nazirella Oluşturma zamanı: Ekim 10, 2013 Paylaş Oluşturma zamanı: Ekim 10, 2013 Meditasyon Sabah meditasyonu dört aşamadır. İlk on dakika hızlı soluma yaparsın. Nefes alma yolu ile varoluşa girersin, nefesine kuvvet ve enerji vermelisin. Nefesine yaşam vermelisin. Öyle çok yaşam ki, nefes verirken onunla birlikte ruhunda çıkar ve nefes alırken tüm varoluş onunla beraber içeri girer. Öyle derin nefes almalısın ki, başka her şeyi unutmalısın, yalnızca nefes alma kalmalı. Sanki kendin nefes olmuşsun gibi. Bu on dakikalık derin soluma içinde uykuda olan bütün enerjileri uyandırır. Hiç dokunmadığı tüm o enerjileri uyandırır ve eyleme geçirir. Ama üzüntü gitmez. Yavaş yavaş nefes alacağım. Hem, çok olmasa da biraz enerji uyanır. Diye düşünme. Hayır, hiç de öyle değil, çünkü uyanış süreci belli bir sınıra ulaşıldığı zaman başlar. Suyu ısıttığın zaman gibidir; yüz dereceye kadar ısınır, sonra buhara dönüşür. Otuz derecede bir ölçüye kadar buhara dönüşeceğini ya da bir kısmının buhara dönüşeceğini düşünme. Hayır, burada matematik işe yaramaz. Ancak yüz derecede buhara dönüşür. Elli derecede en az yarısının buhara dönüşeceğini düşünme, hayır, hiçbir kısmı buhara dönüşmez. Ancak yüz derecede buhara dönüşür. Peki, o yüz derece nedir? Su içi, her yerde aynıdır. Her yerde, dünyanın her köşesinde suyu ısıtırsın ve yüz derecede buhara dönüşür. Suyu havuzdan da alsan, ırmaktan…nereden aldığının bir önemi yoktur-su ben bir kuyudan geldim diye ısrar etmez, ya da bir ırmaktan yüz derecede buhara dönüşür. İnsan söz konusu olduğunda bir güçlük vardır, çünkü onun bir kişiliği, bir bireyselliği vardır. Her birey bireysel derecelerde buhara dönüşür. Başka bir deyişle, her insanın yüz derecesi farklıdır. İnsan da yüz derece buhara dönüşür, ama her insanın yüz derecesi farklıdır. Bu yüzden sana hangi noktada buhara dönüşeceğini söylemek güçtür. Bir şey kesindir: kendi yüz dereceni kestirebilirsin. Kriter şudur; kendini geri çekmediysen –tam bir çaba gösterir, kendini tutmazsan- yüz derecedesindir. Ve diğer insanın bununla hiçbir ilgisi yoktur. Bu, kendine aittir. Bu yüzden başkaları bunu bilebilir de bilmeye bilir de, asıl konu bu değildir. Kendini içeride tutmadığını, kendini tamamen ona verdiğini bilmelisin. Kendini tamamen ona veriyorsan, yüz derecedesin. O zaman endişelenecek hiç bir şey yoktur. Şu da mümkündür: komşun senden daha fazla çaba gösteriyor, ama kendi yüz derecesine ulaşamıyor olabilir. Hâlâ kendinden bir şeyleri saklıyor olabilir. Ve bir başkası senden daha az çaba gösterdiği halde kendi yüz derecesine ulaşmış olabilir. O, kendini tamamen ortaya koymuştur. Bu yüzden, diğerleri için endişelenme; kendini tamamen verip vermediğin konusunda kendine karşı açık ol. Meditasyon bir kumardır. Tüm diğer kumarlarda ortaya bir şey koyarız ve meditasyonda ortaya kendimizi koyarız. Bu kesinlikle bir kumarcının eylemidir, bir iş adamının değil, çünkü bir iş adamı, kazanç az olacak olsa bile en az riski almak ile ilgilenir. Kumarcı, her şeyi kaybetme riski olsa bile kazancın büyük olması ile ilgilenir. Kumarcı ile iş adamı arasındaki fark budur. Meditasyon bir iş adamının girişimi hiç değildir. Meditasyon kesinlikle kumarcı içindir. O, ne olursa olsun kendini tamamen ortaya koyar. Tek bir fark: dış kumarda, belki, nadiren, kazanç olur. Belki diyorum, çünkü olacağını yanılsaması hep vardır, hiç olmasa bile. Ve o asla olmaz. Dış kumarda, kazansan bile, bu yalnızca daha büyük bir kayıp için baştan çıkmana sebep olur. Bu yüzden bir kumarcı asla kazanamaz; kaç defa kazanırsa kazansın, yine de kazanan o değildir, çünkü sonunda yalnızca kaybeder. İçsel kumarcı bunun tam tersidir: bir yenilgi bile yalnızca gelecek bir galibiyetin başlangıcıdır. Bir meditasyoncu asla nihai olarak kaybetmez; defalarca kaybeder, ama sonunda kazanır. Bir Mahavira’ın, bir