Jump to content

Kişisel Şifa Deneyimi


nevermore

Önerilen Mesajlar

Barbara Ann Brennan

http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak2/auralar/auralar-astralbeden-resimleri-sakralar-parapsikoloji0003.jpg

Kendinize Bakmanın Zamanıdır.

Düzenli olarak hasta kabul ederken, tüm müşterilerimin kendilerine bakma tarzlarım iyileştirmek zorunda oldukları iyice açık hale gelmişti. Bu, her birinin ihtiyaç duydukları kendi kendine bakmanın farklı alanlarını izlemek üzere çokça sorumluluk almaları gerektiği anlamına geliyordu. Hayatlarında, kendilerine ve sağlıklarına öncelik vermek zorundaydılar. Bunu yapmak ise büyük gayret gerektiriyordu çünkü genellikle başka bir şeye öncelik vermişlerdi.

Örneğin kanser hastası kadınlar önceliklerini eş ve çocuklar gibi başka insanların ihtiyaçları çevresinde odaklama eğilimi gösteriyorlardı. Bir çoğu, bir an önce eve dönüp herkese bakması için ailelerinden büyük baskı görüyorlardı. Bu baskının dolaylı ve örtülü olması, hastanın bunu görüp başa çıkabilmesini daha da zorlaştırıyordu. Aile üyeleri, "Biz sadece hayatımızın normale dönmesini istiyoruz." diyorlardı.

Kalp ve tükenme sorunları yaşayan insanlar ise önceliklerini işe odaklamışlardı. Bu insanların bazısı başkalarına güvenmeyi ve işleri başkalarına dağıtmayı öğrenmek zorundaydı. Şifa süreçleri, neden bu kadar çok kontrol etme ihtiyacı duyduklarını kendilerine sormayı da içeriyordu. Genellikle, kontrol olmadığında kendilerini güvende hissetmiyorlardı. Yüreklerinin değil iradelerinin idaresinde yaşamışlardı.

Sağlığınızı doğru dürüst sürdürebilmek için kendinize holografik olarak yani yaşamınızın her alanında ve her düzeyinde bakmanız gerekir. Şifa süreci büyük değişim gerektirir. Hayatınız "normale dönsün" diye bir şifacıya gidip bir şeyleri tamir ettirmek işe yaramaz. Daha çok, kendinize bakmanın yeni yollarıyla, yaşamda yeni önceliklerle, samimi olduğunuz kişilerle, çocuklarla ve arkadaşlarla ilişki kurmanın yeni yollarıyla dolu yeni bir diyara geçmeyi bekleyin. Bunu sizin kabul edeceğiniz kadar kolayca kabul edemeyebilirler; muhtemelen aşılması gereken bir kaç zorlu nokta, görüş farklılıkları olacaktır. Ama uzun vadede, her şey herkesin hayrına olacak biçimde işleyecektir. Sizin işiniz, hakikatinize sadık kalmaktır.

"Kulağa çok saçma geliyor. Hastayken bunları nasıl yapabilirim? Benim şimdi dinlenmem gerek," diyebilirsiniz.

Cevabım: Bunu yapmak için kendinize verdiğiniz zaman, işte budur. Aslında bunu yapmak için ihtiyaç duyduğunuz her şeye sahipsiniz. Kendi kendine bakımın düzeyleri ve dikkat edilecek şeyler listesi üzerinden geçerken, ya bunları kendiniz için yapabilir olacaksınız ya da bunlarla ilgili olarak size yardım edecek birini bulacaksınız. Şüphesiz, kesin bakım planlarınız, hastalığınızın herhangi bir safhasında sizi ne kadar iş göremez hale getirdiğine bağlıdır. Unutmayın, bu sizin büyük değişim fırsatınızdır. Bu bir yeniden alışma zamanıdır, yaşamınızı ve onun derin anlamını gözden geçirme zamanıdır. Şimdi bunu yapmak için kendinize ait zamanınız var.

Bu zamanı nasıl kullanacağınız tamamıyla size aittir. Kendinizle derin bir bağlantıya geçmek için haftalarca uyumak da isteyebilirsiniz. Uyumak, kendinize belki başka türlü beceremeyeceğiniz bir şekilde zaman verir. Bu zamanı yardım rica ederek de geçirebilirsiniz. Belki de kendinize bu fırsatı daha önce hiç vermemişsinizdir. Ama bu zamanın bir kısmını kesinlikle değer sisteminizi elden geçirmekle geçireceksinizdir. Değer sisteminizdeki değişim yaşamınızın dokusuna holografik olarak işlenecek ve gelecek yıllarda da değişimler yaratmaya devam edecektir.

Değişimlerinize başladığınızda, kişisel deneyimlerinizde neleri beklemek gerektiğini gösteren bir yol haritasına sahip olmak iyidir. Yolunuzu tanımanıza yardımcı olmak için, şifa sürecinin yolunu iki farklı bakış açısından ele alacağım. Birincisi, şifa süreciniz boyunca geçeceğiniz yedi aşama çerçevesidir. ikincisi ise şifa sürecine, iyileşmenin yedi düzeyi açısından bakar. Her bir düzey, insan deneyiminin aurik alanının bir düzeyiyle ilgilidir.

http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak2/auralar/auralar-astralbeden-resimleri-sakralar-parapsikoloji0012.jpg

Şifanın Yedi Aşaması

Şifa sürecinden geçen insanları izledikçe, bu sürecin asla sağlığa doğru giden düzenli, yumuşak bir eğri olmadığını fark ettim. Çoğu zaman, insanlar derhal içsel bir iyileşmeyi deneyimliyorlardı. Derken sonra, aynı hastalar gerisin geri gidiyorlardı. Bu noktada çoğu, tedaviyi sorguluyordu. Birçok kez, geldiklerine göre çok daha kötü olduklarını hissediyorlardı. Enerji alanları ise aslında daha iyi olduklarını göstermekteydi. Alanlarındaki dengesizlikler azalmıştı; organları daha iyi iş görmekteydi. Ancak daha dengeli olan alanlarına rağmen onlar bu dengesizlikleri daha şiddetli biçimde deneyimlemekteydiler. Bazen daha beter acı çekiyorlardı. Aslında olan şuydu; onlara bir zamanlar "normal" gelen dengesizliklere gittikçe daha az tahammül eder hale gelmişlerdi.

Ayrıca insanların şifa süreçleri sırasında ayrı ayrı aşamalardan geçtiklerini de fark etmiştim. Bu aşamalar, normal insan dönüşümü sürecinin aşamalarıdır. Şifa fiziksel değişim kadar zihnin, duyguların ve ruhun değişimini de gerektirir. Her bir kişi, kişisel şifa sürecine dahil olan meselelerle olan ilişkisini yeniden değerlendirme ve bunları yeni bir bağlam içine yerleştirme ihtiyacındadır.

