cherar Oluşturma zamanı: Mayıs 24, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Mayıs 24, 2007 AĞIZ-KASİDE Kapadım balkonumu duymak istemiyorum ağıtı ama yalnız ağıt var gri duvarlar ardında Çok az melek var şarkı söyleyen çok az köpek var havlayan bin keman bir avuca sığıyor; Ama ağıt koskoca bir köpek, ağıt koskoca bir melek, ağıt koskoca bir keman, gözyaşı ağzını tıkıyor rüzgarın duyulmaz başka bir şey ağıttan. AKŞAMIN NİNNİSİ Ninni söylüyor akşam, portakallara. Kız kardeşim şarkı söylüyor: Dünya bir portakaldır. Ay ağlıyarak diyor: Bir portakal olmak istiyorum. Olamaz kızım, pembeleşsen de. Olamaz dönsen bile küçücük bir limona. Yazık! SERÜVEN DÜŞKÜNÜ BİR SALYANGOZUN BAŞINA GELENLER Bir çocuksu tatlılık almış sakin sabahı Ağaçlar da geriyor toprağa kollarını. Bir titrek buğu örtüyor ekinleri, ve örümcekler geriyor ipekten yollarını, -sarıyor yol izleri göğün parlak camını- Kavaklı yolda bir pınar durmuş şarkıya şarkısı otların arasında. Ve patikanın sakin efendisi salyangoz saf ve kendi halinde çevresini süzmede. Değerbilir ve yiğit kıldı onu doğallık içindeki bu ilahi sessizlik, unutup dertlerini bir gün babaocağının istedi görmek sonunu patikanın. Yola revan olur menzile doğru ısırganlı, sarmaşıklı bir ormanda.Derken yaşlı mı yaşlı iki dişi kurbağaya rastgelir; hanımlar güneşlenmektedir ortalık yerde sıkıntılı, hastalıklı. Şu yeni şarkılar da... diye biri homurdanmakta, bi şeye benzemezler. Boş geç hepsini, der yaralı ve handiyse körleşmiş öbür kurbağa doğrulayıp berikini: Ben gençken sanırdım ki, eninde sonunda Tanrı duyacak şarkımızı ve eriyecek yüreği. Ya benim görmüş geçirmişliğim, öyle ya bunca yaşadım ben, inancım sarsıldı bir kere, şarkı söylemiyorum nice... Kurbağalar sızlanıp dileniyorlardı bir sadakacık otları yara yara burnu havada geçen bir kurbağa gençten Gölgeli orman önünde bizim ürkek salyangoz, haykırmak ister, nafile. Kurbağalarsa iki adım ötede... Bu bir kelebek mi? der handiyse kör olanı.. İki boynuzcuğu var, diye yanıtlar öbürü. Salyangoz bu.Nerden, a salyangoz, hangi diyardan? Evden geliyorum, ama çabucak dönsem iyi. İşte sana ödlek bir böcek, diye tıslar kör kurbağa. Hiç şarkı söylemez misin sen? Söylemem der salyangoz.Ya dua? Hiç mi hiç öğrenmedim. İnanmaz mısın sonsuz yaşama peki? O da nedir ki? O, en duru suda yaşamaktır hep, yakınında çiçeklenmiş kıyının ve bol yemli bir otlağın Ben küçükken, zavallı ninem demişti bir gün, ölünce gidermişim en yüksek dallardaki en körpe yapraklara. Ne zındıkmış şu ninen de. İşin aslını bizlerden dinle. İnanacaksın doğruluğuna, der kurbağa kızarak. Yolu görmek niye? diye inler salyangoz.Evet inanıyorum vaaz ettiğiniz o sonsuz yaşama... Kurbağalar, pek dalgın, çekilirler, salyangoz da yiter gider ormanda ürkek ürkek, Dilenci kurbağalar put gibi kalalalırlar. İçlerinden biri sorar: İnanır mısın sen sonsuz yaşama? Ben...hayır der üzgün üzgün yaralı ve kör kurbağa. Niçin attık ortaya bu lafı, hı, salyangoza inandırmacasına? Çünkü... Ne bileyim, niçin, der kurbağa. Kıvanç doluyum duydukları inançla seslenirken çocuklarım ark içinden tanrı'ya... Geri döner zavallı salyangoz.Yolda efil efil bir sessizlik fışkırır kavaklardan. Bir de bakar sokulmakta bir öbek kırmızı karınca. Giderler