KATA Oluşturma zamanı: Temmuz 23, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Temmuz 23, 2007 İngilizceden Çeviren: Bahar Dervişcemaloğlu MANTIKSAL YANILGILAR (Logical Fallacies) Daimi başarının belki de en önemli formülü mantıksal ve eleştirel düşünmeyi öğrenmektir. Öğrencilerimize bunu kazandırdığımız takdirde, yolun büyük bir kısmını almış oluruz. Aşağıda, hayatta sıkça karşılaştığımız mantıksal yanılgıların bir dökümünü sunuyoruz: • Karşıdaki insanı hedef alma: Burada, karşıdaki insanın ileri sürdüğü şey yerine kendisine hücum edilir. Mesela “X’in yazdığı kitap değersizdir çünkü o bir sahtekardır” ifadesi pek mantıklı değildir; X bir dolandırıcı olabilir ama bu onun kitaplarının değersiz olduğunu göstermez. • Karikatürleştirme: Karşıtı olduğunuz insanın durumunu abartır ya da karikatürleştirirsiniz. Mesela “Devrim, bir köpeğin kedi yavrusu doğurmasıdır” gibi bir iddia buna örnektir. • Olumsuz sonuçlara dayanarak iddiada bulunma: Karşınızdakinin iddiasının yanlış olduğunu; doğru olduğu takdirde kötü şeyler meydana geleceğini ileri sürersiniz. Mesela bir cinayet duruşmasında davalının mahkum edilmesi gerektiğini, aksi halde diğer kocaların karılarını öldürme konusunda cesaretleneceğini iddia etmek buna örnektir. • Olumluyu ön plana çıkarma: Kendi pozisyonunuzu güçlendiren iddialarda bulunursunuz ancak buna karşıt olan iddiaları görmezden gelir ya da inkar edersiniz. Mesela “Ford Pinto harika bir araba çünkü kocaman bir gaz tankı var ve birçok kişinin garajına rahatça sığıyor” ifadesi buna örnektir. Burada benzin deposunun patlama problemi atlanmıştır. • Ortancayı görmezden gelme: İkiden fazla olduğu halde siz yalnızca iki alternatifi ileri sürersiniz. Mesela “Ateizm, fundamentalizmin tek alternatifidir”, “Vatan hainliğinin tek alternatifi vatanseverliktir” gibi iddialar buna örnektir. • Kanıttan hareket etme: Henüz kanıtlanmamış bir yanlışın doğru olması gerektiğini (ya da tam tersi) iddia edersiniz. Yani karşı olduğunuz kişi iyi bir savunma yapamadığı takdirde, sizin galip gelmeniz gerektiğini iddia edersiniz. Burada şöyle bir yanılgı var: Kanıtın yokluğu, yokluğun kanıtı demek değildir! • Karşıdakine güvenmeme: Karşınızdaki kişinin kullandığı kaynakları kötülersiniz. Mesela sağcı bir politikacının “bu rapor solcu bir grup tarafından hazırlandı; bu istatistiklere güvenemeyiz” gibi bir iddiada bulunması buna örnektir. Buna daha çok oportünist politikacılar baş vurur. Ancak bir grubun yaptığı çalışmayı, o grubun politik eğilimleri yüzünden diskalifiye etmemeliyiz! • Totolojiye başvurmak: Belli bir daire içinde akıl yürütür, çıkarım yaparsınız. Kanıtlamaya çalıştığınız şeyi, bir tahmin ya da tasarıymış gibi olaya dahil edersiniz. Mesela “Şiddet suçunu azaltmak için ölüm cezası koymalıyız” ifadesi buna örnektir. • Yanlış otoritelerin iddiasına başvurmak: Yıllar önce Nobel ödülü kazanan bir fizikçi, zencilerin biyolojik olarak beyazlardan aşağı olduğunu iddia etmişti. Bu kişi eğer biyoloji alanında Nobel almış olsaydı, iddiasını önemseyebilirdik ama atomlarla ilgili bilgisi, bir insana biyolojik mukadderatla ilgili iddiada bulunma hakkı vermez. • Otoriteye başvurmak: “Albert Einstein bu teoriden oldukça etkilenmişti” gibi bir ifade buna örnektir. Ancak Einstein’in yıllar önce söylediği bu şey, çoktan geçerliliğini yitirmiş olabilir ya da Einstein, nezaketinden dolayı bunu söylemiş olabilir ayrıca bunu sadece belli bir bağlamda söylemiş de olabilir. Bu yanılgının değişik biçimi de isimsiz otoritelere başvurularak yapılır. Mesela “bilim adamları…………… söylüyor” gibi. • Uygunsuz analoji (benzeşim) kullanmak: İki şeyin öyle olmadıkları halde fazlasıyla benzer oldukları iddia edilir. Mesela “Güneş sistemi bana bir atomu hatırlatıyor; güneşin yörüngesinde dönen gezegenlerin tıpkı çekirdeğin yörüngesinde dönen atomlara benzemesi gibi. Biliyoruz ki elektronlar yörüngeden yörüngeye sıçrayabilir; buradan hareketle yörüngeden