunu diyordu; ”Bir analist kendi bilinçsizliğini, hastanın bilinçsizliğine doğru karşılıyıcı bir organ gibi kullanmalı.” Başka psiko-analistler de aynı düşüncededir. Helene Deutsch ve İstvun Hollus (Freud’un yaşıtları) occult´un psiko-analizdeki rolü hakkında kuramlar ileri sürerer, yayınladılar. Freud ile ilgisi olmayan psiko analistler bile bu konuyla ilgilendiler. Öte yandan, Freud hiçbir zaman düşünsel fenomenin bilimsel açıklamasına karşı eğilimli olduğunu inkar etmedi. Ne olursa olsun ilk önce tıp eğitimi almış bir doktordu; psiko-analizin kendi üzerinde materyalist ve mekanik etkiler oluşturduğunu belirtiyordu. Buna rağmen düşüncenin ve ruhun bilinmeyen yönlerini aramaya razı ve hazırdı. Mantıklı açıklamalara karşın, occult´a yönelmeye ses çıkarmıyordu. Örneğin, Freud telefona benzeterek, düşünce nakline fiziksel bir temel oluşturmaya çalıştı. Belki bu örnek, telepatide de kullanılabilir. Freud nakledilen düşüncelerin yada zihinsel süreçlerin bir fiziksel süreç içersinde dalgalara ya da ışınlara dönüştürülebileceğini iddia etti. Işıklar veya dalgalar hedeflerine ulaştıktan sonra orada yine orjinal durumlarına dönüşüyorlar veya çeviriliyorlardı. Batıl inançlarla paranoyanın buluştuğu kavşak; Freud’un occult´un fiziksel bir temeli olduğuna dair olan inancının bir başka kanıtı arkadaşı Ferenczi’ye yazdığı bir mektupta bulunuyor; bu mektupta, ziyaret etmiş olduğu bir kahinden bahsediyor. Freud kadının “fizyolojik bir yeteneği” olduğunu anlatıyor, bu yetenek başkaların düşüncelerine girme şeklindeymiş. Ama artık asıl occult fenomenlerden bahsetmek gerekiyor; Ama öncelikle batıl inançlarla bir göz atacağız;i batıl inançlar “Doğa üstü” ile ilgili görünseler de bilinç altının ürünleri oldukları kanıtlanabilir. Bu şekilde de, Freud’un araştırdığı diğer doğaüstü olayları anlamlandırmak daha basit olacak. Freud’un yazılarının büyük bir kısmı batıl inançları araştırmaya adanmıştı. “Gerekircilik, tesadüfe ve batıla olan inanç” adlı yazısında Freud batıl inanç fenomenini tarif ediyor ve göre insanlar psiko-analitik kuram hakkında çok az şey biliyorlardı. Bu nedenle o kişi kendi başına gelen raslantısal olayların öneminin farkında olmuyordu. Yine de bu raslantısal olaylar bilinçsiz motivasyon ile onlara karşı bilinçli eşitleşme bulmaya çalışıyordu. İnsan gizlenmiş istekleri başka türlü açıklıyamadığı için onları dış dünyaya yansıtıyor ve böylece de dünyada meydana gelen ve normalde fark etmeyeceği raslantıların farkına varıyordu. Normalde sevdiği bir kişinin ölmesi isteğini baskı altında tutuyordu. Her insan için bir kişiyi sevmek ve aynı zamanda da nefret etmek çok doğaldı. Nefret genelde bilinç altına kitleniyordu çünkü insanlar eğitimlerinde olumsuz düşüncelerin inkar edilmesi gerektiğini öğreniyorlardu. Batıl genelde kötü tanımlandığı için bunun kötü düşüncelere karşı bilinçsiz bir ceza olduğunu düşünebiliriz. İlginç olan Freud’un batıla inanan insanları paranoidlerle karşılaştırmasıdır. Ona göre her iki grup da bilinçsiz süreçleri ve ilişkileri açıklayabilmek için doğa üstü bir gerçek yaratıyorlar. Kehanet yerine telepatinin varlığı; Bunu araştırmak ve bilinçaltı psikolojisine yansıtmak bilimin işi olacak. Freud batıla karşı ne kadar şüpheli olduysa da yine de düştü. Bilhassa sayılarla ilgili inançlara çok inanıyordu yani belirli sayıların bir anlam taşıdıklarını düşünüyordu. 