Jump to content

Abdülhak Hamit Tarhan şiirleri


Dolunay

Önerilen Mesajlar

Bir Sefilenin Hasbihalinden

 

Ne idim ben, ne tabii bir kız

Belki sahrada rebii bir kız

 

En büyük zevkim, ümidim, neşem

Kırda seyran idi, her gün, her dem

 

Düşünürken o büyük sahrada

Beni halk eyleyeni tenhada

 

Duruyorken hareketsiz, sessiz

Yere inmiş göğe benzerdi deniz

 

Aksi tekbir ile dolmuş dereler

Secde eylerdi bütün mescereler

 

Şebi mehtap doğar aynı şafak

Her taraf nura olur müstağrak

 

Akıyormuş gibi her suda hayat

Yüzüyormuş gibi hep mahlukat

 

Uçacakmış gibi eflake zemin

Halden, mazi ile atiden emin

 

Mutmain şevk ile soldan, sağdan

Bir sataretle inerdim dağdan.

 

İçimde Sen

 

Nihal'e

 

Yine gece, yine hüzün

Ve yine içimde sen

Ve yine biliyor musun?

İçimde sen olunca hüzün de güzel...

 

İstanbul Düşman İstilası Altında İken Çamlıca’da

 

Hey Çamlıca mehtâbı ne olmuş sana öyle?..

Küskün duruyorsun.

Bir şey kuruyorsun.

Seyrinle ıyan et bana, ilhâm ile söyle:

Aksetmede âlâm-ı vatandan mı bu halet?..

Anlat; bu tahavvül neye etmekte delâlet.

Vaktiyle ederken bu havâliyi zılâlin

Bir sâha-i nilî.

Ey neyyir-i leylî,

Matem döküyor arza bugün bedr ü hilâlin

Bir şeb ki, zîrinde küsûfun,

Seyrangehi olmakda tuyûfun.

Mâzîden esip gelmede bir nevha-i vâveyl..

Bir âh-ı müebbed.

Hangi güneşin mâtemidir zulmetin ey leyl,

Ey şi’r-i muakkad

Yıldızlar olur bence meâlin gibi nâ-yab

Atîde görünmezse o mâzideki mehtâb

Olmazdı sabahın da yarın gülmeye meyli

Pîşinde bu dîdar-ı mahûfun.

Kartallara baktım düşüyorlar yere bi-ta’b;

Oldum sanıyordum Melekü’l Mevt ile hem-hâb

 

Makber

 

Eyvah ne yer ne yar kaldı

Gönlüm dolu ah u zar kaldı

Şimdi buradaydı gitti elden

Gitti ebede gelip ezelden

Ben gittim o haksar kaldı

Bir köşede tarumar kaldı

Baki o enisi dilden eyvah

Beyrutta bir mezar kaldı

 

Bildir bana nerde nerde Ya Rab

Kim attı beni bu derde YA Rab

Nerde arayayım o dil rübayı

Kimden sorayım bi-nevayı

Derler ki unut o aşnayı

Gitti tutarak reh-i bekayı

 

Sığsın mı hayale bu hakikat

Görsün mü gözüm bu macerayı?

Sür'atle nasıl da değişti halim

Almaz bunu havsalam hayalim.

 

Çık Fatıma! lahteden kıyam et

Yanımdaki haline devam et

Ketn etme bu razı şöyle bir söz

Ben isterim ah öyle bir söz

Güller gibi meyl-i ibtisam et

Dağı dile çare bul meram et

Bir tatlı bakışla bir gülüşle

Eyyamı hayatımı temam et

 

Makber mi nedir şu gördüğüm yer

Ya böyle reva mı ey cay-ı dilber

 

 

Şair-i Azam

Mevki Viyana

Bir darbe-i ma'kus ile düşmüş o yana

Hep tersine dönmüştür onun giydigi şeyler

Hem bid-defaat!

Onlarla yatip kalkar imiş kendisi söyler

Vaktiyle bütün Pul'da yapilmişsa da heyhat!

