Jump to content

Karalama Defteri


KATA

Önerilen Mesajlar

o kadar sevdim ki resmini

işte bugün konuştu benle

yorulmuştum çalışmaktan

karda uzun yürüdük senle

geceleri resmine baktım

olanları anlattım

seni bir görsem diye diye

uyudum yağmurun sesiyle

 

o kadar sevdim ki resmini

 

biliyorum görünce beni

hep tanıyordum diyeceksin

rüyalarımda hep sen vardın

hep tanıyordum diyeceksin

okuduğum her cümlede

konuştuğum her insanda

gördüğüm her güzellikte

sen de varsın

sen hep varsın.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Buzlu bir ısırık:

sayfa no:bilinmiyor

 

bir adım geri çekilip tüm gücümle yumrukladım kütüphaneyi

tekmeler savurdum.

ortadan kırıldı kütüphane,usulca çöktü

tüm kitaplar dökülüp üst üste yığıldı

koca bir hiçlik yığınıydılar artık

sayfaları arasındaki siyah renkli harfler ait oldukları satırlardan düştü birer birer

onbinlerce harf bir kazanda kaynayıp bir araya gelmiş gibi kapkara bir manzara oluştu gözlerimin önünde.

ayaklarımın ucunda kanatları açık kendini bırakmış ölü bir yarasaya dönüştüler

öylece kalakaldım.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

şimdi-değişken tutkularını söndürüp

anlamsız seslere döndüren,

kendinle diğerleri arasından

bir rüzgarı öylesine estiren-

hiç olmadı olmayacak bir izdüşümde

ne olduğu bılınmeyen seyı

hüzünle sana beklettiren an....

 

şimdi-söylenecek son sözü de

savurduğunda hayatın çapraşık noktalarına,

yansımaların suyun yüzeyinde bulanıklaştığı-

gittikçe yayılan vurdumduymazlığını ezip

belirsizliğin ruhuna hakim olduğu an...

 

şimdi, dudaklara gözlere hapsolmuş...

şimdi, sessiz ve donuk...

şimdi,benim içimde bir ben,

yasak elmayı düşlettiren...

 

şimdi,arsız kuzgun!

yalvarırım kaybol artık...

defol benden

defol içimden...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Gün;

Acımasızca yapar işgencesini,

Öğretmen misali gül biter yanaklarımızda.

Duygularımız gereksiz kelimelerden arınır,

Yalnız bir çocuğu oynar ruhumuz, zaman sahnesinde...

Gece;

Sokak aralarına girip çıkanlarla bakireliği kaybolan gece,

İnsan etinin kazandığı değer,

Kimliksiz bedenlere bürünür ruhumuz,

Kaybolur gecenin apış arası, ter kokan kent'inde

Günahın hazlarına sarılır bedenler,

Binbir hisle yüklenir nefs'ler.

Sonra sessizliğe boğulur gece,

Tekrar başlamak için...

 

Henüz bitmedi, bitsin istemiyorum

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

soğuk... yabancı değillerdi ona sokakta yürüyen o insanlar. hepsi yorgun yüzlüydü hepsinde bir memnuniyetsizlik hüküm sürüyordu. yine soğuk... sisler kaplamıştı her yanı zordu etrafı görmek ama o hiç zorlanmıyordu.. ya da alışmıştı.. .onun yüreğinde yer atmiş ama unutulmuşlardı yürüyenler yanan umutların sewgilerin dumanıydı sisler nasıl alışmasın ki kendi mezarlığına insan o da alışmıştı benim gibi ölü yaşamaya...

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

topuk sesleriyle sessizliği delen kadın... yoo hayır fazla süslü durdu bu cümle onun narin güzelliği yanında.. oysaki o saf bilginin ve saf düşüncenin tek varisi olarak ne çelimsiz ne ürkek dururdu eskiden aynalar karşısında.. Uzun sarı saçlarını dikkat çekmesin bu karanlık sokaklarda diye özenle yerleştirip o siyah bereye güvenli adımlarıyla yürüyordu geleceğe... Bilmiyordu bu gecenin sabahı nerede uyanacağını ama yürüyordu işte..

 

(hmm neden yazdım bunu bilmiyorum doğrusu :) )

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

SAdece bir paragraf..

 

Uzun, soğuk kış akşamlarında sığındığımız köy evlerinin kokusu var şimdi bulunduğum mekanda... Havanın sıcaklığı değildi bizi saran, eski bir sohbetten kalma cümlelere takıldı yüreğim, kadim zamanlardan kalma dost gülücüklerini arar özlerim...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Tıpkı dipsiz bir kuyu gibi...Kayboluyorum her geçen gün karmaşık hayatım ve düşüncelerimle....Arasıra bir ışık çarpıyor gözüme bu kör karanlıkta....Tam elimi uzatıp tutacakken,kayboluveriyor....Bu yaşam yaşamak değil....Bu gidişin sonu hüsran kokuyor biliyorum....Sonsuz bir uçurumdur yalnızlık...her gün düşüyorum...Tam dibe çakılacağım anda tutuyor bir sarmaşık........

