ArchangeL Oluşturma zamanı: Haziran 18, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Haziran 18, 2007 Haremin iç yüzü İslam dünyasında üç harem bilinir. Biri Mekke’de Kabe, diğeri Medine’de Harem-i Nebevi üçüncüsü de Kudüs’teki Mescid-i Aksa’dır. Biz başka bir Harem’den bahsedeceğiz sizlere. Asırlar boyunca en güzel kadınları içinde bulunduran Osmanlı Padişahları’ nınkilerinden... Yüzotuz çocuklu padişahtan, Osmanlı Sarayındaki üç yaşındaki gelinlere kadar uzanan çok garip dünya... Kapıyı açtığınızda On iki evlilik yapanlar yedi vezirin yatağına baş koyanlar,denize atılan gebe cariyeler yarım erkekler birbirini seven kadınlar görüyorsunuz. Sizi bilmem ama benim gözlerim kamaştı diyor gazeteci- yazar Ergun Hiçyılmaz yardımcısı Meral Altındal’ın Osmanlıda Harem kitabı için... Bizlerde ilginç bölümlerini sayfalarımıza aktardık siz ziyaretçilerimize.. Merak edenler kitabı alıp diğer bölümlerini de okuyabilirler... Kimi olağanüstü güzelliği ile kimi bir anda devlet yönetimini altüst edebilecek keskin zekasıyla yüzyıllara adını verdi. Fiziği ile bir ömrü ihtirası ve politikasıyla koca bir imparatorluğu etkileyenler olduğu gibi hayata küsüp hazin bir son yaşayanlar da oldu... Yüzyılların örtemediği nice aşklarla kin ve intikamın bu altın kafesinde yaşayanlar için hayat belki de dışardaki basit ve kafessiz hayattan daha çekilmezdi. Kimileri bu ortamda birbirlerine sevdalandılar unutulup bir kenara atıldıklarından kimi harem görevlileriyle aşk hayatı yaşadılar gizliden gizliye aralarında çarpık ilişkiler oluştu.. Kimileri asıllarını unutmayarak ülkeleri için gizliden gizliye entrikalar çevirdi. Eşi enderi olmayan renkli bir dünya harem roman değil ansiklopediler yazdırır meraklısına... Keşfedildiği sanılan ama halen bilinmezliğini koruyan rengarenk bir dünyadır Osmanlı Haremi... Büyüklüğü odaları ya da cariyelerinin sayısından Topkapı Sarayının haşmetinden değil koca bir imparatorlukta ne denli etkili olmasından gelir... Günümüzde bile biz Türklerin bu denli belden aşağı düşkünlüğümüz belki de kanımızdan oralardan gelmekte... Kimbilir diyelim ve Haremin kapısını aralayalım... Aman ha Darülsaadet Ağasına yakalanmayın sonra kellenizi avluda bulunan Siyaset Meydanı’nın orta yerinde kesik bir vaziyette bulursunuz. Asil olmadığımız için altına pamuk değil saman koyup öyle sergileyecekler. Haremağalarına gözükmeden içeri süzülüp o muhteşem dünyada dolaşmaya hazırsanız dikkat edin çivili ayakkabılarıyla III.Mehmet kadınların kaçışmasını bekliye bekliye geliyor.. Yakalanmayın sakın ona.. Ola ki yakalandınız hemen Cin Kapısı’na doğru yollanın... Bambaşka bir dünya biraz ruhani olacak ama evet bambaşka bir dünya sizi karşılayacak... Tarihte örnekleri var II.Osman sevgilisiyle yakaladığı cariyesini kovalarken bu kapının arkasında kaybolmuştur. Haremde gece buluşmaları 49 yaşında tahta oturan II.Süleyman’ın hastalıklı olduğu için kadınlarla arası hoş değildi Bu yüzden zamanını Edirne Sarayında geçiren ve çocuk yapmaktan mahrum olan padişahın yokluğu bazılarına yaramıştır. Fırsatı kaçırmayan cariyeler,haremağalarıyla ilişkilerini II.Ahmet fermanına dek sürdürmüşlerdi. Haremağalarının akşam olduktan sonra Hareme girmelerini yasaklayan padişah fermanı, iki tarafı da zor