Jump to content

Kuş Sembolü


kizginkuzgun

Önerilen Mesajlar

Yeryüzünde kuş sembolüne rastlanmayan bir tradisyon hemen hemen yok gibidir. Pek çok tradisyonda ölenler, melekler ve ilahlar kanatlarla tasvir edilmişlerdir. Kuşların, insanda doğal halde bulunmayan bir yeteneği olan uçmayı becermeleri ve insanların kutsal saydığı gökte hareket edebilen yaratıklar olmaları, her zaman için onların birçok sembolizme araç olmalarını sağlamıştır. Fakat kuşları üstün kılan tek yetenekleri bu değildir. Bazı yetenekleri insanınkilere kıyasla çok daha gelişmiş bir durumdadır.Bazı kuşlar gözleri iki yanda yer aldıklarından insanlardan çok daha geniş bir görüş açısına sahiptir, bazı kuşlar insanın görebileceğinden 6 misli daha uzağı görürler, Kuşların insanda bulunmayan başka yetenekleri de vardır. Kimi kuşlar insan gözünün göremediği ışınları görürler, kimi kuşlar insan kulağının alamadığı frekanstaki sesleri duyarlar, kimi kuşlarda bir radar sistemi bulunur, kimi kuşların (göç eden kuşlar) ise "ejder yolları" denilen ley hatlarını algılayabildikleri sanılmaktadır. Birçok su kuşu, besin kaynakları bulma, iklim değişikliği, yavrulama gibi nedenlerle binlerce kilometrelik uzun mesafe uçuşları yapar. Uçarken öterek veya bir takım sesler çıkartarak iletişim kurarlar ve sürünün bütün üyeleri göç boyunca bir arada kalmayı başarırlar.

Leylek gibi hava akımlarından yararlanmasını bilen birçok kuş, havada spiraller çizer. Bu şöyle açıklanır: Sıcak havanın yükselmesiyle hava akımları oluşur ki, bazı kuşlar yükselmekte olan sıcak ya da ılık hava akımlarına kendini bırakarak yükseklere çıkarlar. Ardından kanat çırpmadan bir sonraki ılık hava akımına doğru süzülürler. Ilık hava akımıyla enerji harcamadan yükselmiş olan kuş, aşağı inerken de süzülmek suretiyle yine enerji tasarrufu yapmış olur. Kuş, bu metodu uygularken art arda sıralanan helezon biçimli spiraller oluşturur. Bu şekilde enerji tasarruf etmenin yanısıra, kuşlar kimi zaman "V" biçiminde uçarak da, en öndeki kuşların sayesinde enerji tasarruf ederler.

Genellikle kemiklerinin ve teleklerinin içi boştur. Kuşların tüy değiştirme dönemleri vardır. Uçabilme yeteneklerini koruyabilmek için belli dönemlerde tüy dökerler, yıpranmış, yırtılmış tüyleri hızla yenilenir. Kuşların uzun mesafeler katetmelerine rağmen yolculuğa çıktıkları yere geri dönebilmeleri onların habercilikte kullanılmalarına neden olmuştur. Özellikle güvercin ve kumruların İÖ 5000 yıllarında haberleşmede kullanıldıkları bilinmektedir.

Yeryüzünde sayısız denecek kadar çok kuş türü olmakla birlikte, tradisyonlarda sembol olarak kullanılan kuşların sayısı fazla değildir. Gerek bu kuşların bazı özellikleri olmasından dolayı, gerekse kültürden kültüre tradisyonel aktarımın olmasından dolayı, pek çok tradisyonda aynı kuş sembollerine rastlanır. Sembol olarak kullanılan kuşlar arasında en fazla rastlanılanları kartalgiller (kartal, doğan, şahin, atmaca), leyleksiler (leylek, turna, balıkçıl, 'pelikan', kuğu, kaz, karga, horoz, güvercin, baykuş, yarasa, tavus, bülbül ve kırlangıçtır. Bu kuşların sembol olarak seçilmeleri kuşkusuz tesadüfi değildir. Çeşitli özelliklerinden dolayı seçilmişlerdir. Bu özellikleri arasında renkleri, davranış biçimleri, yumurtaları ve yumurtaların çatlama süreleri, çıkardıkları sesler, yaptıkları hareketler, tüyleri, biçimleri ve duyularının hassaslıkları sayılabilir. Kuşkusuz unutulmaması gereken bir nokta şudur ki, yeryüzünün bir .bölgesinde yaşayan bir topluluğun tradisyonundaki bir kuş sembolü, doğal olarak o topluluğun bulunduğu ortamda mevcut kuşlardan seçilmiş olacaktır. Yani kartalın mevcut olmadığı bölgede onun yerini şahin, leyleğin bulunmadığı bir bölgede onun yerini turna alabilir.

