kizginkuzgun Oluşturma zamanı: Kasım 27, 2012 Paylaş Oluşturma zamanı: Kasım 27, 2012 Son zamanlarda yapılan beyin araştırmaları, yüzyıllar boyunca Budist meditasyon ustalarının koruduğu bir geleneğe dair somut kanıtlar ortaya çıkarmaya başladı. Bu kanıtlar, Zihinsel disiplin ve meditatif uygulamaların beynin çalışma şeklini değiştirebildiğini ve farklı düzeylerde farkındalıkların elde edilmesini sağlayabildiğini göstermektedir. Bu değiştirilmiş haller günümüze kadar geleneksel anlayışla, fiziksel olarak ölçülen ve objektif olarak değerlendirilebilen dünyanın dışında, aşkın terimler yoluyla ifade edilmiştir. Ancak son birkaç yıl boyunca Wisconsin Üniversitesi’nde Tibetli Rahiplerle çalışmakta olan araştırmacılar bu zihinsel deneyimleri yüksek frekanslı gama dalgaları, beyin senkronizasyonu ve koordinasyonu gibi terimler ile ifade ederek bilimsel bir dile çevirmeyi başarmışlardır. Araştırmacılar meditasyonla ilgili beyin aktivitesinin alnın sol arka kısmında yer alan prefrontal korteks denilen alanda yoğun olduğunu saptamışlardır. Üniversitenin 10 milyon dolarlık yeni fonksiyonel beyin görüntüleme ve davranış bilimleri laboratuvarı olan W. M. Keck Laboratuvarı’ndan sinir bilimci Richard Davidson, uzun süreli meditasyon uygulayıcılarının beyin aktivitelerinin daha önce hiç görülmemiş bir ölçüde olduğunu keşfettiklerini belirtmiş, zihinsel uygulamaların beyin üzerinde golf ya da tenis antrenmanının performansı geliştirmesi gibi bir etki yarattığını ve bu durumun beynin çoğu insanın hayal bile edemeyeceği şekilde eğitilebilir ve fiziksel olarak değiştirilebilir olduğunu gösterdiğini ifade etmiştir. Bilim adamları önceleri bu durumun tam tersine, yani beyin sinir hücreleri arasındaki bağlantıların erken yaşlarda kurulduğuna ve yetişkinlikte de değişmediğine inanıyorlardı. Ancak son on yılda beyin görüntüleme ve diğer tekniklerdeki gelişmelerle bu varsayım çürütülmüş, bilim adamları sürekli devam eden beyin gelişimi ve nöroplastiklik (neuroplasticity) kavramını benimsemişlerdir. Davidson’ın meditasyon çalışmasının en yeni sonuçları Kasım ayında Ulusal Bilimler Akademisi’nin (National Academy of Sciences) Gelişmeleri arasında yayınlanmıştır. Bu çalışma ile Davidson meditasyon yoluyla zihinsel eğitimin beynin iç faaliyetini ve bağlantılarını değiştirdiğini göstererek nöroplastiklik kavramını bir adım öteye taşımıştır. Yeni bulgular, Davidson ve dünyanın en ünlü Budist üstadı Tibetli Dalai Lama’nın uzun işbirliklerinin sonucudur. 1992 yılında Dalai Lama Davidson’ın duyguların nörobilimi hakkındaki yenilikçi araştırmalarını öğrendikten sonra Onu Hindistan’a Dharamsala’daki evine davet etmiştir. Bilindiği üzere Tibetlilerin yüzyıllar boyu devam etmekte olan yoğun meditasyon gelenekleri mevcuttur ve başlangıçtan itibaren Dalai Lama, Davidson’dan Tibetli rahiplerin meditasyon esnasında zihinlerini bilimsel olarak incelemesini istemiştir. 3 sene öncesinde de Davidson’ın laboratuvarında iki gün geçirmiş olan Dalai Lama araştırma kapsamında en iyi 8 Tibetli meditasyon uygulayıcısı rahibi elektroansefalograf (EEG) testi ve beyin taraması için Davidson’ın laboratuvarına gönderdi. Deneyde yer alan Budistler Tibetin Nyingmapa ve Kagyupa Meditasyon gelenekleri ile 15 ila 40 yıl arası süreçlerde yaklaşık 10.000-50.000 saat arası eğitim görmüş kişilerdi. Deneyin kontrolünü sağlamak amacıyla önceden hiçbir meditasyon deneyimi olmayan gönüllü 10 öğrenci de 1 hafta süreyle meditasyon eğitiminden sonra deneye katıldı. Rahipler ve gönüllü öğrencilere tam 256 adet elektrik sensörü bağlandı ve kısa süreler boyunca meditasyon yapmaları istendi. Düşünme ve diğer zihinsel aktivitelerin büyük gruplar halinde nöronların birbirlerine mesajlar