Buda’nın ilk günden kazandığını, Muhammet’in, İsa’nın ilk günden kazandığını düşünmeyin. Hayır, kimse ilk günden kazanamaz. Çok kötü kaybederler! Ama sonunda kazanırlar. Bu yüzden on dakikalığına, bütün varlığını katarak, derin soluma. On dakikalık derin solumadan sonra, enerji uyandığı zaman, dışarı atılmalı. Hangi yoldan çıkmak istiyorsa. Bedenin hoplayabilir, sıçrayabilir. Dans edebilir. Ağlayabilir, bağırabilir sesler çıkarabilir, tamamen delirmiş gibi görüne bilinir; durdurmayacaksın. Dizginlerini tamamen serbest bırakacaksın ve onu destekleyeceksin. Bedenin tamamen delirmek istiyorsa, bırak delirsin. Neden? Çünkü içimizde biriken sonsuz sayıda delilik vardır. Bırak tamamen delirsin. Tamamen delirmek hiçbir korku taşımadığın anlamına gelir. Ben ne yapıyorum? Ben, bağırıyorum öyle mi? Kolejde profesörüm, bu yaptığım ne? Ya da: ben doktorum ve hoplayıp zıplıyorum! Ben ne yapıyorum? Ya bir hastam beni görürse! Bir doktor hastalarından korkar, bir öğretmen öğrencilerinden korkar, dükkan sahibi müşterilerinden korkar. Kimden korkuyon olursan ol, delirmek o korkuların her birini terk etmek anlamına gelir. Korku kiminle ilgili olursa olsun. Koca karısından, karı kocasından korkar. Baba oğlunda, oğul babasından korkar. Hangi korkulara sahip olursan ol, delirmek artık tüm korkuları bırak anlamına gelir. Korkusuzca ne olacaksa olmasına izin verirsin. Gün ve gün delilik biriktiririz, sanki evde çöp vardır ve sen onu bir köşede saklar, biriktirirsin. Bu tüm evi kirletir ! bir gün ev leş gibi kokmaya başlar. Bir gün öyle bir duruma gelirsin ki, ev de çöp dışında hiçbir şey kalmaz. Şimdiki halimizle, kendimize yaptığımız budur. Zihinde ne çöp varsa, onu biriktirir dururuz. Bu öfke de olsa, sahtekarlık da nefret de olsa her şeyi biriktirir dururuz . Yavaş yavaş bu birikim o kadar kötü olur ki, yaşamlarımız bir şekilde onu idare etmekle geçer, ki dışarı çıkmasın, açığa çıkmasın, biri görmesin. O zaman ondan o kadar korkmaya başlarız ki, içimize bakmayı tamamen bırakırız. Korkumuz çok büyüdüğü için çok çöp vardır. Açığa çıkmasından korkarız. Ancak meditasyon durumuna girebilenler onca çöpü dışarı atmaya hazırdır. Çöp atıldıkça, her şey içinden hafifler. İkinci aşama katarsis aşamasıdır, içeriye temizlik sinsin diye her şeyi dışarı atma aşaması. Cesaretini toplayana kadar çöpü dışarı atamayacaksın. Ama bunu yapabildiğin zaman, tamamen farklı bir adam olacaksın. İkinci aşama tamamen delirme aşamasıdır. Üçüncü aşama, ‘huuu’ sesi çıkarma aşamasıdır. İnsanın on dakika boyunca devamlı hoplayıp zıplarken ‘huu’ sesi çıkarması gerekir ‘huu’ sesi çekiç gibidir. Bedeninde, cinsellik merkezinin yakında bulunan ve yoganın kundalini dediği bir enerji vardır. Ona dilediğin ismi verebilirsin; bilim adamları ona biyoelektirik der. Orada saklıdır ve derin, güçlü bir huu sesi çıkarılırsa, o cansız enerji, o uykudaki enerji eyleme geçer. Eski bilgeler, kıvrılmış bir yılan benzetmesini kullanırlardı. Yılana vurduğun zaman boynunu gererek yükselir. Bir yılanı yeterince uyarırsan, neredeyse kuyruğu üzerinde durur. Bu enerji içimizde o şekilde cansız yatmaktadır. Vurulursa, yükselmeye başlar. Ama bu vuruş ancak içerideki deliliği dışarı atma şansı elde edilmişse yapılmalıdır. Aksi halde, deliliğinin ortasında yükselirse, gerçekten delire bilirsin. Bu yüzden, arayıcılar pek çok kez delirmiştir. Bunun sebebi, derin bir temizlikten geçmeden kundalinilerini yükseltmeye başlamalarıdır. Deliliklerinin sebebi, bilimsel bir tavır takınmamalarıdır. Önce bu temizlenmeden geçmek şarttır. Bu yüzden ilk iki aşama içini derinlemesine temizlemek içindir. İlk aşama içindeki tüm enerjiyi uyandırmak, ikinci aşama yükselen enerjiler ile çelişki içinde ki her şeyi dışarı atmaktır. Sonra üçüncü aşama, aşağıda cansız yatan kundalini uyandırmak içindir. Bu yüzden, on dakika boyunca, tüm