nevermore Oluşturma zamanı: Eylül 22, 2012 Paylaş Oluşturma zamanı: Eylül 22, 2012 Hassas insanlar geçmiş yaşamlardan, bazen transta izlenimler alabilmektedirler. Bazı hassas kişiler başkalarının yaşamlarından veya genelde tekrardoğuş konusundan söz ederler. Geçmiş yaşamları hatırlama ancak kısmen bir paranormal yetenek olabilir. Pek çok insan trans başlatımının ardından, böyle anıları çoğu kez hatırlayabilmektedir. Netherton'unki gibi, trans başlatmayan yöntemler hasta tarafından kendi kendine başlatılan bir transla çalışır ama bu kendiliğinden ve ayrıca paranormal yeteneklere dair daha önce herhangi bir kanıt sergilememiş insanlarda da meydana gelir. Konuyla yoğun olarak ilgilenmek de psişik izlenimlere yol açabilir. Geçmiş yaşam terapistleri bir danışanın ortaya çıkmakta olan öyküsüyle ilgili imgeler veya duyumlar yakalayabilirler. Biri David Gershom'a geçmiş yaşamında başkalarıyla birlikte içine ateş yanan bir deliğe atılarak öldüğünü söyledi. Gershom aniden yanık et kokusu aldı. Mutfağa baktı, her şey yolundaydı. Verandada koku almıyordu ama evin içine girince koku geri geliyordu. Burnu hassas olan alerjik eşi hiçbir şey fark etmemişti. Gershom bunun psişik izlenim olduğunu fark ettiğinde koku kayboldu (1994). Şunlar arasında fark gözetmekteyim: - Psişik izlenimler: normal bilinçlilik sırasında belli belirsiz duyular dışı izlenimler. - Rüyalar, translar ve beden dışı deneyimlerdeki değişmiş bilinçlilik sırasında net algılama. - Durugörü: normal bilinçlilik sırasında net duyular dışı izlenimler. Bu bölüm kendi geçmiş yaşamlarını veya başkalarınınkini duyumsamış veya algılamış insanlardan örnekler vermektedir. İlk olarak, kendi geçmiş yaşamlarını hatırlayan insanlar ve sonra başkalarının önceki yaşamlarını algılayan insanlar ve son olarak, medyomlar aracılığıyla tekrardoğuşu anlatan bedensizler. Ardından, Allan Kardec, Helen Roberts, Ruth Montgomery ve Jane Roberts, Edgar Cayce ve Loehr-Daniels okumaları gibi psişik kaynaklardan tekrardoğuş hakkındaki genel enformasyona göz atacağız. Geçmiş Yaşam Anıları ve Psişik Yetenekler Geçmiş yaşam anısına erişim ve yapışma herhangi bir bağlantı ışık tutabilirdi. Bu ikisi güçlü şekilde bağlantılıysa görünüşe göre geçmiş yaşam anıları olan şeylerin açıklaması olarak durugörüyü ve telepatiyi reddetmek güç olabilirdi. Psişiklerin anıları başka insanların anılarından farklılık gösterir mi? İlginçtir, transa girebilen veya durugörür olup geçmiş yaşamları hatırlayan insanlar genellikle kendi deneyimlerini başkalarının deneyimlerinden pekala ayırt edebilmektedirler. Öyleyse, özdeşleşme (veya Stevenson'ın deyimiyle "kişileşme") geçmiş yaşamların izlenimleri ile birlikte otomatik olarak oluşmamaktadır. Apaçık kişisel olan deneyimleri durugörüye atfetmenin hiçbir güvenilir temeli yoktur. Pek çok psişik kişinin geçmiş yaşam hatırlaması ya pek azdır ya da hiç ve olası hatırlamalar çoğu kez dağınık imgelerle veya dönemlerle sınırlıdır. Geçmiş yaşamların hatırlanmaları psişik yeteneğe dayalı olsaydı daha çok sayıda psişik geçmiş yaşamları hatırlardı. Tekrardoğuş hakkındaki sunumlarıma katılan insanlar arasında bir anket yaptım. Grup genel sonuçlara varmak açısından fazla küçüktü ama psişik yetenekler ve kendiliğinden geçmiş yaşam anısı tipleri arasındaki birkaç ilişki hayli belirgin görünmektedir. Tablo 3 bu anketten çıkan bazı sonuçları gösteriyor (TenDam 1980). http://www.spiritualizm.com/A1/kitap/kitapkapak/kitapres/tekrar-dogus-reenkarnasyon-tablolari-arastirma-raporlari0003.jpg Anket grubunda, paranormal yeteneği olduğunu iddia edenler daha çok geçmiş yaşam anısına sahipti. "Normal" ve "paranormal" insanlar arasındaki en büyük fark paranormal yetenekleri olanların rüyalarda daha çok anı hatırlamalarıydı. Geçmiş yaşam anılarıyla güçlü şekilde bağıntılı olan paranormal yetenekler çoğunlukla ilham parlamaları, şifalı eller (manyetizma) ve durugörüydü. İlham parlamaları yaşayan insanlar daha çok geçmiş yaşam anısına, daha çok nedeni net olmayan anılara sahip olup mekanları daha sık tanımaktadırlar (genelde mekanların hatırlanması daha çok sayıda anı ile bağlantılıdır). Şifacılar ve durugörürler insanları tanımaya eğilimlidirler. İzlenimleri tahmin etmek ile geçmiş yaşamların hatırlanması arasında hiçbir bağıntı yoktu ama tahminler ile geçmiş yaşam anılarının sayısı arasında empatik bir bağıntı vardı. Önceden haber verme becerileri geçmişin eşiğinden geçmeye katkıda bulunmayabilse de eşik geçilir geçilmez bunu kayda değer ölçüde kolaylaştırır. Geçmiş yaşamları hatırlayan insanların