simya Yanıtlama zamanı: Şubat 11, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 11, 2008 Mantık nedir ? Aklımdakileri yaşamakmı?Ağlamak nedir? Gozden akan bir damla yaşmı? Sevmek nedir? Ağızdan çıkan iki güzel kelimemi? Gülmek nedir? Yüzümde değişen bir ifademi? Yaşamak nedir ? Sadece nefes almakmı? Ölüm nedir ? Bedenimin yok olmasımı? Ayrılık nedir ? Sevdiklerimizin yanında hayatında olamamakmı? Soru işareti nedir ?Cevaplarında sonuna gelemiyecek bir şekilmi ? Gerçek olan nedir ? Hiç bir şeyin gördüğümüz ve bildiğimiz gibi olmadığımı... SimYa Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mcalone Yanıtlama zamanı: Şubat 11, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 11, 2008 Karadır kalemden bile! Sayfaları hayatlar karartır. Bir kitap haline gelir. Ve baskıya sürünür. Bir çok insan bunu görür. Hayat kara. defter hayatdanda kara. Kalem defterdende kara. sende bu deftere bir kaç isim karala. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Jessica Yanıtlama zamanı: Şubat 12, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 12, 2008 oralet osman! Kap ordan iki fincan Biri porselen olsun diğeri camdan.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
dark_venus Yanıtlama zamanı: Şubat 14, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 14, 2008 Rapunzel feminist olmuş... Kısacık kestirmiş saçlarını, yalnız da yaşayabilirim demiş. Sevdiği yanına gelsin diye uzattığı saçları süpürge olacakmış elbet bir gün. Kulesine davet ettiği prensi o saçların kıymetini bilmeyecekmiş. Kulesinin kadını olmak istememiş rapunzel, kesivermiş saçlarını bir gündoğumunda ansızın. Masalın çoktan bittiğini yeni anlamış... Yalnız kalınca ... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Jessica Yanıtlama zamanı: Şubat 15, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 15, 2008 Notaların arasında kaybolan kadın.. Bir çok incelik sahibi ama bi okadar da dalgın, Ne söylediği şarkının farkında ne de çektiği falın... Paltosuna sevgilisinden daha sıkı sarılan kadın Bir çok savaş galibi ama bi okadarda dargın.. Ne gözyaşlarını tuttu ne de söndü içinde ki yangın.. Ayaklarını bir çekiç edasıyla kullanan kadın.. Ve Her adımda ezdiği okadar dalgın.. Ne sevdi kendini ne de önüne geçti olanın. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
fcuk the life Yanıtlama zamanı: Şubat 17, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 17, 2008 Kalk hadi,toparlan.. sana diorum yahu kalksana görmüyor musun halimizi.. Kahven dökülmüş buraya.. Bu bokda neyin nesi yapış yapış olmuş.. Kaldır o koca götünü! En sevdiğim vazoydu o benim nasıl kırarsın.. Hadi kırdın içindeki suyu neden döküyosun.. ya güller? nerededir şimdi.. evet evet güllerim vardı orda tam orda! orda olmalıydı baksana bu kollarımdaki diken izleri mi? kılları görebiliyor musun hepsi farklı bir yöne savrulmuş.. dudaklarım çatlıyor, aralarından sızan sıvıyı suratınla buluşturmayı o kadar istiyorum ki alnının tam ortasına yapıştırmalıyım bu balgamı. seversin tükürüğümün tadını.. bal gibi gelir.. ne demiştim? bal-gun! çek şu mendili! hayır gözlerim sulanıyor sadece bir şey yok meraklanma.. Baksana.. duvardaki fotoğrafım gülümsüyor bana.. Hadi gidelim.. Topladı bavulunu.. içinde bir mektup.. onun içinde yeni bir hayat.. tekerlekliydi bavul daha fazla sürüklenmek istemiyordu aslında içindeki mektubu yıpratmamak için.. biraz gitti..durmalıydı! ve durdu atlatamadığı bir mazgalda.. yağmur sularını bekliordu şimdi içindeki mektubun son satırında.. bu bölüm için kata'ya tekrar tekrar teşekkür eder sevgilerimi sunarım. Daha rahat hissettiğim bir yer yok karalamak adına.. