Zendor Yanıtlama zamanı: Eylül 4, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 4, 2008 ooovvv yıkıldım Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Empty Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2008 Bir kımıltı mı? Nerede? Hangi örtünün altında? Dipsiz suların sonsuz derinliği mi yoksa? 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Demian Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2008 Eğer bir yer de küçük insanların büyük gölgeleri oluşuyorsa, demek ki, o yer de, güneş batmak üzeredir... There is no Religion higher than Truth! Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
zibailelectra Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2008 ............. uykularından kopardım hoş geldin mihmanımsın artık geri dönüşü yok, âhımsın eyvâhımsın elâlem ne derse desin, hiç umurumda değil akibetine razıyım, sevabım, günahımsın sana, yine sana yandım Nesimî'de dün gece gözlerinle yüzüleyim, bend olayım Hallac'a öyle hüküm buyurmuşlar Tanrılar divanı’nda ha ben sana yollanmışım, ha Muhammed mi'rac'a .................. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2008 (düzenlendi) ve kalkanını alır gece gümüşi ısıklarla catısır son nefesınde anında işletılmek zorunda mı o cark dınc bedenlı yorgun zıhınlerce bu kadar sancılı olmamalı şu gecişler olmamalı bu kadar mekanık bu kadar sertce... Eylül 9, 2008 KATA tarafından düzenlendi 2 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2008 amanda mor koyun meler gider haydi de or koyun meler gider amanda dağları deler gider haydi de dağları deler gider... mutluyum, mutlusun, mutlu.. KATA HARİÇ LA... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Safira Yanıtlama zamanı: Eylül 6, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 6, 2008 Arthur, Merlin ''in yanından ayrılmadan önce çok karamsarlaştı. Nerdeyse onbeş yaşındaydı ama diğer insanları çok az görmüştü. "Onlara katılacağın için üzgün müsün ?" diye sordu Merlin. "Herşeyden önce sen de onlardan birisin." Arthur uzaklara baktı. "Hüzünlüyüm ama sebebi bu değil." "Peki ne öyleyse?" "Sana bir şey sormak istiyorum ama nasıl soracağımı veya sorsam mı sormasam mı bilmiyorum." "Durma" Arthur kararsız bir şekilde baktı. "Bana öğrettiğin dersler hakkında değil.Ama herşeyden çok bilmek istediğim bir şey, yani bana söyler misin acaba..." Boğazı düğümlendi ve durdu. "Belki de aşık olmanın nasıl bir şey olduğunu öğrenmek istiyorsun?" Arthur kafa sallayarak onayladı. Merlin ''in önsezisi ile kurtulmuş olmaktan mutluydu. Yaşlı büyücü bir süre düşündü ve "Herşeyden önce unutma ki gerçekten önemli bir şey sordun. Aşk hakkında sözlerle anlatılamayacak bir şey vardır, ama önce benimle gel" dedi. Arthur ''u öğle güneşinin parladığı bir açıklığa götürdü. Merlin''in elinde güneşe doğru tuttuğu, yanan bir mum belirdi. "Yanıp yanmadığını görebiliyor musun ?" diye sordu. "Hayır" dedi Arthur. Güneş o kadar parlaktı ki mumun alevi görünmüyordu. "Ama bak" dedi Merlin. Bir pamuk parçasını muma yaklaştırdı ve pamuk hemen yanıverdi. "Bunun aşkla ne ilgisi var?" diye sordu Arthur, ama Merlin yanıtlamadı. Sadece yılan otunun çiçeğini alıp suyundan iki damla Arthur ''un parmaklarına sıktı. "Tadına