Jump to content

Saba Melikesi Belkıs


chesterfield

Önerilen Mesajlar

Saba kraliçesi: güç, bilgelik ve güzellikle anılan bir kadın imgesi olmuştur. Ancak: yaşayıp yaşamadığı ve kendisiyle ilgili, ayrıntılı ve somut bilgilere ulaşılamamıştır. Saba kraliçesi hakkında, tarihte elde edilen birkaç kaynak hakkında, aşağıda bilgiler vereceğim:

 

 

 

İNCİL’DE SABA:

Saba kraliçesi: İncil’de, Krallar kitabında: “Doğunun kraliçesi” olarak tanınır ve bilinir. Burada yazılı olanlara göre: Kraliçe: ünlü kral Süleyman’ı duyunca: evini terk ederek, baharat, altın ve değerli taşlarla süslü bir kervan ile yola çıkar ve Kudüs şehrine gelir. Çünkü: zor sorular ile, Süleyman’ın bilgeliğini test etmek istemektedir. Ancak, Kudüs şehrine ulaşıp ta, Süleyman’ın sarayına girdiğinde, gerek sarayın muhteşemliği ve gerekse Süleyman’ın bilgeliği karşısında çok etkilenir ve kendisine, değerli hazineler sunar.

Bunun üzerine, Süleyman da: ona büyük hazineler sunar ve Saba, evine, geri döner.

 

 

 

YAHUDİLER DE SABA:

MS.1’nci yüzyıl yazarlarından, Yahudi tarihçi Josephus: Saba’nın Mısır ve Etopya kraliçesi olduğunu yazar.

 

 

 

KUR’AN DA SABA:

Süleyman’a: halkı güneşe tapan zengin bir ülkenin, bir kraliçe tarafında yönetildiği hakkında bir çavuşkuşu tarafından haberler getirilir. Bunun üzerine: Süleyman; çavuşkuşu ile, yine aynı kraliçeye ; “ ayağına kadar gelmesini, kendisine gereken saygıyı göstermesini, aksi halde krallığını yıkacağı” haberini gönderir. Bunun üzerine, Saba: Süleyman’ı ziyaret etmeyi kabul eder ve Süleyman tarafından, tek tanrıya tapmaya yönlendirilir.

 

 

 

SONUÇ:

Tüm bu göstergelere rağmen, Saba kraliçesinin yaşadığı veya gerçek olduğu hakkında, kesin kanıtlar bulunmamaktadır. Çünkü: tarih kayıtları, bu kraliçe hakkında herhangi bir bilgi vermemektedir. Yine de, Saba, birçok kültürde, o kadar önemli bir figür haline gelmiştir ki, bunun gerçek dışı olduğuna inanmak pek mümkün olmaz.

 

Gelelim, ipuçlarından çıkarak, bazı gerçeklere ulaşabilme uğraşısına:

 

Efsanelere göre: kraliçe Saba’nın: günümüzdeki Etiopya ve yine günümüzdeki Yemen bölgelerini yönetmiş olduğu düşünülmektedir. Çünkü: kral Süleyman’ı ziyarete giderken, bu bölgelere ait ürünleri yanında götürdüğü bilinmektedir. Bu ürünler arasında: özellikle “tütsü” öne çıkmaktadır. Ayrıca, bu bölgeler arasında: yanlızca Kızıldeniz bölgesindeki 15 km. bir kanal bulunmaktadır ki, bu nedenle, her iki bölgeyi yönetmiş olma ihtimali güçlüdür.

 

Bu bölgelerde kurulan Saba hükümdarlığı: aynı dönemde, bu bölgede kurulmuş, Arap devletlerinin en güçlüsüdür. Bu en güçlü Saba devleti ise, Kraliçe Belkıs tarafından yönetilmiştir.

 

Kraliçe Saba’nın yaşadığı dönem olarak: MÖ.950 yılları düşünülmektedir.