Cümlesi solmuş.

Vaktiyle siyah, şimdi fakat yemyeşil olmuş

Bir paltosu vardir.

Tek gözlügü vardir, geceler kandilidir o.

Ya rab ne hayat!

Cepler delik az çok

Lakin ne zarar var ki delikten düşecek yok.

Bir korkusu vardir

Meyhanelerin saat-i tatili pek erken...

Bir kirli paçavrayla gezer

Mendilidir o.

Lastikleri bir başkasinindir ki yürürken

Durmaz ayagindan çikar ekser...

Serpuşu ne festir, ne külahtir, ne sariktir

Kalpak da degildir

Bir şapka mi, haşa. O onun kendine mahsus

Bir başka şekildir.

Keşkül gibi bir şey...

Milliyetini farik olan yok, soruyorlar:

Kimdir bu alamet, bu musibet, ne kiliktir.

Ürkütmeyelim sus...

Bir kahkaha, bir av'ava kopmakta peyapey

Bazen de müheyyâ-yi tasadduk duruyorlar.

Zül farkina bir zam!

Ancak biri vardir, ona der: Şair-i Azam!

 

KAYNAK:vazgectimsenden.com

 

Dahi-i Teceddüd'e

 

Büyük gazâ, büyük zafer bu inkılâp!

Büyük gazâ tagallübe…

Büyük zafer taassub u teseyyübe

Gazâ-yı Mustafa Kemal

 

Evet, cehalete ilmin bu bir büyük zaferi.

Cihan - şümül olacaktır onun bu şaheseri!

Yarın bu seyre denir kahramanların seferi…

Kuvâ-yı Mustafa Kemal

Dehâ-yı Mustafa Kemal!

 

Makber'den

 

Gördüm yüzünü türâb içinde,

Geldim, aradım kitâb içinde.

Bir hâb gelir o, dîdeden dûr,

Gitti diyemem mezara ol nûr.

Bu sıfr nedir hisâb içinde?

Erkam ona inkılâb içinde.

Bir hîçî-yi zî-vücûd, yâhud,

Bir kabrdır ıztırâb içinde.

*

Yârimdi o, yoktu bir rakîbi,

Olmuş idi ruhumun tabîbi.

Şimdiyse elimde yok ilâcım,

Lâkin onadır hep ihtiyâcım.

Urmak neden böyle bir garîbi?.

Gurbetlerinin bu mu akîbi.

Ben bari türâb olaydım evvel,

Mâdâm türâb imiş nasîbi…

*

Yâ Rab, öleyim mi neyleyim ben?.

Ayrı yaşayım mı sevdiğimden?..

Verdin bana böyle bir musibet,

Ettin beni düşmen-î muhabbet.

Yâ bir kulu sevmiyor musun sen?.

Yâ böyle ölüm değil mi erken?…

Hiç bulmamak üzre gaaib ettim,

Mecnun gibi ben onu severken.

*

Allaah işini gör ey birader,

Etmez mi bu iş beni mükedder…

Lâkin ne mükedder, âh sorma!..

Kimdir, kim o bî-günâh? Sorma!..

Olmuştu yetimlik mukadder,

Bilmezdi nedir pederle mâder.

Bil sinnini : yirmi altı var, yok;

Tut, sonra anı mezara gönder…

*

Mir’âtı mıyım celâlinin ben?…

Yâ aksi miyim cemâlinin ben?…

Benden bu cihan ne anlar, eyvah…

Me’yûs ederim ukulü billâh…

Bir lâfzı isem mealinin ben,

En çirkiniyim zılâlinin ben.

Cilven olamaz mı tâm bensiz?…

Noksanı mıyım kemâlinin ben?…

*

İnşân olamaz zevale kail;

Zîrâ yaşamaz o hâle kail.

Gökte başı, zîri çâh-ı esfel,

Hep kendini aldatır o muğfel.

Gafletle olup muhale kail,

Olmam bakın irtihâle kail.

Kaldım, yaşarım cihanda tenhâ :

Â’mâ gibi bir hayâle kail.

