Jump to content

Gizemden Bilime Parapiskoloji


Dolunay

Önerilen Mesajlar

Giderek dibi görünmeyen bir kuyu halini almaya başlayan parapsikoloji araştırmaları, son yıllarda, belli bir kesimin gizli uğraşı olmaktan çıkıp, halkın günlük konuşmaları arasına girmiş durumda. Hatta öyle ki, bir zamanlar, lise çağındaki gençlerin tanışma bahanesi olan burçlar bile, şimdilerde, entel ve kültürlü çevrelerin merakla takip ettiği ilgi alanlarından.

 

Oysa, çok değil, birkaç on yıl önce, halk arasında, parapsikolojiyle ilgilenmek bir yana dillendirmek bile; şarlatan, büyücü ya da benzeri sıfatlarla anılmanıza yetip de artardı. Peki, parapsikoloji, tarihinde neler yaşandı da, bu kavram, şimdilerde, insanoğlunun bu kadar gündemine girdi?

 

Neden parapsikoloji, önceleri; bazı tarikat, örgüt hatta devletlerin gizli yürüttükleri bir araştırma alanıyken, şimdi yaygınlaştı ve birçok kesim tarafından daha ciddi ve aleni araştırmaların yapıldığı bir alan halini aldı.

 

Parapsikoloji, görünenin dışında, tarihte nasıl bir yol izledi, kimler tarafından kullanıldı, kullanımında ne amaçlandı?

 

İşte, tarihten günümüze PARAPSİKOLOJİ DOSYASI...

 

Bilimötesi bilimle barışıyor

 

Parapsikoloji uzun zamandan bu yana, ilgililerinin dışında birçok bilim adamı tarafından da bilimsel bir disiplin olarak kabul ediliyor. Nitekim, psikoloji tarihinin önemli taşlarını yerine koyan Dr. Sigmund Freud'un, parapsikolojiyle ilgili söylediği; 'Ben adına 'Okült fenomenler' denilen olayların araştırılmasını, bilim dışı ya da değersiz diye daha baştan kabul etmeyenlerden değilim. Eğer, bilim kariyerimin sonunda değil de başında olsaydım, tüm zorluklara rağmen başka bir araştırma alanı seçmezdim' sözleri, Freud'un bu alana bakışını yansıtır nitelikte. Hatta, 1930'lu yıllarda, parapsikolojik araştırmalara yönelen ve bu alanda Psişik Araştırma Derneği'ni kuran isimlerin arasında Jung, Freud ve Janet gibi bilim adamlarının bulunması, parapsikolojinin, bilim çevrelerinden gördüğü ilginin kanıtı.

 

Literatür ne diyor

 

Parapsikoloji... Bu kelime, 1920'lerde, Dr.J.B.Rhine tarafından, Fransız psikolog Emil Boirac'ın 'psikoloji ötesi' anlamında kullandığı 'para-psychique' kelimesinden uyarlanmış ve 1953'te Hollanda, Utrecht'te toplanan Uluslararası Psişik Araştırma Konferansı'nca da, parapsişik araştırma yapanların kendi aralarında kullanmaları için onaylanmış.

 

Böylelikle, dünya literatürüne giren parapsikoloji, aynı zamanda inceleme sahasında birçok alan bulunduran da bir bilim. Bunlar arasında öne çıkanlar:

 

1-TELEPATİ: Bir başka kişinin düşüncelerinin, izlenimlerinin ve zihin hallerinin duyu-dışı algılanması. Özellikle ana-çocuk, eşler gibi yakın kişiler, giderek toplum fertleri ve nihayet dünya beşeriyet ailesinin tüm fertleri arasında duygu ve düşünce birliğinin sağlanması.

 

Telepatiyle ilgili tarihteki örnekler incelendiğinde, Apollo 14'ün ay yolculuğu sırasında, astronot Dr.Edgar Mitchell ile NASA'dan mühendis Olaf Jonsson arasında telepatik aktarımın gerçeklenmesi öne çıkıyor. Aynı şekilde, 1959 yılında, Nautilius atom denizaltısının Atlas Okyanusu'nun derinliklerinde 16 gün süren bir yolculuğu boyunca, denizaltındaki bir görevliyle Maryland'deki başka bir görevli arasında telepatik iletişimin sağlandığı da belgelenmiş durumda.

