pokin Yanıtlama zamanı: Nisan 27, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 27, 2008 Demek sonunda düslerimi almaya da tenezzül edebildin Tanri... Al senin olsun düslerim... Bir buz parçasinda yitip gitti hepsi... Yalnizdim, yalnizdin, yalnizdik Tanri... Kiskandin yüregimi... Onun için mi bunca yorgunuz simdi?... Seninle iyi bir ikili bile olabilirdik oysa... Sen bana yaratmayi ögretirdin, ben sana günah islenmenin verdigi muhtesem zevki... Benden çok sey ögrenebilirdin!.. Yazik oldu bize... Tamam benden alacagin birsey kalmadiysa artik, rahat birak beni... Yalniz kalmak istiyorum... Çik odamdan........... ............zaten, vurgusu ve vurgunu çoktan yapilmisti ayriligin...Vurulmustum.... ....Gittiginde...... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Slaad Yanıtlama zamanı: Nisan 29, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 29, 2008 Durgunum ben bugün Yassılıklarım yaslandıklarımdan çıkan izler sırtımda Keşmekeşim,hegemonyam,lanetim ise yine benim Çünkü doyumsuz bir ölümlü kostümündeyim Maskeler her yerde be insan! Herkesin kostümü var zaten Ama bir ben varım yakıştıramayan kendi üstüne zifir rengindeki yapışkanlığı Maskeler gülerken içerideki ağlıyor mu Ruhun yaşları alttan sızıyor,bizde korkunun esansı ıslatıyor sanıyoruz pantalonu Her şey boşuna mı,yüzsüzlük umutsuzluktan mı kaynaklı dünyanın yarı çapında Canavar uyandı zaten,hiç uyumamıştı Odunların arasından çıkan kafanın sinir bozucu gözleri vardı Biz görmezden geldik kendi beton asma bahçemizde O bizim içimizdeydi,biz onu demirle sardık Kızıl ve körelmiş renkler var her tarafta Savaş alanı burası ya da idealar evrenin yanılsaması Çarpık ve grotesk kelimeler öldürüyor birbirini Ta ki sessizlik hükmünü çığırana dek Sonra?Sonra sessizliğin yasası parçalanır Doğan bir bebek öldürür onu yaşamsal haykırışlarıyla Ve büyür o bebek,çocuk olur,bilyeleri olur Hastalık sarısında,kusmuk yeşili bilyeler Hayalleri kısa süre sonra düzülecektir nasıl olsa Alacalı bulacalı olmuş ne farkeder? Kabuslarını parıltılarla süsleyecek daha sonra Mantardan bir bulut göreceksin sıcaklığı hissederken Derin kemiğinle kaynaşacak Radyasyon serpintileri Gaia'yı okşarken Ve biter bu hakiki hikaye,kendini öldürmektir amacı doğarken Sonu başıyla aynıdır,yılandır kendi kuyruğunu didikleyen Döngünün adamıyız hepimiz,adımlarımız uçurumun ucunda Yorgunluk çökerken üste,bulabilir miyiz uzanacak bir yer kabuslarımızda acaba? 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mysteriouslady Yanıtlama zamanı: Nisan 29, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 29, 2008 Bazen deli olmalı insan, Konuşmalı kendisiyle Öğütler vermeli, Duvarları sırdaş etmeli dertlerine Akılsızlığın ne büyük bir bela olduğunu, Zamanın ne kadar hızlı aktığını, Farketmeli... Bazen cesur olmalı insan Yüzleşmeli kendisiyle Hataları kabullenmeli.... Bazen deli olmalı insan Avazının çıktığı kadar bağırabilmeli Kalbini bürümüş kin ve nefreti Gereksiz asabiyeti Terketmeyi bilmeli.... Hatta kızmalı kendisine Tavırlar almalı Cezalar vermeli Bin müsibetten sonraki nasihatı Kendi kendine aşılayabilmeli... Bazen deli olmalı insan Çünkü.... Akılla gelen gücün farkına varabilmeli.. Aklını başına almalı insan Fakat, Asla bazen değil Daima aklı başında olmalı.......... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
boynuzsuzgeyikler Yanıtlama zamanı: Nisan 29, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 29, 2008 fon müziği yok iyi yada kötü ayrım yapmaksızın zorundayız kurallarla varolmaya yaşamın kıyısında bir balıkçı avlar hazır aç bitap bekliyor bir parça gramafonda eski ve yeni iç içe kurulu düzen kesintisiz işlemekte asileri sevmez uyumsuzlar mutsuzların umutlarını kavramlar köreldi parçaladı keserken eski bir ra bütün yozlaşmışlığı getirdi gelecekten kör bir şafak vakti nedeni bilinmiyor Ar-Ge devam ediyor bulamıyor umutsuzlarun umutları güçleniyor Hurafe!!! diyor kimileri aslında mutluyuz bizler biz kaç kişi? bilinmiyor Ar-Ge devam ediyor Bir çocuk ağlamıyor