apocalypse Oluşturma zamanı: Kasım 18, 2013 Paylaş Oluşturma zamanı: Kasım 18, 2013 Bir yalan makinesi uzmanı, bitkilerin bir karidesin ölümüne nasıl tepki gösterdiklerini kanıtlıyor. Bir müzik öğrencisi, bitkilerin Bach ve Ravi Shankar müziğinden güç alırken, pop müziği karşısında ıstırap içinde kıvrandıklarını keşfediyor. Bir bilim adamının asistanı, kadife çiçekleri önünde kutsal Bharata Natyam dansını yaparak çiçeklerin büyüme oranını %60 oranında hızlandırıyor. Bir din adamı, dua ettiğinde mısırların daha çabuk büyüdüklerini görüyor. Yaratıcı bir Amerikalı, o güne kadar hiç çiçek açmamış bir bitki türüne çiçekler açtırıyor! Psişik bir kişi, ölmekte olan yaprağa ölmemesini emrederek ona şifa veriyor, yaşayan yaprak ölmüş olan kısmın da yerinde kalmasını sağlıyor. Bir adam, karısının tehdit ettiği bir bitkinin mikro voltajında meydana gelen değişiklikleri tespit ediyor. Bütün bu olgular, bitkilerin öyle sanıldığı gibi hiç de cansız ve duygusuz olmadıklarını göstermektedir. (Sayfa: 7-8) Yalan makinesi uzmanı Amerikalı Backster, elektrodları bir bitkinin yaprağına bağladıktan sonra onu yakmak için bir kibrit aramaya başladığında yalan makinesine bağlı mürekkepli kalem çarpıcı şekilde yukarı doğru fırladı. Oysa yaprağı yakmak için henüz hiçbir girişimde bulunmamıştı, sanki bitki Backster’ın zihnini okumuş gibiydi! Kibrit almak için odadan çıkıp geri döndüğünde kalem ani bir tepki daha verdi. Yaprağı yakıyormuş gibi yaptığında ise hiçbir tepki vermedi, sanki yapmacık ve gerçek niyeti seziyor gibiydi! Yaprağı yaktığında, bitki tepki vermesine rağmen yakma düşüncesine verdiği kadar şiddetli tepki vermemişti. Acaba bitki duyu dışı bir algılamaya mı sahipti? (Sayfa: 10) Backster, bitkiler üzerinde yaptığı deneyler sonunda çok ilginç sonuçlara ulaşmıştı. Üzerinde deney yapılan yaprağın koparılmasına bitkinin tepki verdiğini görmekle kalmamış, odaya giren bir köpeğe ya da kendisi hakkında iyi niyet beslemeyen kişilere de tepki verdiğini keşfetmişti. Yaptığı bir başka deneyde, hasara uğrama ve tehdit edilme durumunda bitkilerin tıpkı insanlar gibi bayıldıklarını görmüştü. Daha ilginci, bitkinin toprakta çürümek yerine daha yüksek bir yaşam biçiminin parçası haline gelmeyi takdir edebildiğini de keşfetmişti. Bir başka deneyde, iki bitkinin bulunduğu odaya giren 6 kişiden biri bitkilerden birini saksısından çıkarıp parçalamış ve üzerinde tepinmişti. Elektrodları diğer bitkiye bağlayan Backster söz konusu 6 kişiyi teker teker odaya aldı. Bitkiyi parçalayan kişi odaya girdiğinde bitki ani bir tepki verdi, kardeşinin katilini tanımıştı! Bazı İngiliz araştırmacıları ise, toplanacaklarını ya da turşu yapılacaklarını anlayan domateslerin korkudan komaya girdiklerini kanıtlamışlardı. (Sayfa: 12-14) Backster’in bitkiler üzerinde yaptığı bir başka deney bitkiyle bakıcısı arasında bir yakınlık olduğunu gösteriyordu, üstelik bitkiyle bakıcı arasındaki uzaklık bu bağı etkilemiyordu. Bitkiler bir kez belirli bir kişiye akort oldular mı onu binlerce kişi arasında bile tanıyabiliyorlardı! Bir Faraday kafesinde, hatta kurşun bir kutu içinde izole olsalar bile bitkiyle insanın iletişimi kesilmiyordu. Bir gün Backster yaralı parmağına tentürdiyot sürmüş, deney bitkisi buna tepki vermişti, anlaşılan canlı bir dokunun ölümünü hissetmişti! Bir keresinde yoğurt yiyen Backster’e yine tepki vermişti, çünkü yoğurdun içine dökülen reçeldeki bozulmayı önleyen kimyasal canlı yoğurt basillerini öldürmüştü. Amip ve küf kültürleri gibi tek hücreli