 

2-DURUGÖRÜ: Fiziki bir objenin ya da olayın görsel olarak duyu-dışı algılanması. Ulaşılması imkansız obje, ortam veya kişilerin, jeolojik katmanların, gömülü arkeolojik kalıntıların, denizaltı ortamlarının, keşif ekiplerinin, uygarlığın girmediği bölgelerde kazaya uğramış veya kaybolmuş kişilerin araştırılması ve izlenmesi.

 

Arkansanlı tanınmış hassas (psişik) kişi Harold Sherman, Sir Hubert Wilkins'i Kuzey Kutbu'na yaptığı bir gezi sırasında durugörü sayesinde adım adım izlemişti. Jeolog-arkeolog J.Goodman da, A.Abrahamsen adlı durugörücünün verdiği talimatlara uyarak, Arizona'da yaptığı kazılarda, 100.000 yıldan eski objeler ortaya çıkarmıştı.

 

Yine duru-görü kapsamı içinde yer alan paradiagnostik çalışmalarda: Durugörüye dayanan ve hasta ile herhangi bir fiziki bir temasın söz konusu olmadığı paranormal tıbbi teşhis koyma metotları uygulanıyordu.

 

3- ÖNSEZİ: Gelecekteki bir durum, gelişme ya da olayın kendiliğinden bilinmesi.

 

Herhangi bir konuda karar verici mevkide bulunan kişilerin yakın ya da uzak gelecekle ilgili sağlam kararlar almaları.

 

4- PSİKOKİNEZİ veya TELEKİNEZİ: Genel anlamıyla, zihnin maddeye hakimiyeti, özel anlamıyla, inorganik ve organik maddenin ve maddesel faaliyetin, hiçbir fiziki vasıta kullanmaksızın, sadece zihin gücüyle uzaktan etkilenmesi. Bilimsel araştırmalarda, fiziki manipülasyonun imkansız olduğu ya da dezavantaj teşkil ettiği durumlarda, etüt edilen obje, ortam veya mekanizmanın uzaktan manipüle edilmesinde kullanılıyor. PK yeteneği olan hassas kişiler, PK gücüyle, örneğin bir eriyiğin içine kırılan çiğ yumurtanın beyazını sarısından ayırıp, sonra tekrar birleştirebiliyor.

 

Yine aynı yöntemle bir manyometrenin içindeki manyetik alan etkilenebiliyor, yahut bir pusula iğnesi saptırılabiliyor. Tıbbi uygulamalarda; Filipinli şifacılar, hastanın bedeninde, neşter kullanmaksızın, uzaktan ameliyat yapabiliyor ve gene PK vasıtasıyla, teşekküllerin kendiliklerinden bedenden dışarıya çıkmalarını temin edebiliyorlar.

 

5-KENDİLİĞİNDEN PK (RSPK): Beşeri bir amil tarafından, bilinçsiz olarak, çeşitli objelerin uzaktan harekete geçirilmesi. Neticede meydana gelen ve belirli bir süre boyunca kendiliğinden tekerrür etme özelliği gösteren bu tür bir olaya, parapsikolojide 'Tekinsiz ev' olayı da deniliyor.

 

6- DURUİŞİTİ: Seslerin ve diğer işitsel fenomenlerin duyudışı algılanması. Halüsinasyon olaylarındaki, hastanın duyduğu seslerin kökenlerinin araştırılmasında ve bunların başka şuurlu varlıklara ait olup olmadıklarının tespitlerinde, duruişiti olgusunun verilerinden yararlanılıyor.

 

7- PSİKOMETRİ: Bir objeye temas sonucunda, bu obje ile ilgili olan kişi veya kişiler, olaylar ve objenin içinde bulunduğu ortamlar hakkında, özellikle geçmişe, ayrıca zamana ve geleceğe ait enformasyon yahut izlenimlerinin tespit edilmesinde kullanılıyor.

 

8- LEVİTASYON: Obje ya da kişilerin, yerçekiminin paranormal yoldan altedilmesiyle, havalanmaları ve havada asılı kalmaları.

