auroraleph Yanıtlama zamanı: Mart 5, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 5, 2008 bırakıyorum orda kalsın,bırakıyorum oldugu gibi kalsın..kendi haline.unutmam çokta zor olmamalı..sadece anlam veremediğim neden her seferinde benim başıma geldiği...ve evet yine geldigim yer nefretle sevgi arasındaki en hassas nokta.bir adım atsam ve o adım yanlışsa ve uçurum varsa..ya olanlar gerçekse ve bir mazereti yoksa...?? en iyi çözüm saymak yine;bir,iki üç...milyar basamaklılara kadar... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Mart 5, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 5, 2008 ''iki ucu boklu degneğe toplamda hep aynı mesafe ıle yaklaştıgımızda,bacak boylarımız arasındakı farkı es gecerek, ve şöyle bir tur cevırdıgımızde işte karşınızda absurtluğun elipsi! tüm düzlemlere yansıttıgımızda gerçeği her seyın yumurtadan ibaret kaldıgını ıddia edebılır mıyız? bu yumurtanın dışına cıkmadıkca hocam,teorinin uygulanılabılırlıgı bana durumu idare etmek olanla yetinmek dısında bır sey ıfade etmıyor öyleyse merakımı celbeden ne sizin yaşlı hatlarınızda ne de emek sarf ettıgınız yerde doğrusu bırakalım sevdıgım ıstedıgım seylerden bahsetmeyi de bu yumurta ıcındekı absurtluğe geri dönelım,vaktiniz ne de olsa değerli'' demek geldi içimden.... iyi ki dememişim akşama ev ödevimden anladım ''branşına akşama seç'' öhhhhh Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Seneca Yanıtlama zamanı: Mart 7, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 7, 2008 oralet osman! Kap ordan iki fincan Biri porselen olsun diğeri camdan.. Çam dibinde kazık Kaynanam ölmüş yazık KAynanama acımam Bir top kefene yazık... :clapping: Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Mart 10, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 10, 2008 ben R., sarhoşun nefesınden cıkan alkolun vurdumduymaz ucuculuğunda uzakta beliren bır görüntü ardına saklanmış karşınızda duruyorum sınırlı ve kararlı bu kadar oldugu ıcın tehlıkelı, acık bır tehtıd varlığınıza,keskin bıcak gibi nufuz edıyorum ve hatta taciz inandıklarınıza. tanrım nasıl olabılır,nasıl olabılır tanrım! yaratmıyorum,yenı bır sey sunmuyorum önunuze, zekı sayılmam ya da yeteneklı. kaçamak bakıslarımla fark ettiriyorum es gectıklerınızı. korkuyorsunuz daha önce korkmadıklarınızdan. bunu bılıyorum ve aslında bıldıgım sadece bu. savunmaya gecmıs beklıyorsunuz bu sefer ben korkuyorum korkunuz,korkum.... haz duyuyorum dikilirken karşınıza ben R, parlak bir ışıkta kaybetmiş kendini... 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
coldhellangel Yanıtlama zamanı: Mart 10, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 10, 2008 küçük kırmızı kutumun içinde sakladığım sırlarım vardı onlara öyle özenle bakardım ki başkaları görmesin incitmesinler diye... zaman ilerledikçe sırlar arttı kutunun rengi soldu... ben soldum... sırlarımın içinde boğuldum.. kutumun içinde hayal kırıklıklarım birikti zamnla... şimdi bi kutu kaldı eskilerden siyaha dönük içi bana ait ama solmuş zaman sisleriyle dolu... ellerim beyaz yüzüm beyaz içim kararmış küçük kırmızı kutu devasa siyahlığa bürünmüş benden ayrılmış.... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Mart 12, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 12, 2008 su gelmiş su gidiyordu...ve ben uyuyordum tuzak bır düşe takılmış eskı zamanları anıyordum batan güneşe bir özlem türküsüydü rüzgarınkı sessizce cözülücek rüzgara bir saygıyla eğiliş güneşinki su gelmiş su gitmiş....gözlerim kapalı.... http://www.youtube.com/watch?v=kOdTfS_0jp0 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
