doors Oluşturma zamanı: Ağustos 24, 2006 Paylaş Oluşturma zamanı: Ağustos 24, 2006 Tarihte ilk olarak eski Roma’da karşımıza çıkan cadıları Ortaçağ boyunca ve yakın tarihe kadar Avrupa’nın her ülkesinde ve yakın bir döneme kadar da Güney Afrika’da bulmak mümkün. 430′lu yıllarda büyü, iyi veya kötü bir özellik taşıyıp taşımamasına bakılmaksızın şeytanla yapılmış bir anlaşmanın sonucu olarak kabul edildi; oysa eski Roma’da sadece kötü büyüler bir yargı suçu sayılıyordu. Büyünün suç sayılmaya başlaması ile cadı avcılığının temelleri de atılmış oluyordu. Teolog B.von Worms (965-1025) cadıların şeytanla işbirliğine girdiğini ve Hıristiyanlığa karşı savaşan kafirler olduğunu açıkladı. Bu, özel olarak kadınları ifade etmemesine rağmen kadınların maruz kaldıkları bir suçlamaydı. Yasal olarak ilk cadı yargılanması 1204 yıllında gerçekleşti. 1080 yılında Papa Gregor VII yaşanan büyük bir doğa felaketinin ardından yaptığı açıklamada bu olayın tanrının bir cezası olduğunu, ölmüş olan suçsuz kurbanların intikamı sonucu geliştiğini ve sadece bu öfkenin giderek artacağını ifade etmesinden sonra 1115 yıllında otuz kadın aynı günde yakılmıştır. 1585 yılında Trier’de o kadar çok kadın cadılık suçlaması ile yakılmıştı ki, iki köyde sadece iki kadın kalabildi. 1630 yılında ise Würzburg Bischof’u 1200 kadın ve erkeğin yakılmasına neden oldu. Toplu halde cadıların yakılması veya linç edilmesi olaylarının benzerlerini tarihde sıkça görmek mümkündür. Bu sayı bazen bir kaç ay içinde 250′den fazla kurbanı kapsamaktaydı. Bazı tek olaylarda sayı 500′ü bile buluyordu. Bu dönemde cadı olarak yakılan, tarihe geçen ünlü kadınlardan Jeand’Arc kendi geleceğini saplamak isteyen diğer kadınların kaderini paylaşacak ve cadılık suçlaması ile 1430 yılında 30 yaşında iken yakılacaktı, tıpkı Agner Bernauer gibi. Kadın figürü Hırıstiyanlık’ta şeytanın pek çok özelliğini içinde taşır, aynı özellikleri Islam ve Hinduzim’de de görmek mümkündür. Ayrıca cinsler arasındaki ayrım nedeni ile de kadınlar belirgin olarak cadılık suçlaması ile karşılalıyorlar. Cadı olarak yargılanan kadınların büyük bir kısmı yaşlı, dul kadınlardır. Yaşlı kadınlar erkek kontrolü altında yaşama dönemlerini geçirmiş, rahat hareket eden kadınlardı. Dul kadınları ise denetleyecek erkekler yoktu. Bu kadınlar ebelik, çocuk ve hastabakımı ile ilgileniyorlardı. Bu nedenle diğer kadınlar üzerinde belli etki kazanıyorlardı. Bütün bu özellikleri onları yeterince tehlikeli bir duruma getirmeye yetiyordu. 15. yy’da Papa cadıların gece uçtuğunu söylediği için, gece sokakta yalnız yürüyen yaşlı kadınlar şeytanın toplantısına gitmekle suçlanabiliniyordu. Kadınların süpürge ile uçtukları idda edilen bu yıllarda Leonardo de Vinci ilk uçak modelini çiziyor ama uçma denemesi başarısızlıkla sonuçlanıyordu. 14. yüzyılın sonlarına doğru Avrupa’da cadı sözcüğünün anlamı epeyce değişti. O sırada Avrupa, nüfusunun dörtte birinin ölümüne neden olan korkunç kara ölümün (Veba) sarsıntısı içindeydi; kutsal kitapta (Tevrat-Incil) sözü edilen kıyamet gününün yaklaştığı kanısındaydı. Yoksullar kilise ve soyluların baskısından kurtularak, Hırıstiyanlıkla ile daha eski gelenekleri kaynaştıracak yeni topluluklar oluşturmaya çalışıyorlardı. Devletlerin ve kiliselerin bu olaylara karşı tepkisi acımasız oldu. Kendilerine karşı gelen ya da farklı düşüneneleri - kafir- yakalıyarak işkence ile öldürdüler. Cadılar tüm kafirlerle birlikte kilisenin baş düşmanları ilan edildiler. Bunları ortadan kaldırmak için, Engizisyon adı verilen kiliseye bağlı mahkemeler kuruldu. Dönemin din adamları cadıların işledikleri ileri sürülen suçları içeren korkunç bir liste hazırladılar. Bu listede cadıların, şeytanla iş birliği yaparak ruhlarını satmakla doğaüstü güçler kazandıkları; şeytanın törenlerine katılmak için geceleri süpürgelerine binip uçtukları, hayvanlarla ilişki gerçekleştirdiği; Cumartesi günleri yemekli toplantılar düzenledikleri, çocukları şeytanın buyruğu ile çiğ çiğ yedikleri gibi akıl almaz suçlamalar yer alıyordu. Kiliselerde cadı ve kafirlere karşı toplatıların yapıldığı bu dönemde Yahudilere karşı da aynı amaçla toplantılar yapılıyordu. Cadıların Cumartesileri -Yahudilerin kutsal gününde- yaptıkları idda edilen toplantıları, onların su kuyularını Yahudilerle birlikte cüzzam virusu ile zehirledikleri iddaları, Yahudi ve cadı adının birlikte anılmasını, Yahudi düşmanlığının kökenini de göstermektedir. Roma Katolik Kilisesi cadılık ve onların cezalandırılması fikrini sömürgecilikle birlikte dünyanın geniş bir bölgesine kendisi ile birlikte götürdü. 17. yy’da Ingiltere’de Oliver Crowell, Matthew Hopkıns adında bir generali cadıları yakmakla görevlendirdi. Cadı avcılığı 18. yüzyılın ortalarına kadar Iskoçya’da sürdü. ABD’de 1692′de Massachussetts eyaletindeki Salem’de birçok kişi cadılıkla suçlanarak yargılandı ve asıldı. 1996 yılında Güney Afrika’da 300 insan cadılık suçlamasıyla yerel mahkemelerde yargılanıp öldürüldü; Nelson Mandela buradan kaçan insanlar için Pietersburg’da mülteci kampı oluşturdu. Batı Afrika ülkelerinde meydana gelen tetanos salgını üzerine çocuk ölümlerinin yükselmesinden sonra hükümet radyodan yaptığı açıklamada ölümlerden cadıları sorumlu tuttu, ardından pek çok yaşlı kadın cadılık suçlaması ile öldürüldü. Fransız devrimcisi J. Michhelt (1789- 1874) cadıları halkın doktorları olarak niteliyor ve onların feodalizmin bir kurbanı olduğunu belirtiyordu. Etnolog Malinowski cadıların yakılması olayının toplumların kriz dönemlerinin bir sonucu olduğunu belirtiyor. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mescalin Yanıtlama zamanı: Eylül 17, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 17, 2006 yine doors yine kaliteli bi paylaşım.. Teşekkürler Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