 

9- IŞINLAMA VE TELEPORTASYON: Maddenin bir mekandan ötekine, fizik irtibat olmaksızın, demateryalizasyon-materyalizasyon (demat-mat) yöntemiyle aktarılması.

 

10- ASTRAL SEYAHAT: İnsan bedeninin bir öğesi olduğu düşünülen 'astral' bedenin, kontrollü ya da kontrolsüz olarak fizik bedenden ayrışması ve bunu sonucunda edinilen deneyimler.

 

Dev bütçeli araştırma merkezleri

 

Parapsikoloji; doğanın yasalarıyla belirlenen ve ortaya çıkan olayları, klasik-akademik bilimsel anlayışın 'ötesine' geçerek araştıran bilime deniyor.

 

Emrullah Tekin'in 'X-Files, Gizemden Bilime Parapsikolojik Araştırmalar' kitabına önsöz yazan Araştırmacı -Yazar Aytunç Altındal, parapsikoloji biliminin tarihte birçok devlet tarafından kullanıldığına dikkat çekerken, bu süreçte yaşananlara çarpıcı bir ifade getiriyor; 'Soğuk savaş yıllarında parapsikolojik araştırmalar, Liberal-Faşizan-Sovyetik karalama kampanyalarına maruz kalmıştır. İlginçtir ki, parapsikoloji araştırmalarını, şarlatanlık, büyücülük, vs. gibi sıfatlarla anarak 'Beyin Yıkama' faaliyetlerini sürdüren söz konusu anlayışlar, kendi ülkelerinde, son derece gizli 'devlet aygıtlarında' Parapsikolojik Araştırma Merkezleri' kurmuşlardı ve bunların bütçelerini, bu araştırmaları büyücülük sanan halk kitlesinin ödediği vergilerle karşılıyorlardı' diyor. Aslında bu tanım, parapsikolojik araştırmaların uzun yıllar büyük devletlerin önemli uğraşlarından olduğunu kanıtlar nitelikte. Bu konuda yayınlanan belgeler; parapsikolojik araştırmalarda başı çeken, hatta ABD'nin, kullandığı yöntemlerde, insan beyinlerini kontrol etme adına önemli bulgulara ulaştığını ortaya koyuyor.

 

Daha farklı bir ifadeyle; Türk televizyon kanallarında da gösterilen, X-Files, Milenyum ve 4400 dizilerini seyredenler hatırlayacaklardır. Bu dizilerde açıklanamayan, garip ve olağanüstü (paranormal) olayları inceleyen FBI ajanları, olayı ve suçluyu, normal polisiye metotlarla değil sıra dışı, parapsikolojik metotlarla açığa çıkarıyor. Karşıdan bakıldığında her ne kadar inanılmaz görünse de, bu durum, ABD ve Rusya başta olmak üzere, birçok ülkenin gizli servislerinde bu tür araştırmaların yapıldığı gerçeğinin üstünü örtemiyor.

 

Kısacası parapsikoloji, her ne kadar, bazı çevreler tarafından büyücülük ya da şarlatanlık kisvesine büründürülse de, aslında, bu bilim birçok çevrenin üzerinde araştırma yaptığı önemli bir alan.

 

Hazırlayan: Nurcihan AZAR

 

Kaynak: Akşam

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bu konuyla bağlantılı, başka bir siteden benim tamamiyle katıldığım düşünceleri / yazıları aktarmak istiyorum..

-----------------

Dünyaya bakalım, tarihe. Önce metafiziğin yoğun olarak yaşandığı ve sorgusuz itaat ve inanç talep edildiği metafizik zamanlardan geçtik. Sonra sarkaç öbür yöne yattı ve bilimsel olmayan herşey hor görüldü, mantığın katı sınırları altında..

 

Aslında bu ayrım oldukça yapay

Fizik nerede biter ve metafizik nerede başlar

Bilim sürekli genişleyen bir dizge ise

Nispeten aydınlanmış olan şeylerin adası

Giderek büyümüyor mu?

Bir zamanların anlaşılmazını içine almıyor mu?

