serpentine Oluşturma zamanı: Mayıs 9, 2013 Paylaş Oluşturma zamanı: Mayıs 9, 2013 Geçmişe baktığımızda insanların her zaman kendi fikir ve kültürlerine göre üstün bir varlık inancına sahip olduklarını görüyoruz. Yani insanların inanmaya meyilli olduklarını söyleyebilirim. Her ne kadar kibirli varlıklar olsak da gücümüzün ve bilgimizin neye yetip yetmediğini iyi biliyoruz. Sınırlarımızdan sonra ise Tanrı-Tanrıça inancı başlıyor. Eski dönemlerde insanlar korku, kaygı ve istekleri sebebiyle çeşitli ritüeller uygulayıp dua ediyorlardı. Güneş tutulmasından korkan insandan bugüne çoğu şeyi anlamaya başlasak da yaşam ve ölüm hakkındaki temel sorular her zaman kafamızı kurcalıyor. Çevremde inançlarından vazgeçmiş insanlarda maneviyat ve kendi varlığına anlam katma arayışı görüyorum. Sanırım Tanrı düşüncesi insan varlığına da bir anlam yüklüyor. Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisini belki duymuşsunuzdur. İnsanların güdü ve dürtülerinin getirdiği ihtiyaçları önceliklerine göre sıralıyor. Ben insanların bu ihtiyaçlarından bir ya da birkaçı eksik kaldığında bunları Tanrı'da aradığını düşünüyorum. Sizler ne düşünüyorsunuz? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Ivan Yanıtlama zamanı: Mayıs 10, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 10, 2013 ''İnsan, dar, zor, bir şeylerden yoksun olduğunu hissettiği anlarda, 'güdü ve dürtüler' gereği Tanrı kuramını ortaya atmıştır(bence- bu kelimeyi demeden olmuyor.).'' Tabi bu olayların içersin de Semavi dinlerin var olma sürecinden tutunda ''Tanrı öldü.'' anlayışına kadar. Serpentineden farkı bir şey söylemedim. Ama detaylara beraber inmek güzel olur. --- Anlatıldığı üzere eski çağlarda ki insanların ''Hööö, huuu'' gibi değilde bulunduğu döneme göre ''en az bizim kadar akıllı'' olduğunu düşünüyorum. Bulundukları çevreye göre gelişim gösterip, düşünen bu varlıklar Tanrıyı nasıl düşündü? -O dönem ki insanların bazıları İlahi Tabiata bazıları İlahi Oluşuma bazıları buna bazıları şuna inanmış.- Kavimler etkileşim halinde olmaya devam ettikçe yelpaze genişlemiş.-Düşüncede- Gelişim gösteren insanoğlu varlığına anlam katmayı da kendilerince başarmış -mı-? Tanrı yoksunluğunu İlahi olarak nitelenen Kurallar ve Peygamberler ile yitirmiş. Ama bunların hepsi Tanrıyı daha sonra da kendini ya da önce kendini sonra Tanrıyı anlamaya yeter mi? Tanrı düşüncesinin insana yüklediği anlam, özel olmaktır. Eğer Tanrıya 3000 yıl içerisinde yeşeren ve kitlelere yayılan Allah Kuramına bakıyorsan ''özel''sindir. Allah'a göre özel. Neden hep önemli mevzularda iş üstünde oluyoruz ki? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mustapha34 Yanıtlama zamanı: Mayıs 10, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 10, 2013 İnsan gücünün yetmediği şeylere karşın bir şeylere sığınma ihtiyacı duyar ve karmaşık yapılar ilkel bir beyine sihir gibi gelir. Bu ikisinin bir araya geldiği noktada tanrı kavramının oluştuğunu düşünüyorum. Bilim ilerledikçe, felsefe topluma nüfuz ettikçe inançsız sayısının artışını da buna yoruyorum. Tanrı bana şunun gibi geliyor. "Falanca olayın nasıl gerçekleştiğini bilmiyorum, müthiş bir varlık onu yaratmış olmalı." Yıldırım gibi. Güneş tutulması gibi. Yağmur gibi. Bize çok basit geliyor ama dinlerin ortaya çıktığı zaman bunların nasıl oluştuğu bilinmiyordu. Tabii biz ne desek yalan o ayrı. Sonuçta üzerinde çalıştığım bi alan değil. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
AurorA Yanıtlama zamanı: Mayıs 10, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 10, 2013 Gözümüzü hiç bilmediğimiz bir yerde açıyoruz ve ne kadar cümle söylesek de tam olarak anlaşılmamız mümkün değil. İşte bana göre o noktada başlıyor bizi tamamen anlayan ve hatta davranışlarımızı onaylayan şefkatli bir varlığın olduğuna inanma ihtiyacımız. Yalnızlığımızı dindirmek için belki. Bir de Ivan'ın dediği gibi, özel olmak da olabilir. Boş yere ölmeyeceğini düşünerek rahatlamak... Düşüncelerim bölük pörçük ve çoğunlukla birbiriyle çelişiyor bu konuda Biraz daha kendimi toplayıp tekrar döneceğim bu konuya. Başlık gerekliydi teşekkürler Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Ivan Yanıtlama zamanı: Mayıs 10, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 10, 2013 Tanrı neden bir duyguya sahip olsun ki? Ama duyguların ondan geldiğini varsaysak, Tanrı en hiddetli ve en şefkatli varlık olarak gönlümüzde ki yeri alır. Gerek bir şeytan gerekse bir melek misali... Ee İlahi Komedya.. İnsan, Tanrıyı kullanır. İnsan olmaktan vazgeçmeli.. İnsan olmayı anlamalı.. (Tabi kanımca kararınca, kimse mantığını değiştirmek zorunda değil. O Allah'ı tutmuş, bu Babalara gelmiş, O Yehova'yı denizden çıkarmış, Zebur kaybolmuş, Şeytan neredeyim demiş.. Haydin Rastgele...) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
silverdreamer Yanıtlama zamanı: Mayıs 27, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 27, 2013 her şey kendinde başlar aslında. kendinin tanrısı olmazsan senden bir halt olmaz. ama tanrı mutlaka vardır. bilimle veya başka bir şeyle açıklanamaz. sadece tanrı yaşanır, hissedilir. bilim bence insanların bilmedikleri şeylere uydurdukları bahanelerdir. bu yaşamı ben her zaman oyun olarak düşünüyorum. bazı insanlar virüslü ve onlar cehennem denen yerde düzeltiliyor. diğerleri taramadan geçiyor ve cennete gidiyor. tanrıyı bilgisayar başında oturan birine bizi de onun yarattığı eserler olarak görebiliriz. bir yaratıcı olmadan hiç bir şey olmaz. sen nasıl oyunda karakter yaratıyorsun işte bu da ona benzer. yoksa insanlar kendi kendisinin tanrısı da olur. ama her şeyde ama her şeyde bir yaratıcı vardır... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nazirella Yanıtlama zamanı: Mayıs 27, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 27, 2013 Tanrı konusu jöle gibi nasıl yaklaşırsan yaklaş elinde durmuyor. O kadar çelişkili ki bu konuda ki düşüncelerim bir şey söylemek kokutuyor beni. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.