yörüngeye sıçrayabilen gezegenleri gözlemlemek için eski bant kayıtlarını incelememiz gerekiyor!” gibi bir iddia buna örnektir. Buradaki konuşmacının yukarıda bahsettiğimiz Nobel ödüllü fizikçiyle bir akrabalığı var mı acaba? • Yanlış bir sebep-sonuç ilişkisi kurma: İki şey ortaya çıktığından dolayı, birincinin, ikinciye sebep olduğu farz edilir. Mesela “Kadınlar oy kullanma hakkını elde etmeden önce, nükleer silah diye bir şey yoktu” ya da “Ne zaman kardeşim benimle birlikte maça gelse, tuttuğum takım kaybeder” Bir şeylerin art arda gelmesi, bir sebep-sonuç ilişkisi olduğunu göstermez. Karşılıklı ilişkiyle, sebep-sonuç ilişkisini birbirine karıştırmamak gerekir. • Yaygın ya da gözde olan görüşe başvurmak: Bir fikre kanıt olarak, birçok insanın ona inandığını ya da eskiden inanmış olduğunu iddia edersiniz. 1800’lerde birçok insan, kanı akıtmanın her çeşit hastalığı iyileştirdiğine inanıyordu. Açıkçası, bir fikrin popüler olması onun doğru olduğunu garanti etmez. • Bütüne dair yanılgı: Bütünün, parçalarıyla aynı sadeliğe sahip olduğu farz edilir. Mesela “Atomlar renksizdir. Kediler, atomlardan oluşmuştur, öyleyse kediler de renksizdir.” gibi. • “Yüz verdik, astarını istedi”: Eski bir söz şöyle der: “Eğer bir devenin burnunu çadırdan içeri sokmasına izin verirseniz, çok geçmeden diğer develer de aynı şeyi yapacaktır.” Buradaki yanılgı, bir şeyin, yanlış olan ya da yanlış olabilecek bir şeye yakınlığından ötürü yanlış sayılmasıdır. Mesela “Eğer marihuanayı yasallaştırırsak, akabinde daha çok insan eroinin de yasallaştırılmasını isteyecek” fikri buna örnektir. • Olumluyu öne çıkarmak: Güzel şeyleri sıralarsınız ancak kötüleri sıralamayı unutursunuz. Mesela bir eyaletin, çıkardığı ABD başkanlarıyla övünürken, çıkardığı seri katiller konusunda sessiz kalması gibi. • İstikrarsızlık: Süreklilik arz etmeyen şeyleri öne çıkarmaktır. Mesela “Yüzlerce Amerikalı geceyarısı, gökyüzünde tanımlayamadıkları ışıklar gördü. Diğer gezegenlerde hayat olduğu fikri gittikçe kesinleşiyor.” gibi. • Öfemizm: Bir durumu daha iyi göstermek için kelimeleri hoşa gidecek biçimde ya da duygusal açıdan daha etkileyici biçimde kullanmaktır. Mesela “Kobay fare öldürülmedi, kurban edildi.” ya da “Musevi katliamı, bir soykırım değildi, etnik temizlikti.” gibi ifadeler buna örnektir. • Kaçamaklı ifadelere başvurmak: Eski bir kavramı yumuşatmak için, kelimeleri değiştirerek, yeni ya da farklı bir kavram öne sürersiniz. Mesela Amerikan başkanı yasal olarak kongrenin onayı olmadan bir savaş yürütemez. Bu durumu aşmak için çeşitli Amerikan başkanları, “polis hareketleri”ni, “silahlı saldırılar”ı ve “savunma hareketleri”ni yönetmişlerdir. G. Orwell’ın “1984” isimli romanında bu tür mantıksal yanılgılarla ilgili güzel örnekler vardır. • Hızlı konuşarak iddiada bulunma: Eğer bir fikirden diğerine yeterince hızlı atlarsanız, sizi dinleyen kişinin söylediğiniz şey hakkında düşünecek zamanı olmaz ve dolayısıyla sizin iddianıza karşı gelemez. • En az makul olan hipoteze başvurma: Olması en muhtemel ve akılcı açıklamaları görmezden gelip, olması arzulanan şeyi tek açıklamaymış gibi kabul etmektir. Mesela “Bir kase sütü bütün gece dışarıda bıraktım. Sabahleyin, süt yok olmuştu. Açıkçası, bahçemi periler ziyaret etmişti.” gibi. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ensiferum13 Yanıtlama zamanı: Ağustos 10, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 10, 2007 ya da bir kişi polisten kacarken daha zanlı sıfatına sokulmadan yargılanmadan,gazetecilerin onu zanlı diye lanse etmesi,ve bizimde bu kişiye karsı, yargılanmadıgı halde zanlı gözüyle bakmamızda bir çeşit mantıksal yargı.. tesekkurler Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Ağustos 10, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 10, 2007 ben tsk ederım merak edenlere a dan z ye dusunmek / nigel warburton u tavsıye ederım Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.