Dolunay Oluşturma zamanı: Mayıs 31, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Mayıs 31, 2007 Bir Sefilenin Hasbihalinden Ne idim ben, ne tabii bir kız Belki sahrada rebii bir kız En büyük zevkim, ümidim, neşem Kırda seyran idi, her gün, her dem Düşünürken o büyük sahrada Beni halk eyleyeni tenhada Duruyorken hareketsiz, sessiz Yere inmiş göğe benzerdi deniz Aksi tekbir ile dolmuş dereler Secde eylerdi bütün mescereler Şebi mehtap doğar aynı şafak Her taraf nura olur müstağrak Akıyormuş gibi her suda hayat Yüzüyormuş gibi hep mahlukat Uçacakmış gibi eflake zemin Halden, mazi ile atiden emin Mutmain şevk ile soldan, sağdan Bir sataretle inerdim dağdan. İçimde Sen Nihal'e Yine gece, yine hüzün Ve yine içimde sen Ve yine biliyor musun? İçimde sen olunca hüzün de güzel... İstanbul Düşman İstilası Altında İken Çamlıca’da Hey Çamlıca mehtâbı ne olmuş sana öyle?.. Küskün duruyorsun. Bir şey kuruyorsun. Seyrinle ıyan et bana, ilhâm ile söyle: Aksetmede âlâm-ı vatandan mı bu halet?.. Anlat; bu tahavvül neye etmekte delâlet. Vaktiyle ederken bu havâliyi zılâlin Bir sâha-i nilî. Ey neyyir-i leylî, Matem döküyor arza bugün bedr ü hilâlin Bir şeb ki, zîrinde küsûfun, Seyrangehi olmakda tuyûfun. Mâzîden esip gelmede bir nevha-i vâveyl.. Bir âh-ı müebbed. Hangi güneşin mâtemidir zulmetin ey leyl, Ey şi’r-i muakkad Yıldızlar olur bence meâlin gibi nâ-yab Atîde görünmezse o mâzideki mehtâb Olmazdı sabahın da yarın gülmeye meyli Pîşinde bu dîdar-ı mahûfun. Kartallara baktım düşüyorlar yere bi-ta’b; Oldum sanıyordum Melekü’l Mevt ile hem-hâb Makber Eyvah ne yer ne yar kaldı Gönlüm dolu ah u zar kaldı Şimdi buradaydı gitti elden Gitti ebede gelip ezelden Ben gittim o haksar kaldı Bir köşede tarumar kaldı Baki o enisi dilden eyvah Beyrutta bir mezar kaldı Bildir bana nerde nerde Ya Rab Kim attı beni bu derde YA Rab Nerde arayayım o dil rübayı Kimden sorayım bi-nevayı Derler ki unut o aşnayı Gitti tutarak reh-i bekayı Sığsın mı hayale bu hakikat Görsün mü gözüm bu macerayı? Sür'atle nasıl da değişti halim Almaz bunu havsalam hayalim. Çık Fatıma! lahteden kıyam et Yanımdaki haline devam et Ketn etme bu razı şöyle bir söz Ben isterim ah öyle bir söz Güller gibi meyl-i ibtisam et Dağı dile çare bul meram et Bir tatlı bakışla bir gülüşle Eyyamı hayatımı temam et Makber mi nedir şu gördüğüm yer Ya böyle reva mı ey cay-ı dilber Şair-i Azam Mevki Viyana Bir darbe-i ma'kus ile düşmüş o yana Hep tersine dönmüştür onun giydigi şeyler Hem bid-defaat! Onlarla yatip kalkar imiş kendisi söyler Vaktiyle bütün Pul'da yapilmişsa da heyhat! Cümlesi solmuş. Vaktiyle siyah, şimdi fakat yemyeşil olmuş Bir paltosu vardir. Tek gözlügü vardir, geceler kandilidir o. Ya rab ne hayat! Cepler delik az çok Lakin ne zarar var ki delikten düşecek yok. Bir korkusu vardir Meyhanelerin saat-i tatili pek erken... Bir kirli paçavrayla gezer Mendilidir o. Lastikleri bir başkasinindir ki yürürken Durmaz ayagindan çikar ekser... Serpuşu ne festir, ne külahtir, ne sariktir Kalpak da degildir Bir şapka mi, haşa. O onun kendine mahsus Bir başka şekildir. Keşkül gibi bir şey... Milliyetini farik olan