 

Aynı zamanda: MÖ.3000 yıllardan, daha yakın zamanlara kadar, Mısır ve Yakın Doğu bölgesinde: parfüm ve tütsü ticaretinin üst düzeyde olduğu bilinmektedir. Yine aynı dönemde, Saba krallığı, ticaretle uğraşan, zengin bir ulustu. Akdeniz ve çevredeki birçok tapınakta, güzel kokuların temelinde, bu tütsü bulunmaktaydı. Ayrıca: çölden geçen ticaret yolları da, buradan geçmekte ve Saba krallığının kontrolu altında bulunmaktaydı.

 

Saba ülkesinin başkenti: Marib şehriydi. Bu şehir: Arap çölü yakınlarında bulunurdu. Şehrin, 9 mil uzağında, yapılan arkeolojik araştırmalarda, Belkıs isimli bir tapınak ortaya çıkarılmıştır. Tapınağın genişliği, 274 metredir. Belkıs isimli, bu ay tanrısı tapınağı: MÖ.1200 ile MS.550 yılları arasındaki dönemde kullanılmış ve hatta, tüm Arap hacılar için bir ziyaret yeri olmuştur. Ancak, bu tapınak ve yöresinde “Saba” ismi geçen herhangi bir yazıt bulunmamıştır.

 

Bunun yanında: bu tapınağın bulunduğu çevrede varolduğu düşünülen şehre ulaşılamamıştır, çünkü antik kentin çoğu bölümü, rüzgarın taşıdığı kumların altında kalmıştır. Özellikle tapınak, Saba kraliçesinin, Süleyman’ı ziyaretinin ardından ülkesine döndüğünde, putlara inanan halkının inancını değiştirmek için yaptırdığı “Tek Tanrı” inancının hakim olduğu tapınak olarak bilinmektedir.

 

Sabalılar, su ihtiyaçlarını karşılamak için, MÖ.750-600 yılları arasında, çevredeki dağlara düşen dönemsel muson yağmur sularını biriktirmek için, barajlar yaptılar. Böylece, şehirde, sıcaktan kavrulmuş toprakları sulayabilecekler ve tarım yapabileceklerdi.

 

 

 

SONUÇ:;

Evet her ne kadar somut kanıt bulunmasa da, Saba kraliçesi, antik dönemin bir parçasıdır. Antik Arabistan ülkesinin, güçlü kadın hükümdarlarından birisidir. Afrika ve Arabistan’da, Saba’nın öyküsü, 2000-3000 yıldır anlatılagelmektedir. Çok büyük, güçlü ve putlara tapan pagan bir halkın, güzeller güzeli lideri: bir gün, Kudüs şehrine, Hz.Süleyman’ı ziyarete gider ve orada yaşadıklarından etkilenerek, tek tanrıya inanmaya başlar ve ülkesine dönerek, bu inancını, halkı ile paylaşır.

 

Orhan Meral

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Saba Melikesi, Hz. Süleyman ve

Hudhud Kuşu

Kevser Yeşiltaş - Nilüfer Dinç

Hüdhüdün küçücük vücudunu görünce, Belkıs'ın kalben Hz. Süleyman'dan gelen haberi ulu bulması. Allah, Belkıs'a, yüzlerce erkeğin aklını vermiş. Hüdhüdkuşu, Süleyman'dan birkaç satırdan ibaret bir mektup getirdi. Belkıs okudu. Nükteleri hor görmedi. Gözü hüdhüdü gördü, gönlü onun Anka olduğunu anladı. Duygusu onu bir köpekten ibaret gördü, gönlüyse bir derya.

Mesnevi c. II, 1560

Matta İncili'nde (12/42) "Güneyin Kraliçesi" olarak bahsedilen, Saba Melikesi, İslam kültüründe Belkıs olarak bilinir. Bazı kaynaklarda ise, Lilith, Nikola olarak da geçer. Arapça Sebe, Saba, İbranice Seba olarak bilinir. Güneşe tapmaktadır. Ancak Hz. Süleyman tarafından Âlemlerin Rabbi'ne inanması için hüdhüd ile haber yollanmaktadır.

Hz. Süleyman Kur'an-ı Kerim ayetlerinde çok sık tekrar edilen, Allah katında kendisine ilim ve kudret verilen salihlerden, amacına ulaşabilmesi için yol verilen, sebep kılınanlardan biridir. Hz. Süleyman'a tüm hayvanlarla konuşabilme, birtakım insanüstü varlıklarla da iletişim kurma, yönetme ve yönlendirme yetkisi verilmişti.