pithc Yanıtlama zamanı: Mart 12, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 12, 2008 karaladım , karaladın , karaladı... karaladık , karaladınız , karaladılar... mişli gecmiş zaman... karalamısım......karalamıslar...hebrimiz yokmuss... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Manje_Loa Yanıtlama zamanı: Mart 15, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 15, 2008 Ben Tanrı nın utancıyım Kendinden başkası göremesin diyeyse.......paramparça ve de yalnızım 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Deaths_Expulsion Yanıtlama zamanı: Mart 15, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 15, 2008 garip birşey bu.. yok olacağını bilmek , yeniden doğacağını bilmek kendinle vedalaşır gibi. bir anda herşeyi silebileceğinden yeniden planladığın şekilde başlayabileceğinden emin. sana yakın aama senden çok uzak. yıllardır kendini hazırladığın şey olmaya yakın. her zamakinden daha uçta Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Geceyuruyen Yanıtlama zamanı: Mart 15, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 15, 2008 geceye akan sessiz uğultular cıglıklar altında egilmis aglar agac yaprakları benzeri olmayan bir kacıstır benimkisi.... zaman durmustur sanki ellerim titrer yazarken... kalemim sarhos olmustur acıyla... yıldızlar tek tek kayar gokyuzunden her düsüş bir parcalanıs .... bas edemzsin yazarsın kalemin yalan soyler harflerin silinip gider celisirsin icinde yetmedimi... karanlık bu kadar acımasız olmamıstı yalnızlık bu kadar koseye sıkıstırmamıstı.... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Slaad Yanıtlama zamanı: Mart 17, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 17, 2008 Sırılsıklamım şu anda,ve yazılan kömür parçası ellerimde hala.Dökülen kan damlaları gözden mi düştü acaba?Yoksa ilahi planın küçük parçalarının küfürü müydü bana? Soluğum ayazdır,soluğum hakikattir insanoğlu Kırçıllaşmış tüylerim bunun kabahatinden gelmekte Kan damlayan dişlerim yeni avını beklemekte Ölüm bana yaklaşsın,parçalar kimliğini Bense ölümün ölümüyüm düşünde Düşsende beslensem artık be iki ayaklı Rüzgar lanet yağdırıyor yüzüne,duymuyor musun? Gökyüzü binlerce tükürük bıraktı suratına,hissiyatın bu kadar mı senin? Toprak bile almadı,tükürdü seni dışarı,hani senin anandı? Sular Styx kabul etmez diye çığırdı,bu kadar mı kirli ve ağır varlığın? Söz gider,yazı kalır demişler O halde kanımla yazarım ben bu taşa Kili içerim,betonlaşırım özümde Sertleşirim,ki kırılmak namümkün ola bana... 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mcalone Yanıtlama zamanı: Mart 17, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 17, 2008 yalnız ölülerin fotoğraflarının ellerde taşındığını yada duvarda asılı olduğunu çok geç fark ettim. yalnız onların resimleri ellerde dolaşır. yalnız ölüler resimlere sığınırlar. ölüm çerçevelere yerleşir ve peşimizi bırakmaz! derdim vardı belki ama seninle unutabildim her nefesi yaşamak için derinden umutlar indi elimde pusula şimdi herşey karmakarısık belkide karanlıkta sadece yanlıs aradık masamda bi fotoğraf ve sensiz olmak duygusuz sigaramın külü artı eren oldu uykusuz yüzüm asıktı o zaman derdi zorla duydum mutluluğa ulaşırken yarı yolda durdum o merdiveni hatırlarım vaktim oralarda geçen ordasın sanki rüzgarın sokağında esen ismine kafiyeler yazdım beni anlarmısın yoksa