sare Yanıtlama zamanı: Ocak 2, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 2, 2017 Super bir paylasim tesekkurler Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
masal perisi Yanıtlama zamanı: Ocak 9, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 9, 2017 Jocelyn Bell Burnell 1943 yılında Kuzey İrlanda’da doğan Jocelyn Bell Burnell, 1967 yılında Cambridge Üniversitesi’nde henüz öğrenciyken radyo pulsarlarını keşfetti. Pulsarlar bir yıldız türüdür, aslında bir yıldızın ölmeden önceki evrelerinden biridir ve genelde nebulaların içinde görülür. Bu keşif dev yıldızların patlamasının ardından küçük, yoğun ve yörüngede olan yıldızların olduğu gerçeğini ispatlamıştır. Jocelyn Bell Burnell profesyonel anlamda bilimle ilgilenmeyenlere ve amatörlere pulsarları açıklamak üzere, “Pulsarlar adeta evrenin deniz fenerleri. Uzay gemimizle galaksiler arasında yolculuk yapacağımız zaman bu deniz fenerlerini kullanarak yolumuzu bulabiliriz. Adeta bir navigasyon sinyali gibi davranarak yön bulmamıza yardımcı olacaklar. Her pulsar kendine has özellikler içerir. Örneğin her biri farklı frekanslarda ışınım yaparlar. Büyük ihtimalle uzay gemimizde bir radyo teleskop olacak ve deniz fenerlerinden gelen sinyalleri bu teleskoplarla takip edebileceğiz” diyor 1974’teki Nobel Fizik Ödülü Jocelyn Bell Burnell’in doktora danışmanı Anthony Hewish’e ve Cambridge Üniversitesindeki bir diğer radyogökbilimci Martin Ryle’a verilmiştir. Bell Burnell’ın hiçe sayılması bu “sempati dalgası” ile yüzüne vurulmuştur. 4 Şubat 2016 tarihinde Türkiye’ye gelen Bell Burner, hem pulsarlar hakkında hem de bilimde kadının yeri hakkında konuşma yaptı. Amacımıza ulaşana kadar çalışmayı bırakmamamız gerektiğini belirten Bell Burnell, 15 yaşında fiziğe ilgi duymaya başlamıştır. O günden beri yılmadan çalışmalarını sürdüren Bell Burnell, bugün hâlâ Oxford Üniversitesi Astrofizik Bölümü’nde çalışmalarına devam ediyor. Esther Lederberg 1922’de New York’un Bronx eyaletinde doğan Lederberg mikrobiyologtur ve bakteriyel genetiğin öncüsüdür. 1951’de Winconsin Üniversitesi’ndeyken bakteriyel virüslerin bakteriye etki ettiğini keşfetmiştir. Bu keşfe “lambda phage” adı verilir ve onun en bilinen keşfidir. Ayrıca ilk eşi Joshua Lederberg ile bakteriyel kolonilerini bakteri üretme tabağından diğerine aktarma çalışmasını yapmıştır, bu da antibiyotik direnci çalışmalarını etkinleştirmiştir. The Lederberg metodu bugün hâlâ kullanılmaktadır. Joshua Lederberg’in çalışması 1958’te fizyoloji ve tıp alanındaki Nobel Ödülü’nü George Beadle ve Edward Tatum ile paylaşmıştır. Esther Lederberg’in çok büyük katkısı olmasına rağmen ona ödül verilmemiştir. Stanford Üniversitesi’nden Stanley Falkow, ilgililere bu durumla ilgili bir mail atmıştır. Mailde “Bakteriyel virüsün bakteri çeşitlerine etkisi hakkındaki çalışması için Esther Lederberg’e hakettiği verilmelidir” yazar, lakin asla cevap alamadı. Nettie Stevens 1861’de Vermont’ta doğan Stevens, cinsiyeti belirleyicilerin çevresel veya diğer etkenler değil, kromozomlar olduğunu keşfetmiştir. Bu keşif çalışma arkadaşı E.B. Wilson’a atfedilmiştir. Stevens önce çalışmasını yayınlamıştır, zamanla doğruluğu daha da belirleyici olsa da, yıllar sonra Stevens sadece “laboratuvar teknisyeni” olarak anılmıştır. Stevens, Matilda Effect’in kurbanı olmuştur. Bu etki şöyle açıklanabilir, sistematik baskılarla bilim alanında çalışma yapan bir kadının çalışmalarının erkek meslektaşına atfedilmesidir. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Topal Kırkayak Yanıtlama zamanı: Mart 8, 2017 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 8, 2017 http://i.hizliresim.com/AnVJrv.jpg Yaşar Nezihe BÜKÜLMEZ, nam-ı diğer Yaşar Nezihe Hanım (17 Ocak 1880 - 5 Kasım 1971) İstanbullu şair, altı yaşındayken annesini kaybeder. İzin almaksızın bir yıl süreyle okula gittiği için babası tarafından evden kovulunca okuldan ayrılmak zorunda kalır. Üç kez evlenir. Üç oğlundan ikisini yitirince, kendisini hayatta kalan tek oğluna adar. Küçük yaşta şiir yazmağa heveslenir. İlk şiirleri “Malumat ve Terakki” ile “Nazikter” dergilerinde Mazlume, Mahmure, Mehcure imzalarıyla yayımlanır. İki kez intihara kalkışır. Şiirlerinde ekmek mücadelesini dile getirdi ve dönemin toplumsal sorunlarına eğildi. Ezilen insanların sorunlarını kendi sorunu olarak gördü; işçiye ve eylemlerine sahip çıktı ve bu nedenle işçi eylemlerini destekleyici şiirler de yazdı. Amele Cemiyeti’ne üye oldu. Şiirlerine el konulan ilk kadın şairdir. Şiirleri Kadınlar Dünyası Dergisi'nde sıkça yayınlandı. Şarkılar da yazdı. 17 sene Esirgeme Derneği’ne iş işlemiş. Şark Eşya Pazarı’nda(1), Darphane'de çalışmış. Hilâl-i Ahmer'e iş işlemiş. Savaş yıllarında komşuların mektuplarını yazmış. Sunî çiçekler yapıp satmış. Proleter şair olarak anılır. Aydınlık Dergisi yazarlarından Yaşar Nezihe, hayatına ve eserlerine ilişkin olarak şu özet açıklamayı yapar: “İki kitabım var. “Bir Deste Menekşem” 1915’te Marifet Kütüphanesi tarafından yayımlandı. “Feryatlar”ımın neşir yılı da 1924’tür. Dört dosya dolusu şiir yazmışım. Bazıları bestelenen 250’den fazla şarkım var. Hayatım yazmakla geçiyor. Tecvit, Karabaş, Mızraklı İlmihal, Tuhfe-i Vehbi manzum kitaplarını ve Fuzûlî’yi bir-iki kez okudum ve bir-iki nazire yazdım. Vaktimin çoğunu kasnak işlemekle ve kitap okumakla geçiririm. Hayatta çok çektim. Hayatım baştanbaşa facia ile geçti.” http://i.hizliresim.com/LZM3WZ.jpg Taha Toros Taha Toros Bey, kadın şairler konusunda bir kitap hazırlamaktadır. Yaşar Nezihe'nin Feryatlar'ını okumuştur. Çeşitli gazete ve dergilerde rastlamıştır adına ve şiirlerine, Martin Hartmann'ın 1919 yılında yayımladığı Dichter Der Neuen Türkei adlı kitabında dan. Aylarca iz süren Taha Bey, 4 Temmuz 1934 günü Aksaray Oruçgazi sokaktaki 4 numaralı evin kapısını çalar. Kapıyı açan kadının Yaşar Nezihe Hanım olamayacağını, belki hizmetçisi olabileceğini düşünür. Yanılmıştır. Kapıyı açan Yaşar Nezihe'dir. Bulmuştur ya artık, günlerce konuşurlar. Taha Beye güvenmiştir Yaşar Nezihe Hanım. İçini döker ona. Evrak-ı metrukesini(2) sunar... http://i.hizliresim.com/Jq92y5.jpg Taha Toros ve Yaşar Nezihe Silivrikapı'da bir adı da Hünkâr İmamı Sokak olan Hünkârbeğendi sokakta bir viranede doğar Yaşar Nezihe (17 Ocak 1880), Babası belediye kantarcısı Sarhoş Kadri efendidir, annesi ise Kaya Hanım. Tatar asıllı eşinin adını beğenmeyen Kadri Efendi ona Eda ismini lâyık görmüştür. Zavallı Kaya/Eda; beş kız doğurduktan sonra 1886 yılında 25 yaşında rahmetli olacaktır. Beş kızdan yalnızca üç numara yani Yaşar Nezihe yaşayacaktır, ama ne yaşayacaktır... http://i.hizliresim.com/Bvn2BL.jpg Viranede Yaşar Nezihe ve babasından başka iki kişi daha vardır. Kötürüm ve zalim bir amca ile titiz ve geçimsiz bir teyze. Gençlik çağında yaşadığı bir aşka ömür boyu sadık kalmış olan bu teyze, aşkını ve başka ünlü aşkları anlatmış geceler boyu küçük Yaşar Nezihe'ye. Hem de şiirleriyle, şarkılarıyla... Okul çağı gelir. Babası okumasına karşıdır. Kendi başına okula giden Yaşar Nezihe. Der ki Hoca Hanıma: -Ben öksüzüm Hoca Efendi beni de okutun. Sınıf arkadaşları ona "kendi gelen" adını lâyık görürler. Durumu öğrenen babası onu döver ve evden