Jump to content

Eski Mısır İnançlarında Osiris Kültü


vhercle

Önerilen Mesajlar

Eski Mısır İnançlarında Osiris Kültü

 

Yazan Erhan Altunay

Mısır, tarihinin ilk dönemlerinde farklı kabilelerden, daha sonra da farklı nomoslardan oluştuğu için, Mısır panteonu çok sayıda tanrı ile doludur.

Aşağı ve Yukarı Mısır’ın birleşmesinden önce yerel bir çok kült vardı ve her kabile farklı bir tanrıya tapardı. Bu kültler en sonunda, Aşağı Mısır ve Yukarı Mısır krallıklarının dinini oluşturmuştur. Bu sistem her kabilenin inançlarından izler taşıyordu. Ayrıca, bir savaş sonrasında, yenen kabile, yenilen kabilenin tanrısını da kendi panteonuna dahil ediyordu.

Birleşme olduğu zaman ise hanedan soyunun en büyük tanrısı Horus, en büyük tanrı olarak kabul edilmiştir. Horus hakkında çok fazla bilgimiz yoktur. Fakat Horus’un bir Gök-tanrı olduğu sanılmaktadır. Ayrıca firavunun da yaşayan Horus olarak görülmesi de bu kült ile ilintilidir.

Horus kültünün yanında Seth kültü de halk kitleleri arasında varlığını korumuştur. Yukarı Mısır’da yaygınlığını koruyan Seth kültü hanedanlar zamanında da devam etmiş, özellikle de İkinci Hanedan zamanında Seth bir süre Horus’un yerine en büyük tanrı olarak tanınmıştır.

Horus ile Seth arasındaki bu çekişme sonraki dönem mitolojisine de yansımıştır. Seth kültü Mısır’da uzun süre varlığını sürdürmüş ve daha sonra göreceğimiz gibi, Seth kötü güçlerin temsilcisi olmuştur.

Mısır’ın arkaik dönemine baktığımızda farklı yerlerde farklı tanrıların önem kazanmış oldukları görülmektedir. Heliopolis’de Ra , Memfis’de Ptah , Busiris’de Osiris önemli tanrılar arasındadır.

Heliopolis yaradılış efsanelerine göre , Atum/Ra tek bir erkek tanrı olduğu için , ancak masturbasyon yolu ile başka varlıkları meydana getirmiştir. Piramit metinlerine göre , Atum/Ra “ erkeklik organını elleri arasına alıp , fışkırtarak ikizleri meydana getirdi : Şu ve Tefnut .”

Adını “kaldırmak” anlamına gelen bir sözcükten alan Şu, Yunan mitolojisindeki Atlas gibi gökyüzünü taşır. Aslında Şu havayı sembolize etmektedir.

Tefnet ise Şu’nun ikiz kardeşi olduğu gibi aynı zamanda karısıdır. Kökeni daha eskiye hatta Güneş kültüne dayandığı zannedilen Tefnet daha çok havadaki nemi ve yağmuru sembolize eder. Bazı metinlerde kardeşi Şu ile beraber , Güneş’in doğuşundan itibaren gökyüzünü taşır.

Şu Tefrut çiftinden iki önemli tanrısal varlık doğar. Bunlar Geb ve Nut’tur. Erkek olan Geb Mısır toprağını, daha genel olarak da yeryüzünü temsil eder. Dişi olan Nut ise gökyüzüdür. Burada Mısır mitolojisinin Hint-Avrupa mitolojilerinden farkını görürüz. Hint-Avrupa mitolojilerinde genelde yeryüzü dişidir. Efsaneye göre Geb ve Nut önceden birbirlerine yapışık iken daha sonra Şu tarafından birbirlerinden ayrılmışlardır.

Geb ve Nut’tan ise dört tanrı doğar : Osiris, Isis, Seth ve Nephthys .