doors Yanıtlama zamanı: Eylül 17, 2006 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 17, 2006 Rica ederim ne demek Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Urumhamatahayil Yanıtlama zamanı: Şubat 10, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 10, 2007 İngiliz kolonilerinin yaşadığı Massachusetts yakınlarında bulunan Salem Kasabasının önde gelen tüccarlarından, Samuel Parris, bir dönem Barbados’la ticaret yapmış, oradan gelirken de yanında eşine ev işlerinde yardımcı olabileceklerini düşündüğü bir çift köle getirmişti;Jhon ve Tituba. Tituba, Parris’lerin 9 yaşındaki kızı Betty ve 11 yaşındaki yeğenleri Abegail’in bakıcılığını yapıyordu. Özellikle kışın soğuk havalarda kızlar evin dışına çıkamıyorlar ve vakitlerinin çoğunu Tituba’nın yanında geçiriyorlardı. O da onlara can sıkıntılarını atmaları için bir sürü vudu büyücüleri ve büyüleri içeren Barbados hikayeleri anlatıyordu. Onları şok edebilecek kadar ilginç ve kötü öğeler içeren bu hikayelerden etkilenmeye başlayan kızlar, çok geçmeden Tituba’dan aldıkları bilgilerle kasabadaki yaşıtları olan diğer kızlarla birlikte karanlık işlerle uğraşmaya başladılar. İlk zamanlar bir bardak içindeki suya yumurta akı koymak süretiyle ilkel olarak oluşturdukları kristal kürelerde birbirilerinin fallarına baktılar, birbirlerinin kocalarının neye benzeyeceği konusunda yorumlar getiriyorlar ve eğleniyorlardı. Ancak eğlenceli ve can sıkıntısını gideren bir oyun gibi devam eden olay, bir kabusa dönüşmeye başladı. 1692 yılının Ocak ayından sonra, kızlar sara gibi nöbetler geçirmeye, garip sesler çıkarmaya, yerlerde ve çukurlar içinde sürünmeye, acı içinde vücutlarının eğip bükmeye başladılar. Kızlar, Tituba’nın büyüleriyle olan ilgilerini gizlemek için mi yoksa gerçekten büyülenmiş olabileceklerinden korktuklarından mı bilinmez; kasabada o güne kadar bu tür olaylarla hiç adları geçmemiş cadıları suçladılar. O dönemlerde cadı büyülerinin hastalık ve ölüm sebebi olduğuna ve cadıların güçlerini Şeytan’ın kendisinden aldıklarına inanılırdı. Bu sebeple bu acılar içindeki masum görünüşlü kızların acılarının sona erdirilmesi için onları bu hale koyan cadıların bulunmasına karar verildi. Soruşturma sırasında kendi yaptıklarının ortaya çıkmasından korkan kızlar bazı isimler vermeye başladılar. Soruşturmadan hemen önce, Mary’nin teyzesi cadıları bulmak için büyüden yararlanmak istedi ve Tituba’ya tarifi eski İngiliz reçetelerinden alınan bir Cadı Pastası yapmasını emretti. Çavdar ve büyülenmiş kızların çişleriyle yapılacak olan pasta, bir köpeğe yedirilecekti. Sonrasında da köpek ya çıldıracaktı ya da gidip yeni sahibi olan cadıyı bulacaktı. Parris, Şeytan’dan kurtulmak için Şeytan’dan fayda bekleyen bu kadına çok kızmıştı, fakat artık olanlar olmuştu. Parris kilisede; “Aramızda Şeytan geziniyor, Öfkesi yıkıcı ve korkunç olacak ve en kötüsü ne zaman susturulabileceğini ancak ve ancak Tanrı bilir” diye konuşma yaptı. İlk suçlananlar; Tituba, kocasının yokluğu zamanında ailesiyle tek başına kalan Sarah Good ve uşağı ile evlenmeden aynı evde nikahsız yaşayan yaşlı kadın Sarah Osborne oldular ve bu üç kadın hemen tutuklanarak mahkemeye çıkarıldılar. Kadınların sorguları esnasında ise küçük kızlar (Cadılar) sara nöbetleri geçirmeye başladılar ve cadıların hayaletlerinin mahkeme salonunda dolaştıklarını, onlara; saldırıp tırnakladıklarını, ısırdıklarını söylediler. Mahkeme heyeti tarafından bunları yaptırmamaları konusunda uyarı alan Sarah Good ve Sarah Osborne masum olduklarını ve olaylarla bir ilgileri olmadıklarını yinelediler. Cadı pastası olayından bu yana sürekli olarak Parris’ten dayak yiyen ve küçük kızlara anlattığı hikayelerin ortaya çıkmasındna korkan Tituba, cadı olduğunu itiraf etmek zorunda kaldı. Kendisini kurtarmak için ise; kapkara bir köpeğin onu tehdit ettiğini ve kızlara işkence yapması için zorladığını, biri kırmızı diğeri siyah iki kedininde onu emri altına almış olduğunu söyledi. Ayrıca geceleri her iki Sarah ve onların hayvanları ile birlikte cadı toplantılarına uçarak gittiklerini anlattı. Bununla birlikte onu evvelki gece küçük Ann’iye saldırmak için zorladıklarını söyledi. Bu itiraflar sırasında “Bir evvelki gece cadılar benim kafamı kesmeye çalıştılar” diyerek bağırdı Ann. Bunun üzerine küçük Ann’iden de tasdik gelince kadınların üçününde cadı olduklarına kesinlik getirildi. Tituba ölüme gideceğini anlayınca esas büyük darbeyi Salem Kasabasına indirmeye karar verdi ve cadıların üç kişiyle sınırlı olmadığını açıkladı. Ona göre Salem’de 6-7 kişilik bir cadı grubu vardı ve bu grup uzun boylu, beyaz saçlı ve hep siyah cübbeler giyen gizemli bir adam tarafından yönetiliyordu. Sonraki günlerdeki sorgularında Tituba siyahlar içindeki bu adamın gelip kendisine defalarca Şeytan’ın defterini imzalatmaya çalışmıştı ve o arada defterde Salem’de yaşayan 9 kişiye ait imzayı gördüğünü anlattı. Kızların üzerinden hayaletleri çekmesi için uyarılan kadınlardan yaşlı olan Sarah Osborne ağır zincirlere dayanamadı ve öldü. Bu dava içindeki ilk ölümdü. Böylece ilk iki Cadı Boston hapishanesine gönderilirken mahkeme heyeti diğer cadıların peşine düşmeye karar verdi. Kasabada yaşayan cadı grubunun haberini alan mahkeme kızları daha fazla isim vermeleri için zorlayınca, Ann Jr. daha önceden intikam duygusuyla dolu olan annesininde zoruyla kasabanın kongre üyelerinden birisinin karısı olan Martha Corey’i suçladı. Martha küçük Ann’iyi bu saçma suçlamadan vazgeçirmek için onu ailesinin yanında ziyarete gitti. Ancak Ann korkunç nöbetler geçirmeye