karışık kuruşuk sürükleyerek aralarında duyargaları kopuk başka bir karıncayı. Salyangoz haykırır: Karıncalarım, az durun, nedir bu ettiğiniz kendi yoldaşınıza? Olanı deyiverin bana, Sen, anlat bakayım, küçük. Ahı gitmiş vahı kalmış karınca başlar üzgün üzgün: Yıldızları gördüm ben. Yıldızlar da neymiş? der karıncalar usulca. Salyangoz da düşünceli, sorar: Ne yıldızları? Evet, der karınca tekrardan, gördüm yıldızları. Tırmandım da en yüksek ağaca karanlıkta Gördüm binlerce gözü şu kararan dünyamda. Salyangoz sorar; Anladım da, ne yıldızları? Onları söylüyorum, başımızın üstünde taşıdığımız ışıkları. Biz görmeyiz ama, der karıncalar devamla... Bense bir otları görürüm sereserpe, der salyangoz da. Duyargalar sallayıp çağrışır karıncalar: Öldüreceğiz seni, tenbelsin, baştan çıkmışsın sen, görevin çalışmakken, Yıldızları gördüm ben, der yaralı karınca. Salyangoz kestirip atar: Bırakın şunu gitsin, işinize bakın siz. baksanıza şimdiden çıktı çıkıyor canı. Derken bir arı geçer yumuşacık havadan. Can çekişen karınca dem alır sonsuz akşamdan. Götürmeğe geliyor beni bir yıldıza, der. Görünce üldüğünü, kaçışır öbürleri. İçini çeke çeke karmakarışık zihinle alır başını gider salyangoz; dert olmuştur içine sonsuzluk meselesi. Yok, diye sızlanır, bu yoldan nihayeti Yıldızlara varılır m'ola buralardan kalkınca. Ne desem, bu yavaşlık belası engel olur varmama. Boş şimdi düşünmek bunları. Her şey sis içindeydi, ölgün güneş ve bulut. Çağırırdı kliseye uzak çanlar herkesi. Ve patikanın bilge efendisi salyangoz, kafası karmakarışık, dinelmiş seyrederdi çevreyi. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Mayıs 24, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 24, 2007 Kıvanç doluyum duydukları inançla seslenirken çocuklarım ark içinden tanrı'ya tenbelsin, baştan çıkmışsın sen, görevin çalışmakken, Can çekişen karınca dem alır sonsuz akşamdan dert olmuştur içine sonsuzluk meselesi. Yok, diye sızlanır, bu yoldan nihayeti Yıldızlara varılır m'ola buralardan kalkınca. Ne desem, bu yavaşlık belası engel olur varmama. Boş şimdi düşünmek bunları güzel..cok tşk ler Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
cherar Yanıtlama zamanı: Mayıs 24, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 24, 2007 Federico Garcia Lorca'ya Yanık Şiir / Pablo Neruda Issız bir evde, Korkudan ağlayabilseydim; Gözlerimi çıkarabilsem de, Yiyebilseydim; Senin sesin için yapardım Bunları, Yaşlı portakal ağacı sesin; Senin şiirin için yapardım Bunları, Çığlık çığlığa fışkıran şiirin. Baksana, Maviye boyuyorlar hastaneleri, Senin için; Kıyıdaki kenar mahalleleri Ve okullar, Senin için büyüyorlar; Tüy salıyorlar, Yaralı melekler; Pullar örtünüyor, Düğün balıkları; Deniz kestaneleri, Göğe uçuyorlar; Siyah tülleriyle terzi dükkanları: Kanla doluyorlar, kaşıklarla, Senin için; Ve, Yutuyorlar, Yırtılmış kurdeleleri; Öz canlarına kıyıyorlar, Öpüşe öpüşe; Ve ak sadeler giyiniyorlar. Bir şeftali ağacı Giyinip de, Kuş gibi seğirtirken sen; Kasırga gibi fırıl fırıl, Bir pirinç gülüşüyle gülerken; Türküler çağırdığında; Allak bullak ederken, Atardamarlarını, Dişlerini, gırtlağını, Parmaklarını; Vay ne şirindin, Kahrolurdum ben Kahrolurdum ben Kızıl göller için: Güz ortasında