Bu konuda Plutarkhos’un “De Iside et Osiride “ adlı eserinde ilginç bir mitos vardır. Plutarkhos asıl söylenceye sadık kalmasa da , efsane doğa olaylarını açıklaması açısından da önemlidir. Efsaneye göre Ra’nın karısı Nut, Geb’i kendisine aşık eder. Bunun üzerine Ra Nut’a bir ceza verir ve ona yılın hiç bir ayında ya da gününde çocuk sahibi olamayacağını söyler. Ra’nın emirleri hiç bir zaman reddedilemeyeceği için Nu çareyi Thot’tan yardım istemekte bulur. Thot uzun uzun düşündükten sonra aklına iyi bir fikir gelir. Ay tanrıçası Selene’ye gider ve onu tavla oynamaya davet eder. Tanrıça bu oyunu kaybederse aydınlık bölümlerinden yedide birini Thot’a verecektir. Oyunu Thoth kazanır. Selene aynen söz verdiği gibi ışığının yedide birini Thot’a verir. Thoth tanrıçadan aldığı ışıktan beş gün yaratır ve bu günleri yıla ekler. Böylece Nut,hiç bir yıla ve aya ait olmayan bu beş günde doğum yapabilecektir. Nut’un Osiris, Horus, Set, İsis ve Nephtys adlarında beş çocuğu olur. Osiris birinci günde , Horus ikinci günde, Seth üçüncü günde , İsis dördüncü günde ve Nephtys beşinci günde doğarlar.

 

 

Osiris

 

Osiris doğanlar içinde en büyükleridir ve bu nedenle, Geb gökyüzüne çıktıktan sonra, Mısır toprakları üzerinde hüküm sürme hakkı ona aittir. Osiris’in üstünlüğü daha doğumunda belli olmuştur. Osiris doğduğu zaman gizemli bir ses “Evrenin Efendisi” nin geldiğini söylemiştir.

Osiris adı aslında Mısır dilinde Usir olan tanrının adının Yunanca’ya uydurulmuş şeklidir. Osiris Yunanlılar tarafından Dionysos ve Hades ile bir tutulmuştur. Osiris , güzel yüzlü , koyu tenli ve insanlardan daha uzun resmedilmiştir.

Osiris’in tahta geçme miti aynı zamanda meşru firavunun da tahta geçme miti ile ilintilidir. Güneş-tanrı’nın hükümdarlığını Osiris’e vermesi gibi , firavun da gücünü Güneş-tanrı’dan almaktadır. Ayrıca bu mit firavunun hükümdarlığına ait bazı usulleri de meşrulaştımaktadır.

Osiris’in tahta geçtikten sonra ilk yaptığı işlerden biri , ilkel bir hayat süren Mısır’lıları uygarlaştırmak olmuştur. Osiris onlara ilk tarım araçlarını yapmayı, toprağı işlemeyi , buğdayı ve üzümü yetiştirmeyi , ekmek , şarap ve bira yapmayı öğretmiştir. Ayrıca ilkel Mısır’lılara ilk defa tapınak inşa etmeyi ve tanrılara tapmayı öğreten ve dini törenleri düzenleyen de Osiris’tir. Hatta ikili flütü de ilk Osiris yapmıştır.

Osiris , şu an Louvre Müzesi’nde bulunan Amenmos Steli’ne göre , bolluk , bereket getiren bir doğa tanrısı özellikleri de taşımaktadır. Osiris , doğal kaynaklara hükmetmekte , onunla birlikte rüzgarlar esmekte , ekinler yeşermekte ve hayvanlar yetişmektedir.

Osiris Mısır’ın uygarlaştırılmasını tamamladıktan sonra , bütün dünyanın uygarlaştırılması işine girişir. Tahtı kardeşi ve aynı zamanda da karısı olan İsis’e bırakır ve yanında veziri Thot ,
Anubis
ve Ofois ile birlikte sefere çıkar. Uzun süre dünyanın uygarlaşması için çalışır.

Burada Anubis için de bir parantez açmak gerekmektedir . Eski Mısır’da Anpu diye adlandırılan Anubis, mitolojiye göre, ölülere Öteki Dünya’nın yolunu gösteren çakal başlı varlıktır. Piramit metinlerinde , Anubis Ra’nın oğlu olarak yer alır. Başka metinlerde ise Osiris ya da Seth ile ilişkilendirilir. Osiris ile ilgili efsanelerde , adı çok sık geçmese de, Anubis’in önemli bir yeri vardır. İlk olarak Anubis daha önce de gördüğümüz gibi dünyanın fethine Osiris ile birlikte çıkmıştır. Ancak bu fetih savaşla yapılan istila anlamına değil, insanların uygarlaştırılması anlamına gelmektedir. Aslında bu efsaneden yola çıkarak , Anubis , tanrıların insanları eğitmesinde önemli rol oynayan varlıklardan bir olarak karşımıza çıkar. İkinci olarak da Anubis Osiris’in ölümünden sonra onun “vücudunun” korunması işini üstlenir. İlk olarak bu görevi olan Anubis zamanla Osiris’in cenazesi ile olan ilgisinden dolayı ölü kültleri ile ilgili bir özellik kazanmış ve mumyalama ve ölünün yargılanması ile ilgili yol gösterme görevleri gibi görevler üstlenmiştir.