bin çocuk gülüyor doktorlar tatilde kocakarı ilaç yapıyor bir çocuk donuyor çocuk putlaşıyor Ar-Ge açıklıyor herkez tapınıyor asiler ölüyor tapınaklar birleşiyor yönetim yönetmiyor herkez tapınıyor Ar-Ge bildiriyor Herkez inanıyor inananlar moronlaşıyor moronlaşan taşlıyor taşlanan sevilmiyor oniki çocuk izlemekte olan biten çözümsüz Ar-Ge araştırıyor ödenek yetersiz birinin içinde sanılıyor asiler buna inanıyor herkez tapınıyor şovalyeler sevişiyor oniki çocuk herşeyi görüyor yönetim bunun farkında Ar-ge oniki çocuğun peşinde oniki çocuk saklanıyor herkez tapınıyor şovalyeler oniki çocuğu seviyor masumluk tepkisiz bekliyor yönetim arıyor Ar-Ge bunalımda bulamıyor tapınanlar yoruluyor şovalyeler oniki çocukla sevişiyor oniki çocuk bıkıyor donuk her şey fon müziği yok gramafon bozuk ahlak yok artık kimse tapınmıyor yönetim sallanıyor oniki çocuk yorgun şovalyeler duruyor yönetim her şeyi biliyor mutsuzların umutları azalıyor şovalyeler asiler çarpışıyor sebebi bilinmiyor her şey nötr oniki çocuk ağlamaklı ağlıyor düzen yeniden yapılanıyor boynuzsuzgeyikler yazdı .......... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mysteriouslady Yanıtlama zamanı: Nisan 29, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 29, 2008 Dün bir söz söyledin bana İçim acıdı duyunca senden Belkide kafamda tasarladığım "sen" değildin o Yaşadığım hayal kırıklığıydı belkide Neden bilmiyorum Ama yinede içim acıdı duyunca senden.. Sonra bir şarkı dinledim Bir sigara yaktım ardından Uzun uzun düşündüm söylediğin sözü İyi şeylere yormayı denedim Fakat başaramadım Neden bilmiyorum Ama kırıldım sana... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Nisan 29, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 29, 2008 - bircok kol uzanan,farklı pozisyonlardan farklı dokunuslarla sahip olmak isteyen... birden fazla nokta,dönen etrafımda alaycı ve gülüşen... bir öz, akıtılmak istenen damarlarımdan bunun için bircok tohum,kendilerinden... var mı dıye yoklanan, var oldugu ıcın horlanan kendımi ispat etmekten uzak ben... - bir deniz anası geçti şimdi, bu azgın dalgalardan salınarak,yavaşça ve ahenkle hem de... rüzgar değirmeni kadar baş döndürücü, değişken ve hapsetmek ımkansız boynunu egen cıcekler arasında sadece bir yosma olsa da , oyundan bagımsız bir oyun oynamakta!!! ... dolduruldu,delinin susmak bilmeyen çanlarıyla tütsü kokan yağmalanmış odalarımız, harekete gectık usulca, sağır edici bir frekansla kıyıya vurdu balina, tabaklandi deve derisi pis kokan gerisi sızdı arsız-ca topraklarımıza... zehirlenmeden toplamalı melodik metalık tıngırtılarımızı bırakmalı onu öylece!... - ve dinlenmeli şu güzel gece de!!! cast.... stones from the sky - neurosis sigara sırt agrısı bıkkınlık pazardan kalan,yerlere sacılmıs marullar marulları toplayan kadınlar cocuklar şahıt olan ben hala mesane doluluğunda bazı seyler Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
birunsatan Yanıtlama zamanı: Nisan 30, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 30, 2008 gözlerim ağrıyor, kaç saat uyuyuyorum bilmiyorum, uyuduğum saatler işe yarıyor mu bilmiyorum!... şimdi saat sabahın yedisinde, bilgisayar başında ne bk. arıyorum, onu da bilmiyorum... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
azra Yanıtlama zamanı: Nisan 30, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 30, 2008 hafif sisli bir havada ve güneşin apartmanların arasından yeni güne merhaba dediği bir saatte , vapura doğru ilerleyen genç adam :joton gişesinde yaklaşık iki ay önce ayrıldığı kız arkadaşını görür ve titrek bir "merhaba" ile konuşmaya başlar.bu konuşmalar vapurda da devam eder.adamın; "hava okadarda soğuk değil , dışarda konuşalım mı ?"sorusuna , kızın "olur"cevabı vermesi ile birlikte vapurun üst kısmına doğru yol alırlar .bir kaç dakika havadan sudan muhabbetlerle geçtikten sonra , adam kıza bir sigara uzatırve kendisinede bir tane alır.daha sonra , genç adam birden lafa girer :*biliyorum bu konuları daha önce hiç konuşmadık ya da