varlıklar da tıpkı bitkiler gibi tepki veriyorlardı. Bu da, bir beyne sahip olmayan varlıkların iletişim kurabildiğini gösteriyordu. Öyleyse beyin bir devre açıp kapama mekanizmasından başka bir şey değildi, bilgi depolayan bir hafızası olması da gerekmiyordu. Demek ki bilinçlilik hücresel düzeyde de sürdürülebiliyordu. (Sayfa: 14-15) Pravda Gazetesi yazarlarından V. Chertkov, Moskova Zirai Bilimler Akademisi’nde şahit olduğu bir deneyi şöyle anlatıyor: “Bir arpa filizinin köklerini sıcak suya batırdıklarında bitki bağırdı ve ağlamaya başladı. Mürekkepli kalem kağıt üzerinde sanki delirmiş gibi bitkinin ıstırabını çizip durdu. Bir fasulyenin kökleri önce soğutulup ardından sıcak suya batırıldığında hiçbir tepki vermedi. Fasulye sanki soğuğu hatırlıyor ve tepki vermek için isteksiz davranıyordu. Bu deney fasulye köklerinin bir hafızası olduğunu gösteriyor gibiydi!” (Sayfa: 17-18) Kazak bilim adamları, elma ağaçlarının sahiplerinin rahatsızlıklarına ve duygusal hallerine tepki gösterdiğini defalarca tespit ettiler. Bitkinin, yanına mineralli bir kaya parçası konduğunda veya elektrik şokuyla cezalandırıldığında bir tür şartlı refleks edindiğini gördüler. Mineral yanına her konuşta bitkinin duyguları altüst oluyor, mineral barındırmayan kayaya ise hiç tepki göstermiyordu. (Sayfa: 21-22) Rus bilim adamları, Tanya adlı kızı hipnotize ederek uyuttuktan sonra ona dünyanın en güzel kızı olduğunu söylediler. Bir bitkiye bağlı kayıt kalemi kızın sevincine aşırı bir tepki verdi. Sonra kıza çok üşüdüğünü söylediler, kız titrerken bitki de güçlü bir tepki verdi. Kıza 1’den 10’a kadar bir sayı tutturup sakın kimseye söyleme dediler. Sonra rakamları tek tek saymaya başladılar, kız hepsine hayır dedi. Psikologlar kızın hiçbir rakamda tepki vermediğini kabul ettiler, ama bitkiye bağlı kayıt cihazı 5 rakamı söylendiğinde tepki verdi. Gerçekten de kız 5’i tutmuştu. Bitki hücreleriyle insanın sinir sistemi arasında esrarengiz bir bağlantı olduğu açıktı. (Sayı: 23-24) Bir sardunya çiçeği üzerinde ilginç bir deney yapıldı. Bir kişi çiçeği sürekli taciz etti, yapraklarını kopardı, çimdikledi, bazı yerlerine asit döktü, kibritle yaktı. Diğeri ise ona şefkatle baktı, yaralarını tedavi etti. Bitki kayıt cihazına bağlandıktan sonra işkenceci içeri alındı, cihaz sinirli ve delice hareketler kaydetti. Sonra iyi adam içeri alındı, sardunya yatıştı, kayıt cihazı düzgün hatlı, şefkatli denebilecek çizgiler çizmeye başladı. (Sayfa: 24-25) Sovyet botanikçileri, bir cam kutu içine ekili mısır sapına birkaç hafta süreyle su vermediler. Mısır ölmediği gibi, yanında su verilen mısır kadar sağlıklı büyümeye devam etti. Su verilen mısır suyunu arkadaşıyla paylaşmıştı! (Sayfa: 25) Sovyet bilim adamı Alexander Gurvich, bitkilerin gözle görülmeyen bir ışıma yaydıklarını keşfetti. Bir soğan, ucundan çıkardığı ışımayla diğer soğanın yan tarafını bombardıman ederek onun gelişiminde % 25 oranında bir artış sağladı. Bu ışınlar camdan geçemiyor, ama kuvarstan geçiyordu. Gurvich, insanlar üzerinde yaptığı deneylerde onların da bu ışınları yaydığını, ama hastalık durumunda ışınların değişime uğradığını gördü. Hasta bir insanın, bir maya kültürünü birkaç dakika elinde tutması maya hücrelerini öldürmeye yetiyordu. Gurvich’in çalışmalarından esinlenen Sovyet bilim adamları, hücrelerin, mesajlarını özel elektromanyetik ışınlar halinde şifreleyerek haberleştiklerini keşfettiler. (Sayfa: 26) Ünlü Hintli bilim adamı Sir Jagadis Chandra Bose, bitkilerin hassas bir sinir