dinlerken gülüp geçer sallarmısın biliyorum zamanımı sana ayıramadım fazlasıyla hakettiydin ama ayılamadım gözlerim kapalıydı açtığımdaysa sen yoktun aptalın teki yalnız. çünki sen yoksun! ellerimde yazılan son satırlarım beni sıkıntıya boğan anlarımı hatırlarım derin nefes al yolun acık olsun mutluluğu paylaş sorunların solsun kimi zaman bir isim oldun aklımdan cıkmayan kimi zaman bir bokal kulağımda cınlayan gözlerimde bir resim ellerimde bin zehir yaşlı bir adam odada seslenince kimdir 8 tane 4lük bu kadar zor değildir hiç yazarken ellerim titrek sor bi kim titiz yaşlar akar elbette onlarda yoruldu ilerlemek istemiyorum yollarda uçurum yapıcak birşey varsa emrinde ordayım bu senin için yaptıgım belkide son kayıt bana kilitle kapıları ve zaman içinde kasılırız geçici bi duygu vardı evet ama içince yaşatırız sigaralar söner ve yeniden yanar yangın misali duygularsa kömür olur kralın hali hayat bana itici geldi kötü olay olmasın ömrü zor geçiyorsa ölüm kolay olmalı! ellerimde yazılan son satırlarım beni sıkıntıya boğan anlarımı hatırlarım derin nefes al yolun acık olsun mutluluğu paylaş sorunların solsun ve sonra geriye ne kalırki?... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
fcuk the life Yanıtlama zamanı: Mart 17, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 17, 2008 Üçüncü katta bulunun bir dairenin penceresinden kendini dışarı savuran perde.. Zemin katı sayarsak dördüncü kat. Saymazsak üç. Sayıları hissetmeyen biri için önemi yok. Saymayı bilmiyorsan o daire hiç yoktur.. Rüzgarın etkisiyle perdeye el sallayan bir poşet.. Öyle bir poşet ki içine defalarca suni teneffüs yapılmış; sayısızlar tarafından.. İnsan sayısının pahalılığı.. Kaç beden var gün geçtikçe zam gelen? Borçlu yaşıyorsunuz yaşadığınız ''an'' ı.. Bir dakika önceki geçmişinize.. Geçen zamanın ücreti artıyor! Her ''an'' zam olarak biniyor saniylerinize.. Zam-an.. Perde kapanır, poşet yerdedir artık.. Kusursuz bir savaş.. Mükemmel bir kusur.. Septisizm ile sarsılmış bir Tanrı.. ''O''nun can sıkıntısından varolan bir varoluş.. Biraz gergin çünkü rahatsızlığı artıyor.. Ne yapmalı?.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Jessica Yanıtlama zamanı: Mart 17, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 17, 2008 Saymayı biliyorum ben! ama yerimde... ne ileri ne de geri.. Dizlerim katlanıp açılıyor,ayak sesleri de var ama,manzara aynı manzara.. minik beyinli,minik bir kızım ben.. 49 kiloluk bir et parçası.. kaç gramı düşünce? Sevgi vardır içimde.. yerçekimine karşı koyduğu için tartamadım daha onu ama.. neyse işte.. Geceler boyu boş duvarlarda oynattığım filmler demode oldu sanki.. bir ileri bir geri hayır ne ileri ne de geri.. ah sevgi.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
felidae Yanıtlama zamanı: Mart 18, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 18, 2008 geceler uzun sürüyor artık burada... yani nerdeyse hep gündüzün içinde bir küçük nüanslar.... bitmesinler.... bitmesinler diye kitaplar devrilen....kahveler tüketilen.. (her zaman süt tozu yerine süt) ayığım bakma bu sıralar.....kafamı kahveden kaldırdım mı... uyumayı özlüyorum.... uzun zamandır çalar saatimin üstü örtülü.... kafesinde kuş gibi ötmemenin bir yolunu buluyor... sanki her sabah bekliyorum ama yok hayır ötmüyor..... sabah diyorum ya sabah.... her gece optimist olmak için koyuyorsun yastığa başını.... bir sabah pollyanna olacaksın kararlısın.... ama hepte o sabah..... sinmiş oluyor insanların leş gibi