konuşamadık diyeyim .merak etme ama "neden ayrıldık biz "sorusunu sormayacağım. sadece sana söylemek istediğim birkaç şey var onları konuşmak istiyorum .genç kız:adama bakarak "evet seni dinliyorum,devam et"dedikten sonra adam , konuşmasına kaldığı yerden devam eder .biliyormusun ? ayrıldıktan sonra seni sigaraya benzetmeye başladım.kız hiç tahmin etmediği , alakasız bir konuyla lafa girmesinin verdiği şaşkınlıkla "ne nasıl yani?" der.adam ,önce kıza uzattığı sigarayı ve sonrada kendi sigarasını çantasından çıkarttığı çakmak ile yaktıktan sonra :mesela bir tane sigara yakıyorum ve kültablasına koyup izlemeye başlıyorum.kül tablasına dökülen külleri gördükçe ;anılarımız aklıma ,her biri kül olup acılarıma dönüşüyor sonra ,arada bir elime alıyorum sigarayı ve içime çekiyorum seni.kendimi zehirlemek için;daha çok daha çok çekiyorum .bazende anıları silkiyorum kül tablasına. "sen zehiri"hoşuma gidiyor,içimi acıtıyor,vazgeçemiyorum;içime çekmeye devam ediyorum.ağzımdan çıkan her dumanda ,ayrılırken bana bıraktığın ;son bakışının silueti beliriyor.her sigaranın olduğu gibi seninde sonun yaklaşıyor ve ben yavaş hareketlerle ;ne zaman seni söndürmek için elimi götürsem kül tablasına aptalca bir umutla "nolur yapma "diyeceğin zamanı bekliyorum.ama hiç bir zaman duyamıyorum sesini ."ve işte bitirdim seni" diyorum.hayır hayır kendimi kandırıyorum galiba "seni böyle bitiremem" diyorum sonra.ama bakıyorum kül tablasına ;evet sen ordasın.evet anılar orda.anacak elimde hala kokun var yıkasamda hiç çıkmayacak bir koku .anlıyorumki ;bu sigarada senin çok az bir kısmını bitirmişimsenden bağımsız bir sen hep içimde yaşıyormuş ve anlıyorumki sadece sönüyorsun.seni ataşliyecek bir "ben"bekliyorsun sabırla.o "ben " çokda bekletmiyor seni .birdaha yanmaya başlıyorsun .anılar , acılar derken yine bitiyorsun.yeniden yanıyor ve bitiyorsun.bu hep böyle devam ediyor.sonunda alışkanlık oluyorsun.geç kız anlatılanları dinlerken;tarif edilemeyecek bir duygu yoğunluğu içindeydi.bir yandan birisinin bukadar acı çekmesine üzüntü duyarken ;diğer yandan da kendisinin hala unutulmamış olmasından haz alıyordu.aslında kendiside unutmamıştı genç adamı.kendi isteği ile ayrılmıştı ama ;sevmediği yada artık bir şeyler hissetmediği için değil , en yakın kız arkadaşının da o insana karşı bir takım duygular beslediği için gerçekleşmişti bu ayrılık.bunu;ne erkek arkadaşı nede en yakın arkadaşı biliyordu .erkek arkadaşına , "bu ilişkide bir şeyler eksik , ben daha fazla sürdürmeyeceğim , ayrılmalıyız." diye bir mesaj atarken :kıza "ilgisiz bir sevgili olmaya başlamıştı günler geçtikçe;çok bunalmıştım.ve bir gün onu başka biriyle sarmaş dolaş gördüm.bu yüzden ayrıldım " demişti.böylece, hem erkek arkadaşından , kendine göre makul bir sebeple ayrılmış;hemde arkadaşına erkek arkadaşını kötüleyerek ondan soğumasını sağlamıştı.kendisinin çok acı çekeceğini bile bile arkadaşını kaybetmemek için böyle bir yalanlar zincirine başvurmuştu.artık hayatını bu yalanlara göre düzenlemeliydi. bu yüzden bu karşılaşmalarında duygularını bir tarafa bırakıp mantığı ile karar vermek zorundaydı.geri dönüşü yoktu ve kızda bunun farkındaydı .bütün ayrıntıları olası bir karşılaşma için düşünmüştü daha önceden.adamın anlattıklarını dikkatlice dinliyor ve sözünün bitirmesini bekliyordu.ve adamla göz göze gelip "bitti bukadardı " demişçesine bakmasından sonra kız konuşmaya başladı. *açıkçası bu söylediklerin , hiç beklemediğim şeylerdi .benim bu açıklamalarına bir yorum yapmamı bekleme .