Kuşlar genel olarak, göklerin, ruhsal yükselmenin, yüksek şuur hallerine geçişin, esîrî ortamdaki yükselişin, dünyasallıktan uzaklaşmanın, hafifliğin, semaviliğin, ruhların, ruhsal unsurların, ruhsal tesirlerin, sezgi ve ilhamın, reenkarnasyonun, ruhun ebediliğinin, Gök ile Yer arasındaki irtibat ve aracılığın sembolleri olarak kullanılmışsa da, birçok kuşun özel bir anlamı ifade etmek üzere kullanıldığı görülmektedir. Örneğin bir kuşun yalnızca yaratılışla ilgili kozmik 'yumurta' kavramım, bir diğerinin özellikle vicdanı, bir diğerinin de yalnızca inisiyatik aydınlanmayı ifade etmek üzere kullanıldığına rastlanmaktadır. Ayrıca, tek başına belli bir anlam ifade eden bir kuş sembolü, bir başka sembol ile kullanıldığında anlamı değişebilmektedir. Örneğin tek basma veya gözleri kapalı bir kimsenin yanında tasvir edildiğinde ruhu simgeleyen bir kuş sembolü, bir yılanla mücadele halindeyken tasvir edildiğinde ifade edilmek istenen anlam tümüyle değişmektedir (Kimi kuşlar yılan, kertenke­le gibi sürüngenlerle beslenirler).

Kuş sembolizmi en fazla Asya Şamanizmi'nde ve Eski Mısır tradisyonunda kullanılmıştır. Orta Asya ve Sibirya Şamanizmi'nde ruh her zaman kuş sembolüyle ifade edilir. Şamanlar, trans halindeki beden dışı deneyimleri sırasında seyyal maddelerden oluşan ortamları geçişlerini, trans sonrasında, çevresindeki insanlara anlatmak zorunda kaldıklarında, bir kuş biçimine bürünerek yükselme tarzında açıklarlar. Zaten sözlerle ifade edilmesi çok güç bu deneyimleri başka türlü anlatmaları ve açıklamaları da beklenemez. Şamanlara göre onların bedenliyken yaptıkları bütün deneyimleri, diğer insanlar ancak öldüklerinde yaşayabilirler.Şamanlar ölüp öte-âleme gidenlerin ruhlarına da kuş biçimine girerek eşlik ettiklerini söylerler. Şamanist tradisyona göre, ölenlerin ruhları da bedenlerini bir kuş gibi terk ederler. Sonra, ölenlerin ruhları 'gölgeler diyarı'nda yeniden doğmak üzere hazırlanırlar. Yeryüzünde yeniden doğmayı bekleyen bu ruhlar, Orta Asya ve Sibirya'nın şamanist tasvirlerinde ve Endonezya mitolojisinde bir yaşam ağacının dallarında bekleşen küçük kuşlar olarak tasvir edilir, Dolganlar, Tunguzlar, Goldlar ve diğer Ural-Altay halklarında da kuşlar yalnızca ölenlerin ruhlarını değil, doğacak olanların ruhlarını da simgeler. Bir Gold inanışına göre, hamile bir anne, rüyasında bir kuş görürse ve bu kuşun cinsiyetini bilirse, doğacak çocuğunun da cinsiyetini öğrenmiş olur. James Churchward, gözleri kapalı bir insan ile onun omuzunda bulunan "insan başlı" küçük bir kuşun tasvir edildiği çok eski bir Uygur heykelinde, küçük kuşun reenkarne olmayı bekleyen ruhu simgelediğini belirtir.

Ölenlerin ruhlarının kuşla veya insan başlı kuşla simgelenmesine Frigya'da, Mezopotamya ve Eski Mısır tradisyonlarında da rastlanır, (Mısır hiyeroglif yazısında "uçmak" fiili, kanatları açılmış bir kuşla belirtilir,)

Ruhların, 'yaşam ağacı' dallarına konmuş kuşlarla simgelenmesi Hint'te de mevcuttur.

