nevermore Oluşturma zamanı: Haziran 26, 2013 Paylaş Oluşturma zamanı: Haziran 26, 2013 [TABLE=width: 99%] [TR] [/TR] [TR] [TD=colspan: 2]Dr. Gustav-Adolf Schoener Çeviren: Işık UÇKUN [/TD] [/TR] [TR] [TD=colspan: 2][/TD] [/TR] [TR] [TD=colspan: 2] Büyük İskender İ.Ö. IV. yy.da Doğuyu ve Akdeniz Bölgesi’nin büyük bölgelerini ele geçirip onları tek bir krallık altında birleştirdiğinde keskin bir kültürel değişimin ortaya çıktığı görülür. Astroloji de, Mezopotamya ve Mısır’daki kaynaklarından engellenmeden Yunanistan’a kadar ilerlemiş ve daha da batıya doğru ilerlemeye devam etmiştir. Bu Helenistik Periyot da, astroloji sabit bir dünya görüşüne ulaşmıştır. Mezopotamya ve Mısır Astrolojileri’nden farklılıkları olmasına ve Helenistik Dönem Astrologları’nın da kendi aralarındaki farklılıklarına karşın temelde hepsinde ortak bir şey bulunmaktadır: Astroloji tanrıları gezegenlerde, sabit yıldızlarda, Zodyak burçlarında ve maksatlarını, kendilerine denk gelen pozisyonlar ve takımyıldızlar aracılığıyla ifade eden onluklarda tanımaktadır. Yeryüzü bu suretle dünyanın merkezini oluştururken, gökyüzü, yıldız-tanrılarıyla birlikte, kapalı bir küre olan dünyadan uzakta bulunmaktadır.Astroloji, doğruluğunun deney yoluyla kanıtlandığını kabul eder. Bu, gökyüzü hareketleriyle dünyadaki hayatın karşılaştırılmalı olarak gözlemlenmesiyle saptanabilir. Bu iki ifadenin kısaca açıklanması gerekmektedir. Helenistik astroloji insanları, doğayı ve kozmosu büyük bir ahenk içinde görmek ister. Bugün kendimize sorduğumuz soru, bütün bu yıldızların doğanın ve insanların gerçekten nasıl ahenk içinde çalıştığı olurken; astrolojinin buna verdiği yanıt, benzerlik ve sempati prensibi ile şöyle olmaktadır: Tanrılar gök cisimlerine bağlı olmakla kalmayıp aynı zamanda tüm kozmosta görünmeden varlıklarını sürdürmektedirler. Dolayısıyla, bizlere ışık ve sıcaklık bahşeden güneş tanrısı biz insanların içinde de varolmaktadır. Sıra dışı bir sıcak kalplilik taşıyan bir kişiyle karşılaşırsak bilelim ki “güneş” onun içindedir ve üzerinde etki sahibidir. Kalp, güneşin insanda varolduğu yerdir. Güneşin gücünün bitkilerde ve metallerde de bulunduğu düşünülürdü. Altın güneşin parlaklığına karşılık gelmekte ve dolayısıyla da güneşin gücü bu metalde de bulunmaktadır. Sıra dışı denebilecek ölçüde güçlü şifa gücüne sahip olan bitkilerde de benzer şekilde güneş etkiliydi. Tüm diğer gezegenler ve Zodyak burçlarının da aynı zamanda bazı insan nitelikleriyle ve organlarla, hayvanlarla, bitkilerle ve metallerle bağlantılı olduğu düşünülürdü. Bu şekilde, gök cisimleriyle dünyadaki cisim ve canlılar arasında bir “benzer ilişkiler sistemi” kurulmuştu. Bu benzerlikler sistemi nesnelere dışsal olarak bağlı olurken içsel olarak ilahi güçlerle donatılmıştır ve astrolojinin dünya görüşünü şimdiki haliyle oluşturmaktadır. Gördüğümüz her bir varlık ya da nesne, Helenistik astrologlar için tek bir canlı, ilahi ortamda varolmaktadır. Aynı zamanda modern astrolojide de, sadece benzer ilişkilerin tanımlandığı ve (genelde kabul edildiği gibi) yıldızların doğrudan etkilerinin gerçekte vurgulanmadığı belirtilmektedir. Astrolojik gelenek, bütün kozmik güçlerin bu sempati ve benzerliklerine sıkı sıkıya bağlıdır ve bu “astral sihir”(Astralmagie) olarak adlandırılabilir. İçeriğinde büyü olan birçok Eski Yunan papirüs parşömenlerinde bununla karşılaşmaktayız, bu parşömenlerde çok yüzeysel de olsa astrolojik hesapların yapılmış olduğunu görülmektedir. Burada