Jump to content

Karalama Defteri


KATA

Önerilen Mesajlar

6

 

saatler sen gittikten sonra hep altı

ne tam sabah

ne tam akşam

herşeyin yarısı gibi

sensizliğin ve varlığının

acaba terk edişinde saat 6mıydı

yok yok olamaz olsaydı bi umudum olurdu

yarı yarıya aşık yarı yarıya gidiyor olurdun

ben bardağı boşaltırken sen dolduruyor olurdun

saat 6

haber saati gün ortası

herşeyin yarısı

ölümün ve yaşamanın

aşkın tam ortası...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Merhaba hayat...Teşekkür ederim kollarında bana da yer verdiğin için...Gerçi önce ağlamayı öğrettin ama olsun ağlamakta hayatın bir parçası öyle değil mi?Sonra küçük şeylerden mutlu olmayı öğrettin...Çocukluğun ne kadarda masum ve çıkarsız bir dönem olduğunu,çocukken hep büyümek istendiğini,fakat büyüyünce de hep çocuk kalsaydım(lı) keşke(li) cümleler kurmayı öğrendim senden....Pişmanlığı,hayal kırıklığını,düzenbaz insan türlerini hepsini bir bir öğrendim...

 

Tozpembe hayaller kurdurdun önce,sonra birdenbire cehenemine düşürdün...Bazen labirentli yollardan geçirdin,çoğu kez çelme taktın...Düşmeyi öğrettin,önce kızdım sana,fakat düşündüm sonra,düşmeden nasıl öğrenilirdi ki kalkmak...Acıların en büyüğünü yaşattın,yine kızdım ve gördümki aslında sabrı öğretmişsin bana...Karşıma zorlu yollar çıkardın,asabi insanlar,direnmeyi öğrettin...Ve her zorluğun karşısında güçlü olmayı...

 

Şimdi düşünüyorum kendimce;en zor anlarımızda hep seni suçladık,hedef sendin,herşeyin sebebi,fakat görüyorumki her zorluğun sonunda yeni bir mücadele modeli öğretmişsin bize...Ağlamadan gülmenin tadına varılabilir mi..

 

Ve yıllar yılı insanlar isyan ettiler yaşama...Çoğu aceleci davranıp son verdi hayatına..Yinede bir çoğumuz isyan ederken bile,ölümü aklımıza bile getirmek istemiyoruz...Çünkü her ne kadar kendimizle yüzleşmekten korksak ta,seni seviyoruz hayat...

 

Beni çok yormuş olsan da,Tanıştığıma Memnun Oldum Hayat...

 

 

Mylady....

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Diyecegim tek kelime şahane olmuş aslında ne biliyim okurken yaşamak dedigimiz bir tabir vardır ya kendimi bareli çatlak taşlar üzerinde yüyürken bu sözcükleri hayal ediyorumda gerçekten etkileyici ellerine düşlerine hisselerine saglık .

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yorgunum nedense

Sebebini bulamadığım sinirlerim var

Her an patlamaya hazır kızgınlıklarım

Uykudan gözlerim kapanıyor yavaş yavaş

Direniyorum yine de

En güzelide sakin olduğum zamanlar

Huzur dolu o anlarım

Şuanda da öyle bir anı arıyorum

Tekrar yakalayabilsem keşke..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ve yine ekran basında

elım klavyede

belkı yolun ugrar da gorursun dıe

sen bır okyanussun askım

ben denızlerde yol buldum,

ruzgar esmese de,gunes acmasa da yalanlara ınandım

yıne gun bıtıor balkabagım

yıne yalanlara kanıorum

bagırmak ıstıyorum

elveda etsem de hala gozlerınde kayboluorum........

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Devamını yazıyorum ama bu ilk iki bölüme nazaran üçüncü bölüm biraz sıkıcı olucak gibi ama 4. bölüm ve sonraları daha sıkı halde gelicekler.

Yorum için sağol bu arada. :)

--------------------

3. bölüm

 

Uyandığımda saat 12 gibi birşeydi.

Bilgisayarı açıp ne var ne yok diye bakmaya karar verdim.

Haberlere bir göz atıcaktım ne olmuş ne gitmiş diye.

Bir haber sayfası açtım ve gezinmeye başladım sitede, değişik haberler vardı.

Ama bir köşede gördüğüm ufak bir bölüm dikkatimi çekti.

Erich Von Daniken, Muazzez İlmiye Çığ, Celal Şengör, Stephen Hawkings gibi bilim adamı, Sümerolog ve arkeologların adı birlikte yazan yere tıkladım.

