Jump to content

Kıl Kültünün Kökenleri


kizginkuzgun

Önerilen Mesajlar

“Bunun üzerine Eyüp kalktı,

kaftanını yırtıp saçını sakalını kesti,

yere kapanıp tapındı.”

 

 

Musa Döneminde Saç Tıraşı

Kâhin Giysisi Olarak ‘Başlık’-Takke

 

Musa döneminde, saç tıraşının bir yas, yenilgi, 'kirli’ olanın cezalandırılması, aynı anlamlarda tanrıya teslimiyet gibi nedenlere bağlandığını görmüştük.

 

Buna karşılık, Musa, en azından Kahinlere başlarının yan tarafındaki saçları kesmeme kuralı (‘lüleleri’) getiriyordu.

 

Bütün bunlara karşın, ‘saç tıraşı’ denildiğinde bundan tam olarakhangi biçimlerde bir tıraşın söz konusu edildiğini anlayamıyoruz. Musa bu sözleri ettiğinde, elbette herkesin üzerinde birleştiği normlar vardı ve sadece ‘tıraş’ dediğinde,bir cezalının hangi türde,yas sırasında hangi türde,tanrıya tapınmak için hangi türde tıraşın söz konusu olduğu genel olarak bilindiği için sorun yaratmıyordu.

 

Eski toplumun bu tür önemli ‘ayrıntıları’ üzerine fazla durmamış olan bilim adamlarımız Hammurabi yasalarını dönüştürdüklerinde, ‘kölelik belgisini gizlemeye yönelik saç tıraşı’; 'başın yarısının tıraşı’ gibi ifadelerle konuyu bir bakıma geçiştirmişlerdir.

 

Hammurabi yasalarının saç kesme kavramları üzerine Emile Szlechter tarafından yapılan çalışmayı yayınlamıştık.

Türkçeye çevrilen Hammurabi yasalarında ‘anasına sen benim anam değilsin’ diyen evladın ceza olarak kesilen saç biçimi ile, 'babasına sen benim babam değilsin’ diyen evladın saç kesim biçimi aynı olamazdı. Çünkü babayı reddeden doğrudan ‘köle’ konumuna düşüyor ve satılıyordu. Dolayısıyla, bu durumlar için kanun koyucu,oğlun başına köle damgası vurulacak şekilde bir tıraştan bahsediyordu.

Muttatum GuIlubu”, “Abbuttam šakânu” gibi, kanunda yer alan deyimler, mesela başın alın kısmının saçının kesimini, ya da başın tam ön üst veya arka-üst kısmının kesimlerini ifade eden farklı içerikler taşıyordu. O çalışma metni bütün noktaları aydınlığa kavuşturmuş değilse de, saç tıraşı denildiğinde, eski toplumun, en azından Hammurabi dönemi toplumunun, bundan sadece tek biçime mahsus bir tıraşı anlamadığını ortaya koymuştur.

 

Benzer biçimde,Tanrı,Musa’ya Kahinler için:

“Bellerine kuşak bağla, başlarına başlık koy.

Kalıcı bir kural olarak kâhinlik onların işi olacak.

Böylece Harun`la oğullarını atamış olacaksın.”

(Mısır'dan Çıkış)

dediğinde, bu ‘başlık’, ‘takke’, ‘kippa’ların nereye nasıl konulduğuna ilişkin de bir açıklık ortaya çıkmıyor. Sadece, eski gelenekleri devam ettiren Musevi erkeklerinin başın tam arka-üst kısmına tutturulan kippa'ların, aslında o bölgedeki kölelik belgisinin (tanrı kölesi!) örtüldüğü, kapatıldığı fikrine ulaşabiliyoruz. Bu durumda İslami takkenin de, takkenin bulunduğu kısımdaki saçların tıraşını hedef almış olabileceğini varsayabiliriz. Benzer saç tıraş biçimlerine, ortaçağ kesişlerinde de rastlanıyordu. Hıristiyan kiliselerindeki ayinlerde, yetkilinin imanlının başına elini koyduğu bölge, eski toplumda kişiye ait toplum birimin damgasının bulunduğu bölge olmuş olmalıdır.

 

Aynı biçimde, İslami abdest’te, başın sadece bir bölümünün mesh edilmesi kuralı, fiziki temizlikle ilgili değil, bu eski saç kesim bölgesi ve oraya vurulan damganın kalıntısının ‘mesh’ini hedefliyor olmalıydı.