Osiris döndüğünde ülkesini , İsis’in başarılı yönetimi sayesinde , çok iyi durumda bulur.

Ancak bu dönem uzun sürmez. Tahta geçmeyi arzulayan , fakat Osiris’in yokluğunda dahi hüküm süremeyen Seth , Osiris’i yok etmek için bir plan hazırlamıştır. Bu plana göre Seth , Osiris’in ölçülerine göre bir sandık hazırlatır ve sandığı en değerli taşlarla süsletir . Seth , bundan sonra kendisine yardım eden yetmiş iki kişiyle birlikte planını uygulamaya koyulur .

Seth büyük bir yemek verir ve Osiris’i de çağırır. Osiris hiç bir şeyden şüphelenmeyerek yemeğe gider. Yemek sonunda Seth , sandık kimin ölçülerine uyarsa , sandığın sahibinin o olduğunu söyler. Denemek için herkes sırayla sandığın içine yatar. Sıra Osiris’e gelmiştir. Osiris yatar yatmaz Seth sandığı çiviler , eritilmiş kurşunla lehimler ve Nil nehrine atar. Böylece Seth planını uygulamıştır. Bu olay “ Osiris’in krallığının yirmi sekizinci yılında , Athyr ayının on yedisinde olmuştur.

İsis bunu duyunca , üzüntüsünden saçlarını keser , elbiselerini parçalar ve Osiris’in kapatıldığı sandığı aramaya çıkar.

Osiris’in kapatıldığı sandık , Fenike’ye , Byblos kentine kadar sürüklenmiş ve burada karaya vurmuştur. Karaya çıktığı yerde ise süratle büyüyen bir ağaç sandığı gövdesinin içine almıştır.

Byblos Kralı Malkandros bu ağacı gördüğünde hayran kalır ve ağacı kestirerek sarayına sütun olarak diktirmeye karar verir. Ağaç kesildiğinde çok güzel bir koku çıkarmıştır.

Bu olay Isis’in kulağına kadar gelmiştir. İsis durumu anlar ve Malkandros’un sarayına gider. Burada önce Astarte’nin çocuğunun dadısı olur.

İsis bir gün çocuğu ölümsüz yapmak ister ve bu amaçla çocuğu ölümsüzlük ateşine batırır. Bunu gören kraliçe çığlıklar atarak İsis’i engeller. İsis artık kendini tanıtmak zorunda kalır. Daha sonra Kral Malkandros’dan izin alarak ağacın gövdesini açar ve içinden sandığı alır.

İsis sandığı vatanına geri getirdikten sonra , Buto şehrine , oğlu Horus’un ziyaretine giderken sandığı , güvenli zannettiği bir yere saklayarak bırakır. Gece dolunayda avlanan Seth sandığı bulur ve Osiris’in bedenini tanır. Bunun üzerine , Seth Osiris’in bedenini 14 parçaya ayırır ve bu parçaları Mısır toprakları üzerine dağıtır.

Bunu duyan İsis papirüs ağacından yapılma bir tekneye biner ve bütün Mısır’ı dolaşarak Osiris’in bedeninin parçalarını toplar ve parçaları her bulduğu yere bir tapınak diker. Bu yüzden Mısır’ın bir çok yerinde , içinde Osiris’in cesedinin bulunduğu söylenen bir çok tapınak vardır.

Efsanenin sonunda ise Osiris’in oğlu Horus Seth’i yener . Yeniden canlanan Osiris artık bu dünyada yaşamak istemez ve hükmetmek için ölüler ülkesine gitmeyi tercih eder. Burada yine Anubis ile birlikte olacaktır. Anubis ölüleri yargılanması için Osiris’e getirecektir.

Efsanenin klasik yorumuna göre Osiris aslında diğer bahar ve toprak kültleri ile ilgili efsanelerde olduğu gibi doğanın ölümünü ve ilkbaharda yeniden canlanmasını temsil etmektedir. Başka yorumlara göre Osiris’in yazın kuruyan Nil Nehri’ni temsil ettiği ya da günlerin uzayıp kısalmasını belirttiği söylenebilir.