duruma sokmuştu.Ama buna çözüm bulunmuştu. Akşam hava kararınca cariyeler “koca gördük” diye haremi ayağa kaldırıyor. Haremağaları da fırsattan istifade içeri dalıyordu. Böylece görüşme ortamı yaratılıyordu.Oyun sonunda padişaha yansıyacak ve hiçbirşeyden haberi olmayan bir bostancının ölümüne yol açacaktı. Haremağasının Muşakkası (Aşkı, sevişmesi) adlı bir roman MS rumuzuyla 1913 yılında yayınlanmış ve hadımların cinsel gizemli yaşamlarına ışık tutmuştu: Ağa hazretleri, kocaya varan bir kadın Allah’ın emrini yerine getirecek bir adam ister. Halbuki siz hadımsınız nasıl kocalık edeceksiniz. Yok elmasım, ben de öyle bir şey varki… Frengistan dan geldim. Tam 110 Fransız altını verdim. Romanın kahramanı hadım zenci ağası Anber evlilik fikriyle tutuşmaktadır. Ağa parası için kendisiyle evlenmek isteyenlerin arasından Envare’yi seçer ve gerdeğe girmeden önce İtalya’da yaptırdığı erkeklik aletini takar.Ancak Anber Ağa kutudaki yılanın zehirlenmesiyle abdesthanede ölecektir. Bir kaç isim... 1880 yılında İstanbul’a getirilen Habeş esirlerinden küçük bir zenci çocuğu öyle zayıf ve çelimsizdi ki 11 yaşında olmasına rağmen ancak 5-6 yaşlarında gösteriyordu. Esir pazarında hiç kimse 5 altına kıyıp da onu satın almak istememişti. Canı yemek istiyor ama tek kelime Türkçe bilmediğinden derdini anlatamıyordu. Afrika’dan getirilen esirlerin satıldığı en büyük pazar olan Mekke’de “Bu çocuk mutlaka ölür verilecek paraya yazık “düşüncesiyle satılmayan küçük zenciye bir hanım acımış İstanbul’a getirtmişti. Çocuğun kaderi Abdülhamitin Sudanlı ağalara kızmasıyla değişecektir.Saraya Habeşli ağaların alınması emri ile girenlerin içinde yer alır.Padişahın huzuruna getirilen 22 çocuğun arasındaki küçük Zenci Abdülhamitin dikkatini çekecektir.Böylece Nadir Ağa olarak Osmanlı sarayına girer ve terbiyesi, iyilikseverliği ile Abdülhamid’in musahipliği derecesine yükselir.Bunun yanısıra Abdülhamitin kararlarını da etkileyecek kadar nüfus sahibidir. Habeşistan’ın güneyindeki Limnu köyünden padişahın musahipliğine uzanan yaşamı Abdülhamitin halinden sonra değişecektir. Padişahın “oğlum Nadir ” seslendiği haremağası saraydan ayrıldıktan sonra elindeki parayla 40 kırım ineği almış ve sokaklarda süt satmaya başlamıştı. Böylece değişken ve renkli bir hayatı 1950’lerde Göztepe’ deki bir konakta noktalayan Nadir Ağa ilk defa İstanbul’da kapalı şişeyle süt satan kişi olmuştu. İlginç öyküsü olan diğer haremağası da Tayfur Ağa’ dır. Habeşistan’ın Gimmu Gabbu Dükalığında bir prens olarak dünyaya gelmişti. 10 yaşına dek iyi bir hayat süren prens Lalası Cafer tarafından kaçırılarak Yemen’de esir pazarına götürülmüştü Orada bir paşaya satılan prens 15 yaşında Seniye Sultan’ın Hareminde ağa olacaktı. Tayfur ağa cumhuriyet sonrasında 1935 yılında Şişli Çocuk Bakımevinde kapıcılık yapacaktı Alıntıdır. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest esmanur Yanıtlama zamanı: Haziran 19, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 19, 2007 tesekkurler Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
whitehead Yanıtlama zamanı: Haziran 19, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 19, 2007 yatak oğlanları unsurunuda incelemek lazım aslında en kötü yano bence o Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