kovar. Bir komşuya sığınır Yaşar Nezihe. Müthiş bir okuma hırsı vardır, ama beş parası yoktur. Dere kenarlarından Papatya, Ebegümeci Tohumu toplayıp aktarlara satar, kazancının 40 parasını hoca hanıma, 40 parasını da kalfaya verir. Bir yıl kadar sürer bu. Gördüğü bütün tahsil budur. Komşu kızlardan dikiş nakış öğrenen Yaşar Nezihe, kazandığı parayı taş baskısı aşk kitaplarına yatırır. Aşk kitapları okuya okuya bir genç kız olur. Yıl 1896. Babası sokaktan geçen birini, Hilmi Çavuş'u gösterir Yaşar Nezihe'ye. -Seni ona vereceğim, der. Her gün karakolun önünden geçer Yaşar Nezihe. Birkaç kez göz göze gelir Hilmi ile. Bakışarak, gözleriyle sevişirler. Bir gün de bohçacı kadın bir mektup getirir Hilmi'den. "Gonca dehanım, muhabbetli sultanım" diye başlayan bir mektup. Daha sonraları alacağı yüzlerce mektubun yanında bu ilk mektubun yeri bir başka olacaktır. Ne var ki Hilmi'sine kavuşamayacaktır Yaşar Nezihe. İlk şiiri 1895 yılında Malûmat Gazetesi'nde yayımlanır. Mazlume ya da Mahmure adıyla. Daha sonra Terakki, Hanımlara Mahsus Gazete, Sabah, Menekşe, Kadın Yolu, Kadınlar Dünyası, Aydınlık gibi gazete ve dergilerde yıllarca yazacaktır. Aydınlık'ta oğlu Vedat da yazacaktır bir zaman. Babasını arzusu ile evlendiği ilk kocası Atıf Zahir, tam 27 yaş büyüktü Yaşar Nezihe'den. Nikâhtan sonra gelip onların viraneye yerleşmişti. İçgüveysi olmuştu. Bir yıl sonra, çocuğu olmuyor diye boşadı onu, daha önce üç kez evlenmiş ama baba olamamış Evkaf kâtibi Atıf Zahir. İkinci kocası bir mühendisti, Mehmet Fevzi bey. Altı yıllık evliliklerinde altı ay kadar ancak beraber oldular. Bu arada üç çocukları oldu ve bir gün mühendis bey de Yaşar Nezihe'yi terk etti gitti. Yıl 1910 idi. Suat ve Sedat gıdasızlıktan öldüler. Yaşar Nezihe, 1915 yılında bir haber aldı mühendis beyden. "Ağır hasta imiş, beni evine çağırıyordu. Hiç titremeden gittim. Karyolasında son dakikalarını yaşıyordu. Benim elimden bir yudum su istedi. Arzusunu hemen yerine getirdim. Suyu içtikten sonra yaşlı gözlerle; - Beni affet Nezihe, dedi. Beynimde, beş yıllık sürünmenin, onun yüzünden fidan gibi iki çocuğumu kaybetmenin tartışmasını yaptım. Çektiğim acılarla nasırlaşmış kalbimin son cevabını verdim: -Affedemem... Üç saniye sonra gözlerini kapadı. Avucumun içindeki eli buz gibi soğudu, ölmüştü" http://i.hizliresim.com/6rBnjl.jpg Üçüncü evliliği ancak elli gün sürmüştü. Üçüncü kocası hikâyeci, gazeteci ve tahrirat kâtibi Yusuf Niyazi Beydi. Sanki şeytan tüyü vardır çapkın Yusuf Niyazi'de, belki on kez evlenmiştir. Aslında tanışmaları eskidir, hatta iki yıl da nişanlı kalmışlardır on dokuzuncu yüzyılın son yıllarında; ama babasının gözü bu efendiyi tutmamış ve vermemiştir Yaşar Nezihe'yi ona. Nasipmiş ki iki yıl nişanlı kalıp ayrıldıktan yıllar sonra evlenirler (10 Temmuz 1912) Alır Cide'ye götürür Yaşar Nezihe'yi. İki karısı vardır orada, onları da getirir eve. Dayanamaz Yaşar Nezihe bu ayıba. İstanbul’a döner ve boşanmak için mahkemeye başvurur ve boşanır. Çok direnir amma boşanmamak için Yusuf Niyazi. Boşansalar da mektuplaşırlar, nişanlılıklarında mektuplaştıkları gibi. Bir sepet dolusu mektup kalmıştır Yusuf Niyazi'den ona kala kala... Yeniden evlenebilmek için ne diller döker o mektuplarda Yusuf Niyazi bir bilseniz. Anlaşılan Yaşar Nezihe'nin inceliğini hiçbir kadında bulamamıştır. Acılara, yoksulluğa, açlığa, iğnesiyle ve şiirleriyle dayanır. Komşularının cephedeki erkeklerine mektuplar yazarak da üç beş kuruş kazanır. İki kez intihara kalkışır. Oğlu Vedat'ı okutur. 