KATA Yanıtlama zamanı: Aralık 13, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 13, 2008 hüküm yagmur ardından toprakta kıvrışan solucanlar gibi soluksuz bır koşuya ertelenmiş sonbahar yaprakları-agacların dışkısı- anlık bir kutlama çiğ tanelerinin ve de camda buharı yüzeyellesen nefesimin hüküm irlanda topraklarında tepinen tahta papuçlarım hipermarket kasalarında devinen çark kopmuş kayışı saatimin yüz aynamın üstündeki parmak izleri hüküm bekleyen korkusu telefon kablolarında kuşların empyrium die scwan.... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
coldhellangel Yanıtlama zamanı: Aralık 13, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 13, 2008 haniii bi yeriniz kırılınca acıyı önce anlamazsınız yaaa sıcağı geçsin deriz ya hep o an biraz zaman sonra nasıl bir acıyla kıvranacağımızı bilmeyiz ya da düşünmek istemeyiz... tam da o haldeyim... sıcağındayım hissetmiyorum... düşünmek istemiyorum... korkmadığım kadar korkarak bir mucizeyle hafızam silinsin diye bekliyıorum... sıcağı gidince yaraların acısı kaplar kalp orda atar bir korku kaplar dur derim.... öldüm mü ben... bu ne hissizlik... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Aralık 14, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 14, 2008 http://www.yasaktube.com/index.php?sef=Harvestman---Steve-von-Till-live&tag=steve+von+till&type=tag&video_id=DozdBfFguXc eksenı kendımde tuttum... döndükçe kaybolan manzarıyı ızlıyorum...su gıbı berrak artık:rolleyes: harıkasınız cocuklar:clapping: Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Aralık 14, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 14, 2008 Kapkarayım bugün. Senden, sesinden uzaklaştıkça üşüyorum, üşüdükçe siyaha kesiyor benliğim. Buz gibiyim. Gözyaşlarım da etki etmiyor bu soğuğa. Özlemek her yerde her iklimde aynıdır. Sahi sen de benim kadar üşüyor musun ? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Deaths_Expulsion Yanıtlama zamanı: Aralık 14, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 14, 2008 (düzenlendi) gidiyorum yarın bu şehirden öyle acılarımı bir köşeye bırakıp değil yoldaşım olacaklar biliyorum canımı acıtmaya devam edecekler tıpkı senin gibi senin gibi onlarda... yalnızlık mayhoş karanlık gecelerde tek can yoldaşımmış hataymış yanımda olduğunu düşünmem sende tüm iyi şeyler gibisin dün vardın bugün yoksun... amaçlar birer aldatmacaymış dokunduğunda yok olan baloncuklar gibi hayatın karmaşasında, bu süslü oyunda kendimizi kandırmak için oyalanmak adına kurulmuş küçük zavallı oyunlar.... güneşli bir kış günü yağan karlara yazı yazmak gibi hayat karlar eriyinceye kadar mutlu tıpkı eriyen karlar gibi mutluluk arada bir oynadığımız 3-5 günlük aldatmaca -------------------- kelimelere anlam yüklemekten vazgeçtim kendimi anlatmaya çalışmaktan anlamaya çalışmaktan vazgeçtim kağıttan bir gemi yaptım bugün hayallerime dokundum içine koydum ateşe verdim denize bıraktım yandı,nefes alamadı hayallerim yok oluşlarını izledim senin gibi,benim gibi herkes ve herşey gibi ateşe verdim bugün ümitlerimi tüm sevinçlerimi uçurumdan attım.. katil oldum bugün hayallerimin katili Aralık 14, 2008 Deaths_Expulsion tarafından düzenlendi Ardarda Atılan Mesajlar Birleştirildi 