Ruh'un bedenden bedene göçen göçmen bir kuşa benzetildiği Upanişadlar'da, yaşam ağacındaki iki kuştan biri meyveyi yer, öbürü bakar. Bu sembolizmde biri reenkarne olmuş, aktif haldeki ruhu, öteki kuş, bedensiz ruhu simgeler. Kimilerine göre bazen kuşların iki başlı olarak tasvir edilmesi, ruhun bu iki halinin gösterilmesi içindir (çift başlı kartalın anlamı farklıdır). Hint tradisyonlarında kuş sembolü ruhu simgelemekten başka, yüksek şuur hallerini de simgelemede ve zihinsel etkinlikleri belirtmede de kullanılır. Rigveda'da "kuşların en hızlısı zihindir" denir,

Yaşam ağacında kuşun bulunduğu bir başka tasvir de Kuzey ve Orta-Asya'da sıkça rastlanan tepesinde kuş, dibinde yılan bulunan yaşam ağacı tasviridir. Kuş sembolü burada ise 'Gök' ve göksel olan, 'yılan' sembolü de Yer ve yersel olan anlamındadır.

Mayalar'ın ve Kuzey Amerika kızılderililerinin tradisyonlarında kuş sembolü, daha çok ilahlarla ve Yaratıcı'yla ilişkilendirilmekle birlikte, ölenlerin ruhlarının kuşla simgelenmesi sembolizmi bu tradisyonlarda da mevcuttur.

Balığın yeryüzü ile öte âlem arasındaki irtibatı temsil ettiği kimi tradisyonlarda, kuşun öte âlem ile semavi âlem arasındaki irtibatı temsil etmede kullanıldığı görülmektedir. Buna karşılık, Kelt tradisyonunda ise doğurgan bir yer hayvanı olan tavşan fiziksel "plan"ın, akışkan bir ortam olan suda yaşayan balık süptil "plan"ın, sudan daha süptil olan havada yaşayan kuş en süptil "plan"ın, buğday tohumu ise varlıkların eridikleri bir "plan"ın sembolüdür.

( Ezoterizmin Işığında NeoSpiritüalist Yaklaşımla Semboller - Alparslan Salt )

 

Kaynak: Semboller, Kuş, Yeryüzünde kuş sembolüne rastlanmayan bir tradisyon hemen hemen yok gibidir. Pek çok tradisyonda ölenler, melekler ve ilahlar ,kanatlarla tasvir edilmişlerdir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

KUŞLAR:

 

1) A/SİMURG: Farsça olan bu isim Arapça’da Al-Anqa, daha sonraları Zümrüd-ü Anka diye anılır. Orta Asya Türk mitolojisinde Kerkes kuşu (Toğrul), Sümerlerin mitinde Anzu, Antik Mısır mitolojisinde Bennu, Hind mitolojisinde Garuda, Kuzey Amerika mitolojisinde Phoenix olarak isimlendirilir.

 

Zaman zaman köpek başlı insan olarak veya aslan pençeli biçimde resmedilmiştir. Memeli olarak kabul edilir. Fars kültüründe birkaç anlamı vardır. Simurgun kendisini alevler kaplayıncaya kadar yaklaşık 1700 yıl yaşar, sonra küllerinden yeniden doğar. Aynı kültürde simurgun dünyanın üç kez yıkılışına şahit olduğuna inanılır. Daha sonraki kayıtlarda onun ölümsüz olduğu ve bilgi ağacında bir yuvası olduğu kabul edilir. Simurg uçuşa başlarken, bilgi ağacını sallayarak tohumları dünyaya saçılmıştır. Böylelikle bitkilerin yetişmesine neden olduğuna da inanılır. Antik Mısır’da küllerinden yeni doğan kuş, doğduğu külleri, güneş kentindeki (Hirepolis) tapınakta RA’ya sunar.

 

Ortadoğu efsanelerine göre (Fars, Arap, Müslümanlığın kabulünden sonra Türkler) simurgun Kaf Dağı’nda yaşadığı varsayılır. Ayrıca bu kuşa atfedilen reenkarnasyon, spirütüel aydınlanma gibi özellikler de vardır. Kuzey Amerika mitolojisinde kuşun (phoenix) yanması cehenneme iniş deneyimi, yeniden doğması ise saf bilinç halinin elde edilişini simgelemektedir.

