Jump to content

Evrim ile ilgili sorular


Topal Kırkayak

Önerilen Mesajlar

BİLİM VE YARATILIŞÇILIK / Amerikan Ulusal Bilimler Akademisin Görüşü

 

Sıkça Sorulan Sorular / Syf: 27/31

 

Evrim nedir?

 

Evrim geniş anlamda, bugün gözlemlediğimiz dış dünyanın geçmişte varolandan

farklı. olduğu anlamına gelir. Galaksiler, yıldızlar, güneş sistemi, ve dünyamız akan zaman

süresince değişmiştir; yeryüzündeki yaşam da bu değişime uymuştur.

Biyolojik evrim dünyadaki yaşamın tarihi süresince yaşayan canlılardaki

değişimleri ele alır. Evrim yaşayan organizmaların ortak atalara sahip olduklarını

açıklamaktadır. Zamanla doğal seçilim gibi biyolojik süreçler sonucunda yeni türlerin

ortaya çıkmasına neden olur. Darwin bu değişimi “değişerek türeme” olarak

isimlendirmiştir Bu terim bugün için de biyolojik evrimi en iyi açıklamaktadır.

 

 

Evrim sadece bir çıkarım değil midir?

 

Hiç kimse tek toynaklı atların, üç toynaklı atlardan evrimleştiğini görmemiştir,

fakat bu atların evrimleştiğine emin olamayacağımız anlamına gelmez. Bilim, doğrudan

gözlem ve deneyin haricindeki başka yöntemleri de kullanır. Pek çok bilimsel buluş,

çıkarımlara ulaşmayı olası kılan dolaylı deneyler ve gözlemler sayesinde yapılır ve bu

çıkarımlar sayesinde ortaya konulan hipotezler sınanırlar.

Örneğin kuantum fizikçileri atomaltı parçacıkları doğrudan gözleyemezler, çünkü

bu parçacıklar çok küçüktürler. Belirli gözlemlere dayanarak parçacıkların diğer

özellikleri, ağırlıkları, hızları, konusunda sonuç çıkarırlar. Mantıksal bir hipotez şöyle

olmalıdır: Eğer bir parçacığın ağırlığı Y ise, biz onu başka parçacıklarla bombardımana

tabi tutarsak, X olayı olacaktır. Eğer X olayı olmazsa, hipotezin geçersizliği gösterilmiş

olur. Böylece, bir olguyu doğrudan gözlemleyemesek bile doğa hakkında bilgi

edinebiliriz; bu geçmiş için de geçerlidir.

Astronomi, jeoloji, evrim biyolojisi, arkeoloji gibi geçmişi araştıran bilimlerde,

mantıksal çıkarımlar yapılır ve bunlar verilerle sınanırlar. Bazen bu sınama yeni veriler

elde edilene kadar gerçekleşmeyebilir, fakat geçmişi anlamamıza yardımcı olabilecek pek

çok bulgu elde edilmiştir. Örneğin, akrepsinekleri (Mecoptera) ve gerçek sinekler

(Diptera), entomologların (böcekbilimcileri) bu ikisinin birbirleriyle yakın ilişkisi

olduğunu söyleyebilecekleri kadar benzerliklere sahiptirler. Akrepsineklerinin, birbirine

eşit büyüklükte dört kanadı vardır, gerçek sineklerin ise büyük iki ön kanadının yanısıra

arka kanatlar küçük yumru şeklindeki yapılarla yer değiştirmiştir. Karşılaştırmalı

anatominin önerdiği gibi, eğer iki kanatlı gerçek sinekler akrepsineklerine benzeyen

atalardan evrimleşmişlerse, mutlaka ara dört kanatlı gerçek geçiş sinekleri var

olmuşlardır; gerçekten de 1976’da böyle bir sineğe ait fosil keşfedilmiştir. Bundan başka,

genetikçiler sineklerdeki kanat sayılarının tek bir gendeki mutasyon sayesinde

değiştirilebileceğini bulmuşlardır.

 

 

Bu nedenle geçmişte gerçekleşmiş bir olgu, bilimsel çalışmanıın sınırları ötesinde

değildir. Bu tip olaylarla ilgili hipotezler öne sürülebilir ve bu hipotezler sınanabilir ve

sağlam sonuçlara varılmasını sağlayabilirler. Ayrıca evrimin pek çok anahtar mekanizması

oldukça kısa sürelerde gerçekleşebilir ve antibiyotiklere direnç geliştiren bakterilerin

geçirdiği evrimde olduğu gibi doğrudan gözlenebilirler.

Evrim çeşitli veri kaynaklarıyla desteklenen sağlam temellere oturmuş bir

kuramdır. Bu veriler fosil kayıtları, genetik bilgi, bitkilerin ve hayvanların dağılımı ve

türlerin anatomik ve gelişimsel açıdan benzerlikleri gibi gözlemleri içerir. Bilim insanları,

bu gözlemler için en iyi bilimsel açıklamanın değişerek türeme olduğu sonucunu

çıkarmışlardır.

