Jump to content

Üç Harfliler Artık Yok - 2012 ve Ötesi


Ariakas

Önerilen Mesajlar

Aralık ayı geldi, kıyamet muhabbeti iyice ısındı. Ana haber bültenlerinde gün aşırı Şirince. Küçücük köyde o gece yatacak tek bir yatak kalmadığı anlatılıyor. Peki nedir bu Maya Takvimi, gerçekten kıyamet mi kopacak, işi bir bilene sorayım dedim. Bu tür konularda 3000 kişiye danışmanlık yapan Ebru Demirhan'a 21 Aralık, Maya takvimiyle ilgili merak edilen her şeyi sordum

 

Biliyorsunuz, Maya takvimine göre 21 Aralık'ın "son"u işaret ettiği söyleniyor... Herkesin kafasında bir sürü soru işareti var. Sahiden kıyamet kopacak mı? Yaşam tasarım merkezi kurup bu tür konularla profesyonel olarak uğraşan Ebru Demirhan, bu sorulara yanıt veriyor. En iyisi okuyup kararı kendiniz verin.

 

 

22 Aralık'ta uyanıp kahvaltımızı edebilecek miyiz?

Büyük oranda evet.

 

 

Büyük oranda mı? 22 Aralık'ta iki yakın arkadaşım evleniyor, hediye alayım mı almayayım mı?

Hediyelerinizi alın, onlar her halukârda evlenecek.

 

 

Nasıl olacak o?

22 Aralık'ın karanlık olması büyük ihtimal.

 

 

Zifiri karanlık mı yani?

Dünya 26 bin yılda bir, bir döneme girer ve bir geçiş kapısı olur. Bundan 26 bin yıl önce Atlantis'in çöküşü yaşandı. Şimdi o 26 bin yılın sonundayız, bir geçiş dönemi yaşayacağız. Bu geçiş içinde iki alternatifimiz var. Ya karanlığa teslim olacağız ya da değişmeyi göze alıp aydınlığa kavuşacağız. Bu sadece Maya takvimi ile ilgili değil, dünyanın döngüsüyle ilgili bir konu.

 

 

Maya takvimini anlatır mısınız?

Bunlar bizden çok önce yaşamış, çok farklı boyutlarda, ileriyi çok iyi görebilen Mayalar'ın bize bıraktığı bilgiler.

 

 

Kimileri "22 Aralık'ı çoktan atlattık" diyor. Kimileri de "Büyük bir gök cismi yeryüzüne düşecek. NASA göremedi ama Mayalar önceden bildirdi" diyor. Herkes o tarihte Şirince Köyü'ne gidiyor. Acaba hangisi doğru?

Maya takvimindeki tarihler yoruma açık ama olayın içeriğine baktığınızda ruhsal bir süreçten bahsettiğini göreceksiniz. Bence bu dönem bize sunulmuş bir fırsat. Nasıl değerlendirirsek o tür sonuçlar alacağız. İnsanın içinde ne olursa doğada da o olur. Bunu kendi içimizde, küçük depremle halledeceğiz. Dolayısıyla dışımızda da küçük depremler olmasını bekliyoruz. Gök cismi beklenmiyor. Bu konuda NASA'ya yüzde 100 hak veriyorum. Çünkü astral seyahatlerle geleceğimize bakabiliyoruz. Foton kuşağı her şeyi değiştirip dönüştürecek enerjiye bir sahip.

 

 

Foton kuşağı mı?

Şu an sahip olduğumuz galaktik düzlemde var olan kuşak. "Foton" dediğimiz aslında ışık. Şu an bize sızarak ulaşan bir enerji ama 21 Aralık'tan sonra çok daha yoğun izleyeceğiz.

 

 

21 Aralık'ı depresif geçirirsem o günden sonra hayatım hep öyle mi geçecek peki?

Hayır. Foton kuşağı algılarımızı değiştirecek. Beş duyudan daha fazla algıya sahip olmamızda yardımcı olacak.