 

Aslında ayrım tartışılabilir olan ile tartışılamaz olan olmalı.

Sorun metafizik değil

Sorun tartışılamaz olan.

 

Aslında tartışılamayacak olan hiçbirşey yoktur

Biz birşeyleri tartışılamaz yaparız

Bu nasıl yapılır

Aklı kullanmayı bırakarak

 

Size aktarılan herhangi birşey

Birinci elden deneyimlerinizi ve aklınızı

Kalıcı olarak devre dışı bırakıyorsa

O tartışılamayan birşeydir

Sizin için

 

Tartışılamayan birşey ölü birşeydir

Artık onda hiçbir hareket olamaz

 

Bu durumda metafiziğe de iki türlü bakılabilir

Tartışılabilir ve tartışılamazların metafiziği

 

Bunu böyle ayırdım

Çünkü yanlış şekilde birbiriyle aynı şey olarak görülüyorlar

 

Tartışılamaz olan metafizik değil bağnazlıktır.

Aslında metafiziğin tamamı üzerine fikir yürütülebilir.

 

Ancak bu fikir yürütme bilimdeki gibi kesinliklere kadar varmaz çoğunlukla

Metafizik henüz tam aydınlanmamış alanda olduğundan

Kesinliklerle değil olasılıklarla yürür gibidir

Sınırda ve ötesindedir

Sınırın içinde olduğu zaman metafizik değil fizik olur zaten.

 

Sanki şeylerin gerçek doğası üzerine iyi bir tahmin yapmamızı ister gibidir bizden

Bize ipuçları da verir bol bol

Ama ispat vermez

Kişisel ispatlar verebilir deneyimler yoluyla

Ama diğerlerine ispat edilebilir bir olgu vermez genelde.

 

Aslında burada da bir açık nokta var

Genele ispat şeklindeki bir olguya

Süper bir büyüteçle bakmak ister kuşkucular

Ama bilmezler mi

Çok güvenilir olan 'madde'ye bile aynı büyüteçle baksalar

Buhar olur uçar

 

Aynı kuşkuculuğu 'alışageldikleri' için kullanmazlar

Örneğin ben'in beden olup olmadığı incelemek için kullanmazlar

Bu da bir çifte standart

 

Mikronun sonuna vardık mı

Ya makronun

İki bilinmezin arasında,

Boşlukta

Bir 'bilinen'de olduğumuzu mu düşünüyoruz?

 

Fizik ve metafizik o kadar uzak mı birbirinden

Fizik adasının etrafı hep metafiziğin suları ile çevrili

Sadece etrafı değil

Adadaki herşeyin içinde

Çünkü mikronun da sonuna varmış değiliz

Atomun alt parçacıkları ve onların alt parçacıkları sürüp gidiyor

Sonsuz bir bilmece gibi

Bir atomdan bir evren çıksa şaşırmayacak insan

 

Yani başı-sonu-çevresi 'bilinmeyen' olanın ortasında

Bir 'bilinen'de olduğunu düşünmek ne kadar ilginç...

Öncelikle fizik ve metafizik üzerine en temel noktayı vurgulamak lazım.

Fizik ve tüm bilimler materyalist yapı üzerine oturtulmuşlardır.

Burada herşeyin temeli maddedir.

Soyut varsa bile somuttan doğmuştur.

Bu durumda tüm yapı deteministik hale geliyor.

Tüm varlıklar yapmak zorunda olduğu şeyi yapan (fizik yasaları uyarınca) makineler haline geliyorlar.

Evren ‘ben’imiz/irademiz/duygularımız/düşüncelerimi z dahil tıkır tıkır işleyen bir saatten öte bir şey olmuyor.

Cansız/bilinçsiz (çünkü bilinç bir yan ürün)/statik bir evren.

 

Böyle başlayan bir yapı üzerine ancak bu kurulabilir.

Bunu savunanlar, bunu savunmanın veya savunmamanın bile ellerinde olamayacağı bir evreni savunduklarının farkındalar mı?

Onlar var değiller.

Çünkü maddeyi, determinizmi baz alan bir evrende bunu savunacak iradeye/düşünceye sahip bir kimse ‘gerçekte’ yok.