yoğunluğunla ‘Huuu’ sesi çıkar. Ve sonra dördüncü aşamada, hiç orada değilmişcesine, ceset gibi uzan, tamamen sessiz. Bedenin, sanki ölmüşsün gibi tamamen gevşek bırakacaksın. Gözlerin kapalı, bekleyiş içinde, sessizce içeride. Çok şey olacak. O içsel bekleyişte çok şey olacak. Benim Anlayışım Şudur: eninde sonunda sana öğrettiğim bu meditasyon büyük öneme sahip bir terapi olacaktır ve akıl hastalarını tedavi etmenin, onları sağlıklarına kavuşturmanın bir yolu olacaktır. Ve okuldaki her çocuğun bu meditasyonu yaşaması olası olsa, tüm yaşamı boyunca delilikten kurtulur. Asla delirmez; bu hastalığa karşı bağışıklık kazanır, çünkü o zaman kendi efendisi, kendi bedeninin ve zihninin efendisi olur. Bir insan meditasyon yaparken tüm huzursuzluğunu atar. Düşünceleri durur; beden hareketleri durur; mermer bir heykel gibi olur. Tamamen kıpırtısız. O anda bir enerji havuzudur. Muazzam güce sahiptir. Birinin meditasyon yaptığını görürseniz, yanında oturun, sen de faydalanırsın. Meditasyon durumunda birinin yanında oturursan, sen de meditasyona girersin. Onun enerjisi seni kendi yığınından çeker. Meditasyon mutlak dinlenmeden başka bir şey değildir. O mutlak dinlenmeyi nasıl getireceğin pek çok şeye bağışlıdır. O dinlenmeyi yaratmanın bin bir yöntemi vardır. Benim yöntemlerim öyledir ki, ilk önce olabildiğince huzursuz olmanı isterim, böylece içinde tutunan hiçbir şey kalmaz; huzursuzluk dışarı atılır, sonra dinlenmeye geçilir. Ve rahatsızlık olmaz, daha kolay olur. Buda’nın zamanında, bu tür dinamik yöntemlere ihtiyaç yoktu. İnsanlar sadeydi, daha da hakikiydi (sahihti). Daha gerçek bir hayat yaşıyorlardı. Artık insanlar çok baskılanmış, çok gerçek dışı hayatlar yaşıyorlar. Gülümsemek istemedikleri zaman gülümsüyorlar. İnsanlar sahtedir, tüm yaşam düzenleri sahtedir. Tüm kültür, büyük bir sahtelik gibidir. İnsanlar yaşamıyor, yalnızca rol yapıyor. Geride asılı kalan çok şey var, pek çok tamamlanmamış deneyim zihinlerinde birikiyor, yığılıyor. Bu yüzden yalnızca sessizlik içinde oturmanın faydası olmaz. Sessizce oturduğun an, içinde her tür şeyin hareket halinde olduğunu göreceksin. Sessiz olmanın neredeyse imkansız olduğunu hissedeceksin. İlk önce o şeyleri dışarı at ki doğal bir dinlenme durumuna gele bilesin. Ama gerçek meditasyon ancak dinlenme halindeyken başlar. Tüm dinamik meditasyonlar gerçek meditasyona hazırlıktır. Onlar meditasyonun olabilmesi için temel gereksinimlerdir yalnızca. Onlara meditasyon muamelesi yapma; onlar yalnızca giriştir. Gerçek meditasyon ancak tüm eylemler durduğu zaman başlar; bedenin eylemleri, zihnin eylemleri. Meditasyon ‘bir şey üzerine düşünme değil; yalnızca insanın kendisi olmasıdır. Merkezden uzağa hareket yoktur, hiç hareket yoktur. Yalnızca öyle bütünlenmesine kendin olmak ki, tek bir kıpırtı bile yoktur. İçsel alev kıpırtısız kalır. Diğeri yok olur; yalnızca sen kalırsın. Orada tek bir düşünce yoktur. Tüm dünya yok olmuştur. Zihin artık orada değildir; orada, mutlak saflığın içinde, yalnızca sen varsın.’ OSHO Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Northice Yanıtlama zamanı: Ekim 11, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 11, 2013 Osho'nun karanlık meditasyon uygulamasından sonra 2 gün kendime gelemediğimi hatırlıyorum :D Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nazirella Yanıtlama zamanı: Ekim 11, 2013 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 11, 2013 ilk başlarda oluyor osho bana çok lafı dolandırıyor gibi geliyor Türkçe çeviriden kaynaklanan bir problem mi anlayamadım:rolleyes: Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Northice Yanıtlama zamanı: Ekim 11, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 11, 2013 Artık onuda yanlış çevirdilerse ne diyim ben daha başka :D Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.