düşünceleri yatağına... yatağınla başlıyor gün.... uzun ortopedik bir travma.... ardından bir sigarayla güne başlamanın o iç burkan keşke başlamasaydım sorgulamaları... yo hayır aslında..... ben hiç demezdim keşke başlamasaydım diye... her gece bırakır her sabah keyifle başlardım belkide (annem duymasın üzülür kadıncağız....tamam biliyor hep biliyorda.....en azından sevgiyle bağlı olduğumu bilmiyor...zaten aşk neyi hedef alsa...sapıtmayla iştigal) ne yazıktır ki tekel tütünüde bitti .... şimdi elleriyle zehirliyor amerika... bırakacağım canım bırakacağım sigarayıda.....hatta belki... bundan sonra sana sadece duman... bilirsin duman haberleşmek için en etkisiz yol yordam en azından bu yüzyıla hiç ait olmasada.... kaldımı başka çaremiz bundan? parmaklarımla birşeye dokunur gibi yaşıyorum artık... yani her an bir yerlerden örselenmeye müsait.... natıonal geographıc bir dram... bir monogram... biraz itiraflarım gecenin ilerleyen saatlerinde Tolstoydan... bana bak.....evrensel bir tarihi vardır diyorum bütün aşkların.... bütün ardışık sayıların birbirleriyle arasında ensest bir karmaşa vardır... çok ahlaksız bir sayı sistemimiz var.... bir de takım yıldızımız......büyük ayı küçük ayı... sevgilinle izlerken ismi söylenmemesi gereken gruplardan... yani bilirsin romantizm ve kıllı bir post... şömine olmadıkça yakşmıyor birbirine.... biri birine biri birine derken yayılıyor giderek... sana ilk dokunduğum günü hatırlıyorumda... morg da bir kleptoman olsam ne çalardım acaba? buz gibi tenine dokunduğum o nadide günü düşünüyorumda... evet evet.....morg ve kleptomanlar.... cebimde belki bir parmak....belki bir kaç ceset..... otostaksi bunun adı...bir otopsi gündüz tarifesinde* kimbilir belki sayaç bozulacak göz kararı sayılacak bir kaç kilometre... evet! Hala diyorum evrensel bir tarihi vardır bütün aşkların... senfoni orkestrası toptan erekte* şef arkası dönük izleyiciye kıçını göstermekte... hayır hiç gülünç gelmiyor bana... 5 dakikalık bir zevk...bir keman yayı belki...son nefesini vermekte... renk körü kelebekler araba kullanamaz diyorsun oysa sen.... oysa ...oysa kelebekler ehliyetde alamaz aptal..... baston kullanamaz... regl olamaz... hatta kelebek dediğin nedirki.....onlar bazen uçamaz! kelebekler bir yana yani diyorum ki.....gel beraber kahve fln... belki filim fln... belki ateş barut fln.... falan filan... bana bak! evrensel bir tarihi yoktur bütün aşkların...saçmalama! senfoni orkestrası toptan gelmekte... dinleyici nefes nefesse.... şef arkası dönük...meşgul....göremiyorum tam olarak.... 5 dakikalık bir zevk...bir plak hala çizilmekte* renk körü kelebekler keman çalamaz....saksafon çalamaz...... vurmalılarda başarısızlar... bitmesin diye kitaplar kahveler devrilen gece..... bitiyor.... sayılar ensest... takım yıldızlar bir garip... cebimde bir parmak bozuk sayaç.... aşk yarı evrenseksüel bir muhabbet..... ve şef sanırım gay..... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Manje_Loa Yanıtlama zamanı: Mart 19, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 19, 2008 Sirk gelmişti kasabaya.Çocuklar ayak altında ordan oraya koşuşturuyodu.Bi tanesi hariç.O cambazı bekliyodu ve ölümü düşünüyodu.Cambazlara hayrandı.Bir ipin üstünde ya yürünmeliydi ya da ucunda ölünmeli.Cambaz dalıp gitmiş çocuğa gözlerinden yaş gele gele gülen çocuğu gösterdi ve " Ağladığını görebiliyorum.Sende görebiliyo musun? " diye sordu.Çocuk bi anlam verememişti ve o çocuğun bedeninde buldu kendini.Gülüyodu ama içi kan ağlıyordu.Eğer gülmeyi bir kesebilirse feryat figar ağlayacaktı ama bi türlü gülmeyi kesemiyodu.İnsanlar suratına anlamsız bakıyodu.O güldükçe gülmeye başlamışlardı.O ise bir toz bulutu bile bırakmadan yok olmak istiyodu.Gitmek...Çok uzağa..Kendinden uzağa. ~ Rüyam - Ben o çocuktum ~ Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