1899 yılında telefon numarası 14362’ydi. Son iki rakamın ölüm yaşının olduğundan emindi. Bu sayı Freud’a her zaman ölümlülüğü hatırlatyor, kendi batıl inancını bilinç altındaki ölümsüzlük isteğine bağlıyordu. Freud çalışmalarının büyük bir kısmını rüyalardaki gizemsel fenomenlere ayırmış ve bu konu hakkında bir kaç yazı yazmıştı. Devamlı olarak, doğa üstü fenomenlerin rüyalardan farklı olduğunu tekrarlıyordu. Birlikte oluştukları için hep aynı kategoriye sokuluyorlardı, ama doğa üstünün rüya kuramlarında hiç bir yeri yoktu. Önemli olan soru şudur: Neden normalüstü olaylar her zaman rüya ortamında ortaya çıkıyor ve bu fenomenler gerçekten normal dışı mı? Gizem, olayların rüyalarla bağlı olmasında belki de ikisinin de gizeminin daha hala çözülmemiş olmasından kaynaklanıyor. Freud yazılarının birinde rüyaların “gizem dünyasına giriş kapısı” olarak nitelendirildiğini söylemişti ve bunların eğitimsiz biri için bir çeşit gizemsel fenomen olduğunu iddia etmişti. Ama buna karşın şöyle yazıyordu; "Rüyalar ve içerikleri (gizemli veya sıradan olmaları hiç bir şey fark etmiyor) sadece bilimsel bir araştırma ile çözülebilir. Gizemciliğin rüya araştırmasında hiç bir işi yoktur." Yazdıkları ve söyledikleri arasında tüm çelişkiye rağmen Freud’un “gizem rüyaları” olarak araştırdığı genelde telepatik rüyalardı. Kehanet rüyaları ile çok ender ilgileniyordu. Telepati ile rüya arasında bir bağlantı kurma nedeni uykunun sanki telepatik komünikasyonları karşılamaya neden olduğudur. Freud’a göre telepatik mesajlar beyin tarafından bütün uyku konuları gibi idare ediliyordu çünkü rüyaların temeli telepati ile ilgiliydi. Freud’un rüya kuramına göre rüyaların içerikleri iki gruba ayrılır. Birincisi gelişmemiş rüya içeriğidir ve bu içerik, rüyanın arkasındaki psikolojik maddeden oluşur. Diğeri ise belli rüya içeriğidir, bu da o an rüya gören kişi tarafından hatırlanan maddedir. “Rüya çalışması” diye anılan bir olay bu gelişmemiş durumu belli bir duruma çevirir ve Freud’a göre telepatik bir mesaj gelişmemiş rüya içeriğine benzer. Mesaj rüya sürecinden değişir ve bu nedenle komünikasyonun tabiatını tam olarak yansıtmaz. Sonuç olarak Freud´un ağzından şunu söylemek gerekiyor; "Sadece ciddi bir analiz, telepatik rüyayı telepatik olmayan rüyalardan ayırabilir." İsteklerin rüya yoluyla gerçekleştirilmesi... Freud aynı zamanda psikoanalizin, büyü olaylarını çözmeye yardımcı olabileceğini de umud ediyordu. Bu noktada Freud’un telepati fenomenini açıklamasında bir hatayı ortaya çıkarmak gerekiyor; telepatik mesajlar rüya içersinde değişiyorsa o zaman gerçekten telepatik olduklarını nasıl kanıtlıyabiliriz? Acaba onlar anında tanımlanmanın arkasında saklanan değişken imajlar mıdırlar ve bu nedenle biz onları telepati olarak mı görüyoruz? Eğer bu böyleyse, doğa üstünü kapsamayan rüya yorumlarının getirilmesi lazım. Telepatik bir rüyanın en iyi örneği Freud’un 1922 yılında “Rüya ve Telepati” adlı çalışmasında görülür; Bu rüya bir mektupla Freud’a bildirilmişti, yazanı tanımadığı için rüya gören kişiyle konuşması mümkün değildi. Rüyayı gören olgun yaşda, yeniden evlenmiş olan bir dul kadındı. Rüyayı gördüğü zaman ilk evliliğinden olan