Atlantis'in Yedi Kralını Öldüren Serhan'ın Efsanesi

Serhan 12.yy da Atlantiste doğan serhan 3 kıtada en iyi kılıç kullanan kişi olduğu sölenir.yaşadığı bölgede ki kralın eziyetlerine dayanamayarak krala karşı gelir kral serhanı bulmak için yüzlerce köyü yok eder.Serhan AQUASTİAN tapınağında köşeye kıstırılır kendine saldıran 100 şavalyeyi kılıçtan geçirir.kral bunun üstüne başka krallardan yardım ister Serhan'a yardım eden köylüleri ölüm taşına hapsederler...

bunun üzerine Serhan krallara saldırır karallar serhanı yakalayıp öldürecekleri sırada serhan geri dönüp hepsini öldüreceğini söyler...Serhan ölüm tanrısı ölüler intikamı için zaman vermesini ister ölüler izin vermeyince serhan ölüler şehrinden çıkmanın bir oyunu bulur ve yeryüzüne ulaşır...Onun bu hırsını gören bilgeler ona bir çok güç verirler...Bu güçlerle krallara saldırmaya başlar serhanın gelişini duyan kral tün ordusunu toplar serhan ordunun karşısında durur sağ elini kaldırır bir anda topraktan taş devler çıkmaya başlar ve orduyu yok ederler kral kaçar ve diğer krallarla birlikte atlantise sığınır....

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/6/64/Cole_Thomas_The_Course_of_Empire_Destruction_1836.jpg/350px-Cole_Thomas_The_Course_of_Empire_Destruction_1836.jpg

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/e/ee/19-v_2h_Vasnetsov.jpg/150px-19-v_2h_Vasnetsov.jpg

tüm krallar binlerce kişilki ordularıyla serhana saldırır...serhan kazanamayacığı anlayınca Atlantisi sular altında bırakır ama işler kontrolünden çıkmıştır şehrin batışını engelleyemez tek yapabileceği kralları yok etmektir en yüksek kulenin tepesindeki kralların her birinin ruhunu alarak kuleye hapseder krallar ne ölüdür ne canlı kralların ruhlarının atlantiste olduğuna dair söylentiler vardır...bazı efsanelere göre Serhan başka bedenlerde aynı ruhla tekrar dünyaya gelmeye devam etmiş ve birçok savaştada yer almıştır haçlı seferleri 1. dünya savaşı var olmuştur ve var olamaya devam edecektir...

Tamamiyle gerçek dışı bir bilgidir.

'Havva'nın elmayı yemek istemesiyle, Ademin elmayı getirmesi' üzerine cennetten kovulan insanoğlu; öncelikle cennetin bahçesinde yaşamaya başlamıştır. Burda anlatılan; şuan içinde bulunduğumuz maddesel ilüzyonun başlangıcını sembolize eder (cennetin bahçesi)

Havva; elmayı yemek isteyerek = Kendine Hizmet ' i sembolize etmiştir.

Adem; elmayı getirerek = Başkalarına Hizmet' i sembolize etmiştir.

Ve buda özünde bir olan duygu ve düşüncelerin ikiye bölünmesine yol açarak zıtlığı doğurmuştur.

Bu noktada dikkat edilmesi gereken şey şu; Havva'nın elmayı yemek isteme 'düşüncesi' . .

Bu düşünce Havvaya telepati yoluyla diğer varlıklar tarafından gönderilmiştir (Şeytan tarafından olduğu sembolize edilir)

Ve diğer varlıklar telepati yoluyla insanoğluna zarar vermeyi başarmışlardır.