başladı ve onun hayaletinin bir adamı kazan içinde pişirirken gördüğünü söyledi. Kızlardan Mercy ise, başka cadılarında ona katıldığını ve kendisini Şeytan’ın defterini imzalaması için zorladıklarını anlattı. Marta Corey mahkemede kendisini savunurken oldukça başarılı idi. Ne varki kızlar onun savunması sırasında derin acılar içindeydiler ve mahkemeye ısırık izlerini gösteriyorlardı. Kasaba Heyetinden olan Kocası bile onu itiraf etmesi için zorlamıştı. Bir sonraki sanık ise bölgenin önde gelen isimlerinden Rebecca Nurse idi. İlk mahkeme sırasında eğer bu iki kadın suçlanmış olsalardı sanırız ki mahkeme heyeti kızları yalancılıkla suçlayacaktı. Ancak olaylar öyle bir hal almıştı ki herkes kızların ağızlarından çıkacak isimlere bakıyordu. Rebbeca’yıda yine Ann Jr. annesi suçlamıştı. Diğer kızların da kendilerini tasdiklemesi üzerine aslında kilise mensubu olan bu kadında okkanın altına gitti. Bu arada Sarah Good’un 4 yaşındaki kızıda bu suçlamalardan nasibini aldı ve annesi ile birlikte çalışmaktan suçlandı. Bu karambol esnasında Mary’nin yanlarında hizmetçi olarak çalıştığı Procten ailesi (Ki bu aile eğer nöbetler geçirmeye devam ederse Mary’i çok kötü döveceklerini söylemişlerdi ve bu da bir nevi cadılık sayılırdı), Rebbeca’nın kızkardeşi (çünkü ablasının asılsız olarak suçlandığını iddia ediyordu) ve tabiki meşhur Tituba’nın herşeyden habersiz kocası Jhon tutuklandılar. Kızlardan Abegail ise Mary’i defteri imzalamış olmakla suçladı (Çünkü Mary yanında çalıştığı aileden korkmuş ve yaptığı suçlamaları geri çekmek zorunda kalmıştı). Böyle küçük kızlar kendi aralarında bir oto kontrol mekanizmasını oluşturdular. Ya cadı olarak birilerini suçlamak zorundaydılar ya da kendileri cadı olarak suçlanacaklardı. Mary ile Martha’nın kocası olan Giles, uzun yıllardır Salem Kasabasında yaşayan ve Sansasyonel partiler veren Bridget Bishotl ve zaten aklı yerinde olmayan ve cadı suçlamasını seve seve kabul eden Abegail Hobes’ta tutuklandılar. Nisan ayında mahkeme, bu aklı bozuk kadının suçlamalarına dayanarak kasabadan 9 kişiyi daha tutukladı. (Çok yaşlı bir adam olan Nenemiah, kendi anne ve babası, Birdget’in oğlu ve karısı, Rebbeca’nın diğer kardeşi Mary Esty, Zenci bir köle, Sarah Wilds ve Zengin bir tüccarın karısı olan Lina English). Artık mahkemeye sanık olarak sadece Salem Kasabasındakiler değil komşu kasabadakiler bile çağrılır hale gelmişti olaylar. Sanıklar sürekli iddiaları reddediyor, kızlar ise ısrarla nöbet ve çığlık krizleri ile birlikte onları suçlamaya devam ediyorlardı. Yeni sanıklardan ise sadece Nenemiah’ın bir cadı olmadığını açıkladılar. Bu hesaplarına göre onlar; yaşlı, savunmasız ve suçsuz insanları suçlamayacak kadar masum ve acı çeken zavallı kızlardı. Diğerleri ise tutuklandılar. Olaylar çok kısa süre içinde gelişiyordu. Nisan ayının sonuna gelindiğinde ise 6 cadı daha tutuklandı. Artık sanıklar ve hikayeleri o kadar çok artmıştı ki herkes olayın başlangını bile unutmaya başlıyordu nerdeyse. Bu hikayeler içinde en ilginç olanlardan birisi ise şöyle gelişmişti: Maine’de oturan George Burroughs tutuklandı ve mahkemeye çıkarıldı. Eski zamanlarda Salem Kasabasında bir süre papazlık yapmış bir adamdı ve o dönemde kasaba sakinlerinin bir kısmı ile tabiki özellikle Ann Jr. annesi ile pek geçinememişti ve bu da intikam için oldukça iyi bir yoldu. Onu ilk suçlayan Ann Jr., bir papazın kendisine imzalaması için defteri getirdiğini ve adının ise Burroughs olduğunu söylediğini, bundan önce ise bir çok insanı kurban ettiğini artık kendisinin cadı’dan bile üstün mertebede şeytana çok yakın bir varlık olduğunu anlattı. Senaryo birbirine çok iyi bağlanıyordu. Herkes Tituba’nın bahsettiği siyah cübbeli adamın bu olduğuna emin olmuştu. Mahkeme cadı grubunun efendisini, şeytanın uşağını yakalamış olmakla müthiş bir gurur duymaya başladı ve tutuklanmalar son hızıyla devam etti. 1692 yılı Mayıs ayının sonu geldiğinde küçük kızların suçlamaları yüzünden hapiste ve sorguda olmak üzere nerdeyse 95-100 kişi kadar tutuklanmıştı. Bazı yasal zorunluluklardan dolayı bu suçlular bir üst mahkemeye çıkana kadar beklemek zorundaydılar. Massachusetts’den yetkili bir yargıç gelince asıl davalar Haziran ayını buldu. Davası ilk sonuçlanan Bridget Bisholt oldu iki gün sonrada asıldı. Bu arada Yargıçlardan birisi kızların mahkeme sırasında gördükleri hayaletlerin yeterli delil oluşturmayacağını ve davaların düşmesi gerektiğini savunarak mahkeme heyetinden ayrıldı. Tabiki onun bu hareketi cadılıkla suçlanmasına sebep oldu. Masum kızlar önlerinde hiçbir engel tanımıyorlardı. Bu hayalet görme olayları mahkeme heyetince de çeşitli uzun tartışmalara konu oldu ve sonuç olarak bunların tam bir delil teşkil edilemeyeciğine karar verildi ve başka güvenilir yollar aramaya başladılar. Cadıları kızlara dokundurmaya karar verdiler ve bu da diğerinden farklı değildi. Kızlar acı dolu çığlıklarla nöbetler geçirmeye devam ettiler ve sonuçta 20 Hazirana gelindiğinde 6 kişinin daha asılmasına karar verilmişti bile. Bu arada mahkeme sırasında ilginç bir lanet olayıda oldu. Mahkeme başladığından beri cadı avcısı olarak bulunan Peder Noyes Sarah Good’u itiraf etmeye zorluyordu. Fakat Sarah kendisine “Ben senin bir büyücü olduğundan daha fazla cadı değilim. Eğer sen şimdi canımı alırsan, bir gün Yüce Tanrı sana içmen için bolca kan verecek” diye haykırdı. Peder Noyes olaylardan yaklaşık 25 yıl sonra büyük bir iç kanama geçirdi ve öldü Kızlar artık kasaba içinde erişilmez bir güce sahip olmuşlardı. Bu arada komşu kasabadaki cadıları tanımadıkları için isimlerini bilmiyorlar ve oradaki halktan bazılarını çağırıp dokunma testi yapıyorlardı. Bu arada bazı sanıklarda