Hz. Süleyman gönül gözüyle, can gözüyle gördü de, bu yüzden bütün kuşların dillerini bildi.

Divan-ı Kebir c. III, 1281

Mevlâna

"Aynı dili konuşma, hısımlık ve bağlılıktır" (Mesnevi c. I, 1030)

demiştir.

Bu sözüyle bağlantılı düşündüğümüzde, Hz. Süleyman tüm canlılarla ve cansızlarla konuşabildiği için, evrenin ruhu kendisindeydi. Çünkü o, can gözüyle gönül gözüyle görmekteydi. Daha önceki konularımızda bahsettiğimiz gibi, can ve gönül gözü ile görebilmek, Âlemlerin Rabbi ile irtibat kurma ve kudretini alabilmedir. Hz. Süleyman can hısmındandır. Can da tüm yaratılmışların hamurunda bulunan yaşam enerjisidir. Hz. Süleyman cana sahip bir bedenli değil, bedende görünen bir candır. Bu yüzden de can taşıyan canlı ya da cansız diye yorumlanan her zerre ile iletişim kurabilme kudretine sahiptir.

Mevlâna, Hüdhüd kuşundan, Belkıs ve Hz. Süleyman'dan sıkça bahsetmiştir hem Divan-ı Kebir'de, hem de Mesnevi'de. Ancak ele alışı, tamamen bilgi kudretinin bir mülk olduğu ile ilgilidir. Çünkü Hz. Süleyman'ın mülkü bilgidir, bilgi olmazsa, tüm kainat bir cesettir. Cesete dirilik veren candır. Ve can da bilgidir. Tüm zerreler can ile beslenir. Ve can da Hz. Süleyman'da açığa çıkmıştır.

"Tüm hayvanlar arasındaki düşmanlığı da ortadan kaldırmış, hatta tüm kuşlar arasında bir birlik kurabilmiş kudrette ve bilgidedir."

Tane arayana tane tuzaktır, ancak Süleyman arayan hem Süleyman'ı bulur, hem taneyi elde eder.

Mesnevi c. II, 3700

Tane olarak bahsedilen eşya, kıymetli değerler, dünya maddesini arayanlar için, tuzaklar mevcuttur; hırs, şehvet, caydırıcı ve azdırıcı tüm etkiler. Ancak can arayanlar yani diriliği arayanlar, Hz. Süleyman'ı arayanlar olarak bahseder Mevlâna, hem cam bulur hem de taneyi. Yani Allah'ın kudretinden olan maneviyata yönelen, hem buna kavuşur, hem de aradığı dünya nimetlerinin de aracılığım layıkıyla kullanabilir. Hz. Süleyman'ın değerini ve manasım açıklayan bu sözü ile Mevlâna, her zerrede titreşen tanrısal enerjinin Hz. Süleyman'ın manasal ifadesi olmasına işaret etmiştir.

Belkıs, Sebe Melikesidir ve Yemen'dedir. Ancak henüz onların varlığı, modern teknoloji ve bilimsel bulgular ile tam olarak ispatlanamamıştır. Kur'an'da Sebe Suresi'nin 22-47 ayetlerinde konusu geçer. Hüdhüd, Hz. Süleyman'ın yanına varır ve Sebe halkının ve Melikesi Belkıs'ın inanılmaz bir maddi servete ve imkana sahip olduğunu, ancak Âlemlerin Rabbi'ne değil de, güneşe taptığını anlatır. Çünkü şeytan gözlerini öyle bir bürümüş ve kandırmıştır ki, doğru yoldan ayırmış ve hidayete erdirmesini engellemişe bu yüzden Allah taramaz hâle getirmiştir. Ve Hüdhüd, önemle şunu belirtir, her şeyi bilen bilgi ve kudrete sahip Can sahibi Süleyman'a "senin bilmediğin birşeyi öğrendim"(Neml 27/22)

Burada çok ilginç bir ayrım ortaya çıkmaktadır. Can ve bilgi ile kudretlendirilmiş Hz. Süleyman'ın bilemediği ve haberdar olamadığı bir durum ancak ve ancak onun ulaşamayacağı kadar uzak ya da farklı bir ırk olan nefsani güçlerin egemenliği olmalıdır. Birçok kaynakta geçen, Lilith kavramı, Hz. Adem ile aynı zamanda yaratılan bir dişidir ve eşitsizliği kabul etmeyerek, Tanrı'nın yasak ismini kullanıp göğe yükselir, şeytan ile işbirliğine girer. Ve şeytani güçlerle kudret sağlar.