İlk olarak, insanlar bir sorun olduğunu kabul etmeli ve sorunu deneyimlemek için kendilerine izin vermelidir. Durumu inkar ediş halinden çıkmalıdırlar. Bir kişi "daha da kötüleşmeyi" her deneyimlediğinde, inkar ediş halinden çıkıyor ve sorunun başka bir unsurunun şuuruna varıyor olduğu dikkatimi çekti. Çoğu kez hastalar, daha da kötüleştikleri için öfkeli olduklarım düşünmekteydi. Aslında daha uğraşılacak çok şey olduğu için öfkeleniyorlardı.

Hastaların çoğu o zaman bunu kolaylaştırmanın bir yolunu aramaya başlıyorlardı; kolay bir çıkış yolu... Birçoğu, "Bunun üzerinde yeterince çalıştım' ya da "Ah, hayır, yine mi bu!.." gibi şeyler söylüyordu. En sonunda o kişi daha derinlere gitmeye karar verdiyse, bir sonraki raunda da çıkmaya gönüllü oldukları, "Eh, peki, haydi bakalım!..." gibi sözlerle ifade ediliyordu.

Şifa da tıpkı terapi gibi, kişiyi bir öğrenme spirali üstünde taşıyan döngüsel bir süreçtir. Her bir döngü, kişi gerçek benliğinin hakiki, net doğasına doğru daha derinlere indikçe daha fazla öz kabullenme gerektirir.

Her birimizin ne kadar uzağa ve derine gideceği, tamamıyla özgür seçimimize bağlıdır. Her birimizin bu spiral yolculuğu nasıl yapacağı ve hangi yol haritasını kullanacağı da yine özgür seçimimize bağlıdır. En doğrusu budur çünkü her yol farklıdır.

Bütün hastalıklar, şifayı kolaylaştırmak için hastanın içinde değişim olmasını gerektirir ve bütün değişimler de ister bir alışkanlık, bir meslek, bir yaşam tarzı, ister bir inanç sistemi ya da fiziksel bir organ olsun hastanın bir parçasının ölümünü, teslimiyetini ya da vazgeçişini gerektirir. Demek ki, hasta/kendi kendinin şif acısı olarak sizler de, Dr. Elisabeth Kübler-Ross' un On Death and Dying adlı kitabında ölüm ve ölmenin beş aşaması olarak tarif ettiği aşamalardan geçeceksiniz. Bunlar yadsıma, öfke, pazarlık, çöküntü ve kabullenme' dir. Siz iki ek aşamadan daha geçeceksiniz: yeniden doğmak ve yeni bir yaşam yaratmak. Bunlar, şifa sürecinin doğal bir parçasıdır. Hastalar hangi aşamada olursa olsunlar, şifacının bunu kabullenmesi ve onları bu aşamadan çekip çıkarmaması en büyük önemi taşır. Evet, şifacı onları bu aşamalardan dışarı yönlendirmelidir çünkü fiziksel tehlike söz konusu olabilir. Ama bu çok nazik bir yönlendirme olmalıdır.

Şifanın yedi aşamasından geçmeye dair kişisel deneyimi tarif etmeme yardımcı olması için, elle şifaya ek olarak cerrahi müdahalenin de gerekli olduğu iki vakayı seçtim. Bu vakalar, şifanın bütün unsurlarıyla ilgili daha geniş bir bakış açısı sunmaktadır. Şüphesiz, sadece elle şifa ve "doğal" şifa kullanan biri de aynı aşamalardan geçer.

İlk hasta Bette B., yaklaşık 1.60 boylarında, kırlaşmış kahverengi kıvırcık saçlıdır ve çok sevecen kişiliğe sahiptir. Profesyonel hemşiredir ve kendini adamış bir şifa öğrencisidir. Bette altmış yedi yaşında, evli ve iki çocuk annesidir. Washington D.C.'de, emekli bir güvenlik mühendisi olan eşi Jack ile yaşamaktadır. Bette, önceden sol bacağında 1954'te belden aşağısının felç olmasıyla sonuçlanan sancılar, zayıflık ve karıncalanmalar yaşamıştı. Bunun sonucunda iki lumbar diski alındı. Su terapisi, fizik terapi ve bolca duayı içeren sekiz aylık kişisel şifa çalışmasından sonra, tekrar yürümeye başladı; bu, cerrahların beklemediği bir şeydi. 1976'da bir sırt ameliyatı daha geçirmişti; bir diski daha alındı, yanı sıra yaralı dokular ve kemik kıymıkları. İyileşmek için bir acı ve rehabilitasyon kliniğine gitti. 1986'da sol kolunda acı, zayıflık ve karıncalanma ve ensesinde sancı yeniden belirdi. 1987'de Bette bir daha ameliyat oldu, bu kez boynundan. Bette'yle ameliyatından birkaç ay sonra görüştüm.

İkinci hasta Karen A. ise uzun boylu, kırklı yaşlarını süren, evli ve iki üvey çocuğu olan güzel bir kumraldır. Kendi çocuğu yok. Karen tecrübeli bir terapisttir. Eşi de terapist. Ben bu satırları yazarken, onlar Colorado'da yaşıyor.

Karen'in hastalığı onlar Washington D.C. bölgesinde yaşarken ortaya çıktı. Fiziksel sorunları, hayli erken, ergenlik çağında başlamıştı. Daha sonra sağ yumurtalıkta lifsel rahim tümörü ve rahim mukozası iltihabı teşhis edildi. Enfeksiyon kaptı, sancı kötüleşti ve Karen histerektomi yaptırmaya karar verdi. Şifa deneyimi, onu kendi kendini açığa vuran çok derin bir içsel büyüme spiraline yönlendirmişti.

Bu aşamaların temel içeriklerini bulmak ve inceleme için her birini teker teker ele alacağız.

http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak2/auralar/hipnoz.jpg

Şifanın İlk Aşaması: Yadsıma

Yadsıma ihtiyacı, her zaman herkeste mevcuttur. Hepimiz, yaşamın daha zorlu deneyimlerinden muafmışız gibi yaparız veya muaf olmayı deneriz. Korktuğumuz için bu yapmacıklığa tutunmak üzere yadsımayı kullanırız. Bir şeyle başa çıkamayacağımızı ya da başa çıkmak istemediğimizi sanırız.