1912 yılında koleradan ölen babasından 1924 yılında 50 kuruş aylık bağlanır Yaşar Nezihe'ye. Bu gecikmiş ve komik aylığı gazetelere yolladığı protesto mektuplarıyla kınar. Mürettipler Grevi'ni anlatan şiiri ve bu grev sırasında yaptığı bir konuşma yüzünden soruşturma da geçirir. Allahtan Nezihe Muhittin Hanımın ilgisi sayesinde kurtarır kanundan paçayı. Soyadı kanunu çıkınca da BÜKÜLMEZ soyadını alır. Gerçekten de yenilmez yıkılmaz bükülmez ve tam doksan bir yıl yaşar. 5 Kasım 1971'de göçer dünyadan. (Evrensel Kültür'de Yaşar Nezihe'nin 1 Mayıs şiirleri ile ilgili bir yazı olduğunu duymuştum, arıyordum. Bir arkadaşın kitaplığındaki 5 Evrensel Kültür'den biri aradığım Mayıs 98 değil miymiş. Bir sevindim. Güngör Gençay'ın yazısına göre 1 Mayıs ile ilgili iki şiirinden birini 1923, diğerini 1924'de yazmış Y. Nezihe. Nisan 2002'de yayınlanmaya başlayan Özgür Düşün adlı derginin ilk sayısının 18. sayfasında da vardı bu şiir. İmzasız yazıda, bu şiirin Aydınlık dergisinin 1923 yılı Haziran sayısında yayınlandığına ve 1 Mayıs ile ilgili ilk Türkçe şiir olduğuna dair bir not da vardı ayrıca. Evrensel Kültür'deki yazıya göre 1 Mayıs 1925 günü yayınladıkları beyanname nedeniyle Aydınlık Orak-Çekiç ve Yoldaş dergilerinden 38 kişi tutuklanmış ve Ankara'ya götürülüp orada yargılanmışlardır. Cumhuriyet'in konu ile ilgili haberinde Yaşar Nezihe'nin fotoğrafı da varmış. Yaşar Nezihe'nin Ankara'ya götürülüp götürülmediğini öğrenememiş Güngör Gençay ama Ankara’daki sorgularda sık sık geçmiş adı. Sorgu notlarına göre, Şefik Hüsnü'nün Yaşar Nezihe'yi öven bir yazısı yayınlanmış o günlerde.) Eserleri: Bir Demet Menekşem (Marifet Matbaası 1913 veya 1915) Feryatlarım (Vatan Matbaası 1924) Çok sayıda şiir ve yazısı ise gazete ve dergi sayfalarında kalmıştır. *** İlk 1 Mayıs Şiiri 1 MAYIS Ey işçi… bugün hür yaşamak hakkı seninken patronlar o hakkı senin almışlar elinden. sa’yınla edersin de “tufeyli”leri zengin kalbinde niçin yok ona karşı yine bir kin? rahat yaşıyor, işçi onun emrine münkâd; lakin seni fakr etmede günden güne berbâd. zenginlere pay verme, yazıktır emeğinden. azm et de esaret bağı kopsun bileğinden. sen boynunu kaldır ki onun boynu bükülsün. bir parça da evlatlarının çehresi gülsün. Ey işçi… mayıs birde bu birleşme gününde bişüphe bugün kalmadı bir mani önünde… baştanbaşa işte koca dünya hareketsiz; yıllarca bu birlikte devam eyleyiniz siz. patron da fakir işçilerin kadrini bilsin ta’zim ile, hürmetle sana başlar eğilsin. dün sen çalışırken bu cihan böyle değildi. bak fabrikalar uykuya dalmış gibi şimdi. herkes yaya kaldı, ne tren var, ne tramvay sen bunları hep kendin için şan-ü şeref say… birgün bırakınca işi halk şaşkına döndü. ses kalmadı, her velvele bir mum gibi söndü. sayende saadetlere mazhar beşeriyet; sen olmasan etmezdi teali medeniyet. boynundan esaret bağını parçala, kes, at! kuvvetedir hak, hakkını haksızlara anlat. *** Bestelenmiş Şiiri Mecnun isen ey dil sana Leylâ, mı bulunmaz Mecnun isen ey dil sana Leylâ, mı bulunmaz Bu goncaya bir bülbül-ü şeydâ mı bulunmaz Sun şerbet-i lâl-i lebin ağyara vefasız, Saki mi bulunmaz bana, sahbâ mı bulumaz Arz etimiyorum âleme âlâmı derunum, Yoksa bana bir mahremi sevda mı bulunmaz Bir sen misin âlemde tabîb, illet-i aşka, Teşhisi dile başka etibba mı bulunmaz Al aşkını, ver gönlümü Allah için olsun Dil vermek için dilberi rânâ mı bulunmaz Me’ud edecek kimse seni yoksa Nezihe Meşgul edecek bir sürü huyla mı bulunmaz 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Topal Kırkayak Yanıtlama zamanı: Nisan 28, 2017 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 28, 2017 http://i.hizliresim.com/Brn8Np.jpg Harriet Tubman, (doğum