 

**

 

‘Saç kesme’, ‘tırnak kesme’, bunları gece veya gündüz kesme-kesmeme; İslam'da hac ve kurbanla bağıntılı olarak ‘saç kesme’; yas tutma döneminde saç-sakal kesme-kesmeme; evlilik sırasında ‘gelin başı-güvey tıraşı’ ... gibi bir dizi noktayla bağlı olan ‘saç-sakal’ konusu, ilahiyatçılarımız bakımından sağlıklı bir tarzda ele alınıp ortaya konulmamıştır.

 

Toplumsal değerlerin anlaşılması bakımından bizi, saç-sakal kesme-kesmeme sorununun bilimsel bir değerlendirmesi ilgilendiriyor.

 

İslamın hac ve-ya kurbanla ilgili saç kesme-kesmeme kuralının anlamını tam olarak ortaya çıkarabilmemiz için de, konuyu dini metinlerin bütünlüğü içinde tanımamızda yarar var.

 

Eski-Yeni Ahit’te saç veya genel olarak ‘kıl’ konusu, bir "yas konusu" olarak, bir ‘güçsüzleşme’, ‘teslimiyet’, köleleşme gibi konular olarak ele alınmaktadır. Bunların tam bir değerlendirmesini yapabilmek, bütün eski kurallar gibi, onun ikili anlamlarını çözümleyebilmek için, önce bağlantıları içinde bu alıntıları aktaralım..

[h=3][/h][h=3]Yeşaya[/h]O zaman güzel kokunun yerini pis koku,

Kuşağın yerini ip,

Lüleli saçın yerini kel kafa,

Süslü giysinin yerini çul,

Güzelliğin yerini dağlama izi alacak.

 

(Buradaki her ifade çok önemli görünüyor.

‘Pis koku’, bu dönemde yıkanma yasağını anlatıyor olabilir.

Kuşak yerine ip, eğer kuşakların eski topluluklarda farklılık belirlemenin araçlarından biri olduğu kabul edilirse, önce kişiyi ‘belirsizleştirme’ rolü oynadığı düşünülebilir. Ayrıca ‘ip’ motifi eski kutsal metinlerde çok kullanılmaktadır. Bektaşi geçiş törenlerinde bir çeşit ‘boğma’, ’bağlama’ aracı olarak kullanıldığını da görüyoruz...

 

Kel’liğin, doğal saç dökümünün karşılığı olmadığı anlaşılıyor. Muhammed’in Kuran'ında ‘kel’lere yönelik aleyhte söylemin temelinin, doğal kellik değil, yas için saçlarını kesmiş kişilere bağlı ‘kel’lik olduğu ortaya çıkıyor.

 

Aynı zamanda ‘takke düşünce’ görünen kel’in de doğal kel’lik olmadığı.. Aslında dikkatli bir şekilde incelendiğinde, bizim ‘Keloğlan’ın bir dizi anlatımda sırma saçlı bir oğlan olarak karŞımızda bulunduğu da...

 

Dağlama izinin tam bu noktada anlamlı olduğunu anlıyoruz. Kafada ‘Kel’ hale getirilen bölge, ateş içinde kızdırılmış bir metalle damgalanıyor olmalıydı. Büyük olasılıkla, Hammurabi’nin berberlerin, ‘kölelik belgisini’ belli olmayacak bir şekilde tıraş etmelerine karŞı hükümlerinin bazıları bu noktayla ilgiliydi..

Bir kez basılan kölelik damga-belgisinin ‘silinmesi’nin çok büyük zorluklar oluşturması, belki de ‘kelin merhemi’ deyimine kaynaklık etmiştir..

“Süslü giysi” kavramındaki Süs”ün, bireyin aidiyet belgilerini tam olarak yansıtan giysi veya saç şekli olarak algılamak gerekir. Bayram veya festivallerde, kişilerin giydiği ‘Süslü giysi’ler, yeni değil ‘eski’ yani , o kişinin tarihteki giysi biçimlerini ifade ederler. )

 

[ O gün Rab Fırat`ın ötesinden kiraladığı usturayla -Asur Kralı`yla- sakalınızı, saçlarınızı, beden kıllarınızı tıraş edecek.

