cherar Oluşturma zamanı: Mayıs 24, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Mayıs 24, 2007 BİLİRİM GÜCÜNÜ SÖZCÜKLERİN Bilirim gücünü sözcüklerin, o çınlayan sözcüklerin ben; onların değil, o yığınları coşturan, kendinden geçiren, başka sözcüklerin gücünü, çıkarıp ölüleri topraktan tabutları meşeden adımlarla götürenlerin her zaman. Gün olur okunmadan, basılmadan atılırlar da sepete, bir çıktıları mı oradan gemi azıya alırlar elbette, gümgüm öterler yüzyıllar boyu, tırmanıp gelen trenlerdir öpüp yalamağa nasır tutmuş ellerini şiirin bir bir. Bilirim gücünü sözcüklerin. Esip geçmiş de bir rüzgâr bir halayın topraklarına düşmüş taçyapraklarıdır bunlar. İnsandır bütün ruhu, dudakları ve bütün iskeletiyle. İMAN İstediğiniz kadar uzatın bekleyişi gördüğüm şey öylesine berrak ve bu berraklık bir masal gibi öylesine bırakmıyor ki beni şu uyağı koyunca çok daha güzel bir hayata tırmanacağım ikinci dize uyunca. En basit bir soruya bile ihtiyacı yok artık: Tüm ayrıntılarıyla görüyorum işte nağme nağme yükseliyor taş taş üstünde yükselir gibi ve ne bir pislik ne de bir toz zerresi tüm hatlarıyla görüyorum yükseliyor pırıl pırıl yüzyıllardan katlarıyla insanları diriltme atölyesi... İşte geniş alınlı kimyager deneylerin kırışıklığı çehresinde. Kitaptan - "Bütün Dünya'dır adı kitabın- şöyle bir sayfa açıyor: Yirminci Yüzyıl... "Kimi diriltsek acaba?... Mayakovski'yi?... Yok canım! Yeni baştan yaşatmaya değmez o şair... Daha güzel daha değerli daha iyi birini arayalım..." Ve nasıl haykırıyorum bilseniz nasıl haykırıyorum avazım çıktığı kadar buradan Bitirmek üzere olduğum şu sayfadan: "Boşuna karıştırma ilerki sayfaları! Dirilmeyi hakkeden sadece ben varım!" SON MEKTUP (Şairin cesedinin yanında bulunmuştur) Hepinize!.. İşte ölüyorum. Kimseyi suçlamayın bundan ötürü. Hele dedi- kodudan, unutmayın ki, merhum nefret ederdi. Anacığım, kardeşlerim, yoldaşlarım! Bağışlayın beni. İş değil bu, biliyorum (kimseye de öğütlemem),ama benim için başka bir çı- kar yol kalmamıştı. Lili, beni sev. Hükümet Yoldaş! Ailem : Lili Brik, anam, kız kardeşlerim ve Veronika Vitoldovna Polonkaya' dan ibarettir. Yaşamlarını sağlar- san, ne mutlu bana.. Bitmemiş şiirleri Brik'lere verin, ne lâzımsa onlar yapar. "Bir varmış bir yokmuş" derler hani : Aşkın küçük sandalı hayat ırmağının akıntısına kafa tutabilir mi! Dayanamayıp parçalandı işte sonunda... Acıları mutsuzlukları karşılıklı haksızlıkları h a t ı r l a m a y a b i l e d e ğ m e z : Ödeşmiş durumdayız kahpe felekle. Ve sizler mutlu olun yeter. Vladimir MAYAKOVSKI 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Mayıs 24, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 24, 2007 kahraman bır halk o zanı olmasından baska bır sey bılmıyorum hakkında:) tşk ler saol Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
cherar Yanıtlama zamanı: Mayıs 24, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 24, 2007 MAYAKOVSKİ Tam adı Vladimir Vladimiroviç Mayakovski’dir. 1893'de Gürcistan'ın Bagdatti kentinde doğan Mayakovski, daha 12 yaşında iken, 1905 Devrimi döneminde Çarlığa karşı kitlesel eylemlere katıldı. Daha sonra 1906'da babasının ölümü üzerine Moskova'ya taşındı. 1908 yılında, 15 yaşında RSDİP'ne katıldı. 1908-1909 yılları arasında iki kez tutuklandı ve 11 ay hapis yattı. Ardından 1910 yılında, lise üçüncü sınıfından ayrılıp, resim dersleri almaya başladı ve aynı yıl Stroganov Uygulamalı Sanatlar Okulu'na kayıt oldu. İlk şiirlerini burada yazmaya başladı. 