kızı hamileydi ve doğuma bir ay vardı. Rüyasında kocasının ikinci karısını ve doğurmuş olduğu ikizleri görmüştü, iki çocuğu da çok iyi tarif ediyor, birinin kız diğerinin erkek olduğunu ve saç renklerini bile söylüyordu. Rüyadan iki gün sonra kocasına bir telgraf geldi; telgrafta kızının rüya sırasında iki cinsiyetten olan ikiz doğurduğu yazıyordu. Adam, kızıyla bütün hamileliği boyunca mektuplaşmıştı. Bu nedenle rüyayı gören kızının doğum sırasında onu düşündüğünden emindi. Ayrıca rüyayı gören ikinci karısı ile ilk karısı çocuklara çok düşkündüler. Erkek ikinci karısının çocuk büyütecek bir yetenekte olmadığını düşünüyordu. Bu rüya, baba tarafından belki bastırılmış bir isteğin belirtisi olabilirdi. Bu istek tabuları yıkmak ve kızının onun çocuklarını doğurmasını istemek olabilirdi. Freud’a göre adamın ikinci karısını çocukların annesi olarak görmesinin tek nedeni kızının ikinci karısı olması isteğiydi. Rüya belki de doğum ağrısının telepatik bir mesajı da değildi. Adam bilinç altında kızının hamileliğini bir ay için yanlış hesaplamış olabilir. Belki çocukların doğum zamanı bir ay sonra değil de tam rüya görüldüğü zamandı. Bir çocuk yerine ikiz görmesi de başka bir şeyle açıklanabilir. Adam birinci karısının hayatta olması halinde bir torundan fazlasına sahip olacağını düşünüyordu. Bu telepatik rüya belki sadece rüya gören tarafından isteklerin yerine gelmesinin hayali olabilir. Bu yorumlara rağmen Freud telepatinin tam olarak olup olmadığının kanıtlanmadığını da söylüyor. “Dreams and Occult” da telepatinin olup olmadığını sadece olayın bütün şartlarını araştırdıktan sonra söyleyebileceğini yazıyordu ama bunu da rüyayı gören kişiyi tanımadığı için yapamıyacağını belirtiyordu. Ekran belleklerin sürprizi; Freud’un analiz ettiği ikinci occult rüya tipik bir kehanet rüyasıdır, bu tip rüyaları bilinç ile bilinçaltı arasındaki sansürün aktivitesine bağlıyordu. Freud rüyayı gören kadına Bayan B. diye hitap ediyordu. Bayan B. rüyasında Viyana’nın ana caddesinde arkadaşı ve geçmişteki psikiyatristi Dr. K.’ye rastladığını görmüş. Ertesi gün kadın aynı yerde gerçekten Dr. K.’ye rastlamış. İlk bakışta bu rüya insana kehanet gibi görünüyor çünkü sonradan olan bir olayı önceden gösteriyor. Bayan B. rüyayı uyanır uyanmaz bir yere yazmamıştı ve olayı meydana gelmeden önce hatırladığına dair bir kanıt yoktu. Bu nokta Freud’un durumu açıklamasında çok önemli bir rol oynuyor. Bayan B. iki kere evlenmişti, ilk evliliğini yaşlı ve zengin bir adamlaydı. Evlendiklerinden bir kaç yıl sonra adam parasını kaybettikten sonra veremden öldü. Gecinebilmek için Bayan B. müzik dersleri vermeye başladı. İşte o dönemde, Dr. K. ona çok büyük destek olmuş ve öğrenci bulmasına yardım etmişti. Aile avukatı Dr. K.’nin o zamanlar Bay B.’nin maddi işleriyle de ilgilendiğini söylüyordu. O zamanlar bayan B. ile de, iş dışı bir ilişkisi olmuştu ama Bayan B.’nin tereddütleri bu ilişkide mutlu olmamasına neden olmuştu. Aşk ilişkisinin başarılı olmamasına rağmen avukat ona manevi destek olmuştu; Bayan B. bir keresinde ağlayıp Dr. K.’nin yanında olmasını istediğini hatırladı. Bu istek sırasında Dr. K. içeri girmişti. Freud bunun kehanetle ilgili olduğuna inanmıyordu çünkü kadın adamı sık sık düşünüyor ve Dr. K. da onu sık sık