Topal Kırkayak Oluşturma zamanı: Aralık 4, 2012 Paylaş Oluşturma zamanı: Aralık 4, 2012 Başkaldıran İnsan / Bölüm-1 1-Politik özgürlük kavramı; insanda,insan kavramının gelişmesini sağlar. 2- Özgürlük olgusu, insanın özgürlük bilincine oranla gelişmemiştir. Başkaldırı haklarının bilincine varmış kişinin işidir. 3- Kutsal yapı başkaldıran insanın önüne bir engel olarak çıkmıştır. 4- Başkaldıran insan, kutsalın öncesinde ya da sonrasında yer alan, bütün yanıtların insansal, yani akla uygun olarak belirlenmiş olduğu bir düzen isteyen insandır. 5- Kutsalın ve salt değerlerin ötesinde bir davranış kuralı bulunabilir mi? başkaldırının getirdiği soru budur. 6-İnsanların birbirine bağlılığı başkaldırı edimine dayanır. 7-İnsan varolmak için başkaldırmak zorundadır ama başkaldırının kendi kendinde bulunduğu, insanların üzerinde birleştikçe varolmaya başladıkları sınıra saygı göstermesi gerekir. Öyleyse başkaldırmış düşünce belleksiz edemez: o sürekli bir gerilimdir. 8- Başkaldırı anlayışında dünyanın uyumsuzluğu ve görünüşteki kısırlığı vardır. Uyumsuz deneyimde, acı çekme bireyseldir. 9- Başkaldırıyoruz, öyleyse varız. 10- Bazen insan kendi durumu içerisinde kendine biçilene karşı çıkarken bazı insanlar insan olarak kendisine verilene karşı çıkar yani ikincisinde insanı değersiz kılan her şeye başkaldırı söz konusudur. Birincisinde bireysellik, ikincisinde ise evrensellik söz konusudur. 11- İnsanlar, herkeste herkesçe benimsenen ortak bir değere dayanamıyorsa, insan için insan anlaşılamaz kalıyor demektir. Ayaklanmış insan, bu değerin açıkça benimsenmesini ister, çünkü sezer ya da bilir ki, bu ilke olmazsa yeryüzünde karışıklık ve cinayet egemen olacaktır. 12- Doğaya başkaldırmak, kendi kendimize başkaldırmakla birdir. Başını duvarlara vurmaktır. 13- Tutarlı olan biricik başkaldırı intihardır. 14- İnsanın karşı çıkışına anlam veren tek şey, her şeyin yaratıcısı, dolaysıyla her şeyden sorumlu olan kişisel tanrı kavramıdır. Böylece çelişkiye düşülmeden başkaldırının tarihinin batı dünyasında, hıristiyanlık tarihinden ayrılamayacağı söylenebilir. Gerçektende başkaldırının geçiş düşünürlerinden, hepsinden daha derin bir biçimde de Epikuros ile Lukretius’ta dile gelmeye başladığını görmek için ilk çağ düşüncesinin son anlarını beklemek gerekir. 15- İnsanların bütün mutsuzluğu, kendilerini kalenin sessizliğinden koparan, kurtuluş bekleyişi içinde surlara atan umuttan gelmektedir. 16- Tanrıları unutalım, hiç düşünmeyelim onları, o zaman ” ne günün düşünceleri, nede geceki düşleriniz sıkıntı verir size.” 1- En çok kuşkuyu duyan ruh, en büyük yazgıcılığa sarılacaktır. 2- Tanrının bir insan olması için, umudunu kesmesi gerekir. 3- Dinler tarihinde, öldürmenin bir tanrı ayrıcalığı olduğu görülür. 4- Doğa, yaratmak için yok etmek gerekir ilkesine göre işler. 5- Sınırsızca arzulamak, sınırsızca arzulanmayı da benimsemek demektir. Yok etme serbestliği, yok edeninde yok edilebilmesini içerir. Öyleyse çarpışmak ve buyruk altına almak gerekecektir. Gücün yasasından başka bir şey değildir bu. Dünyanın yasası, dünyayı güç istemi yönetir. 