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mysteriouslady Yanıtlama zamanı: Aralık 14, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 14, 2008 Dem-be-dem çöküyor bir korku bir hüzün Hücreme dolan her elemden Kaçıyor,kaçıyorum Arada bir vesvese doluyor kalbime Zihnimde yeni oyunlar kuruyorum... Ruhumda saklı bir yalnızlık Ama hoyrat,ama sinsi Burnu kaf dağında o muhannetin Kibri şükründen büyük besbelli! Bir çocuk gülümsüyor sonra düşüme İçimdeki buzları eritiyorum.... Kirletilmiş tüm gülüşler adına Bütün çocuklardan af diliyorum... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Jessica Yanıtlama zamanı: Aralık 17, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 17, 2008 Notaların arasında kaybolan kadın.. Bir çok incelik sahibi ama bi okadar da dalgın, Ne söylediği şarkının farkında ne de çektiği falın... Paltosuna sevgilisinden daha sıkı sarılan kadın Bir çok savaş galibi ama bi okadarda dargın.. Ne gözyaşlarını tuttu ne de söndü içinde ki yangın.. Ayaklarını bir çekiç edasıyla kullanan kadın.. Ve Her adımda ezdiği okadar dalgın.. Ne sevdi kendini ne de önüne geçti olanın.. ..15.02.2008 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mysteriouslady Yanıtlama zamanı: Aralık 18, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 18, 2008 Mum ışığıyla dansediyor gece Efkarından sararmış, Bozulmuş karanlık büyüsü.. Kırık bir çerçevede toplanmış tüm anılar Yırtık bir portreden gülümsüyor yüzüme Hatırlanamayan bir düş kemiriyor beynimi Belkide hatırlamamak daha iyi... Gece küskün Gece yakınmakta acizliğine.... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
huuzur Yanıtlama zamanı: Aralık 18, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 18, 2008 bugulu bır camın ardından baktım bugun bıten asklarıma. ask sandıklarıma. yarimmıs tek gerecek olan vazgecılmez olan. onun oldugum ama benım olamayan yarımmıss kalbıme hancerıı en derıne saplayan kapanmadı hala sızıyor kanım ıcıme vee benım o kapanırken onu ızlemekten baska yapabılecegım hıcbırsey yok. . . ellerı baskasını elindeyken ellerım baskasının ellerındeyken . . . Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
satanic Yanıtlama zamanı: Aralık 21, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 21, 2008 umarım doğru yere yazıyorumdur...Birden içimden gelenleri yazmak istedim:) --------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Bugün çok soğuk...Dışarda delicesine yağmur var.Buğulanmış camımdan dışarıya bakmaya çalışıyorum,görüntü pek net değil.Odam her zamanki gibi karanlık...Perdeyi araladım minik de olsa biraz ışık girdi,rahatsız oldum kapadım...Her zaman yolunda gitmeyen şeyler var ve biz ne kadar istemesek de peşimizde..İstemediğim tüm şeyler etrafımda.Uzaklaşmak istiyorum sadece...Kimse olmasın yanımda.Ben yine köşeme çekileyim içimdeki derin ve soğuk sularda kaybolayım...Seni düşüneyim..İnsanları,nasıl da boş olduklarını,karanlığı...Kurtulmak istediğimi ve yapamadığımı... Sonra, eskiler gelsin aklıma. Küçük olmak istediğimi, küçük olsam da hiç birşey aklımda olmasa, uçurtmalarımın peşinden koşsam kağıtlardan gemiler yapsam acılar çekmesem,kötülükten kurtulabilsem..Ve anlasam, nasıl da hayallerle yaşamaya çalışıyorum, nasılda kaptırmışım kendimi..Farkettirmesem de içimideki karanlığa öyle bir hapsolmuşum ki ne kadar kurtulmak kaçmak istesem de yapamamışım..Neler kaybetmişim...Neler kaybediyorum ve yavaş yavaş ölüyorum... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mysteriouslady Yanıtlama zamanı: Aralık 24, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 24, 2008 Artık gölge oyunu oynamıyor çocuklar duvarlarda Bir sigara dumanına eşlik etmiyor mesela karanlık Bükülmüş boynu gecenin Mağrur, Ve anlıyor beni Ortak oluyor yalnızlığıma... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ArtemisLykaon Yanıtlama zamanı: Aralık 24, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 24, 2008 Bir vardım, bir yok oluyorum. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Aralık 24, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 24, 2008 uzun zaman sonra geldi adam... elleri arkada, sessizce adımladı avluyu... döndü sonra... sakince... baktı gökyüzüne; "dünyanın en gereksiz zamanlarında ortaya çıkar bu b.k böcekleri... adı üstünde işte, hiçbir şeye yaramazlar, sadece isminin iğrençliğini taşımaktan başka...." Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mysteriouslady Yanıtlama zamanı: Aralık 27, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 27, 2008 Melek olamayabiliriz, Hiçbir kalbin anahtarı da olamadık belki Gözlerimizi dolduran iyiliklerimizle ağladık bir zaman. Ey hayat! ! ! İçimdeki boşlukları doldurma oyunu oynar mısın? .. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Client_code Yanıtlama zamanı: Aralık 27, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 27, 2008 Elimden düştü sigaram, Karışıp gidiyorum artık gecenin karanlığına duman duman.......................??????????::......?????? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Aralık 27, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 27, 2008 uzun yolun sonunda, bütün gerzeklerden sonra, yorulduğunu hissettiğin anda, çıkar bi bardak su iç Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Aralık 28, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 28, 2008 tersine -sımdı ne tatmın edebılır senı -cunku cok gec cunku cok kırılgan -zinciri cürümüş çapa cekılırken yukarı -kabarmıs,azgın,sehvetli bır cok dudak -ve de noktalarca uzakta -kıçı şu gemının hepsi birer ugultu sadece diyebılır kı:su soguk oysa agzını aralamakla yetınıyor... öyleyken sankı herseyı yutmaya hazır... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Client_code Yanıtlama zamanı: Aralık 28, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 28, 2008 Neden bilmem seviyorum şu sigarayı. O mu yanıp bitiyor? Yoksa; Ben mi eriyip gidiyorum?????? ???? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Jessica Yanıtlama zamanı: Aralık 30, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 30, 2008 Taze kokularıyla, karlı bir Ankara sabahı.. Aynaya bakan sisli ve sağnak yağmurlu surat kendisine yine unutkan olmayı öğütlüyor. Diyorki içten içe " Neden bir daha gülemeyesin ki?" sonra gülümsüyor bu lafına. Kalın bir kazak,üstüne sevmediği mor bir svit(!)le başındaki komik bereye aldırmadan sokağa atıyor kendisini. Mısır alıyor,çikolata alıyor. Hiç birşey onu sakinleştiremiyor. Bir köpek görüyor. İçi ısınıyor,çağırıyor köpeği yanına. Köpek sevecen sevecen yaklaşıp başını uzatıyor. O ise elini eldiveninden sıyırıp köpeğe uzatıyor. Köpek hırlıyor,saldırıyor üstüne deviriyor onu. O ise ağlamakla yetiniyor,"alışkınım" diyor.Köpek onu kovalayan adamlardan korkup kaçıyor, o ise üzgün köpeğin gitmesine ağlamasına devam ediyor.