Eğer hastalanırsanız, yadsımayı ya da kısmi yadsımayı muhtemelen sadece hastalığınızın ilk aşamasında ya da ardından gelen yüzleşmede kullanmakla kalmayacak, zaman zaman daha sonraki aşamalarda da kullanacaksınızdır. Yadsıma, daha sonraki bir aşamada gelecek olanları kabullenmeye kendinizi hazırlamanıza zaman tanıyan geçici bir savunmadır. Özellikle de eğer sert bir tedaviye ihtiyacınız varsa, durumunuz hakkında ancak belirli bir süre konuşabilir halde olmanız muhtemeldir. Sonra daha hoş şeylerden konuşmak ve hatta fantazilerden söz etmek için konuyu değiştirme ihtiyacı duyarsınız. Bunda sorun yok; tamamıyla doğaldır. Henüz yüzleşmeye hazır olmadığınızdan korktuğunuz bir şey var; zamanla hazır olacaksınız. Kendinize ihtiyacınız olan zamanı tanıyın.

Durumunuz hakkında ailenizin bazı üyeleriyle, arkadaşlarınızla ve sağlık-bakım profesyonelleriyle rahatça ve doğrudan konuşabileceksiniz. Ve bunu başkalarıyla hiç konuşamayabilirsiniz. Bunun büyük ölçüde her bir kişiye duyduğunuz güvenle ilgisi vardır. Bunun, bu kişilerin hastalık, kendi bedenleri ve sizin hastalığınız hakkındaki hisleriyle de büyük ölçüde ilgisi vardır. Onlarda olup bitenlere tepki veriyor olabilirsiniz (Sağlık-bakım profesyonelleri bakımından, hastalarla çalışırken hastalığa yönelik kendi tepkilerini incelemeleri her zaman gereklidir. Tepkileri her zaman için hastanın davranışına yansır ve hastanın esenliğine veya kötüleşmesine büyük ölçüde katkıda bulunabilir).

Unutmayın, yadsıma tamamıyla normal bir davranış biçimidir. Kendinizi yadsıma içinde bulduğunuzda kendinizi yargılamayın. Bunu hepimiz yaparız, sadece hastalıkta değil yaşantımızın her alanında. Yadsıma, görmeye ve hissetmeye hazır olmadığımızı hissettiğimiz şeyi görmekten bizi alıkoyar. Çıldırmamızı önleyen bir savunma sistemidir. Eğer sisteminiz bununla başa çıkabileceğini hissederse, yadsımak zorunda kalmazsınız. Başa çıkmaya hazır olduğunuz anda, yadsıma halinden çıkarsınız.

Uzun vadeli yadsıma hayli maliyetli olabilir. Yine de nezaketle ve şefkatle ele alınması gerekir. Bunu atlatabilmek için hem kendinizden hem de başkalarından bolca sevgiye ihtiyacınız olacaktır. Demek ki, etrafınızda sevdiğiniz ve güvendiğiniz insanların olması önemlidir. Onların sevgisine kendinizi açın ve yapabildikçe onlarla sevginizi paylaşın.

Bette yadsımayı bedeninden ve dengeleme sisteminden gelen mesajları göz ardı etmek için kullandı:

"Omuzumda ve kolumdan aşağı dirseğime kadar ağrım olduğunu ve 'Ah, sadece yaşlanıyorsun ve belki de arteritin var. İlgilenme, geçer' diye düşündüğümü hatırlıyorum. Resim yaparken sol kolumu kullanmakta zorlanıyordum.

"Kolumdaki zorlanma gelip gidiyordu. Böyle yaklaşık dört yıl sürdü sanırım. Bir buçuk yıl önce gerçekten ameliyat olmak üzere doktora gittiğim sırada, elim ve kolum kesinlikle gücünü kaybetmek üzereydi. Hayatımda ilk kez eşimden kavanoz kapaklarını açmasını istedim. Bunu da kendime 'Elinde biraz arterit var, o kadar. Üzülmeye değmez' diyerek yadsıdım.

"Kolumdaki zayıflamayı göz ardı ettim çünkü gelip geçiyordu. Ancak iş bakkaldan eve paket taşımaya geldiğinde gücünü kaybedecek diye gerçekten ama gerçekten paniğe kapılıyordum. Ama kendime uzun süre paniğe kapılma izni vermiyordum. Sol elimdekileri sağ elime geçiriyor ve paketleri hafifletiyordum.

"Bu yadsımanın bir bölümünün, hastalığın 'ameliyat edilebilir' noktasına gelmesi için neredeyse gerekli olduğuna inanmaktaydım, aslına bakarsanız. En azından, bana bugün öyle görünüyor. O sıralarda ameliyat edilebileceğini sanmıyordum. Daha erken öğrenseydim, muhtemelen ürkerdim. Doktora koşmaktansa yadsımak daha iyiydi çünkü hemşirelik yaparken, doktora gidip de hiçbir şey bilmeden 'Doktor sizsiniz, benim neyim var?' demektense, kendimde neyin ters gittiğini benim anlamam gerekir, derdim. Önce cevabı bilmem gerektiğini hissediyordum.

"Bir hemşireydim, bize çoğu şeyin insanın kafasının içinde olduğu öğretilmişti. Sanırım, korkum, ben bir hemşire olduğum ve doktor da 'Tanrı' olduğu için, her şeyin zihnimin ürünü olduğunu, hiçbir şeyimin olmadığını bana söylemesiydi. Bu, üstesinden gelmesi hayli zorlu bir şeydi.

"Bunu söylerken, gidip doktorlardan yardım istemektense kendi kendime yapmanın o sıralarda benim için ne kadar önemli olduğunu fark etmeye başlıyorum. Sanırım bütün bu deneyimin amacı, bana kendimi güçsüz hissettirmek ve başka insanlarla çalışabilir hale getirmekti."

Bette'ye 'güçsüz' ile neyi kastettiğini sordum. Anlatmak istediği şey, teslim olmayı ve kendini güvende hissetmeyişi öğrenmeye ihtiyaç duymuş olduğuydu. Aşamalardan onunla birlikte geçtikçe, bu daha da anlaşılır hale gelecektir.

Karen'in yadsıması da dengeleme sisteminden acı şeklinde gelen mesajları göz ardı etmek şeklini almıştı. Terapi mesleğinde olduğu için, zamanın büyük bölümünü bu duruma dahil olan psikolojik meseleler "üstünde çalışarak" geçirmişti. Ne yazık ki, sonunda bunun da bir yadsıma biçimi olduğu ortaya çıktı. Karen sorunuyla fiziksel düzeyde başa çıkma ihtiyacındaydı. Şöyle anlatıyor:

"Sanırım, ameliyata karar verene dek yadsıma içindeydim. Bilmeme izin verdiğimden çok daha fazla rahatsızlık içindeydim ve kendime bir sonraki parçayı da hallettikten sonra her şeyin iyi olacağını, bunu iyileştireceğimi söyleyip duruyordum. Yadsıma, beni işleri terapi içinde halletmeye çalışır halde tutma biçimini almıştı."