kendilerini idamdan kurtarabilmek için başkalarının isimlerini veriyor beni olaya bu zorladı, bana şöyle yapmamı söyledi gibi yalanlarla davayı dallandırıp budaklandırıyorlardı. Komşu kasabadan bir yargıç ve eski bir valinin oğlunu suçladılar, işin en ilginci ise aynı kasabadan iki köpekte bu suçlamalardan nasibini aldı. Yüzlerce insan yargılandı bir o kadarı dokunma testinden geçti. Ağustos ayına gelindiğinde 4 kişi daha darağacında sallandı. Peder Burroughs ise tam asılmadan önce yüksek sesle dua ederek izleyenler ve halkın arasında söylentilere neden oldu. Çünkü o zamanki inanışlara göre Şeytan ya da onun uşakları dua edemezlerdi. Ancak kızların bastırılamaz hırsları sayesinde o da asılmaktan kurtulamadı ve hristiyan adetlerine göre gömülmeyi haketmediği için bir tepe üzerindeki sığ ve küçük mezara diğerlerinin yanına gömüldü. Eylül ayında ise aynı tepedeki mezarlara 8 kişi daha gönderildi. Yargılama sırasında suçlamaları asla kabul etmeyen zengin ve varlıklı Giles Corey, dava sonucunda mal varlığına el konulacağını biliyordu. Bunun olmasını istemediği için davaya bakan mahkemeyi tanımadığını söyledi. Böylece mahkeme dayava bakamayacağı gibi mal varlığınıda korumuş olacaktı. Ancak Mahkemenin buna tepkisi hiçte Corey’in beklediği gibi olmadı. Salem meydanında halka açık bir yerde Corey yere zincirlendi ve üzerinde büyük bir tahta plaka konuldu. Bu plakanın üstü çok ağır bir taş yığını ile kapatıldı. Corey ezilmeye başlamıştı ancak yinede itiraf etmiyordu suçunu ve üstüne üstlük daha fazla taş koymaları için onlara bağırıyordu. Bir ara fazla basınçtan dili bile dışarıya fırlamıştı. Daha fazla taş konulduğu zaman Corey dayanamadı ve öldü. Daha sonra olaya bir açıklık küçük Ann’iden geldi. Corey Şeytanın defterini imzalarken asılarak ölmeyeceğine dair Şeytandan garanti almıştı. O dönemde kimse tarafından tam olarak bilinmese bile bunlar son idamlardı. Kızların suçlamaları tam bir histeri krizi durumuna ulaşmıştı ve en sonunda Mahkeme Heyeti Başkanı Phips’in karısını bile cadılıkla suçladılar. Bunun sonrasında 29 Ekim tarihinde Phisp mahkemeyi dağıttı, fakat hapishaneler cadılarla doluydu. İşlemlerin bitirilmesi için umumi mahkemeler görevlendirildi, artık davalara Salem’de değil her cadının kendi yaşadığı kasabada bakılıyordu. Olayların sonuna doğru kızların gördüğü hayaletler mahkemece delil olarak kabul edilmeyince suçlamaların büyük bir kısmı düşmüş oldu. En son davaya ise Mayıs 1693 yılında bakıldı ve kalan diğer tüm sanıklar suçsuz bulundu. Böylece kabus artık sona eriyordu. Aslında olayların başlamasına sebep olduğuna inanılan Tituba serbest bırakıldı ve mahkeme masraflarının karşılanabilmesi için bir köle tacirine satıldı. (Mahkemeye Özel Not: O dönemlerde sanıkların çoğu suçlamaları inkar ettikleri için tutukluluk süreleri ve davaları uzun sürmüştü ve tabiki işkence gördükleride katılırsa ortaya çıkan tüm masraflar sanıklara ödettirildi.) O dönemlerde yaşanan olaylar bu güne kadar video film piyasalarında bulunan bir çok filme konu olmuştur ve hala Salem kasabasına bir çok turist çekiyor. Cadıların gömüldükleri o sığ mezarların bulunduğu tepe aslında çoktan yüksek binalarla kaplanmış durumda ama söylentilere göre hala asılanların hayaletleri ortalıklarda ……………….. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest esmanur Yanıtlama zamanı: Şubat 11, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 11, 2007 eline saglik guzel olmus.... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
hexagram Yanıtlama zamanı: Mayıs 14, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 14, 2007 Tarihte ilk olarak eski Roma’da karşımıza çıkan cadıları Ortaçağ boyunca ve yakın tarihe kadar Avrupa’nın her ülkesinde ve yakın bir döneme kadar da Güney Afrika’da bulmak mümkün. 430′lu yıllarda büyü, iyi veya kötü bir özellik taşıyıp taşımamasına bakılmaksızın şeytanla yapılmış bir anlaşmanın sonucu olarak kabul edildi; oysa eski Roma’da sadece kötü büyüler bir yargı suçu sayılıyordu. Büyünün suç sayılmaya başlaması ile cadı avcılığının temelleri de atılmış oluyordu. Teolog B.von Worms (965-1025) cadıların şeytanla işbirliğine girdiğini ve Hıristiyanlığa karşı savaşan kafirler olduğunu açıkladı. Bu, özel olarak kadınları ifade etmemesine rağmen kadınların maruz kaldıkları bir suçlamaydı. Yasal olarak ilk cadı yargılanması 1204 yıllında gerçekleşti. 1080 yılında Papa Gregor VII yaşanan büyük bir doğa felaketinin ardından yaptığı açıklamada bu olayın tanrının bir cezası olduğunu, ölmüş olan suçsuz kurbanların intikamı sonucu geliştiğini ve sadece bu öfkenin giderek artacağını ifade etmesinden sonra 1115 yıllında otuz kadın aynı günde yakılmıştır. 1585 yılında Trier’de o kadar çok kadın cadılık suçlaması ile yakılmıştı ki, iki köyde sadece iki kadın kalabildi. 1630 yılında ise Würzburg Bischof’u 1200 kadın ve erkeğin yakılmasına neden oldu. Toplu halde cadıların yakılması veya linç edilmesi olaylarının benzerlerini tarihde sıkça görmek mümkündür. Bu sayı bazen bir kaç ay içinde 250′den fazla kurbanı kapsamaktaydı. Bazı tek olaylarda sayı 500′ü bile buluyordu. Bu dönemde cadı olarak yakılan, tarihe geçen ünlü kadınlardan Jeand’Arc kendi geleceğini saplamak isteyen diğer kadınların kaderini paylaşacak ve cadılık suçlaması ile 1430 yılında 30 yaşında iken yakılacaktı, tıpkı Agner Bernauer gibi. Kadın figürü Hırıstiyanlık’ta şeytanın pek çok özelliğini içinde taşır, aynı özellikleri Islam ve Hinduzim’de de görmek mümkündür. Ayrıca cinsler arasındaki ayrım nedeni ile de kadınlar belirgin olarak cadılık suçlaması ile karşılalıyorlar. Cadı olarak yargılanan kadınların büyük bir kısmı yaşlı, dul kadınlardır. Yaşlı kadınlar erkek kontrolü altında yaşama dönemlerini geçirmiş, rahat hareket eden kadınlardı. Dul kadınları ise denetleyecek erkekler yoktu. Bu kadınlar ebelik, çocuk ve hastabakımı ile ilgileniyorlardı. Bu nedenle diğer kadınlar üzerinde belli etki kazanıyorlardı. Bütün bu özellikleri onları yeterince tehlikeli bir duruma getirmeye yetiyordu. 