Jump to content

Olympos: Tanrıların Devleti


vhercle

Önerilen Mesajlar

çok uzun zamandır açmak istediğim bi konuydu gerekli parçayı da buldum ekliyorum :)

 

 

 

Olympos Devleti

Mitler, araştırmacıların çoğunun ortak görüşüne göre, insanlığın çocukluğunun ürünüdür; ilkel insan anlayamadığı doğa olaylarını güçlü varlıklara dönüştürmüştür. Yine bu uzmanlar Yunan mitolojisinin sadece Yunanlılar´ın kafasından çıkmadığını, içeriğinde Mısır, Asur, Finike etkileri bulunduğu görüşündeler. Mitlerde görülen yöresel çizgiler bunun göstergesi olabilirler; İskandinav mitlerinde soğuk ve buzun çok olması, Hint mitlerinde ise sıcağın ve güneşin önde olması gibi. Mitolojik olaylar doğa olaylarının canlılara dönüştürülmüş halidir. Bütün bunlar, klasik tanımlarla mitolojinin tarifidir yani olması gereken gibidir, oysa olması gerekenlerin dışında da gerekenler olabilir. Konunun en büyük ismi sayılan Joseph Campbell bile mitlerin derinliklerinde bazı unutulmuş gerçek olayların olduğunun gözden kaçırılmamasını önerir. Bu bölümde biraz daha öteyi arayacağız; deneğimiz ise Yunan Mitolojisi. Ama daha önce, kısa bir özet yaparak Eski Yunan´ın tanrı ve tanrıçalarını tanımamız gerekiyor, ama okurken onları kendiniz gibi düşünün, yani birer insan gibi.

22.jpg

Tanrıların hışmına uğrayan Prometheus

Tanrıların hışmına uğrayan Prometheus MÖ 800´de Heisodos, "Thegonia"de bize evrenin doğumunu va tanrıların ortaya çıkışını anlatır. Her şeyden önce Kaos yani sonsuz boşluk vardı. Kaos´un şekli ve rengi yoktu. Sonra Kaos´dan Gaia "Yer" doğdu, ardından da en büyük enerji olan sevginin temeli, var edici Eros yani "Aşk" doğdu. Sonra Kaos, Erebos´u yani geceyi var etti; bunların tümünden de dünyanın ışığı olan "Aither" ve "Hemera" çıktı. Bu arada Gaia, önce tanrıların mekanı yıldızlı Uranüs´ ü yani göğü, sonra da Pontos´u yani denizi doğurdu. Gaia, çocuğu Uranüs ile birleşince 12 Titan, sonra da sırasıyla tek gözlü Kiklopslar ve yüzer kollu, ellişer başlı Centimane´ler doğdu. Ama Uranüs çocuklarından korkuyor, onları yerin altına hapsediyordu. Gaia buna dayanamadı göğsünün içinden çıkardığı çelikle bir tırpan yaparak çocuklarına verdi, ama babasına karşı gelmeye 12 titandan sadece Kronos cesaret ederek onu uyurken parçalara ayırdı ve Kronos evrenin sahibi oldu. Kardeşlerini serbest bıraktı. Yaradılış devam etti ve Kronos kızkardeşi Rea ile evlendi. Bu evlilikten Hestia, Demeter, Hera adlı üç kız ve Hades, Poseidon, Zeus adlı üç erkek çocuk oldu. Ama Kronos babasına yaptığını unutamıyor, aynı şeyin başına gelmesinden korkuyor, bu yüzden de doğan çocuklarını yutuyordu. Rea yalnız Zeus´u kurtarabildi. Uranüs´e onun yerine bir taşı yutturdu. Zeus büyüyünce, Kronos´u devirdi ve karnındaki kardeşlerini kurtardı. Sonra da babasını denizin ve yerin en altının altına kapattı. Babasının kardeşleri olan Titan´larla savaştı, bu savaş öylesine korkunç oldu ki, dağlar eridi, denizler kaynadı ve Ege bu yüzden binlerce adaya ve körfeze bölünerek parçalandı, hiçbir güç Zeus´un yıldırımlarına dayanamıyordu. Yenilen ve sonsuzluğa kadar zincirlenen Titanların biri de Japetus´du. Japetus´un oğullarından biri olan Prometheus, Zeus´a karşı gelmemiş, saygı gösterdiği için Olympos´a alınmıştı, ama Prometheus babasının öcünü almaya niyetliydi ve bunun için insanı yarattı. İnsan tanrıların başına bela olacak, onları hiçe sayacak ve tüm kötülükleri yapacaktı. Prometheus, ilk insanı balçıktan yarattı ama su yerine gözyaşlarını kullandı. İlk insan çiğ et yiyen, ıstırap çeken, çıplak, kendini koruyamayan aciz bir yaratıktı. Bu defa Prometheus, Hephaistos´un ocağına giderek oradan bir kıvılcım çaldı ve insanlara ateşi hediye etti. Ve insanlar o zaman iyi yaşamaya başladılar, ama şımararak kendilerini tanrılarla bir tuttular. Bunun olacağını bilen ve insanlara ateşi özellikle vermeyen Zeus, Prometheus´a çok kızdı ve onu bin yıllık bir cezaya çarptırdı. Artık insan vardı, ama sadece erkekler yaradılmıştı.