Çevresine toplananları umursamayıp,ayaklanıyor. "iyiyim" diyerek gülümsüyor. Bu onun güven verme taktiği. Ne zaman gülümsese kendine ve etrafına güven verdiğini düşündü herzaman. Ama kimse ona güvenmiyor. Sisli ve sağnak yağmurlu bu surat buzlu bir yolda düşüyor tekrar. Gülüyor,yalnızca. Öyle gülüyorki,şimşekler çakıyor gözlerinde,gök gürüldüyor boğazında. İnsanlardan uzakta, çok arka bir sokakta. Kaybettiği kendini yakaladığını sanıyor ufaklık. Küçülüyor küçülüyor,ıslanan mor svit(!)i orada bir çöpün içine bırakıyor. Üşüyor,üşüdükçe büyüyor. Yüzünde güneşler açarak,başladığı yere geri dönüyor.İğrenç ve karlı bir ankara öğleninde yemek yerken,yemeğin sıcaklığının dudaklarına başka bir sıcaklığı hatırlamaması için üfleyerek sakince yiyiyor... ama hikaye mutlu devam etmiyor.Her düşmede gülecek kadar gücü olsa da,birgün düştüğü yerde ölüceğini biliyor ve ona göre yaşıyor. ... (belki devam edilebilir.) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
chesterfield Yanıtlama zamanı: Ocak 2, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 2, 2009 (düzenlendi) Seni severken sensiz olmakBir manada yaşarken mezarda durmakBaşka birini sevdigini duymakKoca bir dağı dinamitleyip patlatmak Gelmeyecegini bildidiğim halde yoluna bakmakTanrı misali aşkımdan sana tapmakBir kıvılcımla dünyayı yakmakYeter artık bu kadarmı zor sevdiğimi anlamak Koşmak istiyorum Kavganın sevdanın yollarında Yurdum uçsuz bucaksız dağlarında Ömrümün en deli çağlarında Koşmak istiyorum Kardeşliğin ve dostluğun sularında Özgürlüğün sınırsız sınırlarında Ve savaşın en tarafsız taraflarında Dağların yücesinde Karanlık günlerin gecesinde Sevdanın her hecesinde Ölesiye seni ararım Ayrılığın köşesinde Ölümsüzlük suyunun şişesinde Şiirimin her dizesinde Delicesine seni ararım http://img218.imageshack.us/img218/6193/papatya2104biliyorsun5ctw2.jpg -------------------- Artık şarkılarımı dağlara söyleyemiyorum Acılarına tutunamıyorum ayrılıkların Nedense hep sonradan geliyor aklım başıma Ve suçlusu ben oluyorum hep yüregim kanıyor Şafaklarımda türkülerimi sana söylerken Hep o mahur beste çalardı ve ben ağlardım Bu belki bizim hikayemiz değildi ama Senin için boşunamı yemiştim dayakları arka mahallelerde Şimdi boşunamı yakmıştım gecelerimi senin için Ama ne kadar sevmesende yine senin derdindeyim Bir veda havası söyleyerek herkes terk ederken bir de sen gitme şimdi Sürgün acısı gibi saklarken sevdanı koynumda Bir soğuk yel eserdi kim bilir belki üşürdü ölüm bile Karar vermek çok zordu sevgi duvarına toslarken Dardayım gerçekten yalanım da yok Belkide böyle bir sevmek görülmemiştir Sen ayrılıgın inciden kolyesini hediye ederken İşte o an içimde ölen biri vardı Hani benim gençliğim biterken yollarında Nedense hep doruklarında sevdalandım Ama sen benim neler çektiğimi nerden bilecektin Can yoldaşım derken sana ne demeli şimdi yaptıklarına Sen yanma diye boyun eğerken kara yazıma Ve hasretinde prangalar