önceden haber verici izlenimleri daha kolay aldıkları daha açıksözlü ama yine de şaşırtıcı bir açıklama olurdu. Bu durumda, geçmişin algılanması geleceğin daha kolay algılanmasına yol açar ama tersi geçerli değildir. Geçmiş yaşamların hatırlanması psişik yetenekler olmaksızın mümkün olsa bile anının kendi parapsikolojik veya daha doğrusu parafizyolojik olmalıdır çünkü böyle anılar fiziksel bedende saklanamaz. Ezoterik veya gnostik durugörürler tekrardoğuş anılarının üç kaynağından söz ederler: Geçmiş yaşam kişilikleri, üst benlik de denilen sürekli tekrardoğan can ve şu ana dek yaşamış bütün insanların deneyimlerini veya her bir canlı varlığın bütün deneyimlerini depolayan veya şu ana dek olmuş her şeyi depolayan bir veritabanı olan doğanın hafızası veya Akaşik Kayıtlar olarak tarif edilen bir tür genel hafıza fonu. Son versiyon tartışmalıdır çünkü gözlemciler veya gözlemleme aygıtı olmaksızın gözlemi veya evrenle birlikte var olan, bir gözlem noktası olmaksızın her şeyi kaydeden bir tür kaydediciyi baştan farzetmektedir. Zihin aynası ile yapılan deneyler terapötik geçmiş yaşam regresyonlarının psişik faaliyetlerinkini andıran bir beyin dalgası örüntüsü sergilediğini gösterir: Delta ile birlikte alfa ve beta. 7. Bölüm bunu ayrıntılı olarak işleyecektir. Kendi Geçmiş Yaşamlarına Dair Psişik İzlenimleri Olan İnsanlar 1869'da bir spirituel seans sırasında, katılımcılardan birinin yaşamakta olan yeğeninin ruhu belirdi. XIV. Louis'nin tahtta olduğu sırada geçen önceki yaşamında rahibe olduğunu söyledi. Manastırın misafirlerinden birini evlenmek üzere kaçırmaya kalkan bir asilzade onu atıyla ezmiş ve rahibe bu yüzden ölmüştü. Daha çok ayrıntı verdi ve uyuduğunda, manastırın eski kilisesinin çevresinde önceki yaşamındaki formu içinde dolaşıp durma eğiliminde olduğunu ekledi. Yeniden doğmadan önce de bunu yapmıştı. Kimliğini kanıtlamak için medyomun eli aracılığıyla yalnızca kendisinin ve seansa katılan dayısının bildiği bir şeyler yazdı. Dayı ikna oldu ve seans sırasında ona, gün içinde uyanıkken geçmiş yaşamından haberdar olup olmadığını sordu. Yeğeni gün içinde şiddet dolu bir ölüme ve rüyada geçen süreye ilişkin yalnızca belli belirsiz bir hissi olduğunu yanıtını verdi. Daha sonra, dayı ile yeğen karşılaştıklarında adam genç kadına rüyasında cinayete kurban gittiğini hiç görüp görmediğini sordu. Kadın görmediğini ama bazen silahlı adamlar tarafından kovalanan bir katolik rahibin bir kiliseden kaçısıyla ilgili kabuslar gördüğünü söyledi. Dayısı ona birkaç cümle yazdırdı, kadının el yazısı seansta yazdırılan ile hemen hemen aynıydı (Bertholet 1949: 561; Muller 1970:172). Spiritüalizm eserleri beden uyurken bir geçmiş yaşamın kimliğine bürünüp görünen yaşayan insanların ruhlarından örnekler içermektedir. Ivy Beaumont, 1961'de ölen, Blackpool'dan bir öğretmendi. Psişik güçleri 1927 civarında gelişmişti. Ivy hakkında This Egyptian Miracle (1955) adlı kitabı yazan Frederic Wood'un yol göstericiliği ile trans, otomatik yazı ve durugörü yeteneklerini geliştirdi. Yarı transta olduğunda, adının Nona olduğunu söyleyen bir antite ortaya çıktı ve on sekizinci hanedanlığın kullandığı Mısır dilinde 4.000'i aşkın cümle üretti. 1930 yılında bir başka medyom, Ivy Beaumont'un kendisinin de o dönemde, Nona ile yakın ahbap olan Vola olarak yaşamış olduğunu bildirdi. Daha sonraları Ivy de net anılar hatırlamaya başladı. Suriye'de geçen gençliğini, şehrin Mısırlı birlikler tarafından ele geçirilip yağmalanmasını, tutsak olarak Mısır'a gidişini, oradaki halkın adetlerini, birkaç Mısırlıyı, Nil üstündeki yerleri, kraliçe Telita'nın himayesinde firavunun sarayında geçirdiği süreyi, Karnak Tapmağıyla bağlantısını ve rahibe olarak görevlerini hatırladı. Hamisi olan kraliçeyle birlikte bir yelkenli kazasında ölmüştü. Transta Mısır dilinde ilahiler söyleyip eski danslar yapabilmekteydi. Vola olarak belirdiği bir seans sırasında Mısır dilinde aniden, "Kes şunu!" diye bağırdı. Transtan çıkdığında, rehberinin onu çekip sürüklemiş olduğundan şikayet eti. Kontrol eden ruhlar bir medyomun fiziksel rahatsızlıklarını asla hissetmedikleri için Vola ve Ivy bir ve aynı kişi olmalıydılar. Ivy ayrıca Nero'nun zulmü sırasında öldüğü bir yaşamı, on yedinci yüzyılda New England'da geçen bir yaşamı ve son olarak, devrim sırasında İngiltere'ye kaçmış Fransız asilzadesi bir ailenin kızı olduğu bir yaşamı da hatırladı. Ancak Mısır'daki yaşamı en net ve en ikna edici olanıydı. Eski Mısır dilini telaffuz edişi kayda geçirilmiştir (Wood 1955). Başlangıçta, hatırlamaları