phobosORbia Yanıtlama zamanı: Mart 19, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 19, 2008 Soyulur anlamsızlıkların ucu yırtık geçmişi mazime kalın harflerle yazılan her yaranın ardından... Ben mi çok çabuk pes ettim bunca zaman boyunca, yoksa doğru muydu kaçışlarım? Kendimi ezip geçmekten korkarcasına, ezdim geçtim etrafımda her kim varsa... Her yıkım bir felaket... Her felaket yıkım oldu içimde... Geçmişin harabelerine bakıp durmaktan, baktıkça durmaktan, durdukça kendimden kaçmaktan başka ne çarem vardı ki? Güzel günlerin geleceği umuduyla yeşillenir bahar, yanar gider acılar - ıstıraplar - kederler... Kötüye dair her ne varsa yanar gider içimde... Tek kötü ben kalırım... Çirkefinin içinde debelenen domuz misali ne paylaşırım kendimi, ne de bırakırım... İşte bu yüzden baharlar çabuk geçer bu şehirde... Yeşiller bozuşur ellerim değdiğinde... Elimin değdiği yerde ölüm biter... Kurur - solar yapraklar... En mutlu çiçekler bile büker boyunlarını değdiğim anda... Ölümler ölümüm olur... Karanlıklar mezarım... Kaç punto yapmak gerek yaraları? Daha ne kadar kalınlaştırmalı bu anlamsızlığımı... Kış misali yağar karanlık lapa lapa yalnızlığıma... Yalnızlığım yağar, karanlığım yağar, sonum yağar... Gömülürüm kendime... Gömülürüm içime... Geride sadece bir labirent kalır... Kendime kurduğum tuzak misali Ölüm Labirenti... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mole Yanıtlama zamanı: Mart 19, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 19, 2008 Sınırlar çizilmeden önce burada bir tane köy vardı ve köyün insanları birbirleriyle çok iyi anlaşırdı. herkesin kendine ait görevleri vardı.ve hepsi bilirdi birisi o görevi yapmazsa muhakkak bir diğeri zor duruma düşüyor olurdu.birisi hasta olduğunda doktorda vardı o köyde.doktor bir an önce iyileştirirdi hastasını ve tekrar ilk haline dönerdi.ama hergün bir yerlerde bir hareket olurdu.köylü bundan hiç sıkılmazdı.Taki o gelene kadar. - Kavak diyorlar bu ağacın adına. çabuk büyümesi köklerinin derinliğiyle doğru orantılıdır.bize odun lazım ısınmak için.kavak çok dikersek fazla odunumuz olur.bize ayrı ayrı odalar lazım.bize her odayı ısıtmak lazım.bize her şey lazım. karşısındaki ikna olan saf çocuk doğru diyorsun abi dedi.ben diğer yavaş büyüyen ağaçları söker yerine kavak ağacı dikerim.ama bana nasıl çelik yapıldığını öğretirsin değimli? -bir şartla öğretirim. çelik yapmayı senden başka kimse bilmeyecek tamamı evlat. -tamam. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Mart 24, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 24, 2008 coğaltılmıs ve etiketleniş bir cöp yıgınından bahsedıyoruz ve sayı saymaya başladı çocuk...1,2,3,4,5,6.... havada asılı kalmıs toz zerreciği kadar rahatsız edici ...öylece durmus bakıyorlar ve tedirginlik okunuyor gözlerinde ve bu sefer atılan çöpün kızgın bakışları meydan okuyor.... tek olana sahip cıkma tutkusu ile ve bazen de tersine hareket etmekle suçlanıyoruz -1,-2,-3,-4,-5.... ve sunulan her alternatıfin peşinde aç gözlerle koşuşurken,geri dönüp baktıgımız bir anda yenilenmiş bir eski ve yeni bir o cıkıyor karsımıza agzından bir sır sıkacakmıs gibi enerjisini sömüren bir merakla ıncelıyoruz ....1..... belkı derin bir uçurumla yarsak,daha haz veren bır sey cıkar?...1/2...küçük bir kesi ya da?...1/3...tanrım 1/6 farkla gılgamısın ınsanı parcasını mı yakaladık yoksa?