eskitirken yollarında Belki bir gül fidanı yeterdi bana -------------------- http://www.divorcedoula.com/images/sad_woman.jpg Senin istediklerin, olacak diye, Söz mü verdim sana? Sevsinler seni! Süt banyosu için, inek tamamda. Atta istemişsin. Yesinler seni! Hiç yalan söyler mi, bu aşkın dili? Senide şımarttı, bu sevgi seli. Sanki hevesimi, hak etmiş gibi. Aşkta istemişsin. Yesinler seni! Duydum ki tek işin, gezmek dolaşmak. Yalnız eğlenceymiş, sence yaşamak. Zoruna mı gider, çanta taşımak? Posta istemişsin. Yesinler seni! Sen beni değil de, malı sevmişsin. Büyümüşde sanki, göğe değmişsin. İki kilo altın, yetmez demişsin. Katta istemişsin. Yesinler seni! Taşımaz bu yükü, aşkın treni. Menzile varmadan, patlar freni. Holding sahibi mi, sandın sen beni? Yatta istemişsin. Yesinler seni! Ocak 2, 2009 chesterfield tarafından düzenlendi Ardarda Atılan Mesajlar Birleştirildi Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
kasisyah Yanıtlama zamanı: Ocak 2, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 2, 2009 Kalbi Kırık Güneşli Sabahlarım Hayatı masal etti TANRI ve bir gece anlattı uykuma, görecek onca kabus verken bu cennette nereden çıktı,''bak ya kalırsın yada gidersin''diyerek başladı, taa en başında şüphesizdim bi sonunun olduğundan,ne zaman vardı artık nede mutluluk, huzurla savaşamıycak kadar yorgundum,ve ona''bak'' dedim''ya gidersin yada kalır, düşünemiycek kadar sessizdim artık,yalnızlıktan eser yoktu oysa, ''sen''dedi insanlar,''sen ölmeliydin'',dillerinde değil yüreklerinde duydum bunu, önce üzülmüştüm,oysa şimdi,şimdi ölüyorum, son kez bakmalıydım aynaya,görmeliydim gözlerimdeki o umursamaz,kalbi kırık dökük, duyguları harap edilmiş,tıpkı kalpsiz bi pisliğin teki gibi,hergün o iğrenç tebessümüyle, suradıma son nefesini veren bir hayali çarpıp sonrada can çekişerek karanlığa batıp, hemde hiç aldırmadan,tek bir seferde beni acımasızca terk eden hayatımı, sende beni görmeliydin hayatım, öyle bir gittinki ne gündüzüm kaldı nede gecem,tek bıraktığın göz çukurlarımdaki şu sabahlar, yarınlarının umurunda bile olmayan o lanet olası günah dolu sabahlar, ah benim kalbi kırık güneşli sabahlarım,alın ne olur artık benden şu günü, bakın yemin ederim direnecek gücüm kalmadı,yalvarırım bırakın beni, tek bir dakika için bile olsa istemiyorum mutluluğu, ne o ruhsuz kahkahaları nede habersizce ansızın gelip gözlerime yerleşen gülümsemeleri, bugün öleceksem bugün ölürüm yarın için çabalamanın hiç bir anlamı yok, gitmek için kalamam artık,kalmak içinde gelmedik zaten... Kasisyah'tan... -------------------- Kader yolundan gelip geçen yolcular. içtenlikten yoksun merhabalarla gelceğe atlamak için çabalayan bir sürü insan, ve silinen ömürler var,ağlamamak için geçmiş yıllara... Kasisyah... -------------------- Gaddarın Tekiyim Hayata karşı hiç bir duygusu kalmamış olan bir günahın o içler acısı hali gibiyim, vaar oluşunun nedeninden hiç bir haberi olmayan bir suç gibi yada ben gaddarın tekiyim, o sanki daha önce hiç tanısmamıs gibi anlattıkları kötülüğün ta kendisiyim ben, sabahların gözçukurlarında,kendi köşesine çekilip,yaşanan onca katliyamın sorumlusu değilmişcesine,elbet bir gün diyerek bekleyen o pislik herifin tekide benim, hey duy kalbim,yıllarca