Herşey bir film, çekilip bitmiş.

Sonunu bilmiyoruz ve seyrediyoruz

bile diyemem, çünkü biz de yokuz.

 

İşte bunu diyorum

Kendi yokluğumu ispatlayamam diyorum

Klasik bilim şu anda bu durumda.

Kendi bindiği dalı kesiyor.

Çağımızın artan anlamsızlık/boşluk krizlerine bakın.

Çünkü eğer gidebilirsek bu yolun çıktığı yer orası.

Ama gidemeyiz.

Bu yolu gitmek için var/bilinçli/iradeli olmak gerek.

 

Bilim nasıl bu noktaya ulaştı?

Bilimin en büyük buluşu, deney yapma olgusu.

 

Bu noktadan sonra atağa kalktı.

Bakın şu şartlarda şunları yaparsanız şu sonuca ulaşabilirsiniz, herkes ulaşabilir.

Objektif bir kriter.

 

Neden metafizik deneyler yapamıyoruz?

Metafizik de aynı yöntemi kullanabilir, kullanıyor da.

Ben kendi bedenimi ve yaşamımı uzun süredir bir laboratuvar olarak kullanıyorum.

Deneyler yapıyorum, çıkarsamalar yapıyorum, olasılıkların sonuçlarını deniyorum.

Ama aynı deneyler herkes için tekrarlanabilir değil.

Daha doğrusu ‘tüm şartlar’ aynı olduğunda evet, aynı sonuca ulaşabilirler.

 

Ama nedir bu tüm şartlar?

 

İşte metafiziğin klasik bilimden en önemli kopma noktası.

 

Bilim somuttan soyuta gidiyor.

Bilime göre somut soyutu yaratıyor, yönlendiriyor.

 

Metafizik ise tersini söyler.

Metafizikte bilinç ve onun etkisi sözkonusudur.

Eğer metafizik bir deney yapmak istiyorsanız

deneye katılan tüm bileşenler aynı olmalı.

 

Buna tüm katılımcı ve gözlemcilerin duygu/düşünce/inanç bileşenleri de dahil.

Çünkü metafiziğin öne sürdüğü kurama göre bunlar etkendir.

 

O halde böyle bir deneyi yapmak klasik bir bilimsel deneyi yapmaktan çok daha fazla zordur.

Çünkü bu bileşenleri aynı tutmak zordur.

 

Ancak kendinizde gözlemeniz mümkün.

Herkes kendi duygu/düşünce/inanç bileşenlerinin kendi yaşamı üzerine olan etkilerini gözleyebilir.

Ama ‘ispat et’ denince daha birçok kişinin bilinci devreye girer.

Aynı kişi bile aynı gözüken şeyi başaramaz.

 

Eğer düşünce/inanç bir güçse deneyi gözleyenlerin düşüncesi/inancı da bir güçtür.

Eğer olabilirliğine kuvvetle inanmadıkları birşeyi ispatlamaya çalışıyorsanız,

kendinize ispatladığınızdan daha büyük bir direnci aşmak zorunda kalırsınız.

Böylece deney her seferinde farklı bir deney olup çıkar.

 

Ben örneğin, zihnin doğru kullanımla, bedeni iyileştirme gücü olduğuna inanıyorum.

Duygu/düşüncelerin kanseri yenmedeki olumlu etkisi artık tıpta da kabul ediliyor gibi bir şey.

Moralin etkisi.

Sahte ilaç alıp iyileşme.

Veya bir otoritenin yaşayacağınız veya öleceğinizi düşünüyor olmasının,

Bunu size söylemesinin etkisi...

 

Ama tüm bunlar metafiziktir.

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

bu olaya karışan aracı olan ve zıkkımlanan tüm alçaklara şunu haykırmak istiyorum tanrının ve tüm iyi insanların laneti kıyamete dek üzerlerinde olsun .2 alemde de huzur rahat yüzü görmesinler.ben de onların atalarına olan saygıları,samurayları ,gururları,teknolojileri ,ancinsan ,toranaga çekirge filan hayranlıkla izlerdim.napabiliriz arkadaşlar gazetelere yollasak ciddiye alırlarmı yada diplomatik krize neden olur diye hasıraltı mı olur?nolur birileri bişeyler yapsın ben elimden gelen desteği vermeye hazırım.biri henüz 1.5 yaşında 2 evladım var.özür dilerim ama kusmak istiyorum ...:mad:

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yalanın sonu yok. Bunlar eski görüntüler ve sahtelikleri açıklandı. İnanmaya hazır olmak güzel, ama insaf millet.