Herkesin yadsımasının altında korku yatar. Bu, hastalıkları nedeniyle yüzleşmek ve aşmak zorunda kalacakları şeyden korkmaktır.

Karen kendisine şifa veremeyeceğinden korkuyordu. Hastahane deneyiminden ve ameliyat öncesinde ve sonrasında fiziksel bakımdan çaresiz olmaktan korkuyordu. Ayrıca başarısızlık gibi bir ihtimal olmamasına rağmen, ameliyat sırasında ölmekten de korkuyordu. Bu korku nedeniyle tedaviden uzun zaman boyunca kaçındı. Bette'nin korkuları da benzerdi: "Doğal olarak iyileşemediğimden ve bir ameliyata ihtiyaç duyduğum için ameliyat olmaktan ve başkalarına bağımlı olmaktan korkuyordum. Bir başka korku da ellerimdeki yaratıcılığı kaybedeceğim ve resim yapamaz hale geleceğimle ilgiliydi. Resim yapmak benim için öylesine rahatlatıcı, harika ve yaratıcı bir deneyim haline gelmişti ki onu kaybetmek, beni yürüyememekten daha çok korkutuyordu."

Çoğu kez hiçbir anlamı olmayan korkularımız vardır ama bu korkuları çok gerçek ve güçlü biçimde hissederiz. Böylesi korkulara "akıl dışı" ya da birçok şifacının yaptığı gibi "geçmiş yaşam deneyimi" etiketi yapıştırsak da bu korkular kabullenilmek' ve ele alınmalıdır.

Bette şunları hatırladı:

"Eğer boynumda ters bir şeyler varsa, kafamın kopartılacağından korkuyordum. Bu, benim için çok ama çok ürkütücüydü. Adeta yoktan var olmuştu ve çok korkutucuydu.

"Sanırım tüm bu yadsıma/öfke/pazarlık/kabullenme aşamalarının iki döngüsü vardı. Biri, teşhis konmadan önceki ve ikincisi ise doktor bana sinir cerrahına gitmemi söyledikten sonraki. Aslında doktor beni sinir cerrahına göndereceğini bana ilk söylediğinde 'Hayır, o olmaz!' demiştim.

"Eşimin bana 'Ameliyattan neden bu kadar çok korkuyorsun?' dediğini hatırlıyorum. Ve ona 'Bilmem ki...' dediğimi de hatırlıyorum. Daha önce iki omurga ameliyatı olmuştum ama sanki bu, yaşantımın hayati bir parçası gibiydi. Çok korkutucu olacaktı çünkü içimde ben bunun hayatımı sona erdireceğine inanmıştım.

"Erteledim, erteledim, erteledim... Sadece korkuyordum. İlk randevunun sabahını hatırlıyorum. Yine kafamın kopartılacağı korkusu peydah olmuştu.

"Sinir cerrahına gideceğim günün sabahı, yataktan kalktığımı ve Jack'e ağlayarak 'Gitmek istemiyorum!... Unutalım gitsin!... Bununla başa çıkamayacağım. Neden benim başıma geldi ki?' dediğimi hatırlıyorum. Korkmuştum ve randevuya gitmeden önce yirmi beş dakika boyunca ağlamıştım."

Bette'nin şifa sürecinde, o bu korkularını eşi ve arkadaşlarıyla paylaşabilir hale geldi. Gerçekçi olsun ya da olmasın, onun bu korkuları bir başka kişinin karşısında da hissedebilmesi çok önemliydi. Korkunun dönüşümünü sağlayan şey, işte bu paylaşmadır. O bunu yaptığında, korkusu öfkeye dönüştü ve şifanın ikinci aşamasına geçti.

http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak2/auralar/ofke.jpg

Şifanın İkinci Aşaması: Öfke

Eğer şifa sürecinden geçiyorsanız, ilk yadsıma aşamasını artık daha fazla sürdüremeyeceğiniz bir an gelecektir. Muhtemelen o zaman da öfke, kızgınlık, haset ve içerleme hissedeceksinizdir. "Niçin ben? Niçin alkolik olan ve karısını döven şu adamın değil de benim başıma geldi?" diyebilirsiniz. Bu tür bir öfke her yere birden kaydığı için, muhtemelen bu öfkeyi çevrenize neredeyse rastgele yansıtacaksınızdır. Arkadaşlar, aile, şifacılar, doktorlar;hiçbiri işe yaramıyordur, hepsi de her şeyi yanlış yapıyordur. Aileniz öfkenizle karşılaştığında kederle, gözyaşlarıyla, suçlulukla veya utançla tepki verebilir ve hatta sizinle gelecekte temasa geçmekten kaçınabilir. Bu da rahatsızlığınızı ve öfkenizi artıracaktır. Dayanın, bu bir aşamadır.

Öfkeniz anlaşılabilir çünkü yaşantınızdaki etkinliklerinizi birçok şeyi yarım bırakarak kesintiye uğratmak zorunda kalmışsınızdır. Ya da başka insanların yapabildiklerini yapamıyor ya da güçlükle kazandığınız parayı beklediğiniz gibi tatil seyahatine değil de şifa bulmaya harcıyorsunuzdur.

Şifa sürecinden geçen herhangi biri biraz öfkeye çarpacaktır. Her bir kişi için de farklı olacaktır. Bette gibi bazıları için bu bir patlama gibidir, özellikle de kendilerine daha önce öfkelenme izni vermedilerse. Bette ikinci aşamaya geçtiğinde, öfkesi patlamış ve kan beynine çıkmıştı:

"Çok ama çok öfkeli olduğumu hatırlıyorum. Tanrı'ya çok kızmıştım çünkü "Tanrı bana bacaklarımın felcini ve bir sürü şeyi çektirdi ve bacak­larım hala normale dönmedi! " diye düşünüyordum. Ve de 'Kollarımı da bacaklarımı aldığın gibi alamazsın çünkü kollarım ruhsallığımla ve yaratıcılığımla bağlantılı!.." diye de düşündüm."

Öte yandan, Karen içinse öfke sadece bir başka duygudan ibaretti.