yalnızca trans sırasında ortaya çıkmaktaydı ama sonraları uyanık olduğunda da çıkmaya başladı. Hafızasına ilk başta yalnızca trans sırasında erişebilmekteydi ama sonraları normal bilinçlilik sırasında da erişebilir oldu. Anlaşılan, bir tür köprü oluşmuştu. Bu, geçmiş kişiliğin tekrar hayata gelmekte olduğunun pek çok örneğinden biridir. Tarafsız bir akaşa söz konusu değildir. Joan Grant transta geçmiş yaşamları hatırlayan en tanınmış kişidir. Bir geçmiş yaşam hakkında yazdığı Winged Pharaon (1937) adlı ilk kitabı genelde bilinir. Time out of Mind (1956) başlıklı otobiyografisinde anlattığı üzere, anıları bir bokböceği yontusuna psikometri yaparken başlamıştı. Transta dikte ettirdiği kısımlar ancak daha sonra bir araya getirildi. Belirli bir durumun tam ortasında başlayan seans transkriptleri, daha önceki bir tarihte yapılan seansın transkriptlerine tam olarak uymaktaydı. Böylece, Grant transtayken, bütün bir biyografiyi oluşturmak üzere doğru sıraya sokulacak kısımları dikte ettirmekteydi. Bu sanki söz konusu kitabın programlandığını ve trans sırasında yüksek sesle okunduğunu ima ediyor. Bu durum ie kitabı mükemmel bir edebiyat eseri ama daha az ikna edici bir geçmiş yaşam anısı örneği haline getirir. Yavaş ve bölük pörçük ortaya çıkan ve aralarda şimdiki kişinin verdiği tepkileri de içeren geçmiş yaşam hatırlaması yaşayan insanlar hikayenin kusurlarına rağmen daha ikna edicidir. Joan Grant'ın yazdığı diğer kitaplar daha az tanınır ama okumaya değer. Joan Grant psikometri yoluyla, özellikle de şimdiki sorunla bir bağlantısı varsa başka insanların geçmiş yaşamlarına dair enformasyon da alabilmekteydi (Grant 1956; Kelsey & Grant 1967). Psişik yeteneklerini Mısır'daki gibi, geçmiş yaşamlarda aldığı eğitime bağlar. Bu durum regresyonlardan elde edilen verilerle bağıntılıdır. Psişik yeteneklere sahip insanlar çok çeşitli ve bazen her türden dönem ve mekanda tapmak eğitiminin az bilinen biçimlerine geri giderler. Mısır en sık ortaya çıkandır; Mayalar veya İnkalar dönemi ise ikinci sırayı alır. Kişinin kendi yaşamından izlenimlerin durugörü yoluyla alınmasının bir örneği, The Boy Who Saw True adıyla bilinen, bir İngiliz gencin 1885'ten 1887'ye dek uzanan günlüğüdür. Daha sonraları yapılan araştırmalar günlüğü "keşdefen" ve derleyen Cyril Scott'un günlüğün yazarı olduğunu göstermiştir. Oğlan auralar görmektedir ve daha sonra, başka insanların bunları görmediğini keşfeder. Sık sık insanlara veya başlarına geleceklere dair psişik izlenimler almaktadır. Doğa ruhlarını ve ölmüş büyükbabası ve başlangıçta İsa olduğunu söylediği muhteşem auralı etkileyici bir ruh gibi, bedenini terk etmiş insanları görmektedir. Birbirine aşık olan insanların birbirini bir biçimde önceden bilmekte olduklarını duyumsar. Daha sonraları, kendini çok eski zamanlarda gördüğü garip bir rüya görür. (Anketimin sonuçlarıyla karşılaştırınız!) Derken, aradan geçen süre içinde İsa olmadığım açıklamış olan ruhsal öğretmeni ona bu izlenimlerin rüya değil, bir geçmiş yaşamın hatıraları olduğunu söyler. Oğlanın aklı karışır, ölmüş büyükbabası hiç de tekrardoğuşa inanıyor görünmemektedir. Ancak rehberi ona bedeninden sıyrılmış insanların fikirlerini ancak paltolarını çıkartmış insanlar kadar değiştirebildiklerini söyler. İlk olarak, anlaşılan spiritüel eğitim alan bir Kızılderili olduğu bir yaşamın anılarını alır. Şimdiki rehberi, o dönemde öğretmenidir. Daha sonra ise esasen yurtdışında yaptığı geziler sırasında başka yaşamların anıları ortaya çıkar. Oliver Fox yıllar boyunca beden dışı deneyimlerle deneyler yaptı ve bunlarla ilgili makaleler ve bir kitap yayınladı. Bir keresinde, kırk iki yaşındayken bir geçmiş yaşam deneyimi yaşadı. Bedenini terk etmişti ve bazı Tibet tapmaklarının kalıntılarım ziyaret etmeye karar verdi. Yoğunlaştı ve her zamanki hızlı yatay hareketi hissetmeye hazırlandı. Ancak dehşet içinde, ayaklarının altındaki yerin göçtüğünü ve uzun süre boyunca bir tünelden aşağıya düştüğünü fark etti. Durduğunda ve kendini toparladığında, durumunun giderek görünür hale geldiği belli belirsiz parlak renkler gördü. Çıplaktı ve çapraz çivilenmiş kalaslara zincirlenmişti ve ölesiye işkence görmekteydi. Bedeninin her bir yanındaki yaralardan kanlar fışkırdı ve kor demirler neredeyse gözlerini dağlayacaktı. Geçen her saniye ile acı daha dayanılmaz hale geldi. "Sen Theseus'un!" diyen bir adam sesini duydu. Theseus değil, Oliver Fox'um diyerek yanıt verdi. O anda dünya içe patladı ve göz kamaştırıcı bir ışık, sağır edici bir gürültü ve kükreyen bir kasırga içinde yatağına geri döndü. Kendisinin önceki bir yaşamının son anlarım yeniden yaşadığına emin olmuştu (Fox 1962: 105). Kaptan Friedrich Schwickert (1855-1930) İzmir limanındayken, gezilecek görülecek yerleri öğrenmek istedi. Bir rehber eşliğinde Efes'i gitmesi tavsiye edildi. Yolda her şey ona o kadar tamdık gelmeye başladı ki rehberi geri yolladı. Yıllar sonra, Kapurtala mihracesinin sarayını ziyaret ederken bir Brahman ile sohbete başladı. Brahman onu bir başka bilinçlilik durumuna soktu ve Schwickert önceki yaşamım bir film gibi izledi. Efes savaşında ölen bir süvari birliği komutanıydı (Muller 1970: 167). Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Eylül 22, 2012 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 22, 2012 Başkalarının Geçmiş Yaşamlarına Dair Psişik Enformasyon Demeter Georgewitz-Wietzer (1873-1949), Surya müstear adıyla parapsikoloji konulu kitaplar yazan Avusturyalı bir mühendisti. Yirmi üç yaşındayken Viyana'da bir durugörür onu sarı-beyaz İran giysileri içinde gördüğünü söyledi. Beş yıl sonra, yazıştığı bir İranlı alim ona önceki yaşamında kendi mezhebine bağlı bir Acem Türkü olduğunu söyledi. On yedi yıl sonra Graz'daki bir kadın psişik bu deneyimlerden habersiz, ona önceki yaşamında ak büyü yapan bir İranlı mistik olduğunu söyledi. Birinci Dünya Savaşında Avusturya ordusuda komutanlık yapmış ve parapsikolojiye ilgi duyan ve bu konuda tecrübeli bir ahbabı ise son buluşmalarında, ona daha önce birlikte İran'da yaşamış ve şimdiki yaşamlarında olduğu gibi aynı konularla ilgilenmiş oldukları için iyi dost olduklarını söyledi (Muller 1970: 175). Fransız madenci Augustin Lesage (1876-1954) otuz altı yaşında psişik ressam oldu ve sonrasında 700'ü aşkın resim yaptı. Altmış iki yaşındayken, bir durugörür ona bir bokböceği yontusu verip Mısır'a gideceğini söyledi. O yılın sonuna doğru "Mısır Hasadı" başlıklı büyük bir tablo yaptı ve ertesi yıl arkadaşı Alfred ile Mısır'a giderken yanında götürdü. Karnak tapmağında, bu yeri çok iyi bildiğini hissetti. M.Ö. 1500'lerde yaşamış olan Mısırlı ressam Mena'nm yakın zamanda keşfedilen mezarını ziyaret eti. Mezarın duvarlarında, kendi yaptığım andıran bir resim vardı. Mezarda kendini öyle mutlu hissetti ki az daha çıkmayacaktı. Başka izlenimler de aldı ama kendisinin Mena olmuş olduğundan emin olamayacağı kadar belli belirsizdiler. Ölümünden bir süre sonra, arkadaşı bir medyom aracılığıyla şu mesajı aldı: "Alfred'e söyleyin, doğruymuş. Mena'ydım." Medyom, Lesage'ı ne görmüş ne de tanımıştı. Mesaj geldiğinde Alfred orada değildi (Muller 1970: 163; Victor 1980). İngiliz doktor Arthur Guirdham hastalarından birinin rüyalarını ve anı parçalarını inceledikten sonra tekrardoğuşla ilgilenmeye başladı. Çalışması onu duyarlı hale getirdi, kendisi de izlenimler almaya başladı ve giderek bedenden ayrılmış varlıkları algılamaya ve onlarla iletişime geçmeyi öğrendi. Bu varlıklar bazen Guirdham'ın geçmiş yaşamlarından söz ettiler ama daha çok, onun izlenimlerini ve vardığı sonuçları doğruladılar, netleştirdiler veya düzelttiler (Guirdham 1970,1974). Sonraları başka geçmiş yaşamları da araştırabildi. The Lake and the Castle5- (1976) adlı kitabında 1800'lerde bir yaşamı ve Orta Çağın başlarında İngiltere'de ve bir de Roma dönemindeki yaşamları tarif eder. The Island (1980) adlı kitabında ise M.Ö. 1250 civarında Yunanistan'daki bir yaşamı anlatır. Hikayeler güvenilir ama cilalıdır, özellikle de sonuncusu. Bunlar hep Guirdham'ın yaşamları boyunca bağlı olduğu felsefe olan düalizmi açıklayan ve savunan partizan literatür olarak kalmaktadır. Clarice Toyne'nun (1976) tekrardoğuşu halk genelinde akla yatkın hale getirmek için önceki hayatında kimin kim olduğunu ona söyleyen bir "öteden gelen öğretmen"i vardı. Sonrasında aralarındaki koşutlukları açığa çıkartmak için her iki yaşam hakkında biyografik bilgileri derlemeye başladı. Teilhard de Chardin, Blaise Pascal'dı; Danny Kaye, Hans Christian Andersen'dı; Bernard Shaw, Voltaire idi; de Gaulle ise II. Joseph ve Le Grand Conde adıyla tanınan II. Louis (çarpıcı bir benzerlikleri vardır) idi. Victor Hugo ve Charles Baudelaire, Toyne'nun ahbapları arasında tekrardoğmuşlardı. Hiroshi Motoyama geçmiş yaşamlar hakkında çoğu kez anlam ifade eden konsültasyonlar yapmaktadır. Batılı psişiklerin tersine, Motoyama genellikle ulusal karma dediği şeye bağlantılar oluşturan bireysel karmaya atıfta bulunur. Tavsiyeleri tavır değişikliği, dua ve meditasyon ile sınırlı kalır (Motoyama 1992). Bedenden Ayrılmışların