Dolunay Oluşturma zamanı: Mayıs 21, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Mayıs 21, 2007 Birinci Yorum Boğaz girişindeki kayalık üzerine kurulmuş küçük, şirin bir kuledir. İstanbul’un sembollerinden birisidir. Tarih içinde gözetleme kulesi, deniz feneri olarak kullanılmış, Boğaz girişini belirten bir mihenk noktasıdır. Geçen yy.daki görüntüsünü koruyan kule turizme tahsis edilmiş lokanta ve seyir balkonu ile servis vermektedir. Suların, karasevdanın ve söylencelerin gizemini taşıyan Kız Kulesi, istanbul´un en romantik ve gizemli mekanlarından biri. Alımlı, sevdalı ve denizin ortasında bir başına, yapayalnız... Kendi kendine yeten bir tarihe sahip olan mekan, yüzyıllardır anlatılan efsaneleriyle de bir ilgi odağı. Kızkulesi ile ilgili anlatılan ilk hikaye; Ovidius´un kaydettiği bir aşk hikayesi. Zamanında Üsküdar sırtlarında Tarnıça Afrodit adına bir tapınak vardır. Hero´da genç kızların görev yaptığı bu tapınağın rahibelerindendir. http://www.haber37.net/resimler/1168268960.jpg Kulede kumrulara bakmakla görevlidir. Aşka yasaklıdır. Her ilkbaharda doğanın uyanışı adına tapınak çevresinde törenler yapılır, çevre şehirlerden insanlar akın akın tapınağın çevresine gelir, yenilir içilir, aşkı bulamayanlar Afrodit´e ma*bedinde yakararak aşkı yaşayabilmek için yakarırlar. Bo*ğazın karşı kıyısında oturan Leandros´ta bu törene katılmak için tapınağa geldiğinde Hero´yla karşılaşır. Birbirine aşık olan iki genç, Leandros´un gece kuleye gelmesi ile aşklarını kutsarlar. Kızkulesi her gece iki gencin gizli aşkına tanıklık eder. Leandros´un yüzerek kuleye geldiği fırtınalı bir günde kıskanç bir rahip feneri söndürür. Karanlıkta yolunu kaybeden Leandros boğazın sularına gömülür. Sevgilisinin öldüğünü gören Hero da kendini Kızkulesi´nden Boğazın sularına bırakır. Kuleyle ilgili söylencelerden biri de Kleopatra´nın sonuna benzer bir sonun anlatıldığı yılan hikayesidir. Kehanete göre kralın birine, çok sevdiği kızı onsekiz yaşına geldiğinde bir yılan tarafından sokularak öleceği söylenir.Bunun üzerine kral denizin ortasındaki bu kuleyi onararak kızını buraya yerleştirir. Kaderin kaçınılmazlığını kanıtlarcasına, kuleye gönderilen üzüm sepetinden çıkan bir yılan, prensesi zehirler. Kral, kızına demirden bir tabut yaptırarak Ayasofya´nın giriş kapısının üstüne yerleştirir. Bugün bu tabutun üstünde iki delik vardır. Yılanın ölümünden sonra da onu rahat bırakmadığına dair hikayeler anlatılır. İkinci Yorum Denizin ortasında, gelen geçen gemilere göz kırpan kız kulesi, İstanbul´da Nuh´un gemisine benzetilmeyi hak ediyor doğrusu.Çünkü hakkında o kadar efsane var ki.ve her bir efsanede kız kulesi, aşıkları bağrına basmış onları bugün istanbulu koruduğu gibi o zaman da korumuş.Boğaz´dan gelip geçen gemilerin arsız ve umarsız seyirlerine bekçi ve O istanbul’un dişi gardiyanıdır adeta .Ancak hayatındaki erkekler de sadece gemiler,dretnotlar veya varyaglar değildir elbet.Kendisi bir efsanedir aslında.tıpkı hayat hikayesi gibi. Kız Kulesi ile ilgili en eski efsanelerinden biri, İstanbul’un, ya da o zamanki adıyla Byzantium’un Atina’nın hükümranlığı altında olduğu döneme dayanır. Bu efsaneye göre, Makedonya Kralı Filip’in İstanbul’a saldırma ihtimaline karşı, Atina krallığı, İstanbul’u korumak