bak" dedi. Arthur yüzünü ekşitti. "Çok acı" dedi. Merlin çocuğu göle götürüp ellerini yıkamasını söyledi. "Şimdi suyun tadına bak" dedi. "Acılık kaldı mı?" "Hayır" dedi Arthur. "Ama bunun aşkla ne ilgisi var?" Merlin yine karşılık vermedi ve çocuğu ormanın daha da derinlerine götürdü. "Şimdi kıpırdamadan otur" dedi sessizce. Arthur söyleneni yaptı. Biraz ileriden bir fare açıklığa fırladı, ama daha hareket edemeden bir kartal fareyi kaptı ve avıyla birlikte yüksek sarp kayalıklardaki yuvasına uçtu. Arthur şaşkınlıkla, "Ama bana aşktan bahsedeceğini söylemiştin. Tüm bu gösterdiklerinin aşkla ne ilgisi var?" dedi. "Dinle" dedi ustası. "Güneşe tutulduğunda görünmeyen mum gibi egon da aşkın dayanılmaz gücünde eriyecek. Gölün suyuyla yıkandığında kaybolan acılık gibi, hayatının acılığı da aşkla karıştığında en berrak sular kadar tatlı olacak. Ve kartalın avını yakalaması gibi kendine verdiğin önem de, seni içine alan aşkın gözünde bir pırıltıdan ibaret kalacak." Sevginin gücü, saflığın gücüdür. Sevgi kelimesi bir çok şekillerde kullanılır ama o, büyücü için kutsal bir kelimedir, çünkü onun için sevgi, "Tüm kötülükleri yok ederek sadece asıl ve gerçek olanı bırakan" demektir. "Korktuğun sürece gerçekten sevemezsin" diye uyardı Merlin. "Öfkelendiğin sürece gerçekten sevemezsin. Bencil egon var olduğu sürece gerçekten sevemezsin." "Peki o zaman nasıl sevebilirim ki?" dedi Arthur, korku öfke ve bencilliğin sıkça deneyimlediği şeyler olduğunu bilerek. "İşte işin gizemli kısmı burası" diye yanıtladı Merlin. "Saflıktan ne kadar uzak olursan ol, sevgi seni arayacak ve sen sevene kadar seninle uğraşacak." Sevgi, kötülükleri ortadan kaldırmak için hep iş başındadır. Sevgisiz insan diye bir şey yoktur; yalnızca, sevginin gücünü hissedemeyen insanlar vardır. Görünmeyen ve ebedi olan sevgi, duygu ve heyecandan öte bir şeydir; o, hazdan ve hatta bir vecd halinden de ötedir. Büyücünün gözünde o, soluduğumuz hava, her hücredeki devinimdir. Sevgi evrensel kaynağından herşeye nüfuz eder. O, mutlak güçtür. Çünkü zor kullanmadan herşeyi kendine çeker. Sevgi, acı çekilirken bile, zihin ve ego''dan uzaklarda görevini yapar. Sevgi ile kıyaslandığında diğer tüm güç çeşitleri zayıftır. "Sen bir kral kadar güçlü müsün?" diye Merlin''e sordu Arthur. "Bir kralın güçlü olduğunu nerden çıkarıyorsun?" diye karşılı verdi Merlin. "Krala gücü, her zaman ayaklanıp bu gücü geri alabilecek halkı tarafından verilir. Bu yüzden tüm krallar korku içinde yaşar bilirler ki sahip oldukları herşey ödünç alınmıştır. Ülkenin en fakir kişisi bile kraldan daha zengindir; ta ki kral, gücünü bırakıp sevgiye teslim olana kadar." "Hayattaki gerçek güç içten gelir. Dünyayı sadece içten gelen sevginin ışığında görmek, zedelenmez bir huzurda korkusuz yaşamaktır." "Sevgi ile ilgili, insanların dikkatinden kaçan birçok sır vardır. Sevilmek için önce sevmeniz gerekir. Birisinin sizi koşulsuz olarak sevdiğinden emin olmak istiyorsanız, onu koşulsuz sevmeniz gerekir. Birini sevmeyi öğrenmek için önce kendinizi sevmeniz gerekir." "Bunların çoğu açık gibi görünüyor. Peki o zaman niye böyle yapmıyoruz?" Büyücünün cevabı şudur: Sevgi ortaya çıkarılmalıdır; onu reçine gibi gizleyen öfke, korku