*

Bildir nereye uçar gülüşler?

Feryâdlara olur mu bir yer?…

Zahir neye böyle ye’stir hep?

Bâtın neden böyle hande-ber-leb?

Ben zâir ü sen defin-i makber,

Gel bir soralım bunu berâber

Çıktın mı huzûr-i Kibriya’ya?..

Bildin mi nedir o Tıfl-ı Ekber?..

*

Ma’sûm ki râzdır bükâsı,

Ma’sûm ki handedir likası,

Gehvâresi şâdmân-ı matem,

Bâzîçesi inkılâb-ı âlem;

Ma’sûm ki yoktur intihası,

San, kendisi kendinin Hüdâsı;

Etmişti seni o Halik i nâz

Fikrimde vücûdunun ziyası..

*

Akl olma ile kasîr ü mahdûd

Hâriçte kalan olur mu merdûd?.

Ger yoksa anı kabule esbâb,

Redd etmeğe de görülmez îcâb.

Ben ruha nasıl derim ki mefkuud,

Hissettiğim iztırâbı mevcûd.

En doğru delîldir bu hicran.

Bir bâb durur ukule mesdûd.

*

Bu makberedir o baba makdem,

Bilmem ne duyar girince, âdem?…

Sûzişlerimin budur esâsı,

Hep şübhelerin bu en fenası.

Benlik acebâ kalır mı ol dem?

Sönmüş erimekte nûr-ı dîdem.

Ben gözler idim bu hâli ey yâr

Senden daha çok zamân akdem…

*

Kılmazsa bugün sebat bir şey,

Olmaz mı bu hâdisât bir şey?

Kâzibse seher, hayâl ise şeb,

Encüm sayılırsa sıfr der-çeb,

Nisbet ölüme hayât bir şey;

Nisbet ebede memat bir şey.

Bir şey yoğise buna müsebbib,

Elbette bu kâinat bir şey.

*

Mâdâm ki anda dâhiliz biz,

Dönmez ki hayâl-i zailiz biz.

Görmekte büyük, küçük müsâvât,

Bu silsileden çıkar mı emvât?…

Zahirde fenaya mailiz biz,

Ma’nâ-yi fenayı câhiliz biz.

Âlem ne olursa biz beraber,

Âkilsek o hâle kailiz biz.

*

Farz et ki zevaldir hakîkat,

İnsan niçin olmasın muvakkat?

Olmazsa bu hâbtan o bîdâr,

Dâ’vâda olur mu hakkı der-kâr?…

Yoktan bizi vâr eden bu fıtret.

Vardan da yok etse haktır elbet.

Biz anlamadık ki ibtidâyı,

Mahkûm ola indimizde gayet.

*

Zî-rûh fena bulur, iyândır.

Ru’yâ denemez, cihan cihandır;

Vermez, görürüz zevahir ümmîd,

Baksan yine bizce zahir ümmîd.

İşte bu ümîd kim nihândır,

Bakîliğe belki bir nişandır.

Yok, yok, şunu anladık biz ancak :

İşte bu cihan, bu asumandır!..

*

Etmeklik için Hûda’yı iz’ân

İnsan ne demek, bilir mi İnşân?..

Mümkün mü o Kibriyâ-yi Mutlak,

Mahkûm-i hayâl-i âdem olmak?..

Ne akl bilir onu, ne vicdan,

Tahdîd çıkar ne dense noksan.

Biz hükm edelim ne zumdur bu!..

Hiç mehkemeye gelir mi Yezdan?.

*

Yok., bunda azâbtır âzâbım;

Ru’yâ olamaz hayâl ü hâbım.

Hilkatte abes ne var ki olsun

Bir emri tehî bu kalb-i meşhûn?..

Her şeyde hatâ ise hisabım,

Muhtî olmaz ya ıztırâbım

Raks etmeğe hiç degâ müşabih

Bir hayye gibi bu pîç-ü-tâbım.

*

Lâkin o zaman dönüp derim ben :

Dünyâyı ben istedim mi senden?..