üzere Amiral Hares komutasında 40 pare gemi gönderir. Hares’in çok sevdiği eşi Damalys öldüğünde, amiral, eşini buradaki kayalıkların içine oydurduğu bir mezara defneder.Bizans dönemiyle ilgili efsane de, eski Yunan hikayesindeki gibi ‘acı son’la biter. Falcılar, Bizans kralına, ‘Sevgili kızın, yılan sokmasından ölecek’ diye, kötü bir haber verir. Kral, kızını yılan sokmasın diye, Kız Kulesi’nin bulunduğu kayalıklara bir ev yaptırır, kızını buraya yerleştirir. Ancak genç bir subay, kralın kızına aşık olur.Günlerden bir gün, genç subay, prensese sunmak için bir demet çiçek hazırlar ve ona götürür.Tabi ne olduysa o zaman olur. Çiçek demetinin içinde gizlenen bir yılan, talihsiz prensesi sokup öldürür.Aşıklar dünya hayatında bir araya gelemezler ama kız kulesinin de efsaneleri bitmez. Kız kulesi denizin ortasına bir gülü korumak için yapılır ve artık ona ait özel günler de akmaya başlar.tabiki bu günler hep efsaneyle doludur artık. Boğaz içinin güzelliğini donatan en güzel efsane de ona aittir. bu efsanenin Çanakkale boğazının en dar geçidinde ortaya çıktığı söylense de artık kız kulesinin efsanesi olmuştur ve mitoloji kronolojisinde hep bizim dişi gardiyan için anlatılır olmuş bu efsane. Çanakkale Boğazının en dar olduğu yerde biri Sestos, öbürü Abydos diye iki şehir varmış. Abydos, Anadolu topraklarında, Sestos da karşıda Trakya kıyısında yaşarmış.Abydos’ta adı Leandros olan bir kral oğlu yaşarmış, Sestos’ta adı Hero olan aşk tanrıçası Aphrodite’nin bir rahibesi varmış. Hero ile Leandros gönül vermiş birbirlerine.Durun Leandros ile Hero’nun kız kulesi aşkını anlatmadan önce Adonis ile Aphrodite’in hikayesini bilmeniz lazım. Bir bahar günü Sestos’ta bayram varmış, Aphrodite’nin çok genç ölen sevgilisi Adonis’in şerefine bir bayrammış bu. Adonis veya Temmuz ağaç kabuğundan doğmuş, çiçek gibi körpe, canlı bir çocukmuş. Aphrodite onu görür görmez, güzelliğine vurulmuş, çocuğu yer altı tanrıçası Persophone’ye vermiş, büyütsün diye. Ne var ki, karanlık ülkenin tanrıçası da çocuğa tutulmuş. Aphrodite’ye geri vermek istememiş. Tanrıların babası Zeus kızlarının arasını bulmak için Adonis yılın üçte birini yeryüzünde Aphrodite ile, üçte birini yeraltında Persephone ile, geri kalanını da kendi nerede dilerse orada geçirecek diye kesip atmış. Ama Adonis yılın sekiz ayını Aphrodite’nin yanında geçiriyor, yalnız dört ay iniyormuş karanlık ülkeye, Persephone kıskançlığından bir yaban domuzu salmış ormanlara, hayvan Adonis’i avlanırken yaralamış, öldürmüş. Can çekişen sevgilisinin yanına koşarken Aphrodite’nin ayağına bir gül dikeni batmış. O güne kadar beyaz olan gül, tanrıçanın kanıyla al renge boyanmış. Tanrıça, Adonis’in gövdesinde ne kadar kan damlası varsa, o kadar gözyaşı dökmüş, toprağa dökülen her damla kandan bir lale, her damla yaştan bir kırmızı gül fışkırmış. Bundan böyle bahar bayramında kadınlar, “ Ah Adonis! Vah Adonis!”diye bağırıp dövünürler, tören yaparlarmış. Leandros, Hero’yu bu törenlerin birinde tepeden tırnağa kırmızı güllerle donanmış olarak görür ve olan olur her ikisinin gönlüne aşk ateşi düşer düşer ya .