ve bencillik katmanları soyulmalıdır. Tamamıyla sevgi dolu bir hayat için şu anda sahip olduğunuz hayatı saflaştırın. Sevgiye yaklaşmanın doğru ve yanlış bir yolu yoktur. "Ümitsizce sevgiyi arayan bir insan" dedi Merlin, "ümitsizce suyu arayan balığı hatırlatır." Yaşam çok sevgisiz gibi görünebilir, ama insanı sevgiden yoksun bırakan "dışarıdaki dünya" değil, onu algılayanın gözleridir. Sevgiyi hayatınızın değişmez ve tam bir parçası haline getirmek istiyorsanız, önce şu an sevgi dediğiniz şeyi yeniden tanımlamanız gerekir. Çoğumuz sevgiyi birine duyulan çekim, önemsendiğimizi hissettiren bir beslenme kaynağı, haz ve keyif, güçlü bir his veya heyecan olarak düşünürüz.Her ne kadar bunlar sevginin birer yönüyse de, büyücü bunların en iyi ihtimalle tam olmadığını söyleyecektir. "Ölümlülerin tarif ettiği sevgi, zayıflayıp yok olmaya mahkumdur" dedi Merlin. "Sizin sevgi dediğiniz şey gelir ve gider. Bir arzu objesinden diğerine atlar. Arzularınız reddedildiğinde çabucak nefrete döner. Gerçek sevgi değişmez. Onun bir objeyle ilgisi yoktur ve başka bir duyguya dönüşmez, çünkü en başta o, bir duygu değildir." Tüm sahte sevgileri terkettiğinizde geriye ne kalır? Yanıtı kendini kabullenmeyle ortaya çıkmaya başlar. İçsel bir güç olan sevgi önce içinizde, yine kendinize yöneltilmiş olarak belirir. "Ölümlüler sevgi için huzursuz ve endişeli bir şekilde telaşlanıp dururlar" dedi Merlin. "Sevdiklerine sahip olamazlarsa öleceklerini zannederler. Ama gerçek sevgi sizi huzursuz etmez, çünkü onun ifade edilmeye ihtiyacı yoktur. En sevilen kişi bile sizin bir parçanızdır. Başkasından alacaığınızı zannettiğiniz sevgi, farkındalığınızdaki bir sınırlılığın belirtisidir. Büyücü için tüm sevgiler benlikten gelir." "Bu, kulağa çok bencilce geliyor" diye itiraz etti Arthur. "Benliği ego ile karıştırıyorsun, ama gerçekte benlik ruhtur" diye yanıtladı Merlin. Bencillik ise sahiplenmek, kontrol etmek ve hakim olmak isteyen ego ''dan kaynaklanır. Ego, "Seni seviyorum, çünkü sen benimsin" dediğinde sevgiden değil, üstünlük kurma ve sahiplenmekten bahseder. Gerçekten sevmeyi öğrenenler ilk önce bencilliği bırakmışlardır. İşte bundan sonra çok değişik bir deneyim başlar. "Peki bu nasıl bir şeydir?" diye sordu Arthur. "Bunu hiç bilebilecek miyim?" "Bir gün bu huzursuzca telaşın bittiğinde, ufak bir ışık göreceksin kalbinde. İlk önce bir kıvılcım büyüklüğünde olacak, sonra bir mum alevi ve nihayet cayır cayır yanan bir ateş. Sonra uyanacaksın ve bu ateş güneşi, ayı ve yıldızları kaplayacak. İşte o anda evrende sevgiden başka bir şey kalmayacak, ama yine de bunların hepsi kalbinde olacak. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Depressive Yanıtlama zamanı: Eylül 6, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 6, 2008 hiç uyumadım bu gece...içimden bişeyler koptu birden ne olduğu bilinmez niye...içimden geldi öle bikaç satır yazdım kendime...dedim açayımekleyeyim iyi/kötü de olsa günlüğüme... ne işim var yine benim bu saatte ayakta kendimi neden esir alırım cevapsız soru sormalarla aklımdaki düşünceler ne,nereye varır bilir miyim acaba yada düşünce var mı ben mi öyle zannederim kendimi kandırmacamla aklım başımdan gider yalnız kalınca, ki