darqrose Oluşturma zamanı: Ocak 18, 2014 Paylaş Oluşturma zamanı: Ocak 18, 2014 Hayatı güzel yapan üç şey bu filmde güzelce anlatılmıştır. Kitabı daha bir cezbedici geldi bana çünkü olayların akışından başka asıl merak ettiğim bu aklı karışık , çaresiz kadının iç dünyasıydı. Elizabeth bir metropol kadını olarak karşımızda. Hayatı yaşamayı bir kenara bırakalım yemek yemekten bile mahrum bırakılmış bir kesimi simgeliyor. Ama her insanın kendinden bir şeyler bulabileceği kadar derin bir kişilik. Elizabeth mutsuz evliliği olan içinde keşif arzusuyla yanıp tutuşurken hayatını tek bir kareye sabitlemek zorunda kalan bir kadındır. Elizabeth kendisini mutlu etmeyen ve mutlu olamadığı bir eşle beraberdir. Severek evlenmiştir fakat yaşı ilerledikçe farklı arayışlar geliştirmiştir. Kendisi gelişirken çocuk zekasıyla, oldukça sığ yapısıyla hayatını işgal eden kocası onu dipsiz bir yalnızlığa iter. Elizabeth makale yazarıdır ama yazmak için yaşamak gerektiğini anlamaya başlar. Onu mutlu edecek şeyin bir çocuk yapmak değil hayatı yeni baştan yaşamak ve yazmak olduğunun farkına varır. Hayatı mükemmel görünebilir ama onun ruhsal arayışı onu bir savaş esiri kadar çaresizliğe sürükler. Elizabeth şu sahneyle seyircisini kendisine bağlar: Gecenin bi yarısı yıllardır görmezden geldiği tanrısına seslenir '' Tanrım yaptığın işin gerçekten büyük bir hayranıyım!!'' Hayatta kararları kendimizin verdiğini düşünen bizlere bir ders niteliğindedir bu sahne . Anlayamadığımız şey bizler seçimler yapıyoruz ama ne yaptığımız seçimin ilerisini görebiliyoruz hayatımıza ne getirecek bizlerden neler alıcak bunun bilgisine sahip olamadığımız halde kendimizi kural koyucu zannedip hissizleşiyoruz. Elizabeth bunun canlı bir kanıtı olarak yıllardır yalnız geçirdiği zaman 2 haftadan uzun sürmemiş oldukça güçlü bir karakterdir fakat işler yolunda gitmeyince çareyi kendisinden büyük olan birşeye sığınmakta bulur. Metaryelist olan bizler maddenin mutlu etme gücü olmadığını anlamamakta direnirken içsel yolculuğun hakkını vermiş olan Elizabeth bütün parasını evini arabasını kaybetme pahasına çapkınlığını bile bi kenara koyarak Avrupa ya seyahat eder. Amacı yemekten keyif almayı öğrenmektir sırada ki yolculuğu için yiyebildiği kadar yemeği yemesi doğru bir hareket olacaktır. Avrupa ' da yemek yemenin verdiği hazzı keşfeder yalnızda mutlu olabileceğinin sıcak su olmadan bile mutlu olunabileceğinin hatta erkeksiz bile mutlu olunabileceğinin bilincine ulaşır arkadaşlar edinir ve meditasyonun gücünü anlamak için Hindistana gider. Elizabeth ' in meditasyonu nasıl başardığını anlayamazsakta anladığımız bir şey çok okuduğu araştırdığı çaba gösterdiği oldu. Demek ki dünyayı ve yaşamı hissetmek için dua etmek için çok çaba göstermeli çok okumalı ve araştırmalıymışız. Dünyayı kalp gözüyle görmek terimini anlamanın yolu da dua etmeyi öğrenmekten geçiyormuş diyebiliriz. Elizabeth aylar süren içsel yolculuğunun son durağı olarak Endonezya sınırları içinde ki Bali ' yi seçer. Hareketli gece hayatı olan Bali sahilinde ise gönlünü eğlendirmekten fazlasını bulacaktır. Peki Elizabeth bu sefer neyden korkup kaçacaktır bahanesi ne olacaktır gerçekten değişmişmidir ilişkisini yürütebilecekmidir bu da filmin can alıcı noktalarından biridir hatta en romantik ders verici yerleridir onu da yeni seyirciye süpriz olsun diye yazmıyorum. Sevgiyle kalın=) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
darqrose Yanıtlama zamanı: Ocak 18, 2014 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 18, 2014 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
serpentine Yanıtlama zamanı: Ocak 18, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 18, 2014 Sen yazmışsın sanırım güzel anlatım olmuş. Sebep aramadan mutlu olabilmek çok değerli ama yine de biraz madde herkes için iyi olacaktır. Tanrı zaten insanların kaçış noktası milyon yıldır. Ama ahlak yapımıza ters bir kitap senaryosu yani ne o öyle çocuk istememezlik, kocadan kaçmalar falan. Kadını okutunca böyle oluyor azizim Oh monşer Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
darqrose Yanıtlama zamanı: Ocak 28, 2014 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 28, 2014 Olay da bu zaten bozuk bir ruh halinden dingin bir ruh haline geçiş hikayesi diyebiliriz. İnsanın ruhu bozuksa her kültürde her ahlaksızlığı yapar değilmi? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
elias Yanıtlama zamanı: Ocak 28, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 28, 2014 Sidartanın dişi versiyonuna benziyor hikaye Merak ettim izliycem Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ginger Yanıtlama zamanı: Ocak 28, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 28, 2014 Sen yazmışsın sanırım güzel anlatım olmuş. Sebep aramadan mutlu olabilmek çok değerli ama yine de biraz madde herkes için iyi olacaktır. Tanrı zaten insanların kaçış noktası milyon yıldır. Ama ahlak yapımıza ters bir kitap senaryosu yani ne o öyle çocuk istememezlik, kocadan kaçmalar falan. Kadını okutunca böyle oluyor azizim Oh monşer serpentine sen bagyan degil miydin yahu? ben sirius u da coook uzun sure bayan sanmistim boyle bir kiz titizliginde duzgun duzgun cumleler yaziyorsunuz, efendim ozneler nesneler yerli yerinde, imla o bicim, biz de sizi kiz saniyoruz.arada hoytttt falan yazin Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.