Bildim mi ki hep sitem var onda?..

En sonra da bir adem var onda?…

Feryâdlarım demekse şîven,

Feryadı veren değil misin sen?…

Bir yâreli eylemez mi feryâd?..

Karşımda nedir benim bu medfen?.

*

Âlem, diyoruz, hayâldir hep,

Gördüklerimiz zılâldir hep;

Ta’bîr-i diğerle.hepsi hiçlik,

Hiçlik ise hepsidir kezâlik.

Bir hîç ki Hakka dâidir hep,

Pür kudret-i Zü’l-celâl’dir hep.

Her hâlde mevttir hakîkat,

Ahvâl-i beşer o hâldir hep.

*

Nerden geliyor gumüm?…

Bilmem!. Nerden kılıyor hücum?..

Bilmem!.. Âsâr-ı gazab görüp semâda,

Titrer durur ellerim duada.

Ru’yâ göremem, nücûm bilmem,

Dünyâya nedir lüzum?.. Bilmem!.

Dinler yeri, kalkarım havaya,

Her suda alel’umûm : Bilmem!…

*

Tâbut!.. inkılab-ı hamuş,

O Ser-hadd-i revân u akl-i medhuş.

Tâbut!… O harabe-zar-ı ümmid,

Tâbut!… O iğbirar-ı cavid.

Tâbut!… O zıll-ı haşr-ber-duş,

Tâbut!… O mevti cuş-ber-cuş.

Sarmıştı o ruha çar-balin,

Ben açmış idim memata aguş.

*

harâbe-zâr-ı ömmîd,

iğbirâr-ı câvîd. zıll-ı hâşr-ber-dûş,

mevt-i cûş-der-cûş.

ruha çâr-bâlin,

idim memâta âguş.

*

Artık çekemez gönül bahân,

Sevmez bu nesîm-i hîle-kârı.

Allaah için ey sabah, gülme!..

Ey çehre-yi inşirah, gülme.

Ejder sanırım bu cûy-bârı,

Bir taze kız anlarım çenârı.

Geh âlemi bir mezar, geh de

Cennet görüyor gözüm mezarı.

*

Yerden bite gayri meh-likalar,

Taşlıkları okşasın sabâlar.

Yâ Rab, bana ıztırâb lâzım,

Her şeyde bir inkılâb lâzım.

Gökten yere düşmeli dualar,

Baştan başa yağmalı belâlar,

İhlâl-i sükût için savâik,

Heykeller, ilaheler, hüdâlar

*

SafiI semevâtı cây edinsin,

Teşhîr olunup ecel tepinsin.

Bin velvele, bin kıyamet olsun;

Bin zelzele bir inayet olsun;

Mahşer tozarak mezara binsin,

Çarpıp küreler kırılsın, insin;

Yağsın nesi varsa kâinatın…

Lâkin bu derin sükût dinsin!…

*

Yâ Rab, bu gece yılan mı yuttum?.

Şeytan mı yedim, perî mi tuttum?..

Zihnimdeki fikri belledim yâr;

Karşımdaki zilli anladım vâr!..

Yazdıkça mürekkebi kuruttum;

Her bir sözü kendime okuttum.

Allah’a benim gözümde burhan…

Bir şey diyecektim âh unuttum!..

*

Hep hâk değil mezâr-ı dil-ber,

Nisyân olacak ikinci makber.

Nisyân!… O esfel-î mekabir,

Nisyân!.. O maktel-î eklbir.

Bir diğeri de bu kalbi muğber;

Zîrâ o da hâk ile beraber,

Uçmakta mezârdan mezâra,

Cânân, o firişte-yi sefer-ber.

*

Andıkça seni büyür hayâlim;

Bir fecr-i azîm olur leyâlim.

Nâmın ne kadar enîs-i candır?..

Feryadım ile sana revândır.

Allah.. derim, gelir mecalim;

Allah.. derim, biter zevalim.

Tahriki ile uçar bu savtın,

Gamdan ne kadar kırılsa bâlim.