 

 

Ne gibi mesela?

Duyma, ses aralığımız genişleyecek. Daha fazla göreceğiz, tadacağız, koku alacağız, hissedeceğiz. Yeni özellikler eklenecek. Telepatik güçlerimiz devreye girecek.

 

 

Başka varlıklarla iletişime geçecek miyiz?

Bu da ihtimallerin içinde.

 

 

Üç harfliler mesela?

Onların enerjisi bitti, artık yoklar. Yaklaşık 5 yıldır üç harflilerle ilgili bir temizlik var. Çünkü onlar ateş enerjisiyle çalışır. Dünyada sadece iki ateş enerjisi kaldı. Güneş ve magma. Onun dışındakiler temizlendi. Çünkü yeni boyut ve fotonla uyumlu değiller. Görevleri kalmadı.

 

 

'21 ARALIK'TA KENDİNİZLE OLUN'

Ne yapalım o gün?

Kendimizle olmalıyız. İnzivaya çekilmeyi kastetmiyorum. Günlük hayatta bizi doldurmayan, doyurmayan şeyleri tanımlamamız lazım.

 

 

Bugünlerde biraz enerji düşüklüğü var mı?

Evet. Biraz daha olacak. "Ne olacak" stresi de var insanlarda. Rüya kanallarımız çok aktif bugünlerde, daha da hızlanacak. Çünkü ruh kendi tekamülüne ve geçişine hazırlanıyor. Zaman da çok hızlandı. Biz günü 24 saat yaşıyoruz ama 24 saat değil aslında. O yüzden de hem yoruyluyoruz, hem gün çok hızlı geçiyor hem de hiçbir işe yetişemiyoruz. "Neyi hayatımdan çıkarırsam yorgunluğumu azaltırım" diye düşünmelisiniz.

 

 

21 Aralık'ta insanların başına kötü bir şey gelmeyecek yani değil mi?

3 günlük karanlıkta ev kazaları olabilir. Küçük depremler bekliyoruz. Zaten büyük kısmını atlattık. Son turlardayız. 3'üncü boyuttan 4'üncü boyuta geçeceğiz. Bu boyut sevgidir. İçinde olduğumuz dönemde frekanslar çok hareketli. Şu günlerde bir partner bulmak, o partnerle eşleşmek de gereksiz ve zor mesela. Hiç kendinizi yormayın.

 

 

21 Aralık'tan sonra mı yorulalım?

2013'ten itibaren. Haziran'a kadar içsel ve dışsal olarak biraz daha kaotik bir süreçten geçebiliriz. Politik kaoslar olabilir. Şu an eşleşemeyenler üzülmesin. Frekanslar oturduktan sonra herkes eşleşecek.

 

 

Ne gibi politik kaoslar olabilir?

Ülkeler arası gerilmeler, savaş sınırına gelmeler... Şu anda da bunu yaşıyoruz zaten. Politik kaosları özellikle 2013'ün Haziran ayına kadar bekliyoruz.

 

 

Deprem olacak mı?

Çok büyük depremler beklemiyoruz.

 

 

'Zaman içinde esnek hareket edebiliyorsunuz'

Astral seyahat nedir?

Uykuda ruhumuzun bir parçası serbest kalır, gezip görebilir, hiç bilmediği hayatları tanıyabilir. Kendine görev edindiği bir sürü konu vardır. Onlarla ilgili çalışmaya devam eder.

 

 

Bu seyahatleri hatırlar mıyız?

Rüya olarak hatırlarız. Rüyadan aklımızda kalan neyse ruhun kendi yaşamından aldığımız veridir. Bunu bilinçli kullanmak astraldir. Gece uyumadan önce "Bu gece bana kimin ihtiyacı varsa sevgili ruhum ona gitsin, ihtiyacı neyse versin" diyorum. Sokakta ilk kez gördüğüm bir sürü insan bana "Sen gece gördüğüm kadınsın" diyor. Rüyalarımızı bilinçli kullanabiliriz.