ziyaret ediyordu. İşte söz konusu rüya bu olaylardan 25 yıl sonra meydana geldi. Bayan B. geçen zaman içersinde yeniden evlenmiş ve dul kalmıştı. Bu seferki kocası ona hem para hem de bir çocuk bıraktı. Aynı avukat yine onun işleri ile ilgilenmeye devam ediyordu. Bütün bu bilgilere dayanarak Freud bu rüya için bir yorum yaptı. Bayan B. Dr. K.’nin ziyaretini daima bekliyordu ve bilinmeyen bir sonuç olarak onun gelmesini hayal edip ve gerçekten geldiği günü hayal etmeye başlamıştı. Geçmişteki dönem mutsuz bir dönemdi ve geçmişteki aşk ilişkisini düşünmek onu rahatsız ediyordu. Bu nedenle rüyasını bastırdı ve sabah kalktığında onu hatırlıyamadı, o gün dolaşmaya çıktı ve Dr. K.’ye rastladı. O noktada rüyanın belirli parçaları değişmiş bir şekilde kadının bilincine girdi. Freud’un bastırılma üzerine değişik bir teorisi vardır: Bastırılma yüzünden ana fikrin değiştirilmiş bir şekli bilince girebilir. Tarafsız kişi olan doktor açıklanmamış hislerle dolu olan avukatın yerini alıyor. İki kişinin de adı Dr. K. olduğu için Bayan B. gerçek randevuyu önceden gördüğüne inanıyor. Freud’a göre Bayan B. gerçek olaya benzer bir rüya yarattı. Bu olay "ekran bellek" olarak tanımlanan psikolojik bir olaydır ve bilhassa çocukların gelişmesinde görülür. Ekran bellekler genelde insanın ilk yıllarının hatıraları ile tanımlanabilir ve yılların getirdiği duygularla şekillendirilir, fabrikasyon değildirler çünkü gerçek hatıralar üzerine kurulmuşlardır ama bilinç altına bastırılmış maddeler oldukları için çok önemlidirler. Bayan B.’nin rüyası, çocukluğu ile ilgili olmamasına rağmen yine de bir ekran belleği imasını veriyor. Falcılar, geleceği değil, bilinçaltı istekleri hissediyorlar... Rüyalara bağlı olan occult fenomenleri araştırmasının yanı sıra Freud bilinçli zamanda meydana gelen fenomenlerle de uğraşıyordu. Kendi başına bir kaç deney yaptı: Düşünce naklini Ferenczi ve kızı ile denedi ve bir keresinde Jung’u belirli eşyaların kendilerinden hareket etmelerini sağlarken seyretti. Ama sonuç ne olursa olsun bu deneyler genelde bir açıklamaya ulaşamamıştır. Asıl yararlı olan Freud’un kendisinin hastaları ve arkadaşlarıyla yaptığı ani deneylerdir. Freud, böyle bir kaç olayı açıklıyordu. Bilhassa falcıların gelecek için söyledikleriyle ve daha da önemlisi gerçekleşmeyen kehanetlerle uğraşmayı seviyordu. Kehanetlere, geleceği gösterdikleri için değil, telepatik bir olayın meydana gelmesi olarak önem veriyordu. Böyle bir yanlış kehanet Freud’un 43 yaşındaki bir bayan hastası tarafından anlatılmıştır. Psiko-analiz döneminde çocuğu olmamıştı ama sonraları çocuk istemeye başladı. (Freud’a göre, çocuk isteği kadındaki babasının kocasının yerini alma isteğiydi. Babasından olacak çocuğunu bilinç altında ömür boyu istemişti.) Çocuk olmama nedeni kocasının geçirdiği bir hastalıktan sonra kısırlaşmış olmasıydı. Kadın, Freud’a gelmeden yıllar önce 27 yaşındayken, Paris’de bir otelin lobisinde bir falcı ile buluşmuş ve nikah yüzüğünü o gün takmamış. Falcı, ona evleneceğini ve 32 yaşında iki çocuk sahibi olacağını söylemiş. Kehanet hiçbir zaman yerine gelmemiş ama yıllar sonra Freud´a olayı anlatırken bütün o deneyi eğlenceli bir olay olarak anlatmış. Freud uzun süreli bir araştırmadan sonra, kadının annesinin yaşamının falcının