ben ne zman aklıma mukayyet olabildim ki mantığımla yaklşmayınca:S mantık aranır mı peki ben de tanıyan var mı aranızda anlayan çıkar mı beni birgün anlatır mı bana da neyse daha fazla yormiyim ben bu bedeni ne yapmak istediğimi de bilemiyorum hani yatmaya çalışayım demekte gelmez sanırım kafi gücüm yetene kadar ayakta olcam yine sanki çok kara olmuş günlüğümün sayfaları...buna denilebilir mi içimin karartıları...aman bırakayım artık bu edebiyat parçalamalarını...sesimi duyan duymayan kim varsa gönderiyorum günaydınları,geleceğin mutluluklarını... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
dark_venus Yanıtlama zamanı: Eylül 6, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 6, 2008 gece yarısından sabaha kadar % 50 indirimli elektronik eşyalardan almayı bekler gibi bekledim seni sevgili... 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
fcuk the life Yanıtlama zamanı: Eylül 7, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 7, 2008 gece yarısından sabaha kadar % 50 indirimli elektronik eşyalardan almayı bekler gibi bekledim seni sevgili... Bittiğim an. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Jessica Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2008 Doğru tadını yakalayamıyorum bu hayatın. Kaçıveriyor keyfim. Sokaklar bile uzaklaşıyor benden. İsim değiştirirken mevsimler, müziğin sesi kısılıyor yavaşca, sinsi gülüşünü duyuyorum O'nun. Derin nefes alarak ısısını ayarlıyorum bedenimim,"kızma" diyorum. Gidenin ardından bakakaldım, sessiz kaldım. Kadife sesine sarılıp yatardım, hayaline "günaydınlar" diyerek uyanırdım. O yok,ses yok,aydınlık gün yok... Geceler bile uyanmıyor sabaha, ben karanlık, gözlerim karanlık.O ise aydınlıkta. Sadece benim güneşim tutulmuş, belimin tutulması gibi, nutkumun tutulması gibi... Bir evim vardı, iki katlı bahçeli, göl manzaralı. Sattım, ucuz bir fahişeye yüksek bedelle. Köpeğim bile kuyruğunu sallamadı ben çıkıp giderken peşimden... Yalnızdım artık. Herzaman olduğu gibi. Toprağı kokladım, "al beni" dedim. Duydum kıpırtısını, "bekle" dedi. "Olur"una bırakıp bir ağaca yaslandım, kök saldım, kaç yıl beklenir O? Kaç yıl sürer gelmesi, bilinmez belli ki. Yürümek gerekli. Şehir dışı,ülke dışı,dünya dışı,evren dışı... Dışlanmak gerekli. Kime sarıldığını bilemezsin karanlıktayken. İki el var bi elimde. Tutmakta değilim ben onları aslında, biri bileğimi kavramış, diğeri parmağımı. Israr ettiler kıramadım. Nasıl olsa sonu aynı dedim. Sevdim bu halimi, çoğulum artık. Onlar bende yalınlaşırken ben onları bütünleştiriorum diğerleriyle. Ben bir yapbozum. Yapıldım, bozuldum. Zamanım geçti çoktan, büzüştüm. Hiç bir şey dolduramaz sanırım artık içimi. Bitmiyor cümleler, uçları hep açık kalıyor. Kelimeler korkuyor duygularımdan,kaçıyorlar. Kavramlar bile zihnimde yer edemiyorlar artık. O'nun yüzü silik,onun yüzü sidik. "Tiksinmek", aradığım kelime buydu. Açık kaldı yaralar,tuzu bitmişti gidenin. Canımı yakamıyor artık ama iyileşemiyorum. Yaşıyor sayılmam ama ölemiyorum... Deli doluyum derdim eskiden. Şimdi sadece deliyim, alıp gittiler içimdekileri. Boş'um. 2 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