umutlarını gecelerin umursamaz karanlıklarında gırtlaklayıp, hiç bir değeri olmayan bir avuç dolusu eskimiş hatıra gibi,sonsuzluğa savurup atanda benim, evet,işte şimdi söyleyin,hanginiz intikamı uğruna inançlarını harap edip canıma kast edecek olan, hangi biriniz yeniden doğmamı isteyecek benden,ulan hanginiz her gece inadına dilekler tutarak yok edecek uykularımı baş ucumda, ve sen TANRIM daha ne kadar seyirci kalmamı bekliyorsun tüm bu yaşananlarıma, daha nekadar ezilip küçük düşmemi bekliyorsun hayata karşı,benden daha ne istiyorsun TANRIM, yetmedimi be kader,yaktın işte hep canımı,bıraktın ya beni bu cehennemin ortasında bir başıma, yaa ne olur anla be ruhum kahpe işte bu insanoğlu,şeytanın sefil mahkumları hepsi, bırak artık ne olur çabalama,ne hali varsa görsün şu bedenin... Kasisyah'tan... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
chesterfield Yanıtlama zamanı: Ocak 2, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 2, 2009 http://img1.loadtr.com/b-177077-melek.jpg gidiyorsun ya şimdi bütün bulutlar küskün sana ıslatmayacak yüreğini ferah yağmurlarla gökyüzü verdiği mavisini geri istiyor gözlerinden güneş kırgın , yüzünü dönmüş dayanamazmış ışığı sönermiş gidişini görmeye bastığın yollar titrek yüreğimdeki deprem yol olmuş çöküyor şehre bense kışları unutulmuş bir sahil kasabası yanlızlığındayım şekeri elinden alınmış ağlamaklı bir çocuk oturuyor gözlerimde uykusuz bir gecenin sevimsiz sabahı ve yüzünü görememenin ayılamamışlığıyla yudumluyorum iki şekerli tadını bir türlü alamadığım aşkı kana kana kapıda umut sesi bakıyorum bi heyecan seni soruyorlar yolda diyorum koşarsan yetişirsin ben yetişemiyorum sen gideli çok olmuş farkettirmeden çaldım giderken ellerin avuçlarımda okşa yine kayıp ellerinle gece yıldızlarını düşürmüş dediğin saçlarımı bir ıslaklık vücudumda teninin teri olsun süzülen yalvararım imkansızım melekler ağlıyor omuzlarımda Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
tkmelancholy Yanıtlama zamanı: Ocak 4, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 4, 2009 Evet ben onu gördüm. Boynuna bordo bir atkı dolamıştı. Bilirsiniz nerde görsem tanırım ben onu. Gözlerinde her zaman cevap arayan kocaman soru işaretleri vardı. Sıkırcımlı tavırlarına karşın dokunurken dans ediyordu elleri... O küçük gezegeninde -aslında hiç orda olmayan- bir çiçeği büyütüyordu. Evet evet, ondan bahsediyorum; ruhuna küçük prens kaçan büyük adamdan. Ayaklarım beni ona ilk kez götürdüğünde, donup kapısına konmuş mini mini bir kuş olduğumu söyledi bana. Aldı beni içeriye... İlk defa o gün gördüm o küçük gezegenini. Bütün ruhlara hitap edecek kadar çok müzil aleti vardı. Ve her sabah uyanıp müziğiyle besliyordu güzel çiçeğini. Evinde durmadan kaynayan hayali bir çaydanlık vardı sanki. Biliyorsunuz değil mi; mutlu ailelerin evlerinde her zaman kaynayan çaydanlık olur. İlk gün mercimek yaptı bana. Ve ben de ilk defa sevdim mercimeği. Sonra bütün gece dans etti tenimde elleri. Yeni bir müzik aleti olmak istedim onun için fakat o, çiçeğinin bu müzikten hoşlanmayacağını biliyordu... Bilmediği bir şey vardı ki ben bu müzikle, onun ellerinde, onun gezegeninde kendimi buluyordum... Kaçmak istedim ondan. Başka şehirlere, başka gezegenlere