1912'de yayımlanan "Yaygın Begeniye Bir Şamar"ı, Rus fütüristlerinin ilk bildirisi izledi. Arkadaşları David Birlik ve Hlebnikov Kroçonuk'la beraber hazırladığı bildirinin sloganı, "Puşkinler, Tolstoylar Kapı Dışarı!"ydı. Mayakovski, şiirlerini sadece dergilerde yayımlamakla kalmıyor, onları edebiyat çevrelerinin toplandığı kahvelerde de okuyordu. 1913'de Petersburg Lunaparkı'nda kendisinin sahneye koyup oynadığı "Vladimir Mayakovski" adlı oyunu, Rusya 'da sergilenen ilk fütürist gösteri oldu. 1915'de iki kübist tablosu sergilendi. "Pantolonlu Bulut" ve "Omurganın Flütü" iki uzun şiiri dünya çapında tanınmasını sağladı. 1917 Ekim Devrimi'nden sonra Bolşevikleri destekleyen Mayakovski, devrimin salt politik bir devrim olarak kalmayıp, eski sanat anlayışını da kökten yıkması gerektiğini vurgulayarak LEF'i (Sol Sanat Cephesi) oluşturdu. "Sokaklar fırçamız, alanlar paletimizdir" sloganı ile özetlediği, sanatı kitlelere mal etme, sokağa indirme, ülke kültürünü yeniden canlandırmak için sanatı kullanma Mayakovski'nin başını çektiği Rus fütüristlerinin en belirgin özelliğidir. Bu anlayışla, Sovyetlerin sokakları, meydanları bu anlayışla sloganlar ve fütürist resimlerle donandı. 1917 Ekim Devrimi'nden sonra bu faaliyetlerinin yanı sıra, Halk Eğitim Komiserliği'nde görev aldı. "Toplum Sanatı" adlı dergiyi yönetti ve tüm Sovyetleri dolaşarak şiirlerini okudu. 1918'de, "Devrime Övgü" ve "Sol Marş" adlı uzun şiirlerini yazdı. 1922'de LEF'in aynı adı taşıyan dergisini çıkardı ve yönetti. Bu dergide "psikolojizm"e karşı çıkan devrimci bir sanat hareketi oluşturmaya çalıştı. 1924'de Lenin'in ölümünden sonra "Vladimir İliç Lenin" (Lenin Destanı) adlı ağıtı yazdı. 1925'de İzvestia gazetesinin muhabiri olarak ABD, Meksika, Küba ve Fransa'ya gitti. Anılarını "Amerika'yı Keşfetmek" adlı kitapta topladı. 1927'de Yeni LEF dergisini çıkarmaya başladı. 1925'de kurulan Rus Proleter Yazarlar Birliği'nin fütüristlere karşı tutumu nedeniyle "sekterlikle" suçladı. 1925 yılında intihar eden arkadaşı Yesenin'i eleştirmesine rağmen, bu intihar olayından etkilenmiş olan Mayakovski, 1930 yılında 37 yaşındayken intihar etti. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Mayıs 24, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 24, 2007 tşk ler:)...... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
losteirosss Yanıtlama zamanı: Temmuz 20, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 20, 2007 cok sevdiim bi şair..ey7allah dostum:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Temmuz 8, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 8, 2008 PANTOLONLU BULUT'dan (Giriş) Pelteleşmiş beyninizde kirden parlayan bir kanepede yan gelip yatan semiz bir uşak gibi hayal kuran düşüncenizi, kanlı bir yürek parçasıyla tedirgin edeceğim, dalga geçeceğim, geberesiye küstah ve zehir dilli. Tek bir ak saç yok ruhumda, yaşlılığın çıtkırıldımlığı yok onda! Dünyayı bozguna uğratarak sesimin gücüyle yürüyorum - yakışıklı, yirmi iki yaşında. Çıtkırıldımlar! Kemana yatırırsınız aşkı siz. Kabalar, onu trampete yükler. Fakat, tersyüz edebilir misiniz, kendinizi benim gibi, Öyle ki, dudaklar kalsın ortada, salt dudaklar! Çık da gel konuk odasından gel de bir adam tanı, kibirli, patiskadan