KATA Oluşturma zamanı: Temmuz 24, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Temmuz 24, 2007 Yaşlı Bir Adam Gürültülü kahvenin içerlek odasında yaşlı bir adam, masada iki büklüm; önünde bir gazete, yapayalnız. Sefil yaşlılığın ezikliği içinde düşünüyor, ne kadar az çıkardı hayatın tadını güçlü olduğu yıllar, yakışıklı, Biliyor, nasıl yaşlandı; farkında, görüyor her şeyi, ama gençlik yılları daha dün gibi geliyor ona. Hayat ne kadar kısa, ne kadar! Düşünüyor, Bilgelik denen şey nasıl da aldattı onu; nasıl hep güvendi -- ne çılgınlık!-- "Yarın, bol bol zamanın var" diyen o yalancıya. Dizginlediği coşkular geliyor aklına; gözden çıkardığı onca sevinç. Yitip gitmiş her fırsat Şimdi alay ediyor kafasız sağgörüsüyle ... Bunca düşünce, bunca anımsayış başını döndürüyor yaşlı adamın. Ve gidiyor gözleri kahvenin masasında iki büklüm. Konstantin Kavafis Aynı Kentte Dedin, "Bir başka ülkeye, bir başka denize gideceğim. Bundan daha iyi bir başka kent bulunur elbet. Yazgıdır yakama yapışır neye kalkışsam; ve yüreğim gömülü bir ceset sanki. Aklım daha nice kalacak bu ülkede. Nereye çevirsem gözlerimi, nereye baksam hayatımın kara yıkıntıları çıkıyor karşıma, yıllarımı kıydığım boşa harcadığım." Yeni ülkeler bulamayacaksın, başka denizler bulamayacaksın. Bu kent peşini bırakmayacak. Aynı sokaklarda dolaşacaksın. Aynı mahallede yaşayacaksın; aynı evlerde kır düşecek saçlarına. Bu kenttir gidip gideceğin yer. Bir başkasını umma -- Bir gemi yok, bir yol yok sana. Değil mi ki hayatını kıydın burada. bu küçük köşede, ona kıydın demektir bütün dünyada. Konstantin Kavafis Elden Geldiğince Dilediğin gibi değilse yaşamın, hiç olmazsa çalış elden geldiğince: kirletme onu kalabalığında yeryüzünün, koşuşturmalarla, konuşmalarla. Kirletme yanına alıp sürükleyerek, sunarak ilişkilerin toplantıların günlük bayağılığına, yaşamak yabancı, ağır bir yük oluncaya. Konstantin Kavafis Limanda Yirmi sekizinde, genç bir adam, Emis koku satıcısı olma sevdasıyla Suriye'nin bu küçük limanına geldi bir Tinos teknesinde. Ama yolda hasta düşmüştü; karaya çıkar çıkmaz öldü. Ucuzundan bir törenle buraya gömdüler onu. Ölmeden birkaç saat önce, "memleket", "büyükler... yaşlı... çok" gibi sözler sayıkladı. Ama kimsenin tanıdığı yoktu onları, ne de ülkesi belliydi koca panhelen dünyasında. Böylesi daha iyi. Ölüsü yatarken bu küçücük limanda, büyükleri sanacak hep, o yaşamakta. Konstantin Kavafis Surlar Düşünmeden, acımadan, aldırmadan, yüksek, kalın duvarlar örmüşler dört yanıma. Şimdi umarsızlık içinde oturuyorum burada. Bir düşüncem yok içimi kemiren bu yazgıdan başka; bir sürü işim vardı dışarda görülecek. Nasıl da anlamadım duvarlar yükseldi de? Ses soluk işitmedim çalışan işçilerden. Sezdirmeden kapadılar beni dünyanın dışına 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Amoress Yanıtlama zamanı: Temmuz 24, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 24, 2007 tskler paylasim icin Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Temmuz 24, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 24, 2007 ben tşk ederım farkında olmadan scarred e hedıye vermıs olduk:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Mart 18, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 18, 2008 Gittim Dizginlemedim kendimi. Aldım başımı gittim, gittim, ışıltılı geceye: o yarı gerçek ve kafamda yarı belirlenmiş zevklere. Ve başdöndürücü şaraplar içtim, şehvetle kucaklaşmaktan korkmayanların içtiği. Kavafis İstekler Gerçekleşmeden - bir tek ateşli gecenin, ya da ayaydın seherin zevkine erişmeden - geçip giden istekler - yaşlılığı bilmeden göçenlerin cesetleri gibidir gözyaşları içinde görkemli mezarlara gömülen, başuçlarında güller, ayaklarında yasemin... Kavafis Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