Burada bu bağlantıyı yapmak mümkündür. Hz. Süleyman can kavramının sahibi ve bilgi ile donatılmış kudretlendirilmiştir. Haberinin olmaması bahsi ise, Belkısin o sırada şeytan ile ateşten ve farklı bir titreşime sahip bir âlemde bulunmasından dolayı olabilir, bu ihtimal yüksektir. Çünkü güneşe tapmakta olduğu da önemle vurgulanmıştır. Güneş ve ateş aynı manaya gelmektedir.

Hem Mesnevi'de, hem Sebe Suresi'nde geçen konuya kısaca değinelim.

Hz. Süleyman Belkısin elçilerini, getirdikleri hediyelerle beraber Belkıs'a gönderir ve Belkısi güneşe tapmadan vazgeçirip Allah'a inanmaya davet eder.

Süleyman Peygamber, o elçilere dedi ki "Ey utanan elçiler, geri dönün, altın sizin olsun, bana gönül getirin, gönül.

Mesnevi c. IV, 610

"Elçiler hediyelerle gelince Süleyman şöyle dedi "siz bana mal ile yardım mı etmek istiyorsunuz. Allanın bana verdiği, size verdiğinden daha iyidir. Ama siz, hediyenizle böbürlenirsiniz"

Neml 27/36

Hz. Süleyman'ın gönül ile bahsettiği vicdan kanalı ile Âlemlerin Rabbi'ne ulaşma yoludur. Çünkü bedenli bir insan ancak gönül yolu ile Rabb'i ile iletişim kurabilir ve kudretine zerk olabilir. Bu yüzden Hz. Süleyman mal derdinde değil, gönül derdindedir. Çünkü gönül candır.

Hz. Süleyman, Belkısin tahtının getirilmesini buyurur. En kısa zamanda kimin getireceğini sorar. Cinlerden bir ifrit:

"Sen makamından kalkmadan ben onu sana getiririm" Neml 27/39

Ancak kendisine kitaptan ilmi olan ise;

"Sen gözünü açıp kapayana kadar getiririm" der. Neml 27/40

Birden yanında beliren tahtı görünce şükreden Hz. Süleyman, tahtın Belkısin bilemeyeceği bir hâle dönüştürülmesini buyurur. Ateşe tapan ve şeytani enerjilerden olan Belkısin maddeye gömülmüş inkarcı düşünce tarzının değişikliğe uğraması ve tamamen nurla kaplı bir hâle getirilmiş şeffaf tahtını tanıyabilmesi mümkün olabilecek midir?

Düşünce hüdbüdlerinden mademki onun nişanı, izi belirtisi göründü, artık Süleyman'ın mülkü benimdir.

Divan-ı Kebir c III, 1281

Belkıs'ın sınandığı billur döşenmiş saray bize de göründü. Allah aşkı Süleyman'ın yüzüğü gibidir. Nerede Süleyman'ın geliri, nerede karıncanın kazancı.

Divan-ı Kebir c. II, 882

Hüdhüd olarak bahsedilen düşüncelerdir. Hz. Süleyman zihinleri okuyabilen, tüm düşünce formlarım algılayabilen, telepatik güçlere sahip, tayyi mekan yapabilen bir peygamberdir. Mevlâna, aynı hısımdan olduğunu vurgulamakta, Süleyman'ın mülkü ile kendi mülkünün aynı olduğunu hatta "benimdir" ifadesini kullanmaktadır: Aynı cinsten yani Çan'dan olduklarım belirtmektedir.