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

sessizce hükmeden vazgecilmişliğin aynasında

bır vurdumduymazın yorgunluğu var...

bir sarhoşun pervasız narası,bir aynasızın uykusuzluğu,

olmadık düşlere dalan bir gece kuşu...

düzgün aralıklı adımlarla geçilen bu eğri yolun sonunda

bir ölü yıkayıcısının öpücüğü var

bir beyaz örtü,bir dalga kıran,bir demet kurumuş ot,

ve bir de zamanında taçlandırılmamış bir kafanın

silik geçidi var...

bir kuş avını yoklar,bir fare köşesinden bakar

bir sonraki hayale yeni bir yolcu başlar...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

yerli yersiz yersiz yurtsuz bi hali var...çünkü göçebedir ruhu....çünkü çingenedir yüzü...çünkü serapsızdır çölü...ağlarsa yağmurdur der, tebessümü düşük doğumdur...kırılır testi...yüzünün coğrafyası hep şarap kokar

yüzünün coğrafyasında hep şarap yıllanır

yüzünün coğrafyası hüzün bağları

yüzü şarap kadar güzel ve korkunç

korkunçgüzel!!!

 

 

özledim özledim özlemim...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

gözlerim ağrıyor artık, sensiz geçen zamanlara ağlamaktan.

 

sensiz geçiyor bütün zamanlar, seni düşünmeden geçmiyor dakikalar...

 

dışarda kar yağıyor, etraf zifiri beyaz...

 

yüreğimin yangınından kaçıyorum, kendimi attığım kardan tepeler eriyor. eriyen karların sularında boğulmak isterken, sular buharlaşıyor içimdeki yangından..

 

kar yağıyor....

 

gözlerime düşen bütün karlar seni anımsatıyor bana, her düşen kar tanesiyle ben de düşüyorum yere, her eriyen kar tanesiyle ben de eriyorum yavaşça...

 

o kadar çok özledim ki gözlerine bakmayı, yüreğim acıyor her aklıma geldiğinde..

 

ne dememi bekliyorsun şimdi, hala unutaamışken seni..hala dolaşırken beynimde...

 

olmuyor, yapamıyorum...

 

sensiz yeni bir hayatı kuramıyorum..

 

sen yokken kendimi toparlayamıyorum..

 

hala acıyor yüreğim...

 

hala seviyorum seni...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

kimbilir kaçıncı nöbetindeyim gecenin

Penceremde yağmur damlaları

yüreğimde yokluğunun derin sancısı var

yenilmez sanırdım kurallara esir ettiğim kalbimi

aşkın kucağına düşünce öğrendim

beynimde kurduğum ve yönettiğim kurallara

isyan bayrağını çekince öğrendim

aşka dair,sevgiye dair,bize dair

ne varsa yarım kaldı,yarım kaldı cümleler

tıpkı yasak bahçelerden koparılmış

sadece bir ısırık alabildiğimiz

bir meyvaydı aşkımız

yarım kaldı

söyleyecek çok sözüm vardı

söylemeliydim

söyleyemedim

içime akıttım gözyaşlarımı

günlerce gecelerce hep seni aradım

dolaşmadığım gezmediğim yer kalmadı

sen yoktun

o artık yok diyemedim kalbime

dayanamazdı biliyordum

yağmurlara anlattım söyleyemediklerimi

benimle beraber ağladı yağmur

tıpkı bu gece gibi

yağmurlu bir geceydi gidişin

yağmur damlalarıyla uğurladım seni

ve yine yağmur yağıyor

içimde bin umutla

dönmeni bekliyorum

kimbilir

beklide bu kez

bin yağmur damlasıyla

hoşgeldin diyebilmek için sana…..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Tövbeler ettim aşka

Sonsuza dek mühürledim kalbimi

karmakarışık düşüncelerimle boğulan aklım

kendini kurtarma çabasında şimdi

darmaduman ettim bu yüreği

değermiydi peki bir tuttam mutluluk uğruna...

Tanrım...

sevgisizlik ne kötü bir duygu

ne kadar acı şevkate açlık

yalnızlık çare olmaz oldu artık

sıcacık anne kucağına hasretim

içimi yakan bu ateş

alevlerini dışarıya taşırdı

ve ben

kül olmak üzereyim....

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

gölge, oynaşan diğerleri arasında tavaf ederken kendini, herşey bir bulamaçta silikleşti...

...yitti gitti arsız gülüşmeler arasında gölge...bircok girdap içinde küçük bir spiral ...bir spiral içinde hızla aldığı virajlar...tavafı zorunlu,tarifi zor,tanımı belirsiz...