"Öfke, içimden geçen duygulardan sadece biriydi. Ne kadar rahatsız olduğuma bağlı olarak kızgın oluyor ya da olmuyordum ama içinden geçtiğim bir aşama gibi hissetmemiştim bunu. Farklı zamanlarda farklı şeyler hissediyordum; bana şifa vermesi gereken kişilerce ya da gittiğim doktorlarca iyileştirilmediğim için öfkelenmek gibi. Bir süre kızgın olmakla daha sonra Tanrı'yla bir anlaşma yapmak arasında gidip geliyordum."

Karen ikinci aşamanın öfkesiyle üçüncü aşamanın pazarlığı arasında gidip geliyordu.

Pazarlık etmekle, tahmin ettiğinizden çok daha fazla ilgilendiğinizi keşfetmeye hazır olun! Herkes böyledir.

http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak2/auralar/tokalasmak.jpg

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Şifanın Üçüncü Aşaması: Pazarlık

Öfke istediğinizi elde etmenizi sağlamadığı içindir ki muhtemelen ve tamamen şuursuzca, iyi olarak ve iyi bir şeyler yaparak istediğinizi elde etmek için pazarlık yapacaksınızdır. Yaşamım Tanrı'ya ya da bir davaya adamak gibi çoğu pazarlıklar Tanrı ile yapılır ve genellikle ya gizli tutulur ya da satır arasında ima edilir. Bunun altında genellikle sessiz bir suçluluk yatmaktadır. Seçmiş olduğunuz dinin törenlerine daha sık katılmamaktan dolayı suçluluk duyuyor olabilirsiniz. "Doğru" gıdaları yemiş, "doğru" egzersizleri yapmış ve "doğru" şekilde yaşamış olmayı dileyebilirsiniz. Burada önemli olan o suçluluğu bulmak ve saklamamaktır çünkü daha fazla pazarlığa ve en sonunda çöküntüye yol açacaktır. Bütün "yapmam gerekirdi" lerinizi bulun ve onların beyaz bir ışık içinde eridiklerini imgeleyin. Ya da onları koruyucu meleğinize veya Tanrı'ya verin. Yedi aşamalı yolculuğunuzu tamamladığınızda, muhtemelen hayatınızda yapmayı dilediğiniz değişimi bulacaksınız ama bu, şimdiki gibi korkudan kaynaklanmayacaktır.

Bette hastalıktan çıkış yolunu bulmak için hastalığı cerrahtan başka her kim tamir edecekse onu bulma pazarlığını yaptı:

"Kocamı bunu iyileştirmeye ikna etmeye çabalıyordum. Sanki onun beni rahatlatmasını ve 'Hepsi geçecek' demesini istiyordum. Aslında pazarlık ediyor olduğumu fark ettiğimi sanmıyorum ama kendime 'Daha fazla meditasyon yaparsan, daha çok şifa banyosu alırsan, kendine daha çok masaj yaparsan ve beyaz ışığı kullanmaya devam edersen, hepsi geçecek ve ameliyata gerek kalmayacak,' dediğimi biliyorum. Kendimi meditasyona daha çok adamış biri haline getirmeye karar vermiştim ve bunun bir biçimde beni kurtaracağını umuyordum.

"Bunu kabul edip etmemek arasında da gidip geldim, evet, ameliyata gidecektim ve birisi sihirli bir biçimde omurgamı beyaz ışıkla kaplayacaktı ve her şey yoluna girecekti. Şifa yaptırmayı istedim ama asla randevu alamadım. Ann'in (Bette'ye şifa vermeyi teklif eden öğrenci arkadaşı) geçerken bana uğrayıp şifa verebileceğini söylediğini ve benim de Ann'in neden evime gelemeyeceğine dair milyonlarca bahane uydurduğumu hatırlayabiliyorum. Ona güvenmiyordum, hiç kimseye güvenmiyordum çünkü kendime güvenmiyordum."

Karen ise pazarlık için doğruca Tanrı'ya başvurmuştu:

"Benim pazarlığım, 'Bak, Tanrım... Sen beni iyileştirir ve bunu atlatmamı sağlarsan ne istersen yapacağım. Eğer yaşar da (halbuki buna hiç şüphe yoktu) bunu atlatırsam hayatımı bu gezegene şifa vermeye, benden hangi tarzda istenirse istensin, adayacağıma söz vereceğim,' diyen içimdeki çocuk biçimini almıştı. Ne kadar çok pazarlık ettiysem, daha sonra da o kadar çöküntüye girdim."

http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak2/auralar/stres.jpg

 

Şifanın Dördüncü Aşaması: Çöküntü

Çöküntü, enerjimiz düşük olduğunda ve istediğimiz şeyi istediğimiz şekilde alma umudunu kaybetmiş olduğumuzdaki his halimizde karşılık gelir. Umrumuzda değilmiş gibi yaparız ama aslında umursarız. Üzgünüzdür ama bu üzüntüyü ifade etmek istemeyiz. Bir kasvet haline gireriz ve başkalarıyla etkileşime geçmek istemeyiz. Çöküntü, duygularımızın çöktüğü anlamına gelir.

İnsan enerji alanı bakımından çöküntü, enerji alanınızdaki enerji akışının zayıflaması anlamına gelir. Bu enerji akışının bir kısmı duygularla bağdaşıktır. Dolayısıyla çöküntüyü düşündüğümüzde genellikle zayıflamış hisleri düşünürüz.

Çöküntünün üç nedeni vardır : Biri, yukarıda söz ettiğimiz gibi, pazarlıktan sonuç alamamak. Yani çözümü doğru biçimde aramak yerine kendinizi işlerin gidiş tarzından kaçınarak ve reddederek iyileştirmeyi denemek.

İkinci neden kaybın neden olduğu üzüntülü hislerdir. Tüm hastalıklar bir yaşam tarzını, fiziksel bedenin bir parçasını ya da kötü bir alışkanlığı terk etmeyi gerektirir. Eğer kayıp İlişlerinizi engellerseniz, çöküntüye uğrarsınız. Eğer kaybınızı hissetmek ve onun yasını tutmak için kendinize izin verirseniz, çöküntünüz kalkacaktır. Yas tutuyor olacaksınız ve bu tamamen farklı bir haldir. Yas tutmak duyguların zayıflatılması, çökertilmesi değil açık, akıcı bir kayıp hissidir. Her ne kaybetmişseniz, onun yasını tutmanız gerekir. Şifa sürecinin farklı zamanlarında yas tutmaya girişebilirsiniz. Ne zaman yükselirlerse, kayıp hisleriyle kalmaya çalışın. Bu, sizi kabullenme aşamasına getirecektir.