 

 

Olympos Devleti´nin mitolojik hikayesi

 

Olympos Devleti

23.jpg

Pandora´nın Kutusu;

Waterhouse

İlk devir, Hesiodos´a göre "Altın Çağ"dır, o çağda geçim derdi yoktu, doğa her şeyi kendiliğinden veriyordu; hastalık ve ihtiyarlık yoktu, hep genç kalınıyor, ölüm gelince insanlar hiç acı duymadan uyuyarak ölüyorlardı. Sonra "Gümüş Çağ"ı geldi, bu çağın insanları daha zayıftılar, çocuk gibi kalarak çok uzun yaşarlardı, ilk gençlik yaşlarında ise ölürlerdi. Ardından "Tunç Çağ"ı geldi, işte Prometheus ateşi bu zamanda çalıp insanlara verdi ve insanlar savaşmayı, öldürmeyi öğrendiler. Şimdi ise "Demir Çağ"ındayız, insanlar büyük işler başarıp tanrıları inkâr ettiler, çok ilerlediler ama hayvanlaştılar.

Bu arada unutmayalım, hangi çağ olduğunu bilmiyoruz, ama insanlara çok kızan Zeus, Hephaistos´u çağırarak kadını yaratmasını emretti. Usta tanrı su ve topraktan yoğurduğu çamurla kadını yarattı, model olarat karısı Aphrodit´i kullanmıştı, içine ruh yerine bir kıvılcım koydu, tüm tanrı ve tanrıçalar onu süsledi, adını Pandora koydular. Zeus ona bir kutu vererek, içini açmamasını tembih etti, ama kadının merakı üstün gelince kutuyu açtı ve içinden insanın başına gelebilecek tüm felaketler çıkıp uçtular. Kutuda sadece biraz "ümit" kaldı. Zeus öcünü almıştı, ama kızgınlığı geçmemişti, tüm insanları suların altında boğmaya karar verdi. Ama yine Prometheus, tufanı gizlice duyurdu. Oğlu, karısı ve Pandora bir gemi yaparak içine saklandılar. Tufan başladı ve tüm dünya sular altında kalınca kimse sağ kalmadı. Sular indikten sonra, sağ kalan üç kişi Delphi´ye gidip Themis´e akıl danıştılar. Themis onlara başlarını örtüp, atalarının kemiklerini omuzlarının üstünden arkaya atmalarını öğretti ve öyle yaptılar. Böylece insanlar yeniden türedi, ama bu kez taştan yaratılmışlardı ve daha dayanıklıydılar.

 

 

Olympos devleti´nde yaşam

 

Olympos Devleti 24.jpg

Her yüksek dağ

Olympos mu?

12 Havari, 12 Sahabe veya 12 bilgeler örneklerinde olduğu gibi, klasik Yunan Mitolojisi´nin 12 büyük tanrısı Olympos Dağı´nda yaşardı. Acaba Olympos neresidir ve nasıl bir yerdi?