coldhellangel Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2008 düşler. terk ettiler yeniden. uzak bir hayal yolculuğunda tanıdım onları. yok oldular yakın zamanda. uzak yolların yorgunluğu çökmüş düşlerimin sırtına. kendilerinden üzgünler. yıkık duvarların enkazından sağ çıkaamamışlar. sadece hayalet düşler yanımdaki.. düşlerim bana ait olan her şey gibi terk etm,işler beni. ellerim bağlı hayal dülşlerim gibi. kelepçelenmiş düşlerim sıvası dökülmüş duvarların dibinde ağlamaklı halde hayal yolunda kendilerini ararlarken ben keepçe kilitlerini yuttuğum enkazın altında nefes almanın eziyet anlarnı hissediyorum. ana renklerin sıcak renklerle olan sevişmeleredinde düşlerim hala duvar diinde uslu bir çocuk gibi sesiliğe gömülmüşken ben hayal yolunda sigaramı nefesliyorum nefretimi geri yedim sevgimi geri gömdüm kelepçeleri çözmek için enkaza geri giriyorum ya enkaz üstüme tekrar çökerse?? kelepçeli düşlerle yaşamak mı eaz altında kalmayı göze almak mı??? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
phobosORbia Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2008 bırak beni bir eşkıyanın silahını suya bıraktığı gibi suya bırak beni yedi kere yasemin kokan ellerinle sus! büyük bir utancın sahibi olmayan kişi asla aziz olamaz artık esrara tapan sözlerle konuşuyorsun konuşunca sana verdiğim sırlardan bir bıçak yap saplansın yazgıma son tebessümün nefret edilecek bir ur gibi açılacağım kötülüklere hakkımda mosmor söylentiler çıkacak yıkılış! hasar! şimdi! aşkınla adını cehennemde anmamak hiçbir zaman! kendimi öldürmeden seni tanıyamaz oldum Jan Ender CAN Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Eylül 10, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 10, 2008 (düzenlendi) yoruldum.... beni bırakıp, çıkın gidin hayatımdan.... ben dünyanın en b.ktan, en berbat adamıyım... bana bulaşmayın, benimle konuşmayın, benimle irtibata geçmeyin... ben varya, dünyada görebileceğiniz en şerefi iki paralık adamım... bakmayın, öyle şeyler yazıdığıma.. görseniz, tanısanız, yüzüme tükürürsünüz... o kadar kötüyüm yani... o kadar berbat biriyim... bulaşmayın bana.....elinizi çekin benden..... -------------------- zamanın olmadığı yerlerde yaşamayı en akdar çok isterdim şimdi...zaten uyumadım sabaha kadar, bari zamansız da olmalıydım... Eylül 10, 2008 raskolnikov tarafından düzenlendi Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Demian Yanıtlama zamanı: Eylül 10, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 10, 2008 Gözlerin her zaman siyah dedi kadın. Gözbebeği büyür yakalamak için solucanımsı imgeyi; imge yoksunluktan doğar; uygun alanların yoksunluğundan, ve surat etrafa yayar, o meraklı ve gizemli bakışını... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
zibailelectra Yanıtlama zamanı: Eylül 10, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 10, 2008 Olur, aramam seni ve kimseyi Anıları pas tadında bırakırım Konuşacak ne kaldıysa kalsın Susmaktır birşeylere saygılı kılan Ayrılık da bir olanaktır bilirsin İnce bir sis, bir hüzün örtüsü Dumanlı bir ıslık yakışır şimdi Dudaklarıma, bırakıp giderim Söz / de sararır biterken bir aşk Kediye iyi bak çiçekleri sula Diyorsam da aldırma sözlerime Alışkanlık işte başka birşey değil Söz / de sararır biterken bir aşk Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