Özeli paylaşılır kılmak da anlamsızlasıyor bu sefer,saklı bir espiri olmalıydı oysa peşisıra 1/2,1/3,1/4,1/5 ..... azalırken varlık,uzanır sonsuzluga karıncaların aralarında üşeltiğinden kalanların kalanları,işte karşınızda hiçin umarsız duruşuna kavruk çaresiz yıkımlar! sonrası,bir hiç... çekilmek sulara,çıplak ve korunmasız eşelemek ve anlam yüklemek olana ruhların göçüne azık... ah farkındalık ve affalayış, tamamlanış ve parçalanış bir bütün ya da parça olarak... iki yüzlü ya da iki ceset içinde uzanmış anlamsız sorular, ve sorulara ilgili görünen cevaplar tükürür gerçekliği... aydınlanma için şu kırmızı halılı beklentiler!!! başarmak zor kavramayı ve tapmayı körlemesine bir nokta atışıysa seni ayakta tutan??? sonrası bir hiç... ipin kopmasıyla artık aynadakı zahiri görüntüye tutkun bir cambaz Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Manje_Loa Yanıtlama zamanı: Mart 26, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 26, 2008 Duvarların sıvası dökülmüştü dökülmesine ama bu çatlak ne zamandır oradaydı ve bu kadar adi miydi bu duvarın karışımı ki dokundukça eşeleniyordu, kum olup bir toz bulutu bırakıp ardında etrafa saçılıyordu. Aslında ne öyleydi ne de şöyle. Sağlamdı..Öyle sağlamdı ki içeri zaman sızamıyordu. Zaman yüzüme çiziklerini atamıyordu. Duvarlar ve ben bekliyorduk. Neyi mi? Ne önemi var bekliyorduk işte. Zamanın yokluğunda zamanın geçmesini beklemekti bizimkisi. Bu yüzden biz zaman olduk. O işte böyle ele avuca sığmaz oldu. Ardında bıraktığı toz bulutuyla ciğerlerimi yaktı ve ben ....... Bende artık bir başkayım işte! Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
dark_venus Yanıtlama zamanı: Mart 29, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 29, 2008 Gölgemden taşmıştı sanki ruh ve bir cezanın hafifletici sebebi olmaya aday birkaç kelime gibi ötelere itilivermiş belli belirsiz kargaşaları gizliyordu.Var olunan an, nasıl bir hiçliğin geride bıraktığı dokunulmamış yahut önemsenmeyip unutulmuş hazinelerini gizleyebilirdi ki?Bu aptalca bir iyiniyetten başka bir şey olamazdı gecenin intikamsı yalnızlığını rahatsız etmeye tenezzül eden… Katlanarak çoğalan karartılı düşünceler arasında süzülen bazı ehemmiyetler,anlamsız ifadelere kasıtsız anlamlar yüklemeye can atarken ;sevimsizlik değil de nedir gecenin içinden gelen? Belirli yalnızlıklar belgisiz zamirlerime dokunurken nasıl da çığırtkanlar.Gecenin ayazında yitirilmiş mazi ile bir araya geldiklerinde düzensiz bir düzen tutturan kelimelere dönüşüyorlardı. Şimdi bir hayat amacı süsü verilmiş şiirsi intiharları nereye sığdıracağını bilemeden istifleyen,cama vuran damlaları zaman zaman ahenkli, zaman zaman da sinir bozucu bulan,içinde küflenmiş kelimeler biriktiren,anlamları gizlendikleri yerden değil de istedikleri yerden anlayan bir beyin benimkisi… Kendi kendine oyun oynayan bir akıl… Sadece sadelik isteyen lakin yakın zamanda idrakinin inşaatine meyil verdiği üzre sadeliğin yasak olduğu,sade olamayacak kadar sade bir topluluğa kayıtsız şartsız sade bir şahitlikle aitliği ve bu aitliğin seçimsizliğini keşfetti… Gerisi doldurulmuş koca bir boşluk! 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