ve melek soylu memur karısı. Sen ki dudaklar çevirirsin aynı kayıtsızlıkla, bir aşçı kadın nasıl çevirirse yemek kitabının sayfalarını... İster misiniz ten kudurtsun beni, - ve gök gibi, renk değiştirerek ansızın - ister misiniz öylesine yumuşayım, sevecen olayım ki öylesine hani, erkek değil de, pantolonlu bir bulut desinler bu! İnanmıyorum çiçekli Nice diye bir yerin var olduğuna! Benimle göklere çıkarılacaktır yeniden hastane gibi bayatlamış erkekler, ve atasözleri gibi yıpranmış kadınlar da... Vladimir MAYAKOVSKI Çeviren : Ataol BEHRAMOĞLU ŞAİR İŞÇİDİR Bağırırlar şaire: "Bir de torna tezgâhı başında göreydik seni. Şiir de ne? Boş iş. Çalışmak, harcınız değil demek ki..." Doğrusu bizler için de en yüce değerdir çalışmak. Ve kendimi bir fabrika saymaktayım ben de. Ve eğer bacam yoksa İşim daha zor demektir bu. Bilirim hoşlanmazsınız boş lâftan kütük yontarsınız kan ter içinde, Fakat bizim işimiz farklı mı sanırsınız bundan: Kütükten kafaları yontarız biz de. Ve hiç kuşkusuz saygıdeğer bir iştir balık avlamak çekip çıkarmak ağı. Ve doyum olmaz tadına balıkla doluysa hele. Fakat daha da saygıdeğerdir şairin işi balık değil, canlı insan yakalamadayız çünkü. Ve doğrusu işlerin en zorlusu yanıp kavrularak demir ocağının ağzında su vermektir kızgın demire. Fakat kim aylak olduğumuzu söyleyerek sitem edebilir bize; Beyinleri perdahlıyorsak eğer dilimizin eğesiyle... Kim daha üstün, şair mi? yoksa insanlara Pratik yarar sağlayan teknisyen mi? İkisi de. Yürek de bir motordur çünkü ve ruh, onun çalıştırıcısı. Eşitiz bizler şairler ve teknisyenler. Vücut ve ruh emekçileriyiz aynı kavganın içinde Ve ancak ortak emeğimizle bezeriz evreni marşlarımızı gümbürdeterek Haydi! laf fırtınalarından ayıralım kendimizi bir dalgakıranla. İş başına! Canlı ve yepyeni bir çalışmadır bu. Ve ağzıkalabalık söylevci takımı değirmene yollansın dosdoğru! Unculuğa! Değirmen taşı döndürmeye laf suyuyla! Vladimir MAYAKOVSKI Çeviren : Ataol BEHRAMOĞLU Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Eylül 20, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 20, 2008 BEN DE ÖYLE Filo bile sonunda limana döner, tren soluk soluğa koşar gara doğru, Bense ondan daha hızlı koşmaktayım sana -çünkü seviyorum- budur beni çeken, sürükleyip götüren. Cimri şövalyesi Puşkin'in, iner bodrumunu karıştırıp seyretmeye. Ben de, sevgilim döner dolaşır gelirim sana. Taparım, benim için çarpan o yüreğe. Sevinçlisinizdir evinize dönerken. Atarsınız tıraş olurken, yıkanırken, kirini pasını vücudunuzun. Ben de aynı sevinçle dönerim sana- evime dönmüyor muyum sana doğru koşarken? Yeryüzü insanları toprak ananın koynuna dönerler sonunda. Hepimiz döneriz en son yuvaya. Ben de öyle, bir şey var beni sana çeken daha ayrılır ayrılmaz, birbirimizden uzaklaşır uzaklaşmaz. Vladimir MAYAKOVSKI Çeviri : Bertan ONARAN DİNLEYİN!.. Dinleyin ! Bu yıldızları böyle her gece niçin yakarlar ? Herhalde birisine gerekli diye? Herhalde yanmalarını isteyen birisi var? Ve herhalde birisi bu balgam parçalarını inci diye sayıklar? Ve zorlayıp bir öğle vakti kalkan toz borasını Tanrı katına varır geç kalmak korkusu yüreğinde yalvarır öper Tanrı' nın elini merhamet dilenerek ağlar - anlatır kendisine niçin bir yıldız gerektiğini - bu azaba yıldızsız katlanamayacağını Ve sonra o birisi gezdirir boğuntusunu diyar diyar sakin gözükmeğe çalışarak: "Şimdi