Deaths_Expulsion Yanıtlama zamanı: Şubat 27, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 27, 2009 bugn bir kere daha koptum insanlardan..bugün bir kere daha sildim kendimi kaderin beyaz sayfalarından..biliuotum yalnızlık her insanın sonu. gözlerin uykusuzluktan kırmızılaşmış sabahın altısında bir sahilde oturup düşünmek..belkide bir kez daha herşeyin koptuğunu hiçbirşeyin aynı olmayacağını... yalnızlıktan öte birşey bu hep susmak..kimsenin anlamayacağını bildiğin için alışmak. susmaya alışmak , çaresiz kopuşlara...bir köşede durup izlemek yıkıntıların arasında ruhunu teslim eden bedenini.. biliyorum bitmez bu kısır döngü..çok ediz kaybolur o nefes almanın zavallı bir umut olduğu yıkıntıların arasında..söylenecek tek bir söz bile yokken buhar olup bulutlara karışmak sonrası mühim değil.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Mart 5, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 5, 2009 arkasındaki tırmık kaşıyor topragı,bir adam var alabıldıkleri cok sınırlı,ama umrunda degıl tırmığın çabası (: adam tırmanıyor yürüyor koşuyor...sapından tuttugu tırmık anlamıyor,topladıklarını elınden kaçırıyor saskınlıktan şu tırmık cok sevımlı tek derdi efendisi:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Darlwall Yanıtlama zamanı: Mart 6, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 6, 2009 Selam dostlar foruma uzun zamandır bakıyodum dedim artık kayıt olmanın vakti geldi..herneyse herkes bişeyler yazmış bende geçmişteki bi pişmanlığımın satırlarını yazmak istiyorum..satırları okudukça ne yaptığımı anlayacaksınız..yapamadığımı.. bu bir mektuptu. Biraz sonra bir cinayet işleyeceğim.Bu ilk ve son cinayetim olacak.Kararlı olduğumu sanıyordum.Oysa her an vazgeçebilirim.Bir adım arkamda hayat bir adım önümde ölüm.Ne yapmalıyım bilmiyorum.Ne doğru ne yanlış bilmiyorum.Bilsem de doğru olan her zaman yapılması gereken mi onu bile bilmiyorum.Tam ortadayım.Çakıldım kaldım.Ne ileri gidebiliyorum ne geri.Ne ölüm cazip geliyor ne hayat…Ama öyle çok ağrıyor ki ; ağrıyan dişi çeker gibi durdurmak istiyorum kalbimi…Atmazsa acımaz belki… Bilmiyorum.Bir karar vermeliyim. Ya aldığım her nefesle azala azala yaşayacağım, ya öleceğim. Ya bu karanlık kuyuda bir ömür geçireceğim, ya öleceğim. Bir karar vermeliyim artık. Ya başkalarının gülüşlerinde yavaş yavaş tükeneceğim, ya da hemen şimdi öleceğim… Sanırım ölümü seçmeliyim.Ama hayat umduğum gibi çıkmadı.Ya bir hayal kırıklığı olursa ölümden sonrası da… Korkuyorum. Ve utanıyorum intihar etmekten.Yakıştıramıyorum kendime…Korkunç bir ağırlık var omuzlarımda.Geride bırakacaklarıma karşı duyduğum sorumluluk bu belki de… Biliyorum.Çok ayıp edeceğim hepsine…Hani sessiz sedasız gidebilecek olsam daha kolay olurdu ama olmuyor işte…Büyük bir hayal kırıklığına uğratacağım onları.İntihar yapacağımı düşündükleri en son şey.