Daha önce de edebiyat tarihinde örnekleri görüldüğü gibi Plutarkhos , diğer Yunan yazarları gibi, efsaneyi biraz tahrif etmiş olsa da varolan bir efsaneyi anlattığı kesindir. Zaten piramit metinlerinde ve Ölüler Kitabı’nda buna benzer motiflerin yer alması bunu kanıtlamaktadır.

Ancak her efsanede olduğu gibi bu efsanede de daha derin anlamlar olduğu kesindir.

Bu efsaneyi dikkatle incelersek başka bir yerden gelen bir kişinin yanında diğerleri ile birlikte insanları eğittiğini ve daha sonra da kardeşi ( ya da onunla birlikte gelen diyelim) tarafından öldürüldüğünü fakat vücudunun (belki de kurduklarının) bir başkası (Anubis) tarafından korunduğunu görüyoruz. Bir bilim-kurgu romanı gibi gözükse de bu efsanenin geçmişte olan ve gelecekte de olması olası bir olaya atıfta bulunduğu görülmektedir. Dışarıdan gelen eğiticilerin , Erich Von Daniken’e rağmen, uzaylılar olması da gerekmemektir. Daha ileri bir uygarlıktan gelip Mısır halkını eğitmiş başka toplulukların olması da olası bir durum olarak gözükmektedir.

Bu efsanede bir ilginç nokta da bir tanrının , Osiris’in o sandığa sahip olma isteği ve sandığın tam olarak ona tıpatıp uyduğunu düşündüğü an onun içinde hapis olmasıdır. Bu bizim de sık sık içine düşebileceğimiz bir durumdur. Her zaman karşımıza biz cazip gelebilecek “sandıklar” çıkabilir. Hatta biz bunların tam bize uygun olduklarını düşünebiliriz. İşte o andan itibaren de onun esiri olabiliriz. Sonunda bu sahte cennet bizim sonumuz olabilir.

Sonuçta bu efsane için bir çok yorum olabilmektedir. Belki sizin yorumunuz da farklı olabilecektir. Ancak şunu her zaman göz önünde bulundurmak gerekir. Efsaneler her zaman geçmişte olan ya da olduğu varsayılan olayları anlatmazlar. Bazen de gelecek hakkında fikir veriler.

 

KAYNAKÇA

 

BAUVAL Robert , GILBERT Adrian ,
Tanrıların Evi Orion’da
( çev. Belkıs Çorakçı ) , Milliyet Yayınları , İstanbul , 1996

BUDGE E.A.Wallis ,
Egyptian Magic
, Dover Publications , New York , 1971

BUDGE E.A.Wallis ,
The Egyptian Book of the Dead
, Dover Publications , New York , 1967

BUDGE E.A.Wallis ,
The Gods of the Egyptians
( 2 volumes ) , Dover Publications , New York , 1969

BUDGE E.A.Wallis ,
First Steps in Egyptian
, Kegan Paul , Trench , Trübner & Co Ltd. , London , 1895

CHALABY Abbas ,
Toute L’Egypte
, Bonechi , Florence , 1993

CLARK R.T. Rundle ,
Myth and Symbol in Ancient Egypt
, Thames and Hudson , New York , 1995

COTTRELL Leonard ,
The Anvil of Civilization
, Mentor Books , New York , 1957

DIOP Cheikh Anta ,
The African Origin of Civilization
, Lawrence Hill & Company , Westport , 1974

DOBLHOFER Ernst ,
Le Déchiffrement des Ecritures
, Arthaud , Ain , 1959

EMERY W.B. ,
Archaic Egypt
, Penguin Books , London , 1991

FRAZER James G. ,
Altın Dal , Dinin ve Folklorun Kökleri
(çev. Mahmet H. Doğan) I.Cilt , Payel Yayınevi , İstanbul , 1991

GROF Stanislav ,
Books of the Dead , Manuals for Living and Dying
, Thames and Hudson, London , 1994

GUIRAND Félix ,
Mythologie Générale
, Librairie Larousse , Paris , 1935

HART George ,
Egyptian Myths
, British Museum Press , London , 1995

HERODOTOS ,
Herodot Tarihi
( çev. Müntekim Ökmen ) , Remzi Kitabevi Yayınları , İstanbul , 1973

