nazirella Oluşturma zamanı: Mayıs 18, 2013 Paylaş Oluşturma zamanı: Mayıs 18, 2013 (düzenlendi) Düşünce şeklimiz ve tarzımız bir devrim geçirdi… Artık eskiye göre farklı gözlerle bakıyor; farklı kulaklarla duyuyor ve farklı düşünüyoruz. enerji – Thomas Paine (1737-1809 yılları arasında yaşamış İngiliz asıllı ABD yazar) http://indigodergisi.com/wp-content/uploads/2013/05/r%C3%BCya.jpg Bu gerçek bizim kendimizle tam anlamıyla buluşmamız ve kendi içimize bakabilmeyi becerebildiğimizde ve “Kendin Olma” seviyesinde tam olarak bütünlenmiş olduğumuzun bilişiyle anlayabileceğimiz bir kavram. Bir başka deyişle ; yaşamımıza bilinçli olarak bakabilmek ve ne yaptığımızı bilerek yaşadığımız an’ların bulunduğu seviye de diyebiliriz. Aslında bizler bu seviyeye gelebilmeyi hakedebilmiş, yaratıcı zekaya sahip, ışık saçan enerji boyutlarına sahip varlıklarız. Yaşadığımız bilinçsiz süreçler Evrenin evrimleşme sürecinin içindeki enerji alanlarıdır. Bu sürece bilinçli olarak katılım sağladığımızda, kendimizin tamamen farkına vardığımızda ne kadar donanımlı enerji varlıkları olduğumuzu da anlayabileceğiz. Kendimize has enerjisel titreşimimiz var Her birimizin kendine has kişisel titreşimi vardır. Bu titreşimler bedenimizde fiziksel seviyede, duygusal seviyede ve zihinsel seviyede kendisini ifade eder. Bedenimizi inceleyip onun kimyasal yapısına baktığımızda da sinir sistemi dediğimiz elektriksel iletkenliği sağlayan sinir ağlarıyla kaplı olduğumuzu görürüz. Tüm bedenin birbiriyle iletişimi de titreşimlerle olmakta. Her birimizin kendi bedeninde, hislerinde, zihninde tuttuğu enerji frekansı mecvut yaşamlarımızı oluşturup sürdürebilirliğini sağlamaktadır. http://indigodergisi.com/wp-content/uploads/2013/05/5713535283_67f97fafa0.jpg Frekans titreşim seviyesi yüksekse hızlı ise yaşama yansıması da olumlu, berrak ve çabasızca sürdürülebilir olacaktır. Eğer frekans titreşim hızı daha alçak ve daha yavaşsa deformasyon söz konusu olup yaşama yansıması da engeller, sorunlar, hayal kırıklıkları ile dolu bir yaşam deneyimi şeklinde olacaktır. Birbirimizde baktığımızda titreşim seviyesi yüksek olan ile alçak olanı görsel olarak tespit edebiliriz. Yüksek frekansta titreşim içinde bulunan kişi; enerjik, hareketli, olumlu düşünceye sahip , çözüm odaklı ve neşeli olarak gözlemlenebilir. Düşük frekans titreşimi ise donuk, atalet içinde, sorun odaklı, olumsuz düşünce içinde ve mutsuz bir görsellik sergiler. Titreşim seviyemizi nasıl yükseltebileceğiz sorusu hepimizin zihnini meşgul etmekte. Şüphesiz herkes mutluluk içinde yaşamayı istemektedir.İçinde bulunduğumuz zaman diliminde dünyanın evrimleşmesi söz konusu ve bu süreç enerjilerinin de bizlerdeki frekans titreşim seviyesinin yükselmesinde çok büyük katkısı bulunmaktadır. Bu etkileşim telepatik yoldan gerçekleşmektedir. Bizlerde açığa çıkan ise; farkındalık seviyelerimizdeki yükseliş, bilincin daha uyanmış olması, çevremize karşı daha duyarlı, daha hassas, anlayabilen ve sevgi dolu hisler içinde bakabilmemizdir.. Burada önemli olan bu değişimlerin hepimizde kendi seviyelerimizle paralel doğrultuda olacağı ve bu değişiklikleri sürekli kılmaktır. Bunun için en çok ihtiyacımız olan AN deneyimleridir. An bir başka deyişle zamansızlık anlamına gelmektedir. Zaman kavramı bizim zihinlerimizde