dark_venus Yanıtlama zamanı: Kasım 22, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 22, 2007 Kendi kendimin kuyusunu kazıyorum...Sonra bir taş atıyorum kırk cümle kifayetsiz kalıyor derdimi anlatmaya... Attığım taşı kalbi sanıyor biri, kuyularımdan su çekiyor... Susuz kalınca s u s uyorum ben hep, ama içmek içimden gelmiyor şarapsı yalnızlığı... Bir kağıt görüyorum ağıtlarıma sardığım,sargılarından kanıyor eksikliklerim...Yazıldığı gibi okuyorum hayatı, ama okudugum gibi yazılmıyor kaderim... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Depressive Yanıtlama zamanı: Kasım 22, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 22, 2007 sevmekten ne zaman vazgectim? kotu gunumde yanimda olmadigin zaman vazgectim. canin sikildiginda benimle paylasmadigini, kirilacak veya tedirgin olacak olsam bile dusuncelerini acikca soylemedigini anladigim zaman vazgectim. bana yalan soyledigini anladigim zaman vazgectim. gozlerime baktiginda kalbinle bakmadigini ve bana hala soylemedigin seyler oldugunu hissettigimde vazgectim. her sabah benimle uyanmak istemedigini, gelecegimizin hicbir yere gitmedigini anladigim zaman vazgectim. dusuncelerime ve degerlerime deger vermedigin icin vazgectim. agrilarimi dindirecek sicak sevgiyi bana vermediginde vazgectim. sadece kendi mutlulugunu ve gelecegini dusunerek beni hice saydigin icin vazgectim. tablolarimda artik kendimi mutlu cizemedigim ve tek neden sen oldugun icin vazgectim. bencil oldugun icin vazgectim!! bunlardan sadece bir tanesi senden vazgecmem icin yeterli degildi, cunku sevgim yuceydi. ama hepsini dusundugumde senin benden coktan vazgectigini anladim. bu yüzden ben de senden vazgectim. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Kasım 22, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 22, 2007 yazdıkları bulanıklasıyor.parlıyor damlalar ardında ne parıltılı bi dünya yarabbi!!! -------------------- Kendi kendimin kuyusunu kazıyorum...Sonra bir taş atıyorum kırk cümle kifayetsiz kalıyor derdimi anlatmaya... Attığım taşı kalbi sanıyor biri, kuyularımdan su çekiyor... Susuz kalınca s u s uyorum ben hep, ama içmek içimden gelmiyor şarapsı yalnızlığı... Bir kağıt görüyorum ağıtlarıma sardığım,sargılarından kanıyor eksikliklerim...Yazıldığı gibi okuyorum hayatı, ama okudugum gibi yazılmıyor kaderim... kendi kendisinin kuyusunu kazdı...sonra bi taş attı,bi daha konusmadı.attıgı taşı degıl sadece kuyuyu da sahıplendı herkes,hor kullandı....ne kuyu ne taş kaldı...çorak heryer... tşk ler ...profılıne sıgınmak guzeldı,fazlasıyla rahatladım yalnız sildim,affet:)tşk ederım Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
dark_venus Yanıtlama zamanı: Kasım 23, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 23, 2007 Hoşlandım bu misafirperverlikten,senin gibi misafire perverdir sahipliğim her zaman katatonik... Rica ederim.. Sevgilerimle... -------------------- Suskunluk ne keskin bir kılıca dönüşüyor dudaklarımda . Dilenmişliğim su yüzüne çıkar oldu avuçlarıma bırakılan ağır vazgeçişler yüzünden …Köşeyi döner bu koşar adımlar,çıkmazlığını bile bile.Hangi kapılar kapanmadı ki yüzüne.Kirpiklerine zincirlenen gözyaşların korkmadı mı senden?Aynaya bakıyorsun yine tanımadığın kimselere bakar gibi. Sahi kaç satır geçti ezikliğinin üzerinden. Yitireceğim ne kaldı ellerimde diye bakınıyorsun çizilen kaderine...Yine ayışığından bir damla dileniyorsun, yine senfonik bir çığlık atıyorsun karanlığa.Kutsal olan ne varsa eritip şekillendiremedigin kalıplara sokuyorsun. Söyleme tamam... Bilmek istemiyorum. Kupkuru avuçlarına usulca bıraktığım dudaklarım, hoyrat ellerinde nasırlı bir kalbe dönüşsün... Bırak... İskeleti çaresizlik olan bir mazeret istemiyorum... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Kasım 23, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 23, 2007 (;)bu benım ıcın zor olucak sanırım..kata nın önünde top veeee...) kulakları sağır eden bu siren -ki kemirdiğin dudaklarının,titrettiğin dizlerinin ve soluk benzinin yansıması- bastırabilir mi geçmişi...yüzünü hatırlamadığın ve bir zamanlar içinde hissetiğin nerde şimdi?tabaklanmış ve tuzlanmış deri gibisin,leşler gibi kenara bırakılmış,soğuk ve ruhsuz...hangi gaydadanın bir parcası olabılırsın artık? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Locked Yanıtlama zamanı: Kasım 23, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 23, 2007 Zaman acımazsızca geçti, yalnızlığı vurdu yüzüme..Her batan güneş gibi sıcaklığı azaldı tenimde. Bense kutup kestim.Buzullarım battı kalbime. Aktı gitti kanlarım eritti ve bitti tek bir buz parçası kalmadan. Gün geldi gecenin karanlık cehenneminde göz yaşları ıslattı kalp kırıklarını, topladım ıslak kırıkları . çöpe attım üzerine yarım kalan sigara mı attım. Pencereden baktı gözlerim, sonra semaya daldım Ve dedim; Dudaklarım kilitli, hoşçakal bugün. sende yolcusun dünlerimde sorgusun ve 24 lük yorgunsun Git de dinlen gidenlerle yarınım kapıda bekliyor ve son veda zamanı.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Kasım 23, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 23, 2007 dedıler kı yukarı cıkmak ıcın bazen dıbe vurmak gerek ve küllerinden de doğabilir ınsan... ama anlatmadılar bu devinimin amacını...kale tek degıl anlasılan...0-1 yenik başladı maç insan olmakla... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
losteirosss Yanıtlama zamanı: Kasım 24, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 24, 2007 bi sonbahar bırakıp gidicem bi yaprak idamını bekler dalında bi ilkbaharın kızlığını bozucam bir meyve yasaktır koparılmalıdır da bi yazın ardından sonbahar gelmez.önünden de gitmezzz! tüm mevsimler sonbahardır aslında diğerleri kişilik bölünmeleridir unutma ve utanma!!! 2 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Kasım 27, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 27, 2007 bir mesafe ki oraya, engebeli yolları aydınlanır kösnül duygularda... uçuşan yaprakları çarptıkça küçük yaralar alır,parlaklığı söner tenin... ah öyle bir mesafe ki oraya, ve yağmurlarında erir,sabunlaşır beden, uzuvlar kökleşir toprağında... o mesafe ki öyle uzun ve zorlu yol almakla bitmez,bitemez istense de... belki sonraki sarhoşun dinlenebileceği bir gölge, ya da soluyabileceği küf kokan bir rüzgar... sonuçta mesafenin bir parçası olmaksa yazgı, tin sıyrılmışken nesnelliğinden ve başıboş gezmelerdeyken artık bilmem farkı kalır mı ki oraya ulaşmanın? bin yıllardan kalma o mesafede yorgun düşmüş serserilerin anısına.... şimdi kadehi doldur ve boşalt defalarca oraya ulaşmış peygamberlere inat!!!... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Jessica Yanıtlama zamanı: Kasım 28, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 28, 2007 Nefesimi tuttum! 1,2,3.. Dalıyorum o budalaların arasına..Birkaçına hırsla omuz geçirdikten sonra -sahte bir- nezaketle tebessüm edip,özür diliyorum yaptıkları lanet şeyden onları 2-3 sn alıkoyduğum için.. bi köşe başı..sadece bir tane..Boş kalmış olmalı..Yok..Koş! Küçük,soluk benizli bi çocuk görüyorum,nefessiz benim gibi..Tutup elinden kaçırmaya yelteniyorum..annesinin hain,hırs dolu gözleri saplandığında acı içinde bedenime yön verip uzaklaşmayı uygun buluyorum..Zavallıyım.. Boş bi ev olmalı...Hayır!her yer ışıklı!Koş.. Nefessimi tutuyorum..Solumamaya çalışıyorum onlarla aynı havayı,akciğerlerine girip çıkan o ahlaksız havayı istemiyorum hücrelerimde... Tutuyorum kendimi..sakin ol ve koş! 1,2,3.. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