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Jessica Yanıtlama zamanı: Şubat 18, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 18, 2008 hep böle ak duru sakin içine düşen bogulmasın serinlesin Kurtul karalarından Karalamalarından.. sinirlenince gözyaşları soğutmaz ki öfkeni..kan kusarsın,kan kusturursun,bi ümitle sarıldığın her ele bir engel iner.Sen ki deyip koysanda sıfatları ardı arkasına söyleyecek bi bokun kalmadığını farkedersn.. 5 yaşındaki çocukların kavgası mı ki bu kimin başlattığını önemsiyelim? 5 yaşındaki çocukların kavgası mı ki bu garip tekerlemelik laflar sarf edelim.Büyümüştüm,büyüdüm demiştim.. kollarımda bi çocuk olduğunu fark edememişim..kısa çöpü çeken kaybetsin.. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Şubat 18, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 18, 2008 -ayaklar...işte yakıcı,kıvrak adımları bir kadının iste yeri titreten topukları...aceleyle heyecanla koşan küçük ayakları cocugun...emin,yavas ve vurdumduymaz beyfendınınki...ve agır aksak son kez son bır kez yeri hissetmek isteyen yaşlı papuçlar... göz hizasından aşağıda, bir köşeden izlemek...farkındalar mı uzattıgım nasırlı ellerimin?...cevapsız bir soru benimkisi,her neyse... gri gökyüzünde beliren gri yuvarlak metal,olabıldıgınce hızlı ve yukarıya doğru...işte düşüyor,düşüyor,düş...sakınmam mı gerek?korkmuyorum başımı yarmandan....gittikçe soğuyorsun cünkü,benim gibi...cıktığın cepler,cıktığım rahim...artık yabancılaştı hersey.... orjin...başlangıcıma dönüp sorgulayacak kadar genc ve asi olmak,belirsiz bir cevaba hizmet etmek... küçükken,hızlı akan ırmaha yetismeye çalışırdım,ama yorgun düşer,beni geçen ırmağı kutsardım...şimdi de burnuyla karı eşeleyen köpekleri takdir ediyorum...evet,gene yoruldum...bu duvar köşesi...kemiklerim ve kaslarım artık,onlarsız gerisi boş bir torba halinde ...kokum sindi,kokusu sindi...sidik ve nem,kir ve is...bu benim,bu biziz... uzaklarda sekli belirsiz bir anıt var,olduğum yerden oraya yaklaşıyorum yavaşça... sonrasında ırmak şelaleye dönüşüyormuş,ırmak ovaya sakince yayılıyormus ...önemsiz... yiyecekleri bana ait cennet,hah ya da sıcağı bana ait cehennem...her şekilde su andan iyi,belki rüyalarımdan yetersiz... tahmın ediyorum sadece,gelecek kışa kalmaz düşlerim,buralardan taşınmam an meselesi...en cok da duvarıma üzülüyorum,kaba bir espiri olacak ama sırtımı sıvazlayan tek varlık...fazlaca mı vefalıyım acaba... ..... açlığın,soğun,yorgunluğun uyuşturduğuna cok kez şahit oldum ama bu da nesi? hey???nerede yazıyor benim(!) adım,göremedim... affet... konuya katkısı olan herkese cok tşk ederım bu arada:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Jessica Yanıtlama zamanı: Şubat 21, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 21, 2008 Bir varmış bir yokmuş.. bir varım bir yokum. -------------------- Sevgili dostlarım.. Uyanın o güzel uykularınızdan Önce güzel bir gerinip kendinize gelin.. Kahvaltınızı başarısızlıklarınızı yiyerek edin. Belki aylar belki yıllardır bakmadığınız o aynaya bakın.. Ne şarkılar hep umutsuzluk anlatır Ne şiirler hep güzel kadınlara yazılır! Ne de yüksek sesle gülenler boğazlanır! Giydiğiniz o eski kuralcı kıyafeti atıp bi kenara.. Çıplak çıkın bu sefer dünyaya.. Daha özgür bi hayata.