schizophrana Yanıtlama zamanı: Ocak 15, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 15, 2008 o kadar sevdim ki resmini işte bugün konuştu benle yorulmuştum çalışmaktan karda uzun yürüdük senle geceleri resmine baktım olanları anlattım seni bir görsem diye diye uyudum yağmurun sesiyle o kadar sevdim ki resmini biliyorum görünce beni hep tanıyordum diyeceksin rüyalarımda hep sen vardın hep tanıyordum diyeceksin okuduğum her cümlede konuştuğum her insanda gördüğüm her güzellikte sen de varsın sen hep varsın. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ArchangeL Yanıtlama zamanı: Ocak 15, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 15, 2008 Buzlu bir ısırık: sayfa no:bilinmiyor bir adım geri çekilip tüm gücümle yumrukladım kütüphaneyi tekmeler savurdum. ortadan kırıldı kütüphane,usulca çöktü tüm kitaplar dökülüp üst üste yığıldı koca bir hiçlik yığınıydılar artık sayfaları arasındaki siyah renkli harfler ait oldukları satırlardan düştü birer birer onbinlerce harf bir kazanda kaynayıp bir araya gelmiş gibi kapkara bir manzara oluştu gözlerimin önünde. ayaklarımın ucunda kanatları açık kendini bırakmış ölü bir yarasaya dönüştüler öylece kalakaldım. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Ocak 15, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 15, 2008 şimdi-değişken tutkularını söndürüp anlamsız seslere döndüren, kendinle diğerleri arasından bir rüzgarı öylesine estiren- hiç olmadı olmayacak bir izdüşümde ne olduğu bılınmeyen seyı hüzünle sana beklettiren an.... şimdi-söylenecek son sözü de savurduğunda hayatın çapraşık noktalarına, yansımaların suyun yüzeyinde bulanıklaştığı- gittikçe yayılan vurdumduymazlığını ezip belirsizliğin ruhuna hakim olduğu an... şimdi, dudaklara gözlere hapsolmuş... şimdi, sessiz ve donuk... şimdi,benim içimde bir ben, yasak elmayı düşlettiren... şimdi,arsız kuzgun! yalvarırım kaybol artık... defol benden defol içimden... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
True Yanıtlama zamanı: Ocak 15, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 15, 2008 Gün; Acımasızca yapar işgencesini, Öğretmen misali gül biter yanaklarımızda. Duygularımız gereksiz kelimelerden arınır, Yalnız bir çocuğu oynar ruhumuz, zaman sahnesinde... Gece; Sokak aralarına girip çıkanlarla bakireliği kaybolan gece, İnsan etinin kazandığı değer, Kimliksiz bedenlere bürünür ruhumuz, Kaybolur gecenin apış arası, ter kokan kent'inde Günahın hazlarına sarılır bedenler, Binbir hisle yüklenir nefs'ler. Sonra sessizliğe boğulur gece, Tekrar başlamak için... Henüz bitmedi, bitsin istemiyorum Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
coldhellangel Yanıtlama zamanı: Ocak 16, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 16, 2008 soğuk... yabancı değillerdi ona sokakta yürüyen o insanlar. hepsi yorgun yüzlüydü hepsinde bir memnuniyetsizlik hüküm sürüyordu. yine soğuk... sisler kaplamıştı her yanı zordu etrafı görmek ama o hiç zorlanmıyordu.. ya da alışmıştı.. .onun yüreğinde yer atmiş ama unutulmuşlardı yürüyenler yanan umutların sewgilerin dumanıydı sisler nasıl alışmasın ki kendi mezarlığına insan o da alışmıştı benim gibi ölü yaşamaya... 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Jessica Yanıtlama zamanı: Ocak 16, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 16, 2008 topuk sesleriyle sessizliği delen kadın... yoo hayır fazla süslü durdu bu cümle onun narin güzelliği yanında.. oysaki o saf bilginin ve saf düşüncenin tek varisi olarak ne çelimsiz ne ürkek dururdu eskiden aynalar karşısında.. Uzun sarı saçlarını dikkat çekmesin bu karanlık sokaklarda diye özenle yerleştirip o siyah bereye güvenli adımlarıyla yürüyordu geleceğe... Bilmiyordu bu gecenin sabahı nerede uyanacağını ama yürüyordu işte.. (hmm neden yazdım bunu bilmiyorum doğrusu ) 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Ocak 16, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 16, 2008 4 yolda 3 yöne selam verdi 2 kadın ızledı ve 1 cocuk işedi sonra 0 sonra hiç... 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