 

 

Rüyaya yatmak dedikleri bu mudur?

Evet. Bilinçli veri almak. Amerika'da çok sevdiğim bir arkadaşım var, onu çok özledim. Şu günlerde gidip göremiyorum. Rüyada ruhunuzdan rica ederseniz ruhsal olarak biraraya gelip özlem gidebilirsiniz.

Aklımdan çok alakasız biri geçerse!

Sevmediklerinizi de görebilirsiniz. Çünkü evren ayırmaz. Gelecekten aldığımız verinin de sonsuz olasılıkta olduğunu unutmamız lazım. Bunu medyumluk olarak görmeyin.

 

 

Başka dünyalara gidebiliyor muyuz?

Parelel evrenler, başka gezegenler var ama ben henüz açılmaktan yana değilim. Önce burayı halledelim.

 

 

Geriye gidebiliyor muyuz?

Evet, zaman içinde esnek hareket edebiliyorsunuz.

 

 

Siz nasıl bu işlerin içine girdiniz?

Oğlum erken doğdu ama çok küçük bir bebek değildi. Karaciğerinde sorun oldu, organ çalışmadı. Bu yüzden kilo verdi, büyümesi durdu. Bu süreçte tıp çok fazla bir şey yapamadı. Çünkü karaciğeriyle ilgili her şeyi normaldi ama organ çalışmıyordu. Bir üniversite hastanesi gittik. Bir doktor "Anne, baba sevgisini ne kadar çok verebiliyorsanız verin. Çünkü çocuk intihar ediyor" dedi. Bütün bunlarla uğraşırken alternatif tıpla tanıştım. Meğer oğlum anne rahmindeyken onu istemediğime karar vermiş. Çünkü babaannesi hastalıklı bir şekilde çocuk istiyordu. Erkek çocuk doğurunca el konacak diye korkuyordum.

 

 

Oğlunuz da bunu hissetti, öyle mi?

Karaciğer aslında kavram olarak öfkedir. "Annem beni istemiyor" düşüncesini o kadar şekillendirmiş ki 7.5 aylık doğmaya çalışıp hayatta ne yapacağını kendisi deneyimlemek istedi. Biz o öfkeyi çözdükten sonra birkaç ayda yaşıtlarını yakaladı. Bir daha hiç karaciğer problemi yaşamadık. Şimdi 10 yaşında.

 

 

Siz de bankayı bırakıp bu işi kendinize meslek edindiniz.

Evet. Bambaşka bir yola girdim. 5 yıldır profesyonel olarak çalışıyorum.

 

 

'Atatürk de arafta'

 

 

Son zamanlarda sık sık arafta kalmaktan bahsedildiğini duyuyoruz. En son Turgut Özal'ın bedeninin neredeyse hiç değişmediği ortaya çıktı. Böyle bir şey nasıl oluyor?

Ruhumuzun ait olduğu yuvasal alan ve ruhumuz, bu bedenle hayatı deneyimliyor. Ölüme doğru giden yolda aşırı sevgi ya da kişiye ait saklanması gereken özel bir bilgi varsa, ruhlar yuvaya gidemiyor. Yuvayla dünya arasında asılı kalıyor.

 

 

Ne kadar kalıyorlar?

Süresini bilemiyoruz. O durum çözülene kadar.

 

 

Biri onu öldürmüşse, ruh peşine düşer mi?

Her zaman değil. Örneğin kişi çocuklarını çok seviyor. En büyük hayali onları evlendirip öyle ölmek. Fakat ölüme doğru yaklaştığını biliyor ve muradına eremeden gözü açık gidiyor. Onlar evlenene kadar arafta kalıyor.

 

 

Peki ne yapıyor orada?

Biz onları göremiyoruz. Ama onlar her neredeyse oradan bizi gözlemleyebiliyorlar. Bu tarz durumlar varsa onlar için hayır duasıyla bir ritüel yapılması gerekir.

