KATA Oluşturma zamanı: Haziran 3, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Haziran 3, 2007 NEVONS PARKI . Çayır çimene bürünmüş Nevons parkında Bayırsız bir akarsuyla Arkadaşsız bir çocuk Acılarını suskunca dışa vuruyor Daha bir iyi yaşayıp gidiyorlar. . Nevons parkında Feleğe rest çekmişin biri katılıverdi Çocuğa, akarsuya Ve onların birlikteliğine . Nevons parkında Zaman zaman susan Bir cırcırböceği de olmasa Öldürücü olurdu yaz Pireneler Koca yanılmışların dağı, Yanan kulelerinin doruklarında soluyor son aydınlık. Yalnız boşluk, yalnız çığ, Sıkıntı ve acınma! Bütün o aşk kırgını ozanlar Gördüler bir yazda ağardığını Güzelim karamsar krallıklarının. Ah! Karlar acıma bilmiyor, Ayaklarına kapanalım, Donarak ölelim istiyor, Bizler yaşamışke kumlarda. Ozanlar Şişelerin karanlığında okumamışların üzüntüsü Gözle görülmez o kaygısı araba ustalarının Derin balçıklarda ufak paralar Örsün alt bölümlerinde Ozan yaşar yapayalnız Büyük temizlik arabası bataklıkların *** ŞİMŞEK UTKU Kuş toprağı beller Yılan eker Düzelip iyileşmiş ölüm Alkışlar ürünü. Plüton gökyüzünde! İçimizde patlama. Şurda yalnız benim içimde. Çılgın ve sağır olmaksa, nasıl olabilirim bundan daha fazla? Yok artık ne özkendi bir ikinci, ne değişken bir yüz, ne bir sürem yalaz için, ne gölge için bir sürem! Ağır karla birlikte iniyor kötürümler. Birdenbire sevi, şu şiddetin dengi Hiç görülmemiş, bir elle durdurur yangını, doğrultup düzeltir güneşi, yeniden kurar Sevgiliyi. Hiçbir şey sezinletmiyordu önceden böylesine güçlü bir yaşamı. Çıkış Söndü herşey: Gün, iç-ışık. Ağrılı kütle, Bulamıyordum gerçek zamanımı, Evimi. Kötü ölmüş, ölülerin rahvanı Çalarken bütün boşluklarda Bulutlu bir gökte Sınırsızlaşıyordum. Bu yerin olmayandan beslenip, Adım adım, avunarak biraz. Dolu olacaktır omuzumun Savaştığı bağ, Güneşle, onsuz ve. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Kinyas Yanıtlama zamanı: Ocak 28, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 28, 2008 Kırmızı Açlık Çılgındın sen.. Ne de uzaklarda kaldı şimdi! Öldün, bir parmağın ağzının önünde, Soylu bir devinimde, Sevgi gösterisine bir son vermek için; Yeşil bir paylaşımın soğuk güneşinde. Öylesine güzeldin ki hiç kimse ayırdına varamadı ölümünün. Sonra, gece olmuştu, benimle yola çıktın. Güvensizlik tanımayan çıplaklık Yüreğinin çürüttüğü göğüsler. Bu rasgele dünyada rahatça Seni kollarına alıp sıkan bir adam Sofraya geçti. Saygın ol, var değilsin yoksa. Sevdiğimin Giysisi Deniz Feneri Mavi Sevdiğimin giysisi deniz feneri mavi öpüyorum yalımını yüzünün ışınların gizli bir sevinçle uyuduğu Seviyorum, hıçkırıyorum. Dipdiriyim ve senin yüreğin bu Sabah Yıldızı kızaran, o yengi saatinde savaşı başlamadan burçların Yellerle yaralanan yelkene dönsün etim senden uzakta Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Temmuz 8, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 8, 2008 René CHAR Fransız şair René Char 14 Haziran 1907'de L'Îsle-en-Sorgue'da doğdu, 19 Şubat 1988'de Paris'te öldü. Avignon Lisesi ve d'Aix-en-Provence Üniversitesi'nde öğrenim gördü.