birunsatan Yanıtlama zamanı: Ocak 17, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 17, 2008 SAdece bir paragraf.. Uzun, soğuk kış akşamlarında sığındığımız köy evlerinin kokusu var şimdi bulunduğum mekanda... Havanın sıcaklığı değildi bizi saran, eski bir sohbetten kalma cümlelere takıldı yüreğim, kadim zamanlardan kalma dost gülücüklerini arar özlerim... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mysteriouslady Yanıtlama zamanı: Ocak 17, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 17, 2008 Tıpkı dipsiz bir kuyu gibi...Kayboluyorum her geçen gün karmaşık hayatım ve düşüncelerimle....Arasıra bir ışık çarpıyor gözüme bu kör karanlıkta....Tam elimi uzatıp tutacakken,kayboluveriyor....Bu yaşam yaşamak değil....Bu gidişin sonu hüsran kokuyor biliyorum....Sonsuz bir uçurumdur yalnızlık...her gün düşüyorum...Tam dibe çakılacağım anda tutuyor bir sarmaşık........ 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Ocak 17, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 17, 2008 sessizce hükmeden vazgecilmişliğin aynasında bır vurdumduymazın yorgunluğu var... bir sarhoşun pervasız narası,bir aynasızın uykusuzluğu, olmadık düşlere dalan bir gece kuşu... düzgün aralıklı adımlarla geçilen bu eğri yolun sonunda bir ölü yıkayıcısının öpücüğü var bir beyaz örtü,bir dalga kıran,bir demet kurumuş ot, ve bir de zamanında taçlandırılmamış bir kafanın silik geçidi var... bir kuş avını yoklar,bir fare köşesinden bakar bir sonraki hayale yeni bir yolcu başlar... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
losteirosss Yanıtlama zamanı: Ocak 18, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 18, 2008 yerli yersiz yersiz yurtsuz bi hali var...çünkü göçebedir ruhu....çünkü çingenedir yüzü...çünkü serapsızdır çölü...ağlarsa yağmurdur der, tebessümü düşük doğumdur...kırılır testi...yüzünün coğrafyası hep şarap kokar yüzünün coğrafyasında hep şarap yıllanır yüzünün coğrafyası hüzün bağları yüzü şarap kadar güzel ve korkunç korkunçgüzel!!! özledim özledim özlemim... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Ocak 18, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 18, 2008 bir şarkı yeter bazen saril bana ruhum ne olur sar beni cigliklar gecti ustumden bulutlar gecti Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
birunsatan Yanıtlama zamanı: Ocak 18, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 18, 2008 gözlerim ağrıyor artık, sensiz geçen zamanlara ağlamaktan. sensiz geçiyor bütün zamanlar, seni düşünmeden geçmiyor dakikalar... dışarda kar yağıyor, etraf zifiri beyaz... yüreğimin yangınından kaçıyorum, kendimi attığım kardan tepeler eriyor. eriyen karların sularında boğulmak isterken, sular buharlaşıyor içimdeki yangından.. kar yağıyor.... gözlerime düşen bütün karlar seni anımsatıyor bana, her düşen kar tanesiyle ben de düşüyorum yere, her eriyen kar tanesiyle ben de eriyorum yavaşça... o kadar çok özledim ki gözlerine bakmayı, yüreğim acıyor her aklıma geldiğinde.. ne dememi bekliyorsun şimdi, hala unutaamışken seni..hala dolaşırken beynimde... olmuyor, yapamıyorum... sensiz yeni bir hayatı kuramıyorum.. sen yokken kendimi toparlayamıyorum.. hala acıyor yüreğim... hala seviyorum seni... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mysteriouslady Yanıtlama zamanı: Ocak 18, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 18, 2008 kimbilir kaçıncı nöbetindeyim gecenin Penceremde yağmur damlaları yüreğimde yokluğunun derin sancısı var yenilmez sanırdım kurallara esir ettiğim kalbimi aşkın kucağına düşünce öğrendim beynimde kurduğum ve yönettiğim kurallara isyan bayrağını çekince öğrendim aşka dair,sevgiye dair,bize dair ne varsa yarım kaldı,yarım kaldı cümleler tıpkı yasak bahçelerden koparılmış sadece bir ısırık alabildiğimiz bir meyvaydı aşkımız yarım kaldı söyleyecek çok sözüm vardı söylemeliydim söyleyemedim içime akıttım gözyaşlarımı günlerce gecelerce hep seni aradım dolaşmadığım gezmediğim yer kalmadı sen yoktun o artık yok diyemedim kalbime dayanamazdı biliyordum yağmurlara anlattım söyleyemediklerimi benimle beraber ağladı yağmur tıpkı bu gece gibi yağmurlu bir geceydi gidişin yağmur damlalarıyla uğurladım seni ve yine yağmur yağıyor içimde bin umutla dönmeni bekliyorum kimbilir beklide bu kez bin yağmur damlasıyla hoşgeldin diyebilmek için sana….. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Ocak 18, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 18, 2008 spotlara inat hala siyah hamam böceği..gergin ama hareketsiz...spot pes ediyor,kararıyor...o da yoluna devam ediyor... 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mysteriouslady Yanıtlama zamanı: Ocak 18, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 18, 2008 Tövbeler ettim aşka Sonsuza dek mühürledim kalbimi karmakarışık düşüncelerimle boğulan aklım kendini kurtarma çabasında şimdi darmaduman ettim bu yüreği değermiydi peki bir tuttam mutluluk uğruna... Tanrım... sevgisizlik ne kötü bir duygu ne kadar acı şevkate açlık yalnızlık çare olmaz oldu artık sıcacık anne kucağına hasretim içimi yakan bu ateş alevlerini dışarıya taşırdı ve ben kül olmak üzereyim.... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Ocak 18, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 18, 2008 gölge, oynaşan diğerleri arasında tavaf ederken kendini, herşey bir bulamaçta silikleşti... ...yitti gitti arsız gülüşmeler arasında gölge...bircok girdap içinde küçük bir spiral ...bir spiral içinde hızla aldığı virajlar...tavafı zorunlu,tarifi zor,tanımı belirsiz... başka nedir ki işte,bir gölge...peki ya sadece?... gölge dedim tavaf etti kendini,sonra onla birlikte herşey dedim...gölge ve herşey ...bir bütün içinde ama ayrılar sonra bu şehirde var oluşa dair sadece duman yayan bacalar ve çatılar vardır...detayları gölge kadar muallak...ama bilmemek etraflıca 'şeyi',yokluğunu kanıtlamaz ki ve hatta daha yoğun hissettirir kendini... kültablasında izmarit,tozlu raf,karalanmış kağıt gibi... tavaf etti de kendini biri içerek,uzaklaşarak,dökerek içini... başka nedir ki işte?.... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Seneca Yanıtlama zamanı: Ocak 19, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 19, 2008 En büyük hayranlarından biriyim yaşam...yaşat beni! Ölümü hissettirme korkuyorum senden ölüm birgün kapımı çalacağın için çok korkuyorum yaşamam gerek..yaşat beni yaşam ! Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Jessica Yanıtlama zamanı: Ocak 19, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 19, 2008 belki de bi medcezirdir bu.. geri çekilme ama fazla da ileri gitme... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