6- Hiçbir şey yok edilemez, Bir kalıntı mutlaka kalır. 7- Cellatlar, gözleriyle birbirini tartarlar. 8- Başkaldıran insan, kendini suçsuz bulduğundan kötülükle savaşmak için iyilikten vazgeçer ve kötülüğü yeniden yaratır. 9- Romantikler, yalnızlıkta böyle güzel söz etmişlerse; yalnızlık gerçek acıları olduğu, katlanılamayacak acı olduğu için söz etmişlerdir. 10- Faşizm ile Rus Komünizminin ereklerini özdeşleştirmek doğru olmaz. Birincisi celladı celladın kendisinin göklere çıkarışını simgeler; ikincisi, daha acıklı bir biçimde celladı, kurbanların göklere çıkarışını. Birincisi, bütün insanları kurtarmayı hiçbir zaman düşlememiş, ancak geri kalanları boyunduruk altına alarak birkaçını kurtarmayı düşünmüştür. ikinci, en derin ilkesiyle bütün insanları geçici olarak köleleştirerek hepsini kurtarma ereğini güder. Yönelimindeki büyüklüğü kabul etmek gerekir. Buna karşılık, ikisinin de seçtiği yolları siyasal aldırmazlıkla özdeşleştirmek yerinde olur. Her ikisi de aynı kaynaktan aktöre yoksayıcılığından çıkarmışlardır bu aldırmazlığı. *** 1- Bugün yoksayıcılar tahtlarda, devrim adına dünyamızı yönetmeye kalkan düşünceler, boyun eğiş ülküleri oldu, başkaldırı düşünürleri değil. İşte bu nedenle çağımız, kişileri ve kitleleri yok etme tekniklerinin çağıdır. 2- Devrim, yoksayıcılığa boyun eğerken, başkaldırı kaynaklarının karşısına geçti. Ölümden ve ölüm tanrısından nefret eden kişi olarak, ölümden sonra yaşamdan umudunu kesen insan, İnsan türünün ölümsüzlüğünde kurtuluşa ermek istedi.ama topluluk dünyaya egemen olmadıkça,yine ölmek gerekir. 3- Yaşamın yüzü iğrençse, ölümsüzlüğün gereği ne? 4- Yıldırı, kin dolu yalnızların insan kardeşliğine sundukları saygıdır. 5- Her devrimci ya ezen kişi ya da sapkın olur sonunda. Seçtikleri tümüyle tarihsel evrende, başkaldırıda, devrimde aynı ikileme çıkar; ya polislik ya çılgınlık. 6- başkaldırı ilk gerçekliğinde, tümüyle tarihsel hiçbir düşünceyi doğrulamaz. Başkaldırı birlik ister, tarihsel devrimde tümlük. Birincisi bir “evete” dayanan “hayır”dan yola çıkar, ikincisi salt yoksamadan yola çıkarak çağların sonuna atılmış bir “evet”i yaratabilmek için bütün kölelikleri bağrına basar. Biri yaratıcıdır, öteki yoksayıcı. Birincisi gittikçe daha çok varolmak için yaratmaya adanmıştır, ikincisi daha iyi yoksaymak için üretmek zorundadır. Tarihsel devrim durmamacasına yıkılan şu bir gün varolma umudu içinde eyleme yönelir. 7- Bütün başkaldırmış düşünceler bir söz sanatı ya da kapalı bir evren içinde belirlenir. 8- Sanatçı kendi hesabına tekrar tekrar yeniden kurar dünyayı. Sanatçı, doğa kargaşalığından kafa ve yürek için yeterli bir birlik çıkarır. Her sanatçı bu dünya taslağını yeniden yapmaya eksiğini tamamlayarak ona bir “biçim” katmaya çalışır. 9- Sanat gerçeğe karşı çıkabilir ama gerçekten kaçamaz. 10- Sanat tüm çağların sanatı olamaz, tam tersine çağıyla belirlenir o. *** 1-Tarih, her türlü ilkenin dışında, devrimle-karşı devrim arasında bir savaştan başka bir şey değilse, bu iki değerden birsini benimsemekten başka çıkar yol yoktur, ölümde buradadır dirilişte. 