nevermore Oluşturma zamanı: Kasım 14, 2012 Paylaş Oluşturma zamanı: Kasım 14, 2012 Okült çalışmalar yapan kişiler, incelemelerinin ilk safhalarını geçirdikten sonra; Tanrı'yı, evreni ve insanı tanımada sezgisel veya ilhamlara dayalı bir bilgi edinme tarzının gerekliliğini kavramışlardır. Bu, çağlar boyunca böyle olmuştur. Nitekim eski devirlerden beri o günün icaplarına uygun kisvelerle sürüp gelen ve gerçeği araştırma yolu olan inisiyasyonlarda da en önemli merhalelerden birisi müridin (talebenin) astral âlem ya da aracı âlemle olan irtibatının artırılmasıdır. Tek Tanrı fikri, tekâmül ve tekrardoğuş ilkeleri üzerine kurulu bu öğreti sistemlerinin kökü Mu uygarlığına dek uzanmaktadır. Mu ve Atlantis'in batışından sonra, önceden alman önlemlerle günümüz insanlarının yaşamakta olduğu kıtalara aktarılmış olan ezoterik gelenek, çağlar boyunca inisiyatik merkezlerce yaşatılmıştır. İşte, bu merkezlerde uygulanan eğitimin en önemli merhalelerinden biri de astral plânın tanınmasıdır. Eski inisiyasyonlarda (özellikle Mısır'da) astral plânda şuurlu tecrübeler yapabilme seviyesine ulaşmayan müridin ezoterik öğretinin ruhuna eremeyeceği çok iyi bilindiğinden, böyle bir yeteneği gelişmeyen kişiler, örneğin durugörü, duruişiti ya da transa girebilme melekesi bulunmayan kişiler, inisiyasyona kabul edilmezlerdi. Çünki inisiyasyonda belli bir oruç süresi geçirildikten sonraki aşama, astral seyahat yapabilmeyi gerektiriyordu. Büyük rahip (hierofant) ve diğer inisiyelerin huzurunda transa sokulan talebeye astral seyahat yaptırılırdı. Astral âlemin değişik yönleriyle karşılaştırılan ve buradaki yasaları üstatlarının da titiz görüp gözeticiliğiyle kavrayan inisiye, ancak bu sayede bazı sırlara erebilme durumuna gelebilirdi. Çünki tüm okült ve ezoterik çalışmalarda görünen âlemin, görünmez âlemin bir tezahürü olduğu ilkesinden hareket edilirdi. Fizik plânda olup bitmekte olanların önce fizik ötesi âlemde meydana geldiği ve ruh varlığının şuurlu etkisi sonucu oluşmuş bulunan astral klişelerin fizik plâna etki etmesi sonucu meydana gelen bir yaşam sürdürüldüğü bilinirdi. Nitekim daha sonraki çağlarda da yapılan okült araştırmalar, kişileri ister istemez maji biliminin eşiğine getirmiş ve çalışmaların ilerletilmesinin ancak bu bilimin ilkelerinin kavranılması ile mümkün olabileceği sonucunu doğurmuştur. Astral âlemin yasalarını- kavrayan ve bunları şuurlu biçimde yönlendirebilme yöntemlerini bilen majisyen, fizik plânda meydana getirmek istediği etkinin türüne göre iki kısımda ele alınabilir: ak ve kara majisyen. Okült yeteneklerini insan kardeşlerinin tekâmülüne hizmet amacıyla inisiyatik bir terbiye içerisinde iyi yolda kullanmış kişilere "ak" majisyen denebilir. Öte yandan egoist tatminler peşinde bu uygulamaları yapanlar da "kara" majisyen olarak nitelendirilirler. Astral Plânın Rolü Daha önceki incelemelerimizde, insanı, görünen ve görünmeyen olmak üzere iki kısımda ele almıştık. Fizik bedenin dışında kalan kısımlar astral beden ve ruh varlığı olarak ikiye ayrılıyordu. Bu arada, bedenimizdeki organların tüm hareketlerinin de psişik varlık denen ve okültistlerce, bedenlenmiş ruh varlığının bir tezahürü ve astral bedenin ruh varlığıyla temasta olan kısmı olarak nitelendirilen bir beden tarafından yönetildiğini de hatırlamakta yarar vardır. Fizik bedenimiz, bu görünmez bedenimizin dünya ortamındaki bir tezahürüdür. Bu