Tekrardoğuşa Dair Anlattıkları Spiritüel konularla ilgili pek çok kitabın içeriği ya transta ya da tamamen bilinçli iken kanallaşma yoluyla alınmıştır. Blavatsky'nin Isis Unveiled (1877) and The Secret Doctrine (1888) adlı kitaplarını büyük ölçüde ilham alarak yazdığı anlaşılmaktadır. Alice Bailey de kitaplarını bu yolla yazmıştı, Bailey'ye göre bunlar bir teozofi üstadı olan "Tibetli" tarafından ilham edilmişti. Bedenden ayrılmışların pek çoğu parlak fikirlerini bedenlilere hevesle aktarmaktadırlar. Medyomistik ve spiritualist literatür genellikle ölmüş bir ünlünün adıyla süslenmiş ve yaşayanların ihtiyaçlarına yanıt veren ruhlarla dolup taşmaktadır. Viktorya döneminde, ahlakı yükselten vaazlar ve haşmetli şiirler getirmişlerdi. Günümüzde ise pek çoğu kendisini her şeyin çok daha iyi olduğu gezegenlerden gelen haberciler olarak sunup savaşmayı bırakmamız, birbirimize nazik davranmamız ve daha yüksek bilinçlilik geliştirmemiz için bizi teşvik etmekteler. Sunuşları bilgiden, pratik anlayıştan, sağlam muhakemeden ve hatta bazen lezzetten çarpıcı bir şekilde yoksundur. Bu şekilde, hüsrana uğramış canlar nispeten zararsızca kendilerini doyuruyor olabilir. Pek çok insana güzel hisler vermekte ve onları sokaklara düşmekten korumaktadırlar. İnsanları kehanetlerle coşturduklarında veya korkuttuklarında ise durum kuşkulu hale gelir. Mesajlarını aktarmak üzere yaşayanlara yaklaşan bedensizler genellikle sınırlı bir ilgiye ve güvenilirliğe sahip olduklarında ise onların anlattıklarına derhal inanmak, kapıdan kapıya pazarlanan mallardan almaktan daha aptalcadır. Medeni insanlar kendilerini başkalarına dayatmazlar, hele de bedensizken. Onlar yalnızca bu konularla şahsen ilgilendiklerini bildikleri insanlarla temasa geçerler ve anlattıklarım basıp yayınlamaları için zorlamazlar. Yine kanallaşma yoluyla alınmış olan Loehr-Daniels okumaları bununla ilgili ilginç gözlemler içermektedir (Quinn: 214-215): Sosyal bir toplantıda sahneyi ele geçirip partinin can damarı haline gelen kişilik türünü bilirsiniz, değil mi? Bu, yeryüzü varlıklarıyla temas kurmaya çok hevesli olan antiteler arasında da olabilir. Yeryüzü varlıkları onlara Viya tahtası aracılığıyla bir açıklık sağlamaktalar ve onlar bu açıklığı kullanacak ve izleyicilerini heyecanlandırabilen ve dikkatini çekebilen her ne varsa oradan getireceklerdir. ...yeryüzü yaşamından geçiş yapmış ve yaşam hakkında yeryüzü yaşamında olanların sahip olmadıkları bazı genişlemiş anlayışları olanlar öte tarafta pek çoktur. Bu anlayışı paylaşma hevesindedirler. Ama ne yazık ki bazıları, ilkokulu bitirdiklerinde diploma alabilen çocuklara benzerler. Geçiş diplomasını aldıkları için öğrenilecek daha fazla şey olmadığı sonucuna varmışlardır. Ortaokul, lise, kolej ve kolej sonrası yılların olduğu gerçeğini görmezler. Yeryüzünden geçişi yapıp deyim yerindeyse beşinci sınıf diplomalarını alarak bu yana gelmiş yeryüzü varlıkları var. İşlerini bitirdiklerini, gelecekleri yere vardıklarını ve artık otorite olduklarını hissetmekteler. Böyleleri için Viya tahtası, sarkaç ve otomatik yazı olmak istedikleri öğretmenler, yetkililer olmak için araçlar sağlamaktadır. Belki de yeryüzü yaşamında sahip olmak isteyip de başaramadıkları bir otoriter havayla konuşmak istedikleri gibi. Tekrardoğuş hakkında ölülerden gelen mesajlardan oluşturulmuş spiritualist yayınların sayısı hepsinden söz edilemeyecek kadar çoktur. Pek çoğu makalelerde ve spiritualist dergilerde ve yine pek çok kitapta bulunabilir. Arthur Ford gibi bazı kişiler, ölümden sonra iletişime geçmek için meslektaşlarına giderler. Diğerleri ise yaklaşan tekrardoğumlarını ilan etmek için kendilerini tezahür ettirirler. Karl Muller tekrardoğuş hakkında ölüler tarafından verilen kişisel ve genel mesajlara dair pek çok örnek vermektedir. Bir ruh Joachim Winckelman'a (1885-1956) on sekizinci yüzyılda birlikte yaşamış olduklarını söyledi. Bir grup ruh ona, insan canları şimdiki koşullar altında daha hızlı gelişebildikleri için tekrardoğuşun günümüzde geçmişe kıyasla daha hızlı meydana geldiğini söyledi. Ayrıca pek çok can ilk kez bedenlenmektedir. Sonuç olarak, dünya nüfusu çok hızlı artar. Alex Sundien 1943 ile 1955 yılları arasında Danimarka'da trans seansları düzenledi. Bunlarla ilgili kitabı tekrardoğuş hakkında paragraflar içermektedir. Öldürülmüş bir adamın hayaleti önceki bir yaşamda kendisi insanları öldürmüş olduğu için ölümünün bir ceza olduğunu söyler. Pek çok rehber ve yardımcı artık tekrardoğmaya ihtiyaç duymadıkları bir noktaya dek gelişmiştir. Bazı