Belkıs, dönüştürülen tahtım görünce ona sorulur:

"Senin tahtın böyle midir". O da "sanki o" kelimesini kullanır.

Neml 27/42

"Sanki o" kelimesi özellikle üstüne basa basa vurgulanmıştır. Tayyi mekanda değişime uğramış olma ihtimali yüksek olduğu gibi, ateşten ve saf maddeden olan eski tahtı, artık su gibi şeffaf, saf nurdan bir hâle dönüştürülmüştü. En son da Belkıs'ın bu dönüşümden etkilenerek Alemlerin Rabbi'ne teslim olması ifade edilir. (27/44)

 

"Sanki o" ifadesinde, özellikle vurgulanmak isteneni Mevlâna şu şekilde açıklamıştır:

Düşünce elbiselerinden soyun, onları üstünden at. Çünkü güneş ve ay, çıplakları kucaklar.

Divan-ı Kebir IV, 2073

Sanki o kelimesinde hâlâ düşünce kirliliği vardır, Belkıs gözüyle gördüğünde bu kelimeyi kullanır, ancak gönül gözüyle görmeye başladığında ise, tam bir iman ile Allah'ın varlığını kabul eder.

 

Mevlâna'nın eserlerinde özellikle tekrarladığı Süleyman, Belkıs ve Hüdhüd kuşlarının bağlantısını farklı bir şekilde kurmaya çalışalım.

Ezoterik bilgilere göre; Dogonlar, sayısal olarak Sirius-b'yi 22 sayısıyla sembolize ederler. Sirius Sistemi'ndeki üç yıldızın sayısal sembolizmdeki değerleri 22, 33, 44'tür. Türkler 22 sayışım sembolik olarak en çok kullanan kavimdir. Oğuz Kağan Destanı'nda kurt, ok ve üçoklar adıyla üçlem sembolle­ri vardır; Uygurlar'ın türeyiş destanında kurt babadır, Göktürk efsanelerinde ise anadır. Kökenlerinin göksel olduğuna inanan ve göğe çok önem veren Oğuz Kağan Destanı'nda demir-kazık yıldızından bahsedilir. Eski Türk kavimlerinde, bu yıldız gök ile yeryüzünü; ruhlar âlemi ile madde âlemini, ayıran bir sınırdı. Büyük kamlar ve şamanlar bu kapıdan Tanrı ile bağlantı kurarlardı. Mu devresinden itibaren yeryüzünde göksel olarak nitelendirilen bilgi akışının kaynağı Sirius'tur. Şimdiki devrenin bilgi akışı Mu devresindeki bilgi akışından farklıdır. Sirius ulularının izni olmadan dünya dışı uygarlıklar dünya ile bağlantı kuramazlar. 22 sayısı bununla bağlantılıdır. Bir diğer bağlantı ise Mısır'daki Ra güneşi Sirius güneşini ifade eder. Bu Sirius, Sirius-a'dan ziyade Sirius-b'yi ifade eder. Yani Eski Mısır güneş tanrısı Ra'nın sembolü Sirius b'dir yani 22 sayısıdır.

7 sayısı ise sebdir. Seb Arapça'da yedi demektir. Yedi ise dünya için kutsal bir sayıdır; gelişimini ifade eder. Çünkü seb'an minel mesânî, yani tekrarlanan yedi, Kur'an'm "seb'ülmesani" kavramıyla, övülen yedi ayetli sure manasıyla Fatiha Suresi'dir. Kur'an'ın kalbi çekirdeğidir.

Eski Mısır'da "Dünya'ran Rabbi"nin ismi geb yani seb idi ve siyah ve yeşil renklerle tasvir edilirdi. Yeşil dünya hayatinin ve ölümsüzlüğün, siyah ise ölümlü dünyanın sembolüdür.

Seb ya da şeb-i arus törenleri ise "sevgiliye kavuşma", Allah'a kavuşma olarak kutlanır. Mevlâna'nın düğün günü dür. Çünkü Rabb'ine kavuşacağı gündür. Arus gelin demektir, Seb, şeb yani sevgili anlamındadır.