ilke (görünen, görünmeyenin tezahürüdür ilkesi), tüm evren için geçerlidir. Görünen âlemin yanı sıra, bunun sebebi olan bir görünmez âlem de mevcuttur. Astral madde, evrenin her noktasında, her zerresinde vardır. Aynen insan organizmasının hayatiyetini bedende dolanmakta olan birtakım akışkanların temin etmesi gibi (sinir seyyalesi, kan, lenf, kilüs, alyuvarlar, akyuvarlar...), evreni de bir organizma gibi diri ve bütün hâlinde tutan, yani ona canlılık veren, astral seyyaledir. Okültistler, "Yukarıdaki aşağıdakine, aşağıdaki de yukarıdakine benzer." prensibinden hareketle evreni de bir insan gibi kabul ederler ve onu da fizik plân, astral plân ve ruhsal plân olarak üç ana kısımda ele alırlar. "Astral plân"ın rolü nedir? Bunu bir örnekle anlamaya çalışalım. Bir heykeltraşı ele alalım. Bir büst yapacak. Gerekli malzemesi var. Yani çamuru, alçısı hazır. Gerçekleştireceği eseri zihninde de tamamlamış. Âdeta bitmiş hâlini görüyor. Bu durumda geriye bu işi gerçekleştirme ameliyesi kalıyor ki, bunun için de ellerini kullanması lâzım. Elleri burada aracı rolündedir. Heykeltraşımızın elleri felçli olsa bu işi gerçekleştirmesi mümkün değil. Yani muhakkak ki oluşmuş fikri, fizik plânda tezahür ettirecek bir aracıya ihtiyaç var. Diyelim ki, sanatçımız büstünü oluşturdu. Bu, onun zihninde mevcut olan, imajinasyonunu kullanarak meydana getirdiği formun fizik plândaki tezahürüdür. Bu büstün kırılması ihtimali vardır. Tabiî ki böyle bir durumda sanatçımızın imajı yine aynıdır ve her an aynı büstün bir yenisini yapabilir. Ama herhalde en makul olanı bu büstün bir kalıbını çıkarmaktır. Yani bir negatifini. Bu sayede aynı eserden pek çok sayıda ve kolayca üretmek mümkün olacaktır. Fikrini fizik plânda yansıtması bu negatif klişe sayesinde kolaylıkla mümkündür. Bu örnekteki unsurları sembolik olarak değerlendirirsek, alçıdan kalıbın astral plân maddesinden oluşmuş bir negatif klişe olduğunu görebiliriz. Şuurlu bir varlık tarafından fizik plânda bir form meydana getirmek amacıyla oluşturulmuş bir klişe... Bu örneği dünya gezegeninin yaratılışına uygulayacak olursak; buradaki sanatçı, okültistlerin deyimiyle İlâhî Sanatçı'dan kastedilen, dünyanın Rabbi'dir. Bu dünyayı yaratandır. Ruhsal tebliğlere dayanarak da biliyoruz ki burada kastedilen, Kaadir-i Mutlak Yaradan değildir!.. O, tüm varlık âlemini Yaradan'dır. O, bu varlık alemindeki tüm sıfatlardan münezzehtir. O, O'dur yalnızca. Ama sistemlerin, gezegenlerin ve varlık türlerinin yaratılması, Kaadir-i Mutlak Yaradan'ın varlıklarına has bir eylemdir. Bu Ruhsal İdareciler, âlemlerin, gezegenlerin Rableri, yukarıdaki örnekte gördüğümüz heykeltraş misali, Ruhsal Plân'da oluşturdukları fikirleri, imajları fizik plânda tezahür ettirmek için önce astral plâna etki ederler ve bir kalıp meydana gelir. Bu kalıp İlâhî İrade Yasaları uyarınca fizik maddeye etki edecek ve eserin oluşması sonucunu doğuracaktır. Bu eser, tek hücreli bir varlıktan insana, bir gezegenden güneş sistemine ve galaksilere kadar "hayal edebilme sınırlarımızın dışında" ifadesinin dahi yetersiz olduğu bir mükemmelliğin tezahürü olabilir. Ve okült bilgiye göre tüm bunların bir astral kalıbı mevcuttur. Ve o astral maddenin şeklini verenler, Yaratıcılardır. Tabiî tüm bu yaratılış İlâhî İrade Yasaları dahilinde cereyan etmektedir. Ve fizik maddenin yoğrulması, ona şekil verilmesi de, ancak bu yasalardan