söylediği şekilde geçtiğini öğrendi. Geç evlenmiş ve 32 yaşında iki çocuk sahibi olmuştu. Böylece falcının söyledikleri doğru çıksaydı kadın aynen annesinin hayatını yaşamış olurdu. Hastanın gözünde annesi ile eşdeğerde olmak, onu babası karşısında eşit duruma düşürür. Tabii ki falcının anlattıkları ona hoş geliyordu çünkü içindeki en büyük isteğinin yerine gelmesi anlamına geliyordu. Bir kuram, hastanın çok şiddetli bilinçaltı isteğini falcıya nakletmesi şeklinde olabilir. Freud’un inancına göre duygu dolu düşünceler çok basit bir şekilde nakledilebiliyor bilhassa bunlar bilinç ile bilinçaltı arasında yer alıyorlarsa. Freud’un başka bir kuramı hastanın kendisinin kehanete sayıları sokmasıdır. Çünkü analizden yıllar önce olan bir olayı anlatıyordu. Freud bilinç altında belleği yanıltma imkanının olduğunu söylüyor. Bu açıklama bize daha mantıklı geliyor çünkü belirli bir tip ekran belleği ile ilgili. Bu yaklaşım, Freud’un yazılarında kanıtlanmıştır. Gerekircilik ve raslantı hakkında Freud özel bir derleme yapmıştı ve bu tür bir olayda bilinçaltının çalışması dışında bir başka paranormal fenomenin simgelendiğini ve üst düzeyde bir kehanet gibi göründüğünü belirtiyordu. Bir örnek daha veriyor; "Doğaüstü olayların çok basit açıklamaları vardır." Bir akşam profesör ünvanını aldıktan sonra dolaşmaya çıktığında eski bir anı aklına geliyor. Anı, kızlarının tedavi edilmesini istemeyen bir anne-babayla ilgiliydi, daha genç bir okutmanken bu çift tarafından reddedilmişti. Fakat Freud, olayı hatırlarken hayalinde değiştiriyordu; Anne ve baba bütün diğer tedaviler başarısız geçtiğinden sonra ona gelip yardım için yalvarıyorlar, kendisi ise şu cevabı verdiğini hayal ediyordu: “Benim mesleki yeteneklerim okutmanlığımdan beri değişmedi. O zamanlar yardımımı istemediğinize göre bugün de istemeyin”. Tam o anda hayali yüksek bir sesle kesildi. Birisi ona “İyi günler Profesör” diyordu. Freud baktığında düşünmekte olduğu çifti gördü acaba gerçekten düşüncelerinde geleceği mi görmüştü? Herhalde öyle değildi daha basit bir açıklama yapılabilir. Freud bomboş bir sokakta yürüyordu, belki baktığında uzaktan gelen çifti görmüştü, geçmiyteki düşmanlık nedeniyle gördüğünü bilinç altına bastırmış ve bunun yerine spontan görünen bir hayale kaçmıştı. Tüm bunlar bizlere, Freud’un occult fenomenlerinin çok doğal bir açıklaması olabileceğini düşündüğünü gösteriyor belki de bütün diğer doğaüstü olaylar için böyle basit açıklamalar vardır. Ama soracağımız asıl soru, şimdi insanların neden occulta inandıklarıdır. Dr. George Devereux’e göre telepati çocukçadır doğaüstü güçleri başarabilme fantazilerine bağlıdır. Helene Deutsch’un dediği gibi belki de erkekler “kendilerini gördükleri ilahlık” derecesine occult güçleri olduklarını iddia ederek yüceltmek istiyorlar. Paranormale olan inanç belki de bir çeşit narsizim de olabilir. Freud narsizim ile ilgili araştırmalarını çocuklar ve basit insanlar üzerinde yapmıştı çünkü her iki grup da, doğaüstüne ve düşüncelerin kaynağının ilahi olduğuna inanırlar. İnsanların neden telepatiye inandıkları Freud tarafından "Psychoanalysis and Telepathy" de açıklanmıştır. Belki bunun nedeni “yaşamın bu dünyada çekiciliğini kaybetmiş” olması olabilir. Bu bize, “Miniver Cheevy” i yani E. A. Robinson’un yanlış zamanda doğduğu için yaşama sevincini bulamayan bir adamın öyküsünü hatırlatıyor; “Miniver Cheevy çok geç doğdu. Kafasını kaşıyıp kader dedi ve içmeye devam etti.” Ve belki de fanatik derecede occult´ta inananlar da çok geç doğdular... Uzmanlar ve araştırmacılar için kaynaklar; 1) Gay, Peter. Freud: A Life for Our Time. New York: W.W. Norton and Company, 1988. 