hatta başka evrenlere. İzin vermedi. Yanlış anlamayın kötülük olsun diye yapmadı hiç bir şeyi. Bilmeden, bana ne yaptığını farketmeden; sadece evcilik oynamak istediğimi düşündüğünden... Ve işte yine o küçük gezegendeydim. Uyanıp her sabah çiçeğini besleyişini imrenerek izliyordum. Sonra tavuklu bezelye yaptı benim için, ruhum doydu. Çok iyi aşçıdır aksi düşünülmesin! Ondan beni evcilleştirmesini istedim. Ama o istemedi. Beni evcilleştirirse her şey anlamlı olacaktı çünkü. Artık birbirimize gereksinimimiz olacaktı. Hani aynı küçük prens'in tilkisi gibi, tilkisi olmak istedim ben de onun. Ama o istemedi. Ya da tavşanı mı olmalıydım acaba? Yok yok şimdi buldum 'kedi'. Kedisi olmak istedim ben onun. O kedileri sevmese de.. Bir gün çizgi film kahramanım oldu benim ve benim için yeni macerasını anlattı. Ben de onun için, onun ruhuna kaçan küçük prensin bilinen öyküsünü okudum. Ben okurken koynumda öylece uyuyakaldı. Görseniz öyle sıcak ve yumuşaktı ki teni. Ve öylesine beyazdı ki dokunmaya kıyamadım. Sonra fasulye yaptım onun için, ikimiz de çok seviyorduk fasulyeyi. Görüyorsunuz ya ne kadar da çok ortak noktamız vardı. Ben ona, onun gezegenine ait hissediyordum kendimi. O ise beni sahiplenmek istemiyordu... Atilla Atalay' ın bir öyküsü vardır, bilirsiniz muhakkak, 'öpücük balığı' . İşte ben de onun öpücük balığı olmak istedim. 'pıt pıt pıt öpücük balığı' diyerek masum öpücükler kondurmak istedim şekerli yanaklarına; hani öyle minik minik. Ama onun öpücük balığına gereksinimi yoktu. Onun 'kadife' yapraklı çiçeği vardı. Ve dört dikeniyle hiç bir öpücük balığını yanına yaklaştırmayacak kadar güçlüydü çiçeği... Bİr gün onun ruhundaki küçük prensi alıp kaçmak istedim o gezegenden. Ama kıyamazdım ki... Sonra birden ziller çaldı. Öpücük balığının kavonozu düştü, kırıldı. Mini mini kuş uçmaya hazırlandı pencere önünde. Ve küçük kedi, oynadığı oyunun etkisinde, arkasına baka baka çıktı gitti küçük gezegenden... İçine küçük prens kaçmış büyük adam boynundaki atkıyı çözdü benim boynuma doladı. Atkının arasından bana kaçtı küçük prens, o farkedemedi bunu... Şimdiyse ben bu küçük, yoksul ve soğuk gezegenimde -aslında burda hiç olmayan- küçük bir prens besliyorum...Her gün, her gece, her an... Onun için yeşil bir atkı ördüm bugün. Yeşili sevmezse mi dediniz? Haklı olabilirsiniz fakat ben biliyorum ki onun gibiler için renklerin ve sayıların önemi yoktur... 2 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Ocak 4, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 4, 2009 sıkıldım..... canım sıkıldı... herşeyden nefret etme hali geldi... ya da bana öyle geldi... neyse; sıkıldım işte... hadi görüşürüz, ben gidip dinlenim biraz... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Depressive Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2009 Evet ben onu gördüm. Boynuna bordo bir atkı dolamıştı. Bilirsiniz nerde görsem tanırım ben onu. Gözlerinde her zaman cevap arayan kocaman soru işaretleri vardı. Sıkırcımlı tavırlarına karşın dokunurken dans ediyordu elleri... O küçük gezegeninde -aslında hiç orda olmayan- bir çiçeği büyütüyordu. Evet evet, ondan bahsediyorum; ruhuna küçük prens kaçan büyük adamdan. Ayaklarım beni ona ilk kez götürdüğünde, donup kapısına