15. yy’da Papa cadıların gece uçtuğunu söylediği için, gece sokakta yalnız yürüyen yaşlı kadınlar şeytanın toplantısına gitmekle suçlanabiliniyordu. Kadınların süpürge ile uçtukları idda edilen bu yıllarda Leonardo de Vinci ilk uçak modelini çiziyor ama uçma denemesi başarısızlıkla sonuçlanıyordu. 14. yüzyılın sonlarına doğru Avrupa’da cadı sözcüğünün anlamı epeyce değişti. O sırada Avrupa, nüfusunun dörtte birinin ölümüne neden olan korkunç kara ölümün (Veba) sarsıntısı içindeydi; kutsal kitapta (Tevrat-Incil) sözü edilen kıyamet gününün yaklaştığı kanısındaydı. Yoksullar kilise ve soyluların baskısından kurtularak, Hırıstiyanlıkla ile daha eski gelenekleri kaynaştıracak yeni topluluklar oluşturmaya çalışıyorlardı. Devletlerin ve kiliselerin bu olaylara karşı tepkisi acımasız oldu. Kendilerine karşı gelen ya da farklı düşüneneleri - kafir- yakalıyarak işkence ile öldürdüler. Cadılar tüm kafirlerle birlikte kilisenin baş düşmanları ilan edildiler. Bunları ortadan kaldırmak için, Engizisyon adı verilen kiliseye bağlı mahkemeler kuruldu. Dönemin din adamları cadıların işledikleri ileri sürülen suçları içeren korkunç bir liste hazırladılar. Bu listede cadıların, şeytanla iş birliği yaparak ruhlarını satmakla doğaüstü güçler kazandıkları; şeytanın törenlerine katılmak için geceleri süpürgelerine binip uçtukları, hayvanlarla ilişki gerçekleştirdiği; Cumartesi günleri yemekli toplantılar düzenledikleri, çocukları şeytanın buyruğu ile çiğ çiğ yedikleri gibi akıl almaz suçlamalar yer alıyordu. Kiliselerde cadı ve kafirlere karşı toplatıların yapıldığı bu dönemde Yahudilere karşı da aynı amaçla toplantılar yapılıyordu. Cadıların Cumartesileri -Yahudilerin kutsal gününde- yaptıkları idda edilen toplantıları, onların su kuyularını Yahudilerle birlikte cüzzam virusu ile zehirledikleri iddaları, Yahudi ve cadı adının birlikte anılmasını, Yahudi düşmanlığının kökenini de göstermektedir. Roma Katolik Kilisesi cadılık ve onların cezalandırılması fikrini sömürgecilikle birlikte dünyanın geniş bir bölgesine kendisi ile birlikte götürdü. 17. yy’da Ingiltere’de Oliver Crowell, Matthew Hopkıns adında bir generali cadıları yakmakla görevlendirdi. Cadı avcılığı 18. yüzyılın ortalarına kadar Iskoçya’da sürdü. ABD’de 1692′de Massachussetts eyaletindeki Salem’de birçok kişi cadılıkla suçlanarak yargılandı ve asıldı. 1996 yılında Güney Afrika’da 300 insan cadılık suçlamasıyla yerel mahkemelerde yargılanıp öldürüldü; Nelson Mandela buradan kaçan insanlar için Pietersburg’da mülteci kampı oluşturdu. Batı Afrika ülkelerinde meydana gelen tetanos salgını üzerine çocuk ölümlerinin yükselmesinden sonra hükümet radyodan yaptığı açıklamada ölümlerden cadıları sorumlu tuttu, ardından pek çok yaşlı kadın cadılık suçlaması ile öldürüldü. Fransız devrimcisi J. Michhelt (1789- 1874) cadıları halkın doktorları olarak niteliyor ve onların feodalizmin bir kurbanı olduğunu belirtiyordu. Etnolog Malinowski cadıların yakılması olayının toplumların kriz dönemlerinin bir sonucu olduğunu belirtiyor. Alıntıdır -------------------- aklıma geldikçe üzülürüm çoğu masum olan bu insanları katlettikleri için -------------------- http://www.gnoxis.com/forum/showthread.php?t=5840 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
kirke Yanıtlama zamanı: Haziran 16, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 16, 2007 cadı avları anatanrıça tapımına, dolayısıyla toplumdaki kadın egemen alanlara erkek egemen tanrılı dinleri iman edenlerin toplu bir saldırısı olarak da kabul ediliyor. (bknz: feminist araştırmalar, dinler tarihi) baba tanrı inanışı, dualizmi küfür kabul eder ve kadınsılıkla ilişkilendirilen herşeyi şeytani görürken, pagan inanışlarının merkezindeki en önemli figürlerden olan doğa tanrısı pan'ı, şeytan imgesine dönüştürür. (çünkü pan neşenin zevklerin ve eğlencenin tanrısıdır) tanrıça inanışı şeytan'a tapmayla, tanrıça tapımı da satanizmle özdeşleştirilir. pagan kültlerinde önemli bir yer tutan elma, incil'de günah nesnesine dönüşür. havva adem'i cennetten attırır (çünkü günahkardır) pagan bilgelik sembolü yılan, şeytanın uşağıdır. sinsidir kötüdür! wicca'nın 12+1 kutsalı, hristiyanlığın uğursuz rakamı olur. bu noktada baba tanrılı dinlere iman edenler kadını şeytanın potansiyel işbirlikçisi olarak kabul ederler. tek tanrılı dinlerin tümünde kadının günaha daha yakın olarak kabul edilmesinin altındaki en önemli nedenlerden biri de budur. doğa tanrısı pan'ın şeytan ilan edilmesiyle, her kadının içinde tanrıça barındırdığı inancı da, kadının şeytani bir varlığa dönüşmesi süreciyle paralel gelişmiştir. çünkü bu kadınlar, yani tanrıça takipçileri cinsel zevkleri tek tanrılı dinlere iman edenlerin aksine kötü ve karanlık bulmazlar, aşkı ve dolayısıyla tensel zevkleri tüm keyifli şeyler gibi tanrıça-tanrı'nın lutfu kabul ederler. bu yüzden de cinsel zevkleri yasaklayan tek tanrılı dinlerin öncelikli hedefi haline gelirler. tanrıça tapımında kesin günahlar ve dogmalar yoktur. bu da insanınn yasamı sırasında (bedelini ödemek kaydıyla) istediğini yapma özgürlüğü verir. oysa tek tanrılı dinlerde dogmalar olmazsa olmazlardandır. cinsellik sadece üremek için meşru bir eylemdir ve bunun aksini söyleyenler şeytanla işbirliği halindedir. kadın tanrıça tapımının merkezini oluşturur ve her kadın bir mistik kaynak olarak