 

Allaseniz eliniz değmişken kavanozda büyütülen küp şeklinde kedi yavrularını da protesto edin bir ara. :D

 

Ne kadar eminsin? O zaman sahteliği nasıl ispatlandı ne zaman ispatlandı onları da paylaşırsan seviniriz.Yalnız sanat olarak da çok saçma bişey bu ya. Ben gene de gerçek mi değil mi emin olamıyorum. Umarım söyledikleri gibi yalandır.

 

Bunlar sahte arkadaslar!

Ayni soylentinin Tayvan ve Cin versiyonu da var..

 

Musluman dedigin uyanik olur!

 

Photoshop denilen bir olay var.. Teknoloji var, varoglu var...

 

http://66.102.9.104/search?q=cache:Lna0QIf...lient=firefox-a

 

Yukaridaki bu linkte olayin nasil uyduruldugu anlatiliyor.

 

Asagidaki linkte de bu olayin nasil ortaya ciktigi anlatiliyor. Ayrica ordaki hikayeye gore olay Japonya'da degil Tayvan'da geciyor!!

 

Resimler FBI tarafindan incelenmis, bir cocuk yerken cekilen amca 2000 yilinda Shangay sanat festivalinde "insanlari yemek" basligi altinda bir performans sergileyen Cinli, Zhu Yu isminde bir sanatci. Ordek vucuduna plastik bir cocuk kafasi yerlestirilerek "fetus" olusturulmus.

 

Ayni fotograf 2000 yilindan sonra da baska sanat sergilerinde sergilenmis..

 

http://www.snopes.com/horrors/cannibal/fetus.htm

 

Mail kutunuza gelen herseye inanmayin. Hatta oyle bir zamanda yasiyoruz ki gozunuzle gorseniz dahi inanmayin!!

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

aynı yazarın aynı baslıkta arastırmasının parcası....

 

 

Büyük devletlerin savaş aracı

 

Son yıllarda yaygınlaşan parapsikoloji kavramları ve araştırmalar, devletlerin de önemli gündemleri arasında yer alıyor. Bu nedenle, birçok araştırmacı, parapsikoloji üzerinde artık daha ciddi düşünmeye başladı.

 

Bu noktada, bazı devletlerin ve gizli servislerin bünyesinde, özellikle devam eden PSİ araştırmaları, akıllara önemli bir soruyu getiriyor: 'Parapsikoloji harp tehdidi olarak kullanılabilir mi, kullanılırsa ne olur?'

 

Soruya tatmin edici bir cevap vermek bir hayli zor görünüyor. X-Files'ın yazarı Emrullah Tekin: 'Düşman ilerledi, sağ cenaha saldırmak üzere hazırlık yapıyor. Düşman, bazı bölgelerde 27 silonun yapımını tamamlamış durumda... Bunlar aslında tipik istihbarat raporları. Fakat bu raporlar ruhsal istihbarat raporlarıysa neler olur? PSİ araştırmalarının askeri faaliyetlerde kullanılmasının anlaşılması tahayyülümüzün sadece küçük bir parçasını teşkil edecektir. Bir ülke, karşı tarafı, bu şekilde izleyebilir, planlarını ve sırlarını öğrenebilir. Bunun yanında aynı teknikle, kendi telepatik sinyallerinizi bölgede bulunan ajanlarınıza gönderebilir, hatta uzak araçlar üzerinde de aynı çalışmayı yapabilirsiniz' diyor.

 

Savaşta kullanıldı mı?

 

İşin ilginç yanı, dünya tarihinde yaşanan iki büyük savaşta, PSİ tekniklerinin kullanıldığı iddia ediliyor. Dr. Rejdak, adı geçen savaşlar sırasında, radyostezi tekniğinin kullanıldığını iddia ediyor. Bu tekniğin, Vietnam savaşı sırasında, bubi tuzaklarının tesbiti amacıyla kullanılmış olması ise oldukça düşündürücü.