2- Adalet isteği yüzyıllar boyunca devrim tutkusunu haklı çıkaran tek istek değildir. devrim aynı zamanda herkese karşı bir acılı dostluk gereğine dayanır. Adalet için ölenler, bütün çağlarda, birbirlerine “kardeş” demişlerdir. Şiddet, Hepsi için ezilmişler topluluğu adına, yararına, düşmana yöneltilir. Ama devrim tek değerse, her şeyi ister, hatta hafiyeliği, dolaysıyla dostluğun kurban edilmesini bile. Bundan böyle şiddet, soyut bir düşünce yararına, dost-düşman demeden herkese yönelecektir. 3- İki insan ırkı. Biri yalnız öldürür ve bunu canıyla öder. Öteki binlerce cinayeti doğrular, buna karşılık onurlandırılmayı benimser. 4- Artık ne kölelik nede güç erişebilecek muştuluğa, efendiler hırçın, köleler asık suratlı olacak. 5- Eylem adamları inançsız olunca, eylem devinişinden başka hiçbir şeye inanmamışlardı. Hitler’in savunulamaz çelişkisi de sürekli bir devinim ve bir yadsıma üzerine değişmez bir düzen kurmak istemiş olmasıdır. 6- Her şeyden umut kesmiş olanlara inanç verebilecek olan şey uslamlar değil, yalnız tutkudur. 7- Tek değer devrim oldumu hak yoktur, görevler vardır yalnız. 8- Gelecek, ateistlerin biricik aşkınlığıdır. 9- Çağdaş nihilizmin iki ayrı yüzü; biri burjuva, biri devrimci. 10- Yirminci yüzyılın gerçek tutkusu köleliktir. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Topal Kırkayak Yanıtlama zamanı: Aralık 4, 2012 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 4, 2012 Başkaldıran İnsan – Bölüm-2 1-Gerçek başkaldırı, değerler yaratmada başarılı olduğu zaman başarılı ve anlamlıdır. 2- Başkaldırı ya her şeyi ister ya da hiçbir şeyi. 3- Dünyanın bütün bilimleri çocukların gözyaşlarına değmez. 4- Ayaklanma tüm rahatlıkları yadsıyan bir çiledir. 5- Ayaklanan insan ancak bencillikleri kendi bencilliği ile birleştiği ölçüde ya da birleştiği sürece uyacaktır öteki insanlara. 6- İster yükselsin ister alçalsın başkaldıran adam gerçek varlığının tanınması için ayaklanmış olmakla birlikte her iki durumda da olduğundan başka olmak ister. 7- Yaşam, üstü kapanmamış bir yaradır. 8- kendine ve insana yapılmış adaletsizliğe başkaldırır kişi. 9- Tarihi, bireylerin alçaklığının koşullandırdığı yasalar yönetir. 10- Devrim, daha varolmayan insanı sevmek demektir. *** 1- Başkaldıran insan yaşamı değil, yaşamın nedenlerini ister. Ölümün getirdiği sonucu yadsır. 2-Hiçbir şey doğrulanmamışsa, ölen anlamdan yoksundur. 3- Ölüme karşı savaşmak, yaşamın anlamını istemek, kural ve birlik için çarpışmak anlamına gelir. 4- Başkaldırı körde olsa bir çiledir. 5- Başkaldıran insan kutsala saldırıda bulunsa bile, bunu yeni bir tanrı umuduyla yapar. 6- Başkaldırının kendisi değildir soylu olan, isteğidir, elde ettiği daha iğrenç bile olsa. 7- Bir ilkeyi başarıya ulaştırmak için bir başka ilkeyi yıkmak gerekir. 8- Her ahlaki bozukluk aynı zamanda siyasal bir bozulmadır, her siyasal bozulmada aynı zamanda bir ahlaki bozulmadır. 9- Ahlak sadece biçimsel olunca ve belli bir içerikten uzak durunca, kemirir insanı. *** 1- Hükümet değişikliğine başvurulmadan yapılan bir mülk yönetimi değişikliği devrim değil düzeltmedir. 2- Başvurduğu yollar ister kanlı, ister barışçıl olsun aynı zamanda politik olarakta belirmeyen ekonomik devrim yoktur. 