bir şahbaz at Ve kana belenmiş bir tanrıyla, Beraber yaşadığın. Kahrolurdum ben, Mezarlıklar için: Gece, sesi kısılmış Çanlar arasından, Suyla, mezarlarla küllenmiş Nehirler gibi geçen; Nehirler: Hasta asker koğuşları sanki, Tıklım tıklım dolu; Ve matem yağlı ölüme, Çürük taçlı mermer şifreli ölüme, Nehir nehir gelen ölüme doğru; Birdenbire taşıveren nehirler. Gece, ayakta, ağlaya ağlaya, Boğulmuş çarmıhların geçişini Seyrederken sen; Kahrolurdum seni görmek için: Bak, Ölüm nehrinin önünde ağlıyorsun Perperişan; Garip kalmış köşelerde başın, Durmaz ha, durmaz gözlerin Ağlar yaşın yaşın. Gece ve çıldırasıya yalnız, Külleri ısıra ısıra; Dumanı, gölgeyi, unutmayı: Siyah bir huniyle yığabilseydim, Trenlerin, gemilerin üstüne; Filizlendiğin ağaç için, Yapardım bunları, Topladığın, Yaldızlı su yuvaları için; Sarmaşık için, Yapardım bunları; Gecenin sırrını sana ileterek, Kemiklerini saran Sarmaşık için. Islak soğan kokusu gelen Şehirlerden, Seni bekliyorlar; Boğuk bir sesle, Şarkı söyleyerek Geçesin diye. Yeşil kırlangıçlar, Saçlarının arasına yapıyorlar, Yuvalarını; Dilsiz sperma sandalları, Peşin sıra geliyorlar; Sümüklü böcekler, haftalar, Yelkenleri düşürülmüş serenler, Kirazlar da, Dönüveriyorlar ossaat: Gözükünce solgun başın, On beş gözlü başın, Al kan içindeki ağzın. Şehrin otellerini, İsle doldurabilseydim; Hıçkıra hıçkıra, Yok edebilseydim Çalar saatları; Ezik dudaklarıyla yaz ayı, Evine nasıl gelecek, Göreyim diye Yapardım bunları; Yığın yığın insanların, Melil mahzun tantanalarıyla Ülkelerin, İşlemez sabanların, Gelincik çiçeklerinin; Mezar kazıcıların, süvarilerin, Kanlı haritaların, gezegenlerin, Evine nasıl geldiklerini Göreyim diye; Yapardım bunları. Küllerle örtülü dalgıçların, Uzun bıçaklarla delik deşik olmuş Meryem Ana tasvirlerini Sürüte sürüte gelen maskelerin; Damarların, köklerin, hastanelerin, Karıncaların, su gözelerinin, Evine nasıl geldiklerini Göreyim diye; Yapardım bunları. İçine kapanmış atlının Örümcekler arasında öldüğü Bir yatakla, Gecenin; Kinden, dikenlerden bir gülün, Sarıya çalan bir geminin, Rüzgarlı bir günle, bir bebeğin; Evine nasıl geldiklerini Göreyim diye: Yapardım bunları. Ben, Oliverio, Norah, Vicente Aleixandre, Delia, Maruca, Malva, Marina, Maria Luisa, Larco, La Rubia, Rafael Ugarte, Cotapos, Rafael Alberti, Carlos, Manolo Altolaguirre, Bebé, Molinari, Rosales, Concha Méndez, Ve daha da unuttuklarım; Evine nasıl gelecektik, Göreyim diye Yapardım bunları. Gel de taçlar takayım, Gel, sağlık esenlik delikanlısı, Gel, kelebek kıravatlı civan; Sen ey, Sonsuz hür siyah bir şimşek gibi: Pırıl pırıl insan; Madem, geç vakitlere dek, Kalınamıyor daha kayalıklarda; Bari aramızda konuşalım, Gel, Şöylece bir, olduğumuz gibi; Çiğ için olmadıktan sonra, Şiirlerde n'olacak yani? Bir ağu hançerin, İçimize işlediği bu gece için Olmadıktan sonra; Şiirlerde n'olacak yani? Bu tan kızıllığı için, Olmadıktan sonra; İnsanın vurulmuş yüreğinin, Ölüme hazırlandığı, Şu viran köşe için olmadıktan sonra Şiirlerde n'olacak yani? En çok gece, geceleyin: Kıyamet gibi yıldızlardır, Dolmuşlar hepten ırmağa; Bir kurdele gibiler, Fakir fukara dolu evlerin Pencerelerindeki.. Bir ölen var, Onların evlerinde; Bürolarda, hastanelerde