 

B/SİMURG: İranlı yazar Feridüddin Attâr tarafından yazılmış Mantık Al-Tâyr (Kuş mantığı) kitabına göre, İran’da yaşayan yüz binlerce kuş efsanedeki Tanrısal kuşa (simurg) ulaşmak için, Kaf Dağı’na, bilge kuş Hüt Hüt’ün liderliğinde uçuşa başlarlar. Yollardaki bir sürü engeller (tembellik, bencillik, hırs, aşk, ayrılık, kıskançlık, rahatına düşkünlük, kuşkuculuk, tamahkârlık, güce tapınma vb.) kuşları tutar. Yorgunluk ve açlığa dayanamayan kuşlar teker teker yere iner... Örneğin bülbül güle olan aşkını hatırlar, papağan tüylerinin güzelliğinin bozulmasından şikayetçi olur, kartal yükseklerdeki krallığını bırakamaz, baykuş harabelerdeki yuvasını özler, tavus kuşu yer yurt (özellikle cenneti) arar, doğan padişahın elinde durup avlanmak ister, balıkçıl kuşu bataklığını ve balıklarını özler vb...

 

Yedi vadiden geçerler: 1. istek, 2. aşk, 3. marifet, 4. gönül tokluğu, doygunluk, 5. birlik, teklik, 6. hayret, 7. yokluk, yokoluş. Geride 30 kuş kalır. (Simurgun Farsça’daki diğer bir anlamı da 30 kuştur.) Bu 30 kuş, en son vardıkları yerde, kendi serüvenlerinin yazılı olduğu 30 tane kağıdı görürler. Anlar ki aradıkları tanrı simurg kendileridir! Onlar inandığı sürece tanrı vardır, gerçek yolculuk kendine yapılan yolculuktur. Kısacası kendini aramaktır: En çarpıcı özellik ise daha sonraları tasavvuf düşüncesinin temel taşı olan “tanrı insanın kendindedir” önermesidir. Kurtuluş ümidi, kurtuluş yoluna düşmüşlerin olabilir ancak! Önemli olan yola çıkma cesaretidir. Yazar Mantık Al-Tâyr kitabını şu sözlerle bitirir:

 

Hulâsa burada söz kısaldı, söylemeye imkân yok.

 

Kılavuz da kalmadı, yolcu da, hatta yol da!..

 

2) KAKNÜS KUŞU (MUSİKÂR): Büyük bir gagası ve gagasında yüzlerce delik olan mitolojik kuştur. Rüzgar esince bu deliklerden müzik sesi çıktığına inanılır. Ayrıca müziğin doğuşuna bu kuşun öncülük ettiğine inanılır. Çin mitolojisinde güzel ötüşü nedeniyle tüm kuşların onu dinlediğine inanılır ve bu yüzden dans ve müziğin yaratıcısı olarak kabul edilmektedir. Bazı Asya toplumlarında, Simurg, Phoenix gibi küllerinden yeniden doğmak için kendini yaktığına inanılır. Yine bazı toplumlarda kuğu ile eşleştirilmektedir.

 

3) GARUDA (KARAKUŞ): Altay mitolojisine göre gövdesi, kol ve bacakları insan biçimli kartal başlı, kartal gagası ve pençesi olan kuştur. Evren ağacının dalları arasında bulunan bir yuvadaki yumurtadan çıkmıştır. Er Töştük destanında KARAKUŞ adıyla yer alır; karakuş avlanmaya gidince bir ejderha yavrularını yemeyi alışkanlık edinir. Ancak Er Töştük ejderhayı öldürerek yavruları kurtarır. Karakuş bunun üzerine Er Töştürk’ü sırtına bindirerek yeryüzüne indirir. Yolda yiyecek bitince Er Töştürk kendi etinden parçalar kopartarak karakuşa verir. Yere inince de karakuş onun yaralarının iyileşmesini sağlar. Hind mitolojisinde Garuda, kuşların tanrısı olarak kabul edilir. Birçok özellikleriyle Simurg ikonuyla aynıdır.