HOOKE S.H. ,
Middle Eastern Mythology
, Penguin Books , Middlesex , 1963

İNAN Afet ,
Eski Mısır Tarih ve Medeniyeti
, Türk Tarih Kurumu Yayınları , Ankara , 1987

LEADBEATER C.W. ,
Ancient Mystic Rites
, Quest Books , Illinois , 1995

LEFEBVRE Gustave ,
Grammaire de l’Egyptien Classique
, Imprimerie de l’Institut Français d’Archéologie Orientale , Le Caire , 1955

MIQUEL Pierre ,
La Vie Privée des Hommes Au Temps des Anciens Egyptiens
, Hachette , Paris , 1979

MONTET Pierre ,
La Vie Quotidienne en Egypte Au Temps des Ramsès
, Hachette , Paris , 1983

MUTLU Belkıs ,
Efsanelerin İzinde
, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yayınları , İstanbul , 1965

NEWBERRY Percy , GARSTANG John ,
A Short History of Ancient Egypt
, Archibald Constable & Co Ltd., London , 1907

ÖZER Yusuf Ziya ,
Mısır Tarihi
, Türk Tarih Kurumu Yayınları , Ankara , 1987

ROSSI Pierre ,
La Cité D’Isis , Histoire Vraie des Arabes
, Enag Editions , Alger , 1991

SALEH Mohammed , SOUROUZIAN Hourig ,
Musée Egyptien de Caire, Catalogue Officiel
, Verlag Philipp von Zabern, Mainz,1987

SMITH Joseph Lindon ,
Tombs , Temples & Ancient Art
, University of Oklahoma Press , Oklahoma , 1956

SPENCE Lewis ,
Myths of Ancient Egypt
, Senate , London , 1994

VERCOUTTER Jean ,
L’Egypte Ancienne
, Presses Universitaires de France, Paris , 1968

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Osiris ve Osiris Dini

 

Ezoterik Bilgilere göre Mu'ya indirilen ilk tek tanrılı din "Sirius Öğretisi" adlı kozmik öğretidir. James Churchward'ın Tibet'te okuduğunu ileri sürdüğü tabletlere göre, Atlantis'li bir inisiye olan Osiris bu dini zamanla yozlaştırılmış yanlarından arındırarak tekrar ortaya koymuştur. Atlantis'te başlayıp Mu'da devam eden ve Mısır'da şekil bulan bu ilk monoteist din hakkında neler biliyoruz?

 

1868'te Ingiliz Ordusu'nda deniz subayı olarak Hindistan'da görev yaparken bir tapınak rahibiyle yakın dost olan ve ondan yüzyıllardır tapınak mahzenlerinde yatan çok eski tabletlerin nasıl tercüme edileceğini öğrenen James Churchward, bu tabletlerde bizim uygarlığımızdan çok önceleri muazzam bir uygarlığın doğduğunu, geliştiğini ve yok olduğunu öğrenmiştir. Churchward'ın okuduğu tabletler, yaklaşık 18.000 ya da 20.000 yıl önce yaşamış Osiris hakkında şu bilgileri aktarmaktadır: "Osiris büyüyünce bilgisini derinleştirmek üzere doğduğu ülke olan Atlantis'i terkedip Mu kıtasına gitti. Oradaki Naakal (bilgin ve rahip) okullarında din ve kozmik bilimler konusunda öğrenim gördü. Orada üstadlık derecesine ulaştıktan sonra ülkesindeki insanları aydınlatmak üzere Atlantis'e geri döndü. Tüm yaşamını Atlantis halkını aydınlatmaya, onlara doğru yola göstermeye adayan Osiris, bir takım çıkarları uğruna dini yozlaştırmış olan Atlantis rahip sınıfının etkisi altında oluşan yanlış anlayışları ve uydurma kavramları düzeltmeye çalıştı. Halkın büyük bir sevgi ve saygıyla bağlandığı Osiris, Atlantis'in ruhani lideri oldu ve liderliğini son günlerine kadar sürdürdü. Kendisini Kral Uranos'un yerine geçirmek istedilerse de o bunu kabul etmedi ve kendi kardeşi tarafından katledildi. Osiris'e bağlı inisiyeler adının anılması için yaydığı saf dine Osiris Dini adını verdiler."