daha iyisin değil mi?" diye sorar yoluna ilk çıkana "Korkmuyorsun artık değil mi?" Dinleyin! Yaktıklarına göre bu yıldızları böyle her gece Birisinin işine yaramaları şart öyle değil mi ve şart olsa gerek gene her gece hiç olmazsa bir yıldızın yanıp sönmesi.. Vladimir MAYAKOVSKI Çeviren : Attilâ TOKATLI LİLİ'CİĞİM (Mektup yerine) Tütün dumanı kemiriyor havayı. Oda Kruçyonıh'ın Cehennem' inden bir bölüm gibi. Anımsıyor musun İlk kez ardında bu pencerenin tutkudan çıldırmışçasına okşamıştım ellerini. Şimdi oturuyorsun aynı yerde, yüreğin demirden bir kılıf içinde. Ve yarın paralayan sözlerle kovacaksın belki beni Ve loş antrede uzun süre titreyişlerle sarsılan bir kol bulamayacak ceketteki yerini. Çıkacağım, ezilmiş. Fırlatacağım vücudumu sokağa. Yabanıl çılgın umutsuzlukla paramparça. Hayır gerek yok buna, sevgilim, biriciğim, gel vedalaşalım şimdiden. Ağır bir gülle gibi aşkım nereye kaçarsan kaç asılıdır sana nasıl olsa. Bırak son bir haykırışla uluyayım horlanmışlığın acı yankısını. Çalışmaktan anası ağladığında öküzün gider salar kendini soğuk sulara. Aşkından başka deniz yok bana, ve gözyaşları da bir erinç koparamıyor ondan. Yorgun fil sessizliği aradığında yatar kızgın kumlara saltanatla. Aşkından başka güneş yok bana. Ve bilmiyorum bile neredesin şimdi ve kiminle. Eğer bir başka şair olsaydı böylesine üzdüğün, onarırdı acısını parayla ve ünle. Fakat sevinç vermiyor bana hiçbir çınıltı senin sevgili adının çınıltısından başka. Atmayacağım bir boşluğa kendimi, zehir içmeyeceğim. Ve dayayıp şakağıma namluyu çekmeyeceğim tetiği. Ağzı hiçbir bıçağın bakışların kadar senin kesemez beni. Yarın unutacaksın seni taçlandırdığımı, ve yakıp tükettiğimi çiçeklenmiş bir ruhu aşkla. Ve uçarı günlerin fırtınalı karnavalı dağıtacak sayfalarını kitaplarımın. Sözlerimin kurumuş yaprakları mı durduracak seni çırpınan soluğuyla. Bırak hiç değilse son bir sevgi dalgası sereyim beni bırakıp giden adımlarının altına. Vladimir MAYAKOVSKI Çeviren : Ataol BEHRAMOĞLU Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Geceyuruyen Yanıtlama zamanı: Nisan 10, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 10, 2009 Şiir nasıl yazılır? adlı kitabını okumanızı tavsiye ederim. Arkadaşı Sergey Yesenin(şair)'in intiharı üzerine ona hitaben yazdığı şiir..Kendisi bileklerini keserek kanıyla son şiirini yazmıştır.kitapta bunu okuyabilirsiniz. SERGEY YESENİN'E Sen gittin, diyorlar yukarılarda bir dünyaya. Sonsuzlaşma- Uçuyorsun, parıldayan yıldızlara çarparak. Ne borç var artık bize, içki ne de Ayılma. Hayır, Yesenin, oh çekmek değil benim istediğim. Görüyorum ben kesik bileklerinle sendeleyişini Ve alayla değil acıyla düğümleniyor yüreğim. Görüyorum bir kemik çuvalı gibi yere atışını gövdeni. -Dur! diyorum. Bırak ! Delirdin mi sen? Sürer mi ölümü hiç insan tebeşir tozu gibi yanaklarına? Sen ki çok daha iyi verirdin ölüme ağzının payını herkesten. Yeryüzünde başka kimsede olmayan o efece konuşmanla. Niçin? Nedeni ne? Donup kalıyorum şaşkınlıktan. Homurdanıyor eleştirmenler: -Bizce,bunun asıl nedeni Şu... ya da bu... ama daha çok, kopmak toplumdan, Çok fazla bira ya da şarapla kafayı çekmesi. Başka deyişle satsaydın bohemleri işçi sınıfına, diyorlar. Sınıf bilincin olsaydı, bak, bu gelmezdi başına. Oysa işçiler de kvastan sert içkilerle kafayı çekiyorlar. O sınıf da içerek güzelce sıçıyor kendi ağzına. Başka