çünkü bunlar;senin kendi düşüncelerin ,her biten ilişkiden sonra yaşanabilecek duygulardan bu anlattıkların.sunu söyleyebilirim ama ;yaşadığımız ilişkide ,elimden gelen fedakarlığı gösterdiğime inanıyorum .seni hiç bir zaman suçlu görmedim herşey benden kaynaklanıyordu .sonuç olarak bir şekilde bu ilişki yürümedi ve bitti.bukadar basit "bu kadarmı yani?" evet...genç adam şok olmuştu.belki ,daha ılımlı bir yaklaşım bekliyordu kızdan ancak,kesin ve kararlı konuşmuştu kız .hiç bir umudun kalmadığına i kendini inandırmaya çalışıyordu.vapur yanaşmıştı iskeleye tek bir kelime bile konuşmadan vapurdan indiler.iskelenin sonunda ;genç kız adama sarılarak "hoşçakal" dedi.ancak adam ayrılırken ne sarılmıştı kıza nede bir kelime çıktı ağzından .bir heykel gibi duruyordu kızın karşısında .kız da ,bir tepki gelmeyince ;hızla ordan uzaklaşmayı tercih etti. arkalarına bile bakmadan ayrıldılar.kız işyerine ulaştı.yerine oturduktan hemen sonra cep telefonuna bir mesaj geldi .mesaj eski sevgilisindendi ve söyşe yazıyordu : " hep bu karşılaşmayı ve sana sigara hikayesini anlatacağım günü beklemiştim.ve o gün gözlerimin içine bakıp ;söyleyeceklerine göre hayatıma bir yön çizeceğime ..." genç kız , bu mesajdan hiç bir anlam çıkaramamıştı.bu mesajı düşünürken bir mesaj daha geldi : "...kendi kendime söz vermiştim.bu gün duyduklarım :beni hayal kırıklığına uğrattı ve ben kararımı verdim: sigarayı bıraktım..." 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
freddy Yanıtlama zamanı: Nisan 30, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 30, 2008 güzelmiş. . Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Tutluoyak Yanıtlama zamanı: Nisan 30, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 30, 2008 bide biz bırakabilsek:D Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
azra Yanıtlama zamanı: Nisan 30, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 30, 2008 bizim onu bırakmamız için illaki birilerinin bizi mi bırakması gerekiyorki. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
SCARRED Yanıtlama zamanı: Mayıs 1, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 1, 2008 Abi zevahiri kurtarmaya çalışmış yani... "Sen beni terkettin ama ben de sigarayı bıraktım, çok sembolik bişi yani, seni sildim bitirdim. Zamanlamaya takılma bebeğim, ben de bir nevi bir terketmiş oluyorum seni. Hatta senin son sözlerini popomla dinledim ki önce ben seni terketmişçesine toparlayayım yerlerde sürünen egomu." Bu kadar kafaya takan bir adam o mesajları atsa da 3-5 gün sonra dayanamayıp bir "naber?" SMS'si de çeker, kafayı çekip gece gece telefonlar açarak "sen beni hiç anlamadın kaltak" da der. Egoyla hareket edince, pazarlıklı sevince böyle oluyor işte: "madem sevmiyorsun, ben de seni hayatımdan siliyorum." Çok harbi delikanlıymış... Püf. Yerim öyle "aşk"ı. 2 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
shadeo Yanıtlama zamanı: Mayıs 1, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 1, 2008 SCARRED senin fan clubunu kurcam yaa bu ne yorum böle.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
eisenheim Yanıtlama zamanı: Mayıs 1, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 1, 2008 Abi zevahiri kurtarmaya çalışmış yani... "Sen beni terkettin ama ben de sigarayı bıraktım, çok sembolik bişi yani, seni sildim bitirdim. Zamanlamaya takılma bebeğim, ben de bir nevi bir terketmiş oluyorum seni. Hatta senin son sözlerini popomla dinledim ki önce ben seni terketmişçesine toparlayayım yerlerde sürünen egomu." Bu kadar kafaya takan bir adam o mesajları atsa da 3-5 gün sonra dayanamayıp bir "naber?" SMS'si de çeker, kafayı çekip gece gece telefonlar açarak "sen beni hiç anlamadın kaltak" da der. Egoyla hareket edince, pazarlıklı sevince böyle oluyor işte: "madem sevmiyorsun, ben de seni hayatımdan siliyorum." Çok harbi delikanlıymış... Püf. Yerim öyle "aşk"ı. Yorum budur... Helal derim. Konu için teşekkürler. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mysteriouslady Yanıtlama zamanı: Mayıs 1, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 1, 2008 Benden kaçmana gerek yok! Kimsenin peşinden koşmadım,kimseyi kovalamadım şimdiye kadar.. Ve hiç kimseden bir beklentim yok, Yalnızlığa bıraksınlar beni,tek isteğim bu insanlardan Senden de öyle... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Jophiel Yanıtlama zamanı: Mayıs 1, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 1, 2008 boynuzsuzgeyikler defterin heryerini karalamış yer kalmamış örtmeniieem!! 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ensiferum13 Yanıtlama zamanı: Mayıs 1, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 1, 2008 ben olsam paket sayım iki katına çıktı derdim:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