 

 

Siz onları görebiliyor musunuz?

Evet. İki yaz önce bir yazlık eve gittik. Orada bir şey hissettim. "Bu evin sahipleri haklarını helal etmemiş ve bir şekilde bu evdeler" dedim. Sonra evin nasıl alınıp satıldığını öğrendim. Haksız bir durumdan icraya düşmüş ev. Osmanlı padişahları ve yöneticiler her durumda arafta. Çünkü onlar hep anılır.

 

 

Atatürk için de geçerli mi?

Evet. Hakkında çok konuşulan, yoğun duygular hissedilen kişiler çoğunlukla arafttadır ama ruhsal tekamüllerini tamamlamadıkları için değil, anıldıkları için... Zaten araftan ayrılıp gitmeyi ya da orada kalmayı da kendileri seçer. Onlar için çok sıkıntı değildir.

 

 

Araftakiler cennet ve cehennemden geçiyor mu?

Geçmiyor. O zaman sıkıntı yaşıyorlar. Atalarımızı özgürleştirmemiz gerekiyor. "Bu dünyada benden bir bağın varsa kesiyorum, seni yuvanın ışığına gönderiyorum" diye dua edebilirsiniz.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Aksine uzun yazılar her zaman ilgimi çeker . Konu ve içerik de bilgili kişilerden gelince çok daha anlamlı oluyor . 21 aralıkta büyük değişiklik bekleyenlerden değilim hiç olmadım . Bu uzunca zaman önce başlayan bir sürecin dönüm noktası ve zaten kendini iyiden iyiye gösteriyor

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Teşekkürler yazı için gerçekten uzun yazılara karşı hiç sıkılmadan okudum :) Fakat bi sorum olacak " Ya karanlığa teslim olacağız ya da değişmeyi göze alıp aydınlığa kavuşacağız. " Derken ?

 

Diğer arkadaşlarda sorularını toparlarsa kendisine mail ile ileteyim. Cevap geldiğinde burada paylaşırım.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ben cinlerin yok olması cümlesinden enerjileri yetersiz kaldıgı için 2.boyuta düştüklerini anladım, yanlış mıyım yanlışsam yok olmaları evrenin yasalarına aykırı degil midir smother a katılıyorum.

Evet, ben de onu düşündüm ilk ama yine de sorayım dedim :D

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yazıyı baştan sona tekrar okursanız cinlerin yok olduğunu söylememiş. Güçsüzleştiğini, düşük seviye olarak kaldıklarını dile getirmiş.

 

nasıl ölçmüş bunu? bu da ayrı bir saçmalık.(yazıyı paylaşmışsın emeğine sağlık mevzuyu şahsi algılama o yüzden) göremediği gibi onları da anlamıyor belli ki sorulara cevap veren şahıs.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

nasıl ölçmüş bunu? bu da ayrı bir saçmalık.(yazıyı paylaşmışsın emeğine sağlık mevzuyu şahsi algılama o yüzden) göremediği gibi onları da anlamıyor belli ki sorulara cevap veren şahıs.

 

21 aralık sonrası başka varlıklarla iletişim kurulabileceğini, astral seyahat ve türevi yöntemler ile arafta sıkışmış ruhlar ile veya diğer boyutsal varlıklarla iletişim kurulabileceğini dile getirmiş bir bayandır kendisi. Eleştirmek, size uygun düşmeyen noktayı belirtmek ve mantık sınırları içerisinde buna uygun karşıt görüş belirtmek tabi ki hoş karşılanır. Ancak saçmalık diye nitelendirmenin yanlış olduğunu düşünüyorum.

 

Semavi dinlere göre insan cinlerden üstündür. Zaten bu durum cinleri bizim altımızda bir seviyeye indirger. Biz güçlendikçe, kendimizin farkına vardıkça ve ruhsal deneyimler elde ettikçe daha da üst seviyeye çıkarız. Doğal olarak onların güçsüzleştiğini söylemek yerine bizim güçlendiğimizi söylemek belki daha mantıklı olabilir ancak bu da bir kişisel görüştür.