coldhellangel Yanıtlama zamanı: Kasım 28, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 28, 2007 dur ya da git oyun değil bu sev ya da nefret et alışılmış bir düzen bu ama ruhumla oynama affedilmez işte bu... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Kasım 28, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 28, 2007 söndüremedi gözyaşları,şehvetin ateşini... eğildi,büzüştü,kömürleşti bedeni... savruldu,eridi,karıştı...devindi,döndü,aktı külleri... her yere dağıldı ve hiç bir yerdedir şimdi... onu anmak ve anında unutmak adına, doldur bakır bakracını gri sularıyla lethenin... uyuştur ve uyut kendini tekrar tekrar... ayılınca belki alıp eline gitarını, ateşli bir melodi çalarsın yine... tam da bu sırada yeni bır ayyaş düşünü kurup kapını çalar... sonra bir kül tanesi havada uçuşur, bir diğeri suya karışır hava gri,su gri,vicdan gri... 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
coldhellangel Yanıtlama zamanı: Kasım 28, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 28, 2007 sarmış her yanımı umutsuzluk kokusu bakıyorum uykuda herkes bir ben mi kendimdeyim öfkeden titreyen ellerim gözlerimin ışığı sönmüş karamsarlık kokuyor satırlar ama dur dedim o hain kokulara git başka şehirlere beni bırak ben içimde bıraktığın nefreti büyütürüm Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Kasım 29, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 29, 2007 içer kudururlar,kudurdukça kıvrılırlar... ter,kan,irin akar kıvrılan çıplaklardan ve duvarlarından sızar köhneleşmiş düşlerinin... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
bruhd Yanıtlama zamanı: Kasım 29, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 29, 2007 moralim bozuk hayat anlamsızlaşmaya başladı önem verdiğim şeylere olan sevgim azaldı ölüm gözüme güzel gözükmekte... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
coldhellangel Yanıtlama zamanı: Kasım 29, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 29, 2007 yine bomboş bir gün yine bomboşbir ben duvarlardan kan akıyor iri gözler var beni izleyen ben hazırım gitmeye bir el uzatsan yeter... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Kasım 30, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 30, 2007 nerdeyse yıkılıyordu harabe,demir kapının metalik sesi yankılandı loş sokakta...simdi biraz daha rahatlamıştı artık...paltosunun yakasını kaldırdı,elleri ceplerinde bir şeyler aradı amaçsızca,ancak bulamadığında fark etti ne aradıklarını,sigara paketi... sanırım şimdi yürümesi gerekiyordu,öyle ya uzaklaşmak ıçın atmıştı kendini dışarıya...ilk adım tereddütlü oldu,beyni komut verdi belirlenmiş bir yön yoktu,bacaklar rahat ola geçebilirdi...bacakları işliyordu şimdi ve sadece... ne kadar daha yürüyeceğini bilmediği gibi ne kadar mesafe aldığını da bilmiyordu...şu durumda iyi birşeydi sanırım düşünmemek,aksi takdirde duralardı belkı de geri dönerdi... oysa ruhun nefes alması gerekiyordu ve zihin bir süre tatile cıkmalıydı,tatsız olaylarla yeterince yorulmuştu zaten...bunu bile düşünmedi,düşünemedi...yürüdü salt ve alabildiğince esnedi vucut... varsa da yoktu artık gözleri,kuytu bir köşeye sinmiş topluluğu fark edene kadar... karanlığın aryasında afyon içmiş gibi gölgeleri...zayıf ateş dışında titreyen hiç birşey yoktu,ses telleri dahil...ilk keskin sidik kokusunu aldı,sonrasında ter ve kir...ama farkli bir şey daha vardı havada tariflemesi olanaksız...ne siyah ne beyaz olan griyle, hem beyaz hem kırmızıya yakın pembe karışık,gerilmiş bir atletin tendonları gibi harekete hazır ama hareketsiz...dışardan bakınca anlaşılması zor gibi görünen ama ciğerlerinin hudutlarına kadar hissettiği bir koku... yakınlaştıkça başı döndü... yıkıldı... bir yıldız kaydı... gece hiç bu kadar ışıltılı olmamıştı... kalp dalgalandı göğüste... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