belki, Belki asansör ve madenlerde, İşlerinden oldular. Onulur şey değil yaraları, Yaratıklar, Acı çekiyorlar. Her yanda dert yanış, Her yanda, Vay şuymuş vay bu; Pencereler, Göz yaşıyla dolu, Aşınmış eşikler, Göz yaşından; Yüklükler ıslak, Bir dalga gibi Halıları dişlemeye gelen Göz yaşından, Oysa ki yıldızlardır akar Uçsuz bucaksız bir nehirde. Federico, Dünyayı görüyorsun. Yolları görüyorsun, Sirkeyi görüyorsun; Birkaç ayrılıştan, Taşlardan, raylardan gayrı, Kimseciklerin kalmadığı, Köşeden: Duman ha deyince, Zalim tekerleklerine; Hoşça kalları görüyorsun, İstasyonlardaki.. Her yanda, sorunlar koyuyorlar, Çeşit çeşit insan var: Kanlı bıçaklı kör var, Öfkelisi, ümitsizi var, Yoksul var, tırnak ağaçları var; Şunun bunun sırtından, Geçinmek sevdasıyla; Harami var. Hayat böyle, Federico, Ey babayiğit, Ey kara sevdalı adam. Sana, Dostluğumun sunabileceği şey İşte bunlar.. Sen de epeyce şey biliyorsun Şimdiden. Yavaş yavaş, daha da, Öğreneceklerin var. (çeviri: Enver Gökçe) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
birunsatan Yanıtlama zamanı: Aralık 19, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 19, 2007 Hoşçakalın Ölürsem açık bırakın balkonu. Çocuk portakal yer. (Balkonumdan görürüm onu.) Orakçı ekin biçer. (Balkonumdan duyarım onu.) Ölürsem açık bırakın balkonu! Umarsız Aşka Gazel Gelmek istemiyor gece Ne sen gelebiliyorsun o yüzden Ne de ben gidebiliyorum. Ama ben gideceğim. Akrepten bir güneş şakağımı yesede. Ama sen geleceksin. Dilin tuzlu yağmurlarca yakılmış. Gelmek istemiyor gün. Ne sen gelebiliyorsun o yüzden. Ne de ben gidebiliyorum. Ama ben gideceğim. Kurbağalara atarak ağzımda çiğnediğim karanfili. Ama sen geleceksin. Çamurlu lağımından karanlığın. Gelmek istemiyor. Ne gün, Ne gece. Ölebiliriz o yüzden. Ben senin uğruna. Sen de benim.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
semuel Yanıtlama zamanı: Ocak 31, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 31, 2008 UNUTULMUŞ AŞKA GAZEL Gece yanaşmaz gelmeye Gelmeyesin diye sen Bense gidemeyeyim diye Ama gideceğim ben Isırsada şakağımı bir akrepler güneşi Ama geleceksin sen Kavrulmuş dilinle tuz yağmurundan Gündüz yanaşmaz gelmeye Gelmeyesin diye sen Bense gidemeyeyim diye Ama gideceğim ben Kurbağalara bırakıp dişlenmiş karanfillerimi Ama geleceksin sen Karanlığın bulanık çirkefleriyle Ne gece yanaşır ne gündüz gelmeye Öleyim diye ben senin uğrunda Sen benim uğrumda ölesin diye LORCA Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
koorbonik Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2008 ellerınıze saglık boyle yorgun yorgun sızın siirlerinizi okutum sag olun herkese iyi geceler Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Aralık 23, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 23, 2008 Kaçışa Gazel Birçok kere yitirdim denizde kendimi Yeni kesilmiş çiçeklerle dolu kulaklarım Dilim sevgiyle, acıyla dolu. Birçok kere yitirdim denizde kendimi Bazı çocukların kalbinde yitirdiğim gibi. Kimse yoktur duymasın öpüşürken Yüzü olmayan insanların gülümseyişini Kimse yoktur dokunurken bir bebeğe unutsun Durgun kafataslarını atların. Çünkü aranır alında güller O katı görünüşünü kemiklerin. Başka işe yaramaz erkeğin elleri Toprağın altındaki