adı: Araminta "Minty" Ross; d. Mart 1822, Maryland, Amerika Birleşik Devletleri – ö. 10 Mart 1913, Auburn, New York, Amerika Birleşik Devletleri) Siyahi Amerikalı kölelik karşıtı eylemci, Süfrajet, Sivil haklar eylemcisi ve Amerikan İç Savaşı sırasında Konfederasyon aleyhine çalışıp Birlik lehine casusluk yapmış hemşire. Köle olarak doğan Tubman, 1849 senesinde kölelikten kaçarak Pensilvanya, Philadelphia'ya gitmiştir. Daha sonra Maryland'e tekrar dönerek ailesini de kölelikten kurtarmıştır. "Yeraltı Demiryolu" (Underground Railroad) adını verdiği gizli yollar ve güvenli evleri tesis etmiş ve kölelik karşıtı ağı kurarak eylemlerine devam etmiştir. On üç sefer ile toplamda yetmiş köleyi ve aileyi kölelikten kurtarmıştır. Kölelik karşıtı liderlerden John Brown'a da yardım etmiş ve Harpers Ferry'ye yapacağı baskın için adam toplamasını sağlamıştır. Amerikan İç Savaşı sonrasında kadın hakları konusunda eylemlere ağırlık vermiştir. Kadınlara oy hakkı verilmesini savunan ve Süfrajet Hareketi'nin önde gelen isimlerinden olan Harriet Tubman 1913'te öldükten sonra Amerikan toplumu için cesaret ve özgürlüğün sembol isimlerinden biri olmuştur. 20 Nisan 2016'da Amerika Birleşik Devletleri Hazine Bakanlığı, $20'lık banknotlara Başkan Andrew Jackson'ınki yerine Harriet Tubman'ın portresinin konacağını açıklamıştır. http://i.hizliresim.com/DP13qv.jpg Tubman ve ailesi, 1887. Tubman (sol uçta) Harriet Tubman, Araminta "Minty" Ross adıyla Harriet Green ve Ben Ross adlı kölelerin çocuğu olarak 1822 senesinde Maryland'de doğdu. Tam doğum yeri ve günü gününe doğum tarihi bilinmemektedir. Bazı kayıtlara ve ödeme bilgilerine dayanarak 1822 tespiti yapılsa da Jean Humez gibi farklı isimler 1815 ile 1825 arasında farklı yılları da doğum tarihi olarak göstermektedir. Anne tarafından atalarının ABD'ye Afrika'dan gemilerle getirilen kölelerden olduğu ve günümüzde Gana sınırları içinde yaşayan Ashanti nesebinden geldiği kendisine ailesinde öğretilmiştir, fakat buna dair bir kanıt bulunamamıştır. Annesi Harriet, Mary Pattison Brodess'ın aşçılık yapan kölesi ve babası Ben ise Brodess'in ikinci eşi Anthony Thompson'ın marangozlukla uğraşan köleleriydi. 1808'de evlenen çiftin Linah, Mariah Ritty, Soph, Robert, Minty (Harriet), Ben, Rachel, Henry, ve Moses adlarında dokuz çocuğu oldu. Beş-altı yaşlarına geldiğinde sahibesi Brodess onu "Miss. Susan" adlı birine, çocuklarına dadılık yapması için kiralamıştır. Çocukların uyanıp ağladığı zaman kırbaçlandığı ve hatrında kalan bir günde kahvaltı saatinden evvel beş kere kırbaçlandığını anlatmıştır. O gün kazınan yaraları ömür boyu taşıdığını ifade etmiştir. Yaşadığı eziyetlere direnmek için kaçmış ve beş gün boyunca dışarıda saklanmıştır. Büyüdükçe farklı görevler için kiralanan Araminta, tarlada veya ormanda çalışmak, çeşitli yükleri taşımak, öküzlerle ilgilenmek gibi daha ağır işlere verilmiştir. Bu dönemde yediği bir dayakta kafasına dirhemle vurulması ömür boyu çekeceği baş ağrılarına, sanrılara, epilepsi nöbetlerine neden olmuştur. Okuma yazma bilmeden yetişen Araminta, annesinin anlattığı İncil kıssalarıyla büyüdü ve bu onun ileriki yaşlarda dini inancını şekillendiren temel etkenlerden biri oldu. Yeni Ahit'teki kölelerin itaatkar olması içeriğini eleştirdi ve Eski Ahit'teki kurtuluş kıssalarına önem verdi. Dindar biri olan Tubman Epilepsi hastalığı sebebiyle gördüğü sanrıları Yaratıcı'nın bir ilhamı ve yol göstericiliği olarak değerlendirdi. 