juniper Oluşturma zamanı: Haziran 26, 2012 Paylaş Oluşturma zamanı: Haziran 26, 2012 Kendi küçük hüznü büyük Jimmy Caz dünyasının Farinelli'si diyebilirsiniz ona. Sesi Billie Holiday'i, vücudu 15 yaşında bir erkek çocuğu andırıyor. Nedeni, çocukluğunda yaşadığı şok ve bunu izleyen hastalık. Kimi müzik eleştirmenlerine göre, Bay Scott'un şarkıları da içerdikleri benzersiz duygu yoğunluğunu bu drama borçlu... Lou Reed'e sorarsanız ‘‘dünyanın en büyük şarkıcısı, melek sesli çocuk...’’ Ray Charles'a göre ‘‘soul müziğini, bu sözcük ortaya çıkmadan çok önce söylediği şarkılarla tanımlayan bir öncü...’’ Bir röportajda ünlü şarkıcı Marvin Gaye'in ‘‘baladları onun kadar derin bir yorumla söylemek istedim hep’’ dediğini de yazarsak Jimmy Scoot'ın hayatı boyunca omuzlarda taşındığını, müzik dünyasında baş tacı edildiğini sanacaksınız. Oysa, tam tersi. ‘‘Küçük’’ Jimmy'nin hayatı kötü sürprizlerle dolu. SINATRA'YLA YARIŞABİLİRDİ Jimmy Scott, 1940'ların sonunda kadın ile erkek arasındaki falsetto tonuyla ünlü olmuştu. Lionel Hampton Orkestrası'nın solistiydi. Charlie Parker, Billie Holiday, Dinah Washington'la çıkıyordu sahneye. Sesi ve görünümü bir çocuğu andırdığı için caz dünyasındaki ismi ‘‘Küçük Jimmy’’ydi. 1950'de ‘‘Everybody's Somebody's Love’’la hedefini tam 12'den vurdu, liste başı oldu. Bundan sonraki tüm şarkıları dikkat çekti. 1963'te Ray Charles'la kaydettiği ‘‘Falling in Love is Wonderful’’ piyasaya çıksa, o yılların kahramanı Frank Sinatra'yla bile boy ölçüşebilecek düzeye gelecekti. Fakat müzik dünyasında seyrek rastlanan bir şey oldu. Sözleşme nedeniyle çıkan anlaşmazlık yüzünden albüm yayımlanmadı. Ardından Scott'un talihi döndü, şöhreti baş aşağı gitmeye başladı... Birbiri ardına dört evliliği bozuldu. ‘‘Beni hiç anlamadılar, ne hastalığımdan kaynaklanan fiziksel yetersizliklerimi ne de annemi hatırladıkça döktüğüm gözyaşlarını’’ dediği sevgililerinden, eşlerinden her ayrılışında biraz daha alkole gömüldü. Plak firması albümlerini yayımlamıyor, imzaladıkları anlaşmaya dayanarak başka firmalarla çalışmasına da izin vermiyordu. Jimmy yavaş yavaş unutuldu. Artık huzurevlerinde, kokteyllerde şarkı söylüyordu. 1980'lerin başında iyice dibe vurdu. Şarkıcı olarak iş bulamayınca süpermarketlerde asansörcülük, otellerde resepsiyonculuk, temizlikçilik yaptı. ‘‘Küçük’’ Jimmy o hayatın kötü sürprizlerine alışkındı. Cleveland'da 10 çocuklu bir ailenin sonuncu üyesi olarak doğdu. 13 yaşında annesi öldü. Kardeşleriyle yetimheneye gönderildi. Jimmy müziğe sığındı. Yaşadığı şok nedeniyle Kallman Sendromu'na yakalanmıştı. Neyse ki birçok genci intihara sürükleyebilecek hastalıkla mücadelenin yolunu bulmuştu: ‘Kendime acımak yerine savaşmayı seçtim.’’ GERİ DÖNÜŞÜ MUHTEŞEM OLDU 1990'ların başında ‘‘Küçük’’ Jimmy neredeyse tamamen unutulmuştu. Eski dostları onun öldüğünü sanıyordu. Jimmy, 1991'de gazetede sevgili dostu besteci Doc Pomus'un öldüğünü okudu. Yıllarca Domus'un şarkılarını söylemişti. Cenazesine gitti, mezarının başında en sevdiği şarkısını okudu. Ertesi gün Warner Records'tan davet aldı. Plak firmasının şefi cenazeye gelmiş, Scott'un söylediği şarkıdan çok etkilenmişti. Yeni bir plak anlaşması imzalandı, imalı bir isimle yayımlanan ‘‘All The Way’’ CD'sini sonraki 10 yılda toplam 8 CD izledi. Bu arada Scott, David Lynch'in filmi ‘‘Twin Peaks’’te rol alıp genç sinema seyircileriyle tanıştı. İşte bu tecrübeyle konuşuyor şimdi. ‘‘Asla mücadeleden vazgeçmeyeceksin’’ diyor. ‘‘Direncimin kaynağı işime duyduğum sevgi, kendimi ifade etme fırsatını yakalamaktan duyduğum sevinç, şarkıları insanlarla paylaşma zevki...’’ Şarkılarını da bu duyguyla söylediği için yorumu herkesinkinden farklı. Mesela, sürat çağına inat, şarkılarını düşük tempoyla söylüyor. Sahnede bile asla acele etmiyor. Her sözcüğün üstüne basıp, özenle vurguluyor. Sebebini soran meraklı gazetecilere 78 yılın tecrübesiyle, bak yavrucuğum diyor: ‘‘Her şarkının bir öyküsü vardır, şarkı dinlemek kitap okumak gibidir. Önce temayı kavrar, sonra öykünün bütününü anlarsın. Öyküler metaforlarla süslü olabilir, ama merkezinde mutlaka hayatın gerçekleri vardır. Dinlediklerin ruhuna dokunuverir. Ben de, evet ben de yaşamıştım bunları dersin. Ayrıca acele etmenin ne alemi var ki, istediğin kadar yavaş söyleyebilirsin. Orkestranın işi seni takip etmek!’’ Serhan YEDİG / Hürriyet [video=youtube;bvHt-n-nBlg] Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.