yok, soruyorlar: Kimdir bu alamet, bu musibet, ne kiliktir. Ürkütmeyelim sus... Bir kahkaha, bir av'ava kopmakta peyapey Bazen de müheyyâ-yi tasadduk duruyorlar. Zül farkina bir zam! Ancak biri vardir, ona der: Şair-i Azam! KAYNAK:vazgectimsenden.com Dahi-i Teceddüd'e Büyük gazâ, büyük zafer bu inkılâp! Büyük gazâ tagallübe… Büyük zafer taassub u teseyyübe Gazâ-yı Mustafa Kemal Evet, cehalete ilmin bu bir büyük zaferi. Cihan - şümül olacaktır onun bu şaheseri! Yarın bu seyre denir kahramanların seferi… Kuvâ-yı Mustafa Kemal Dehâ-yı Mustafa Kemal! Makber'den Gördüm yüzünü türâb içinde, Geldim, aradım kitâb içinde. Bir hâb gelir o, dîdeden dûr, Gitti diyemem mezara ol nûr. Bu sıfr nedir hisâb içinde? Erkam ona inkılâb içinde. Bir hîçî-yi zî-vücûd, yâhud, Bir kabrdır ıztırâb içinde. * Yârimdi o, yoktu bir rakîbi, Olmuş idi ruhumun tabîbi. Şimdiyse elimde yok ilâcım, Lâkin onadır hep ihtiyâcım. Urmak neden böyle bir garîbi?. Gurbetlerinin bu mu akîbi. Ben bari türâb olaydım evvel, Mâdâm türâb imiş nasîbi… * Yâ Rab, öleyim mi neyleyim ben?. Ayrı yaşayım mı sevdiğimden?.. Verdin bana böyle bir musibet, Ettin beni düşmen-î muhabbet. Yâ bir kulu sevmiyor musun sen?. Yâ böyle ölüm değil mi erken?… Hiç bulmamak üzre gaaib ettim, Mecnun gibi ben onu severken. * Allaah işini gör ey birader, Etmez mi bu iş beni mükedder… Lâkin ne mükedder, âh sorma!.. Kimdir, kim o bî-günâh? Sorma!.. Olmuştu yetimlik mukadder, Bilmezdi nedir pederle mâder. Bil sinnini : yirmi altı var, yok; Tut, sonra anı mezara gönder… * Mir’âtı mıyım celâlinin ben?… Yâ aksi miyim cemâlinin ben?… Benden bu cihan ne anlar, eyvah… Me’yûs ederim ukulü billâh… Bir lâfzı isem mealinin ben, En çirkiniyim zılâlinin ben. Cilven olamaz mı tâm bensiz?… Noksanı mıyım kemâlinin ben?… * İnşân olamaz zevale kail; Zîrâ yaşamaz o hâle kail. Gökte başı, zîri çâh-ı esfel, Hep kendini aldatır o muğfel. Gafletle olup muhale kail, Olmam bakın irtihâle kail. Kaldım, yaşarım cihanda tenhâ : Â’mâ gibi bir hayâle kail. * Bildir nereye uçar gülüşler? Feryâdlara olur mu bir yer?… Zahir neye böyle ye’stir hep? Bâtın neden böyle hande-ber-leb? Ben zâir ü sen defin-i makber, Gel bir soralım bunu berâber Çıktın mı huzûr-i Kibriya’ya?.. Bildin mi nedir o Tıfl-ı Ekber?.. * Ma’sûm ki râzdır bükâsı, Ma’sûm ki handedir likası, Gehvâresi şâdmân-ı matem, Bâzîçesi inkılâb-ı âlem; Ma’sûm ki yoktur intihası, San, kendisi kendinin Hüdâsı; Etmişti seni o Halik i nâz Fikrimde vücûdunun ziyası.. * Akl olma ile kasîr ü mahdûd Hâriçte kalan olur mu merdûd?. Ger yoksa anı kabule esbâb, Redd etmeğe de görülmez îcâb. Ben ruha nasıl derim ki mefkuud, Hissettiğim iztırâbı mevcûd. En doğru delîldir bu hicran. Bir bâb durur ukule mesdûd. * Bu makberedir o baba makdem, Bilmem ne duyar girince, âdem?… Sûzişlerimin budur esâsı, Hep şübhelerin bu en fenası. Benlik acebâ kalır mı ol dem? Sönmüş erimekte nûr-ı dîdem. Ben gözler idim bu hâli ey yâr Senden daha çok zamân akdem… * Kılmazsa bugün sebat bir şey, Olmaz mı bu hâdisât bir şey? Kâzibse seher, hayâl ise şeb, Encüm sayılırsa sıfr der-çeb, Nisbet ölüme hayât bir şey; Nisbet ebede memat bir şey. Bir şey yoğise buna müsebbib, Elbette bu kâinat bir şey. * Mâdâm ki anda dâhiliz biz, Dönmez ki hayâl-i zailiz biz. Görmekte büyük, küçük müsâvât, Bu silsileden çıkar mı emvât?