konmuş mini mini bir kuş olduğumu söyledi bana. Aldı beni içeriye... İlk defa o gün gördüm o küçük gezegenini. Bütün ruhlara hitap edecek kadar çok müzil aleti vardı. Ve her sabah uyanıp müziğiyle besliyordu güzel çiçeğini. Evinde durmadan kaynayan hayali bir çaydanlık vardı sanki. Biliyorsunuz değil mi; mutlu ailelerin evlerinde her zaman kaynayan çaydanlık olur. İlk gün mercimek yaptı bana. Ve ben de ilk defa sevdim mercimeği. Sonra bütün gece dans etti tenimde elleri. Yeni bir müzik aleti olmak istedim onun için fakat o, çiçeğinin bu müzikten hoşlanmayacağını biliyordu... Bilmediği bir şey vardı ki ben bu müzikle, onun ellerinde, onun gezegeninde kendimi buluyordum... Kaçmak istedim ondan. Başka şehirlere, başka gezegenlere hatta başka evrenlere. İzin vermedi. Yanlış anlamayın kötülük olsun diye yapmadı hiç bir şeyi. Bilmeden, bana ne yaptığını farketmeden; sadece evcilik oynamak istediğimi düşündüğünden... Ve işte yine o küçük gezegendeydim. Uyanıp her sabah çiçeğini besleyişini imrenerek izliyordum. Sonra tavuklu bezelye yaptı benim için, ruhum doydu. Çok iyi aşçıdır aksi düşünülmesin! Ondan beni evcilleştirmesini istedim. Ama o istemedi. Beni evcilleştirirse her şey anlamlı olacaktı çünkü. Artık birbirimize gereksinimimiz olacaktı. Hani aynı küçük prens'in tilkisi gibi, tilkisi olmak istedim ben de onun. Ama o istemedi. Ya da tavşanı mı olmalıydım acaba? Yok yok şimdi buldum 'kedi'. Kedisi olmak istedim ben onun. O kedileri sevmese de.. Bir gün çizgi film kahramanım oldu benim ve benim için yeni macerasını anlattı. Ben de onun için, onun ruhuna kaçan küçük prensin bilinen öyküsünü okudum. Ben okurken koynumda öylece uyuyakaldı. Görseniz öyle sıcak ve yumuşaktı ki teni. Ve öylesine beyazdı ki dokunmaya kıyamadım. Sonra fasulye yaptım onun için, ikimiz de çok seviyorduk fasulyeyi. Görüyorsunuz ya ne kadar da çok ortak noktamız vardı. Ben ona, onun gezegenine ait hissediyordum kendimi. O ise beni sahiplenmek istemiyordu... Atilla Atalay' ın bir öyküsü vardır, bilirsiniz muhakkak, 'öpücük balığı' . İşte ben de onun öpücük balığı olmak istedim. 'pıt pıt pıt öpücük balığı' diyerek masum öpücükler kondurmak istedim şekerli yanaklarına; hani öyle minik minik. Ama onun öpücük balığına gereksinimi yoktu. Onun 'kadife' yapraklı çiçeği vardı. Ve dört dikeniyle hiç bir öpücük balığını yanına yaklaştırmayacak kadar güçlüydü çiçeği... Bİr gün onun ruhundaki küçük prensi alıp kaçmak istedim o gezegenden. Ama kıyamazdım ki... Sonra birden ziller çaldı. Öpücük balığının kavonozu düştü, kırıldı. Mini mini kuş uçmaya hazırlandı pencere önünde. Ve küçük kedi, oynadığı oyunun etkisinde, arkasına baka baka çıktı gitti küçük gezegenden... İçine küçük prens kaçmış büyük adam boynundaki atkıyı çözdü benim boynuma doladı. Atkının arasından bana kaçtı küçük prens, o farkedemedi bunu... Şimdiyse ben bu küçük, yoksul ve soğuk gezegenimde -aslında burda hiç olmayan- küçük bir prens besliyorum...Her gün, her gece, her an... Onun için yeşil bir atkı ördüm bugün. Yeşili sevmezse mi dediniz? Haklı olabilirsiniz fakat ben biliyorum ki onun gibiler için renklerin ve sayıların önemi yoktur... tekrar hoşgeldin aramıza özlemişim beeee Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.