deyişle Parti'den biri denetleseydi seni Sağlansaydı böylece asıl önemi içeriğe vermen. Yazardın o zaman her gün o dizelerin yüzlercesini Uzun uzun ve sıkıcı Doronin de gördüğümüz türden Ama bence böylesi bir deliliğin içine düşseydin Sen çok daha önce son verirdin yaşamına. Votkadan gitmek daha iyidir inan bana Böylesi sıkıntıdan boğulmaktansa. Hiçbir zaman söyleyemeyecekler nedenini bize seni yitirişimizin. Şuracıkta duran çakı mı, yoksa ip mi? Ama bulunsaydı mürekkebi, elbette Angelleterre otelinin damarlarını kesmen ve ölüp gitmen gerekmezdi. Sana öykünenler çıldırdılar sevinçten: bir daha, bir daha ! Neredeyse bir yığın insan zıvanadan çıkıp öldürdü kendini. Neden çoğaltmalı intiharları böyle sayıca? Daha kolay değil mi mürekkeple doldurmak oteldeki şişeleri! Sonsuza dek kilitlendi artık dilin arkasında dişlerinin. Benim bu bilmecemsi sözlerim yersiz bir bilgiçlik sayılmamalı Halkımız, yaratıcısı ve yaşatıcısı o güzel dilimizin, Yitirdi ölümünle yansılı sesler üreten en güçlü çırağını. Ve o herifler tayışıp duruyorlar ölü şiir döküntülerini Geçmiş, gömülmüş ölülerden hemen hiçbir yeniliği olmayan. Üstüste yığıyorlar tatsız uyaklarını mezara toprak atar gibi: daha beterlerini. Onurlandırmak için oğlunu Esin Peri'sinin bile işine yaramayacak olan. Sana yaraşacak bir anıt henüz dökülmedi Hani nerde o anıt, döğülmüş tunçtan ya da yontulmuş mermerden? Oysa çoktan doldurdular yığın yığın parmaklarının dibini Çöplerle, adama sözcüklerinden, anılardan, o bok püsür şeylerden. Adın hıçkırıklarla birlikte doldurdu mendilleri. Sözcüklerini geveleyip duruyor Sobinov ağzında Kıvrılıp oturmuş da altına suyu çekilmiş bir kayın ağacının- "Hiçbir şey söyleme, ah dostum, içini de çek-me ne olursun." Ah, sen onu ne kimbilir nasıl da alaya alırdın, Şu Leonid Lohengrinski'yi, baş belası, tanrının! Ortalığı kimbilir nasıl da ayağa kaldırırdın: "izin veremem şiirsel gargaralarına anıran eşşeklerin!"- Sağır ederdin kulaklarını üç ayaklı ıslıklarınla, sonra, Yazdıklarının hepsini kıçlarına sokmalarını söylerdin. Harcardın bozuk para gibi o yeteneksiz heriflerin hepsini, Doldururdun smokin ceketlerinin kara yelkenlerini, Öyle ki savrulurdu sağa sola Kogan gibileri, Süngüleyerek sivri bıyıklarıyla gelip geçenleri. Oysa bu arada sayısı hiç de azalmadı bu serserilerin. Çok zorlu bir iş onları sayıca geride bırakmak. Yaşam yepyeni bir biçimde yeniden kurulacak. İşte o zaman yepyeni şarkılar söylenmeye başlayacak. Böyle bir çağda ağırlaşıyor sorunları kalemin, iyi ama, gösterin bana sizi ey zavallı hortlaklar sürüsü, hadi Nerede görülmüştür ve ne zaman yüce bir kişinin, Dikenli yolları bırakıp da gül bahçelerini seçtiği? Sözcükler yönlendirir insanoğlunun güçlerini. Yürüyün! Arkamızda zaman patlasın bir mayın gibi. Bizim geçmişe sunacağımız yanlızca bukleleri Rüzgarda geriye savrulan saçlarımızın. Eğlenceye ayrılacak yeri yok gezegenimizin. Yarınlardan koparıp almalıdır mutluluğu insan. Şu yaşamda en kolay iştir ölmek Asıl güç olan yepyeni bir yaşama başlamak. 1926 Vladimir MAYAKOVSKI Çeviri: Yurdanur SALMAN Dumanlar içinde mavi olmayı unutan gökyüzü, paçavralar giyinmiş sığıntı gibi bulutlar, son aşkımla tutuşacaksınız bütün! Sevinç çığlıklarımla bastıracağım ordular gürültünüzü! http://siir.gen.tr/siir/v/vladimir_mayakovski/vladimir_mayakovski.gif Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.