Ruh ve Çeşitli Uyku Halleri

Uykunun etüdü, bize, kişiliğin tabiatı hakkında büyük önem taşıyan bilgiler sunmaktadır. Uykunun sırrı konusunda genellikle pek derinlere inilmemektedir. Hayatın, istirahate hasrettiğimiz bu bölümü sırasında, yani uyku sırasında, bu fenomene ve tuha ve de onun akışkansal (fluidique) formuna ilişkin olarak yapılmış olan inceleme ve araştırmalar, bizi, var1ığın, ötealem hayatı sırasındaki şartları konusunda daha geniş bir anlayışa kavuşturacaktır.

Uyku, sadece, bilimin henüz yeterince gün ışığına çıkarmayı başaramadığı onarıcı ve güç artırıcı özelliklere değil, fakat ayrıca, maddi organizma üzerinde düzenleme, eşgüdüm ve merkezleştirme sağlayıcı bir güce de sahiptir. Bundan ayrı olarak, daha önce de belirttiğimiz gibi, psişik algılarda hissedilir ölçüde bir artış ile muhakemede ve hafızada daha yüksek bir yoğunlaşmayı da teşvik edebilmektedir.

Uyku denilen şey nedir? Ruhun bedenden basit anlamda serbestleşmesi, kurtulması mıdır? Şöyle bir söz vardır: Uyku, ölümün kardeşidir diye. Bu söz, derin bir hakikati ifade etmektedir. Uyanıklık halindeyken bedenin içine hapsedilmiş durumda bulunan ruh, uyku sırasında, nisbi ve geçici özgürlüğüne kavuşmakta ve de gizli yeteneklerini kullanır hale gelmektedir. Ölümde ise bu özgürleşme, tam ve kesin olmaktadır. Rüya sırasında, ruhun duyuları faaliyete geçmektedir, psişik duyular faaliyete geçmektedir, ki bedenin duyuları, bunların iyice zayıflamış dış tezahürleri niteliğinde şeylerdir. Dış algılama vasıtaları zayıfladığında veya perdelendiğinde, örneğin göz kapandığında ve işitme duyusu askıya alındığında, varlığın derinliklerinde bulunan daha güçlü başka vasıtalar harekete geçmektedir. O durumda, iç duyularımızın yardımıyla görür ve işitiriz. Birbirinin ardından imajlar ve formlar canlanır karşımızda;yaşayan veya ölmüş kimselerle aramızda söyleşiler başlar. Doğal uyku sırasında genellikle tutarsız ve karışık bir durumda bulunan bu faaliyet, tahrik edilmiş (ipnotik) uykuda, uyurgezerliğe has transta ve vecd halinde meydana gelen ruhun degajmanı (serbestleşme) olayı ile birlikte belirginleşmekte ve artmaktadır.

Bazen ruh, bedenin istirahati sırasında ondan uzaklaşmaktadır; O sırada yaptığı seyahat, araştırma ve gözlemlerin sonuçları rüyalar vasıtasıyla açığa çıkmaktadır. Bu hal içindeyken,maddi organizmaya akışkansal bir bağ ile bağlı bulunmaktadır; ruhun izlenimleri ve arzuları beyne işte .bu akışkansal bağ vasıtasıyla iletilmektedir. Diğer uyku şekilleri sırasında da, ruh, yerküresel zarfına yine aynı işleme başvurarak kumanda etmekte ve onu yine aynı yöntemle yönetip yönlendirmektedir. Uyanıklık hali sırasındaki bu yönetim şekli, ilhak sırasında (maddi organizmanın, bir başka bedensiz insan tarafından bir süre için teslim alınıp kul1anılması olayı) içten dışa doğru cereyan etmektedir; farklı degajman hallerinde bu yönetim, zıt yönde oluşmaktadır. Serbestleşmiş ruh, bedeni, bu akışkansal bağ vasıtasıyla etkilemektedir. Demek ki, ruh, maddi organizması üzerindeki yönetim faaliyetini, takviye edilmiş 'psişik gücüyle daha etkili ve daha emin bir şekilde yürütmektedir. Uyurgezerlerin geceleyin tehlikeli yerlerde büyük bir güvenlik içinde yürümeleri, işte bu olgu sayesinde mümkün olmaktadır.