 

Yine ABD ve diğer bazı gelişmiş devletler tarafından, PSİ enerjilerinin kullanım alanlarına dair denemelerin yapıldığı, son yıllarda gün yüzüne çıkan önemli gerçeklerden.

 

Tüm bunlarla ilgili en çarpıcı tanımlamayı ise 'PSİ enerjinin keşfini, atom enerjisinin keşfine' benzeten Dr. Vasiliev yapıyor. Yine Amerikalı olan araştırıcı Dr. Louisa Rhine ise PSİ'yi 'büyük bir silah' olarak niteliyor. Bazı kişi, kuruluş ya da tarikatlar tarafından yürütülen PSİ araştırmalarının, askeri istihbarat birimleri tarafından, yakından takip edilmesi, konunun önemine işaret ediyor.

 

Araştırmacı- yazar Aytunç Altındal, dünyanın önde gelen birçok liderinin bu konuyla ilgilendiği belirtiyor. Altındal, özellikle, Hitler ve yakın çevresinin astrolojiye, ezoterizme ve gizli ilimlere aşırı derece düşkün olduğu görüşünde. Altındal araştırmalarından yola çıkarak ulaştığı bilgilere göre; SS'leri yöneten Heinrich Himmler'in, Rudolf Hess'in ve Alfred Rosenberg'in ve diğerlerinin özel astrologları ve okültizmle uğraşan elemanları vardı.

 

Adolf Hitler'in 1 Mayıs 1945'te öldüğü ya da ortadan kaybolduğu gecenin sabahı Berlin'e giren Kızıl Ordu Birlikleri işgal ettikleri terk edilmiş bir nazi karargahında gözlerine inanamadıkları bir olayla karşılaştılar. Bundan sonrasını, X-Files'ta 'Parapsikoloji ve Liderler' başlıklı yazısında anlatan Aytunç Altındal, şöyle devam ediyor: 'Bina terk edilmişti ama büyük salonlarda yan yana dizilmiş 1000 kadar Nazi üniformalı ceset yatıyordu. Askerler, cesetlerin kimliklerini incelediklerinde, bunların Himalaya'dan gelmiş Tibetli Budist Keşişler olduklarını görmüşlerdi. Bu keşişler niçin ve ne zaman Berkin'e getirilmişler ve niçin topluca intihar etmişlerdi, hiçbir zaman anlaşılamadı.'

 

Büyücü papa

 

Hitler'in kişisel kütüphanesinin ise okültizm ve ezoterik ilimler alanında yazılmış birçok eserle dolu olduğu biliniyor. Adolf Hitler ve Nazilere gelinceye değin Avrupa tarihinde, büyü, sihir, astroloji ve okültizmle uğraşmış, gündelik siyaseti ve halkının yaşamını bu gizli ilimlerle yönlendirmiş sayısız kral, devlet adamı, din adamı, siyasetçi ve askerin varlığını da yine Aytunç Altındal'ın yazılarından öğreniyoruz.

 

Yine, ilginç olan başka bir gerçek ise Papa 9. Benedict'in çok ünlü bir büyücü olması. Üstelik bu büyücü papa, kara büyünün her türlüsünü de yapabiliyordu. Yaptığı büyülerle en güçlü siyasi rakibi Malatesta'yı hastalandırarak öldürdüğü söyleniyordu. Martin Luther, bu papayı kast ederek 'Katolik Kilisesi'ndeki törenlerin çoğu diyabolik büyünün kopyalarıdır' demişti.

 

Bunun dışında batıl inançlara çok güçlü bağlılık duyan başka bir devlet adamı da Napolyon Bonaparte'dir. Astroloji ilimine çok meraklı olan Bonaparte, Paris'in ünlü kadın kahini Marie Le Normand (1793-1843)'da düzenli olara fal baktırırdı. Napolyon, bir tam günü gerçekten de özel yetenekli bu falcıyla geçirirdi.