köklere benzemekten. Bazı çocukların kalbinde yitirdiğim gibi Birçok kere yitirdim denizde kendimi. Gidiyorum aramaya, suyu bilmeden, Beni çürütecek, ışık yüklü ölümleri. Federico Garcia LORCA Çeviri: Ülkü Tamer Ağaçlar Ağaçlar! Gökyüzünden düşmüş oklar mısınız? Hangi ürkünç savaşçılar fırlatmış sizi? Yıldızlar mı? Müziğiniz fışkırıyor kuş ruhlarından, Tanrı'nın gözlerinden, yetkin azaptan. Ağaçlar! Daldıracak mısınız kaba köklerinizi yüreğime toprakta? FEDERİCO GARCİA LORCA / Tüm Şiirleri Çev: Said Maden / 1974 / Cem Yayınları Üç Nehir üstüne Üç Küçük Balad Akar Guadalkuivir Portakal ve zeytin bahçelerinin gölgesinde Senin iki nehrin Granada Düşer karlardan, vadilere Ah sevda Geri gelmez bir daha Guadalkuivir kıvrımlarında Yanar tutuşur nar çiçekleri Akar nehirlerin Granada Bir kanla, gözyaşıyla öteki Ah sevda Karıştı rüzgâra Sevilla'da zarif Yollar açılmıştır yelkenlilere Senin nehirlerinde Granada İniltilerdir yüzen sade Ah sevda Geri gelmez bir daha Guadalkuivir… Çan kulesi Ve rüzgâr, limon bahçesinde. Dauro, Genil, ölü kilisecikler Nehirlerin denize kavuştuğu yerde Ah sevda Karıştı rüzgâra Sular taşıyıp götürürler mi Çürüyen acının ateşlerini? Ah sevda Geri gelmez bir daha Endülüs, portakal çiçeği alır Ve zeytin dalları, denizlere Ah sevda Karıştı rüzgâra Federico Garcia Lorca Çeviri: Ataol Behramoğlu Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Ocak 3, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 3, 2009 Başka Şarkı Düş bozulup gitmiş gelmemek üzre! Yağmurlu akşam vakti yüreğim öğreniyor ağaçların döktüğü güz trajedisini. Tatlı üzüntüsünde can veren görünümün kırıldı seslenişim. Düş bozulup gitmiş gelmemek üzre. Gelmemek üzre! Tanrım! Kar yağmaya başlıyor ıpıssız düzlüğüne ömrümün ve uzaklara giden hayal gücü korkuyor donmak ve kaybolmaktan. Ah, bana diyor ki su düş bozulup gitmiş gelmemek üzre! Ama düş sonsuz mudur? Sistir onu koruyan ve kar yorgunluğundan başka şey değildir sis. Anlatıyor ki ezgim düş bozulup gitmiş gelmemek üzre. Ve yağmurlu akşamda yüreğim öğreniyor ağaçların döktüğü güz trajedisini. FEDERİCO GARCİA LORCA / Tüm Şiirleri Çev: Said Maden / 1974 / Cem Yayınları Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Ocak 5, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 5, 2009 dert olmuştur içine sonsuzluk meselesi. Yok, diye sızlanır, bu yoldan nihayeti Yıldızlara varılır m'ola buralardan kalkınca. Ne desem, bu yavaşlık belası engel olur varmama. Boş şimdi düşünmek bunları güzeldi..... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Şubat 22, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 22, 2009 Bir yelpaze gibi açılıp kapanıyor zeytinlikler. Gök çöktü çökecek! Soğuk, yıldızlı ve simsiyah bir yağmur. Nehrin kıyısında Kamışlar titriyor, gölgeler. Buruşuyor kül rengi hava. Çığlıklarla yüklü Zeytin ağaçları. Esir bir kuş sürüsü upuzun kuyruklarını sallıyor karanlıkta.. LORCA Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Kasım 25, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 25, 2009 ... Gelmek istemiyor gece Ne sen gelebiliyorsun o yüzden Ne de ben gidebiliyorum Ama ben gideceğim Akrepten bir güneş şakağımı yese de ... Lorca Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.