Kemalizm

Kemalizm, Atatürk'ün ortaya koyduğu eylemler ve belirttiği düşüncelere bir ideoloji olarak kendisi tarafından verilen bir isimdir.

Mustafa Kemal Atatürk, 1935'te kendi el yazısıyla yazdığı CHP programında Kemalizm sözcüğünü kullanmış ve 1937'de kurulan yeni hükümetin programında Kemalizm sozcüğü once Mustafa Kemal Atatürk'un yaptığı konuşmada sözünü ettiği memleket davalarının ideolojisine atıfla defalarca Kemalizm olarak gecmistir.

Mustafa Kemal, toplum ve yönetim ilişkilerini tanımlarken, ulusal egemenlik gibi ortak öğeleri içeren bir toplum, dinle devlet işlerinin ayrılması, pragmatik akılcılık ve milliyetçilik gibi ilkelere sahip bulunan bir devlet yapısını söylevlerinde ve Nutuk'ta iletmektedir. Atatürk kullandığı bu olgular bütünlüğünü modern devletlerin temel karakteri olarak adlandırmaktadır. Bu yapıları içeren devlet görüşüne bazılarınca Kemalizm denmektedir. Kemalizm, Türk ulusunun çağdaşlaşma ideolojisi ve aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti'nn değişmez resmi ideolojisidir.

1935'te parti tüzügünde geçen Kemalizm sözcüğü 1939 için M. Kemal Atatürk tarafından 1937'de hazırlanan ikinci taslakta aynen korunmuş fakat kullandıgı dil ölümünün hemen ardından yapılan kurultayda değiştirilmiş ve 1943'te Kemalizm parantez içine alınmış ve 1954'te parti programından çıkarılmıştır.

Kemalizm, Her şeyden önce anti-kapitalist bir ideoloji şeklidir. Ekonomik açıdan ülkesini yabancı burjuvalara bırakmak yerine yada komunizmde ki gibi bütün istihsal vasıtaları devlet tekeline bırakmaz. Kemalizm'de devlet kendi burjuvalarını, zenginlerini yaratarak özel teşebbüsün bir kısmını bu kişilerin sermayelerine bırakır. Aynı zamanda da devlet için stratejik ve ekonomik açıdan önemli olan kuruluşları devlet kendi elinde tutar. Mesela bunlar; petrol şirketleri, enerji şirketleri devlet elinde olur fakat sanayinin bir kısmı özel teşebbüse ama yabancının değil yerel burjuvalara bırakılır. Bırakınız yapsınlar ya da her şey devletindir tezine karşı, Kemalist ekonomi halkın yararına olan işler için düzenlemeler yapmakla yükümlüdür. Bu durumda, ne üretimin belirli bir zümreyi zengin edecek şekilde olmasına, ne de bir sınıfın diğerine üstünlük sağlayacak hale gelmesine müsaade etmez.

Ayrıca Kemalizm dikta rejimler gibi sürekli piyasalara müdahale etmez, müdahale etmez ama aynı zamanda piyasaları da başıboş bırakmaz. Sürekli takip eder ve gerektiği yerlerde müdahale de bulunur.

Mustafa Kemal 22 Ekim 1922'de yazdığı bir mektupta yer alan sözleri, çok önemli ipuçlarını verdiği kanaatindeyim:

... bir yandan Batının işçi sınıfı, öte yandan Asya ve Afrikanın köleleştirilmiş halkları uluslararası sermayenin (kapitalizmin) kendilerini yıkmak ve efendilerine büyük çıkarlar sağlamak için köle durumuna getirmek istediğini anladığı ve sömürge politikasının işlediği suç dünya işçilerince kavrandığı gün, burjuvazinin gücü sona erecektir.

Bknz.: Doğan Avcıoğlu - Milli Kurtuluş Tarihi 2. Kitap

Kemalizm aynı zamanda anti-emperyalisttir. Zaten emperyalizm kapitalizmin sıkıştığı dar boğazı açmak için kullanılan sömürüdür. Ne zaman kapitalist ülkeler zorluk yaşayacaklarını fark etseler kendilerinden küçük ülkelerden faydalanarak bu dar boğazı aşmaya çalışırlar. Bu emperyalizm topla tüfekle de olabilir veya o ülkenin başka ülkelere siyasal, hukuksal, askeri veya ekonomik olarak bağlı olması da bir emperyalizm çeşididir. Oysa Kemalizm istiklal-i tam prensibi ile hareket eder. Yani bir ülkenin siyasi, hukuki, ekonomik, askeri v.b bütün alanlarda tam bağımsız olması gerektiğini bir ülkenin ancak bu şekilde olduğu sürece gerçekten bağımsız bir hüviyete kavuşacağını savunur.

çok güzel ve yararlı bir konu sağol paylaşım için;)

herzaman gündemde kalması gereken bir yazı bence....

çok güzel bir paylaşım..

güzel paylaşım

tşk.

Batağa saplanan ülkemizi kurtarabilecek tek ideoloji.