… Zahirde fenaya mailiz biz, Ma’nâ-yi fenayı câhiliz biz. Âlem ne olursa biz beraber, Âkilsek o hâle kailiz biz. * Farz et ki zevaldir hakîkat, İnsan niçin olmasın muvakkat? Olmazsa bu hâbtan o bîdâr, Dâ’vâda olur mu hakkı der-kâr?… Yoktan bizi vâr eden bu fıtret. Vardan da yok etse haktır elbet. Biz anlamadık ki ibtidâyı, Mahkûm ola indimizde gayet. * Zî-rûh fena bulur, iyândır. Ru’yâ denemez, cihan cihandır; Vermez, görürüz zevahir ümmîd, Baksan yine bizce zahir ümmîd. İşte bu ümîd kim nihândır, Bakîliğe belki bir nişandır. Yok, yok, şunu anladık biz ancak : İşte bu cihan, bu asumandır!.. * Etmeklik için Hûda’yı iz’ân İnsan ne demek, bilir mi İnşân?.. Mümkün mü o Kibriyâ-yi Mutlak, Mahkûm-i hayâl-i âdem olmak?.. Ne akl bilir onu, ne vicdan, Tahdîd çıkar ne dense noksan. Biz hükm edelim ne zumdur bu!.. Hiç mehkemeye gelir mi Yezdan?. * Yok., bunda azâbtır âzâbım; Ru’yâ olamaz hayâl ü hâbım. Hilkatte abes ne var ki olsun Bir emri tehî bu kalb-i meşhûn?.. Her şeyde hatâ ise hisabım, Muhtî olmaz ya ıztırâbım Raks etmeğe hiç degâ müşabih Bir hayye gibi bu pîç-ü-tâbım. * Lâkin o zaman dönüp derim ben : Dünyâyı ben istedim mi senden?.. Bildim mi ki hep sitem var onda?.. En sonra da bir adem var onda?… Feryâdlarım demekse şîven, Feryadı veren değil misin sen?… Bir yâreli eylemez mi feryâd?.. Karşımda nedir benim bu medfen?. * Âlem, diyoruz, hayâldir hep, Gördüklerimiz zılâldir hep; Ta’bîr-i diğerle.hepsi hiçlik, Hiçlik ise hepsidir kezâlik. Bir hîç ki Hakka dâidir hep, Pür kudret-i Zü’l-celâl’dir hep. Her hâlde mevttir hakîkat, Ahvâl-i beşer o hâldir hep. * Nerden geliyor gumüm?… Bilmem!. Nerden kılıyor hücum?.. Bilmem!.. Âsâr-ı gazab görüp semâda, Titrer durur ellerim duada. Ru’yâ göremem, nücûm bilmem, Dünyâya nedir lüzum?.. Bilmem!. Dinler yeri, kalkarım havaya, Her suda alel’umûm : Bilmem!… * Tâbut!.. inkılab-ı hamuş, O Ser-hadd-i revân u akl-i medhuş. Tâbut!… O harabe-zar-ı ümmid, Tâbut!… O iğbirar-ı cavid. Tâbut!… O zıll-ı haşr-ber-duş, Tâbut!… O mevti cuş-ber-cuş. Sarmıştı o ruha çar-balin, Ben açmış idim memata aguş. * harâbe-zâr-ı ömmîd, iğbirâr-ı câvîd. zıll-ı hâşr-ber-dûş, mevt-i cûş-der-cûş. ruha çâr-bâlin, idim memâta âguş. * Artık çekemez gönül bahân, Sevmez bu nesîm-i hîle-kârı. Allaah için ey sabah, gülme!.. Ey çehre-yi inşirah, gülme. Ejder sanırım bu cûy-bârı, Bir taze kız anlarım çenârı. Geh âlemi bir mezar, geh de Cennet görüyor gözüm mezarı. * Yerden bite gayri meh-likalar, Taşlıkları okşasın sabâlar. Yâ Rab, bana ıztırâb lâzım, Her şeyde bir inkılâb lâzım. Gökten yere düşmeli dualar, Baştan başa yağmalı belâlar, İhlâl-i sükût için savâik, Heykeller, ilaheler, hüdâlar * SafiI semevâtı cây edinsin, Teşhîr olunup ecel tepinsin. Bin velvele, bin kıyamet olsun; Bin zelzele bir inayet olsun; Mahşer tozarak mezara binsin, Çarpıp küreler kırılsın, insin; Yağsın nesi varsa kâinatın… Lâkin bu derin sükût dinsin!