 

21 aralıkla ilgili ruhsal aydınlanma teorilerinde insanın boyut atlayacağı söylenir. Ancak herkes için geçerli bir durum değildir bu. Yazı içerisinde aydınlık ve karanlık arasında seçim betimlemesi mevcuttu. Sanırım bu kastedilmekteydi.

 

Yıkmak her zaman yapmaktan kolaydır. Bu inanışlarda yapmayı seçenlerin bu etkileri göreceği söylenir.

 

Çok bir zaman yok 21 aralık tarihine. Bekleyip göreceğiz. Yıkıcı/Yapıcı eleştirileriniz ve yorumlarınız için teşekkürler.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

astral seyahat (projeksiyon aslında ya neyse) ile GELECEĞE bakıyoruz demiş o noktada sonra yazı benim için yok hükmüne girdi maalesef. Gelecek dediğin her bir unsurun yapacağı seçimlere göre şekillenen bir süreç ama hanımefendi görmüş fringe dizisinden gözcülerin bir mensubu herhalde zahir :D

 

Bu arada 3 harfli nedir arkadaş millet ne kadar korkuyor cin demekten.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

astral seyahat (projeksiyon aslında ya neyse) ile GELECEĞE bakıyoruz demiş o noktada sonra yazı benim için yok hükmüne girdi maalesef. Gelecek dediğin her bir unsurun yapacağı seçimlere göre şekillenen bir süreç ama hanımefendi görmüş fringe dizisinden gözcülerin bir mensubu herhalde zahir :D

 

Bu arada 3 harfli nedir arkadaş millet ne kadar korkuyor cin demekten.

 

Durugörü veya tarot , su falı gibi bir çok kehanet, geleceği görme yöntemi bulunmakta tabi ki doğrulukları tartışılır ancak gnoxis forumu da bu konuda çok sayıda yazı içermekte.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İnsanoğlu neye inanmak isterse ona inanır, kanıtsal gereksinime ihtiyaç yoktur. Yeri gelince insan ''kanıtsız'' ,''etraftan duyma'' bir cümleye inanmakla hayatını değiştirir. O küçücük düşünce büyür de büyür, gittikçe inandırıcı olur. Bu yazı bunun kanıtıdır bence.

 

22 aralık gününü merakla bekliyorum, birşey olacağından değil, burada bu kadar heyecanla inanmış olan bizler inanç kriterlerimizi değiştirip daha objektif hatta agnostik bir hal alacak mıyız ? yoksa ''olmadıysa bir nedeni vardır canım yoksa kesin olacaktı. '' deyip geçecek miyiz ? Ki bu bana kalırsa ; inanç kriterlerinin değişmesinden korkan egonun , nefsin veya her ne ise onun bahanesiyle değişmeden hayata devam etmektir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Daha öncede 21 aralıkla ilgili bir yazıda yazmıştım bunu...

Milenyum çağına girecektik hani 2000 yılında ?

Uzaylılar gelip götürecekti bizi ?

Yeni dünya düzeni kurulacaktı ?

Taksimde korku dolu gözlerle gökyüzüne bakarken 10 dan geriye sayan insanları hatırlatırım size....

Hanımefendinin söyledikleri bana saçma gelmedi açıkçası... İnanıyor da olsam kendimi kaptırmamam gerektiğini biliyorum :)

21 aralıkta Yule'yi kutlayacağım ve her zamanki gibi sıradan bir gün olacak benim için. Bir şey olursa da hoş geldin foton çağı yani abartılacak bir şey yok bunda bu kadar :D

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

21 aralık sonrası başka varlıklarla iletişim kurulabileceğini, astral seyahat ve türevi yöntemler ile arafta sıkışmış ruhlar ile veya diğer boyutsal varlıklarla iletişim kurulabileceğini dile getirmiş bir bayandır kendisi. Eleştirmek, size uygun düşmeyen noktayı belirtmek ve mantık sınırları içerisinde buna uygun karşıt görüş belirtmek tabi ki hoş karşılanır. Ancak saçmalık diye nitelendirmenin yanlış olduğunu düşünüyorum.