3- Başkaldırı, yalnızca bireysel deneyimden düşünceye götüren devinimler, devrim ise tarihsel deneyime düşüncenin girişidir. 4- Bir başkaldırı hareketinin tarihi her zaman için bir daha dönmemesiye olaylara bağlanmanın bir öğretide, bir neden gerektirmeyen, karanlık bir karşı gelmenin tarihidir. 5- Devrim, bir eylemi düşünceye göre biçimlendirme, dünyayı kuramsal bir çerçeveye uydurma çabasıdır. 6- Başkaldırı insanları öldürür, devrimse hem insanları hem ilkeleri yokeder. 7- Devrim ne denli genişse, varsaydığı savaş payıda o denli büyüktür. 8- 1789′da çıkan toplum, Avrupa için dövüşmek ister; 1917′de doğan devrim de dünya egemenliği için dönüşür. Tümcü devrim dünya egemenliğini ister sonunda. 9- Kural erdemdir ve halktan geliyorsa anlamlıdır; Halk gevşeyince kural bulanıklaşır, baskı büyür. 10- Erdem bile kargaşa zamanlarında cinayetle birleşir. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Topal Kırkayak Yanıtlama zamanı: Aralık 4, 2012 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 4, 2012 Başkaldıran İnsan / Bölüm-3 1- ilkeler zayıf düştümü, insanların onları, onlarla birlikte inançlarını kurtarabilmeleri için bir tek yol kalır, bu da Onlar için ölmektir. 2- Büyük ilkeler temelsizse yada geçici bir eğilimden başka bir şey dile getirmiyorsa, ya bozulmak yada zorla benimsetilmek için yapılmıştır. ister diktatörlük, ister bireysel yıldırıcılık olsun, ister devlet yıldırıcılığı, her ikiside aynı doğrulama yoksunluğuyla doğrulanır, her ikiside başkaldırının köklerinden koptuğu, her türden somut aktörden yoksun kaldığı andan sonra, yirminci yolun sapacağı bir yol olarak belirir. 3- 20.yy devrimcileri, biçimsel erdem ilkelerini kesinlikle yıkan silahları Hegel’den almışlardır. 4-”Yenen her zaman haklıdır.” 19.yy’ın en büyük öğretisinden çıkan ders budur işte. 5-İnsan, varlığını ve farklılığını kesinlemek için yoksayan yaratıktır. 6- İnsan usa uygun bir biçimde etkilenebilecek bir güçler düzeninden başka bir şey değildir. 7- Rus yıldırıcılığının tüm tarihi, bir avuç aydının sessiz halk önünde zorba bir yönetimle çarpışması olarak özetlenebilir. 8- Gerçeği anlamış olan kimse ona karşı ayaklanmaz; ondan sevinç duyar. 9- Bütün geçmişi yadsıyan kişi yalnız gelecekte bir doğrulama bulmaya boyun eğer. 10- Almanya, taşra işi bir politika düşüncesiyle bir imparatorluk savaşına giriştiği için çökmüştür. 11-Faşizm horgörüdür, buna karşılık horgörünün her türü politikaya girişi faşizmi hazırlar yada kurar. Faşizmin kendi kendini yadsımadıkça, başka bir şey olamayacağını da eklemek gerekir. 12- Devlet “aygıtla” yani fetih ve baskı mekanizmalarının bütünüyle özdeşleşir. Yurt içine yönelen fethin adı propaganda yada baskıdır, dışarıya doğru yöneltilince orduyu yaratır. Böylece bütün sorunlar birer askerlik sorunu durumuna getirilmiş, güç ve etki terimleriyle kurulmuştur. Politikayı da yönetimin temel sorunlarını da başkomutan kararlaştırır. Strateji konusunda yadsınamaz olan bu ilke sivil yaşamda da genelleştirilmiştir. Tek önder, tek halk, tek efendi milyonlarca köle demektir. Bütün toplumlarda özgürlüğün güvencesi olan ara kurumların yerlerini ya sessiz yada (aynı şey) “slogan”lar haykıran kalabalıklar üzerinde egemen olan çizmeli bir “Yehuda”ya bırakır. önder ile halk arasına bir uzlaşma yada aracılık örgütü değil, “aygıt” yani baskı aracı olan parti yerleştirilir. Böylece bu düşük gizemciliğin ilk ve tek ilkesi, yoksayıcılık dünyasına bir putatapıcılık ve bayağı bir kutsallık getiren “führerprenzip” doğar. 