İşte efsane böyle başlar. Abydos’lu kral oğlu Sestos’lu, rahibeye ne pahasına olursa olsun kavuşmak ister.Ancak arada bir engel vardır. Hero’nun rahibe olması.Böyle olunca Hero evlenemez ve sevdiğine kavuşamaz.Ama aşk sınır tanımadığı gibi deniz ,deryayı hiç dinlemez elbet.Leandros Anadolu kıyısından Sestos’a geçmek için yanıp tutuşur. Bir gece dalgalara bakarken, Sestos’taki kulenin tepesinde bir ateşin yandığını görür. Hero kuleye çıkmış, sevgilisine, “Gel, gel!” diye bir meşale sallar.Deniz durgundu, ay suda hafifçe dalgalanan ışıltılarıyla Leandros’a bir yol çizer gibidir. Leandros dayanıklı bir yüzücüdür ve Karşı kıyıda Hero’ya varan ışık yolu ise ona oldukça kısa görünür. Dalgacıklar, “Gel, biz seni götürürüz” der gibi fış fış ederek, kuledeki meşale ile aynı şarkıyı söyler ve hero’ya kavuşacağı hayaliyle suya atlar.var gücüyle kulaç atar,yüzmeye başlar. Hero’nun elinde sallanan meşale de gittikçe yakınlaşır.Aşk sarhoşu Leandros artık yüzmüyor, su fırtınası arasında uçuyor gibidir. Son bir kulaçla karaya ayak basar, soluk bile almadan kumsaldan yukarı koşar. Kulenin kapısı açıktır ve içeriye dalar, merdivenleri tırmanır.İlk defa birbirine sarılacak bir kadınla bir erkek nasıl bir an duraklar, karşılarına çıkan mutluluğa nasıl şaşkınlıkla inanmadan bakarlarsa, Hero ile Leandros da öyle duraklar, bakışırlar. Meşale söner, Sestos kulesi kapkara bir taş yığını gibi yükselir ay ışığında. Bir gece, bir gece daha, her gece Leandros kulede sallanan meşaleye doğru yüzer, her gece Hero’ya kavuşur ve her sabah doymadan, yaz gecelerinin kısalığına üzülerek dönüş yolunu tutar.Ancak Yaz geçmiş, boğazda dondurucu poyrazlar esmeye başlamıştır. Ne var ki, Sestos kulesinde meşalenin yandığını gördü mü, ne rüzgar, ne dalga, ne soğuk durdurabilir Leandros’u. Denize dalar dalmaz en yüksek dalgaları yara yara yüzer, yorgunluğunu duymadan varır karşı yakaya. Hero korkmaya başlamıştır, denizden çıkan sevgilisinin buz gibi bedenini sararken bir tehlike sezinleyerek ürperiyordur. Hızla esen bora meşalesini söndürecek gibi oluyur bazı geceler. Yine de gelme diyemez Leandros’a. Kavuşmamak, biri boğazın bir kıyısında, öbürü öbür kıyısında bütün bir gece ayrı kalmak akla sığmayan, olmayacak bir şeydir. Bir gece fırtına daha serttir. Hero’nun elindeki meşaleyi söndürür, dağ gibi yükselen dalgalar Leandros’un çırpınan gövdesini döve döve Sestos’tan çok ötelere sürükler. Delikanlı bütün gücüyle karşı koymaya çalışır, ama kulenin tepesindeki ışığı göremez olmuştur artık.nereye doğru yüzeceğini bilemez. Yol gösteren ay ışığını kara bulutlar kaplamıştır. Leandros’un yüreğindeki ateş yanar daha, ama kollarının, bacaklarının gücü tükenmiştir. Buz gibi bir donukluk sarar bedenini. Ne olduğunu bilmeden bırakır kendini denize. Sabaha karşı dalganın kıyıya sürüklediği cesediyle acı son başlangıçtır onun için. Sestos kıyılarında Kurşun gibi bir sabah ve serin hava Hero’yu sarmıştır.bitkin bir şekilde akşamdan beklediği leandros’unu düşünmektedir.Fakat kıyıya sürüklenen cesedi görünce hasret ateşini söndürmek için kendisini sadece marmaranın sularına atmak olur çaresi.