 

başka nedir ki işte,bir gölge...peki ya sadece?...

 

gölge dedim tavaf etti kendini,sonra onla birlikte herşey dedim...gölge ve herşey ...bir bütün içinde ama ayrılar

 

sonra bu şehirde var oluşa dair sadece duman yayan bacalar ve çatılar vardır...detayları gölge kadar muallak...ama bilmemek etraflıca 'şeyi',yokluğunu kanıtlamaz ki ve hatta daha yoğun hissettirir kendini...

kültablasında izmarit,tozlu raf,karalanmış kağıt gibi...

tavaf etti de kendini biri içerek,uzaklaşarak,dökerek içini...

 

başka nedir ki işte?....

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Belki de kıyamettir bu. Ne deniz kalmıştır ne de kıyı.. O zaman anımsarsın, deniz kabukları kapatmıştı kanayan yaranı!..

Özür borçlusun,en içten söylenecek bir pişmanlık. Davranış düşüncedir. Benden birşey bekleme.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

belkisi de kalmadı kıyamet bu.. ne deniz kaldı ne de herhangi bi kıyısı.. çorak topraklar oluştu..acıyla parçalanmış her çatlağından dışarı süzülen bi nefes.. davranış düşüncedir..keşke hiç düşünmeseydik... biliyorum beklemekten vazgeçmeliyim...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

yavaşş ve usulca vazgeçiyorum senden...

içim yanıyor belki

canım acıyor

kolay değil biliyorum

yinede vazgeçiyorum....

 

artık kısa cümleler kuracağım..

az ve öz olacak sözlerim

senle başlamayacak artık hiçbir sabah

sadece sessizlik dans edecek gölgemle

ve ben yine

salağı oynayacağım....

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

SEYYAR

Aşktan kendini kaybedenlerin yaşadığı bir çöl vardır.

Adı Karakum Çölü'dür.

Adını belki aşıklarından, belki gece göğünden,

belki de yüzyıllar içinde iyice yükselmiş ve kararmış,

hatta topraklaşmış kum tepelerinden alır.

Orada kendini kaybedenlere aşık denmez de mecnun denir ya da seyyar denir

ya da derviş denir ya da gaybet halindeki denir.

Derler ki onlar bu çöllerin yüksek kumulları kadar çok sema görür başlarını kaldırdıklarında.

Busemalarda güneşler, aylar, yıldızlar vardır.

Der ki rivayetçi, bir yıldız kendi semasında sabit ise ve seyyara doğru koşmuyorsa,

yalnızca görünüyorsa eğer, onu ziyarete seyyar gider.

Seyyar onun içine girerse şayet,bu defa yıldız,onu ziyaret etmiş olur.

O yıldızın iriliği, küçüklüğü, çokluğu, azlığı, parlaklığı,

solukluğu, toplu oluşu ya da ayrı oluşu ışığı, saflığı, gizliliği,

ziyaretçinin içinde belirtilere, sezgilere, hislere dönüşür.

Saf ya da gizli ya da parlak ya da soluk ya da ışık ya da gizli ya da çok ya da küçük sezgilere işaretlere bürünür.

Seyyar bazen Krakum Çöülü'nün semalarında burçlar menziller, seyyareler yani gezegenler fark eder.

Bütün bu gördükleri de seyyarı karşılayan geçmiş ve geleceğin vakıaları, olguları ve onların anlamlarıdır.

Seyyar bütün bunları da ustalıkla vücuduna dahil edecektir. Rivayetçi der ki, bir gün seyyarlardan biri, güneşi gördü.

Güneş bir kavis ve burçtan çıktı, usulca oğlak burcuna girdi.

Sonra o bölgenin yani oğlak burcunun sultanı, kudretli vezirini o seyyarı ziyaret etmesi için yanına yolladı.

Seyyar anladı ki bu davranış sultanın o fakire gösterdiği alçak gönüllülüktür.

 

 

Bizar-i...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

bir okyanusun üsteündeki adadaydı hislerinde.. her yan olabildiğince suyla kaplı masmavi bir huzurdu atrafı saran.. orda oluşunun kendini orda hissedişinin bir sebebi olmalıydı ona göre ama bunu düşünürken kayboluyordu bu muhteşem manzaranın içinde... mis gibi kokan çiçekler vardı kurduğu adada mutluluk bu olsa gerek dedi içinden.. etrafınd sewgiği insanlar yoktu ama o hissediyordu onları.. zaman hızla akıp giderken hava kararmaya başlamıştı rüzgar üşütmeye başlamıştı narin vücüdunu mavi huzurlu adasından ayrılmak istemiyordu mutluydu unuttu bu kavramın içinde huzurluydu zaman çabuk geçmişti..

 

baş uçunda çalan saat gibi gardiyanın sesiyle uyanmıştı küçük bahçede havalandırma saati gelmişti..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...