 

Aslında günümüzdeki bazı devlet adamlarının da ismi geçen bu devlet adamlarından pek farkı yok! Mesela Hillary Clinton, bayan Reagan, Sovyetler Birliği'nin unutulmaz devlet başkanı Leonid Brejnev, bunlardan sadece birkaçı. Araştırmacı- yazar Aytunç Altındal'ın, 1989'da, KGB'nin izniyle Brejnev'in özel şifacısı ile görüştüğü ve bu görüşmeden enteresan bilgilere ulaştığı biliniyor.

 

Tabii, parapsikoloji ve okült ilimlerle ilgilenen devlet adamlarının yanı sıra günümüzde birçok ülke de bu alandaki çalışmalarını gizli gizli yürütüyor. Özellikle duyudışı algılamanın varlığına dair birçok anektodun bulunmasına ve konu üzerine bilimin eğilmemesine rağmen, dünyanın çeşitli yerlerindeki askeri ve istihbari teşkilatlarının saldırı ya da savunma amaçlı parapsikoloji üzerine çalışma yaptığı biliniyor.

 

Artık gün yüzüne çıkan bu çalışmalarda elde edilen sonuçlarsa gerçekten enteresan. Örneğin, İngiliz Kanal 4 televizyonunun, 27 Ağustos 1995'te yayınladığı 'The real X-Files' programında, ABD'deki psişik araştırma programlarının geçmişiyle ilgili şok edici bilgiler sunuldu. Programın, 'kara çalışmalar' olarak adlandırılmasından dolayı, programın sonuçları, halktan ve kongreden gizli tutuldu.

 

Peki, ABD, neden parapsikoloji alanındaki çalışmaları hızlandırdı? İşte bu soruya verilecek cevap, yine başka bir devlet.

 

Devlet desteği

 

Bugün gelinen noktada, Amerikan resmi çevrelerinin konuya karşı ilgi duyduğu belgelerle ispat edilmiş durumda. Kanada yayınlanan 'A Canadia Journal of Science and Technology' dergisi, gizli servisler tarafından yürütülen PSİ araştırmalarını çarpıcı bir şekilde dile getiriyor: 'CIA astral seyahat tecrübeleri üzerinde çalışmalar sürdürmektedir. Bu yeteneğe sahip medyumlar casuslukta kullanılabilir. CIA, bu konuda da Ruslardan geri kalmamaya çalışıyor.'

 

Söz konusu makalede devamla şöyle deniyor: 'Ruhsal araştırmaların buradan nereye gideceğini, hangi boyutlara ulaşacağını kestirmek zor değil. Cihazlar geliştiriliyor, devletten para ayrılıyor, federal bilimciler de konuya eğilmiş durumda. Özel enstitüler değişik laboratuarlarda araştırmalar yapıyor. Özellikle zihinsel-kontrol alanında güçlü ve tehlikeli gelişmeler olabilir.'

 

Evet... Artık, dünyanın gelişmiş ülkelerinde bu tür bilgiler günlük yayınlarda sıklıkla yer alıyor. Özellikle, Rusya ve ABD başta olmak üzere birtakım ülkeler ve devletlerin yürüttüğü gizli beyin kontrol çalışmaları ise gerçekten düşündürücü. Üstelik bu tür çalışmalarda kobay olarak kullanılmış, deyim yerindeyse, beyin-kontrol sistemiyle işkenceye maruz kalmış Türklerin şikayetleri de ülkemizde gündeme gelen önemli konuların arasında yer alıyor. Başka bir ifadeyle, PSİ araştırmalarında söz konusu olan; beyin-kontrol teknikleri, ciddi anlamda, hem bireyin hem de toplumların sağlığını ve güvenliği tehdit eder nitelikte bir görüntü çiziyor.

 

Hazırlayan: Nurcihan Azar

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ben her zaman 6. hissime güvenmişimdir. Önsezi olayı ben de aşırı var. İstemsiz bi' şekilde bile olabiliyor. Kendi kendime böyle yaparsam böyle olacak şöyle yaparsam şöyle olur diyorum ama bunu nasıl bilebildiğimi bilmiyorum. Her zaman bilimsel yorumlar ararım ama bazen ben de yorumsuz kalıyorum.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...