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mysteriouslady Yanıtlama zamanı: Şubat 22, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 22, 2008 Kayboldum işte Sevin Gerçi sadece bir hayalden ibaret değilmiydim Nasılsa birgün sönmeyeckmiydi Sadece kafamızda canlandırdığımız o saçmasapan hikaye Tıpkı o hikaye gibi kayboldum Bıktım artık boşluğa düşmüş insanların Eksikliğini duyduğu duyguları tatmin etmekten "Ben bir insan(ım)"mekanik bir cihaz değil.... :mad::mad:Kalbini kötülüğe satmış,asla bir ruhu olmayan ve sevgiden nasibini alamayan zavallı insancıklardan uzakk olmak dileğiyle..... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
omarus Yanıtlama zamanı: Şubat 22, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 22, 2008 o gün geldi, seneler boyu gelmesi beklenen ardında koyu bir kan rengi bulutla beraber çöküyor ortalığa. yarın güneş yok aydınlanmayacak belkide. varmı içimizde güneşe veda eden , ona hoşçakal yada güle güle diyen. hayata en acı darbe sonsuz sorunun başlangıcında buluşmak üzere Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
dark_venus Yanıtlama zamanı: Şubat 22, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 22, 2008 Dolunay süzülüyor ışıksızca,karaltıyla okunuyor sinir harbimin amansız mağdurluğu. Seslerimin çatallı sessizliğinde köşeye sıkışmış bir dürtü timsali kaçışlarım. Acıyan etlerime ağlıyorum, kanatlı şeytanlarımı afallatan bir hainlikle vuruyorum titreyen bana ait sümsüklüğüme. Şimdi,evet şimdi bir duvar dibine pisliyor hayat... O duvar ki, kendi emeklerimle emeklediğim duvarlarım benim. Ayna tuttum dimağıma ve bir felaket kokusu diğer saplantılarımın üzerine çöreklenmiş buldum... Ayagımı kaldırdıgımda izi benimsenen bir yolun aslında diğerlerinden farksızlıgıyla kurumuş çiçeklerimi suladım. Dehlizler karanlıklarından şikayet etmedikçe dehliz değillermi? Tuhaflık ayan beyan not vermek degilse insancıklara benim sabır diye adlandırdıklarım hangi müsvette kağıda ilişmiş bir susam kırıntısıdır. Görünen şeylerin ivedi başkalaşımları, mayınsal bir adlandırılmamış okyanus ötesi kayıp adasında yalnız başına tekerlemelerini sorgulatmak ve bu yalnızlıktan ödü kopan palyaçoları neşelendirmek degilde nedir... Sorgucu hörgüçleriyle yüklerinin yükümsüzlüğüne bağışlayıcı olan birilerini bulup hafiflemek ihtiyacındayım. Sonsuzluğun içilebilir yanından bir iksire yüksünüyorum. Martıların ibadet cıglıkları bana cagrıstırıyorsa deniz kokusunu varsın kovalasınlar vapurlarını bu şehrin. İçimin dışında olalı cok olmuş olmalı ki dışarıdan hiçbir dış içime iç olamadı... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Depressive Yanıtlama zamanı: Şubat 22, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 22, 2008 Üşüyen Ellerini Elimden Alıp, Kırmızı Şalını Boynuna Sarıp, Son Sigaramıda Yarım Bırakıp, Yağmurlu Bir Gündü Gittin O Gidiş. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Seneca Yanıtlama zamanı: Şubat 23, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 23, 2008 Lanetli Elmas Yüzyıllar öncesinden bir pagan kraliyet sarayında,tatlı bir yankının makam olduğu topuk seslerinde onun ve onun varlığı tüm koridorlarda duyulurdu.büyülü bir elmasın çığlıkları boynundan aşağıya süzülen bir damla altına tuturulmuştu.geceye doğmuş zehirli güzelliği ölümü dansa davet etmesiyle başladı,ve onun büyüsü lordun kalbinde titreyen aşkın mühürüydü. Maskesini takındığı faninin soluğu kesilince soluk benzi gözükür gbi oldu,kefenden dikilmiş asil kıyafeti külleşince kendi çıplaklığını çürüyen bir budağa bıraktı,gecenin silikleşen kahramanı ayın buğulu ışıkları arasında yok olan bir azrailin öyksüydü. Ve majestelerinin gözlerinde parlayan o güzellik bir gece yarısı ipek çarşafın altında belirdi şehvetin ve korkunun bulamaç olduğu bir fantezide onu hipnotize eden büyülü aura iki bedeni birbirine tuturmuştu.ve ıslak bir öpücüğün getirdiği soluksuz ölüm bir düşün yerini kabusa bırakmıştı. Verasiyet yeni bir hükümü doğurmuştu,.