semuel Yanıtlama zamanı: Nisan 18, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 18, 2008 UMUTSUZCA büsbütün yitirdi onu şimdi arıyor her yeni sevgilinin dudaklarında sevdiğinin dudaklarını kucaklarken bir başkasını aldansın istiyor aynı çocuğa kendini hep ona veriyor sansın büsbütün yitirdi onu sanki hiç olmamış gibi çünkü kurtulmak -öyle demişti o- kurtulmak istiyordu hasta tensel eğlencelerin lekesinden lekesinden tendeki utancın vakit var daha diyordu vakit var kurtulmaya büsbütün yitirdi onu sanki hiç olmamış gibi düşlerinde sanrılarında başkalarının dudaklarında hep onun dudakları yanıyor yeniden duymak için tanıdık aşkı çev. Barış Pirhasan ZAMAN ONLARI DEĞİŞTİRMEDEN ayrılık vakti gelip çattığında koyu bir keder kapladı ikisini ayrılmak istemiyorlardı ama koşullar hayat ikisinden birini uzak yere gitmeye zorluyordu - new york'a ya da kanada'ya kuşkusuz eskisi gibi değildi aşkları günden güne azalmıştı o çekicilik aşkın çekiciliğinden çok az şey kalmıştı ayrılamıyorlardı bir türlü ama koşullar belki deyazgı ikisini ayıran bir sanatçı olarak belirmişti duygularına gölge düşmeden zaman oonları değiştirmeden birbirlerini eskisi gibi bilsinler diye hep yirmi dört yaşında, yakışıklı, bir genç adam çev. Erdal Alova TENSEL HAZ özü ve sevinci yaşamımın anılarıdır o saatlerin tensel hazzı gönlümce bulup koruduğum özü ve sevinci yaşamımın bildik aşkların verdiği bütün doyumları geri çeviren çev. Erdal Alova Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Ekim 21, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 21, 2008 Anna Komnena Dulluğundan yakınıyor Anna Komnena Aleksias'ının önsözünde. Başı dönüyor, "Gözlerimden yaşlar boşanıyor," diyor, "ah bu fırtınalar," hayatındaki, "ah bu yıkımlar." Acısının ateşini duyuyor kemiklerinde, iliklerinde, ruhunun derinliklerinde. Oysa bu hırslı kadının bir tek büyük acıyı tatmış, yalnız bir özlemle yanmış olması gerçeğe daha yakın: o da - kendisi asla kabul etmese bile - bu soylu Yunan kadınının bütün becerikliliğine karşın, krallığı bir türlü ele geçirememesi, krallık tacını o haddini bilmez İoannes'in nerdeyse koparırcasına ondan kapmış olmasıdır. Çağdaş Yunan Şiirleri Antolojisi / Cevat Çapan Adam Yayıncılık / 1982 Sesler Özlenen sevgili sesleri ölenlerin, ya da bizim için ölüler gibi yitip gidenlerin. Bazan konuşurlar bizimle düşlerimizde; bazan düşüncelerimizde duyulurlar. Ve bir an için onların sesleriyle başka sesler döner bize hayatımızın ilk şiirinden - uzaktan uzağa duyulup kaybolan bir ezgi gibi gecede. Çağdaş Yunan Şiirleri Antolojisi / Cevat Çapan Adam Yayıncılık / 1982 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Kasım 30, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 30, 2008 GİZLİ ŞEYLER Bütün yaptıklarımdan ve bütün söylediklerimden Kimse anlamaya çalışmasın kim olduğumu Bir engel vardı, bir engel, bütün eylemlerimi Ve baştan aşağı tutumumu değiştiren Hep bir engel tam konuşacağım sıra Susturuverirdi beni. En göze çarpmamış davranışlarımdan En kapalı sözlerimden, yazdıklarımdan Yalnız onlardan anlaşılabilirim. Ama belki de değmez bunca çabaya Bunca dikkate, gerçekte kim olduğumu bulmak, Daha güzel bir toplumda ilerde Bir başkası tıpkı bana benzeyen Çıkar kuşkusuz, yaşar özgürce. DUVARLAR Aldırmadan, acımadan, utanmadan Kocaman yüksek duvarlar ördüler dört yanıma İşte oturuyorum şimdi umutsuz Bu yazgı kemiriyor beynimi, başka şey yok aklımda Yapacak neler vardı dışarıda. Ah duvarları örerken nasıl görmedim onları? Ne sesini duydum örücülerin, ne gürültüsünü. Çıt çıkarmadan kapamışlar bana dünya kapılarını. Barış Pirhasan Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Aralık 22, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 22, 2008 O Evin Önünde Dün dolaşırken kenar mahallelerin birinde, çok gençken sık sık gittiğim o evin önünden geçtim gene. İşte orada tutuşturmuştu tenimi Eros o olağanüstü gücüyle. -Ve dün geçerken o eski sokaktan, dükkanlar, yaya kaldırımı, taşlar, duvarlar, balkonlar, pencereler- her şey aşkın büyüsüyle güzelleşti birden: çirkin hiçbir şey kalmadı çevremde. Ve ben orada durmuş bakarken kapıya, dolaşıp dururken evin önünde, ışıdı bütün varlığımda tenimde birikmiş olan o tatlı heyecan. Çağdaş Yunan Şiirleri Antolojisi / Cevat Çapan Adam Yayıncılık / 1982 İkindi Güneşi Bu oda - ne kadar iyi bildiğim bir yer burası. Şimdi bu da, bitişik oda da işyeri olarak kiralanmış. Acentelerin, tüccarların, şirketlerin yazıhanesi olmuş bütün ev. Ah, ne kadar bildik bir yer bu oda. Bir divan vardı kapının yanında, onun önünde bir Türk seccadesi; hemen yanında, üzerinde iki sarı vazo duran raf. Sağda, hayır, karşıda, aynalı bir dolap. Ortada yazı yazdığı masa ve üç büyük hasır iskemle. Pencerenin yanında yatak dururdu, üzerinde kaç kez seviştiğimiz. Hala buralarda olmalı bütün o zavallı eşya: Pencerenin yanında yatak dururdu, yarısı ikindi güneşiyle aydınlanan. ... Bir ikindi saat dörtte ayrıldık yalnız bir haftalığına... Ah, ah, bir türlü sona ermedi o hafta. Çağdaş Yunan Şiirleri Antolojisi / Cevat Çapan Adam Yayıncılık / 1982 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.