dark_venus Yanıtlama zamanı: Kasım 30, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 30, 2007 DARALDIM FİLM İntiharla Sunar... _Bir Ruh Halinin Apansız Ölümü_ İçi acımıştı geçmedi bir türlü ,geçmedi bir türlü ki acıması içinin. Dediler dedi. Kim dedim... K i m se dedi... Ayagı burkulmuştu masanın,çaprazlama bir lodos esti çaktırmadan üfledi mumumu. Anlamıyor galiba dedi, frekansını ayarladım sesinin görüntü kayboldu. İkide bir ikileme düşüyor buhranım işaret ediyor delilik çizgimi. Çizginin bir yanında bir hikayem diğer yanında diğer hikayem... Hangisindeyim ben bile bilemedim....... Üç nokta yetmedi sessizliğime yanına yenilerini ekledim... Beni çağıran neyin çağırılmamışlığı ölemedim... Ruh halim sıkıldı ruhumdan bir karışlık nefes gidemedim kendimden... 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
coldhellangel Yanıtlama zamanı: Kasım 30, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 30, 2007 sevgiye susamıştı ruhum derken onda buldu kendini hislerini anlattı korkmadan derken yalnızlığa itildi haydi durma kalk ayağa onun sana ihtiyacı var derken o yok oldu susma sen karanlıklarda onla olmalısın derken karanlık o oldu haydi kalk ruhum gidiyioruz artık sen hissettiklerini haykırırken sözlerin "boyalı sözler" oldu!!!!!!!!!!!!!!!! 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Jessica Yanıtlama zamanı: Kasım 30, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 30, 2007 Bir yagmur damlasıyız hepimiz..Akıcı,karışkan ruhumuzu bırakıveriyoruz o kara bulutlardan.. Gogool tane damladan Kimi barajlara katılıcak,kimileri o nehir benim bu çay senin diyip afilli bi ped şişede bitirecek ömrünü..bazıları ise asfalta vurup son süratle yerdeki tüm tozu toprağı kapıp kendisine,içme sularına karışıp,rezil edecekler saflığı.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Aralık 1, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 1, 2007 -bakir ama bereketli görünen alabildiğince genis bir alandasın...hür bir şekilde gezinebilir ve hatta batan güneşe karşı neşeli çığlıklarında dans edebilecek kadar mutlu olabilirsin... - ve ekilmemiş tohumlarım ıle bir köşeden izliyorum...her noktası özgün,salt seyretmek bile haz veriyor...sınırlarını çizmekte zorlanıyorum...haklısın böyle engin bir genişlikte her heyecanı ve tadı bulabilirim... -sanırım herşeyi ile senin için varlığını yitirmeyecek bir yere bakmaktasın... -tohumlarım çürümeye başlamış oysa,fakat ufuk cizgisinin azameti anlamsızlaştırıyor herşeyi...adım atmak ıcın heyacan duyuyorum. -bu darı taneleri de...bir zamanlar bereketli ve bakirdi..ta ki çuvalında yer bulana kadar...belki onlara layık böyle bir alan aradın belki de sırtında taşıyıp hamallığını yaptığı bedenin çuvala alıştı,cuval bütünleşti bedeninle... -ve sırtımda akan terimde ve bitmeyen sonsuz yolculuklarımda, karda yağmurda...derin bir küf kokusu...içimi buruyor yeşil tabaka...peki ya izlemek sadece? -sana ait olmayan bir şeyi...ne olduğunu kavramadığın bir şeyi...her saat ve her dakika seninle olmayan bir şeyi???... izlemek belki sadece tanrının mekanından... nefes almak için en son gereken şey hareketsizlik... izlemek belki sadece zamana karışmıs devinim durduğunda... -peki dön veya ilerle...nüans nerde? -... - ah izlemek bir köşesinden sade... 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Slaad Yanıtlama zamanı: Aralık 2, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 2, 2007 Toplantı masası.Yuvarlak?Olmak zorunda mı?Bina?Obsidiyen ve mermer arası materyal,evet.Peki ya beyin?Et?Kan?Eterik?Ruh?Astral?Hatta höh?Çüşte var tabi,neyse... İplerdi parçacıklar,kaos ise örgü yumağı,Tanrı?O yumakla oynayan kedi olabilir,tabii kedinin yumağı kendi tüylerinden yapılmasıysa... Sonuçlar,sorunlar,balyoz ve toprağa değdiği zamanki uçucu his,hissiyatın hafifliği değil de daha ziyade ruhun ağırlığı... Bir çöl var,çölün ortasında bir vaha,hades düzlükleri?Hayır,gri değil,peki takhisis'in cehennemi?Hayır çünkü çarpıtılacak kadar materyal yok ortamda.Bir vaha var ortasında,umut onun adı,sahip olacak kadar kaldıysa aklın unut,ama hala nefes almayı becerebiliyorsan umut... Düşüş,çamurun dibi yok artık,boğulmak gereksiz,klostrofobi kifayetsiz,sömürülüş sonsuz kapının ucunda.Açarsan evren elinde,açmazsan sen bile kalmayacaksın kendine.Becerinin ortaya çıktığı an,gurur giysini bırak kenara,2.derin gibi benimsediğini çıkar ve koy askıya,burda hakikat var,kendin olacaksın,olduğun gibi anlatılacaksın,anlattığın gibi değil.