Eski Yunanlılar´a göre Olympos, şimdiki Makedonya´da Tesalya Bölgesi´ndedir. Aslında gerek Antik Yunan´da, gerekse de Ionia´da (Ege´de) birçok Olympos Dağı vardır; örneğin Uludağ´a Olympos denirdi. Ayrıca Aladağ ve Hisardağı da Olympos olarak adlandırılırdı. Yani tüm yüksek dağların Olympos olduğuna inanılıyordu. Mitolojiye göre Olympos´da yaz ve kış vardı, ama kışın soğuğu, rüzgârları, yazın güneşi Olympos´un zirvesine ulaşamazdı. Zirveyi örten bulutların üzerinde Tanrıların sarayları ve bahçeleri vardı, burada iklimler yoktu ve daima ilkbahar vardı. Olympos saraylarının en görkemlisi Baş Tanrı Zeus´a aitti. Tüm tanrılar her sabah gün doğarken onun sarayında toplanırlardı. Olympos Bahçeleri´nde Kharites denen bakire periler dans ederler, Musalar (İlham Perileri) şarkılar söylerlerdi. Tanrılar Hebe´nin sunduğu "Nektar" veya "Ambrosia" adlı ebedi gençlik ve güç veren bir içkiyi içerlerdi. Tüm günleri insanların kaderlerini yönlendirmek için Zeus´un sarayında geçer, gece olunca da her biri kendi saraylarına çekilirler ve uykuya dalarlardı. Sadece tanrıça Hestia uyanık kalır ve dünyaya ışık veren ateşin sönmemesine dikkat ederdi. Tanrıların saraylarında hizmetliler bulunurdu. Olympos´un kapılarına bakire "Horalar" yani "Saatler" bekçilik ederlerdi. onların anası olan Themis "Ebedi Adalet" gün boyu Zeus´un yanıbaşında oturur ve ona adalet ve hikmet telkinleri yapardı. Alınan kararlar gökkuşağı renklerinde kanatları olan Iris ile gönderilirdi. Ayrıca, Olympos´da insanların kaderlerini saraylarının duvarlarına yazan Themis´in diğer üç kızı olan Parklar´da yaşardı, onların yazdıkları asla değişmez ve silinmezdi. Parklar´ın en genci olan Klotho yaşam ipliğini büker, Lakhesis, her insanın talihini gereği kadar sarar, Atropos ise, yaşayacağı zaman bitince yaşam ipliğini keserdi. Parklar, iyi günler için beyaz, kötü günler için siyah yün iplik kullanırlardı. Olympos´da yaşayan 12 tanrının altısı erkek, altısı dişiydi. Onların dışında kalan Zeus ve Poseidon´un kardeşi olan Hades yeraltında yaşardı. Şarap tanrısı Dionysos Olympos´a sonradan katılarak 13. tanrı oldu ve Olympos´un sonu bundan sonra geldi.

 

 

Olympos bakanlar kurulu

 

Olympos Devleti

25.jpg Olimpos´un sahibi olan tanrılardan söz ettik. Ama Olimpos´la ilişkisi olan tanrısallar da vardı; Örneğin Zeus ve Alkimene´nin oğlu güç ve kudretin simgesi Herkül; Atina Kralı Aigeus ile Trezene Kralının kızı Aithra´nın oğlu Thesus; Zeus´un sevgililerinden Europa´nın kardeşi Fenikeli Kadmos; Thebai Kralı Oidipus; insanların en kurnazı Sisipus; onun oğlu at uzmanı Glaukos; Argos kralı Akrisios´un oğlu olan ve Medusa´yı öldüren Perseus; Argonatların lideri talihsiz Jason; kendi kendine yürüyen heykelleri yapan, insanlara yelken kullanmayı öğreten, cetveli, sarkacı, vidayı ve baltayı bulan, canavar Minotor´un hapsedildiği içinden çıkılmaz Girit labirentini inşa eden ve yaptğı kanatlarla göklere uçan Daidalos; Apollon´un oğlu müzik ve aşk çılgını ilahi sesli Orfeus; şafak tanrıçası Eos ve diğerleri... Bunların tümü birer olayı ve kavramı simgelerler. Mitolojik tanrılar insan gibidirler ama daha güzel, güçlü ve büyük; istedikleri şekle girerler, evrende istedikleri yere bir anda gidebilirler, yaşlanmaz ve ölmezler. Bu özelliklerini Ambrosia adlı içkilerine borçludurlar. Ama kusurludurlar; şehvet düşkünü olanlar vardır içlerinde, yalan söylerler, korkarlar, kıskanırlar, acı çekerler ve ağlarlar, öç alırlar, cinayet bile işlerler. Aslında Olimpos bir cumhuriyettir; tanrısal bir cumhuriyet ve Zeus, Olimpos Devleti´nin başkanıdır. Öyleyse gelin bakanlar kuruluna bir göz atalım;

Hera: Başkan yardımcısı ve kadın haklarından sorumlu.