Çaresizliğinin çaresi olarak. Üçüncü Yorum Aşklara, efsanelere, filmlere konu olan Kız Kulesi, İstanbul´un siluetini tamamlayan en güzel parçalarından biri. Birinci derecede tarihi eser kapsamına giren bu kule, Marmara Denizi´nin İstanbul Boğazı ile buluştuğu yerde, Üsküdar kıyısı önündeki bir kayalık üzerinde bulunan fener kulesi. Anadolu yakası burada batıya doğru küçük bir burun halinde ileri taşmakta. Kız Kulesi, bu burnun 200 metre kadar ötesinde, su yüzeyinden pek az dışarı çıkan bir sığlık üzerinde kurulmuş. Leandros ile Hero´nun aşkı Batılıların Kız Kulesi´ne verdikleri Leandros Kulesi adı, Ovidus tarafından anlatılan bir efsane ile ilgili. Çanakkale´nin Abydos kentinde Leandros adlı bir genç yaşarmış. Gelibolu kıyısındaki Sestos´da ise, eşsiz güzellikteki rahibe Hero... Birbirini seven bu iki genç, yasalar onaylamadığı için evlenemezler, buna rağmen sevgileri artarak devam eder. Leandros her gece Hero´yu görmek için karşı sahile Hero´nun bulunduğu Sestos´a yüzerek gider, Hero da yaşadığı kulenin tepesinde, gecenin karanlığında dalgalarla boğuşarak yüzen Leandros´un yolunu bulması için elinde meşale ile onu beklermiş. Böylece iki sevgili her gece birbirlerine kavuşurlarmış. Fırtınalı bir gecede, yağmur Hero´nun elindeki meşaleyi söndürür. Hero´ya kavuşmak için çoktan sulara atlamış olan Leandros, dalgalarla boğuşa boğuşa kıyıya yüzmeye çalışır. Fakat meşalenin sönmüş olması yolunu bulmasını engeller, azgın dalgalara yenik düşer, derin ve karanlık sularda kaybolur, gider. Fırtına dindikten sonra meşalesini yeniden yakmış olan Hero, saatlerce sevdiği adamı bekler. Gün ağarınca Leandros´un cesedi ile karşılaşan Hero, sevgilisinin ölüm acısına dayanamaz, kendini suların derinliğine bırakır. Böylece iki sevgili ebediyete kadar kavuşmuş olurlar. Bazılarınca olayın yaşandığı yer, İstanbul Boğazı zannedilmiş ve Kızkulesi´ne de böylece efsane kahramanın adı yakıştırılmıştır. Halbuki Abydos ile Sestos, Çanakkale Boğazı´nda olduğuna göre bu efsanenin Kız Kulesi ile ilgisi yoktur. 2 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Amoress Yanıtlama zamanı: Mayıs 21, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 21, 2007 off off orda ask yasamak vardi ama, cook uzak bana cooook =) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Dolunay Yanıtlama zamanı: Mayıs 21, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 21, 2007 Bunlar efsane.Aşkı yaşamayanların onu hikayelerde masallarda dinleyerek kendilerini avutmak istemelerinden doğuyor bütün bunlar.Sonra da kafalarda bir soru aşk sadece efsanelerde mi diye? Kız kulesine lüzum yok ki aşk için bir çift yürek lazımdır sadece derim ben. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Amoress Yanıtlama zamanı: Mayıs 21, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 21, 2007 Kız kulesine lüzum yok ki aşk için bir çift yürek lazımdır sadece derim ben. doru soylemissin..benim demek istedigim ama,herkezin duygulari yogun hissettigi o yerde, bende o de o duygularla o aski yasamak istemem, anlatmak istedigim buydu.. yürek konusuna gelince, iki gönül bir olunca samanlik seyran olur zaten, bu mevzuyla o mevzu cok farkli =) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Dolunay Yanıtlama zamanı: Mayıs 21, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 21, 2007 o aşkı orada yaşamak başka olur mu demek istiyosun ben mi yanlış anlıyorum? Neyse artık. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Dolunay Yanıtlama zamanı: Haziran 7, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 7, 2007 Kızkulesi Adası, Kubadabad Saltanat Kentinin haremliğiymiş. Ada da çevresi sularla çevrili bir kale ile, birbirinden güzel köşklerin ortasında yüksek bir kule varmış. İşte bu kölede cariyeleri ile birlikte Selçuklu Sultanının güzeller güzeli biricik kızı yaşarmış . Sultan, düşünde (başka bir rivayete göre falında) sevgili kızının yılan sokması sonucu öleceğini görmüş. Yaptırdığı ve Kaleye ve içinde kuleye kızını bunun için kapatmış. Öyle ki, kuleye yılan girmesinde diye beton borularla Anasmaslar’dan Adaya su ve süt akıtılmış. (Anılan iki sıra beton boruların kalıntıları günümüze kadar gelmiştir.) Böylece yıllar yılları kovalamış ve günlerden bir gün güzel Sultan ateşlere düşüp hastalanmış. Ülkenin en ünlü hekimleri zor bulmuşlar devasını. Sevgili Sultan yeniden sağlığına, mutluluğuna kavuşmuş. İyileşmesini kutlamak için armağanlar yağmaya başlamış kuleye. Yaşlı bir köylü kadında bir sepet üzüm getirmiş. Meğer üzümlerin içinde bir küçük yılan varmış. Yılan o gece uykuya dalan güzel Sultanı sokup öldürmüş. Kızkulesi Efsanesi2 Sultan çok sevip saydığı güzel gözdesini Kızkulesi adasının kulesine kapatmış. Sonra bir sefere çıkması gerekmiş. Birkaç yıl süren savaştan, ikinci başkenti olan Kubadabad’a dündükten sonra ilk işi kayığa atlayıp adanın yolunu tutmak olmuş. Fakat, meğer Sultanın yokluğunda Gözdesi bir balıkçı delikanlıya ilişkiye girip çocuğu olmuş. Sultan adaya yaklaştığında, çocuk bağırması küçük adayı sarmış. Sultanın gazabından korkan halayıklar (cariyeler) hemen adanın baruthanesini ateşe vermişler. Sonra hepsi alev alev yanmışlar ve havaya uçmuşlar. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arkeolog Yanıtlama zamanı: Haziran 7, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 7, 2007 Dolunay bu hikaye"nin kaynağı nedir öğrenebilir miyim? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Dolunay Yanıtlama zamanı: Haziran 8, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 8, 2007 aaaa eklememişmiyim vikikaynak kaynağı bunun bi dakka nerden bulmuştum link vereyim: Kız kulesi efsanesi 1 Kız kulesi efsanesi 2 en üsttekileri de eflatunbebek.com diye bir siteden almıştım. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Amoress Yanıtlama zamanı: Haziran 8, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 8, 2007 o aşkı orada yaşamak başka olur mu demek istiyosun ben mi yanlış anlıyorum? Dogru anliyorsunuz efendim... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Dolunay Yanıtlama zamanı: Haziran 8, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 8, 2007 Doğru anlıyor ama kesinlikle katılmıyorum aşk nerde yaşanırsa yaşansın aynıdır yeri romantik yapan zaten orada yaşananlardır. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Amoress Yanıtlama zamanı: Haziran 8, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 8, 2007 peki bu konuyu neden actin ? bir anlami var degilmi, sana katiliyorum kesinlikle, ama benimde deger verdigim seyler var.