 

Rab, Her Şeye Egemen RAB O gün sizi ağlayıp yas tutmaya,

Saçlarınızı kesip çul kuşanmaya çağırdı.

 

Bu ülkede büyükler de küçükler de ölecek,gömülmeyecekler. Onlar için yas tutan, dövünüp bedeniniyaralayan, başını tıraş eden olmayacak.].

 

(Burada ilginç olan yas tutma ile gömülme arasında bir eşitlik ilişkisi kurulmasıdır. )

Şekem`den, Şilo`dan, Samiriye`den sakallarını tıraş etmiş, giysilerini yırtmış, bedenlerinde yaralar açmış seksen adam geldi. RAB`bin Tapınağı`nda sunmak için yanlarında tahıl, günnük getirmişlerdi.

 

(Burada, başka konular için önemli olan bir nokta: Adı geçen bölgeler ile ‘tahıl’ arasında özel bir ilişki bulunmaktadır. Tahıl, onların temel ürünü, kendileri yerine geçen semboldür ki, bu bizi, bir yanıyla kutsal ‘Aşure’ yiyeceğinin ; öte yanıyla da, Hıristiyan kilisesi içinde ‘yaşam yiyeceğinin’ hamurlu mu-hamursuz mu veya mayalı mı-mayasız mı olacağı tartışmasının kaynaklarına götürür..)

Bu yüzden Divon halkı ağlamak için tapınağa, Tapınma yerlerine çıktı. Moav halkı, Nevo ve Medeva için feryat ediyor.İnsanlar saçlarını sakallarını kesiyor.

 

Rab, Her Şeye Egemen RAB O gün sizi ağlayıp yas tutmaya, Saçlarınızı kesip çul kuşanmaya çağırdı.

 

**

Yeremya

Gazze yastan saçını yolacak, Aşkelon susturulacak. Ey ovada sağ kalanlar, Ne zamana dek bedenlerinizi yaralayacaksınız?

 

Herkes saçını sakalını kesecek, Elini yaralayacak, Beline çul saracak.

 

**

Ağıtlar

Siyon kızının ileri gelenleri suskun, yere oturmuş, Başlarına toprak saçıp çul kuşanmışlar, Yeruşalim`in erden kızları yere eğmiş başlarını.

 

**

Hakimler

Şimşon uyurken Delila onun başındaki yedi örgüyü dokuma tezgahındaki kumaşla birlikte dokuyup kazıkla burdu . Sonra, “Şimşon, Filistliler geldi!” dedi. Şimşon uykusundan uyandı, saçını tezgah kazığından ve kumaştan çekip kurtardı.

 

(Burada da yeni bir ‘saç türü’ buluyoruz. Anlaşılıyor ki, şimdi bile Alevi babalarında olduğu gibi, başın arka tarafındaki bir tutam saçın kesilmeyip uzatılması, örülmesi gibi bir uygulama ile karşı karşıyayız..)

Bu arada Şimşon`un kesilen saçları uzamaya başladı.

 

“Başıma hiç ustura değmedi” dedi, “Çünkü ben ana rahmindeyken Tanrı`ya adanmışım*. Tıraş olursam gücümü yitiririm. Sıradan bir adam gibi güçsüz olurum.”

 

(Saç kesmenin, tıraş olmanın güç yitirmekle, yani bağlı olduğu toplum birimden kopma ile olan bağı burada açıkça ifade ediliyor.

Küçük erkek çocukların ilk saç kesme törenlerini, adaklı erkek çocukların rituel olarak saç kesimini az çok tanıyoruz. Fakat burada yetişkin bir erkek söz konusudur ve doğumundan beri saçını kesmemesi değişik bir uygulama olarak görünüyor. Bunun anlamının tanrıya adanma olarak ifade edilmesi üzerinde durmak gerekecek..)

**

Tarihler

Bunun üzerine Hanun Davut`un ulaklarını yakalattı. Sakallarını tıraş edip giysilerinin kalçayı kapatan kesimini ortadan kesti ve onları öylece gönderdi.

 

**

Ezra

Bunu duyunca giysimi ve cüppemi yırttım, saçımı sakalımı yoldum, dehşet içinde oturakaldım.