görülürken, tek tanrılı dinlerde kadının evinin uysal hizmet unsuru olmak zorunda ve erkeğin hayatını kolaylaştırmakla yükümlüdür. bunun aksini söyleyen kadın da ya cadıdır yada cadaloz! dolasıyla cadı avları aslında çok sayıda erkeğin hatta çocuğun ve hayvanın bile katledilmesiyle sonuçlandırılsa da kadınlara yönelik bir kitle katliamıdır. bu kitle histerisinde sadece çirkin ve örneğin et beni olan kadınlar, keçi veya kedi besleyen kadınlar, biraraya gelip bazı çalışmalar yapan kadınlar, dedikoducu kadınlar vs vs vs kadınlar katledilmiştir. oysa tanrıçalara tapan bu kadınların inanışında şeytan yoktur bile! şeytan tek tanrılı-baba tanrılı dinlerin ürettiği bir olgudur. dolayısıyla o dönemin gerçek cadıları (geleneksel wicca) şeytana inanmadıkları için ona ibadet falan etmezlerdi. evet popüler anlamda cadı korkunç insanlara belaler getiren çocukları öldüren bir figür olarak görünür ama tarihi her zaman kazananların yazdığını da unutmamak gerekir! Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest AnunnaKi Yanıtlama zamanı: Haziran 16, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 16, 2007 kadını cadı oolarak görüyorlardı demek:D:D:Dpekte haksız sayılmazlar gibi hehehehe:D Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
hexagram Yanıtlama zamanı: Haziran 16, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 16, 2007 hala üzülmekteyim bu olaylara :( Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
kirke Yanıtlama zamanı: Haziran 16, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 16, 2007 hexagram sizden bir ricam olacak! geleneksel wicca/witcraft da mistik cağrı kavramı var mıdır? varsa biraz ayrıntı lütfen. şimdiden teşekkürler Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Şaman Yanıtlama zamanı: Haziran 17, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 17, 2007 hexagram sizden bir ricam olacak! geleneksel wicca/witcraft da mistik cağrı kavramı var mıdır? varsa biraz ayrıntı lütfen. şimdiden teşekkürler ne anlamda mistik çağrı?cadıların çağırım ritüellerinde temelde şu çağırımlar vardır Tanrısal çağırım(belirli bir tanrı seçilir pagan cadılarda ve onun gücü davet edilir.Tek tanrılı dinlerin ortaya çıkışından sonra müslüman ve yahudiler tanrının sıfatlarının gücünü çağırmışlardır hristiyanlar ise azizlerin ve azizelerin gücünü,meleklerin gücünü) Elemental çağırım(bunu hangi dinde olursa olsun tüm cadılar yapar.Elementlerin gücü çağrılır bedene toplanır vs.) Ruhani çağırım(bunda doğa ruhları çağrılır cinlerle karıştırmayın.Bu biraz daha şaman tekniiğine benzer.Doğa ruhşarından birisi çağrılır ondan yardım istenir yol göstermesi ona bilgileri öğretmesi istenir) bu ritüellerin türkçeleri bende var ama arkadaşların biraz emek vermesini istiyorum(cadı adayları için) işte ritüellerin ingilizceleri INVOKING DEITIES Perform STEP ONE & STEP TWO. Place some deity incense on your burner and chant the following for about ten minutes: " (Deity's Name) come forth, I call you. (Deity's Name) hear me. Come forth this night, arise to this your altar. I call you." Light the white candle and say, "This is my offering to you (Deity's name). Come forth oh great one." Take your athame and point it at the mirror and say, " Let this tool be your entrance into this world. Come through (Deity's name), hear me." Place the burner with the deity incense in front of the mirror while saying, "May no harm come to me or anyone as you travel in this world. Come through, come through, come through. (Deity's name) arise." Close your eyes, raise your arms up and say, " (Deity's name) are you with me?" Wait for a few minutes until you get a sign. ( This can be an actual voice, a bump on the wall, a breeze, or anything out of the ordinary.) If you do not get a sign, Repeat: "(Deity's name) are you with me?" up to a total of seven times. If still no sign, say, " (Deity's name) I release you back to your world. May you do no harm to me or anyone on your way. So mote it be. If you do get a sign: Open your eyes and say, " Deity's name) I welcome you to this world. I honor you." If the deity is before you ( though rare, it does happen), be blessed! Do not fear this. If nothing is standing there, but you have gotten a sign, just keep going. Sometimes the deity will talk, cause bumps, or what have you. Just keep going. Tell the deity why you have called it (be sure to use it's name as you address it), such as, ' I need you Pan to accept me as one of your own.', ' I need you Hecate to bring wrath upon my neighbour, (explain why), ' I need to know if Scott is true to his word', etc. Or you may continue with a Sabbat, moon rite spell, etc., to make your magick even more powerful. At this point , it is safe to assume the deity has heard you. Say, " (Deity's name) I release you back to your world, may you do no harm on you way to me or anyone else. So mote it be" Perform STEP THREE. INVOKING SPIRITS Perform STEP ONE & STEP TWO. Light your spirit incense while saying, " Spirits of the astral world, open the gates. Come forth." Chant for about 10 minutes, "Come forth spirits of the astral world." LIght the white candle (not the altar candle) while saying, " Spirits thee I invoke, hear me on this night." Take your athame and point it at the mirror while saying, " Use this tool oh spirits. Open the gate and come through. Hear me." Take your burner with spirit incense burning, place it in front of the mirror while saying, "Come forth spirits, I call you." Look deep into the mirror directly into your eyes. Wait for the mirror to turn black, then say, " Use this gate oh spirits. Come forth, I invoke you." Close your eyes and