İkinci Dünya Savaşı'nda Nazi işgaline karşı Direniş Hareketi'nde görev alarak Provence bölgesinde 'Yüzbaşı Alexander' takma adıyla bir taşra çetesinin komutanlığını yaptı. Savaştan sonra doğduğu yer olan L'Îsle-en-Sorgue'a yerleşti. René Char kendinden sonraki kuşakları hem biçem hem de içerik açısından etkilemiştir. Başlangıçta Gerçeküstücülüğü benimsemiş, sonradan uzaklaşmış; özdeyişler ve yoğun imgelerle gelişen kısa ve özlü şiirler yaratmış, mağrur ama gösterişsiz bir alay içeren, yer yer ahlaksal bir boyut taşıyan ekonomik ve son derece çetin bir 'hermetik' şiire yönelmiştir. Düzyazı şiirler de yazan Char, karşıt düşünceleri iç içe geçirişiyle Heraklitos-Heidegger esintileri de barındıran farklı ve özgün bir söyleyiş elde etmiştir. 1966'da tüm yapıtları için Eleştirmenler Ödülü'nü (Prix des Critiques) almıştır. ......................... NÖBETÇİNİN ÖĞÜDÜ Bıçaktan fışkıran meyve, Tadı yankı olan güzellik, Kerpeten ağızlı tansökümü, Dağıtılmak istenen sevgililer, Önlük takınmış kadın, Surları tırmalayan tırnak, Arazi olun! Arazi olun! René CHAR Çeviri: Aytekin KARAÇOBAN GERÇEKLER HÜRRİYETİ GETİRECEK Gecesin sen, lâmbasın; Bu baca görmen için, Bu döşek dinlenmen için, İçmen için bu su; Işığındır can veren insanlara, Duvarlar bu insanlar için, Ey Mariée, Ey tutsak kadın! René CHAR Çeviri : Asım BEZİRCİ SEVDİĞİMİN GİYSİSİ DENİZ FENERİ MAVİ Sevdiğimin giysisi deniz feneri mavi öpüyorum yalımını yüzünün ışınların gizli bir sevinçle uyuduğu. Seviyorum, hıçkırıyorum. Dipdiriyim ve senin yüreğin bu Sabah Yıldızı kızaran, o yengi saatinde savaşı başlamadan burçların. Yellerle yaralanan yelkene dönsün etim, senden uzakta. René CHAR Çeviri : Cevat ÇAPAN Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Ocak 20, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 20, 2009 ASILI EROS Gece, yolunu yarılamıştı. Göklerin yığını, o anda tümüyle sığacaktı bakışıma. Seni gördüm, ilk ve tek, yıkılmış kürelerdeki tanrısal dişi. Sonsuzluk giysini yırttım, toprağıma getirdim seni, çırılçıplak. Çürü- müş yaprakların devingen tortusu her yanımızı sardı. Uçuyoruz, diyor hizmetçilerin, acımasız uzayda, - kızıl borazanımın türküsü eşliğinde. René CHAR Çeviri :Samih Rifat BİÇİMSEL PAYLAŞIM I İmgelem yetisi, arzunun sihirli ve yıkıcı güçlerinden yararlanarak, eksik kalmış birçok kişiyi, tümüyle doyurucu bir varlık biçiminde geri gelmelerini elde etmek için gerçeklikten dışarı atmaktan ibarettir. III Şair, ayrım gözetmeden bozgunu zafere, zaferi bozguna çevirir, O, yalnızca göğün şiir kitabı üstüne titreyen doğumöncesi imparator. V Güvensizliğin sihirbazı şairin kendine edindiği doyumlarından başka bir şeyi yoktur. Kül hep bitmemiştir. X Şiirin önceden kestirilenden ayrılmaz, ancak henüz biçimlenmemiş olması yerinde olur. XIII Öfke ve gizem sırasıyla onu kendilerine çektiler ve eritip bitirdiler. Ardından taşıranotundan can çekişmesini sona erdiren yıl geldi. XVI Şiir, her zaman biriyle evlidir. XVIII Yumuşat sabrını, Prensin anası. Ezilenin aslanını emzirdiğin gibi eskiden. XXX Şiir, arzu olarak kalmış arzuyla gerçekleştirilen aşktır. XXXIV Bilinmeyen bir varlık, belirsiz bir varlıktır, işe el koyarak iç sıkıntımızı ve yükümüzü atardamar şafağına çevirebilir. Şair, sağlığını