Eski Mısır'da Dünyanın Rabbi yani Tanrısı seb, Arapça 7 sebdir.

22 sayısı 7 ile bölündüğünde pi sayısını vermektedir. Piramidal yapıların oranlarında pi sayısı çok önemlidir. Piramid ise, kürenin merkezinden çeperine kadar uzanan bir kesittir. Bu kesitin ilk başlangıcı Âlemlerin Rabbi'ni, daha sonra hiyerarşik şekilde, ruhsal plânlar, çemberin en uç çeperini insiler yani halk, çemberin dışını ise iblis ve caydırıcı plâna dahil varlıklar bulunmaktadır.

Seb'û'l-mesani. Kur'an'ın "seb'ül- mesani" kavramıyla, övülen yedi âyetli sûre manâsıyla Fatiha Suresi'dir. Kur'an'ın kalbi çekirdeğidir. Mesani Kur'an'da sadece iki yerde geçer. "Usandırmaksızın tekrar tekrar okunan yedi ayetli Fatiha'yı ve azametli Kur'an'ı verdik." Bu ayetiyle Kur'an, Fatiha Suresi'nin yedi rahmet ayetiyle birlikte dillerden ve gönüllerden düşmeyeceğini haber vermiştir.

3.Seb'an : yedi, yedili

4.Min el mesânî: mesâniden (ikinciden)

 

Geb(seb): Eski Mısır'da shu ve tefnut'un oğlu, nut'un eşi olan Dünya Tanrısı. Kutsal hayvanı ve sembolü kazdı.yeşil ve siyah derili bir adam olarak çizildi (bitkilerin ve verimli nil çamurunun renkleri)

Seb: gökyüzünün eşi ve dünyanın tanrısıdır. Eski mısır'ın tanrısıdır.

Dünyanın Rabbi diye geçer Kur'an'da. Seb'ül mesani.

Seb tanrısının yedi sarmalı, yedi tekrarı. Seb tanrısının yani Dünyanın Rabbi'nin ayetleri ve aktardıkları.

Dünyanın Rabbi ve onun bağlı olduğu başka yedili sistemler ve Sonsuz'a gidiş.

Yemen'de halen ismi geçen Sebe bölgesinin, Sebe Melikesi ile bağlantısı çok kuvvetlidir. Sebe Suresi ve Sebe Melikesi de bağlantılıdır. Çünkü Belkıs Sebe Melikesi' dir ve Konik tarzda yedili sistemin en üstünde bulunan Âlemlerin Rabbi'nin yansıması olan, en alt bölümde bulunan çemberin çeperinde bulunur. Yedili sistemin en dış çeperidir. Piramidin tabanıdır. Hz. Süleyman ise, Âlemlerin Rabbi ile, gönül vasıtası ile irtibat kurabilen ve en dış çeperde bulunan Sebe Melikesi'ni çeperin içine yani çemberin içine dahil edebilmiştir. Çünkü İblis ve caydırıcı güçler, bu çemberin çeperinin dışında bulunmaktadır. Sebe Melikesi de burada yer alıyordu. Çeperin içine çekildiğinde Yedili sisteme dahil olmuştur. Bu yüzden özellikle Sebe Suresi'nde bahsedilmekte, Sebe Melikesi olarak adlandırılmaktadır. Mevlâna'nın bâtını yönünü ele alırsak, o ancak kendi cinsinden olanlardan Hz. Süleyman'dan üstüne basa basa bahsetmiştir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Habeşistan (Etiyopya) Kültüründe

 

Etiyopya'da, Hıristiyanlık ve Ortodoks inançları çok önemli. Habeş halkı M.S. 4. yüzyılda Aksum Kralı Ezana ile Hıristiyanlığı kabul etti ve Ermenilerden sonra ya da onlarla birlikte Hıristiyanlığı resmen kabul eden ikinci halk oldu.