xl_xxy Yanıtlama zamanı: Mayıs 1, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 1, 2008 boşşş verr içende ölüyo içmeyende....bırakamıyorum dayanamam diyenlerde kendilerini kandırıyorlar ben içiyorum bırakmıyorum bırakmayı denedım ama ole isteyerek deil Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
idril Yanıtlama zamanı: Mayıs 2, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 2, 2008 gecenin büyüsüne kapılıp arkada çalan müzik eşliğinde bir nefes daha çekti sigarasından... düşünüyordu bunca zamandır ve sorguluyordu hayatı ve kendini.seçilmişmiydi yoksa farklı hayatlarda da görünenin altında yatan farklı gerçekler varmıydı...?bir nefes daha çekti,bu sefer içkisinden büyük bir yudumda aldı.camdan içeri süzülen sokak ışıklarında ağzından çıkan dumanın dans edişini izledi.sokaktan geçen araba farlarının ışıkları duvarda sanki hayatında girenleri simgeliyordu.onlarda bir anda geliyor ve kısa süre sonra kaybolup gidiyorlardı....ve bir nefes daha... bir an müziğin içine girdi ve meolodiler eşliğinde çıkan renklere boğdu kendini.renklere sarıldı,oynadı onlarla.karıştırıp karıştırıp yepyeni melodiler yarattı...izmariti yanmak üzere olan sigarasından son nefesini alıp bastırdı kültablasına sigarayı,ezdi.hemen bir tane daha yaktı.bunun dışında tek bir sigarası kalmıştı ve o da bittiği an gidecekti...artık bu kararın doğrumu yanlış mı olduğuyla ilgilenmiyordu.masanın üzerinde duran çerçeveli fotoğrafa kaydı gözü.acı bir tebessüm...boğazı düğümlendi...ağlamayalı o kadar uzun zaman olmuştu ki gözyaşlarının tadını bile unutmuştu.sakince o acının geçmesini bekledi.bir kaç saniye aldı bu his.acı tamamen yok olmuştu bile... sokakta bir çığlık duydu,cama eğilip bakmadı bile.sadece keşke o da çığlıklarını duyurabilseydi diye düşündü.belki o zaman böyle olmak zorunda olmazdı....boş düşünceler bunlar diye mırıldandı.boşalan kadehini doldurdu,üç yudum var ya da yoktu.yeterdi zaten...zaman yaklaşıyordu,hazırlanmak gerekti...bu yolculuğa neyle çıkacağını çok düşünmüştü...hazırdı herşey tam masanın üerinde içki bardağının yanında duruyordu.bir neşter,bir şırınga,ve "küçük" bir not yazdığı kağıt...derin bir nefes aldı...neşteri alıp tam kalbinin üzerine kırık bir kalp çizdi,kanlar sızmaya başladı bir anda bedeninden.canı acımıyordu.akan kana parmağını değdirdi ve yanagında bir damla bıraktı tıpkı gözyaşı gibi...yazdığı o "küçük" notu alıp tekrar okudu."bu bir intihar mektubu değil.bu,sadece küçük bir not...hayatıma giren herkes bu gidişten sorumludur,ama hiçkimse bu gidişin sebebi değildir..."bu da tamamdı...ve yolculuk başlıyordu. şırıngayı alıp hava doldurdu içini ve sol kolundaki damara enjekte etti...bir an damarındaki hava kabarcıklarını hisseder gibi oldu.duvara yansıyan far ışıklarına baktı son kez ve yüzünde bir tebessüm belirdi... bıraktığı not gerçek anlamda "küçük" bir nottu...yazdığı onlarca sayfa arasından kopartılmış bir not.... 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Geceyuruyen Yanıtlama zamanı: Mayıs 3, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 3, 2008 O yolu görürsün,Karanlıktır korkarsın,sonsuz bir karmaşa,adımını beklersin ama izin vermez sana... Şeritleri gorursun birden beyazdırlar yeni yeşeren umutlar gibi ama sahtedirler yaşam gibi... Kandırır seni,Umutlandırır ve peşinden o ilk adım gelir... Kanarsın güzelliğine belkide inanmak istersin yalan da olsa yaşamak istersin o duyguyu izin verir sana acıların...İlerlersin o yolda titrek adımlarla aydınlanırsın sahte bir ışık süzmesi ile... Ve bir anda cöker üstüne gece....Hiç olmadıgın kadar umutsuz,annesini kaybetmis bir köpek yavrusu gibi...Çığlıkların kaybolur...Aslında bağıran sen bile değilsindir... Kandırılmıs olman anlam ifade etmez senin için...SEN bu filmin bu sekilde bitecegini zaten biliyordun degil mi?Sonuclar senin icin artık o kadar onemli degil....O DUYGUYU yaşamak için sen bunlara katlanmayı göze aldın değil mi?Aferin sana COCUK...Sen duygularını Tatmin ettin....KENDİNİ mahvettin...Aferin sana ÇOCUK..... GUNDUZYURUYEN Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
