Echtor Oluşturma zamanı: Nisan 9, 2013 Paylaş Oluşturma zamanı: Nisan 9, 2013 Selamlar. Öncelikle başlığı yanlış yere açtıysam özür dilerim, nereye açmam gerektiği konusunda kararsız kaldım. Ben 18 yaşındayım. Bundan yaklaşık bir sene önce din ve tüm metafizik konuları hakkında derin bir sorgulamaya girdim. Bana saçma gelen, yanlış gelen o kadar çok şey var ki işin içinden çıkamıyorum. Önceleri müslümandım. İslamiyeti reddettim, sonra tüm dinleri reddettim. O zamanlar benim için dinler yalan olsa da tanrı gerçekti. Ta ki bu konuda da şüpheye düşüne kadar. Sonra agnostik bir görüşü benimsedim. Fark ettim ki gittikçe ateizmi benimsiyorum. Artık tanrının bir efsane olduğunu düşünmeye başladım. Yalnız ya yanılıyorsam sorusu son günlerde içimi kemiriyor. Bunalıma girdim artık. Ben gerçeği öğrenmek istiyorum. Artık görüşüme, inancıma net bir şekil vermek istiyorum. O yüzden buraya yazıyorum. Amacım tartışmaya girmek değil. Sizlerden madde dışında varlığın veya varlıkların olduğuna dair kanıt istiyorum. Örneğin cin vb. varlıkların gerçek olduğuna nasıl ikna olabilirim ? Bunu öğrenmem için ne yapmam gerekiyor ? Gerekirse varlıkla iletişime geçmeyi deneyebilirim veya sizin başka önerileriniz var mı ? Yardımcı olursanız sevinirim. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
AurorA Yanıtlama zamanı: Nisan 17, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 17, 2013 Bence bütün din konularını bir kenara bırakıp kendinizi dinleyin... Bırakın içinizdeki ses size bu konuda ilham versin. Bunu neden söylüyorum? Çünkü ben de benzer aşamalardan geçtim ve geçmeye de devam ediyorum... Sorgulamanın sonu yok... Düşünmek beyinle yapılır, inanmak kalple. Bu iki organımız birbirine düşer çünkü beyin maddi olanı arar, kalp manevi olanı... Herhangi birisi açısından sorgulamaya girişip diğeri ile yargılama yaptığınız sürece sürekli sorgulama aşamasında kalacaksınız. Bir diğer deyişle; maddi kanıtlar aradığınız sürece birisi karşınızda bir varlıkla konuşsa, ona da inanmazsınız... Altında başka cinlikler düşünürsünüz. Sizi kandırdığını düşünürsünüz... Ben öyle yaklaşıyorum açıkçası insanlara. Çünkü egoları yüzünden insanlar etrafındakilerden üstün olmayı çok fazla arzulayıp abuk subuk atıp tutabiliyorlar... Ben de bu karmaşadan uzaklaşmak amacıyla tamamen kenara ittim tüm o sorgulamaları ve sadece okuyor ve kendimi dinliyorum/izliyorum. Kalbiniz size manevi alanda doğruyu gösterecektir. Ve gösterilmesini istediğiniz şey sizin kalbinize giden kendi yolunuz olacağı için; buradaki kimsenin size şu aşamada yardımcı olabileceğini sanmıyorum. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Nisan 17, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 17, 2013 tanrının varlığını kabul etmek için bedensiz varlıkların var olduğunu görmek istiyorsun böyle ikna olacaksın öyle mi? yanlış bi yol bu bence Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sirius Yanıtlama zamanı: Nisan 18, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 18, 2013 sevdiğim bir söz var; inanç görmediğine inanmaktır, mükafatı ise inandığını görmektir. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
TethNun Yanıtlama zamanı: Nisan 18, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 18, 2013 agnostizim e devam et yaşın itibariyle bence iyi yerdesin...çevrendekilerin bilinçaltı korkuları ile seni etkilemelerine(büyülemelerine) etkilenme izin de verme. dinleyici ol. kimse hiç birşey için kendine başkalarını uyduramaz..empatiyle çalışarak kültürlü ol. bilgiye güven ve gözlemleyerek kişilere göre kullan. daima kendini dinlemeye devam et..sana efektif başarılar getirecek konular için dikkatte ol. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Ivan Yanıtlama zamanı: Nisan 18, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 18, 2013 Bence bütün din konularını bir kenara bırakıp kendinizi dinleyin... Bırakın içinizdeki ses size bu konuda ilham versin. Bunu neden söylüyorum? Çünkü ben de benzer aşamalardan geçtim ve geçmeye de devam ediyorum... Sorgulamanın sonu yok... Düşünmek beyinle yapılır, inanmak kalple. Bu iki organımız birbirine düşer çünkü beyin maddi olanı arar, kalp manevi olanı... Herhangi birisi açısından sorgulamaya girişip diğeri ile yargılama yaptığınız sürece sürekli sorgulama aşamasında kalacaksınız. Bir diğer deyişle; maddi kanıtlar aradığınız sürece birisi karşınızda bir varlıkla konuşsa, ona da inanmazsınız... Altında başka cinlikler düşünürsünüz. Sizi kandırdığını düşünürsünüz... Ben öyle yaklaşıyorum açıkçası insanlara. Çünkü egoları yüzünden insanlar etrafındakilerden üstün olmayı çok fazla arzulayıp abuk subuk atıp tutabiliyorlar... Ben de bu karmaşadan uzaklaşmak amacıyla tamamen kenara ittim tüm o sorgulamaları ve sadece okuyor ve kendimi dinliyorum/izliyorum. Kalbiniz size manevi alanda doğruyu gösterecektir. Ve gösterilmesini istediğiniz şey sizin kalbinize giden kendi yolunuz olacağı için; buradaki kimsenin size şu aşamada yardımcı olabileceğini sanmıyorum. İnsan içindeki sesi bulmada güçlük çeker. Nedeni ise itelenen, kakılan kültür boğmacaları, eskimiş hikayeler, son kılıfları ile mutlak ''iyi'' insanlık, Mehdi ise maça ası. Hayatları şekillendiren ve yön veren acımasız düzen. Düşünmeden kabul edilen, sonrasını etkileyen toplumsal koşul. Yaratılan yaratılış destanları, yok edilen şehirler, toplumları yöneten adamlar, soy peygamberliği, İsrailoğlu İsa... Bakacağı yeri bilen, bulmasını da bilir. Ego güzel bir şeydir. Ne olduğunu anlayana. Kavramlar bazen önemsiz olabiliyor. İnsan düşünmeli, kalbini görmeli. Çünkü insan Mutlak olana ulaşmalı. Tanrı Mutlaktır! Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Echtor Yanıtlama zamanı: Nisan 18, 2013 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 18, 2013 @AurorA Sanırım haklısınız şu an için yapmam gereken şey bu. Ama yapabilir miyim bilmiyorum. Dediğiniz gibi beynim maddi kanıt arıyor ve bu kalbimi kullanmamı engeller oldu. İnanmaktansa bilmek istiyorum. Bir şeyi bilmeden kabul edemiyorum. Yani bir şeyi inandıktan sonra bilmek değilde, bir şeye bildikten sonra inanmak istiyorum. Kalbimi dinlemeye çalıştığımda beynim devreye girip "yanılıyor olabilirsin" diyor. Herkesin kalbi herkesi farklı yollara itiyorken ben kendi doğrumun mutlak doğru olduğuna nasıl inanabilirim ki ? Bu yüzden sezgi ile kavramak yerine maddi olarak kavramak istiyorum bu tür şeyleri. Ama bu şekilde bir yere varabilir miyim bilmiyorum. Sizin söylediklerinizin çok faydası oldu. Dikkate alacağıma emin olabilirsiniz. Teşekkür ederim. @nevermore Belki haklısınızdır, yanlış düşünüyor olabilirim. Ama dediğim gibi ben kesin bir sonuca ulaşmak istiyorum. Aklıma bundan başka bir yol gelmedi. Bedensiz varlıkların varlığını gözlemleyebilirsem, bu benim için açık bir kanıt olacak ve beni muhtemelen tanrıya bağlayacak. Teşekkür ederim. @sirius Güzel bir sözmüş gerçekten. Ama herkes kendi doğrusunu görürken, mutlak doğruya nasıl ulaşılabilir ki ? Teşekkür ederim. @TethNun Söylediklerinizi dikkate alacağım. Teşekkür ederim. @Ivan Umarım bende bir gün mutlak olana ulaşabilirim. Teşekkür ederim. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
AurorA Yanıtlama zamanı: Nisan 18, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 18, 2013 Ivan; insanların düşünmeleri gerektiği konusunda sana katılıyorum. Yargılamakla düşünmek aynı şeyler değildir. Yargılamaya dönüşmeyen sorgulamalar da gayet gereklidir bana göre. Benim bahsettiğim "sorgulama hastalığı" diyebileceğim bir şeydi... Bu derde de düşen bilir Echtor; yazdıklarından araştırmayı seven birisi olduğu hissiyatına kapıldım. Henüz 18 yaşındasın. Araştıracak, okuyacak çok şey var önünde... Dinleri, mitolojileri, felsefeyi, tarihi derinlemesine araştırdıkça inançlar arasındaki ortak köprünün silik izlerini bulabilirsin. Ve bunları incelemeye daldıkça maddi evrende manevi izler aramaya çalışmanın aslında gereksiz olduğunu göreceksin. Çünkü aradığını söylediğin mutlak olan tarihler boyunca aynı şekilde mevcuttu... Sadece çeşitli nesiller kendi algılamaları doğrultusunda farklı cümlelerle ifade ettiler. Sezgilerini araştırmana dahil etmedikçe araştırman hep tek boyutlu, maddi kalacaktır. Bu yüzden kalbini dinlemen gerektiğini söyledim. Umarım anlatabilmişimdir aklım çok yoğun çünkü... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Echtor Yanıtlama zamanı: Nisan 18, 2013 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 18, 2013 Echtor; yazdıklarından araştırmayı seven birisi olduğu hissiyatına kapıldım. Henüz 18 yaşındasın. Araştıracak, okuyacak çok şey var önünde... Dinleri, mitolojileri, felsefeyi, tarihi derinlemesine araştırdıkça inançlar arasındaki ortak köprünün silik izlerini bulabilirsin. Ve bunları incelemeye daldıkça maddi evrende manevi izler aramaya çalışmanın aslında gereksiz olduğunu göreceksin. Çünkü aradığını söylediğin mutlak olan tarihler boyunca aynı şekilde mevcuttu... Sadece çeşitli nesiller kendi algılamaları doğrultusunda farklı cümlelerle ifade ettiler. Sezgilerini araştırmana dahil etmedikçe araştırman hep tek boyutlu, maddi kalacaktır. Bu yüzden kalbini dinlemen gerektiğini söyledim. Umarım anlatabilmişimdir aklım çok yoğun çünkü... Anladım. Yaşadıkça, öğrendikçe yapboz kendini tamamlayacak sanırım Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Ivan Yanıtlama zamanı: Nisan 18, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 18, 2013 Ivan; insanların düşünmeleri gerektiği konusunda sana katılıyorum. Yargılamakla düşünmek aynı şeyler değildir. Yargılamaya dönüşmeyen sorgulamalar da gayet gereklidir bana göre. Benim bahsettiğim "sorgulama hastalığı" diyebileceğim bir şeydi... Bu derde de düşen bilir Bence, ''Sorgulama bir hastalık mıdır?'' sorusuna hayır cevabını veriyorum. Düşünen bir varlıktan bahsettiğimize göre sorgu, onun en büyük özelliği, yeteneği adına ne derseniz diyin bir hastalıksa, bütün insanlar defolu mallar sınıfına girer. Kalp ve beyin bu mevzuyu açıklamada beraber çalışır, ancak kültür bombardımanı, insanlar sana Tanrı Putlarını iteler... Echtor, Asıl mesele hissetmek ve sevmektir. Tanrı'yı nasıl görürsen gör, onu sevdiğinde senin için her şey rayına oturacaktır. Farklı insanlar, bilgiler, tarih, tecrübeler düşünce dünyanı etkileyecek Tanrı figürünü kendine göre şekillendireceksin. Dediğin gibi, yapboz misali... Tanrı mutlak ve gerçektir. Ancak insanlar tarafından kılıflar giydirilip, egemen güç olarak tasvir edilmiştir. Kimi için Yehova, kimi için Enki, kimi için Allah, kimi için Yaratandır... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
AurorA Yanıtlama zamanı: Nisan 18, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 18, 2013 Sorgulamak bir hastalık mıdır diye sormamıştım Her şeyin fazlası zarardır, bu bizler için çok faydalı olan sorgulama olsa dahi. Tabi bu benim görüşüm. Katılmayabilirsin. Ama ben burada "hiçbir şeyi sorgulamayın" ya da "sorgulamak bir hastalıktır" demiyorum. Düşüncelerimi elimden geldiğince açık ifade etmeye çalışıyorum ve aslında senin söylediklerinle de aynı kapıya çıkıyor. Seninle fikirlerimizin ayrıldığı nokta her şeyin daima sorgulanması gerektiği konusu. Haklı olabilirsin, olmayabilirsin de... Yollar aynı olmasa da mutlak olana çıkar sonuçta Kalp ve beynin birlikte çalıştığı konusunda ve hatta farklı düşündüğümüz nokta ile ilgili olarak aşağıdaki bilgiyi de eklemenin iyi olacağını düşündüm. İnsanın zihninde ışık açan bir yazıydı. Sitemizde de bu yazının neredeyse tamamı mevcut. Umarım hoşunuza gider İnsan Bedeninin Sembolizmi - Manly P. Hall Kadim irfanın bir başka mevhumuna göre ister ruhani, ister maddi olsun, bütün bedenlerin üç merkezi vardır. Yunanlılar bunlara yukarı merkez, orta merkez ve aşağı merkez demiştir. Soyut zihinsel hakikatleri eksiksiz bir şekilde şeklen ve sembolle ifade etmek imkânsızdır. Çünkü metafizik ilişkilerin bir özelliğinin şekille temsili, onun