İllüzyonların faydası kendine,vicdanına ve ön bilincine ise şayet durma illüzyonların sevsin seni,onlar beslesin,onlar yönetsin benliğini.Ama gerçeği istiyorsan kapıyı aç dostum,evet pervazından ışık sızmıyor asılı duran şey kara ve habis,evet belki de yokoluş seni öbür tarafta bekliyor,evet kara zift seni çevreleyince gerçekleri göreceksin ama aydınlanma nefesin kadar çabuk kesilecek.Riski al ve şimdiden başla yaşamaya,yaşa ki anlam verebileceğin nefeslerin,ruhunun uzantılarıyla dokunacak beklentilerin,seni bu hayata bağlayacak sevgilerin olsun.Şayet hala mutluysan çukurundan,düşüncen uçurumun olmuş düşmüşsen,duyguların anahtarın,bu kemik yığını hapishane demirleri,et parçaların ise zincirlerin olduysa...Zaten çabalamayı bırakmışsın,ne gerek var ki toprağın üstünde durmaya... 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
dark_venus Yanıtlama zamanı: Aralık 3, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 3, 2007 Cam önünde açan her çiçek , O'na kendi gençliğini anımsatıyordu... Aşağıdan geçen adam ise pencerenin önünde çiçeğine bakan kadının yalnızlığını da alıp,biraz sonra anahtarını cebinden çıkarıp kapısını açacağı evindeki annesinin yalnızlığıyla çoğaltacaktı... Adamı gören komşusu "ne kadar iyi biri" dedi içinden... ve ölen annesini ,düşünerek içinde biriktirdiği ama bir türlü dökemediği gözyaşlarıyla anacaktı... Bunu sezmişcesine yağmur yıkadı adamın yüzünü ve eşlik etti hüznüne ve ağaç bir yaprak düşürdü omzuna teselli edercesine... Soğuk kaldırımda bir ayak sesi oluverdi adam ve gözleri görmeyen çocuk bunu oyun sandı, saydı adımları tek tek... 1..2..3.. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Aralık 3, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 3, 2007 eski çok eski bir ses adını andı,belirsiz bir noktaya daldı,yarı acık kapılardan hoşlanmadığını anladı,seslendi,bir böcek geçti...iri gövdesi sudan fırladı ve suya çarptı, damlalar saçıldı,bir kuş çığlık attı,su sakinleşti...dolandı gölgeler cevresınde,ılerı gerı sokak lambası çan seklınde ve yagmur damlaları görunur gece bile...süzüldü iğreti tenler caddelerde,asım sesi sadece...eğildi büzüldü sonrasında karanlıktı herşeyı...sararmış yaprakları denizine uçuştu,tuz kokusu sardı her yanını ve yaklaştıkça yakınlaştı düşleri,üflese erirdi hani...mum alevi kıvrak ve sokulgan,parladı birden yaktı ve söndü... koş!!...koşabilirsen eğer...savrul savur...kapa gözleri...bilinçaltını cıkar muziğin koynundan dök saç ara tara ölüleri...ne var ki bu bir cenaze şöleni...ah tavaf et kendini ve bir melodi uydur... ''çakıl taşları topladı ondan geriye saydı eksilmedi ve artmadı senelerce saydı kaç kez onun yerine...'' -------------------- üfledim geçmedi... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
birunsatan Yanıtlama zamanı: Aralık 4, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 4, 2007 Martılar denizin kenarında uçarken, bize düşen hüzünlü gözlerle göçmen kuşları beklemek oldu.... Hüzünlü gözler gökyüzüne dolmuşken, bulutlar acıyıp halimize gözyaşlarını dökmeye başladılar yeryüzüne... Mevsimi olmadığı halde geliyor yaban kuşları göçmen diyarlardan, hala hüzünlü gözlerle bekliyoruz göçmen diyarlardan dönecekleri... Unutulanlar arasına göçmenten değil, yüreğin hasret yanını köreltmekten çekindiğimden bu ıstıraplarım. Bu şehrin en güzel yanında, denizin orta yerinde, şarkı söyleyerek beklemek isterim göçmen diyarlarda kalanları... Yüreği göçmen diyarlarda takılı kalanlar, sizi beklemekten yorulmaz yüreğim de sizin bekletmeniz uzun sürmedi mi!?.... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.