Aynı durum, telkin yoluyla sağlanan tedavi amaçlı fiiller için de geçerlidir. Telkin, özellikle, ruhun degajmanını kolaylaştırışı, ona kesin kontrol gücünü sunuşu ve perispride (astral beden) birikmiş hayati gücü yönetmek için şart olan özgürlüğü kazandırışı ve de bu yolla, maddi bedenin sebep olduğu kayıpları tamir edişi bakımından tesirli bir vasıtadır. Bu olguyu, çift kişilik olayında gözlemledik. Normal kişilikten daha tam ve daha bütün olan ikinci kişilik, süjenin ruhu tarafından alınıp sonra bir kendi kendine telkin haline dönüştürülen bir dış telkin vasıtasıyla ve ondurucu bir maksatla normal kişiliğin yerine geçmektedir.

Süjenin ruhu, kontrol güçlerinden ve kontrol haklarından hiçbir suretle vazgeçmemektedir. Bu konuda Myers şöyle demektedir: "Sorunun düğümünü, ipnotizörün emrinden çok süjenin yeteneği oluşturmaktadır," Cambridge'in bilgin profesörü ayrıca şunları da eklemektedir: "Tüm ipnojen yöntemlerin nihai amacı, hayatı enerji yardımıyla güçlendirmektir; kendi hôline bırakılmış bir hayatın ancak ağır ağır ve yetersiz bir şekilde gerçekleştirebildiği şonuçlara daha çabuk ve daha tam bir şekilde ulaşmaktır...

Başka bir deyişle, ipnotizm, doğal uyku sırasında sahneye çıkan onarıcı enerjilerin daha yoğun bir şekilde harekete geçirilmesi demektir. Tedavi amaçlı telkin, ruhu bedenden serbestleştirme, uyku vasıtasıyla ona bir çıkış kapısı gösterme ve güçlerini hasta beden üzerine doyasıya uygulama imkanını sunma sanatıdır. Tembel veya az gelişmiş ruhları kendiliklerinden serbestleşmeyi ve normal uyku sırasında, organizmalarındaki kayıpları telafi edecek şekilde bir faaliyet içine girmeyi beceremeyen tipler, telkine yatkın tiplerdir.

İlke olarak, telkin, olağan iradeden, sadece konsantrasyonu ve yoğunluğu bakımından ayrılan bir irade eyle . Düşüncelerimiz genellikle muhtelif ve dalgalanır yapıdadırlar; doğmakta ve gelip geçmekte veyahut da bir arada bulunduklarında çarpışıp birbirlerine karışmaktadırlar. Telkin sırasında, düşünce ve irade, tek bir nokta üzerinde toplanmaktadır. O sırada, bunlar, alan kayıplarını güç kazanma şeklinde telafi etmektedirler. Daha nüfuz edici ve daha keskin hale gelmiş faaliyetlerin sonucu olarak, süjenin, normal haldeyken kullanılmayan yeteneklerini su yüzüne çıkarmaktadır. Demek ki, telkin, hayati gücü harekete geçiren ve onu, etkide bulunacağı noktaya doğru yönlendiren bir çeşit tepi (impulsion) veya bir çeşit kaldıraç rolü oynamaktadır.Telkin, etkisini, fizik planda sinir sistemi üzerinde gösterdiği kadar, moral planda da süjenin merkezi benliği ve şuuru üzerinde göstermektedir. İyi kullanıldığı takdirde, telkin, çok değerli bir eğitim vasıtası yerine geçmektedir, çünki kötü eğilimleri ve zararlı alışkanlıkları izole edebilmektedir. Karakter üzerindeki etkileri, çok mutlu sonuçlara hayat kazandırmaktadır.

Leon Denis