phobosORbia Yanıtlama zamanı: Eylül 10, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 10, 2008 galiba artık biliyorum sen../..büyümeye zamanı olmayan çocukların, dar zamanlarda attığı içten bir kahkahasın beni beklemeye gidiyordun.../..galiba yolu şaşırdın Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Eylül 11, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 11, 2008 kayıplarımız 'sosyal bır problem' olarak dayatılırken bıze,bırbırıne paralel o ıkı aynada sonsuz sayıda yansıyan suret aslında sadece bızdık...bızdık ve bırdık...gıttıkce buyuyen bır balonda oraya buraya carparak kendıne cıkıs arayan saşkın mılyonlarca 'aynı' tanecık...hüzünlü ve caresız...kayıpları hepımızın ve hepımız yüzünden... yatmadan önce zıhınlerımıze üşüşen hesaplasmalarımız... aslında sadece bu kaotık bok cukurundan arta kalanlardı bıze,domuzlar gıbı homurdanarak kuyrukta bır sonrakıne gore kendımızı sanslı hıssederken bır ondekı kısıyı katletme planları kurardık...ılk adımımız ıddıalı bır cıkıs ,sonrakı her adımımız ıse ıdame dozda olmalıydı..sanıye kayıba asla yer yoktu... nefes anlayabılmek ıcın anlıyor musun ,bakma kımsınız bılmıyoruz önumuzdekı karanlıktan baska...bu nasıl bır cezadır kendı ıpımızı astırmakla? bır tetıkcı kadar gözü kara,bır cocuk kadar anlamsızca hareketlerımız,sözlerımız,yasantılarımız,biz... yokus asagı hızla ınen,parcaları tane tane dagılan yüklü bir tekerlıklıyız ... sana gelıyoruz bılıncısızce... kınle,öfkeyle,ısyanla... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
phobosORbia Yanıtlama zamanı: Eylül 11, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 11, 2008 İşte yine başbaşayız içimin acısı yine birlikteyiz ver elini... sus ve ne olur incitme beni Ey kalbimin ağrısı ver elini... çıkalım seninle soluksuz kalmadan sessizce bu karanlık ve uğultulu ormandan İçimin acısı, kalbimin ağrısı, aşkım işte yine başbaşayız ver elini... sus ve ne olur incitme beni Alıntıdır... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Demian Yanıtlama zamanı: Eylül 11, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 11, 2008 ÖLÜME YAKIN Akşamüstüne doğru, kış vakti; Bir hasta odasının penceresinde; Yalnız bende değil yalnızlık hali; Deniz de karanlık, gökyüzü de; Bir acaip, kuşların hali. Bakma fakirmişim, kimsesizmişim; -Akşamüstüne doğru, kış vakti - Benim de sevdalar geçti başımdan. Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış; Zamanla anlıyor insan dünyayı. Ölürüz diye mi üzülüyoruz? Ne ettik, ne gördük şu fani dünyada Kötülükten gayri? Ölünce kirlerimizden temizlenir, Ölünce biz de iyi adam oluruz; Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış, Hepsini unuturuz. Orhan Veli Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