 

Osiris'in öldürülmesine karşın bu kozmik kökenli öğreti Atlantis'te varlığını sürdürdü. Öğreti Churchward'a göre Mısır'a İ.Ö. 16.000 yıllarında Atlantis'li bir bilge olan Hermes-Thot tarafından getirildi. Mısır'da bu öğretinin yayılması ve korunması, Thot zamanından Menes zamanına kadar (İ.Ö. 5.000) Horus ünvanı verilen birer din adamının denetimiyle sağlandı. Kayıtlara göre Mısır, Hermes-Thot zamanından Menes zamanına kadar Horus'a bağlı bir rahipler kurulu tarafından yönetilmiştir. Kimileri bu öğretinin ilkel Mısır halkı tarafından anlaşılamayacağından ötürü Mısır'da iki şekilde (ezoterik ve egzoterik) yayılmış olduğu kanısındadır. Mısır'da Osiris'in yolu denilince dinin herkese yönelik dışrak (egzoterik) kısmı, Horus'un yolu veya İsis misterleri denilince içrek (ezoterik) kısmı anlaşılmaktaydı.

 

Gelelim Mısır Mitolojisi'nde İsis ve Osiris'in yerlerine... İsis Osiris'in kızkardeşi ve eşidir. Mısır metinlerinde Sirius gibi vericilik özellikleriyle nitelenen İsis aynı zamanda Osiris'in beden parçalarını bir araya getirmeye çalışan bir ilahtır. Bu sembolü biraz açarsak okültizmdeki mikrokozmos-makrokozmos kavramıyla karşılaşırız. Okültizmde canlı bir valık olarak kabul edilen Dünya gezegenine Anima Mundi adı verilir. İnsan bedeninde aralarında iş bölümü yapan birçok organ olmasına benzerşekilde Güneş Sistemi gibi yıldız sistemleri de bir takım kozmik bedenlerin çeşitli organlarını oluştururlar, her gezegen de uydularıyla birlikte, parçası olduğu organın içinde ayrı bir rol veya işlevde bulunur. İşte Osiris'in organlarının dağıtılması sembolizminde de bu bilgi sembolize edidlmekteydi. İşin ilginç yanlarından biri de şu: Aynı sembolizm Dogon tradisyonunda Nommo'nun organlarının dağıtılması şeklinde de karşımıza çıkar; bu organlar arasında kan dolaşımı gibi bir dolaşım söz konusudur ve merkez Sirius'tur!!! Ve... Bu sembolizme Amerika yerlilerinde de rastlanır.

 

Bir başka bilgi ise tarihçi Diodoros kaynaklı: Diodoros'a göre yeniden doğuşunu kurt kılığında gerçekleştiren Osiris, Eski Mısır'da kurtla ilişkilendirilen Sirius-B yıldızıyla bağlantılıdır. İşin ilginci, Eski Türk tradisyonlarında da, Gök-Kurt, tanrının yerdeki şekillenmiş sembolü olarak kabul edilirdi. Hatta daha da ilginci, Çin tradisyonlarına göre "Göksel saray"ın (Büyük Ayı) bekçisi "Göksel-Kurt" Sirius yıldızıdır... Konuyu Osiris'ten Sirius'a çekerek dağıtmak istemiyorum ama son bir şey daha eklemeden yapamayacağım: Sirius sisteminin üç yıldızdan oluşması nedeniyle kullanılan "trident" veya "trisula" olarak adlandırılan bir üç dişli asa vardır. Peru'daki Nazca Vadisi'ndeki dev çizimlerden biri olan bu sembol eski Yunan tradisyonunda Poseidon'un, Hinduzim!de Şiva'nın, Hitit tradisyonunda Teşub'un ve Urartu tradisyonunda Teişeba'nın elinde görülür. Ankara'ya yolu düşenler, Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde elinde tridentiyle resmedilmiş Teşub'u görebilirler... Gerçekten etkileyici...

 

Osiris ve İsis'in sembolize ettikleri hakkında yazacak daha çok şey var. Eski Mısır'da İsis'in "Ast", Osiris'in ise "As-ar" adıyla anıldığı bilinmekte... Acaba zaman içinde As-ar, Atlantis'li bir rahip olan Osiris'le özdeşleştirilmiş mi? İkenderiye Kütüphanesi'yle birlikte yanıp kül olan bilgilere ulaşmak mümkün olsaydı (bunların bir kopyasının Keops piramidinde gizlendiği iddia edilir) Osiris'in kimliği ve öğretisi hakkında çok daha sağlam bilgilere ulaşmak mümkün olurdu...

 

Yazan: Aycan Bolazar

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...