 

Evrim bir gerçek midir, yoksa bir kuram mıdır?

 

Evrim Kuramı dünyada yaşamın nasıl değiştiğini açıklamaktadır. Bilimsel terim

olarak teori (kuram), günlük kullanımdaki gibi “sanma” veya “önsezi” anlamında

kullanılmamaktadır. Bilimsel kuramlar, doğal olaylar hakkında sınanabilen gözlemlerden

ve hipotezlerden mantıksal çıkarımla oluşturulan açıklamalardır. Biyolojik evrim, yaşayan

dünya ile ilgili çok fazla sayıdaki gözlemden elde edilen en geçerli bilimsel açıklamadır.

Bilim insanları, genellikle bir gözlemi tanımlamak için “gerçek” sözcüğünü

kullanırlar. Aynı zamanda bilimciler, gerçek sözcüğünü yeni araştırmalara ve örneklerin

bulunmasına gereksinim bırakmayacak kadar çok sınanmış veya defalarca gözlenerek

varlığından artık kuşku duyulmayan olgular için de kullanırlar. Bu anlamda evrimin

oluşumu bir gerçektir. Bilim adamları artık değişerek türemenin olup olmadığını

sorgulamamaktadırlar, çünkü bu düşünceyi destekleyen kanıtlar çok güçlüdür.

 

 

Pek çok ünlü bilim insanı evrim kuramını reddetmiyor mu?

 

Hayır. Evrim hakkındaki bilimsel fikir birliği çok güçlüdür. Evrim kuramının

öğretilmesine karşı çıkanlar, bazen ünlü bilim insanlarından gerçek anlamlarıyla

bağlantılı olmayan alıntılar yaparak onların evrimi desteklemediğini iddia etmektedirler.

Fakat, bu cümleler dikkatle incelendiğinde bilim insanlarının evrimin nasıl gerçekleştiği

konusundaki bazı görüşleri tartıştığı, ama evrimin olup olmadığını sorgulamadığı

görülmektedir. Örneğin biyolog Stephan Jay Gould *, bir zamanlar, “fosil kayıtlarında

geçiş formlarının aşırı seyrek olması, paleontoloji dalının gizemlerinden birisidir”

demişti. Fakat Gould, başarılı bir paleontolog ve evrimin açık sözlü bir savunucusu ve

eğitimcisi olarak, evrimin nasıl gerçekleştiğini sorgulamaktaydı. Türlerin değişiminin

yavaş ve küçük adımlarla mı, yoksa küçük değişimlerin olduğu uzun dönemlerden sonra

görülen büyük hamleler (bu sıçramalı denge [punctuated equilibrium] olarak bilinir)

biçiminde mi olduğunu tartışmaktaydı. Gould’un yanıtında belirttiği üzere, “Alıntı

yapıldığı bölümüyle doğru gibi algılanabilecek bu ifade gerçekte dürüstlükten uzak bir

yaklaşımı yansıtmaktadır. Çünkü benim gerçek amacımı açıklayan, evrim gerçeğini değil

evrimsel değişimin hızını tartışmayı öneren bölüm alıntı dışı bırakılmıştır”. Gould

sıçramalı dengeyi şöyle açıklıyor:

 

Sıçramalı denge (punctuated equilibrium) ne bir yaratılışçı düşüncedir, ne de tek

bir kuşakta birdenbire yeni bir tür oluşmasını sağlayan ani bir değişim hakkındaki

Darwinist olmayan bir evrim kuramıdır. Sıçramalı denge yeni türlerin yüzlerce ya da

binlerce kuşak süresince oluştuğunu ve ara geçiş dönemleri dizgesinden geçtiğini ileri

süren geleneksel kuramı kabul eder. Fakat jeolojik zaman o kadar büyüktür ki, pek çok

türün oluşumunda geçen birkaç milyon yıllık süreye göreli olarak, birkaç bin yıl bile çok

küçük bir “an” gibi görünebilir. Böylece, türlerin evrimlerinin hızı büyük ölçüde

değişebilir ve yeni türler jeolojik zamanda “birden” ortaya çıkmışlar gibi görünebilirler.

Tabii insanın yaşam süresi ile karşılaştırıldığında bu sırada geçen zaman çok uzun ve

değişimler çok yavaştır.

 

Eğer insanlar kuyruksuz maymunlardan evrimleştiyse, neden

halen kuyruksuz maymunlar vardır?

 

 

İnsanlar modern kuyruksuz maymunlardan evrimleşmemişlerdir, ama insanlar ve

modern kuyruksuz maymunlar artık varolmayan ortak bir ataya sahiptirler. Şempanzeler

ve goriller ile ortak bir ataya sahip olduğumuz için bu Afrikalı büyük maymunlarla pek

çok anatomik, genetik, biyokimyasal ve hatta davranışsal benzerliklere de sahibiz.

İnsanlar Asya kuyruksuz maymunlarına (orangutan ve gibbonlar gibi) daha az

benzemektedir, maymunlarla olan benzerliklerimiz ise daha da azdır, çünkü bu gruplarla

çok daha eskilere dayanan ortak ataları paylaşmaktayız.