 

4) HUMA KUŞU: Umay kuşunun, cennet kuşu diye adlandırıldığı toplumlar da vardır. Himalayalar’da, Kıpçak çöllerinde, Hindistan ve Çin’de yaşadığı varsayılır. Bazı kaynaklarda Müslümanlık öncesi Türk inancında tanrı Umay’la benzerliği nedeniyle Çepni boyunun sembolü olarak bu kuşun kullanıldığı belirtilir. Yine bazı Türk boylarındakadınların koruyucusu olduğu kabul edilir.

 

5) AND DAĞLARI CONDORU (Bir çeşit büyük akbaba): Arjantin, Bolivya, Ekvator, Kolombiya, Peru ve Şili’nin ulusal kuşudur. M.Ö. 2500 yılından beri And Dağları halklarının kültürlerinde yer alıp, sanatlarında sergilenmektedir. And kültürüne göre, yukarıdaki dünyanın hakimidir. İnkalar öncesi güneş tanrısının (İnti) yardımcısı olan condor, göklerden sorumludur. Bazı güney Amerika alt kültürlerinde ise kudret ve sağlık timsalidir. Öte yandan Çatalhöyük Neolitik Çağ resimlerinde (MÖ 6200) ölü gömme törenlerinde akbabaların kullanıldıkları görülür: Açıkta bir platforma bırakılan ölünün etleri akbabalar tarafından temizlendikten sonra iskelet, geleneklerine uygun olarak gömülmekteydi. Yunan mitolojisinde savaş tanrısı Ares’e adanan başlıca hayvandır.

 

6) KARTAL: Aztek/Meksika kartalı; Aztek kuruluş efsanesine göre, Aztek tanrılarını yöneten Huitzilopochtli göldeki adaya gelince, meyva dolu Nopak kaktüsüne konmuş duran kartalı görür ve yerleşimlerini oraya (Tenochtitlan şehri) kurar. Maya kartalı: Maya kültürünün temel sembollerinden biridir. Orta Asya Şaman inancıyla paralel birçok özellikler gösterir. Genellikle çift başlı kartal olarak resmedilmiştir. Mayalar’ın yaradılış efsanesine göre Men Glifi kartalı yani güneş kuşu (bir tür güneş tanrısı) gündüzleri güneş ülkesinde, geceleri de baykuş suretiyle yeraltı dünyasında eşlik ederdi. Çift Başlı Kartal: Orta Asya mitlerinde önce Yakut Türklerinde görülmektedir. Çift başlı kartalın göğün beşinci katında oturduğuna inanılırdı. Kartalı, tanrının yanına (9. Kat) çıkartmıyorlardı. Tatarlarda çift başlı kartal direğine “göğün direği” deniliyordu. Bu kavram çok geniş kullanımlıdır; Moğollardan Macarlara, Finlilere kadar görülür. Kartal, Uygur Kaanı Tonyukuk ve Selçukluların sembolü olarak kullanılmıştır. Yıldırım, gök gürlemelerinin bu kuş tarafından yapıldığına inanılır. Kuzey Amerika mitolojisinde “Thunder-bird” de aynı özelliklere sahiptir.

 

*1 Haziran 1960 tarihinde çift başlı Selçuk kartalının “sağa” bakan başı kaldırılarak, Türk Hava Kuvvetleri’nin sembolü olarak kullanılmaya başlandı.

 

*Bürküt (Büyük kartal), Kara-Kuş gibi değişik isimlerle anılan tek başlı kartal figürleri vardır. Kartal tanrının, tanrı gücünün sembolü olarak kullanılmıştır. Antik Yunan’da Zeus’un simgesi kartaldır. Babil mitolojisinde Babil kartalı, ölülerin ruhlarını cennete taşımaktadır. Asurluların aslan başlı kartalı’nın ayrı bir yeri vardır. Aynı görevleri değişik mitolojilerde, örneğin Hind efsanesinde Garuda, Japon mitinde turna bacaklı kuş-kadın olan Gario yapmaktadır. Yine Mayaların Muan kuşu gündüz kartal olarak güneşe-ışık ülkesine eşlik ederken, geceleri baykuş olarak yeraltı dünyasına katılırdı. Mite göre, ölünün ruhuyla temas kurma ve reenkarnasyon muan kuşu vasıtasıyla olmaktadır.