say, " Spirits are you here?" Wait 5 minutes for the sign. If no sign comes, say, "I release you spirits of the other side. May you harm no one on your way. Return to where you came from. So mote it be." Perform STEP THREE. If you get the sign, say, " Welcome great spirits, I honor you." Tell the spirits what it is you are after or why you have called them then say( You can even ask their names, you may get a verbal response.) " I release you spirits of the other side, may you harm no one on your way. Return where you came from. So mote it be." Perform STEP THREE. INVOKING ELEMENTALS (Earth Energies) Perform STEP ONE & STEP TWO. Light the elemental incense and say, "Earth, Air, Fire , Water, gather here in front of me." Light the white candle ( not the altar candle) and say, "I summon you from all the corners of the earth. Arise earth, arise air, arise fire, arise water." Place your hands in the form of the upside down triangle. (This is called the earth form) While visualizing the triangle glowing brown say, " Earth hear me, come forth." While visualizing the triangle glowing white say, " Air hear me, come forth." While visualizing the triangle glowing red say, " Fire hear me, Come forth." While visualizing the triangle glowing blue say, " Water hear me, come forth." Hum for about 5 minutes. State why you have summoned these energies. Perform STEP THREE. There is no sign from this invocation because it involves earth energies, not an entity of any type. These energies are very powerful for use with any purpose. If other invocations scare you, you are safe to use this one, due to no manifestations at all. Creating and Projecting Thought Forms Thought forms are spirits you create for the purpose you choose. Thought forms are very powerful and potent when done correctly. Many people use them without even knowing it. If someone is angry with you in a way that they send thought forms out against you, those thought forms can often work, bringing you bad fortune. The same can be done with love, fear, or most other emotions. Thought forms can also be used to project something or an area , even to help you pass a test. There is no end to the uses of these little creatures. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
kirke Yanıtlama zamanı: Haziran 17, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 17, 2007 iyi niyetli cevabınız için teşekkürler ancak sorum tam olarak bu değildi. asya yada afrika şamanik kültlerinde bir mistik çağrı kavramından bahsedilir. şaman olacak kişiye belli rüyalar, belli hastalıklar yada farklı bedensel/zihinsel durumlarla göksel/yersel varlıkların çağrı yaptığına inanılır. yani benim bahsettiğim şey insanın varlıkları çağırması değil varlıkların kişiyi daveti (kendini bu dine adamaya yönelik daveti) anlamındaydı. şamanik mistik çağrıda şaman olacak kişi, mistik varlıklar tarafından çağrılır. benim sorduğum wicca'da bu tür bir çağrı var mıydı? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
hexagram Yanıtlama zamanı: Haziran 17, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 17, 2007 açıkçası bu konu hakkında bilgim yok ama bir şey mümkünse,ne dinde olursa olursa olsun mümkündür ve paganizm deneyim tabanlı bir dindir.Deneyim yaşarsın ve inançlarını kendin oluşturusun.Böyle bir şeyi biri mümkün kılmışsa başkası da yapabilir anlamına gelir.Paganizm içinde böyle bir şeyin yer alıp almadığını da bilmiyorum... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Şaman Yanıtlama zamanı: Haziran 27, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 27, 2007 iyi niyetli cevabınız için teşekkürler ancak sorum tam olarak bu değildi. asya yada afrika şamanik kültlerinde bir mistik çağrı kavramından bahsedilir. şaman olacak kişiye belli rüyalar, belli hastalıklar yada farklı bedensel/zihinsel durumlarla göksel/yersel varlıkların çağrı yaptığına inanılır. yani benim bahsettiğim şey insanın varlıkları çağırması değil varlıkların kişiyi daveti (kendini bu dine adamaya yönelik daveti) anlamındaydı. şamanik mistik çağrıda şaman olacak kişi, mistik varlıklar tarafından çağrılır. benim sorduğum wicca'da bu tür bir çağrı var mıydı? hmm seçim aşamasından bahsediyorsun cadılıkta mistik çağrı rüyalar anlamında olmaz ama doğal cadılar kendindeki gücü fark ederler kehanet sezgi isteklerin telepatik olarak yerine gelmesi vs Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
tkmelancholy Yanıtlama zamanı: Temmuz 12, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 12, 2007 ya sacma olabilir ama cahilliğimi mazur görün..cadılık dediğimiz sey yani doğustan mı gelir yoksa yeterli eğitim alındıktan sonra herkes cadı olabilir mi? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
doors Yanıtlama zamanı: Temmuz 12, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 12, 2007 ya sacma olabilir ama cahilliğimi mazur görün..cadılık dediğimiz sey yani doğustan mı gelir yoksa yeterli eğitim alındıktan sonra herkes cadı olabilir mi? Doğuştan cadıık yada doğuştan herhangi bir sıfat yakıştırması yapmak gibi seyler biraz mantıksız. Her insan birtakım güçlerle doğar. Bu zaten insanın doğasında olan birşeydir. Önemli olan seçtiğin yaşam biçimi ve kendinde olan güçlerin farkına vardığın bunları görmezden gelmeyi bıraktığın zamandır. Ama düşündüğünüz zaman annesi yada babası cadı olan bir çocuğun , anne karnından doğumuna ,daha sonrada ergenliğine kadar büyüdüğü çevre onun hayata bakış açısında ve bilgilerinde diğer kişilere oranla biraz daha farklılık yaratacaktır. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