fcuk the life Yanıtlama zamanı: Ocak 19, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 19, 2008 Belki de kıyamettir bu. Ne deniz kalmıştır ne de kıyı.. O zaman anımsarsın, deniz kabukları kapatmıştı kanayan yaranı!.. Özür borçlusun,en içten söylenecek bir pişmanlık. Davranış düşüncedir. Benden birşey bekleme. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Jessica Yanıtlama zamanı: Ocak 19, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 19, 2008 belkisi de kalmadı kıyamet bu.. ne deniz kaldı ne de herhangi bi kıyısı.. çorak topraklar oluştu..acıyla parçalanmış her çatlağından dışarı süzülen bi nefes.. davranış düşüncedir..keşke hiç düşünmeseydik... biliyorum beklemekten vazgeçmeliyim... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mysteriouslady Yanıtlama zamanı: Ocak 19, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 19, 2008 yavaşş ve usulca vazgeçiyorum senden... içim yanıyor belki canım acıyor kolay değil biliyorum yinede vazgeçiyorum.... artık kısa cümleler kuracağım.. az ve öz olacak sözlerim senle başlamayacak artık hiçbir sabah sadece sessizlik dans edecek gölgemle ve ben yine salağı oynayacağım.... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Kinyas Yanıtlama zamanı: Ocak 20, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 20, 2008 SEYYAR Aşktan kendini kaybedenlerin yaşadığı bir çöl vardır. Adı Karakum Çölü'dür. Adını belki aşıklarından, belki gece göğünden, belki de yüzyıllar içinde iyice yükselmiş ve kararmış, hatta topraklaşmış kum tepelerinden alır. Orada kendini kaybedenlere aşık denmez de mecnun denir ya da seyyar denir ya da derviş denir ya da gaybet halindeki denir. Derler ki onlar bu çöllerin yüksek kumulları kadar çok sema görür başlarını kaldırdıklarında. Busemalarda güneşler, aylar, yıldızlar vardır. Der ki rivayetçi, bir yıldız kendi semasında sabit ise ve seyyara doğru koşmuyorsa, yalnızca görünüyorsa eğer, onu ziyarete seyyar gider. Seyyar onun içine girerse şayet,bu defa yıldız,onu ziyaret etmiş olur. O yıldızın iriliği, küçüklüğü, çokluğu, azlığı, parlaklığı, solukluğu, toplu oluşu ya da ayrı oluşu ışığı, saflığı, gizliliği, ziyaretçinin içinde belirtilere, sezgilere, hislere dönüşür. Saf ya da gizli ya da parlak ya da soluk ya da ışık ya da gizli ya da çok ya da küçük sezgilere işaretlere bürünür. Seyyar bazen Krakum Çöülü'nün semalarında burçlar menziller, seyyareler yani gezegenler fark eder. Bütün bu gördükleri de seyyarı karşılayan geçmiş ve geleceğin vakıaları, olguları ve onların anlamlarıdır. Seyyar bütün bunları da ustalıkla vücuduna dahil edecektir. Rivayetçi der ki, bir gün seyyarlardan biri, güneşi gördü. Güneş bir kavis ve burçtan çıktı, usulca oğlak burcuna girdi. Sonra o bölgenin yani oğlak burcunun sultanı, kudretli vezirini o seyyarı ziyaret etmesi için yanına yolladı. Seyyar anladı ki bu davranış sultanın o fakire gösterdiği alçak gönüllülüktür. Bizar-i... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
coldhellangel Yanıtlama zamanı: Ocak 20, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 20, 2008 bir okyanusun üsteündeki adadaydı hislerinde.. her yan olabildiğince suyla kaplı masmavi bir huzurdu atrafı saran.. orda oluşunun kendini orda hissedişinin bir sebebi olmalıydı ona göre ama bunu düşünürken kayboluyordu bu muhteşem manzaranın içinde... mis gibi kokan çiçekler vardı kurduğu adada mutluluk bu olsa gerek dedi içinden.. etrafınd sewgiği insanlar yoktu ama o hissediyordu onları.. zaman hızla akıp giderken hava kararmaya başlamıştı rüzgar üşütmeye başlamıştı narin vücüdunu mavi huzurlu adasından ayrılmak istemiyordu mutluydu unuttu bu kavramın içinde huzurluydu zaman çabuk geçmişti.. baş uçunda çalan saat gibi gardiyanın sesiyle uyanmıştı küçük bahçede havalandırma saati gelmişti.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
birunsatan Yanıtlama zamanı: Ocak 20, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 20, 2008 şehirden ayrımaya az kaldı.... saat ayrılığa beş var, ben şimdi içimde topluyorum bu şehrin kokusunu umarım yeter geri dönene kadar.... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.