 

Babil mitolojisinde, kralın kızının doğuracağı erkek çocuğun Babil’i yöneteceğini kâhinden öğrenen Babil kralı kızını kuleye kapatır. Burada erkek çocuk doğuran kralın kızının tüm karşı koymalarına rağmen çocuk kuleden aşağı atılır. Ancak bebeği havada bir kartal yakalayarak onu güvenli bir yere bırakır. Bu çocuk ileride ünlü Babil kralı olacak, Gılgamiş’tir. İskandinav mitolojisinde baştanrı Votan zorluklardan kurtulmak için kartal biçimine bürünürdü. Aynı mitolojide gökyüzünün kuzey sınırındaki kartal biçimli dev Hrasvelg kanatlarını çırpınca fırtınalar oluşmaktaydı. Yakutlarda kartal, baharın ruhunu temsil ettiğine inanılırdı: Bir kanat çırpmasıyla buzlar erir, ikinci kez kanat çırpmasıyla ilkbahar gelirdi. Orta Asya’daki inançların büyük bir bölümünde ise kartal, güneş ve gök tanrının simgesi olarak kabul edilirdi. Şamanizm’de kartalın, ormanın ruhu olduğuna inanılırdı. Yunan mitolojisinde Zeus’un yardımcısı ve en sevdiği hayvan kartaldır. Ayrıca kartalı tüm kuşların kralı yaptığı bilinir. Yine insanlara ateşi taşıdığı için cezalandırılan, Prometheus’un karaciğerini yiyen kartalı da bir gün okuyla öldüren Herakles’i de belirtmeden geçmemeliyiz.

 

7) ATMACA: Mayalar’ın kutsal kitabı Popol-Vuh’ta atmaca, “göğün göbeğinden, yerin göbeğine” dikine inerek yılanı yutar. Yine Maya inançlarına göre, güneşe sadece bu kuşlar bakabilmektedir. Yunan mitolojisinde şiddete ve ava meraklı Daidolon’un, kızının ölümüyle mahvolmasının ardından, Apollon onu atmacaya dönüştürür.

 

8) BAYKUŞ: Güney Amerika uygarlıklarında, ölüler diyarıyla bağlantıyı sağlayan efsanevi kuştur. Ayrıca ölümü de onun getirdiği kabul edilir. Yunan mitolojisinde tanrıça Athena’nın sevdiği hayvandır. Avustralya’nın bazı kabilelerinde baykuş kadınları temsil eder.

 

9) STYMPHALION KUŞLARI: Yunan mitolojisinde savaş tanrısı Ares’in evcil hayvanları olarak anılmasına rağmen, insan yiyen efsanevi yaratıklardı. Amerikan Hava Kuvvetlerinin bazı uçuş birliklerinin amblem/sembolü olarak kullanılmaktadır!

 

10) ŞEŞE KUŞU: Azeri Türklerinin inancına göre bilinmezler dünyasından gelen bir kuştur. Kötü amaçları olan bu kuş, sadece geceleri uçar ve daha çok erkek çocuklara zarar verir. Örneğin kırkı çıkmamış bebeğin üzerinden uçması onun ölümü için yeterlidir. Şeşeyi yakalayan, onu anında öldürmelidir. Onu öldüren kadın ise şeşe anası olur ve hasta çocukları iyileştirme özelliklerine sahip olur.

 

11) GULLİNKAMBİ KUŞU: İskandinav mitolojisine göre Gullinkambi (altıntarak), Valhalla’da yaşar. Her sabah Einharjar’ı uyandırır. Ayrıca ötüşü de Ragnarök’ün (İskandinav mitolojisinin kıyameti) başlangıcına işarettir.

 

12) FENG HUANG KUŞU: Çin mitolojisinde “güneyin kızıl kuşu” olarak adlandırabileceğimiz bu kuş, ateşle ilişkilendirilip kuraklığı temsil etmektedir. Öte yandan mutluluk ve şans getirdiğine de inanılır. Kuyruğu tavus kuşu, ibiği ve başı sülüne benzemektedir. Bazı özellikleriyle Anka kuşuyla özdeşleşir.

 

13) JİNG WE KUŞU: Çin mitolojisine göre bir imparatorun kızı olan Nü Wa, denizde boğulur. Ruhu bir kuşa dönüşür. Kızıl ayakları, rengârenk kafası ve beyaz bir de gagası vardır. Başkalarının denizde boğulmaması için yardımcı olur.