… * Yâ Rab, bu gece yılan mı yuttum?. Şeytan mı yedim, perî mi tuttum?.. Zihnimdeki fikri belledim yâr; Karşımdaki zilli anladım vâr!.. Yazdıkça mürekkebi kuruttum; Her bir sözü kendime okuttum. Allah’a benim gözümde burhan… Bir şey diyecektim âh unuttum!.. * Hep hâk değil mezâr-ı dil-ber, Nisyân olacak ikinci makber. Nisyân!… O esfel-î mekabir, Nisyân!.. O maktel-î eklbir. Bir diğeri de bu kalbi muğber; Zîrâ o da hâk ile beraber, Uçmakta mezârdan mezâra, Cânân, o firişte-yi sefer-ber. * Andıkça seni büyür hayâlim; Bir fecr-i azîm olur leyâlim. Nâmın ne kadar enîs-i candır?.. Feryadım ile sana revândır. Allah.. derim, gelir mecalim; Allah.. derim, biter zevalim. Tahriki ile uçar bu savtın, Gamdan ne kadar kırılsa bâlim. * Allah’a yakınsın ey Muhammed!.. Ey akl-i muazzam ü müebbedi.. Allah’ı bize sen ettin i’lân; İllâ bize yoktu râh-ı îmân. Çok reh-revi etse de mukayyed, Yollar görünürdü pek muakkad. Sen Asr-ı Saâdet’inle geldin; Hakkıyle o gün bilindi! maksad. Tenağğum Ne hoş eyler muhabbeti ta’rîf Şu garib bülbül âşiyânında Ben de gûyâ idim zamanında Âşiyânımdı bir nihâf-i zarîf Gezdiğim demde gül-sitanlarda Beni yâdındır eyleyen taltîf Duyarım nefhanı hafîf hafîf Rûzigâr estiği zamanlarda Aksinin mihridir tenevvür eder Âb-ı çeşmimde, ka’r-ı canımda Dağlara aks eden figanımda -Seni sevdim- sözü tekerrür eder Berf-pûşîde kûh-sâr üzre Nur saçıp âf-tâb-ı subh-ı besîm Sırma kâküllerin eder tersîm Zîb-i düş ettiğin karâr üzre Şu sehâb-î sefîd-i penbe-nümûn Görünür ferş-i izdivaca nazîr Âteşin câmesiyle bedr-i münîr Şeklini arz eder senin Tomsun Gözümün uçtu gitti tâb ü feri Hâb-ı rahat gibi figan figan Vechi dîdemden olmasın mı nihân Ki değil merdüm-âşinâ o peri? Kıldı hicran ikaamete me’nûs Beni vahşî gibi yabanlarda Gördüğüm rahatı çobanlarda Belde halkında görmedim efsûs! Oldu şeb-gîr zulmet-î hicran Seyr edin kerHkeşân-ı eşk-i teri Cisminin ayrı ayrı zerreleri Yâd edip gün yüzün olur sûzân Âşıkın muhrikaane güfteleri Cismini eyler ol gülün lerzân Gülnihâle nesîm olunca vezân Nice tehzîz ederse berk ü beri Ne füsun eyledi aceb devrân İhtiyar etti meh-veşim seferi Uçtu mânend-i-kevkeb-î seheri Gün gibi her sabah olurken iyân Âsumân ey fezâ-yı âyine-sâ Mutlaka aks-i rûyudır - şu kamer Sath-ı tâbânı ki verir zîver Nerdedir nerde sevdiğim acebâ Mesken oldu bana şu sahralar Gezerim sû-be-sû tek ü tenhâ Yerde, gökte beğendiğim eşya Arz eder vechin eyledikçe nazar Bana her zevkten gelir şîrîn Elem-i hasret ü gam-î firkat Ya visalinde bulduğum lezzet Olunur mu lisân ile tebyîn? Geceden berf-pûş olan eşcâr Neşr-i envâr edince mihr-i cihan Nitekim câmeden kalıp üryan Eder evrakını bütün İzhâr Açılır tal’atin görünce hemân Kalb-i zârımdaki gam-î muzmer N’ola kılsa vücûdumu en-der Açılıp bağtaten şu hâk-istân? Bir kıyâs olsa bu dil-î şeydâ Şu akan nehrden musaffadır Gam-ı hicran içinde peydadır Bir neheng-î gürisnedir gûyâ Fevt edip takatimle kuvvetimi Nûş eder hûnumu revân benim N’ola hâlim âmân âmân benim Kime arz ey leyim şikâyetimi? Aldığım nâme-yî siyâh-lika Za’f ile çektiğim şu bâr-ı keder Mutlak eyler beni adîm ü heder Verse de nâmıma cihanda beka Kaynak: ismailkorpe.wordpress.com Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.