canlar ölümden sonra astral alemlerin aşağı bölgelerinde kalır ve yukarı bölgelere ancak birkaçtekrardoğuş sonrasında girebilirler. Bazen eşcinsellik yakın tarihli bir cinsiyet değişiminden dolayıdır. Bu cümleler genel kalıba uymaktadır. Yeniden Doğuş Duyuruları Rudolf Passian, Avusturya'nın Steiermark kentinden olan barones Adelma von Vay'e (1840-1925) "19. yüzyılın Cayce'si" der. İnançlı bir katolik olan baronesin spiritizm veya tekrardoğuş hakkında hiçbir fikri yoktu. Bir gün otomatik yazı yazmaya ve durugörünün bir türünü sergilemeye, "bir bardak suda görmeye" başladı. Çoğu kez mecazi olarak gördüğü şeyler genellikle otomatik yazı tarafından açıklanıyordu. Koyduğu teşhisler ve verdiği tavsiyeler ile Avrupa dışında tanınır oldu. Ona çoğunlukla, doktorların tedavi edemediği hastalıklar için başvuruluyordu. Adelma von Vay kitaplarında geçmiş yaşamların tesir ettiği veya özellikle epilepsi söz konusu olduğunda geçmiş yaşamların sebep olduğu hastalık vakalarına değinir. (Passian 1985): Baronesin bir hanım arkadaşının iki yaşındaki kızı diş çıkartırken doktorların hafifletemediği kramplardan mustaripti. Kızın annesi arkadaşı Adelma von Vey'in spiritizmini tasvip etmiyordu ama çaresizlikten ona danıştı. Adelma'nın rehberleri küçük kızın Raimund adında bedensiz bir ruh tarafından rahatsız edilmekte olduğunu söylediler. Adelma, tezahüründen çılgın ve ağzı bozuk olduğu anlaşılan Raimund ile temas kurdu. En sonunda, hiç adil davranmadığım fark etmesi ve çocuğu rahat bırakması sağlanabildi. Çocuk eski haline kavuştu ve küçük kızın annesinden yeniden doğmak zorunda olduğu kendisine söylenen Raimund, iyi bir erkek kardeş olacağına söz verdi. Adelma von Vey iki aydır görüşmediği ve hamilelikten hiç söz etmemiş olan hanım arkadaşına bir mektup yazarak doğacak oğlu için onu kutladı. Arkadaşının verdiği yanıtta kızının tamamen iyileştiği ve kendisinin de daha yeni hamile kaldığı yazmaktaydı. Adelma'nın nasıl haberdar olduğunu merak etmişti. Gerçekten de bir oğlan doğurdu. Büyürken, oğlan ablasına çok bağlıydı. , Barones von Vey'in bir erkek akrabası elli sekiz yaşında öldü. İyi bir insandı ama sığ ve hedonistti. Ölümünden sekiz ay sonra, baronesin eli aracılığıyla yeryüzüne dönmek istediğini yazdı: "Bana burada iki seçeneğimiz olduğunu söylediler: ya bir ruh olarak kalıp bu şekilde gelişmek veya tekrar bir bebek olmak. Çocukların zavallı babaları için hala dua okumaktayken ben dönmüş ve altı bezli olacağım!" Durum onu çok eğlendirmişti, on yıldır evli ve hala çocuksuz olan tanıdığı bir çiftten söz etti. Oraya doğacak ve durumun tadını çıkaracaktı. Gelecekteki ana babasının adlarını ve adreslerini verdi. Bir yıl sonra gerçekten de çiftin bir oğlu oldu. Fransa'da Mayıs 1924'te yapılan bir seans sırasında, bir katılımcının babasının ölen hizmetkarının adı hecelendi. Birkaç zorlu girişimden sonra iletişim iyileşir ve ruh orada hazır bulunanlardan birinin bazı tanıdıklarının ailesinde yeniden doğacağını söyler. Bu kişilerin adlarını, yaşadıkları yeri ve ailenin kimlerden oluştuğunu bildirir. 24 Eylül 1924 sabahı tekrar doğacağını ve kulağından tanınabileceğini söyler. Ölen hizmetkarın sağ kulağı hayli belirgindir. Söz konusu aileye haber verilmedi. Seansa katılmış olan doktor tahmin edilen günün sabahı saat 8'de aileye bir erkek bebeğin doğduğu haberini aldı. Üç gün sonra eşiyle birlikte aileyi ziyarete gittiğinde, bebek misafirlerden rahatsız olup ağladı ama doktorun karısının kucağında derhal sustu. Annesi, sanki sizi tanıyor gibi, dedi. Sağ kulağı belirgin biçimde çıkıntılı olduğundan bastırması için başına bir bandaj sarmışlardı (Muller 1970: 192). Venezuela'da 1957yılında yapılan bir spiritist seans sırasında, daha önce sık sık iletişim kurmuş bir ruh kendiniz hayli zorlukla tezahür ettirdi. Güzel yüzlü ama bacağı sakat bir kadın olarak doğmanın eşiğinde olduğunu söyledi. Doğumdan korkuyordu çünkü bu zor bir yaşam olacaktı. O sırada şehir hastanesinde olan anne iki kez doğum odasına alınmıştı. Doğrum zor olduğundan doktorlar sezaryene hazırlanıyorlardı. Seansa katılanların cesaretlendirmeleri ruha güç verdi. Sonrasında grup bir başka ruhtan, doğumun sezaryansız ve tam saatinde gerçekleştiğini bildiren bir mesaj aldı. Doğumla ilgili bilgileri araştırdıklarında sakat bacağa varana dek hepsinin doğru olduğunu gördüler (Muller 1970: 190). Kocası uzun bir yolculuğa çıkmış olan Burmalı bir kadın, rüyasında ölmüş bir arkadaşının onun çocuğu olarak tekrardoğmak istediğini gördü, bundan hoşlanmadı ve rüyasında ona gelmemesini