1840 senesinde gerçekte 55 yaşına gelmiş babası, 45 yaşını geçtiği gerekçesiyle kölelikten azat edilse de Thompson ailesinin yanında tekrar köle olarak girerek çalışmaya devam eder. Tubman, azat edilmek için 45 yaşı geçme gerekçesinin annesi için ve annesinin 45 yaşından sonra doğurduğu çocukları için de uygulanması gerektiğini bir avukat tutarak ortaya çıkartır fakat Pattison ve Brodess aileleri bu gerekçeye aldırmaz. Bu yasa tanımaz tutum, Tubman'a yasal yollardan mücadele etmenin sonuç vermeyeceğini gösterir. 1844'te John Tubman adında özgür bir Siyahi Amerikalı ile evlenir. Evliliği sonrasında Araminta adını bırakarak annesinin adı olan Harriet adını kullanmaya başlar. Mevcut kurallar çerçevesinde özgür bir baba ve köle bir anneden doğan çocuğun da köle olacağını kavrayan Harriet Tubman'ın bu dönemde çocuk sahibi olmaz. Kölelikten Kaçışı http://i.hizliresim.com/ALV3vv.jpg Cambridge Democrat gazetesindeki ilanda, kaçak köleler "Minty" (Harriet Tubman) ve erkek kardeşleri Henry ve Ben'i yakalayana $300 bedelinde (2016'daki tedavüle göre $9.000'a muadil) ödül vadediliyor. 1849'da tekrar hastalanan Tubman'ın değerinin düştüğünü gören sahibi Edward Brodess onu satmaya çalışır ancak alıcı bulamaz. Kendisini satıp akrabalarını köle olarak tutmaya devam etmek isteyen sahibini doğru yola döndürmesi için dua ettiğini belirten Tubman şunları söylemiştir: "1 Mart'a kadar beni satmank için insanlara gösteren sahibim için dua ettim. Satışın gerçekleştiğini duyunca 1 Mart'tan itibaren duamın içeriğini değiştirerek "Rabbim, eğer bu adamın kalbini değiştirmeyeceksen bari canını al da önümdeki engelleri kaldır!" diye yalvardım." Bir hafta sonra Brodess öldü ve Tubman önceki duygusallığından dolayı pişman oldu. Sahibinin ölümü sonrası dul kalan eşi Eliza'nın ailenin mallarını ve kölelerini satmaya başladı. Eşinin aksi yönde telkinlerine rağmen satılarak kaderin getireceklerini beklemektense kaçmaya karar verdi: "Hakkım olabilecek iki şey vardı, özgürlük veya ölüm; biri olmazsa diğerine sahip olacaktım." Tubman ve iki erkek kardeşi Ben ve Henry, 17 Eylül 1849 tarihinde kaçtılar. Bu dönemde kardeşleri ve Tubman Dr. Anthony Thompson adındaki toprak sahibine kiraya verilmişti ve böylece sahibesinin kaçması sonrası yokluğunun fark edilmesi ihtimalini azaltmıştı. Sahibesi iki hafta sonra Cambridge Democrat gazetesine ilan vererek kaçak köleleri "Minty" (Harriet Tubman) ve erkek kardeşleri Henry ve Ben'i yakalayana, her biri için $100'er, toplamda $300 bedelinde (2016'daki tedavüle göre $9.000'a muadil) ödül vadetmiştir. Ben'in baba olacağı düşüncesi üzerine geri dönmeye karar veren erkek kardeşler Tubman'ı da dönmeye ikna etmiştir. Fakat daha sonra erkek kardeşleri olmadan tek başına tekrar kaçmıştır. Yaklaşık 145 kilometre süren kaçış güzergahında geceleri ilerlemiş ve yaya olarak 26 gün yolculuğuna devam etmiştir. Bu süreçte kaçkın köleleri yakalayarak para kazanmaya çalışan köle avcılarından uzak durmaya çalışmıştır. Nihayetinde Pensilvanya'ya vardığı anı şöyle anlatır: "Hattı geçtiğimi farkettiğim zaman ben ben miyim diye anlamak için ellerime baktım. Her noktasında haleler vardı. Güneş, ağaçların arasında ve ovaların üzerinde altın gibi parlıyordu ve ben kendimi cennette hissediyordum." —Bradford (1971), s. 19'dan atıfla "Musa" (Moses) Lakabı "Yeraltı Demiryolu" (Underground Railroad) adı verilen gizli güzergahları gösterir harita. 