*

Allah’a yakınsın ey Muhammed!..

Ey akl-i muazzam ü müebbedi..

Allah’ı bize sen ettin i’lân;

İllâ bize yoktu râh-ı îmân.

Çok reh-revi etse de mukayyed,

Yollar görünürdü pek muakkad.

Sen Asr-ı Saâdet’inle geldin;

Hakkıyle o gün bilindi! maksad.

 

Tenağğum

 

Ne hoş eyler muhabbeti ta’rîf

Şu garib bülbül âşiyânında

Ben de gûyâ idim zamanında

Âşiyânımdı bir nihâf-i zarîf

 

Gezdiğim demde gül-sitanlarda

Beni yâdındır eyleyen taltîf

Duyarım nefhanı hafîf hafîf

Rûzigâr estiği zamanlarda

 

Aksinin mihridir tenevvür eder

Âb-ı çeşmimde, ka’r-ı canımda

Dağlara aks eden figanımda

-Seni sevdim- sözü tekerrür eder

 

Berf-pûşîde kûh-sâr üzre

Nur saçıp âf-tâb-ı subh-ı besîm

Sırma kâküllerin eder tersîm

Zîb-i düş ettiğin karâr üzre

 

Şu sehâb-î sefîd-i penbe-nümûn

Görünür ferş-i izdivaca nazîr

Âteşin câmesiyle bedr-i münîr

Şeklini arz eder senin Tomsun

 

Gözümün uçtu gitti tâb ü feri

Hâb-ı rahat gibi figan figan

Vechi dîdemden olmasın mı nihân

Ki değil merdüm-âşinâ o peri?

 

Kıldı hicran ikaamete me’nûs

Beni vahşî gibi yabanlarda

Gördüğüm rahatı çobanlarda

Belde halkında görmedim efsûs!

 

Oldu şeb-gîr zulmet-î hicran

Seyr edin kerHkeşân-ı eşk-i teri

Cisminin ayrı ayrı zerreleri

Yâd edip gün yüzün olur sûzân

 

Âşıkın muhrikaane güfteleri

Cismini eyler ol gülün lerzân

Gülnihâle nesîm olunca vezân

Nice tehzîz ederse berk ü beri

 

Ne füsun eyledi aceb devrân

İhtiyar etti meh-veşim seferi

Uçtu mânend-i-kevkeb-î seheri

Gün gibi her sabah olurken iyân

 

Âsumân ey fezâ-yı âyine-sâ

Mutlaka aks-i rûyudır - şu kamer

Sath-ı tâbânı ki verir zîver

Nerdedir nerde sevdiğim acebâ

 

Mesken oldu bana şu sahralar

Gezerim sû-be-sû tek ü tenhâ

Yerde, gökte beğendiğim eşya

Arz eder vechin eyledikçe nazar

 

Bana her zevkten gelir şîrîn

Elem-i hasret ü gam-î firkat

Ya visalinde bulduğum lezzet

Olunur mu lisân ile tebyîn?

 

Geceden berf-pûş olan eşcâr

Neşr-i envâr edince mihr-i cihan

Nitekim câmeden kalıp üryan

Eder evrakını bütün İzhâr

 

Açılır tal’atin görünce hemân

Kalb-i zârımdaki gam-î muzmer

N’ola kılsa vücûdumu en-der

Açılıp bağtaten şu hâk-istân?

 

Bir kıyâs olsa bu dil-î şeydâ

Şu akan nehrden musaffadır

Gam-ı hicran içinde peydadır

Bir neheng-î gürisnedir gûyâ

 

Fevt edip takatimle kuvvetimi

Nûş eder hûnumu revân benim

N’ola hâlim âmân âmân benim

Kime arz ey leyim şikâyetimi?

 

Aldığım nâme-yî siyâh-lika

Za’f ile çektiğim şu bâr-ı keder

Mutlak eyler beni adîm ü heder

Verse de nâmıma cihanda beka

 

Kaynak: ismailkorpe.wordpress.com

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...