Çöküntünün üçüncü nedeni ise kemoterapi, anestezi ve ameliyat gibi sert, saldıran tedavilerin bedeninizin kimya dengesini bozması ve sizi çöküntüye sokmasıdır. Bedeniniz fiziksel dengesine kavuştuğunda, çöküntü de kalkacaktır, insan enerji alanı bakımından, sert tedaviler ve ilaçlar enerji alanınızdan akan normal enerji akışını durdurmakta, yavaşlatmakta veya tıkamaktadır. Böylece çöküntüye uğrarsınız. İlaçların etkisi geçtiğinde, enerji akışı eski haline döner ve çöküntü kalkar. Elle şifa, alanı normal sürenin yarısında temizler ve hastalar ameliyat sonrası çöküntüden daha çabuk çıkarlar.

Bette'nin çöküntüsü kendini reddetme şeklini almıştı. Kendi içine çekilmiş ve sık sık ağlamıştı:

"Kötü bir kişi olduğumu hissediyordum. Eğer şifa verirken daha sıkı çalışsaydım, ev ödevlerimi yapmış olsaydım, Tanrı'ya daha yakın iyi bir insan olsaydım o zaman kendimi iyileştirebilirdim. Sanki tamamen vazgeçmeli ve bir başkasının bu işi yapmasına izin vermek için güçsüzlüğümü iyileştirmeliydim. Benim neyim vardı? Asla bir şifacı olamazdım. Bu beni çok ama çok korkutuyordu çünkü içimde, bir şifacı olmam gerektiğine gerçekten inanıyordum ve hala buna inanıyorum. Ama tüm bu şifa sürecinden geçiş o sırada çok korkutucuydu. Artık iyi bir eş bile olmadığımı hissediyordum.

"

Bu negatif malzemenin hepsi birden yükseldiğinde durum çok çirkinleşiyor ve insan çok ama çok uzun zaman öncesinde bildiği o eski Tanrı'ya bir anlamda geri gidiyor ve yeterince iyi olmadığın için cezalandırıldığını hissediyorsun.

"Birçok şeyi salmak, bırakmak zorunda kaldım. Evde istediğim kadar iş yapamıyordum. Şifa derslerinde verilen ev ödevlerine yoğunlaşamıyordum. Biraz uzaklaşmayı planlamıştık ama o kadar çok sancım vardı ki yapamadım.

Yaptığım herhangi bir şey için kendimi çok zorlamam gerekiyordu. Sabah yataktan kalkmak için kendimi zorlamalıydım. Yatakta rahat değildim ama yataktan kalktığımda daha çok rahatsız oluyordum. Aslında ne yapacağımı bilemiyordum. Kendime güvenmiyordum. İşe yarayıp yaramayacağını görmek için bir süre fizik terapiye gitmem gerekmişti ve aslında daha da kötüleştirdi. Böylece ben ameliyat olmak zorunda kalmadan, tam gereken zamanda işe yaramadığı gerçeği için yas tutmak zorunda kaldım. Bir yanım fizik terapinin işe yarayacağını ummuştu, diğer yanım ise işe yaramayacağını biliyordu.

"Bir şey daha var, Barbara...

O sıralarda resim yapma kabiliyetimi kaybetmiş olduğum için de yas tutmalıydım. Bu benim için çok ama çok zordu çünkü resim yapmak benim için bir şifa bulma yoluydu. Olayların arasında yol almanın ve yine de kendimi yaratıcı hissetmenin, ruhsal hissetmenin bir yoluydu. Resim yapamıyordum çünkü göremiyordum ve bu büyük bir kayıptı, başka bir kayıp... Ameliyattan sonra ruhsal çöküntüye girmiştim. O sıralarda kendi kendime şifa falan yapamıyordum, sadece kendimi bir iki kaset dinlemeye zorlayabilmiştim."

Karen'in çöküntüsü ise kendini yargılamakla ve kendini reddetmekle doluydu:

"Kendi kendimi reddeşime batmıştım adeta. Kendimi iyileştirmekte başarısız olduğumu hissediyordum. Bir doktora gitmekle aslında vazgeçmiş olup olmadığımı bilmiyordum. Bu tarz bir şeyin içine tıkılıp kalmıştım.

"En sonunda, bir sabah uyandım ve karnımın sağ yanında berbat bir sancı vardı ve artık daha fazla katlanamam' gibi bir şey hissettim. Bunun fiziksel ya da psikolojik olup olmadığını ya da hangi doktora gitmem gerektiğini bilmiyordum. Jinekologuma gitme aşamasına gelemiyordum ve tam artık kenardayken, seni aradım. Ve Heyoan senin aracılığınla benimle konuştuğunda bana kendi kendimi yargıladığımı hatırlattı. Kendimi yargıladığımın bile farkında değildim. Bu, benim için bir dönüm noktası oldu. O noktada ameliyat fikrine çok şey yükledim. Onu kendimi yargılamamı bırakmak ve ihtiyaçlarımı karşılamak olarak görmeye başladım. Bu, benim temam haline geldi. Seninle konuştuktan sonra, üstümden bir şey kalktı ve çabucak bir doktor bulup randevu aldım. Ameliyat olmaya karar vermiştim ve o andan itibaren her şey hızlanıverdi."

Karen kendini yargılamayı bırakıp ameliyat olmaya karar verir vermez, çöküntüsü kalktı ve kabullenme aşamasına girdi.

http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak2/auralar/arti.jpg

Şifanın Beşinci Aşaması: Kabullenme

Daha önceki dört aşamadan geçecek kadar zamanınız, enerjiniz ve odaklanmanız varsa durumunuz hakkında ne çöküntü ne de öfke hissettiğiniz bir aşamaya geçersiniz. Daha önceki duygularınızı, sağlıklılara duyduğunuz haseti ve hastalıkla yüzleşmek zorunda olmayanlara duyduğunuz öfkeyi ifade etmiş olacaksınız. Hastalığınızın talep ettiği ve kaybı yakın olan şey için yas tutmuş olacaksınız. Yalnız kalmayı dileyebilir ya da Varlığın sessiz, söze gelmeyen yollarıyla iletişimde kalabilirsiniz çünkü kendinizi değişime hazırlamaktasınızdır.

Bu, kendinizi iyice tanımaya hazırlanma, içinize dönme ve kendinizle yeniden tanışma zamanıdır. Hastalığınızın yaratılmasına yardım eden yaşam değerlerinizi sorgularsınız. Gerçek ihtiyaçlarınızı hissetmeye ve besleyici ve eğitici şeyleri daha önce yapmadığınız biçimlerde aramaya başlarsınız. Yeni arkadaşlar edinebilir ve eskilerin hayatınızın yeni bölümünün birer parçası olmayan bazılarından ayrılabilirsiniz. Şifa sürecinizi kolaylaştırmak üzere yaşantınızdaki gerekli değişiklikleri yaparsınız. Süreç hızlanır. Şifanızı tamamlamak için yapılacak daha çok şey olmasına rağmen büyük rahatlama hissedersiniz.