tkmelancholy Yanıtlama zamanı: Temmuz 12, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 12, 2007 cok tesekkür ederim gercekten de cok iyi acıkladınız. içinde varolan güçleri en doğru en faydalı sekilde nasıl ortaya cıkarabilir insan..ben bu konuda cok bocalıyorum..yapmak istediğim seydoğanın enerjisinin kendi düşüncelerimin gücünü iyi bir sekilde kavrayıp faydalı işlerde kullanmak.. bunu yapabilmem için neler önerirsiniz.bu konuda sanırım gercekten epey bilgisizim cünkü. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
hexagram Yanıtlama zamanı: Temmuz 12, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 12, 2007 cadılık dersi 1 ile başlayabilirsiniz ve tabi ki diğer cadılık veya wiccalık ile ilgili yazıları okuyabilirsiniz önce iyi bir bilgi edinmek gerekir... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Şaman Yanıtlama zamanı: Temmuz 13, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 13, 2007 ya sacma olabilir ama cahilliğimi mazur görün..cadılık dediğimiz sey yani doğustan mı gelir yoksa yeterli eğitim alındıktan sonra herkes cadı olabilir mi? Herkeste az yada çok oranda bir maji gücü vardır.Ama bu güç hamdır ve çalışmalarla pişirilmesi yoğurulması gerekir.Yalnız işin içinde birde doğal cadılar var ki bunlar diğer insanlara göre doğuştan getirdiği güçleri çok daha yüksek olan insanlardır bunlarda zaten çok nadirdir. Eliphas Levi*'ye göre maji çalışmalarla elde edilebilecek bir güçtür çalışmadan elde edilmesi çok zordur.Majisyenlik belirli çalışmaların disiplinli bir şekilde yapılmasıyla gerçekleşir.Majisyenliğe adım atmış kişi her türlü günlük aylık yıllık ritüellerini,meditasyon ve konsantrasyon çalışmalarını,enerji aktarımı çalışmalarını vs disiplinli ve programlı bir şekilde yapmalıdır *:eliphas levi dünyada tanınmış en iyi kabalist büyücülerdendir Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
tkmelancholy Yanıtlama zamanı: Temmuz 13, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 13, 2007 gercekten cok tesekkür ederim.. ilk adımı doğru yerde attığıma emin olduğuma göre daha cok arastırmaya ve yeni kitaplar almaya baslasam iyi olacak..tesekkürler:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
doors Yanıtlama zamanı: Temmuz 17, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 17, 2007 iyi niyetli cevabınız için teşekkürler ancak sorum tam olarak bu değildi. asya yada afrika şamanik kültlerinde bir mistik çağrı kavramından bahsedilir. şaman olacak kişiye belli rüyalar, belli hastalıklar yada farklı bedensel/zihinsel durumlarla göksel/yersel varlıkların çağrı yaptığına inanılır. yani benim bahsettiğim şey insanın varlıkları çağırması değil varlıkların kişiyi daveti (kendini bu dine adamaya yönelik daveti) anlamındaydı. şamanik mistik çağrıda şaman olacak kişi, mistik varlıklar tarafından çağrılır. benim sorduğum wicca'da bu tür bir çağrı var mıydı? Vika da bu tür bir çağrı varmıdır yokmudur bunu kesin olarak söylemek mümkün değildir. Ama bu inancın içerisinde olup haberci ruyaları yada davetkar ruyaları olan insanların sayısıda diğer inanışlara mensup insanların sayısı ile aynı orandadır. Bu neye inandığınıza değil,ne olduğunuza,kim olduğunuza bağlı gelişen bir olaydır. -------------------- gercekten cok tesekkür ederim.. ilk adımı doğru yerde attığıma emin olduğuma göre daha cok arastırmaya ve yeni kitaplar almaya baslasam iyi olacak..tesekkürler:) Eğer bu konu ile yakından ilgilenmek istiyorsanız,öncelikle araştırdığınız inancın ne olduğuna , tarihine bakarak başlamanız gerektiğine inanıyorum.Bu zaten aklınızdaki bir çok sorunun kesin cevabını almanıza,kendi hayatınızdan örneklendirmelerle çok daha iyi anlamanıza yardımcı olacaktır.Uygulamadan önce , ne olduguna ilişkin araştırma yapmak daha sağlıklı bir sonuç elde etmenizi sağlar. Eğer birazda kitap okumayı seviyorsanız,size sıkıtı vermeden:blink: paganizm ile en geniş açıklamayı, Avalon'un Sisleri adlı kitapta bulabilirsiniz.Kitap biraz kalın,o yüzden filminide izlemeyi tercih edebilirsiniz.Ama okurken alacağınız hazzı,filmle kıyaslayamazsınız bile. Druidlerle ilgili bilgi edinmek içinde,Kral Arthur ve Merlin size yardımcı olabilir. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Şaman Yanıtlama zamanı: Temmuz 17, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 17, 2007 kitap önerisi isterseniz geçen gün kitapçıda bir kitap gözüme çarptı casandra eason die birşeydi yazarın adı kitabın adı da her kadın cadıdır(özür dilerim isimleri tam aklıma gelmiyor ama bu şekilde bakıncada bulabilirsiniz) içinde cadılıkla ilgili baya bilgi var cadının mutfağı ve cadının bahçesini de muhakkak okuyun. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
doors Yanıtlama zamanı: Temmuz 17, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 17, 2007 Canım cadının bahçesi,cadının mutfağı,büyücülük kılavuzu gerçekten önerilebilecek en iyi türkçe kaynaklar.Zaten hemen hemen başka türkçe kaynak da yok gibi.Ama yeni araştırmaya başlayan biri için orada yazan terimler ve uygulamalar biraz karışık gelebilir diye düşündüm. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Şaman Yanıtlama zamanı: Temmuz 17, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 17, 2007 biliyorum doors bende dün yeni gördüm cadının bahçesi kitabının arkasına sözlük eklemişler süper olmuş Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
tkmelancholy Yanıtlama zamanı: Temmuz 17, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 17, 2007 önerdiğiniz kitapları mutlaka edineceğim ilginiz için gercekten tesekkür ederim.. kitap okumaya bayılırım zaten:) bu kitapları her kitapçı bulabilirim öyel değil mi? -------------------- * her kitapçıda bulabilirim öyle değil mi? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.