söyledi. Kocası eve döndüğünde, aynı eski arkadaşı rüyasında gördüğünü ve rüyada ona ailelerinde yeniden doğmaya gelebileceğini söylediğini anlattı. Zaman içinde bir çocukları oldu ve daha sonraları, babasının kabulünün annesinin veto girişiminden daha baskın çıktığım düşündüren sözler söyledi (Stevenson 1987: 99). Obsesyonlar ve Tekrardoğuş Spiritizmin tekrardoğuş ile ilgili önemli bir alam da obsesyonlan içermektedir. Adelma van Vay kötü niyetli obsedör ruhların yol açtığı üç vakayı tedavi etmişti. Bir örnek: Bir çiftçi sekiz yıldır epilepsi hastasıydı. Her bir nöbet sol elinin yüzük parmağında şiddetli bir acıyla başlamaktaydı. Bu acı kalbine doğru ilerledikten sonra adanı bayılıyordu. Adelma'nın rehberleri bu hastalığa mutsuz bir ruhun sebep olduğunu söylediler. Hastanın damarları, özellikle de söz konusu parmağa bağlananlar zayıftı. Marie adında bir dişi ruh bu zayıflığı kullanmaktaydı. Adelma çiftçiyi her gün manyetize etmeyi ve bu Marie ile temasa geçmeyi önerdi. Marie, onu sinir etmek için yeniden doğan kocası olan bu adamı kendine çekmek istediğini bildirdi. Yeterince sabretmişti. Bu adamın karısı olan Marie son derece kıskançtı. Ölümden sonra da kıskançlığıyla adama işkenceye devam etmişti. Adamın rehberi kendini kadından kurtarmak için ona yeniden doğmasını önermişti. Marie bütün hafta boyunca kibarca uyarıldı, kıskançlığının sevgiyle ilgisi olmadığı ve böyle rahatsız etmeye devam ettiği takdirde kocasını gerçekten kaybedeceğine dair açıklamalar dinledi. Adanı ona işkence edeni nasıl sevebilirdi? Marie bir gün, kocasının şimdiki yaşamında onunla hiçbir ilgisi olmadığını ve yaptığı her şeyin faydasız olduğunu anladığını söyledi. Kıskançlığının ve öfkesinin üstesinden gelmek için adamın çocuğu olarak doğmayı kabul etmişti. Nöbetler kesildi ve çiftçi kasabasına dönmeden önce Adelma, "Tanrı sana bir çocuk daha verecek olursa, vaftiz annesi olacağım," diyerek şakalaştı. Çiftçi altmış yaşındaydı ve dede olmuştu. Bir yıl sonra, bir kızı doğdu. Çocuk hastalıklıydı ve üç ay sonra dizanteriden öldü. Çocuğun ölümünden birkaç gün sonra Marie, Adelma'nın eliyle, bu yeniden doğumun kendisi için acılı olduğunu söyledi. Artık adamın gelişini bekleyecekti ve ne kadar gelişme kaydettiğini görünce, adam da sevinecekti. Brezilyalı spiritist hastaneleri başka yerlerde iyileştirilenıeyen hastalan kabul etmektedir. Vakaların % 8o'ine obsesyon teşhisi koymaktalar: birinin aurasında veya bedeninde rahatsızlık verecek biçimde yuvalanmış bir bedensiz. Çoğu kez karmik bir ilişki mevcuttur. Bu konuda yazan Brezilyalı doktorlar ve medyomlar arasında Bezerra de Menezes (1946) ve Ignacio Ferreira (1955) vardır. Yirmi beş yılda 1.000'i aşkın vakayla uğraşan Ferreira'ya göre, pasif obsesyon en yaygın olanıdır. Pasif obsesyonda obsedör hiç kimseye zarar vermek niyetinde değildir veya birini korumak bile istememektedir, kurbanın aurasına hiç bilmeden girer ama yine de rahatsız edicidir. Ferreira kitabında önceki yaşamlarla ilişkili on bir obsesyon vakasını kapsamlı biçimde anlatmaktadır: On bir yaşında bir oğlanı felç eden bir merhum doktorun ruhu öç almak amacıyla bunu yaptığını açıkladı. Tedaviden sonra, obsedör serbest kaldı ve kendini geliştirmek istediğini ve Fransa'da yeniden doğmayı beklediğini söyledi. Bir kaptanın ciddi sindirim sorunları vardı, damarları şişmişti ve her an kalp krizi geçirecek gibi görünmekteydi. Bir erkek antitenin onu obsede ettiği ortaya çıktı. Antite kaptanı ve karısını kaptanın rakibi olduğu ve onlar yüzünden intihar ettiği önceki bir yaşamdan tanıyordu. Bir başka adam geceleri epilepsi nöbetleri geçirmekteydi. Bunların sebebinin kendi yaşamı sırasında hastalarına zarar vermiş olan gamsız bir hekimin ruhu olduğu anlaşıldı. Önceki yaşamında hastaları bu doktoru ihbar etmişler ve o da intihar etmiş ve ölümünden sonra kötü bir dönem geçirmişti. Obsedörün kendisi hastayı nasıl bulmuş olduğuna dair hiçbir fikrinin olmadığım söyledi (Muller 1970: 196). Altmış yaşında bir kadın on iki yılı aşkın bir süredir zihin sağlığını yitirmişti. Çeşitli akıl hastanelerinde kalmıştı. Her defasında iyileşmekte ama eve döndüğünde sorunları yinelenmekteydi. Bir medyom, kadının on üç yıl önce ölen kayınbiraderi tarafından obsede edildiği teşhisini koydu. Adam sağken, ikisi hiç geçinememişti. Öldükten sonra adam bunun nedenini anladı. Bir önceki yaşamında bir Rus asilzadenin oğluydu. Tüm mirasa konabilmek için onu hapse attıran kızkardeşi ise bu kadındı. Öcünü almaya ant içmişti ve şimdi, kız kardeşini bir akıl hastanesine