daha da önemli olan, gök cisimlerine ait tanrıların isimleridir; bu isimler büyüde ve şifada da kullanılmaktadır. Helenistik Astroloji, tüm doğanın “canlandırılmış” (beseelt) ya da “hayat kazandırılmış bir öz”ünün olduğunu kabul etmektedir. Gerçekte, bu olmadan da, benzeşme işe yaramayacaktı. Günümüzde tüm doğanın “canlandırılmışlığına”inanamayanlar astrolojiyi ciddiye almada güçlük yaşayacaklardır. Bu canlı doğaya güvenenler (tıpkı doğa dinleri ve pek çok yeni dinsel harekette olduğu gibi) en azından astrolojinin dünya görüşünü kabul etme konusunda iyi bir vizyona sahiptir. Yukarıda anlattığımız astrolojinin dünya görüşü yalnızca görünür kozmosa aittir. Tanrılar ve şeytanlar veya ilahi güçler tamamen bu dünyaya aittirler. Yahudi, Hıristiyan veya İslami bakış açısına göre şunu söyleyebiliriz: Astrolojinin tanrıları Yaradılış’a aittir. Onlar kendi başlarına gök cisimlerinin ya da insanların yaratıcıları değildirler; hatta kendileri yaratılmışlardır. Eski Yunan filozoflarından Platon (Eflatun) benzer şekilde “Timaeus” ta da yaratıcı tanrının nasıl önce dünyayı ardından da göksel cisimlerin tanrılarını yarattığından bahsetmektedir. Dolayısıyla, astroloji doğal olarak dünya görüşünü Yahudiliğe, Hıristiyanlığa ve İslam Dini’ne tamamen adapte edebilmektedir; çünkü dünyayı yaratan bütün bu dinlerin yaratıcı tanrısı aynı zamanda gök cisimlerini ve onların tanrılarını da yaratmıştır. Bu bağlamda, büyük tektanrılı dinler de çoktanrılı astrolojiyle, merkez aldıkları inancı bozmadan uyumlanma sağlayabilirlerdi. Bu gerçekleşti ve astroloji her üç dinde de kabul edildi, kabul edilirken bu çatışmasız gerçekleşmedi; astroloji kısmen sert bir savaşın içindeydi, ancak zamanla kendine yeni takipçiler buldu. Helenistik Astroloji’nin kadim bilginler arasında kabul edilişinde etkili olan önemli bir nokta da Eski Yunan doğal bilimi ve kozmolojisinin jeosantrik (jeosantrik: yerkürenin merkezine ait) dünya görüşüne olan uygun olup olmadığıydı. Claudius Ptolemy (İ.S. 100-176) astroloji alanında yazdığı “Tetrabiblos”da, Mısır Geleneğine ait kehanet niteliğindeki astrolojiyi doğal bilimsel dünya görüşüne adapte etmeye çalışmış, bunu yaparken de açıklamalarla ilgili imalara yer vermemiş ve ölçülü bir sunumla yetinmiştir. Erken modern döneme kadar kozmoloji ile ilgili sorular konusundaki bilimsel otoritesine karşı çıkanın olmadığı Aristoteles içinse hiçbir çelişki yoktu, o da benzer şekilde, etkileri eterin ötesindeki dünyaya ulaşan parlak yıldızlarda tanrıları görüyordu. Eski zamanlara ait geç dönem astrologları astrolojiyi rahiplerin bilgeliği ile ilişkili görüyordu. Dolayısıyla Marcus Manilius da Fırat ve Nil nehirlerinde rahiplere kozmos kanunlarına dair bilgilerini ilham olarak sunanların tanrılar olduğunu bildirmektedir.Manilius’un astrolojik dünya görüşünde stoacı etki (stoacılık: Helenistik döneme ait, genel olarak bireyin mutluluğunun sağlanması ve korunması olarak özetlenebilen felsefe) belirgin olarak görülmektedir. http://www.astroset.com/bilgi/makale/images/makale28.jpg Burada Satürn ve çocukları çiftçi, esnaf, bankacı vs. ile birlikte görevlerini yerine getirmektedir. (Garin 100’den alınmıştır) [/TD] [/TR] [TR] [TD][/TD] [TD][/TD] [/TR] [/TABLE] Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
HellKiss Yanıtlama zamanı: Haziran 27, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 27, 2013 Teşekkürler ilk yorum benden Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.