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Dolunay Yanıtlama zamanı: Haziran 8, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 8, 2007 aklıma esti işte.Merak ediyorum kız kulesini.Hiç gitmedim.Bir gün gidicem.Ama varlığı süresince bir tarihe tanık olmuş herşeyi merak ediyorum zaten.Mesela dolmabahçe sarayına gittiğim zaman da aynı duyguyu yaşamışımdır. Kimbilir nelere tanıklık ettiler diye. Ama aşk her yerde aşkdır. Başkasının aşkından banane benim için özel olan kendi aşkımın başladığı yaşandığı yer olacak elbette.Ha kız kulesi ha bir cadde olmuş ne farkeder.Ben hani romantik bir ortamda yaşanan aşk başka olur daha güzel olur değişik olur gibi bir düşünceye karşıyım.Yerin veya zamanın önemi yok aşkı özel kılan karşındaki de sen de yer de zaman da değil aşkı özel kılan aşkın kendisidir.Bunu bilir bunu söylerim.Sanki çok aşk yaşadım ya... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Amoress Yanıtlama zamanı: Haziran 8, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 8, 2007 aynen okuyanda seni öyle sanacak , ask modu Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sensizim Yanıtlama zamanı: Haziran 8, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 8, 2007 Kız kulesine lüzum yok ki aşk için bir çift yürek lazımdır sadece derim ben. ah dolunay yine döktürmüşsün gercekten cok güzel bir acıklama yapmışsın cook cook haklısın.. paylaşımın içinde saol.. -------------------- aklıma esti işte.Merak ediyorum kız kulesini.Hiç gitmedim.Bir gün gidicem.Ama varlığı süresince bir tarihe tanık olmuş herşeyi merak ediyorum zaten.Mesela dolmabahçe sarayına gittiğim zaman da aynı duyguyu yaşamışımdır. Kimbilir nelere tanıklık ettiler diye. Ama aşk her yerde aşkdır. Başkasının aşkından banane benim için özel olan kendi aşkımın başladığı yaşandığı yer olacak elbette.Ha kız kulesi ha bir cadde olmuş ne farkeder.Ben hani romantik bir ortamda yaşanan aşk başka olur daha güzel olur değişik olur gibi bir düşünceye karşıyım.Yerin veya zamanın önemi yok aşkı özel kılan karşındaki de sen de yer de zaman da değil aşkı özel kılan aşkın kendisidir.Bunu bilir bunu söylerim.Sanki çok aşk yaşadım ya... bende hiç gitmedim. cok istiyorum gitmeyide inşallah giderim bir gün. ayrıca dolunay seni görünce aklıma direk aşk geliyo gercekten amoresin dediği gibi aşk modu olmalısın sen :)mod yerine aşk modu yazılmalı Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Amoress Yanıtlama zamanı: Haziran 8, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 8, 2007 iki kiz bir oldunuz tabi:( Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Dolunay Yanıtlama zamanı: Haziran 8, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 8, 2007 Yok artık daha neler.Aşk moduymuş Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sensizim Yanıtlama zamanı: Haziran 8, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 8, 2007 Yok artık daha neler.Aşk moduymuş öle dolunaycım sen tam bir aşk modusun napım şimdi sen bana aşkı cağrıştırıyosun :) -------------------- iki kiz bir oldunuz tabi:( haksızmıyız ama :) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
SeymanurOzgur Yanıtlama zamanı: Şubat 23, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 23, 2013 bunlar efsane.aşkı yaşamayanların onu hikayelerde masallarda dinleyerek kendilerini avutmak istemelerinden doğuyor bütün bunlar.sonra da kafalarda bir soru aşk sadece efsanelerde mi diye? Kız kulesine lüzum yok ki aşk için bir çift yürek lazımdır sadece derim ben. katiliyorum! Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.