boogee Oluşturma zamanı: Kasım 1, 2012 Paylaş Oluşturma zamanı: Kasım 1, 2012 http://www.sultankoy.bel.tr/fckyuklemeleri/ataturk2(1).jpg Binlerce yıldan beri var olan bir dil olan Türkçe, tarih içinde değişik alfabelerle yazıldı ve okundu. Göktürk, Uygur, Kril ve Arap alfabeleri, Türk devletleri tarafından resmî alfabe olarak benimsendi ve Türkçe bu alfabelerin harfleriyle yazıldı. Fakat hiçbir alfabe, Türk dilinin zenginliğini ifade etmeye yetecek gücü kendinde bulamadı. Harf İnkılabı’na kadar olan zaman dilimi içerisinde, 1000 yıl kadar bir süre boyunca Arap harfleri kullanılagelmekteydi. Dini ve coğrafi olarak bir bütün içerisinde olduğumuz Arap ve Fars kültürleri, Türkçe üzerinde belirgin bir hakimiyet kurmuşlardı. Bu hakimiyet neticesinde, Türkçe Arapça ve Farsça kelimelerin akınına uğradı. Bu kelimeler Türkçenin ifade gücünü zenginleştirirken; Arap harfleriyle yazma zorunluluğu, Türkçe bazı kelimelerin telaffuzunda ciddi sıkıntılar meydana getiriyordu. Kelimeler yazıldığı gibi okunamıyor, okunduğu gibi yazılamıyordu. Var olduğu günden bugüne fonetik bir imlaya sahip olan Türkçe, bunu kabullenemiyor, halk kabullenemiyordu. Osmanlı Devleti’nin Batı’nın üstünlüğünü kesin olarak kabul etmesiyle; Avrupa’dan her konuda uzmanlar getirilmeye başlanmıştı. Bu gelen uzmanlar işe eğitimden başlamışlar ve kendi okullarını açıp, kendi dilleri ile eğitimi yaygınlaştırmaya başlamışlardı. Bu süreç içerisinde en çok etkileşime girilen dil Fransızca olmuş ve yetişen yeni aydın kesim, eski dönemki gibi Arapça ya da Farsça yerine Fransızca konuşmaya başlamıştı. Bu da Fransızcanın, Arapça ve Farsçanın yerini yavaş yavaş almasına yol açtı. Osmanlı aydınlarının Avrupa ile sıkı ilişkilere girmek için Fransızcayı tercih etmeleri ve Osmanlı’nın Avrupa ile yakınlaşma çabaları sonucu; Fransızcanın kullandığı Latin alfabesi, Osmanlı toplumunda kendine bir anda güçlü bir yer buldu. Halk modası geçmiş olarak görülen Arapça harfler yerine, modern olarak gördükleri Latin harflerine ilgi göstermeye başlamıştı. http://www.bodrumbaskisi.com/haber/wp-content/uploads/2010/11/Basogretmen-Mustafa-Kemal-Ataturk.jpg Cumhuriyet’in kurulması ile birlikte Atatürk, genç cumhuriyeti geri kalmış Doğu yerine, gelişmiş Batı ile birleştirmeyi hedefledi. Gelişmek için, zaten bizden daha geri olan Doğu toplumları yerine, bizden fersah fersah ileri olan Batı toplumları örnek alındı. Atatürk’ün de ifade ettiği gibi, muhasır medeniyet Batı idi ve bir an önce yakalanması gerekiyordu. Batı devletleri ile aramızda sürekli artan bu ilişki, diller arasındaki harf uyumsuzluğundan dolayı ciddi sorunlar yaşıyordu. İlişkiler, farklı harfler kullanılmasından dolayı sekteye uğruyor, gelişmeleri takip etmesi gereken halk, iki farklı alfabe ile uğraşmak zorunda kalıyordu. Bunun farkına varan Atatürk, okuma yazma oranının da düşük olmasından güç alarak, Türkçenin kullandığı alfabeyi değiştirme kararı aldı. 28 Mayıs 1928'de TBMM, 1 Haziran'dan itibaren resmi daire ve kuruluşlarda uluslararası rakamların kullanılmasına yönelik bir yasa çıkarttı. Yasa, halktan uygulanmaması yönünde bir tepki almayınca, harf reformu için bir de komisyon kuruldu. http://4.bp.blogspot.com/-j20BxupAVew/TrAIV3KxHFI/AAAAAAAAA5Q/NSo4bVL-Svk/s1600/harf_devrimi_ceviri_tablosu.jpg Harf Devrimi Çeviri Tablosu Mustafa Kemal’in de çalışmalarını yakından takip ettiği komisyonun, tartıştığı konulardan biri eski yazıdaki kaf ve kef harflerinin yeni Türkçe alfabede q ve k harfleriyle karşılanması önerisiydi. Ancak bu öneri Atatürk tarafından reddedildi ve q harfi alfabeden çıkartıldı. Falih Rıfkı Atay’ın yeni alfabenin hayata geçirilmesi için 5 ila 15 senelik geçiş süreçleri öngören görüşlerine Atatürk; "Bu ya üç ayda olur, ya da hiç olmaz" diyerek karşı çıktı. Alfabe tamamlandıktan sonra 9 Ağustos 1928'de Atatürk alfabeyi Cumhuriyet Halk Partisi'nin Gülhane'deki galasına katılanlara tanıttı. 11 Ağustos'ta Cumhurbaşkanlığı hizmetlileri ve milletvekillerine, 15 Ağustos'ta da üniversite öğretim üyeleri ve edebiyatçılara yeni alfabe tanıtıldı. Ağustos ve Eylül aylarında da Atatürk farklı illerde yeni alfabeyi halka tanıttı. Bu sürecin sonunda komisyonun önerilerinde, kimi ekleri ana sözcüğe birleştirme amaçlı kullanılan tirenin atılması ve şapka işaretinin eklenmesi gibi düzeltmeler yapıldı. Tüm bu işlemlerden sonra, Türk halkı Elifba’dan Abece’ye geçmiş oldu. Abece’ye geçiş, 1 Kasım 1928'de Türk harfleri adı ile 1353 sayılı kanunla kabul edilmiş oldu. Harf İnkılâbı ismi verilen bu dil devrimi, yazı dilinde kullanılan Arap harflerinin yerine yeni Türk harfleri olarak tanımlanan işaretler sisteminin alınmasını ifade etmektedir. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
kizginkuzgun Yanıtlama zamanı: Kasım 1, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 1, 2012 Paylasim icin tesekkurler boogee...Bunlari hep hatirlatmak, unutturmamak lazim... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.