boynuzsuzgeyikler Yanıtlama zamanı: Mayıs 3, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 3, 2008 hüznüm ne yaptığı yanlış seçimler nede beni dinlemeyişi sadece şanssızlığımın genleri iğrenmiyorum hayır! sadece bünyem zayıf kaldıramıyorum artık karaktersizliğimi geçtiği için tiksiniyorum anatomisi bozuk genlerimin tabakası patlak sömürülmüş maviliğe bıkkınlık değil bu sadece bulanıklaşmışlığın görünmezliği karartıyor gözlerimi sadece bozuk genlerin sebebi bozuk bir buzdolabı misali çatlak bir beyin akan bir irin belkide kurtulandır express kasadan geçen sistemli bir bireyin elleri fazlası alınmayan altı parmaklı kıyamet senaryoları tutsaklığın yasal yolu olmuş yaşarken kazanılan yapay mutluluklar yaşamın amacı olmuş kafası geçince kameralardan mutsuzlaşan kişilerdir bu ve varolmayan diyarın efendileri sanattan sayarlar kendilerini sanatçılarının varolmayışını görmezden gelirken yapay mutluluk! evet kendi karaktersizliklerini görmemek için aldıkları gramlar artık oldu balon uçmak için hazır varolmayan diyara açılan yelkene bağlı patlatmaya hazır bekaretini bekliyor yeni bir av görüyor bir gen yine anatomisi bozuluyor giriyor sistemleşmenin kapısından kirlenmiş sayıyor kendini sebebi oluyor yok oluşunun kendisi boynuzsuzgeyikler yazdı Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Sepia Yanıtlama zamanı: Mayıs 3, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 3, 2008 kanımın zehiri; gösteriş. ah lanet olasıca. gösteriş, sizi kendiniz olmaktan alıkoyan gerçeğinizi örten lanet şey. evet gerçeğinizi örter iki zıt kutuptur bunlar. sırf olması gerektiği için olmak, başka biri olmak. sevmeli insan gösteriş yapmadan gizlice. kapanmalı bir mağaraya sevdiğiyle. açlıktan ölmeli. hiç yoksa bu gösterişten daha gerçek! Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Zkaty Yanıtlama zamanı: Mayıs 4, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 4, 2008 Golz uyandı. Yatmadan önce abisi ile birlikte izlemiş olduğu korku filminin etkisinden olsa gerek düşünde korkmuştu. Uyandığında da kanter içinde kalmıştı zaten. Saate baktı, 4,30'u gösteriyordu. Kalkıp su içti, tuvalete gitti. Odasına döndüğünde, içerisinin karanlığından korkmuştu. Salona geçti o da, televizyonu açtı. Ancak 6 yaşındaki bir erkek çocuğu için bu saatlerde izlenebilecek bir program yoktu. Televizyonu kapamaya karar verdi ve kapadı. Abisinin odasına gitmeyi düşündü, ama orasının kapısı kapalıydı. Abisi genelde bilgisayarının başında olur ve kapıyı kapalı tutardı. Yine o zamanlardan, kapının açık olmadığı anlardan biriydi. Abisinin odasına giderken, kapısında, kabusundakine benzeyen bir şekil gördü. Dikkatlice bir daha baktı, evet evet tıpkı kabusundaki gibiydi. Geri dönüp koşmaya başladı, annesiyle babasının odasına doğru. Yatağa, onların ikisnini arasına yattı. İçindeki korku dinmiş değildi. Annesi ile babasının yanında korkmayacağına inanıyordu. Ama ne sol tarafındaki kızıl yaratığımsı şey babasına benziyordu, ne de sağ tarafındaki annesine. O anda çığlığı bastı ve bayıldı. Gözlerini açtığında annesi ile babası başında bekliyordu. Etrafına baktı, yatakodasındalardı. Korkacak birşey kalmamıştı. Anlaşılan bundan sonra korku filmi izlemeden iki kez düşünmesi gerekecekti. Ama hala korku filmi izlemeye devam ediyordu... Karakam Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Zkaty Yanıtlama zamanı: Mayıs 4, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 4, 2008 Melis adında ilkokuldan tanıdığım arkadaşım vardı. Hep msnde konuşuyorduk. Ben Ankara'da oturuyordum. O ise İstanbul'da. Babasının öğretmenlik mesleğinden dolayı Uzun zamandır yüzyüze görüşememiştik. Bir yaz akşamı web cam'i açmasını