 

**

Nehemya

Adamları azarladım, lanet okudum. Bazılarını dövüp saçlarını yoldum. Tanrı`nın adıyla onlara ant içirdim ve, “Yabancılara kız verip kız almayacaksınız” dedim,

 

(Burada artık, saç-sakal yolmak, bir ceza konusu haline gelmektedir..)

**

Eyüp

Bunun üzerine Eyüp kalktı, kaftanını yırtıp saçını sakalını kesti, yere kapanıp tapındı.

 

Uzaktan onu tanıyamadılar; yüksek sesle ağlayıp kaftanlarını yırtarak başlarına toprak saçtılar.

 

**

Mezmurlar

Yaşlanıp saçlarıma ak düşse bile Terk etme beni, ey Tanrı, Gücünü gelecek kuşağa, Kudretini sonrakilere anlatana dek.

 

(Bu bölüm, yaşlanan ve saçları ‘apak’ olanların kendi başlarına kuytulara, dağ tepelerine gidip ölüm bekleme uygulamasını çağrıştırıyor. Musa’nın ölümünde de Tanrı, ona ölüm vaktinin geldiğini haber verince, Musa, bir başına dağlara çıkmış, tanrı da onu oradan kendi yanına almıştı.. Ne kemikleri korunmuş, ne de ona mezar yapılabilmişti... Abraham’ın kendine mezar yeri satın aldığı, Yakup’un kemiklerinin yüzlerce yıl sonralara kadar saklandığı bilgileri hesaba katılırsa, bu ölüm biçimi farklı bir kaynağa, Avesta’da rastladığımız türde , ölüm vakti yaklaşan bireyin yamyam soydaşlarından kurtulmak için ‘alıp başını gitmesi’ biçiminde bir uygulamasına benzemektedir..)

 

**

 

Daniel

Satraplar, kaymakamlar, valiler, kralın danışmanları onların çevresinde toplandılar. Adamların bedenlerinde ateşin hiçbir etkisi olmadığını gördüler. Başlarındaki tek saç yanmamış, giysileri değişmemiş, ateşin kokusu üzerlerine sinmemişti.

 

(Saç kesimi ile ateşte ütülme arası ilişki kurmaya burada yine rastlıyoruz..)

**

Amos

Bayramlarınızı yasa, Bütün ezgilerinizi ağıta döndüreceğim. Her bele çul kuşattıracağım, Her başın saçını yoldurtacağım. O günü biricik oğulun ardından tutulan yasa çevirecek, Sonunu acı getireceğim.

 

**

Mika

Sevgili çocuklarınız için saçlarınızı yolup kazıyın. Akbabalar gibi kafalarınızın keli görünsün. Çünkü çocuklarınız sizden alınıp sürgüne götürülecek.

 

**

2. Samuel

Bunun üzerine Hanun Davut`un görevlilerini yakalattı.Sakallarının yarısını tıraş edip giysilerinin kalçayı kapatan kesimini ortadan kesti ve onları öylece gönderdi.

 

(Sakalların yarısının tıraş edilmesi kavramı garip görünmüyor. Burada ‘kısaltma’dan değil sakalların yarısından bahsedilmektedir. “Başın yarısının tıraş edilmesi” kavramına, Hammurabi yasalarında bir ceza hükmü olarak rastlamıştık. Bu ifadelerin literal olarak yazımının doğruluğunu şu anda kontrol etme olanağımız yok ama, her halükarda, birbirinden farklı kayıtlarda ‘yarısı’ kavramının kullanılması, yine de bir fikir veriyor..)

Tamar başına kül saçıp sırtındaki uzun kollu giysiyi yırttı. Elini başına koyup ağlaya ağlaya gitti.

 

(Başa kül veya toprak serpme, aslında farklı iki gelenektir. Bunlardan birisi ‘yakma-ateş’ kültüne bağlıdır. Öteki ise, ’topraktan gelip toprağa gitme’ kültüne sahip olan topluluklara aittir. Farklı toplulukların farklı ölüm biçimleri kullanma geleneklerinin temelleri de bu farklı kültürlere dayanır.