ölü bir lordun şanı tüm saraya yayılmıştı ona ve onun namına gölge düşürecek bir elmasın ve güzelliğin arkasında esen rüzgarlar ismini fısıldardı.yüce ve zalimce. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Şubat 27, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 27, 2008 heyecanlıydık,günesin sıcagında güneyi hayal ederken kurtulmak ıstedık ve de sıyrılmak sıyrılmak olası düşleri yaşamak için aklımız uçuk diyarlarda degıldi,gerçekçiydik mümkündü,matematiği yapılabilirdi sade ve sadece yürümek güneye doğru uzaklaşmak bu hengameden akşam güneşinde haydi rayları takip et,güneye ulaşmak adına olası düşlerin kölesi küçük insan!öh öh öh öh öh..... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Jessica Yanıtlama zamanı: Şubat 27, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 27, 2008 Kocaman bir hikayenin sonundayken şimdi,ne geriye nede ileriye gitmek istiyor insanın canı.Hatıralar da,hayaller de avutmuyor ki..Ellerin titreyerek pek de özenli olmasa da hitap ettiği kişiler 5 beden büyük gelicek sözlerle dolu notlar yazıp,unutmak endişesiyle her saniyenin kayıt altına alınıp alınmadığını kontrol ediyor,sonra da mutsuz gülüşlerle çevreni izliyorsun.. kendi duygularını garipseyip,çoğuna sırtını dönsen de onlara,içinde ki şefkati öldüremiyorsun.Ne garip insansın sen yahu..Mezun olmaktan korkuyorsun:D Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Şubat 28, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 28, 2008 kabullenişin bile bir asilik olabılecegını görmezden gelıyor dev böcekler...şişman adamlar alabıldıgınce yiyor ve uslanmaz cocuk oturuyor...sessizlik... olağanın garipliği sorgulanmalı resmı gecitte protokole takılan gözler küçümseniyor cunku arka sıralarda oturan bıkkın genç önemsenmeli...bıtmesını beklıyor ve gitmeye yeltenmıyor...sıkılmış halde izlemeye devam...güç ve iktidar bu işte,protokol kasıla dursun...tören devam ediyor,olması gerektiği gibi alışkanlıkları yönetmek zor ve bu devamın bir kesintisi...değiştirmeyı denemekle anlaşılır bir kesinti...ama bıze karsı ama bızden yana ve sonucta ellerinde neler sakladığını bılememek...belkı paronaya belkı de yadsınmaya davet bu? tüm herseyi bir kenara atıp derın bır vadide süzülmek belki sıyırır bu korkudan bizi? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
birunsatan Yanıtlama zamanı: Şubat 28, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 28, 2008 artık alışmıyorum kimseye, hiçbir şeye... yokluklar o kadar çoğalıyor ki her geçen zaman, artık tanımıyorum fazla kimseyi... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