Karen kabullenmeye geçtiğinde, işler tamamen değişmişti. O zaman, artık her şey onun ihtiyaçlarını karşılama bağlamında ele alındı. Karen'in kabullenmesinden, kendi ihtiyaçlarına odaklanarak yaşamının kontrolünü daha çok ele alışı ortaya çıkmıştı. Neye ihtiyaç duyduğunu kendisine nasıl soracağını öğrenmişti:

"Gerçeği, ihtiyaçlarım olduğu gerçeğini dile getirmek beni kurtaran şey oldu. Yargılamadan, sadece ihtiyaçlarım... Daha çok dile getirdikçe, o kadar hızla cevaplandılar. Bak ve gör!"

Bette için, durum tam tersiydi. Onunki, daha çok kontrolü değil de daha önceden çok korktuğu bir şey olan derinden teslimiyeti kabullenmekti. Onun şifa süreci ilerledikçe, Bette'nin eski bağlamında zayıflığın sembolü olan güçsüzlük, yeni bağlamında güçlülük sembolü haline geldi. Teslim olmak bolca imanı ve güçlü olmayı gerektirir. Onun güçsüzlüğe ve muhtaçlığa çöküş zannettiği şey aslında sevgiye ve hem onun ve hem de herkesin etrafında olan daha yüksek güce teslim olmaktı. Onun için, kabulleniş de aşamalar halinde geldi. İlki, ameliyatından önceydi.

Şöyle hatırlıyor:

"Ameliyat olmamın, bu deneyimden geçmenin ve bir numarada, diğer tıp personeliyle, aslına bakarsan, diğer her insanla birlikte çalışmayı öğrenmemin önemli olduğunu aslında derinlerimde hissettim. Bu kadar bağımsız olmam gerekmiyordu. Her şeyi kendi başıma yapmakla ilgili değer yargımı değiştirmem gerekiyordu.

"Kabulleniş kalıcı bir biçimde gelmedi. Küçük, kolay dozlarda geldi. 'Evet, Bette, ameliyat olmalısın... Bunu geçirmen gerekli ve yapmak zorundasın... şeklinde geldi. Diğer yanım zaten aslında hastahaneye gidiyordu. Neredeyse tüm aşamalar arasında gidip geldim. Öfkeliydim. Bir hemşire dışında hastahanedeki hiç kimseden hoşlanmamıştım. Hepsi fazlasıyla meşgul görünüyordu. Ancak, Tanrı'ya şükürler olsun, bana destek olan arkadaşlarım vardı."

Bette'nin kabullenişinin büyük kısmı arkadaşlarından destek istemek ve onlardan gelen desteği almak için kendisine izin vermekle ilgiliydi.

http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak2/auralar/kelebek.jpg

Şifanın Altıncı Aşaması:

Yeniden Doğmak-Yeni Işığın Doğuş Zamanı

Kabullenme ve şifa bulma, kendinizle yeni bir tarzda tanışma zamanı olan yeniden doğmaya yol açar. Orada bulacağınız sizden pek hoşlanacaksınız. Bu aşamada, kendinizi iyice tanımak için yalnız başınıza kalacağınız bolca zamana ihtiyacınız vardır. Kendinize bu zamanı tanıyın. Belki de sessiz bir inziva evine veya birkaç günlüğüne balık tutmaya gidebilirsiniz. Kendinizle geçireceğiniz birkaç haftaya ve hatta birkaç aya ihtiyacınız olabilir.

İyileşme sürecinizde, kendinizin uzun zamandır gömülü kalmış ve açığa çıkmamış parçaları keşfedersiniz. Belki de asla ortaya çıkmamış olan yeni parçaları... İçinizden bolca ışık doğacaktır. Ona bakın; güzelliğini görün, kokusunu koklayın, yeni sizin tadını çıkarın. Daha önce ortaya çıkaramaz halde olduğunuz yeni içsel kaynakları bulursunuz. Onların daima orada olduklarını hep hissetmiş olabilirsiniz ama artık bunlar yüzeye doğru akmaya başlamıştır. Bu, sizin için gerçekten de yeniden doğmak olabilir.

Eski ve yeni, yaşamınızdaki her şeyi yeni bir bağlam içinde deneyimlersiniz. Bu, tarihinizi yeniden yazma zamanıdır. Bu, geçmişteki olaylara şifa vermek için onlarla ilişkinizi gerçekten de değiştirebileceğinizi görme zamanıdır. Otomatikman olur çünkü yaşamla ilgili tutumunuzu değiştirmişsinizdir. Yaşamınızı deneyimlediğiniz bağlam değişmiştir. Gerçek şifa ile kastedilen budur işte.

Bette için yeniden doğmak alçakgönüllülükle başladı:

"Yardım isteyecek kadar alçakgönüllü olabildiğimde, bu sanki gittikçe daha az meydan okur, eşimle ve arkadaşlarımla birlikte çalışma ihtiyacı duyduğumu ve onlara bağımlı olduğumu olduğumu kabullenir hale gelmek gibiydi. Ve her şeyi tek başıma yapamayacağım gerçeğini kabullenmek... Bana yönelen sevgiye ve özene sahip olmak kendimi çok iyi hissetmeme neden oldu. Sıcacık, rahat ve endişelerimi yatıştırıcıydı.

"Şifa buluşumu doktorların yaptığı muazzam ameliyata, kendime şifa verme yeteneğime ve bana yardım eden ruhsal camiadaki arkadaşlarıma bağlıyorum.

"Güçsüz olmaktan artık korkmuyorum. Önceleri dümensiz bir gemide olmak gibiydi. O zaman güçlü olmalıydım... Diğer herkesten yalıtılmış olmalıydım... İhtiyacım olanı karşılaması için yüksek benliğime veya daha yüksek bir güce güvenim yoktu. Artık, insanlara güvenebileceğimi bilmek çok hoş ve onlardan yalıtılmak zorunda da değilim. Kendime ve başkalarına güvendiğim için kendimi daha çok güvende hissediyorum.

"Güçsüzlük zannettiğim şeyin aslında hem içimdeki hem de dışımdaki daha yüksek güçlere teslimiyet ihtiyacım olduğu ortaya çıktı. İhtiyacım olanları bana sağlayacak olan evrensel bir gücün mevcut olduğunu biliyorum. Ben onun bir parçasıyım ve o da benim bir parçam."