 

Semavi dinlere göre insan cinlerden üstündür. Zaten bu durum cinleri bizim altımızda bir seviyeye indirger. Biz güçlendikçe, kendimizin farkına vardıkça ve ruhsal deneyimler elde ettikçe daha da üst seviyeye çıkarız. Doğal olarak onların güçsüzleştiğini söylemek yerine bizim güçlendiğimizi söylemek belki daha mantıklı olabilir ancak bu da bir kişisel görüştür.

 

21 aralıkla ilgili ruhsal aydınlanma teorilerinde insanın boyut atlayacağı söylenir. Ancak herkes için geçerli bir durum değildir bu. Yazı içerisinde aydınlık ve karanlık arasında seçim betimlemesi mevcuttu. Sanırım bu kastedilmekteydi.

 

Yıkmak her zaman yapmaktan kolaydır. Bu inanışlarda yapmayı seçenlerin bu etkileri göreceği söylenir.

 

Çok bir zaman yok 21 aralık tarihine. Bekleyip göreceğiz. Yıkıcı/Yapıcı eleştirileriniz ve yorumlarınız için teşekkürler.

 

 

peki ben size bunların olması için 21 aralık tarihini beklemenin gereksiz olduğunu işlerin binlerce yıldır aynı şekilde yürüdüğünü en azından son 11 yy'a kefil olabileceğimi söylesem? :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Zaten bugüne kadar bir şey olmadı, 21 aralıkta bir anda her şey değişecek denmiyor :) Sadece 21 aralık tarihinin zirve olduğu söyleniyor. Yüzlerce yıldır değişim sürmekte. Benim için açıkçası sıradan bir gün olacak. O gün bir şeyler olmasını istiyor muyum? Evet istiyorum çünkü sistemin değişmesi gerektiğini düşünüyorum. Ancak bundan öteye gitmez düşüncelerim :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Zaten bugüne kadar bir şey olmadı, 21 aralıkta bir anda her şey değişecek denmiyor :) Sadece 21 aralık tarihinin zirve olduğu söyleniyor. Yüzlerce yıldır değişim sürmekte. Benim için açıkçası sıradan bir gün olacak. O gün bir şeyler olmasını istiyor muyum? Evet istiyorum çünkü sistemin değişmesi gerektiğini düşünüyorum. Ancak bundan öteye gitmez düşüncelerim :)

 

hiçbir devrim yoktur ki kanla gerçekleşmesin. ama daha zamanımız var ;) belki başkalarının güçten düşmek dediği şey bizim inzivada bekleyişimiz,fırtına öncesi sessizliğimizdir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Durugörü veya tarot , su falı gibi bir çok kehanet, geleceği görme yöntemi bulunmakta tabi ki doğrulukları tartışılır ancak gnoxis forumu da bu konuda çok sayıda yazı içermekte.

 

Sevgili Ariakas bashettiğiniz tüm yöntemler ancak olası gelecekten bahsedebilir dikkat edin olası diyorum zira geleceği şekillendiren parçası olan bireylerin kararlarıdır o bireylerin kararlarını etkileyecek diğer bireylerin kararları vs. böyle gider bu. Demek istediğim basitçe tek ve öngörülebilir bir gelecek olmadığıdır bu yüzdendir ki kehanetler olduktan sonra bak aslında bunu demek istemiş diye (bkz. nostradamus) duruma uydurulur kehanetler başarılı olduğundan değil. Dolayısı ile benim beynim herhangi bir koşulda daha şartları oluşmamış bir geleceğin kehanetinin yapılabilmesini kabul etmiyor. Bugünü ve sosyal hareketleri eğilimleri değerlendirerek gelecek sosyal olaylar hakkında (kim iktidara gelecek, olası savaş vs.) yapılan eğitimli tahminleri bunun dışında tutuyorum. Dediğim gibi bu benim fikrim. Üstelik;