 

İslam'ın toprakla teyemmümü, su bulamama gerekçesiyle akla yakın hale getirilmeye çalışılsa bile, toprağın fiziki temizleme gücü olmadığı hesaba katılırsa, bu görenek, ’yer yarılıp da toprağa giren’ türdeki kült toplumlarına aittir. Musa’nın muhalefeti ‘temizlerken’, bir dizi farklı öldürme biçimleri kullandığını görmüştük. Yakarak öldürmenin dışında, canlı canlı toprağa da (tabii tanrı toprağı yarmış ve Musa’ya , dolayısıyla tanrıya karşı çıkanlar, çadırlarıyla birlikte toprağa gömülüvermişlerdi...) gömdürmüştü. Bu uygulamanın devamında ‘kuyuya atma’ gibi dönüşmelere de rastlıyoruz...)

 

Avşalom saçını kestirdiği zaman tartardı. Saçı ona ağırlık verdiği için her yıl kestirirdi. Saçının ağırlığı krallık ölçüsüne göre iki yüz şekel çekerdi.

 

(Her yıl, aynı tarihlerde bu işlemin yapılmaya başlanması, tıpkı İslami'ın Kurbanı veya hacı gibi, bu işlemin artık sistematik hale gelmeye başladığı gösteriyor. Saç kesme, başlangıçta sistematik bir ritüel olarak görünmüyordu..)

***

1. Korintliler

Kadın başını açarsa, saçını kestirsin. Ama kadının saçını kestirmesi ya da tıraş etmesi ayıpsa, başını örtsün.

(Kadının saçının dipten kesilmesine Hıristiyanlıkta, veya saçının zifte bulanması, yani artık şekil verilemeyecek hale getirilmesi Asurlularda bir ceza olarak orta çıkıyor.

 

Peruk uygulaması ile bunun bağlarının olması mümkündür. Ortaçağ senyörlerinin, şimdiki İngiliz mahkeme heyetlerinin peruk uygulaması, Hıristiyanlığın bir bölümünün bu noktadaki kaynaklarına işaret ediyor. İslami kesimde, tarihte, böyle bir uygulama bulunmuyor. Yaratıcı "Türk Müslüman" kadınların şimdiki peruk uygulaması aradaki bu açığı kapatmış sayılabilir!)

 

Ama başı açık dua ya da peygamberlik eden her kadın, başını küçük düşürür. Böylesinin, başı tıraş edilmiş bir kadından farkı yoktur.

 

Kadın başını açarsa, saçını kestirsin. Ama kadının saçını kestirmesi ya da tıraş etmesi ayıpsa, başını örtsün.

 

**

Elçilerin işleri

Bunları yanına al, kendileriyle birlikte arınma törenine katıl.Başlarını tıraş edebilmeleri için kurban masraflarını sen öde. Böylelikle herkes, seninle ilgili duyduklarının asılsız olduğunu, senin de Kutsal Yasa`ya uygun olarak yaşadığını anlasın.

 

[h=3]İslamda Kurban'da Baş Tıraşı Yasağı ve Nedenleri...[/h]

Genel özellikleriyle “saç-sakal” konusu eski toplumun birçok yönüyle ele aldığı bir alandır.Kadın-erkek bireyin aidiyet belirlenim simgesi olmaktan,aynı nedenle ‘ceza’ konusu alanlarına değin yayılmıştır.

 

Adaklı erkek çocuklarında,onların erkek oluşunun gizlenmesi amacına yönelik saçlı olarak büyütmekten,çocuk-ergenlik geçiş törenlerindeki kesim’e ,öte yandan da içgüvey damatlık ve gelin gitme evlilik türlerinin kaynaşmış hali olarak günümüz evliliklerinde rituüel özellikli ‘gelin başı-damat tıraşlarına’ değin uzanıyor.

 

Ateş-güneş-gök kült tapımcısı toplumlarda ‘saç-sakal’ konusunun ‘kıl’ noktasına kadar dayanan ayrıntılı bir vaziyet aldığını görüyoruz. “Burnundan kıl aldırmamak” gibi, günümüzde taşıdığı anlamla diğer kişi veya toplumlara ‘yukarıdan bakmak’,’işbirliğine yanaşmamak’ gibi anlamıyla ele alınmaya başlanmış deyim de,eski toplumun bu ‘kıl’ hassasiyetinin nerelere kadar vardığını göstermesi bakımından ilginçtir. ‘Kıl’ koruma güdüsünün, ateş kült döneminde insanı yakarak kurban etme uygulamasına karşı, gelişmiş olduğunu düşündüren ilişki ve uygulamalar bulunuyor..