sistemine sahip olduklarını ve çeşitlilik gösteren duygusal bir yaşamları olduğunu ileri sürdü. Bir gün, hareketi tamamen duran bir bitkinin birden hayvanlardaki ölüm kasılmasını andıran şekilde ürperdiğine tanık oldu. Ölürken bitkiden muazzam bir elektrik çıkmıştı. (Sayfa: 30-31) Dr. Hashimoto, karısının kaktüsle nasıl konuştuğunu yalan makinesindeki kayıtları sese dönüştürerek keşfetti. Bitkinin ürettiği ses, yüksek gerilim hatlarının uzaktan duyulan uğultusuna benziyordu. Ancak bu uğultu değişkendi, bazen kulağa hoş gelen bir ritim şeklinde, bazen de sıcak, neşeli bir şarkı gibiydi! Bayan Hashimoto’nun kaktüsüyle yaptığı sohbetleri dinleyenlerin anlattığına göre, modülasyonlu Japonca konuşan Bayan Hashimoto’ya bitki de modülasyonlu kaktüsçeyle yanıt veriyordu. Sonunda Hashimotolar kaktüsle öyle bir yakınlık kurdular ki, ona 20’ye kadar saymayı, hatta toplama yapmayı bile öğrettiler. 2+2’nin kaç ettiği sorusuna kaktüsün verdiği sesli yanıtı kayıt cihazındaki grafiklere uyarladıklarında, dört belirgin tepe noktası oluşturduğunu gördüler. (Sayfa: 34-35) Amerikalı kimyager Marcel Vogel bir karaağaçtan kopardığı üç yaprağı bir cam tabağın içine yerleştirdi. Her gün kahvaltıdan evvel bir dakika süreyle iki yaprağa bakıyor ve yaşamlarını sürdürmelerini telkin ediyordu. Üçüncü yaprağı ise sürekli ihmal ediyordu. Sonunda ilk iki yaprak yeşil kalırken üçüncüsü kurudu. Dahası, ilk iki yapraktaki ağaçtan koparılma izleri de iyileşmişti. Bu, eylem halindeki psişik enerjiydi. (Sayfa: 36) Alman mistiği Jacop Boehme’nin bitkinin içine girdiğini bilen Marcel Vogel, bir genç kıza bitkinin içine girip giremeyeceğini sordu. Psişik bir kişi olan kız hemen bitkiyle bağ kurdu ve kayıt cihazı olağanüstü bir enerji girişi kaydetti. Genç kız bu deneyi sonradan şöyle anlattı: “Kendimi hayal gücümün akışına bırakarak dibinden bitkinin içine girdim. İçeri girer girmez hareket halindeki hücreleri ve saptan yukarı yürüyen öz suyunu gördüm. Yapraklara yaklaşırken kontrolüm dışındaki bir aleme çekildiğimi hissettim. Bir yüzeyin parçası haline gelmiştim, saf bilinçti bu. Bitki beni kabul, hatta himaye etmişti. Zaman hissi yoktu, sadece mekan yönünden bir birliktelik vardı. Bitkiyle bir olmak için kendimi bıraktım. Bay Vogel gevşememi söylediğinde çok yorulduğumu ama huzur içinde olduğumu hissettim, tüm enerjim bitkiye geçmişti.” Kayıt cihazını izleyen Vogel, kızın bitkiden çıktığı sırada ani bir enerji kesilmesi gözlemlemişti. (Sayfa: 38-39) De La Warr çifti, bir bitkiden koparılarak dikilen bir dal parçasının, anne himayesinden uzak kalmasının onu etkilemediğini gördüler. Ama anne bitkinin yakılması, öksüz kalan çocukların gelişimini yavaşlatıyordu. (Sayfa: 43) Luther Burbank, telkin yoluyla dikenli kaktüslerin dikensiz hale getirilebileceğini keşfetti. Kaktüslere “Korkulacak bir şey yok, bu dikenlere ihtiyacınız yok, ben sizi koruyacağım” diyerek telkinde bulunuyordu. Burbank aynı yolla hiç çiçek açmayan bitkileri bile çiçek açar hale getirmişti. (Sayfa: 44) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
apocalypse Yanıtlama zamanı: Kasım 18, 2013 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 18, 2013 Konu başlığı ve içeriği farklı olduğu için bu bölüme açıyorum. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
la luna Yanıtlama zamanı: Kasım 18, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 18, 2013 Çok teşekkürler! Her zaman kendimi bitkilere yakın hissetmişimdir. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.