istedim. Görüntülü konuşma yapmaya başladık. Melis öylesine güzelleşmişti ki, tam hayallerimdeki kızlara benzemişti. O an onu öylesine yanımda istemiştim ki içime birşeyler oldu. Değişik bir enerji dolmuştu sanki odama. O akşam geceye kadar kameralar açık konuştuk. Onun da bana bakarken gözleri ışıldıyordu. Epey geç olmuştu. Melis artık yatacağını söyledi. Ben de ona keşke yanında olsaydım dedim. Gülücük smile'yi ve dil çıkartan smile yolladı. Msn'i kapadı ve çıktı. Melis bana birkaç resmini yollamıştı. Onlara bakıyordum hayranlıkla. Bir anda kendimi soyutlaşmış gibi hissettim. Klayvedeki parmaklarımı, ellerimi ve kolumu göremiyordum. Daha sonra da isteğim dışında monitördeki resme yaklaştığımı farkettim. Galiba tüm vücudum soyutlaşmıştı. Kendimi ilk önce monitörün içerisinde, daha sonra da Melis'in evinde buldum. Çok ilginçti bu. Acayip şaşırmıştım. Melis'in odasındaydım. Arkama döndüğümde kapalı bir monitör gördüm. Melis yatıyordu. Bana ne olduğunu pek fazla umursamadan hemen Melis'in yanına gittim. Üzerindeki battaniye biraz açılmıştı. Onu çektim üzerine. Sonra da izlemeye başladım onu öyle. Acaba buraya beni mi o çekmişti, yoksa ben mi kendimi buraya yollamıştım, bunu bilmiyordum. Yüzünde gülümseyen güzel bir kız vardı. Galiba bir rüyadaydı ve rüyasında güzel bir yerlerdeydi. Arkamı döndüm ve odasına bakınmaya başladım. Duvarlarda bazı Rock sanatçılarının posterleri vardı. Tekrar önüme döndüm. Yüzüne baktım yine. Ancak bu sefer uyanmıştı. Bana "Nasılsın?" diye sordu. Ben bu soru üzerine şaşırmıştım. Daha doğrusu uyanmasına şaşırmıştım. Galiba hiç uyumamıştı. Ben geldiğimde uyuyormuş gibi numara yapmıştı galiba. Şaşkınlığımı anlamamasına imkan yoktu. Yüzümden okunuyordu. Öyle olduğunu sanıyordum. "Garip değil mi?" diye sordu bu kez. "Benim resmime bakarken kendini monitörünün içinde, ardından da benim odamda buldun?" Ben, "O garip ama, ben sana bakarken o olayı pek sorgulamadım. Madem bu olayı biliyorsun ve galiba da senin başının altından çıkma bir olay, bana da anlat." dedim. "Bunu sonra konuşuruz. Şimdi seninle hasret giderelim, yüzyüze konuşalım biraz." dedi... Aynı gece, güneş ufuklardan gözükmeye başlarken, onun odasında sabahlıyorduk. Sordum: "Şimdi anlatacak mısın durumu?" Bana arkadaşları ile birlikte, insan beyninin manyetik gücünden de fazlasıyla yararlanarak ışınlanma olayını keşfettiklerini söyledi. Ben fizik, kimya gibi derslerden pek anlamazdım. Formüllerden bahsetti. Beynin özelliklerinden bahsetti. Bir şekilde ışınlanmanın yolunu bulmuşlardı. Ben tebrik ettim. Ayrıca canlı kobay olarak beni kullanmasını çok hoş karşıladım. Ne Melis bana karşı boştu, ne de ben ona. İnternet üzerinden mesajlaşırken ona okuduğum kitaplardan, yaptıklarımdan söz ediyordum. Beni anlayan az kişilerden biriydi. Bu konularda da anlıyordu. O da bana kendi yaşamından, yaptıklarından, bilimsel verilerinden söz ediyordu. Ben de onu anlayabiliyordum ve onun da pek fazla anlayanı yoktu çevresinde. Sonuçta ikimiz, birbirimizi bulmak için doğmuşuz gibi birşeydi sanki. Tek bir fikrin iki ayrı bedene ayrılması gibi birşeydik. Ayrılma vaktinin geldiğini düşündüm. Bana artık gitmem gerektiğini söylemeye çalıştığında, ben de ona artık gitsem iyi olur demeye çalışmıştım. Aynı şeyleri düşünüyorduk aynı anda. İkimizde güldük. Melis bana bundan kimseye bahsetmemem gerektiğini söyledi. Benim de zaten bunu söyleyecek bir kimsem yoktu. Olsa da söylemezdim zaten. Melis'i seviyordum. Bana yolunu öğretti ışınlanmanın. Beyin sayesinde hisleri yön vermeyi anlattı. Ayrıca bunu herkesin başaramayacağından bahsetti. Ben yapabiliyordum, Melis de birkaç kez yapmıştı. Ancak beynini yeterince kontrol edebilen kişiler yapabilirmiş bunu. The Secret adlı kitabın da bunda bayağı bir katkısı olduğunu da söyledi. Doğa üstü bir olaydı bu ama mümkündü. Melis'in bilgisayarını açtık. İçerisinde benim hiç bilmediğim bir kaç resmim vardı. Bunları sorduğumda ilkokulda benden başka arkadaşları da olduğunu hatırlattı. Sevilmek güzel bir duyguydu. Ben de