shadeo Yanıtlama zamanı: Şubat 28, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 28, 2008 Kadın dediğin güzel olacak arkadaş. Şöyle savurdu mu eteğini, ruhun rüzgarına kayacak. Bacakların, ayakların, bilekten bağlı ayakkabıya tutunan parmakların, seyrine doyamayacaksın. Bakımlı olacak kadın dediğin. Saçları ipek , topukları pembe, boynu ince, salındı mı kuğu gibi zarif olacak ve zarifliğinin ortasında bir hanımefendi barındıracak. Güzel olacak ama kaşı, gözü, bacağı, iki meme ucundan önce, sözü doğru, ruhu aydınlık olacak, güzelliği komple olacak. Korkmayacaksın gecenin bir vakti sol cenapta yüzünü gördüğünde. Yeni bir kabus gibi yaşamayacaksın gerçeği de. Güzel olacak ama, aklını evde tutacak kadar da akıllı.... Seni elinin tersiyle değil, avucunun içiyle kavrayacak... Bileceksin ki emin ellerdeyim, başkası tutamaz beni böyle. Rahat olacaksın yanında, çok konuşmayacak, beynini didiklemeyecek küçük kurtçuklarla. Sıradan ve kabullenir yaşamanın ne demek olduğunu sindirmiş olacak içine. Asla şatafat düşkünü olmayacak. Doğum günlerinde bir sıcacık öpücüğün yerini, tek taş bir De Beears’ın alamayacağını algılayacak kadar doygun olacak. Hatırlaman yetecek özel günleri, pahalı bir hediyeyle savuşturmadan. Sadeliğin içinde farkedilir olabilmeyi, gösterişli kıyafetle bir tutmayacak. Duruşu, oturuşu, yürüyüşü abartılı değil, basit hiç değil, sadelikten oluşacak. Kendini süs bebeği gibi ortaya atıp, fingirdeşmeyecek başkalarıyla. Ekonomiden, politikadan, milli maçlardan ve kültürel olaylardan haberi olacak. Bizi kim yönetir, nasıl yönetir, demokrasi, monarşi, oligarşi nedir bilecek, saf hatun numarasıyla cahilliğini güzelliğiyle örtmeye yeltenmeyecek. Gezip, eğlenmesini bildiği kadar, pazar parasını kozmetiğe yatırmaması gerektiğini, domatesin, ekmeğin, soğanın, kıymanın kaç para olduğunu bilecek. Cak cak telefonda konuşup, niye böyle fatura geldi hayret tribine girmeyecek. Eşini dostunu kollayacak ama içi vıcık vıcık dedikodu yumağının içinde kaybolmayacak. Marka düşkünü, moda düşkünü olmayacak kesinlikle...Takip edecek ancak yakışanı seçecek. Sökük, paça boyu, fermuar dikmeyi bilecek, herseferinde terzi aranmayacak pırnık pırnık. Elinden her iş gelecek. Marifetlerini sadece seni elde ederken değil, seni elde tutarken de gösterecek ve tüm bunlar içinden gelecek içinden, göstermelik olmayacak. Adamın siniri bozmayacak, tepesini attırmayacak, cinleri başına toplamayacak, körolası dilini gerektiğinde yutacak... Çarşı pazar görmesini, sana don kilot almasını, gömlek ayakkabı numaranı bilecek... ve zevki seni giydirecek kadar yerinde olacak, kendisini giydirmeyi bildiği gibi. Orada burada dedikodu yapmayacak, laf taşımayacak, ayıkla pirincin taşını durumlarına sokmayacak. Ortalık yerde kahkahalarıyla sebepsiz çınlamayacak. Dekoltenin dozunu kaçırmayacak ama sıkı sıkıya da kendini ambalajlamayacak. Açık saçık olan elbisesi değil, sana olan ilgisi olacak ve bunu gösterebilecek medeniyeti... Onu bir kediyi sever gibi seveceksin yanıbaşında ve huzurla... Öyle ‘çağırdım, gelmedin, geç kaldın, aramadın, sormadın, kiminleydin, hesap ver’ yapmayacak. Sana yüreğiyle güvenecek, inançlarıyla sokulacak. Bilmem kimin sözüne aldırmayacak, asla arkadaşlarının arkasından konuşmayacak, hele küfür hiç etmeyecek. Sınırını zorlamayacak , salya sümük ağlamayacak, kıytırık nedenlerden hır gür çıkarmayacak. Sözü dinlenir, anlaşılır olacak. Bir hatayı allayıp pullayıp abartmayacak. Gömleklerini o ütüleyecek ve o gömleğe hangi pantolon yakışır bilecek. Ama hayatı giyim kuşam üstüne kurulmayacak. Uyum ve uyumsuzluk nedir bilecek. Bir kere, topuklu ayakkabıyla spor ayakkabının ayrımını yapabilecek arkadaş. Dağa çıkarken rugan ayakkabı giymeyecek. ‘Of yoruldum, beni ara, beni al, beni bul, bunu isterim’ değil, ‘sence de uygunsa, yanındayım, ben gelirim, merak etme’ olacak