 

Pek çok kişi (zira 21 aralıkta birşey olmayacağından) giderek çark edip aslında bunun ruhsal bir değişim olduğundan, evrensel enerjilerin arttığından ve "kimi" insanların ruhsal açıdan bu değişimi anladıklarını söylemeye başladılar. Eleştirim yok ancak ben kendi düşüncemi paylaşmak isterim. Evren giderek yavaşlıyor gücünü kaybediyor ve bu yeni birşey değil. Bilimsel olarak ispatlanmış bu gözlem neye dayanıyor? Evrenin yaratma gücünün azaldığına yani evren eskisi kadar çok yıldız yaratamıyor giderek yok olan yıldızlar yeni yaratılanları geçiyor. Kabaca bir ülkede ölümlerin yeni doğanlardan fazla olması durumu. Yani evrenimiz yaşlanıyor ve ölümüne gidiyor (elbette bizim hayat süremiz içerisinde değil milyonlarca yıldan bahsediyoruz burada) Ama baya bir süredir devam eden bu yaşlanma ve enerji azlığı yüzünden diğer boyutların (yine kuantum fizik teorileri y-tarafından matematiksel ispatının yapıldığı üzere) kapılarının zayıfladığını düşünüyorum (kendi görüşüm) bu yüzden insanlar daha hassas. Ama dikkat edin dinler döneminden beri bu var zira bu sayede cinler (demonlar, ifritler vs. ne isim verirseniz verin bana göre diğer boyutlarda varolan varlıklar) din kitaplarında kendilerine yer bulmuşlar sadece evren yaşlandığı ve artık çocuklarını ayrı tutamadığı için) Bu yüzden bu 21 aralığın solstice dışında hiçbir önemi yok bana göre. Bu yüzden aaaa kıyamet yok ama sadece bazı seçilmiş efendim tekamüle ermiş insanlar hissedecek vs. ler başladı. Daha önceleri defalarca yazdığım gibi indigo çocuklar hikayesine dönecek bu konu görürsünüz. Tablolar yazılacak işte diğer boyutları hissetmek, geceleri çok susuyorsunuz, sebebsiz sıcaklık hissediyorsunuz (enerji foton falan) gibi tablolar yapılacak insanlarda evet evet aaa aynı ben diye atlayıp içlerini rahatlatacaklar.

 

Dediğim gibi bu benim bakış açım. Diğer boyutlarda yaşayan varlıklara inanmak için spiritüel olmaya gerek yok ister inanın ister inanmayın bilim zaten bunun olabilirliğini ispatlamış durumda.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yapılan saçma sapan yorumlara karşı tutumuna hayran kaldım Ariakas peygamber sabrı var sende :thumbsup:

 

Aslında çok da saçma yorum gelmedi görüş farklılıkları sadece. Örneğin durugörü ve fal gibi kehanet yöntemlerine inanmayan hatta başka varlıklara inanmayan arkadaşlarda olabilir. Materyalistte olabilirler. Dolayısıyla 21 aralık gibi teorilere inanmayabilirler. Ha bu forum bunlara inanmayanlara göre değil tabi ki ancak her görüşten arkadaşa saygı duymak gerekir tabi ki.

 

Mesela ptahba'nın bahsettiği şey geleceğin %100 tahmin edilebilir olmaması. Gelecek her an değişebilir. Gördüğümüz an geleceği değiştirmiş oluruz zaten. Belki de geleceği gördüğümüzde yapacaklarımız veya yapmayacaklarımız o geleceği oluşturacaktır ancak bu kader kavramına dahi girer ve çok uzun bir felsefe konusu olur :D

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...