o duyguyu o an fazlasıyla yaşamıştım. Gizlice resimlerimi çektirmişti arkadaşlarına. Birden onun bana olan aşkını, benim ona olan aşkımdan büyük olduğunu düşündüm. Ona büyük bir sürpriz hazırlayacaktım. Ama bunu o an ona söylemedim. Öpüştük ve ben kendi evimde olduğum bir resmime bakarak eve döndüm. Evde uzunca bir süre uyudum. (devam edecek) -------------------- 2.Bölüm Uyandığımda saat 18'e henüz gelmişti. Bu kadar uyuyacağımı düşünmüyordum ama galiba ışınlanmak insanı yoruyordu. Birşeyler atıştırmaya başladım ve televizyonu açtım. Evde yalnız yaşıyordum. Babam ve annem de İstanbul'da oturuyorlardı. Orada çalışıyorlardı. Bana aylık paramı yolluyorlardı. Epeyce de yüklü bir miktar olduğundan çalışmama gerek yoktu. Kendi kendime bakabilecek yaştaydım, ev bizimdi ve ben İstanbul'u hiç sevmiyordum. Annemin o kadar da ısrar etmesine rağmen gitmedim oraya. Hem burada o kadar arkadaşım vardı. Televizyonda canlı yayında bir konser vardı. Üstelik Pentagram'ın bir konseriydi bu. Hemen hemen yeni açılmış olan bir Rock Müzik kanalı yayınlıyordu. Bu kanal, televizyon işine girmeden çok önce yayın işine bir internet sitesi ile atılmış, destekleyenleri artınca da amatör Rock ve Metal müzik yapanları desteklemeye başlamıştı. Her türlü konser organizasyonunda büyük ölçüde gruplara yardımı dokunuyordu. Daha sonra büyüyüp, büyük ve çok daha kişi tarafından tanınan grupların konserleriyle uğraşmaya başlamış, kısa süre içerisinde gittikçe yol katetmişti. Tıpkı Mustafa Kemal Atatürk gibi, az zamanda büyük işler başarmışlardı. Şimdi de Pentagram vardı. Havanın karanlığındaki o parlak sahne ve önündeki çılgın izleyiciler beni kendimden geçirdi. Bir an zamanı ve mekanı unutup coşmaya başladım. Canlı performans Metal müzik en sevdiğim şeylerden biriydi ve sesi dibine kadar açtıktan sonra coşmaya başladım. Bir apartman olmayan bu iki katlı tek başına ev için aileme teşekkür ettim içimden. Bir yandan da elime gitarımı alıp (gerçeği vardı ama ben hayalini tercih etmiştim) hayali perdelere basmaya başladım. Daha sonra kafama dank etti. Nasıl olur da anlayamamıştım. Konserin olduğu yere doğru ışınlanabilirdim, ışınlanabilir miydim acaba? Hemen üzerime adamakıllı birşeyler giyindim. (Siyah bir kot pantolon, üzerine siyah bir sweet ve en üstüne de siyah kapşonlu polarlarımdan birini giymiştim. Hava o kadar soğuk olmasa da en üzerimdekini giyme ihtiyacı hissetmiştim, onun beni tamamladığını düşünüyordum.) Cebime de evde çektirdiğim birkaç resmi attım. Cep telefonumda resimlerim vardı ama ne olur ne olmaz diye yapmıştım bunu. Tedbirli davranmak iyidir. Konserin yapıldığı alanın içerisinde mutlaka bir tuvalet olmalıydı. Orayı düşlemeye başladım. Gözlerim açıktı ve öyle televizyona bakıyordum. Beynimin gözlerimi idare eden bölümünden daha çok diğer bölümü de o tuvalette olma isteğiyle karışık orada olduğumu düşünmeyle meşguldü. Gözlerimi kıstım ilk önce, daha sonra tamamen kapadım. Tekrar açtığımda müthiş bir duyguyu yaşamaya başlamıştım. Yine soyutlaşma başlamıştı. Işınlanmanın kendisi kadar şu soyutlaşmak da harika birşeydi. Görünmez adam gibi oluyordum. Önce televizyonun içinde, ardından da konserin bulunduğu yerdeki tuvalete elektrikli el kurutma makinasından atlayarak kendimi tuvalette buldum. İyiki de birileri görüp de bayılmamıştı. Hemen çıktım ve arkamı döndüm. Müthiş birşeydi bu. Pentagram diğer adıyla da Mezar Kabul benden 40-50 metre ötedeydi. Konserde coşup kendimden geçtikten sonra eve döndüm. Orada hiç tanıdık birilerini görmemiştim. Aklıma konserin nerede olduğunu birilerine sormak da gelmemişti. Eve döndüğümde yine çok yorgundum. Geldiğim gibi kendimi yatağa atıverdiğimi hatırlıyorum. (devam edecek) 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
blueboy Yanıtlama zamanı: Mayıs 4, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 4, 2008 inanamıyorum ! tüm yazıyı soluksuz okudum peki bu Melis arkadaşının bulduğu ışınlanma sırrını bizle paylaşmayacak mısın Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.