her gün masumluk ve bilinç, aşk ve hiçlik arasına serer. XXXIX Şair, yerçekiminin eşiğinde, yolunu örümcek gibi gökyüzünde kurar. Bir kısmı kendi içinde saklıyken başkalarına işitilemedik ve son derece görünür kurnazlığının ışıkları içinde görünür. XLV Şair, fırlatan bir varlığın ve alıkoyan bir varlığın oluşumudur. Erkek sevgiliden boşluğu, kadın sevgiliden ışığı ödünç alır. Bu biçimsel çift, bu nöbetçi çift ona dokunaklı bir biçimde sesini verir. XLIX Şair, kanıtların her çöküşüne bir gelecek tufanıyla karşılık verir. René CHAR Çeviri: Aytekin KARAÇOBAN Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
semuel Yanıtlama zamanı: Ocak 25, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 25, 2009 KAVAKLARIN SİLİNİŞİ Kasırga buduyor ağaçları. Uyuyorum, ben, sevecen gözlü şimşek. Titrediğim büyük rüzgarı bırakın Birleşsin çoğaldığım toprakla. Esintisi bileyliyor gözcülük nöbetimi. Nasıl da alt üst tuzağın Kirli katmanlı kaynağın çukuru! Kendini yüreğin onayladığı bir ateş gibi gösteren Ve havanın pençelerinde çınlattığı Bir anahtar yuvam olacak. Çeviri: Aytekin KARAÇOBAN SARI ASMA KUŞU Girdi şafak ülkesine sarı asma kuşu. Dürdü türküsü geceyi. Bitti artık her şey. Çeviri : İlhan BERK ÇIKMAZ Kaz! diye buyuruyordu sap bileziği. Kana! diye yineliyordu bıçak. Ve sökülüyordu belleğim, Eziliyordu karmaşam. Beni önce sevenler, Sonra nefret edenler, sonra unutanlar Yeniden üstüme titriyorlardı. Kimi ağlıyordu, kimi seviniyordu. Bacım soğuk, kış otu, Yürürken senin büyüdüğünü gördüm Düşmanlarımdan daha yükseğe, Anılarımdan daha yeşil. Çeviri: Aytekin KARAÇOBAN Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
semuel Yanıtlama zamanı: Şubat 4, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 4, 2009 PENÇE Kambur yürüyen gökyüzü soluk soluğa kalıyor çabucak; Arabulucu, duyulmadı; Onu mavi üstüne mavi, siyah üstüne altın rengi boyuyorum. Bu gök bir ilkokullu çantası, Dutların lekelediği. Çeviri: Aytekin KARAÇOBAN AYKIRI DAVRANMAK Var olan evcil domuzlarınıza boyun eğin siz. Var olmayan tanrılarımın yolundan gideceğim ben. İnsan kalacağız biz bağışlanmazlık pahasına. Çeviri : Tahsin SARAÇ DAĞINIK TERİM Sen bağırdığında dünya susar: kendi dünyanla uzaklaşır. Her zaman alamadığından daha fazlasını ver. Ve unut. Böyledir kutsal yol. Dikeni çiçeğe çeviren, şimşeği köreltir. Şimşeğin bir tek evi vardır, birçok patikası. Ev yükselir, patikalar kırıntısız. Küçük yağmur yaprakları sevindirir ve geçip gider kendini adlandırmadan. Yılanların mahkum ettiği köpekler olabilir ya da ne olduğumuzu susturabilirdik. Akşam kurtulur çekiçten, insan yüreğine zincirlenmiş kalır. Yer altındaki kuş, yeryüzündeki yasın şarkısını söyler. Yalnız siz, çılgın yapraklar, siz doldurursunuz yaşamınızı. Bir kitabın ölmeye geldiği bir plajı alevlendirmeye bir demet kibrit yeter. Açıktaki ağaç yalnız. Rüzgarın kucaklaması ondan daha fazla yalnız. Şimdiki zamanın kuşkusu ve sözünün hiç kazınmadığı uzakta kızıllığın bu kör kayası olmasaydı, meraksız gerçek kansız kalırdı. Her sözü kendimize vaadederken, onu terkederek ilerliyoruz. Çeviri: Aytekin KARAÇOBAN Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.