vhercle Yanıtlama zamanı: Haziran 19, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 19, 2007 güzel paylaşım tşk. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ArchangeL Yanıtlama zamanı: Haziran 19, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 19, 2007 yatak oğlanları unsurunuda incelemek lazım aslında en kötü yano bence o Oğlanlardan söz ederken, saray teşkilatında önemli bir yeri olan "içoğlanı"nı da tanımak gerekir. Yıldırım Bayezid zamanında, Padişah'a Hıristiyan oğlanlar bulup içki âlemleri düzenleyen Olivera Despina'nın devrinde, içoğlanı denilen bir sınıf türemiştir. Avrupa seferlerinde, savaşlarda ele geçirilen yabancı çocuklardan en güzelleri seçilerek padişahın "özel hizmeti" için hazırlanırdı. On sene haremağalarının denetiminde yetiştirilen bu oğlanlar, dikiş dikmek, yama yamamak, çalgı çalmak, oda hizmeti gibi işlerde eğitilirlerdi. Saten, atlas ve sırmalı kumaşlardan elbiseler giyen bu oğlanların, haremağalarından daha başka ne gibi özel hizmetler öğrendiklerini bilemiyoruz. Bu çocukların eğitim gördükleri yerlerden biri de, bugünkü Galatasaray Lisesi'nin bulunduğu binadır. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MZ1vdnW0mtQ Yanıtlama zamanı: Ocak 11, 2019 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 11, 2019 (düzenlendi) Etiyopyalı imiş kendisi. Osmanlı da haremağalarını zenci seçmelerinin maksadı ne acaba... Ocak 11, 2019 MZ1vdnW0mtQ tarafından düzenlendi Bir de üstündekiler neyin madalyası acaba... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Ninque Yanıtlama zamanı: Ocak 12, 2019 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 12, 2019 Evet renkli, ilgi çekici, biraz da magazinsel ama benim içim sıkılıyor yahu. Ne olursa olsun özgürlük çok değerli. Tabi dönemin şartlarına bakarsak çok az insan vardır gerçekten özgür olan. ------------------------------------------------- Etiyopyalı imiş kendisi. Osmanlı da haremağalarını zenci seçmelerinin maksadı ne acaba... Afrika kökenli insanlar o dönemler bir çok ülke tarafından köle olarak kullanılıyordu, kölelik ve sömürgecilik tarihi epey eski zaten. Tarihini okursak bir çok sebebi vardır herhalde, bu konu hakkında ayrıntılı yorum yapacak donanımda değilim. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sidar Yanıtlama zamanı: Ocak 12, 2019 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 12, 2019 Murat Bardakçı-Osmanlıda seks adlı kitabı okumanızı tavsiye ederim . Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
DenizFeneri Yanıtlama zamanı: Ocak 12, 2019 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 12, 2019 Vay anam vay atalarımıza bak sen Osmanlı'da seks adlı kitabı okumasam da anlattığı şeylere az çok hakimim ve şunu söylemek istiyorum,Osmanlı Hükümdarlığının iyi yanlarını övüp kötü yanlarını reddedenler acaba eski minyatürleri incelediler mi?Osmanlı oğlancılık yazıp aratmak yeterli.Vallahi bugün ki porno sektöründen aşağı kalır yanı yok.Hatta fazlası var,en az bugünkiler kadar sağlıksız.İşin komik yanı milletin giyimine inancına karışıp duran kesimin üstün padişahlarıöızın yüce (!) eylemlerini dilinden düşürmüyor oluşu...İlginç. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.