gönderdiği hafif ama algılanır elektriksel aktivite patlamalarına neden olduğu bilinmektedir. Sensörlerin algıladığı buydu. Davidson özellikle beyindeki en önemli elektriksel beyin faaliyeti ve en yüksek frekanstaki dalga olan gama dalgalarıyla ilgileniyordu. İki gruptan da spesifik olarak “koşulsuz bir merhamet duygusu” üzerine meditasyon yapmaları istendi. Budist öğreti; Dalai Lama öğretisinin kalbi olan.bu meditatif hali yaşayan tüm varlıklara yardım etmeye mutlak bir biçimde hazır olmak şeklinde tanımlamaktadır. Herhangi bir nesneye, anıya ya da görüntüye konsantr olmayı gerekli kılmadığı ve değiştirilmiş bir varoluş hali yarattığı için Araştırmacılar odaklanmaları için bu konuyu seçmişlerdi. Davidson, araştırma sonunda meditasyonun rahiplerin eğitimli zihinleri üzerinde gönüllülerinkinden farklı bir biçimde faaliyete yol açtığını açık bir şekilde saptadıklarını ifade etti ve durumu şu şekilde dile getirdi: “En önemlisi, elektrotlar rahiplerden hızlı hareket halinde ve alışılmadık derecede güçlü gama dalgaları algıladı ve beyinlerindeki dalgaların öğrencilerinkinden çok daha organize ve koordineli olduğunu ortaya çıkardı. Meditasyona yeni başlamış olan gönüllülerde meditasyon sırasında gama dalgası aktivitesinde çok az bir artış görülürken bazı rahiplerde ise araştırmaya başlamadan önce bile sağlıklı bir insanda kaydedilenden çok daha fazla gama dalgası aktivitesi kaydedildi.” “Daha uzun seneler süresince meditasyon yapmış olan rahipler en güçlü gama dalgalarına sahiptiler” Bu dozaj tepkisi, yani daha yüksek düzeydeki ilaç ya da aktivitenin düşük düzeylere göre daha fazla etki oluşturması, araştırmacıların sebep- sonuç ilişkisi olarak ortaya çıkardıkları husustur. Önceki çalışmalarda konsantrasyon, hafıza, öğrenme ve bilinç gibi zihinsel aktiviteler rahiplerde tespit edilen gelişmiş sinirsel koordinasyonla ilişkilendirilmişti. Rahiplerde bulunan yoğun gama dalgaları birbirinden ayrı beyin devreleri ile ilişkilendirilmiş ve bu dalgaların daha yüksek zihinsel aktivite ve artırılmış farkındalık ile de bağlantılı olduğu ortaya konulmuştu. Davidson’un araştırması, prefrontal korteksi mutluluk, olumlu düşünceler ve duygular ile ilişkilendirilen beyin bölgesi olarak saptadığı daha önceki çalışması ile uyumludur. Davidson meditasyon yapan rahiplerde Fonksiyonel Manyetik Rezonans Görüntüleme Tekniği’ni (fMRI) kullanarak, EEG ile ölçülen beyin aktivitelerinin özellikle söz konusu bölgede yoğun olduğunu tespit etmiştir. Davidson araştırması ile meditasyonun sadece kısa dönemde beynin çalışma şeklini değiştirmekle kalmadığı uzun dönemde de beyinde kalıcı değişiklikler oluşturduğu sonucuna varmaktadır. Kendi ifadesi ile “…bu bulgu rahiplerde araştırmanın başında henüz meditasyona başlamadan önce de kontrol grubuna göre daha fazla gama aktivitesi görülmesine dayanmaktadır.” Massachusetts Üniversitesi’nden bir araştırmacı Jon Kabat-Zinn birkaç sene önce de benzer bir sonuca varmıştı. Harvard ve Princeton üniversitelerindeki araştırmacılar şimdilerde rahiplerden bazıları ile düşüncelerini kontrol etme ve imgeleme gibi meditasyon deneyimlerinin çeşitli halleri üzerine deneyler yürütmektedir. Davidson ise konu ile ilgili daha derin bir araştırma yapmayı planlamaktadır. Son olarak, araştırmanın ardından Davidson sonucu şu şekilde ifade etti: “Eğitilmiş bir zihin ya da beynin eğitilmemiş olandan fiziksel olarak farklı olduğunu keşfettik, zamanla bu şekilde bir zihinsel eğitimin önemini daha iyi anlayabilecek ve bu konuya daha ciddi bir şekilde yaklaşılması ihtimalini artırabileceğiz. [h=1]Marc Kauffman – Çeviren: Nurhan Gevrek[/h] Kaynak: http://www.irad.org/makaleler.aspx?id=28 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.