Karen de yeniden doğuş aşamasında eski deneyimlerini yeni bağlamına yerleştirdi. Pazarlık aşamasının başlarında, gezegene şifa vermek üzere kendisinden her ne "isteniyorsa" ona "hayatını vermeye" gönüllüydü. Ama yeniden doğuş aşaması geldiğinde, bir şeye "hayatını vermesinin istenmesinin" kendi içindeki korku dolu bir yerden kaynaklandığını gördü. Bu sanki "Tanrım, hayatımı kurtar ki gezegeni kurtarmak için ondan vazgeçeyim !..." demek gibiydi.

Yeniden doğuş aşamasında, ilk olarak kendisini ve sonra gezegeni iyileştirmeye dair verdiği sözü derinlerde buldu. Bu, ancak böyle yapılabilir. Şifa evde başlar ve sonra holografik olarak gezegenin geri kalanına yayılır. Kişi kendini iyileştirirken, gezegeni de iyileştirir. Bu sözler sevgisinden kaynaklanıyordu. Karen tüm şifa deneyiminin, yaşamında bir sonra yapmak istediği ve ihtiyaç duyduğu şeye odaklanmasına yardım ettiğini hissediyordu:

"Ameliyatın sonucu, bu tarzda bir bağlılık yemini ettiğimi daha çok ortaya çıkardı. Ameliyattan, yaşantımı başkalarına adama isteğiyle çıkmıştım ama bu, pazarlığın negatif biçimi hissini vermiyordu. Beni en çok heyecanlandıran şey ise şifacılara kendi özgün şifa modellerini bulmalarında yardımcı olmak. Bu, yapmak istediklerim ve kendim için daha derinden sorumluluk alma düzeyim bakımından çok önemli bir aşama olarak görünüyor."

http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak2/auralar/kus-yuvasi.jpg

Şifanın Yedinci Aşaması:

Yeni Bir Yaşam Yaratmak

Siz tekrar sağlığınıza kavuşurken yaşamınızın bütün alanları etkilenecektir. Hep özlediğiniz ama engellenmiş ya da görünürde erişilemez olan birçok değişim ve fırsat alanı size açılır. Kendinizle daha dürüstçe yaşarsınız ve daha önce sürdürmekte güçlük çektiğiniz yeni kendini kabullenme alanlarını bulursunuz. Daha çok içsel alçakgönüllülük, iman, hakikat ve öz sevgi bulursunuz. Bu içsel değişimler otomatikman dışsal değişimlere yol açar. Bunlar, sizin yaratıcı kudretinizden doğar ve hayatınıza holografik olarak yayılır. Yeni arkadaşları kendinize cezbedersiniz. Ya mesleğinizi değiştirir ya da işinize yaklaşımınızı değiştirirsiniz. Hatta yeni bir yere taşınmak bile isteyebilirsiniz. Tüm bu değişimlere, şifa tamamlandıktan sonra çok sıkça rastlanır.

Bette'nin yaşamı muazzam biçimde değişti. Ben bu satırları yazarken, ameliyatından bu yana iki yıl geçmişti. İlk yıl, zamanının çoğunu kendi kendine şifa yaparak ve kendisini yaşama yönelik yeni tavrına alıştırarak geçirdi. Korkusunun büyük bölümü yok olmuştu. Şifa süreci sırasında, kafasının koparılacağına dair akıl dışı korkusunu, Fransa'da giyotinle öldürüldüğü bir geçmiş yaşamla ilişkilendirmişti. Şüphesiz, bu kanıtlanamaz ama bu meseleye açılmak ve etrafındaki duyguları ele almak, korkusunun büyük bölümünü eritmişti. İçsel ayarlanma yılında, Bette'nin kişisel yaşamı da dolmaya başladı. Eşiyle ilişkisi daha yakınlaştı. Cinsel hayatı aktifleşti. Altmış yedi yaşındaki cinsel hayatının, eskisinden de iyi olduğunu söylüyor! Eşi de memnun.

Ameliyattan iki yıl sonra, 1990'da Bette şifa pratisyenliğine başladı. Başlangıçta birkaç hastası vardı, derken işler yavaş yavaş açıldı. Ameliyattan sonra, daha önceki bir görüşmenin devamı olarak Bette'yi aradım. Ona, ameliyatın hayatında başlattığı değişimleri ve işinin nasıl gittiğini sordum.

Bana şunları anlattı:

"O korkunç 'Öleceğim!...' korkusundan kurtulmak için bunu geçirmek zorundaydım. Hepsi de başımın giyotinle kesildiği o yaşamla bağlantılıydı. Artık, o korkuyu yeniden yaşayıp bitirdim. Güç kazandım ve daha fazlasıyla başa çıkabilirim. Başka insanlara yardım etmeye hazır olduğumda, onlar da yardım almak için gelmeye başladılar. Şimdi kapılardan taşıyorlar. Ben birine yardım eder etmez, onun iki arkadaşı daha yardım almaya geliyor.

"Sanat çalışmalarım durakladı; buna hiç zamanım yok. Ama karakteri değişti. Resimlerim daha spirituel (ruhsal) hale geldi. Her şey yeni bir boyutta artık. Sanki boynumu temizlediklerinde -sen ne diyordun onlara?- özümü örten örtülerden bir katını daha kaldırdılar. Tamamen farklı bir boyuttayım. Yaşamım değişti, her şey yerine oturmaya başlıyor. Sanırım en büyük şey, niçin burada olduğumu öğrenmeye başlamış olmam; kendimi ve diğer insanları iyileştirmek, onlara iyi olmaları için yardım etmek. Çok sınırlı olduğumu hissederdim eskiden ama artık sanki sınırlar kalkmış gibi... Sınır yok... Sanırım, sınırlarının olmadığını fark etmeleri için diğer insanlara yardımcı olmak bana kaldı."

Karen'in yaşamı da değişti ama farklı bir biçimde. O ve kocası Washington D.C/deki terapi ofislerini kapatmaya ve Colorado'daki dağlık bir bölgeye taşınmaya karar verdiler. On beş yıllık arkadaşlarına veda etmek, evlerini satmak ve taşınmak için hayli zaman geçirdiler. Colorado'da ki kış aylarını meditasyonla, okuyarak ve Doğu sahilindeki hareketli yaşamlarında asla yapamadıkları bir biçimde var olarak geçirdiler. Bu bir yıllık kişisel içsel sükunetten sonra Karen şimdilerde Colorado'da yeni bir iş kurmakla meşgul.

Barbara Ann Brennan

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...