Athena: Eğitim Bakanı.

Apollon: Enerji ve Kültür Bakanı.

Artemis: Çevrecilik Bakanı.

Hermes: İletişim Bakanı.

Hefaistos: Sanayi ve Teknoloji Bakanı.

Hestia: Aile Bakanı.

Mars: Milli Savunma Bakanı.

Afrodit: Güzel Sanatlar Bakanı.

Demeter: Doğal Kaynaklar Bakanı

Poseidon: Denizcilik Bakanı.

Dionysos: Turizm Bakanı.

Asklepion: Sağlık Bakanı.

Hades: Din İşleri Bakanı.

Olimpos Devleti´ni yönetenler, her tür entrikaya başvurarak iktidarlarını korurlar, aynen şimdiki politikacıların yaptıkları gibi. Belki de, Olimpos Devleti, bin yıllar öncesinde insan denen yaratığın özellikleri düşünülerek düşlendi. Tanrı veya tanrısal, ya da İnsanoğlu; her neyse, galiba Pindaros´un dediği gibi, tümü aynı aileden gelme ve aynı huyları taşıyorlar...

 

 

 

 

 

 

26.jpgSonsuz evrenin derinliklerinde bir yerde, bilinmeyen ve zaman dışı bir zamanda galaksiler arasında dolaşabilen olağanüstü canlılar yaşıyordu. Akıl ötesi bir uygarlığa sahip olan bu canlılar, fiziksel yapılarını yenileyebiliyor, kendilerine benzer androidler üretiyor, şimşek benzeri ışınlarla istediklerini yok ediyorlardı. Ölümsüz sayılırlardı, moleküler transformasyonla bir anda her yerde olabiliyorlar; hologramlarla istedikleri şekilde görünüyorlardı. Zaman zaman rasladıkları yıldızların gezegenlerinde yaşayan canlılar varsa, onları yönlendiriyor veya özgün nedenlerle yok ediyorlardı. Kendi aralarındaki iktidar kavgası süregelen bir olaydı; liderleri Gaia ve Uranus´dü, 12 kişilik Titanlar adlı bir meclisle beraber yönetimi ellerinde tutuyorlardı.

Zaman içinde, iki liderin arası açılmaya başlamıştı, Uranüs gittikçe güçleniyor, dengeyi bozuyordu, amacı yönetimi tek başına sürdürmekti. Gaia´nın çevresindeki herkesi tutukluyor, karanlık ve çok uzak yıldızlara hapsediyordu ve sonra Titanlar Meclisi´nin tüm üyelerini de tutuklayarak hapsetti. Bunun üzerine Gaia, silahsız ve güçsüz Titanları kurtarıp Uranüs´ü devirmeyi planladı, onlara gizlice ulaşarak silah ve araç verdi, meclisin başına Kronos adlı üye geçti. Hapsedildikleri yerden kurtulan Titanlar ve taraftarları Gaia´nın da politik desteği ile harekete geçtiler; müthiş bir yıldızlar savaşı yaşandı, Kiklopslar ve Centimaneler adlı iki politik güç de onu destekliyordu ve sonunda Kronos kazandı ve Uranüs yok edildi. Gaia ve Titan Meclisi onu lider seçtiler, artık gittikçe büyüyorlar ve sayısız yıldızlara ulaşıyorlardı ve Kronos, siyasi destekçisi Rea´idi, Rea altı üyeden oluşan politik bir grubun lideriydi. Ama Kronos geçmişi unutmuyor ve iktidar korkusuyla, çevresinde oluşan güç odaklarını istemiyor, onları birer birer uzak yıldızlara yolladı. Rea yalnız kalınca kendi taraftarı olan askeri liderlerden Zeus´un robot bir kopyasını yaptırarak, robotu uzağa yolladı ve Zeus´u özel bir gezegene sakladı. Orada iktidara karşı gruplarla örgütlenme çalışmalarını geliştiren Zeus, yeterince güçlenince Kronos´a karşı olan siyasi ve askeri güçleri toplayarak hükümeti devirdi ve başa geçti. Kronos, sonsuz uzaklıkta bir yıldıza sonsuza kadar hapsedildi. Ama iş bununla bitmiyordu, Titanlar Meclisi hala güçlüydü, toplanarak tüm güçleriyle bu yeni diktatöre saldırdılar. Korkunç bir savaş daha başladı, yok edici dev ışınlar dağları eritti, denizleri buharlaştırdı. Savaş çok uzun sürdü ama sonunda Zeus´un orduları savaşı kazandılar. Titanlar birer birer tutuklanarak Tartaros adlı gezegene hapsedildiler. Bu gezegenden çıkmak hemen hemen imkansızdı.