 

Habeşistan Hıristiyanlığında çok özel farklılık olduğu biliyor ve öyküsü şöyle anlatılıyor:

 

Habeşistan'ı Yemen ile birlikte başkent Aksum'dan yöneten Seba Melikesi Belkıs, bir gün Musevi Kralı Hz. Süleyman'ı Kudüs'te ziyaret eder. Değişik mitolojik öğelerle örülü bir gece birlikte olurlar. Seba Melikesi'nin döndükten sonra bir oğlu olur. Oğluna İbn-el Melik adını verir. İbn-el Melik daha sonra Habeşistan'da Süleyman Hanedanını kuracak olan I. Menelik olarak bilinecektir.[1]

 

Habeşistan'daki kraliyet ailesi, soylarını doğrudan Süleyman'a ve Saba Melikesi Makeda'ya dayandırmaktadırlar. Makeda isminin kökeni kesin olmamakla birlikte başlıca iki görüş ileri sürülmektedir. Bunlardan birincisi Yeni Ahit'te bahsi geçen "Candace" isimli Habeş kraliçesinin isminin zaman içerisinde bozularak bu şekle dönüştüğüdür. Diğer bir iddia, bu ismin kökeninin Makedonya'lı Büyük İskender olduğu yönündedir.[2]

 

Habeş efsanesi Kebra Negastın ('the Glory of Kings'), Makeda ve onun soyundan gelenleri anlattığı ileri sürülür. Kral Süleyman'ın Makeda'yı baştan çıkarttığı, ondan bir oğlu olduğu ve bu çocuğun ilk Habeş Kralı I. Menelik olduğu söylenir. Süleyman'ın Habeşistan Kraliçesi tarafından ziyaret edildiği iddiası, M.Ö. 1. yüzyıl Yahudi tarihçilerinden Flavius Josephus tarafından da desteklenir.

 

Uzun yıllar boyunca modern Habeşistan halkının, İbranice konuşan güney Arabistanlıların, İbranice konuşmayan yerel Habeşistanlı halkla karışması sonucu ortaya çıktığı kabul edilmiştir. Gerçekte tarih öncesi Aksum Krallığı (Habeşistan Krallığı), 7. yüzyılda İslam'ın yükselişine kadar Yemen dahil güney Arabistan'ı kontrol etmiştir ve Tigrinya dili, Habeşistan dili gibi bu bölgede konuşulan dillerin hepsi İbranice kökenlidir. Habeşistan ve civar bölgelerinde tarih öncesi Arap toplumlarına dair kalıntılar bulunmakla beraber henüz Saba Melikesi öyküsünü doğrular hiçbir kanıta rastlanmamıştır. Ayrıca Saba'lı göçmenlerin modern Habeş Krallığı'nın oluşumunda rol aldığına dair bir kanıta da ulaşılmamıştır.[3]

 

Habeşistan'daki Saba etkileri modern yazarlar tarafından daha da fazla sorgulanmıştır. Bu etkinin sanılandan çok daha az olduğu, yüzyıl veya birkaç on yıl içerisinde kaybolduğu, muhtemelen Aksum eyaletleri veya D`mt medeniyeti ile askerî veya ticarî bir ortaklıktan öteye gitmediği iddia edilmiştir.[4]

 

......................................................

[1] arsiv.ntvmsnbc.com/news/445691.asp

[2] David Allen Hubbard, "The Literary Sources of the Kebra Nagast", doktora tezi (St. Andrews, 1954), pp. 303f.

[3] Pankhurst, Richard K.P. Addis Tribune, "Let's Look Across the Red Sea I", 17 Ocak, 2003.

[4] Stuart Munro-Hay, "Aksum: An African Civilization of Late Antiquity" Edinburgh: University Press, 1991, pp.57.

 

 

 

Kebra Negast Rastafaryanlar ve Etiyopyalı Hristiyanlar tarafından kutsal ve ilham edilmiş kabul edilen, İbrahimi Dinlerde adı geçen Süleyman'ın Saba melikesi ile olan ilişkisini anlatan bir dinî metindir. Ge'ez dilinde yazılmış olan eserin en az 700 yıllık olduğu düşünülmektedir. Eserde İbranilerin dini Museviliğin Etiyopya'ya gelişi, Süleyman'ın Saba melikesi ile karşılaşması ve soylarının Süleyman'a dayandığı iddia edilen Etiyopya krallarının ortaya çıkışına dair bilgiler bulunur.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...