oluşmuştur ve geçmiş, gelecek olarak düşünülür. http://indigodergisi.com/wp-content/uploads/2013/05/8384563102_95339e11c3.jpg Dünya’nın enerjisi Üzerinde yaşadığımız dünyamızın da etrafında bir manyetik alan ve onun da bir titreşim seviyesi vardır. Bu titreşim seviyesi de evrimleşme sürecinde artmaya başlamıştır. Bu artışın bizler üzerinde yansıması da zaman süreçlerini algılamadaki azalmadır. Örneğin bir gün 24 saat ise biz onu 16 saat olarak algılıyoruz. Süreç aynı olmakla beraber değişiklik algıdadır. O nedenle günün hızlı geçtiğini düşünürüz. Değişen titreşim frekans seviyelerimiz sayesinde Thomas Paine’nin sözlerinde ifade ettiği gibi bu değişimler algılarımızı farklılaşmaya uğratacağından hiç bir şey eskisi gibi algılanmayacaktır. Her birimiz benliğimizde kayıtlı bulunan ayrılık kavramı, korku, endişe, kaybetme, ölüm gibi egolarla beslenmiş duygularımızdan, düşüncelerimizden sıyrılarak birlikte var olmaya dayalı şefkat, merhamet, minnet ve sevgi duygularıyla yeniden yapılanacağız. Farkındalığımızın farkındalığında ise artık sadece bilgi edinmek yerine sezgilerimizin devrede olacağı bir dönem olacaktır. İhtiyacımız olan tek şey gelmekte olan değişimleri anın farkındalığında kalarak algılayarak değişim enerjilerine uyum sağlamaktır. Şimdi, hep birlikte bu değişim rüzgarını kabul edelim, kendimizi bu değişime açalım ve yeni enerjilere uyum sağlamak için anda kalabilmeyi niyet ederek izin verelim. Değişim her birimiz için hazır ve bizi beklemekte… yazar: Rüya YÜKSEL indigodergisi.com Mayıs 19, 2013 sirius tarafından düzenlendi kaynak Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
apocalypse Yanıtlama zamanı: Mayıs 19, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 19, 2013 Gerçekten zaman algımızın değiştiği apaçık ortada. özellikle bu 2013 senesi girdiğinden beri günler çok çabuk geçiyor.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Mystics Yanıtlama zamanı: Mayıs 19, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 19, 2013 Ben de günlerin çabuk geçtiğini düşünüyordum ancak bunun enerji ile bi alakası olduğunu hiç düşünmemiştim. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Cherry Yanıtlama zamanı: Mayıs 25, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 25, 2013 biz zaten bir şekilde mutlu olmayı istiyoruz ve iyi şeyleri ancak bu her zaman kolay olmuyor.. ve zaman hızla ilerliyor.peki tam anlayamadım bu zamanın hızlı gecmesi durumu için yapabileceğimiz sey nedir her zaman iyi düsünmek mi Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
emir869 Yanıtlama zamanı: Mayıs 26, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 26, 2013 Beynin yaydığı sinyallere göre ruh halimiz belirlenir. Bu tıpta kabul edilen hatta ölçümleri de ülkemizde bile yapılan bir şey. Dünyanın yaydığı frekanslarda değişme varsa insan beyniyle etkileşime gireceği açık. Dünyanın yaydığı frekanslarda değişimle ilgili bilimsel bir çalışma görmeden pek inanasım gelmiyor. Herşey beynin kimyasal dengesinde bitiyor. Tüm evren dursa yine de orada kendiliğinden değişimler olabilir. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
binbir9senaryo11 Yanıtlama zamanı: Mayıs 26, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 26, 2013 güzel yazı.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.