biri vasıtasıyla gerçekleştirilmektedir. Yani önce astral plâna etkide bulunmak gerekmektedir. Yaratmanın sınırı yoktur. Nitekim bizler de bugünkü kisvemizin yaratıcıları değil miyiz? Enkarne olmadan evvel ihtiyacımıza uygun dizaynda bir bedenin astral kalıbını (tabiî ki ruhsal görüp gözeticilerin himayeleri ile) oluşturmadık mı? Dünya ortamında da aynı tatbikatımızı sürdürmüyor muyuz? Mutlaka bir sanat eseri meydana getirmek şart değil. Belki o, bu işin dünya vasatındaki en seyyal bir şekli, ama örneğin bir dükkân açma hazırlığında olan bir ticaret erbabı da aynı işi yapmıyor mu? O da hayal ediyor. Ve bunları gerçekleştirmek için pek çok araçlardan yararlanıyor. Eli, kolu, parası, arabası, yaptığı görüşmeler, temaslar, hepsi bu işin gerçekleşmesinde bir aracı rolü oynuyorlar. İyi tahayyül edilmemiş bir işin kurulabilmesi hayli şüphelidir. Yani astral plânda sağlam bir form, bir klişe meydana getirmemiş bütün zayıf düşünceler, gerçekleşemeden sönmeye mahkûmdur. Fizik âlemde elde edilmiş başarıların ardında güçlü bir imajinasyon unsuru yatar. Yaptıkları iş ne tür olursa olsun, o sahada dünya insanının kapasitesinin üst sınırlarına varmış kişiler daima bu melekeyi astral klişelerin oluşturulmasında -bilerek veya otomatikman- en üst düzeyde kullanabilmiş kimselerdir. Büyük inisiyelerin de tümü böyledir. Hz. Musa da majik bilgilerini, yani fizik ortamda büyük değişiklikler oluşturabilme maksadıyla astral âlem yasalarını kullanabilme ve astral klişeler oluşturabilme hususundaki muazzam bilgisini, yalnızca peygamberlik misyonu istikametinde kullanmış bu büyük inisiyelerden biridir. Okültistler, yaratmaya yönelik bir fikrin ilâhî plânda oluştuğunu, bunu takiben aynen fotoğraf negatifi gibi, bir astral klişenin meydana geldiğini, bunun da maddeye etki ederek ona şekil verdiğini, hâl verdiğini belirtirler. Bu astral kalıbın, form verdiği maddeyi değiştirme yeteneğinin olmadığını belirtirler. Kalıp neyse ondan çıkacak heykelcik bellidir. Şayet eserde değişiklik yapılmak isteniyorsa yeni bir kalıp meydana getirilecektir. İnisiyasyonda Astral Plân Yukarıdaki satırlarda astral plânla olan ilişkinin inisiyatik çalışmalardaki önemine değinmiştik. Astral âlemle olan ilişkinin güçlenmesi, müridin duyular dışı idrak melekelerinin gelişmesiyle birlikte nefsanî eğilimlerinin de yumuşaması ve giderek kaybolmaya yüz tutması sonucunu doğurmaktadır. Çünki astral âleme doğru artan bu eğilim, yine astral âlem maddesi aracılığı ile kendisini görüp gözeten rehber varlıkların da tesirlerinin kendisine daha yoğun ulaşması sonucunu doğurur. Dolayısıyla yüksek ve diğerkâmca amaçlarla bir çalışma yapılıyorsa, mürit otomatikman koruyucu bir tesir yumağı içerisine alınmış olur. Geri seviyeli tesirler, onu başkalarını etkilediği gibi etkilemez. Hatalarında giderek azalmalar meydana gelir. Astral plânla fizik plân arasındaki ilişkiyi giderek daha açık şekilde idrak eden inisiye, bu ortamın kendine has yasalarını öğrenme yolunda daha cesurca çalışmalara yönelir. Bu arada kendi üzerindeki, nefsi üzerindeki kontrolünü de sürekli ve güçlü tutmak zorundadır. Çünki bu vasatta hayat çok daha seyyal bir maddede hüküm sürdüğünden, kişinin amaçlan, niyetleri, hangi kalitedeyse ona uygun varlıkları kendine çekmesi gayet normaldir. Bu çekim geri seviyeli varlıklara yönelik de olabilir, ki sonuç, obsesyon vakalarıdır. Bir inisiye, Sebep-Sonuç Yasasının astral âlemde de geçerli olduğunu ve hatta fizik plâna kıyasla çok daha karmaşık ve anlaşılması zor şekilde gerçekleştiğini, üstatlarının da himayesiyle kavrar. Yaptığı uygulamalarda, bu yasanın astral âlemdeki işleyişini de hesaba katmamanın ne gibi sonuçları olduğunu gayet iyi bilmekte ve büyük bir sabır ve centilmenlikle bezenmiş yüksek bir diğerkâmlığın uygulayıcısı olmanın sorumluluğunu şevkle taşımaktadır. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mona Yanıtlama zamanı: Kasım 14, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 14, 2012 Teşekkür ederiz .. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
purplewind Yanıtlama zamanı: Kasım 14, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 14, 2012 Nevermore ne kadar güzel bir yazı paylaşmışsın bizimle bir solukta okudum. Çok çok teşekkürler. Ne olur sabitleyin bu başlığı. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
b_e_k Yanıtlama zamanı: Kasım 14, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 14, 2012 (düzenlendi) Astral plan uygulamalarını yapan inisiyeleri yazının başında ak ve kara olarak ikiye ayrılmakta ve Kara olanlar kişisel ego tatmini içinde haraket eden inisiyeler olarak adlandırılmakta. Yazının sonunda ise nefsi duygularla tekamül için çalışanların astral rehberlerin yardımından yoksun kalacağı gibi bir anlam çıkmaktadır. Tabi ki Kara inisiyelerin rehberden yoksun kalmaları Tekamül yaşayamayacakları anlamına gelmez ama bu ikisi bir çelişki değil midir ? ''Tabi ki Kara inisiyelerin daha çok çalışmaları- Efor sarfetmeri gerekiyor'' gibi basit bir açıklamasıda olabilir Bu arada kendi çalışmalarımızla Yıllar sonra bulabileceğimiz ilimleri peşinen bize kattığın için teşekkür ederiz. Kasım 14, 2012 b_e_k tarafından düzenlendi Yalova şahidi Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Kasım 15, 2012 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 15, 2012 Astral plan uygulamalarını yapan inisiyeleri yazının başında ak ve kara olarak ikiye ayrılmakta ve Kara olanlar kişisel ego tatmini içinde haraket eden inisiyeler olarak adlandırılmakta. Yazının sonunda ise nefsi duygularla tekamül için çalışanların astral rehberlerin yardımından yoksun kalacağı gibi bir anlam çıkmaktadır. Tabi ki Kara inisiyelerin rehberden yoksun kalmaları Tekamül yaşayamayacakları anlamına gelmez ama bu ikisi bir çelişki değil midir ? ''Tabi ki Kara inisiyelerin daha çok çalışmaları- Efor sarfetmeri gerekiyor'' gibi basit bir açıklamasıda olabilir Bu arada kendi çalışmalarımızla Yıllar sonra bulabileceğimiz ilimleri peşinen bize kattığın için teşekkür ederiz. astral plan çalışmalarımda ve insiye sürecinde yardım aldığım varlıklar çoğunluğun'' kötü'' adlandırdığı demonlar idi Sanırım sorunuza cevap vermiş oldum Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Kasım 15, 2012 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 15, 2012 Nevermore ne kadar güzel bir yazı paylaşmışsın bizimle bir solukta okudum. Çok çok teşekkürler. Ne olur sabitleyin bu başlığı. İlgin için teşekkürler sabitlendi konu Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
AuroraPetrovic Yanıtlama zamanı: Kasım 15, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 15, 2012 konu gerçekten çok açıklayıcı deniyimlerini ve bilgilerini bize aktardığın için teşekkür ederiz Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.