Evrim, populasyonların birbirinden kopup ayrıldığı ve zamanla başkalaştığı, bir

çeşit dallanma ya da ayrımlaşma sürecidir. İki grup birbirlerinden yalıtıldığında aynı

genleri paylaşmaları sona erer, zamanla artan kalıtımsal farklılıklar grupların aralarında

çiftleşerek üremelerini olanaksız kılar. Bu noktada, bunlar farklı türler haline gelirler.

Zamanla bu iki yeni tür de başka türlerin oluşmasını sağlayabilir ve bu binlerce yıl

böyle devam edip gider.

 

Neden okullarımızda yaratılış bilimini öğretemeyiz?

 

Mahkemeler “Yaratılış Biliminin” aslında bir dinsel görüş olduğunda kesin görüş

birliğine varmışlardır. Amerikan anayasasına göre, halk okulları dinsel açıdan tarafsız

kalmak zorunda olduklarından, mahkemeler yaratılış biliminin okullarda okutulmasını

hukuksal açıdan anayasaya aykırı bulmuştur.

Yaratılış bilimini destekleyenlerin kendi görüşlerini destekler biçimde tanıklık

etmelerine karşın bir bölge mahkemesi “yaratılış bilimi”nin bilim insanlarının kullandığı

biçimiyle bilimin ilkelerine uymadığı hükmünü vermiştir (Mc Lean.a karß. Arkansas

E¤itim Komisyonu). A.B.D. anayasa mahkemesi ise yaratılış biliminin, evrim kuramının

okutulduğu yerlerde okutulmasını öngören kararları yasalara aykırı bulmuştur

(Edwards.a karß. Aguillard). Buna ek olarak, bölge mahkemeleri öğretmenlerin kendi

başlarına yaratılış biliminin okutulup okutulmayacağına karar veremeyecekleri sonucuna

varmıştır. (Peloza.ya karß. San Juan Capistrano Okul Bölgesi ve Webster.a karß. New

Lennox Okul bölgesi). (Evrimi ve Bilimin Do¤as.n. Ö¤retme, Teaching About Evolution

and the Nature of Science, NAS, 1998)

 

 

 

Ulusal Bilim Öğretmenleri Kurumu, Ulusal Biyoloji Öğretmenleri Kurumu, Ulusal

Bilim Eğitimi Liderliği Kurumu gibi, öğretmenlerin oluşturduğu kurumlar ve diğerleri,

devlet okullarında yaratılış biliminin okutulmasının bilimselliğine ve konunun pedagojik

yönlerine kesinlikle karşı çıkmışlardır. Buna ek olarak, dinsel ve diğer organizasyonların

koalisyonundan oluşan bir grup, şu anda mevcut olan yasa hakkında bir ortak

deklerasyon sunmuşlardır. Buna göre; Bilim sınıflarında, dünyada yaşamı açıklamak için

bilimdışı görüşlerin değil, gerçek bilimsel görüşlerin, bilimsel kanıtların ve açıklamaların

okutulmasını istemişlerdir. (Bkz. Teaching about Evolution and the Nature of Science,

NAS, Washinton D.C. 1998)

 

Bazıları, dürüst davranış biçiminin yaratılışçılığın evrimle birlikte okutulmasını

gerektirdiğini söylemektedirler. Fakat, bilim müfredatı, sadece bilimi içerebilir, bazı

grupların veya kişilerin bireysel dini görüşlerini değil.

 

Evrim okullarda okutuluyorsa, yaratılışçılığın da eşit miktarda

okutulması gerekmez mi?

 

Bazı dinci grupların mikroorganizmaların hastalıkları oluşturduğunu

reddetmelerine rağmen, bilim müfredatı bu inanç yüzünden değiştirilmemelidir. Pek çok

kişi öğrencilerin her alanda en iyi eğitimi almalarını arzulamaktadırlar. Bu eğitim ise, bu

konulardaki profesyoneller ve eğitimciler tarafından verilmelidir. Hem eğitimciler, hem

de bilim insanları evrimin bilim derslerinde okutulması gerektiğini söylemektedir, çünkü

bu kuram bugünkü evreni irdeleyen en iyi bilimsel açıklamadır.

Pek çok kişi, çocuklarının okullarda yaratılışçılığı öğrenmesini istemektedirler.

Fakat yeryüzündeki halkların yaratılışa bakışları ve inanışlarında büyük farklılıklar vardır.

Karşılaştırmalı olarak dinleri anlatmak uygun bir çalışma olabilir, ama bu bilim

derslerinin konusu dışındadır. Ayrıca, Amerikan anayasası, okulların dinsel açıdan

tarafsız olması gerektiğini belirtmektedir. Bu nedenle bir öğretmenin, herhangi bir

yaratılışçı dünya görüşünü diğerlerinden sanki daha “doğru” imiş gibi öğretmeye

kalkması yasalara aykırıdır.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...