Açılan sayfada saydığım kişilerin Ankara'da bir oturum düzenleyecekleri yazıyordu.

Aklıma parlak bir fikir geldi aniden. (Kafamın üzerinde bir ampul yandığı düşünülmesin. Ampulleri kasım 2002'den bu yana sevmiyorum.)

 

Bu düzenlenecek oturum bugün saat 16.00 gibi başlıyordu.

O saate dek yaklaşık 4 saat olduğundan saat 15'e dek oyalanıp o saate gelince de Melis'in yanına gidecek (ışınlanacak mıdemeliyim) ve onu oraya götürecektim.

Bunu hem sürpriz amaçlı yapacaktım, hem de Muazzez İlmiye Çığ'la Erich Von Daniken'in orada olması beni de ilgilendiriyordu.

 

Saat üçe kadar oyalandım, gitar çaldım, kitap okudum falan.

Sonra Melis'i arayıp yapacak bir işi olup olmadığını sordum.

Tahmin ettiğim gibi gelebileceğimi söyledi.

Açtım bilgisayarı, sonra da onun bir resmini ve yine kendimi Melis'in odasında buldum.

Tabi gitmeden önce duruma uygun giyinmiştim.

Melis bu şıklığımın nedenini sordu, ben sürpriz olduğunu, kendisinin de giyinmesini söyleyip salona gittim.

15-20 dakika televizyon izledim.

Tabi bu sırada Melis'in ailesi yoktu evde, sonra sorarım deyip pek tınlamadım bu durumu.

Melis odaya artık gelebileceğimi söyleyip ben odaya girdikten sonra küçük dilimi yutacak gibi olmuştum.

Işıl ışıl olmuştu, zaten öyleydi ama şimdi kat kat artmıştı güzelliği.

Makyaj falan yapmış da değildi ama güzel olmuştu işte.

Bana yakışacak birşeyler giymişti.

Bu ne yahu resmi bir balo falan var da oraya mı gidiyoruz, niye bu kadar kasıyorsun diye de sormadan edemedim kendime.

 

Ona gözlerini kapamasını ve ellerimden tutmasını söyledim.

Yüzünde ufak bir gülümseme belirdi, ya lütfen söyle dedi, ben söylemedim yine.

 

Nasıl olmuştu bilmiyorum ama ben her ışınlanışımda tarz değiştiriyor ya da gelişiyordum.

Bunu daha sonra sormayı düşünerek Melis gözlerini kapadığında elime cep telefonumu aldım.

Gözlerimle ona bakarak önce soyutlaştırdım.

Sonra da düşünerek onu Ankara'daki Atatürk Kültür Merkezi'nin oralarda bir yere yolladım.

Sonra da telefonu düşünürken soyutlaştık ve kendimizi kaldırımda bulduk.

Şansımıza etrafta kimse yoktu.

Gözlerini açmasını istedim Melis'ten.

Karşımızda Ankara'daki AKM duruyordu ve o burasının neresi olduğunu sordu.

İçeriye doğru yürürken duvardaki afişi gösterdim.

Okuduktan sonraki sevinci bir harikaydı.

 

Hemen içeriye girip kendimize boş koltuklar bulduk.

Yaklaşık on dakika sonra falan da konuşmacılar konuşmalarına başlamışlardı.

Konuşmalar bitip biz eve dönerken Melis teşekkür ediyordu.

Ben gerek olmadığını söylesem de o sürekli konuşmadan bahsedip durdu evde.

(devam edecek)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ve o sulanmış kirpikler...Güvensiz bakışlar...İnkar eden dudaklar...Sessiz bir uğultu...ardına saklanmış acı hatıralar...Seninkisi sahte bir kimlik...Ardında yalan izleri...Benzersiz bir tragedya...Sahnede acı ve güvensizlik...Sonu olmayan bir ızdırap...İçine yavaştan işleyen bir zehir gibi...Tutunmak zor...Hissetmemek acı veriyor...VE 2.perde...Rüzgarın saclarını savurduğu gece...Yaşamdan kaçamak bir yudum gibi...Soğukluğunun sıcak dokunuşları...Bakışlarına işleyen benzersizlik...Eski bir kitap nefretin tozlu raflarından...Bardağa dökülen bir şarap gibi dokülür sahneye kelimeler...Ardından Noktalama işaretleri...Ve son olarak küçük bir gülümseme...Sahnede acı ve güvensizlik...

 

Devam edicek...İlham uğradığında...