lügatında. Tereciye tere satmayacak yani. Hissettiğiyle yaptığı şey arasında uçurum olmayacak. Cesur olacak cesur. Seni seviyorum derken korkmayacak, başka şeylerin arkasına gizlenmeyecek ve arkandan laf söyletmeyecek.... Kadın dediğin iyi sevişecek arkadaş. Koyun gibi yatmayacak, kımıl kımıl olacak yatakta. Aklını başından alacak ama, aklını sadece bununla yormayacak. Delireceksin ama delirmen hastalıktan olmayacak. Uzanıverdi mi yanına boylu boyunca, göğsünde atan kalbinin yerine koyacaksın kendini, ruhunu, herşeyini. Aşksız yatmayacak yatağa ve sen bunu bileceksin. Kadın gibi kadın olacak kadın dediğin, çıtır çerez niyetine yemediğin. Bir gecelik değil, ömürlük olacak ömürlük. Yıllara rehaveti değil huzuru taşıyacak. En seksi leydi olmayı da bilecek, hanım sultan olup sözünü geçirmeyi de. Cıvık konulara takılıp zaman tüketmeyecek, küsmeyecek, süründürmeyecek. Kadın dediğin ayıp nedir bilecek. Sıkboğaz edip seni yalancı durumuna düşürmeyecek. Seni öyle bir tutacak ki arkadaş, sen bile şaşıracaksın öyle tutulduğuna. iki lafın başı, her tartışmada ayrılalım tehtidi savurmayacak. Sabırlı olacak ve asla gururuna dokunmayacak... Tuzu az, şekeri çok gibi limiti olmayan prosedürsüz yemeklerle işi olmayacak. şöyle pastırmalı kurufasülyenin yanına tereyağlı pilavı konduracak şüphesiz. Salatasız oturmayacak yemeğe. Temiz olacak herşeyden önce mesela köfteyi mıncıklarken elleri . Yahut pahalı parfümlerin sindiği, süslü püslü boyacı küpü gibi, her öptüğünde bulaşık bir tadın kaldığı bir kadını öpmeyeceksin. Buram buram aşka sarılacaksın arkadaş. Buram buram kadın kokacak kadın dediğin. Kadın dediğin güzel olacak ama eli yüzü düzgünden çok öte birşey. Zeki olacak zeki, seni bir hamur gibi karmasını da bilecek, o hamura kendini katmasını da... Paranın gücünü bilecek ama ne parasızlığın ezikliğini ne de paranın kudurmuşluğunu yaşayacak. Değerlerini bir anlık hevesler uğruna terketmeyecek. Namussuzluğunu, ahlaksızlığını ancak ve ancak seni baştan çıkarırken kullanacak, yan gözle adam kesmeyecek ,üstüne sevgili edinmeyecek. Sarışın, renkli gözlü, uzun bacaklı, beyaz tenli, ince bilekli dilber filan fasarya... Kadın dediğin hatun olacak arkadaş, sözüne güvenilir, olacak. Bileceksin ki konuşulanlar burada kalır, kapıdan çıkmaz bir daha. Ağzı sıkı olacak kadın dediğin. Sırrını tutacak ama gününü bekleyip kusmayacak... Para lazımcılardan, kürkçülerden, cep telefonu manyaklarından, dırdırcılardan, unutkanlıklarını senin üzerine atanlardan, kendi yetersizliğini seni suçlayarak rahatlayanlardan, raf süslerinden, tehtidkarlardan, kaçaklardan, kıkırdayanlardan, boş bakanlardan olmayacak. Saflığı, cahilliği, aptallığı oynamayacak, biraz ukala olabilir ancak sana rol yapmayacak. Komplekslerini güzelliğiyle örtmeye çalışmayacak. Bir şeyi çok isterse ve inançları doğrultusunda yapacak. En önemlisi kendini sevecek arkadaş, kendini sevmeyen kadından sana ne hayır gelir. Bir bakarsın ki yıllar sonra bu kadınla ne yatağa sığabiliyorsun, ne toprağa... Koluna takıp gezmesini de bileceksin gururla, koynuna çekip sevişmesini de şehvetle. Analığını da bilecek, çocuklarından saygı görmeyi de, anaya babaya hürmet etmeyi de... Kadın kadın olacak be, seni sadece sen olduğun için, sensin diye sevecek. Parayla pulla, kariyerle, güçle, kimin ne dediğiyle , sınırlamayacak. Hem sevgilin, hem arkadaşın, hem annen, hem çocuğun olacak, bağrına basacaksın huzurla... Bileceksin ki evde ‘O’ kadın tarafından beklenmenin zevkini hiçbir zevk yaşatamaz sana... Öyle bir kadın işte... Varmıdır sizce ? (Can Dündar) 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mysteriouslady Yanıtlama zamanı: Şubat 28, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 28, 2008 Sahte mutluluklar avutmuyor artık beni Zoraki tebessümler yok artık yüzümde Her şeyi oluruna bıraktım herkesi kendi haline Körükörüne hevesler uğruna ziyan etmeye niyetim yok baharlarımı Yavaş ve usulca vazgeçiyorum bu oyundan Üzgünüm Artık yalnızsın........ Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Mart 2, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 2, 2008 oksıjen tüketicileri arasında denız fenerı ıcın karanlk sulara savrulmus bır nefes dumanı var!!! ve bir nefes duman da güneşin son demine ! karanlık sular üzerinde yürürürken gözleri kapalı gizli bir ihanet taşıyor dünya yasalarına, felaketi hayal ederken aklı, dilinde eskiye dair alışık bir tad,kanında akan bir uğultu... evet bir nefes duman da bagrından koptugu yer için! sade düşlerinde gercek olan bedeni kıyametin yeryüzündeki temsili -şu uzaklaşan karaltı- ve hiç bu kadar sakin karşılamamıstı yıkımını şekilsiz havayı okşuyor saçları,biçimsiz rüzgara teslimken inkar edercesine diğer herşeyi.... http://www.youtube.com/watch?v=vMK1oCAETDY Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mysteriouslady Yanıtlama zamanı: Mart 2, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 2, 2008 Kadın,yaraların moraran izlerini okşuyordu eliyle Dudakları kurak topraklar gibi çatlamıştı Çaresizlik sarmıştı dört bir yanını Kime dert yanacak olsa,yine kendisi çıkıyordu karşısına Gerçekten yalnızdı artık anlamıştı bunu Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Jessica Yanıtlama zamanı: Mart 3, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 3, 2008 bir şarkı tutturup unutmaya çalışıyorum,ruhumun bedenime tecavüzünü...İstekler dağ olmuş, zaman perişanken,tek yapabildiğin derin nefes almaktır bir yerden sonra.. Son nefese yaklaştığını bilirsin ve tüm oksijeni( yaşayan hiç bir adiye kalmasın diye! ) içine depolamaya çalışırsın belli mi olur lazm olur gidiceğin eşek cennetinde.. Ben mi? Hani şu vücudumuzdaki kahverengi lekelere de deriz,onlarda işlevsizdir ama estetik dururlar kimi zaman.. Onlarında renkleri koyu benim gibi ve onlarda kansere dönüşmeye meyilli hücrelerden meydana gelmiştir... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
phobosORbia Yanıtlama zamanı: Mart 3, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 3, 2008 Ve buraya gönderildim..Sevmeyi denedim...Ve kahpeliğini tattım gerçek dünyanın...Anladım ki sahte olanla mücadeleye ayrılmış zamanlarda yitip gidiyor hayatlar...Ben bol keseden dağıtmaya gelmedim ömrümü..Yine de renk katsın diye çalıştım birilerini sevmeye...Beceremedim...Sevemem kimseyi ruhsuz benm bedenım.... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
dark_venus Yanıtlama zamanı: Mart 4, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 4, 2008 çıkıp gelsem esenliklerimle yine çoraklaşan vadilerine toz konduran mütemadiyen mütevellit bir müstesnalık zerresi daha mı hediyem olur ?kansızlıklarının anemisimiyim ben. nedir bu yuvarlanan yuvarlaklar yuvasızlığımın yumurcaklığıydın sen şirin bir kuşkonmazdı sevinçlerim. gittin bir intihar daha vazgeçti ölmekten ve senin nicesizliğinin nitelemesiz sıfatlarıyla itelemesiz yalnızlıklara gömüldü bi çare ahdlarım. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.