 

Saçının tek telini göstermeyen bir erkeğin bu gerekçesi,kadınların cinsel arzusunu kamçılamaktan uzak kalmak değildi.Aynı biçimde,farklı nedenlerle Assur ve Sammaru topluluklarında kadınların başını örtmesinde ve onlardan devralmış islamın ‘türbanı’ndaki gerekçe de kadının ‘saç kılı’ üzerinden ‘cinsel şehvetin’ ortaya çıkmasını engelleme gibi bir gerekçe de olamazdı.Bu tür gerekçeler sonradan ‘yaratılmış’,başlangıçtaki anlamların yitmesine bağlı olarak ‘var edilmiş’,bir bakıma uydurulmuştur.

 

Bizim burada ,su anda ilgilendiğimiz nokta,islamda Kurban ve Hac ile birlikte ele alınan saç tıraşı ve saça dokunmama hassasiyetinin,artık giderek anlamı iyice yitmiş olan Kuran hükümlerinin bu noktadaki gerekçelerini saptayabilmektir.

 

Eski toplumun bir çok farklı kurumu,gerek karşılıklı evlilik ilişkisi üzerinden,gerekse bu evliliklere de bağlı olarak iki farklı toplum birimin kaynaşma süreci yaşamasından ötürü farklı özelliklerin iç içe geçmesine,hatta daha açık söylemek gerekirse birbirine yapıştırılarak kullanılmasına yol açmıştır.Bu bakımdan her bir ritüel için,o ritüelin ilk anından son anına değin uzanan türde bir ‘bütünlük’ten bahsedemeyiz .Dolayısıyla bu şekilde kaynaşmış ritüellerin eski toplumdaki anlamını keşfetmekte zorlanabiliriz.Bu bakımdan kullanılması gereken, bütün imiş gibi görünen ritüeli,şu ana kadar tanıdığımız kurumlar ve ilkeler ışığında parçalara ayırmak ve bu her bir parçanın analizine başvurmak olacaktır.Böylece kaynakların anlaşılması daha kolay olacağı gibi,hangi tür toplumların geçmişte karşılıklı bağ içinde bulunduğu hakkında da fikir edinebilmiş oluruz.

 

İslamın Kuran’ında erkek baş tıraşı konusu oldukça karmaşık bir yapı arz ediyor.Geniş olmayan birkaç surenin hem tercümesi ve hem de yorumunda sağlam bir ittifak bulunmuyor olması da konunun daha iyi anlaşılmasını engellemektedir.

 

BAKARA SÛRESİ

( DİYANET MEALİ)

 

Bu kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden her kim hastalanır veya başından rahatsız olur (da tıraş olmak zorunda kalır)sa fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi, ya da kurban kesmesi gerekir.

 

***

(Y.NURİ ÖZTÜRK)

Bağış, kendi yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olan yahut başından rahatsızlığı bulunan oruç tutarak yahut sadaka vererek veya kurban keserek/Allah'a yakınlık içinKâbe'ye bir şey bağışlayarak fidye yoluna gitsin.

**

( E.HAMDİ YAZIR)

 

Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olana veya başında bir rahatsızlığı bulunana tıraş için oruç, sadaka veya kurbandan ibaret bir fidye gerekir.

 

***

(MUHAMMED ESED)

Kurban kesilinceye kadar başlarınızı tıraş etmeyin; ama içinizden hasta olan yahut başında rahatsızlık olan kimse, oruç tutarak veya sadaka vererek veya [başka türlü] bir ibadet ile (vaktinden önce tıraş olma) özrünü karşılayacak bir şey yapmalıdır.

.....

Dipnot:[* .......Müminler ister hacc yapsınlar ister umre, ihrâma girdikleri andan haccın veya umrenin bittiği ana kadar saçlarını kesmekten ve hatta düzeltmekten kaçınmakla da yükümlüdürler. Ayetin devamında zikredildiği gibi, hasta olan veya saçlarını kesmesini veya tıraş etmesini gerektiren bir rahatsızlığı bulunan kimseler, bu yasaklamadan muaf bulunmaktadır. ]

 

(Ama,karsiliginda bu özrün fitresini vermek de zorundadırlar...)

 

 

Kaynak: Kıl Kültünün Kökenleri - toplumvetarih - Blogcu.com

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...