 

Ardından Perde III....

 

Derin bir yadsıma,sıcak bedenlere nüfuz eder soğuk hava...Karanlık düşüncelerde kaybolur hayalet bir gemi misali...Parmaklarını süzer üstünde...Kızıl kıyafeti vücudunu sarar kusursuzca...Dudaklarının arasından kayıveren sözcükler boş bir ruhu dolduracak türdendir...Kısa bir tereddüt ani bir geri çekiliş,ürkek bir tay gibi...Baş edemeyeceğini,sevemeyeceğini düşündüğün anlar...Bir anlık kaybolur...Onları bir kenara koyar,eski bir biblo gibi ters çevirirsin...Ona inanmak istersin...Ama kendini tekrar incitmenden korkarsın...Belki yaşaman gerekir...Sonuçlarını düşünmeksizin...Hayır hayır,Bu kadar salak olma...Ama cumlelerine kifayetsiz kalmak o kadar imkansızdır ki o an,sihirlidir sanki...BİR ANLIK KARARTI VE SESSİZLİK ANI...hissetmek hic bu kadar kolay olmamıştı... Sahnede ACI VE GÜVENSİZLİK...Hiç olmadığı kadar keskin ve haşin....

 

Ve Perde IV...

 

Tahmin edemeyeceğin kadar uzak bir tutukluk...

 

Oyunu sahneleyen bile şaskındır...Kızıl lady bir anda çöker dizlerinin üstüne...Kollarını yana doğru açmıştır...Birşeyler fısıldar;söyledikleri geceyi yaran bir şimşek gibidir adeta Etkili ama sessiz olabildiğince sessiz...Duymaya çalışırsın...Duymak istersin...Kelimelerine dokunmak istersin,Kan kırmızısı dudaklarında zehir saçan bir çıngıraklı yılanın avı olmak istersin...İzin vermez saklı geçmişler,engin bir dağın doruğu gibidir adeta...Bakışları sert kayalıklar,Ses tonu Çayırlara vuran rüzgarın hışırtılı aldanışı...İleriye yönelik 1-2 adım titrercesine...Keskin bir bıçak,belirsizlik anı...

 

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

yalancılar kaçın karanlıklarınıza....

öyle oturduğunuz koltukta k.ç büyütüp, ahkam kesmek kolay, ya gelin güneşin karşısına ya da gidin lağım deliklerinize....

 

benzemiyor hayat, monitörden yansıyanlara, kendiniz gibi olmayanları aşağılamak kolay da, kendinizi geliştirmek zor değil mi!....

 

neyse, alıkoymayım sizi, lağım çukurlarına gitmekten, gidin ve yiyin insanalrın dışkılarını..

karnınız açıkmıştır şimdi sizin...

--------------------

ne kadar güzel dimi, bol keseden atmak, ahkam kesmek... ne kadar güzel dimi, oturduğunuz yerden, bir kaç tuşa basarak çok bilgili olmak...

 

yeter artık, kandırmayın artık kendinizi, zorlamayın bünyenizi inanmaya yalanlarınıza...

 

bu dünyanın her hangi bir yerinde birileri, sizin daha iyi olmanız için bedel öderken, en azında kaldırın artık k.ç.nızı rahat koltuklarınızdan...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

sevgi en büyük lanettir demiştim sana.. şimdi çık bu girdiğin mis kokulu b.k çukurundan dışarı.. Basa basa -onca gece uykusuz kalıp da kurduğun-hayallerine tırmanmaya çalış.. bi kez daha tırmala hayatı.. hep en sevdiklerin çekerken seni aşağı.. sen onca salaklıklarınla birlikte.. kaybolmuş saflığını bulamadan çık git buradan... Tüm hafızanı silmeli.. güzel bişey hatırlamamalı,merhamet denilen aşağılık duygu bastırsa ya bu öfkeyi.. Sevginin pis kokusunu unutup, yakıp bi sigara .. yeninden başlıorum hayata.. şerefe, sefil insanlara...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

elinize alın takımları, geçin karşısına kendinize göre kir kabul ettiklerinizin.. silin anam silin..

korkmayın bitmez suyunuz, malzemeniz... nede olsa akıyor ha bire ağzınızın suyu, yalakalık yapmaktan, alışıksınız bir yerleri yalamaktan temizliğe...

 

neyse, tutmayim ben sizi, alıkoymayım işinizden. ne de olsa, zaman az, yalanacak yer çok....

 

hadi kolay gele, dilinize kuvvet.....

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...