kapatmak istiyordu. Öç alma isteğinin kendi esenliğini ve daha çok gelişmesini engellediği ona açıkça anlatıldı. Erkek ve kız kardeşin medyom aracılığıyla birbirini affettikleri duygusal bir sahne yaşandı. O andan itibaren hasta iyileşti ve zihin sağlığı mükemmel şekilde on iki yıl daha yaşadı (Muller 1970: 199). Allan Kardec Allan Kardec medyomların kanallık ettiği bedensizlerin pek çok soruya verdiği yanıtları derledi. Gabriel Delanne'a göre (1894: 7), spiritüalizmi incelemeye başlayana dek Kardec tekrardoğuş inanmamıştı. Kardec'in The Spirits' Book (Kardec 1857) adlı kitabının tekrardoğuş hakkında söylediklerinin aşağıda okuyacağınız özeti büyük ölçüde Muller'in derlemesinden alıntıdır (1970: 35): İnsan canları hayvan canlarından evrimleşmiştir. Canlar insan aşamasına ulaştıkları anda, hayvan bedenlerine dönmezler. Tekrardoğuşun hedefi evrimleşmeye devam etmek, kişinin hastalıklarını tedavi etmek ve hataları onarmaktır. İnsan canları gelişim durumları bakımından büyük farklılıklar gösterirler. Bedeni terk etmiş can cinsiyetsizdir. Bedenlenmelerin cinsiyeti değişir. Pek çok insan birkaç ardışık yaşamda aynı cinsiyete sahiptir. Cinsiyetin seçimi büyük ölçüde sağlanan sınanma ve öğrenme deneyimlerine bağlıdır. Eril-dişil ikiz canlar yoktur. Canlar daha yüksek bir antitenin yarıları değildir. Bazen bir kişi neredeyse derhal tekrardoğar ama bazen ara binlerce yıl sürebilir. Bu kısmen kişisel tercih meselesidir. Ara sırasında bir can kendi seviyesinin yukarısındaki bölgelerde bir süre kalabilir. Bu onun daha çok ilerleme arzusunu uyarır. Ardışık yaşamlar çoğu kez zayıfça bağlantılıdır. Koşullar büyük farklılık gösterebilir ve yetenekler diğer yeteneklerin daha iyi gelişmesini sağlamak için açılmadan kalabilir. İnsan canları farklı gelişim aşamalarındadırlar. Pek çoğu ilk kez yeryüzündedir ama bireylerde bunu değerlendirmek zordur. İnsanlar gelişimlerine veya görevleri tamamlamalarına uyduğu için daha aşağı koşullarda, hatta daha aşağı gezegenlerde bedenlenebilirler. Becerilerini korurlar ama kendilerini ifade edebilme olasılıkları sınırlıdır. Her gezegende bir çocukluk geçirmek şart olmakla birlikte bazı gezegenlerde bu, diğerlerindekine kıyasla daha az sınırlı ve hantalcadır. Can ilerlemek için geçmiş yaşamları hakkında düşünür ve daha ileri canlara kulak verir. Bu onun karmasını iyileştirebilir ama herhangi bir ilerlemeyi yeryüzünde sınamalıdır. Can yaklaşan yaşamında genel kaderini ve tabi olacağı sınamaları seçer. Her bir olay önceden planlanmış ve belirlenmiş değildir. Can yaklaşmakta olan yeni bir yaşamı duyumsar. Yapmasına izin verildiğinde bedenini seçebilir. Yeni bir bedenlenmeye hazırlanacak olan can daha yüksek canlardan yardım isteyebilir. İyi bir bölgeden inmekteyse, arkadaşları o doğana dek eşlik edeceklerdir. Gebelik başlayınca, bir ektoplazma şeridi canı cenine bağlar. Bu şerit giderek kısalır. Can yavaş yavaş kendini daha belli belirsiz hissetmeye başlar ve sonra farkındalığını, bilgisini ve hafızasını kaybeder. İkizler önceki bir yaşamda arkadaş olmuş olabilirler. Aile bağları çoğu kez geçmiş yaşamlardaki arkadaşlıklardan doğar. Bir geçmiş yaşamdan ahbapları, komşuları, birlikte çalıştığımız kişileri bazen aile üyelerimiz olarak tanırız. Çocuklar ve ana babaları arasındaki zihinsel benzerlik kalıtımdan ziyade, canları arasındaki sempatiden dolayıdır. İyi veya kötü yetiştirilme, özellikle de zayıfça olan canlar bakımından büyük fark yaratabilir. Zayıf bir can iyi ana babalar isteyebilir. Ana babalar düşünceleri veya duaları ile iyi bir canı cezp edemezler. Ölen bir bebek gelişimine pek az katkıda bulunan kısacık bir yaşam sürmüştür. Bazen böyle kısa bir yaşam daha önce erken sona ermiş bir yaşamı tamamlar ama bu, genellikle ana babanın karmasıdır. Zihinsel engelli bir kişinin cam ceza çekmektedir ve çoğu kez bunun farkındadır. Bedenlenmeler arasındaki benzerlikler, özellikle simadaki benzerlikler canın bedenin gelişimine tesir etme becerisinden dolayıdır. Geçmiş yaşamların belli belirsiz anıları ve anlayışları, ilahi rehberlik veya ölümden sonra yaşam fikirleri gibi doğuştan gelen hislere ve düşüncelere yol açabilir. Birinin mentalitesi bir yaşamdan diğerine aynı olabilir ama ayrıca içsel değişimler aracılığıyla da gelişebilir veya genel ve toplumsal koşullar tarafından etkilenebilir. Kardec'in kitabında sunulduğu haliyle tekrardoğuş belki tembel veya gelişmemiş canlar haricinde, mecburi değildir. Gelişmek istediğimiz için döneriz. Hans TanDam Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.