13- Ufak üstün-insanlar bir kez cinayeti buyurmaya görsünler başkandan, yarbaşkana, yarbaşkandan daha ufağına derken cinayet köleye kadar iner, köle ise yalnız emir alır, kimseye emir vermez. 14- Askerlik yasası emre uymamayı ölümle cezalandırır, onuruda köleliktir. 15- Saltık dinamizm iyiliğe yönelmez, etkenliğe yönelir yalnız. Düşmanlar bulunduğu sürece, yıldırıda olacaktır; dinamizm Varolcukça düşmanlarda bulunacaktır. 16- Düşmanlar sapkındır, öğüt yada propaganda yardımıyla yola getirilmeli; engizisyon yada gestapo yardımıyla yok edilmelidir. Sonuçta şudur; insan partidense, füchrer!in hizmetinde bir araçtan, aygıtın bir çarkından; füchre’in düşmanıysa aygıtın bir tüketim ürününden başka bir şey değildir. 17- Başkaldırıdan doğmuş olan usdışı atılım insanın bir çark olamamasını sağlayan şeyi yani başkaldırının kendisini indirgemekten başka bir şey düşünmez artık. 18- Alman devrimcinin romantik bireyciliği, suçsuzluğunu en sonunda nesneler dünyasında giderir. 19- Usdışı yıldırı insanları birer nesne Hitler’in deyimiyle birer “gezegen basili” durumuna getirir. 20- Propaganda ile işkence, dolaysız bozup çürütme yollarıdır, düzenli düşkünleştirme, umursamaz cani ve suç ortaklığı karışımıdır. 21- Öldüren yada işkence eden kişi yalnız bir gölge görür başarısında; kendini suçsuz bulamaz, öyleyse yönsüz bir dünyada genel suçluluğun artık yalnız gücün kullanılmasını yasaya uygun kılması, yalnız başarıyı kutsaması için kurbanın kendisinden de suçluluğu yaratmalıdır. Suçsuzluk düşüncesi suçsuzun içinden de silinince, umutsu dünya üzerinde “güç değeri” egemen olur. 22- Adalet savı adaletin aktörel bir doğrulanışı üzerine kurulmadımı adaletsizlikle suçlanır. Bu doğrulanış olamadımı bir gün gelir suçta görev olur. İyilik ve kötülük yeniden zaman sokuldu mu olaylara karıştı mı hiçbir şey iyi yada kötü değildir artık ya zamansızdır yada zamanını doldurmuştur. 23- Sosyalist öğreti bilimsel bir temeli varsayar, bunu da ancak aydınlar verebilir ona. 24- Tarih katillere alışkındır. 25- Marks’çılıgın gerçekten bilimsel olan tek yanı söylenenleri daha baştan yadsıması, en çig çıkarları gün ışıgına çıkarmasıdır. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Topal Kırkayak Yanıtlama zamanı: Aralık 5, 2012 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 5, 2012 En çok kuşkuyu duyan ruh, en büyük yazgıcılığa sarılacaktır / Dünden beri bu lafı düşünüyorum.. Çıkamadım işin içinden.. Temel bir çok prensibe aykırı olmasına karşın yanlıştır dedirtemedim kendime bir türlü.. Katıldığım ve katılmadığım bir çok yer olmasına karşı derin izler bırakacak bu yazı bende ve defalarca okuyacağım Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.