 

14) PENG: Çin efsanesine göre dev bir kuş olan peng hiç durmaksızın uçabilme özelliğine sahipti. Diğer bir özelliği de, canı istediğinde kuş formundan balık formuna geçebilmesidir.

 

15) MERKÜT (MARKUT) KUŞU: Altay efsanesinde gök yolculuğuna çıkan Kam’ın (şaman) ruhuna, ilk üç gök katı boyunca kılavuzluk eden dev, dişi gök kuşudur. Burada gök/sema sıfatının amacı, bu dünyadan ayrılabilme özelliği içindir. Merküt kuşunun sol kanadı ayı, sağ kanadı ise güneşi örter. Ayrıca bazı “kam duası” metinlerinde kanatlarının onca büyüklüğüne rağmen, olağanüstü hareketli olduğundan bahsedilir. Sümerlerin mitinde “İmdigud-Anzu” isimli kuşun -aynı şekilde - kanatlarını açınca bütün gökyüzünü kaplamaktadır. Ancak Sümerler yine aynı kuşun, gök gürültüsü ve bulutları da simgelediğine inanırlar. Anadolu Yörüklerinde eskiden bu kuşun, yaramazlık eden çocukları korkutmak amacıyla kullanıldığı rivayet edilir.

 

16) GÖKGÜRÜLTÜSÜ KUŞU (ROBIN-RED): Gal efsanesinde kırmızı tüylü olan bu kuş, kandaki kırmızı hayat maddesini gökyüzünden yeryüzüne taşıyan bir kuştur.

 

17) GÜVERCİN: Nuh tufanından günümüze kadar barış sembolü olarak güvercin, semavi dinlerde anılmaktadır. Tüm inançlarda temizlik ve saflığın sembolü olarak görülürler. Öte yandan Hıristiyanlıkta kutsal üçlüden ( tanrı-oğul-kutsal ruh) kutsal ruh,güvercin olarak simgelenmiştir. Müslümanlıkta peygambere olan saygısından ötürü Kabe’nin üzerinden uçmadığına inanılır. Hititlerde bekaret, doğurganlık ve annelikle ilişkilendirilmiştir. Yunan mitolojisinde aşk tanrıçası Aphrodite’in arabasını güvercinlerin çektiğine inanılır. Eros’un hiddetinden kaçan Peristera’yı (Aphrodite’e hizmet eden Nympha) Aphrodite acıyarak güvercine çevirir. Tevrat’taki Nuh tufanının anlatımına göre Nuh peygamber, tufanın bitip bitmediğini gemiden bir güvercin yollayarak anlamak ister. Ağzında bir zeytin dalıyla geriye dönen güvercin tufanın bittiği müjdesini verir. Ayrıca burada güvercin, tufanı yaratan tanrı ile insanlar arasında barışı sağlayan bir elçi konumuna dönüşmüş ve bundan sonra da barışın evrensel simgesi olmuştur.

 

18) HOROZ: Uçamamasına karşın ilginç bir semboldür. Yunan mitolojisinde horoz yiğitlik ve zaferi simgeler. Bu zaferin içine erotik zaferler de girmektedir, dolayısıyla fallik bir anlamı da vardır. (Bazı resimlerde Eros, penisinin üzerinde horoz tutmaktadır!) Özellikle İslâmiyette tanrının dostu, peygamberlerin arkadaşı kabul edilir. Horozun sabah ötüşünün ise, cinlerin zararlı etkilerine karşı koruduğuna inanılmaktadır. Ayrıca uyuyan kişileri sabah namazına uyandıran müezzin olarak görülür. Orta Avrupa halklarında horoz, tarımda hasadın bereketine doğrudan etkilediği kabul edilirdi. Kelt dininde insanları yıldırımlardan koruyan bir horoz tanrıya inanılır. Bu inanç zamanla Avrupa’da yaygınlaşarak, çatıların tepesine horoz figürleri yerleştirilmiştir. Ayrıca Yunan mitolojisinde Aphrodite’le yasak aşk yaşayıp yakalanan Ares, o esnada görevini yapamayan nöbetçi Alektryon’u horoza dönüştürüp, her sabah güneşin doğuşunu insanlara haber vermeye mahkum etti. Çin inancına göre önemli yaşam iksiri olan Yang’ı (tao) içeren, ölümsüzlüğü bünyesinde taşıyan horoz çok önemli bir yer tutar.