2) Jones, Ernest. The Life and Work of Sigmund Freud (vol. 3), New York: Basic Books, Inc., 1957. 3) Freud, Sigmund. "Determinism, Belief in Chance and Superstition--Some Points of View." The Psychopathology of Everyday Life. New York: W.W. Norton and Company, Inc., 1965. 4) Freud, Sigmund. "Dreams and the Occult." Psychoanalysis and the Occult, George Devereux, ed. New York: International Universities Press, Inc. 1953. 5) Benjamin B. Wolman. Handbook of Parapsychology, , ed. New York: Van Nostrand Reinhold Company, 1977, 6) Freud, Sigmund. "Recommendations to Physicians Practicing Psycho-Analysis." The Freud Reader, Peter Gay, ed. New York: W.W. Norton and Company, Inc., 1989. 7) Freud, Sigmund. "Psychoanalysis and Telepathy." Psychoanalysis and the Occult, George Devereux, ed. New York: International Universities Press, Inc., 1953. 8) Freud, Sigmund. "The Occult Significance of Dreams." Psychoanalysis and the Occult, George Devereux, ed. New York: International Universities Press, Inc., 1953. 9) Freud, Sigmund. "On Dreams." The Freud Reader, Peter Gay, ed. New York: W.W. Norton and Company, Inc., 1989. 10) Freud, Sigmund. "The Dream-Work." Introductory Lectures on Psychoanalysis. New York: W.W. Norton and Company, Inc., 1966. 11) Freud, Sigmund. "Repression." The Freud Reader, Peter Gay, ed. New York: W.W. Norton and Company, Inc., 1989. 12) Freud, Sigmund. "A Premonitory Dream Fulfilled," pp. 50-1. (in Devereux, Psychoanalysis and the Occult.) 13) Freud, Sigmund. "Screen Memories." The Freud Reader, Peter Gay, ed. New York: W.W. Norton and Company, Inc., 1989. 14) Devereux, George. "A Summary of Istvin Hollis´ Theories." Psychoanalysis and the Occult, George Devereux, ed. New York: International Universities Press, Inc., 1953. 15) Deutsch, Helene. "Occult Processes Occurring During Psychoanalysis." Psychoanalysis and the Occult, George Devereux, ed. New York: International Universities Press, Inc., 1953. 16) Freud, Sigmund. "On Narcissism: An Introduction." The Freud Reader, Peter Gay, ed. New York: W.W. Norton and Company, Inc., 1989. 17) Collected Poems of Edwin Arlington Robinson. New York: The Macmillan Company, 1954. 18) Freud, Sigmund. "Repression." The Freud Reader, Peter Gay, ed. New York: W.W. Norton and Company, Inc., 1989. 19) Freud, Sigmund. "Screen Memories." (excerpt) The Freud Reader, Peter Gay, ed. New York: W.W. Norton and Company, Inc., 1989. 20) Freud, Sigmund. "Totem and Taboo." (excerpt) The Freud Reader, Peter Gay, ed. New York: W.W. Norton and Company, Inc., 1989. 21) Freud, Sigmund. "The Unconscious." (excerpt) The Freud Reader, Peter Gay, ed. New York: W.W. Norton and Company, Inc., 1989. 22) Gay, Peter. Freud: A Life for Our Time. New York: W.W. Norton and Company, 1988. Yale Üniversitesi, Silliman College´de hazırlanmış;tır. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.