Zeus, kalan tüm Kronos taraftarlarını da yok ederek, tüm gücü eline geçirdi ve Titan Meclisi´nin yerine Olimpos Meclisi´ni kurdu. Uzun zaman sonra, Titan Meclisi üyelerinden birinin oğlu olan ve yeni iktidara bağlılığını bildirerek zarar görmeyen ve hatta Olimpos´un danışmanlığına getirilen mühendis Prometheus, babasının öcünü almak niyetindeydi. Zeus´un başına dert açmak için yeni bir canlı türü yarattı ama bunlar yeterince güçlü değildiler, asi Prometheus bu kez sadece Olimpos´un kontrolunda olan gücü çalarak, bu yeni canlılara verdi. Artık kendilerine insan diyen bu canlılar, gelişiyor ve yayılıyorlardı ve üstelik Prometheus´un ve eski Titan düşüncelerinin etkisinde kalarak Zeus ve Olimpos Meclisi´ne karşı çıkmaya başlamışlardı. Yönetim durumu farkederek, Prometheus´u tutukladı ve cezalandırdı. Ama insanlar gittikçe çoğalıyordu ve ciddi sorunlara neden olmaya başlamışlardı, düzen bozuluyor, doğa tüketiliyor, yönetimin kararları çiğneniyordu. Zeus, meclisi topladı ve alınan kararla insanların yaşadıkları yerlerin iklimleri değiştirilerek yokedildiler. Ama kurtulanlar vardı, Prometheus taraftarları ve casusları meclisin kararını öğrenerek bir çok insanı kaçırıp kurtardılar ve insanlar yine çoğalmaya başladılar, bu arada Zeus ve Olimpos Meclisi yönettikleri tüm yerlerden insanları yok ettikleri için sert tepkiler alıyorlardı ve artık yapacakları başka şey yoktu. İnsanlar yine çoğalarak her yere yayıldılar ve Olimpos bir kez daha toplanarak, insanları galaksinin dış kıyısında bulunan küçük bir güneşin, üçüncü gezegenine toplama kararını aldı.

 

Şimdi insanlar, orada yaşıyorlar, tüm geçmişlerini geçen onbin yıllar sonrasında unuttular, kuşaktan kuşağa geçen anılar, efsanelere dönüştü. Gezegene ilk gelenlerin geçmişi hatırlayarak yaptıkları anıtlar ve anlatılar masallarla bütünleşerek, tüm insan ırklarında farklı değişimlere uğradı. Bugün artık kimse, Zeus´u, Olimpos Meclisi´ni ve dev yıldız savaşlarını hatırlamıyor, akıl ötesi bir teknoloji bir mucize olarak hatırlanıyor. Ya onlar ne yapıyorlar? Kimbilir, belki de Olimpos Meclisi veya bir görevli insanları izliyor ve yaptıklarını değerlendirip, Meclis´e raporlar sunuyor. Şimdilik Olimpos için bir tehlike yok ama ya gelecekte? Kendilerini ve yaşadıkları biricik yeri yok etmekte uzmanlaşan insanlar, dünya dışını da tehdit etmeye başlarsa Olimpos Meclisi yine toplanarak, kendi yarattıkları bu kusurlu canlıları bir kez daha durduracaklar mı? Çünkü, çok uzakta da olsa Prometheus´un veya insanların taktığı isimle ışığı yani enerjiyi getiren Lucifer´in etkileri hala sürüyor ve hatta gittikçe artıyor...

yazının büyük bölümü alıntıdır....

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...