diğer bir özelliğiyle çelişebilir. Genellikle yukarıda olan soyluluk ve güç bakımından daha üstün görülür. Oysa gerçekte merkezde olan hem yukarıda olduğu söylenene, hem de aşağıda olduğu söylenene göre üstündür. Okuyucu yukarı kelimesini kaynağa yakın, aşağı kelimesini kaynaktan uzak olarak düşünür, merkezi de kaynak olarak görürse algılamasında herhangi bir sorun kalmaz. Üstün ya da ruhani merkez, diğer ikisinin ortasında olduğu için, bedendeki karşılığı, en ruhani ve gizemli organ olan kalptir. İkinci merkez (yukarı ve aşağı âlemlerin bağlantısı) fiziksel olarak en yüksekte duran organ, beyindir. Üçüncü (ya da aşağı) merkez fiziksel olarak en aşağıda olmasına rağmen çok büyük bir fiziksel öneme sahip olan üreme organlarıdır. Böylece sembolik olarak kalp hayatın kaynağı; beyin akılcı zekâ ile hayat formun birleştiği bağlantı ve üreme sistemi fiziksel organizmaların üretildiği gücün kaynağıdır. Bireylerin idealleri ve umutları bu üç merkezden hangisinin hâkim olduğuna bağlı olacaktır. Maddeci insanlarda en aşağı merkez en güçlüsüdür; entelektüel insanlarda merkez üsttekidir; fakat inisiyelerde –bu iki ucun ruhani nurun ışığında yıkanmasıyla- hâkim olan hem bedeni hem aklı kontrol eden kalptir. Ruhani doğa en yaygın şekilde kalple; zihinsel güç beyin epifizini temsil eden açık bir gözle; üreme sistemi ise bir çiçek, bir asa, kupa ya da elle sembolize edilir. Bütün gizem okulları kalbi ruhani bilincin merkezi kabul etseler de, kalbi sık sık duygusal doğanın sembolü olarak ekzoterik bir anlamda da kullanmışlardır. Ezoterizm öğrencileri kadimlerin sık sık gerçek yorumlarını perdeler ardına gizlemiş olduklarını keşfederler. Beynin kalp yerine kullanılması da bu perdelerden biriydi. Kadim gizem okullarının üç derecesi, birkaç istisna hariç, beşeri ve evrensel cisimlerin üç büyük merkezini temsil eden üç odada verilirdi. Mümkünse tapınağın kendisi de insan bedeni şeklinde yapılırdı. Aday bacaklar arasından girer, en yüksek dereceyi ise binanın beyne karşılık gelen yerinde alırdı. İlk derece maddi gizem ile onun sembolü üreme sistemiydi. Bu derece, adayı somut düşüncenin çeşitli mertebelerinde yükseltirdi. İkinci derece kalbe karşılık gelen odada verilirdi ve zihinsel bağlantıyı oluşturan orta gücü sembolize ederdi. Burada aday soyut düşünce sırlarına inisiye edilir, aklı yettiği ölçüde zihinsel olarak yükseltilirdi. Sonrasında beyne karşılık gelen odada ona sırların özü verilirdi. Burada inisiye ilk defa şu ölümsüz kelimelerin anlamını kavrardı: “İnsan gönlünden geçirdiği şeydir”. http://www.gnoxis.com/insan-bedeninin-sembolizmi-39211.html Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
b_e_k Yanıtlama zamanı: Nisan 19, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 19, 2013 (düzenlendi) http://www.gnoxis.com/tanri-yoksa-ateistler-neyi-inkar-ediyor-50172-7.html#post679073 Zahmet olmazsa, sitede daha evel yazdığım bir yazıyı oku, Faydası olacağını düşünüyorum. İnanmaktansa bilmek istiyorum. Bir şeyi bilmeden kabul edemiyorum. Yani bir şeyi inandıktan sonra bilmek değilde, bir şeye bildikten sonra inanmak istiyorum. Biliyorsan inanmana gerek yoktur, Zaten biliyorsundur. İnanıyorsan bilmeye hakkın vardır. Astral seyahatin olduğunu biliyorum, inanma evresini geçtikten sonra deneyimledim ve var olduğunu bildim. Örneğin : Hz. Muhammedin bir zamanlar var olduğunu biliyorum, ama Allahın elçisi ve peygamberi olduğuna inanıyorum. Konuşarak anlaşan varlıklar olarak kelimeler algılamamızda ve öğrenmemizde can alıcı yere sahip. Yolun Açık olsun Nisan 19, 2013 b_e_k tarafından düzenlendi unbearable urge to itch Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
BloodyChieF Yanıtlama zamanı: Nisan 19, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 19, 2013 Tarafsız Gözle Herşeyi Sorgula. { ( { Kur'an, ilim ve bilimin adresi } ) } - YouTube. Teistliği Anlamak İstersen Bu Linke Bakabilirsin. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.