phobosORbia Yanıtlama zamanı: Eylül 11, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 11, 2008 O Küçük Kız Çocugu Değilsin Artık Birgün sende anlayacaksın.. Kalabalıklardan kaçıp, Dizlerini karnına kadar çekip ağlayacaksın! İşte o an özleyeceksin.. Eski sevgilini değil, Pili bitmiş oyuncak ayını.. Yanından ayırmadığın saflığını.. Sen de birgün anlayacaksın Dizlerini karnına kadar çekip, Çocukluğuna ağlayacaksın.. O küçük kız çocuğu değilsin artık.. Tel sarar kızıma tel sarar diyen babana Benzemeyecek bazı erkeklerin gözleri Ve özleyeceksin kendini O küçük kız çocuğu değilsin artık.. Ama birgün sende anlayacaksın Kenarları dantelli elbisesiyle Saçlarını özene bezene Yanlara ördüğün bez bebeğini Nereye koyduğunu Hatırlaman gerektiğini... Ceyhun YILMAZ. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Demian Yanıtlama zamanı: Eylül 11, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 11, 2008 GÜLÜMSE Durmadan kurulup dağılan bu yerde Hiç bir dost arama. Güvenilir bir sığınak, hiç! .. Bırak acı yüreğinde konaklasın Olmaza çare arama... Kimse sana gülmeden sen acıya gülümse, Yaşamana bak! Ömer Hayyam Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
phobosORbia Yanıtlama zamanı: Eylül 11, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 11, 2008 Çocuk selam verdi,kız karşılık verdi. Çocuk anlattı,kız dinledi. Çocuk sevindirdi,kız sevindi. Çocuk üzüldü,kız üzüldü. Çocuk hoşlandı,kız hoşlandı. Çocuk sözler verdi,kız inandı. Çocuk düşler yarattı,kız içinde yaşadı. Çocuk sevdiğini söyledi,kız sevdiğini söyledi. Çocuk üzmeyecekti,kız üzüldü. Çocuk çok sevdiğini söyledi,kız çok sevdi. Çocuk gelecekti,kız bekledi. Çocuk sabırsızdı,kız sabretti. Çocuk deliler gibi sevdiğini söyledi,kız deliler gibi sevdi. Çocuk geldi,kız gördü. Çocuk uzaklaştı,kız yakındı. Çocuk hiç bırakmayacaktı,kız yalnız kaldı. Çocuk ağlattı,kız ağladı. Çocuk söyledi,kız bitirdi. Çocuk gitti,kız bitti. Çocuk kalp kanattı,kızın kalbi kanadı. Çocuk satırları sildi,kız sayfayı kopardı! 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Eylül 11, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 11, 2008 demekki oluyormuş.. herşey bitebiliyormuş...herçeyin sonu olabiliyormuş... oysa biz, hiç bitmesin diye girdik bu sevdaya....sonu olacak diye değil... -------------------- bu arada arkadşlar, karalama defterinde kendi yazılarınıza yer verirseniz sevinir, mesut oluruz... burası sizin yazdıklarınız için çünkü.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
phobosORbia Yanıtlama zamanı: Eylül 11, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 11, 2008 Ölümlerden döndü yüreğim… Kalemim körleşmiş… O bile küsmüş bana belki… Yalnızlık hiç bu kadar koyu olmamıştı… O kadar donuk ki tüm yaşam işlevim, kessen kanım akmayacak sanki… Aslında ne söylesem, dilime yapışıp kalıyor… Ben ne kör kuyulardan çıktım tek başıma elbet bundan da çıkarım… Ama verecek kaybım kalmadı, kazanacak savaşım da… Belki son satırına geldim ömrün, belki de hiç hissedemediğim kadar başındayım… Ben tam da tutundum derken bir şeylere, elimi kanatırcasına kaydım ipimden… Kimbilir bu acım, darağacım olur belki…Hep derdim… ‘’ Şu kanayan ellerime bak… Hayatım çatlaklardan ibaret, cezalar çekiyorum… Hatalar bana ait değil.. Şikayetim çektiğim acıya değil… Yalnızca koyuyor bu..Çünkü bedelini ödediğim hatalar bana ait değil…’’ Şimdiyse bakıyorum ellerime… Ben kanattım… Bu defa düşmemden sorumlu hiçbir çelme yok benden başka…Ama merak etmesin hiç kimse, ben bedel ödemeye alıştım… Şimdiyse en büyük ceza yine benim kendime… Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.