1850'de Amerika Birleşik Devletleri Kongresi'nin kabul ettiği "Kaçkın Köle Yasası" gereğince kaçkın kölelerin çok ağır cezalara arptırılmasına imkan verildi. Köleliğin kaldırıldığı devletlerde dahi uygulanacak bu yasa sonrasında hem kaçkınların karşı karşıya oldukları riskler arttı hem de yeni gelen göç dalgası ile siyahi nüfus ile örneğin İrlanda göçmenleri arasında etnik gerilimler artmaya başladı. Bu dönemde akrabalarını özgürlüğüne kavuşturmaya çalışan Tubman, bunun için Maryland'e ve Atlantik kıyılarındaki en büyük bağımsız şehir Baltimore'a gidip gelmiştir. On bir yıla yakın süre boyunca toplamda on üç kere yaptığı bu seferler neticesinde içinde kardeşleri Henry, Ben ve Robert'ın, eşlerinin ve çocuklarının da olduğu yetmiş köleyi özgürlüğüne kavuşturmuştur. Maryland'e yaptığı bu özgürleştirme seferlerini, böylece aile üyelerini ve pek çok köleyi özgürlüğüne kavuşturmasını Tevrat'taki Yahudilerin Mısır'dan kurtuluşuna benzeten William Lloyd Garrison, Harriet Tubman'a Musa (Moses) lakabını yakıştırmıştır. Gelecekte hakkında yazılacak pek çok biyografide de benimsenen bu lakap, Halkını esaretten kurtaran Tubman gibi yakıştırmalara neden olacaktır. Köleliğin kaldırılması için mücadele vermiş reformculardan yazar Frederick Douglass bu dönemde Tubman ile birlikte hareket etmekteydi. 1868'de hazırlanan ilk biyografisi için Tubman'a gönderdiği yazıda bu seferleri için "geceleyin gök ve suskun yıldızlar senin kahramanlığına ve özgürlüğe bağlılığına şahitlik etmiştir." demiştir. Amerikan İç Savaşı 1861'de Amerikan İç Savaşı patlak verince, Amerika Konfedere Devletleri'ne karşı Birlik yanında saf tutmayı köleliğin kaldırılması için bir fırsat olarak görmüşütr. Bu amaçla Birlik çalışmalarına destek vermiş, köleliğin kaldırılması için destek veren General David Hunter ile görüşerek Benjamin Butler'ın zorla çalıştırdığı ve kuzeylilerin zorla el koyduğu veya kaçırdığı mal olarak değerlendirdiği kaçkın köleleri (contrabands) Port Royal'de özgürlüğüne kavuşmuştur. Port Royal'de hemşire olarak orduya hizmet etti ve yerel bitkileri kullanarak özellikle dizanteri'den muzdarip askerlere ilaç sağladı. Güney Caɾolina’da 750 kölenin kurtarılmasına ve Güney güçleɾinin askeɾi üsleɾine hasaɾ veɾilmesini sağlayan Combahee Nehri Baskını'nı yönetti. Dönemin gazeteleri Tubman'ın çabalarını vatanperver, dirayetli, enerjik ve yetenekli olarak manşetlere taşıdı. Tubnam bu baskın gününü şöyle anlatacaktı: " Hayatımda hiç böyle biɾ manzara görmedim. Güldük, güldük ve güldük… İşte orada, kafasının üzerinde biɾ kovayla biɾ kadın geliyordu; içindeki pirinç kavrulmuş gibiydi, yangından son anda kurtarmıştı... Arkasından ona dayanan bir de genç. Biɾ kadın, biɾi beyaz, diğeɾi siyah olan iki domuz getirdi. İkisini de aldık ve beyaz olana General P. G. T. Beauregard'ın, siyaha da Güneylilerin Federasyon Başkanı Jeff Davis'in isimlerini verdik. Bazen kucaklarında oynaşan ikiz bebeklerle kadınlar geliyordu. Herhalde hayatımda hiç bu kadar çok ikiz görmemişimdir; omuzlarında çantalar, kafalarında sepetler, arkalarında veletler, yüklenmişlerdi... http://i.hizliresim.com/j8MBML.jpg 1911 senesine gelindiğinde Tubnam'ın vücudu çok zayıf ve çelimsiz hale gelmişti, bu sebeple evde bakılma ihtiyacı doğdu. Dönemin New york gazeteleri durumu için "hasta ve beş parasız" ifadeleri ile haber servis ediyordu. 10 Mart 1913 tarihinde zatürreden öldü. Amerikan doları http://i.hizliresim.com/kbQEzJ.jpg Ön yüzünde Andrew Jackson bulunan $20 Women on 20s adı verilen 20 dolarlık banknotun üzerine bir kadın portresinin konulması kampanyasının sonucunda, 20 Nisan 2016 tarihinde Amerikan Hazine Bakanı Jack Lew'in açıkladığına göre, 20 dolarlık banknot üzerindeki Amerikan Başkanı Andrew Jackson resmi yerine Harriet Tubman'ın resminin konulacağını açıklamıştır. Süfrajet hareketinin ve kadın haklarının diğer önemli isimleri olan Lucretia Mott, Sojourner Truth, Susan B. Anthony, Elizabeth Cady Stanton ve Alice Paulise'un resimlerinin ise 10 dolarlık banknotunun arka yüzüne konulması kararlaştırılmıştır.Böylece Harriet Tubman, portresi ABD Doları üzerinde bulunan ilk ABD Başkanı George Washington'ın eşi Martha Washington'dan sonra bir diğer kadın ve ilk Siyahi Amerikalı olacaktır. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Topal Kırkayak Yanıtlama zamanı: Mart 8, 2018 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 8, 2018 Lucy Parsons (Lucy Eldine Gonzales) (1853, Teksas - 7 Mart 1942), Meksikalı-Amerikalı siyahi sendikacı. Lucy Parsons bir Siyahtı, Siyahlara karşı ayrımcılıkla savaştı. Kadındı, kadınlara karşı ayrımcılıkla savaştı. Emekçiydi, emekçileri ezen sömürü düzeniyle savaştı. Bugün geride bir tek fotoğrafı var. Bir de belleklere, belgelere bıraktıkları. Lucy Eldine Gonzales 1871'de amcasına ait küçük çiftlikte kuzey Teksas'ta çiftlikleri dolaşan bir vergi tahsildarı olan Albert Parsons isimli bir beyazla tanıştı. O yıllarda Güney'de Jim Crow yasaları hüküm sürüyordu. Ayrı ırklardan insanların evlenmesi yasaktı. Mücadele zamanı 1872'de Teksas'taydılar. Seçim zamanı Albert bölgedeki reşit Siyahlar'ı oy kütüklerine yazdırmak için uğraştı. Parsonslar bütün ırkçıların nefretini kazandılar. Siyahlar'ı oy vermeye çağıran Albert bacağından vuruldu, Lucy ölümle tehdit edildi. Zaten iki ayrı ırktan gelip evlenebilmeleri onların hedef seçilmesi için yeterli bir nedendi. Linç tehdidi hayatlarının bir parçasıydı. Güney'de evlenemeyen Albert ve Lucy, Chicago'ya taşınmaya karar verdiler. 1873'te Chicago'ya taşındılar. Lucy, zengin kadınlara elbise dikip aile bütçesine katkıda bulunmaya çalışırken, Albert Chicago Times'da dizgici olarak çalışmaya başlar. 1877'de ABD'de ilk büyük işçi eylemleri görüldü. Baltimore, Ohio demiryolu hattında çalışan demiryolu işçileri ücretlerin düşürülmesini protesto etmek amacıyla greve gittiler. Onların hareketi Chicago'da da karşılık buldu. İşçiler militanca mücadeleye giriştiler. Polisin grevi kırma girişimi şiddet olaylarına yol açtı. Albert Parsons yirmi beş bin işçiye karşı yaptığı konuşmayla kitleleri şiddetin yer almadığı bir mücadeleye çağırdı ve öfkeli işçileri, akılcı bir mücadele planından söz ederek yatıştırdı. Bu konuşma, onun işini kaybetmesine ve bütün işverenlerce kara listeye alınmasına neden oldu. Yanına arkadaşı Lizzie Swank'ı alan Lucy bir butik açtı. Bu butikte Uluslararası Kadın Giyimi Emekçileri Sendikası (ILGWU) toplantıları da yapılıyordu. Lucy'nin aktif siyasi kariyeri böyle başladı. 1880'lerin başlarında, Lucy Parsons daha radikal hale geldi. Bir anarşist örgüt olan uluslararası çalışanlar örgütüne katıldı. Grup, hükümetin parçalanması gerektiğine ve kapitalizmin sona ermesi gerektiğine inanıyordu ve bu amacın şiddet de dahil olmak üzere gerekli her türlü yöntemle gerçekleştirilmesi gerektiğine inanıyordu. Güçlü konuşmalarıyla tanınan Parsons, 1886 Mayısında Chicago'da grev yaptı.Olay isyana dönüştü ve bu olay tarihte yerini Haymarket Olayı olarak aldı.. Kocası isyandaki bir bombalama olayından sorumlu tutuldu ve onu kurtarmak için elinden geleni yapmış olmasına rağmen 1887'de idam edildi.. 1892'de Lucy Parsons, özgürlük diye bilinen, sistem karşıtı, kısa ömürlü bir gazete çıkarttı. Ve Dünya endüstri işçileri (İWW) kurucu üyesi olmaya devam etti. Lucy Parsons 7 Mart 1942'de Chicago'daki evinde bir yangında öldu. O bir anarşist, bir reformcu ve sosyal adalet için mücadele eden biri olarak başkalarına ilham veren bir işçi eylemcisi olarak hatırlanır. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.