fcuk the life Yanıtlama zamanı: Mart 29, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 29, 2008 İçimle oyalanıyor şimdi. Dıştaki beni içeri alamıyorum, horlanıyor.. İçerisi dışa dönük.. Geçirgenliği belli belirsiz, müphem bir deri.. Dökülmeyi bekleyen çatlaklar.. Çatlamayı bekleyen deri.. Zamanı geldiğinde birlikte yere serilmiş olucak derileri bekleyen dökükler.. Nihai olan zeminin soğukluğu çatlayan his duygusudur.. Yanında korumalarıyla gelen adamın -düşüncenin- koruduklarını öldürtmesi gibi. Alkışlanan hareketin kaç el tarafından ve kaç el varsa on katı kadar parmak tarafından takdir edildiğine değil sese kulak veririz. Kulak verin yahu! Ben ellerimi çırptığımda artık ses çıkmıyor.. Retoriği sınıf atlamış bi kekeme.. Savunduğum bedenim vucudunla yer değiştirirse, o zaman içimle oyalanan ben olacağım... Birkaç metre ötede dönen bir toz parçası Kül gibi.. Pencerenin hizasında rüzgarında etkisiyle yüksekliğini koruyor Aynı hava boşluğunda, karşımda.. Takip etmeye çalışıyorum, gözden kaçırmamaya.. Yükseliyor, alçalıyor. Bunları kendi yapabilir mi? diye soruyorum rüzgar tanrısına.. Ayıramıyorum savrulan toz parçasından gözlerimi Gittikçe uzaklaşıyor, görmekte zorlanıyorum.. Ama orada olduğunu hissediyorum. Artık yok, peşinden atılan bir adım için neler vermezdim.. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Mart 31, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 31, 2008 İçimle oyalanıyor şimdi. Dıştaki beni içeri alamıyorum, horlanıyor.. İçerisi dışa dönük.. Geçirgenliği belli belirsiz, müphem bir deri.. Dökülmeyi bekleyen çatlaklar.. Çatlamayı bekleyen deri.. Birkaç metre ötede dönen bir toz parçası Kül gibi.. Pencerenin hizasında rüzgarında etkisiyle yüksekliğini koruyor Aynı hava boşluğunda, karşımda.. Takip etmeye çalışıyorum, gözden kaçırmamaya.. Yükseliyor, alçalıyor. Bunları kendi yapabilir mi? diye soruyorum rüzgar tanrısına.. Ayıramıyorum savrulan toz parçasından gözlerimi Gittikçe uzaklaşıyor, görmekte zorlanıyorum.. Ama orada olduğunu hissediyorum. Artık yok, peşinden atılan bir adım için neler vermezdim.. harıkasın , her zamankı gıbı Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
coldhellangel Yanıtlama zamanı: Mart 31, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 31, 2008 ılık bir rüzgar eşliğinde dans eden iki çift göz için karanlıklar aşkın büyülü zamanlarıdır.. titreyen ellerin heycanla o gözlere sahip vücudu ararken kelimelrle vedalaşılır anlatmadan konuşmadan anlaşabilmek gözlerde başlar yolculuğa eski hatıraların açtığı yaralar kapanır büyülü el sana dokunduğunda heycandan titreyen eller buluşana dek gözler anlamları birleştirene dek.. buğulu zamanların ortasında sewgiyle başlayan her cümle gözyaşı ile biten her aşk masalı gibi sonu belli olmayan bir öykünün içinde yanmayı kül olmayı beklersin... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Geceyuruyen Yanıtlama zamanı: Mart 31, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 31, 2008 gecenin bosluguna atarsın yıpranmıs ruhunu... rüzgarda savrulur bir kagıt parcası gibi.... ona sahip olamadın sen.... seni terketti bedenini bos bir oda gibi bırakıp gitti... zincirlerin saglam degildi... yasama istegin güçlü degildi... düsüncelerin karanlıktı... hayallerin sana ait değildi..... lanetlenmistin artık ... o eski sen yoktu o eski ben yoktum yeni ufuklarda yoktu senin icin...benim icin.... düsündüklerin yasamını etkiledi ruhunu caldı sızlan dur artık:ermm: tamamen dogaclamaydı gercekten rahatlatıyo:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.