 

19) KARGA, KUZGUN (KORONE, KORAX, LAGH, BRAN, LUGOS, OREV): Altay mitolojisinde Karga ve çalıkuşunun sesi, gelecekten haberler verdiğine inanılır. Çin mitine göre içinde birer karga bulunan 10 tane farklı güneş vardı. Bunlar sırayla doğarak dünyayı ısıtıp aydınlatırlardı. Bir gün bu güneşler göğün emirlerine karşı gelip hepsi birden aynı anda gökyüzüne çıkınca kıtlık olur. Kutsal okçu Yi oklarıyla birer birer güneşleri avlar, her okla bir tane üç bacaklı kuzgun ateş topuyla yere düşer. İmparator son bir oku saklayarak dünyanın güneşsiz kalmasını önler. Gılgamış destanında Ut-napiştim’in (Nuh-tufan destanının benzeri) sular çekildiğinde güvercin ve kırlangıcın başarısız keşif uçuşlarından sonra, kuzgunun yiyecek bulup geri gelmemesi üzerine tufanın sona erdiğini anlatır. Nuh tufanında ise karga ile güvercin yer değiştirir. Mısırlılar kargaları sevgi ve mizah duygusuyla anarken, aşkta sadakati temsil ettiklerine inanırlardı. Yunanlılara göre kargalar, tanrı ve insanların denetimine girmeyen canlılardır. Romalılar da kargalara sevgiyle bakmaktadırlar. Ayrıca antik Akdeniz kültürlerinde karga temsilleri doğaya karşı direnmeyi yansıtır. Yine Yunan ve Roma mitlerinde kargaların gelecekten haber verdiklerine inanırken, Keltlere göre kargalar toprakaltındaki karanlık, ölüler diyarıyla ilişkilidirler.

 

Eskimolara göre kuzgunun suyu yarıp, dipten kum çıkararak kendi topraklarını yarattıklarına, ayrıca kehânetlerine (yiyecek bulma, ölüm vb.) inanırlar. Kanada yerlilerinde de benzeri inanç vardır. Kuzey Amerika yerlilerinde kriz zamanları karga ön plana çıkar; tıpkı Akdeniz uygarlıklarına benzer karga dansları yaparlar. Vikingler için karga kehânet kuşu olup, savaş tanrısı Odin’in refakatçisidir. İslamiyet’te kargaya olumsuz gözle bakılır: 13. yy da düşünür El-Kazvini, karganın beş hain hayvanın arasında olduğunu yazar. Hac yolunda hacıların hayvan avlayıp öldürmeleri günahken, karga avı bu inanışa göre istisna olarak kabul edilir.

 

20) DİĞER KUŞLAR: Altay efsanesinde Doğan (Bozdoğan) Türklerin devlet kurması için gökten tuğ getirir. Türk ve Moğol efsanelerinde kaz ve kuğu yol göstericidir, ayrıca kuğu genç kızların imgesidir. Öte yandan Yunan mitolojisinde Kral Zeus Leda’ya yaklaşmak için kuğu biçimine girer. Ördekler Altay mitinde sadakati simgelerken,Turnalar uzun ömür ve görkemi simgeler. Ayrıca hem haber getirip hem de haber götürürler. Bu özellik Anadolu efsanelerinde de, aynı yoğunlukta kullanılmıştır. Bıldırcın iyi dilekleri akla getirir. Papağan Güney Amerika uygarlıklarında Hikkar tanrı ve kibirli olan efsanevi hayalet kuşudur. Rengârenk tüyleri ile güneş ışığını yansıtmakta, insanların kafasını karıştırmaktadır. Martı, Yunan efsanesine göre Kos (İstanköy) Adası’nda yaşayan kız kardeşler sadece toprak tanrıçasına saygı gösterdikleri için, Byssa isimli kız kardeş tanrılar tarafından martıya dönüştürülür. Son olarak Tavus kuşu, Antik Yunan’da Tanrıça Hera ile özdeşleştirilir. Orta Asya ve Hind mitolojilerinde ise tavus kuşu güzellik ve ağırbaşlılığı simgeler.

 

Kaynak: Airkule.com

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...