Buraya kadar olan kısmı ön bilgi olması açısından yazdım. İnsanoğlu cennetten iyice uzaklaştıktan sonra 'dünya' olarak adlandırdığımız bu gezegene düşmüştür. Ve dünyaya geldiklerinde hayatta kalma arzusu içerisinde kendileriyle başbaşa bir yaşam sürmeye başlamışlardır. Medeniyet (aslında sistemin başlangıcı diyebilirim) kurulmuştur. Tıpkı kovulduğumuz cennet gibi güzel ve bize hitab eden bi yerde yaşama arzusu içerisinde olduğumuzdan dolayı yerleşim yerlerimizi okyanusların üstüne kurduk ve teknolojimiz sadece tarıma/ doğadan faydalanmaya yönelik bir teknoloji niteliği taşıyordu. Savaşa ve savaşmaya yönelik bir teknolojimiz yoktu. Zira insanoğlunun kafasında 'savaşmak' gibi bir düşünce o sıralar hiç belirmemişti bile. Beynimizin yüzde yüzünü kullanabiliyorduk ve bütün kromozomlarımız aktifti. Yaşadığımız yere 'Atlanis' adını vermiştik. Bir süre bu şekilde yaşamayı sürdürdük.. Daha sonra gezegende yalnız olmadığımızı farkettik. İnsanlar dışındaki diğer varlıklar bizlere negatif enerji veriyorlardı ve bu negatifliğin çift yönlü olduğunun farkındaydık. Evet bizlere zarar vereceklerdi; bunun bilincindeydik. Atlantis de hastalık yoktu, savaş yoktu, mücadele yoktu. Bütün duygular ve düşünceler bir' di. İnsanların birbirleriyle anlaşmaları için konuşmaya ihtiyaçları yoktu. Birbirlerinin auralarına girdikleri anda söylemek istediği düşünceleri birbirlerine aktarabilecek ruhaniyete sahiplerdi..

Gezegende yalnız olmadığımızı farkettiğimiz anda; diğer varlıkların bizlere zarar vereceklerini zaten biliyorduk. Yaşadığımız yeri ve halkımızı korumak düşüncesiyle; onlar bize saldırmadan biz onlara karşı bir hamle yapma gereği duyduk. Fakat bu bizim sonumuzu getirdi. Düşmanlarımız DNA konusunda uzman varlıklardı ve esir düşen insanlar üzerinde daha geniş kapsamlı DNA testleri yapma şansları buldular. Bizlerle aynı gezegende fiziksel özellikleri bizden daha üstün varlıklar doğurdular. Bunlar Maldek olarak adlandırdığımız iri yapılı, hür iradeye sahip olmayan, savaşmaya programlanmış canlılardı. İlk savaşta nüfusumuzun %30 unu kaybettik ve ikinci büyük savaşda bütün atlantis halkı öldürülerek atlantis sular altına gömüldü. Bu sadece maddesel ilüzyonun içerisinde aldığımız zarardı. Bizleri hastalıklı ve ölümlü bedenlere yerleştirerek beynimizin büyük bir kısmını kullanmamızı engellediler. Kromozom sayılarımızı azalttılar. Fakat unuttukları bir şey vardı; enerji var' dan yok edilemez. Enerji hep kalır. Kromozomlarımızı pasifleştirmeyi başarmışlardı ama yok edememişlerdi. Daha detaylı bilgiyi isterseniz daha net bir biçimde yazabilirim. Şimdilik bu kadarını yazabildim çünkü iş yerindeyim dostum.

Tek ve Sonsuz Yaratan' ın Sevgi ve Işığıyla kalın~

Efsaneler abartılmayı sever demiş yüce gandalf

Newworldorder paylaşımda bahsettiklerin hangi kaynaktan-kaynaklardan belirtir misin? Tanıdık geldi içerik.

Parapsikolojik varlıklar ve varlıkların kendi aralarında yaşadığı olaylarla yakından ilgileniyorum. Kendi sahip olduğum kamusal bilinç ve yaydığım ruhani titreşimler sonucu temasa geçmeyi başarabildiğim diğer kamusal bilinçlerle yaptığım bilgi alışverişleri sırasında edindiğim bilgi birikimlerim arasında yer alan bazı bilgilerdi bunlar. Herhangi bir kitap veya kaynakdan araştırarak bilgi edinmeyi seven birisi değilim.