Çılgınlık bana göre değil…Bu yapacağım ilk ve son çılgınca şey…Peki ya benim uğradığım hayal kırıklıkları? Onlar ne olacak? Kimsenin umurunda mıydı? Belki de her biri bu intiharın bir harfini yazdı… Şimdi hepsi geride kaldı. Ama ölümü seçiyorum ben.Yüreğim hayata geri dönemeyecek kadar kırıldı… Bütün intihar şiirlerini okudum dün gece… ‘Oysa ölünecek bir şey yokmuş’ diyordu bir tanesinde… Belki de ölünecek bir şey yok.Fazla ciddiye aldım belki hayatı… Bilmiyorum…ama ölüyorum… Bir cinayet işledim biraz önce…Bu ilk cinayetim. Kurbanı da benim katili de… Ellerim titriyor… Şimdi bileklerimden akan kan uzandığım yatağımın çarşafını kirletiyor…Bir suçluluk duygusu tüm vücuduma yayılıyor. Ve bir korku… İkisi birlikte çok ağır geliyor… Sessiz odada bir tek yelkovanla akrebin adımları duyuluyor… Hiç bu kadar soğuk ve yabancı gelmemişti bu oda bana…Perdelerin renkleri yavaş yavaş soluyor… Zaman ilerliyor…Ölüyorum… Hissediyorum yavaşlıyor kalp atışlarım… Ve bu kez bir daha açılmamak üzere kapanıyor göz kapaklarım… Yavaş yavaş tükeniyor sanki damarlarımdaki hayat iksiri… Bir yerlerde sevdiğim bir şarkı çalıyor,duyuyorum… Yakınlarda birileri gülüyor…ben ölüyorum… Göz yaşlarım bileklerimdeki kana karışıyor… Bir yerlerde bir ışık yanıyor…ben karanlığa gömülüyorum… Utanıyorum…Rezil oluyorum kendime… Kaçar gibi gidiyorum… Bir yerlerde güneş doğuyor…ben geceye uzanıp uykuya dalıyorum, üzerim açık… Bu sonsuz karanlık eşlik ediyor bana, yok oluşuma… Şimdi veda vakti… Sen beni cennet kapısında bekle her zaman olduğu gibi belki tanrı affeder belki...yine görürüm seni.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
fcuk the life Yanıtlama zamanı: Mart 7, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 7, 2009 Yokluk Gece geldiler, Sabahı sordum. Gitmişler, Öğlen uyandım. Bana bırak deme Elimi tuttu Bırak dedim Bırakmadı Elimi tut dedi Tutmadım Elimi bıraktı Elini tuttum Bırak dedi.. Beş satır olmuş Dün seni düşündüm İki satır yazdım Düşünmeseydim yazmayacaktım Bak; Satırlarıma satır kattın. 2 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Mart 8, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 8, 2009 fcuk...derste bir uyguluma yaptık:gözlerini kapa en mutsuz anını düşün ve onu birisine anlat ben anlatamadım fcuk,anı dondurdum silik bir insana tabloyu parmakla göstermekle yetindim...her zaman cok sade yazıyordun ama bu siirler daha sade daha basit ama cok daha zor yazılmıs gıbı...o sıkıntıyı yıne cektım su an harıkasın ... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
woodoo Yanıtlama zamanı: Mart 8, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 8, 2009 şizofrenin ruhum ıntıhara meyıllı ölmek istiyor ölemiyorum. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
dark_venus Yanıtlama zamanı: Mart 13, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 13, 2009 Aklıma gelenler,aklımı da alıp geldikleri yere döndüler... Döndükleri yer,gelecekteki şimdileriydi. Şimdi ise, nispeten geciken bir geçmiş. Geçmiş,yaşanılmamış gerçekliklerin yaşanamayacagı gerçeklik... 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
zaranca Yanıtlama zamanı: Mart 13, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 13, 2009 Göktaşı karıştı bugün saçlarıma,acı damlıyordu avuçlarıma…Ayrı bir güzel oldum bugün...Kimse suretimi görmedi ki .Bir ben,bir de pislik hani şu aynada ki !! Göktaşı… Saçlarım… Bir güzel ki.. İyi sustum …Peki !!! Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Mart 13, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 13, 2009 yorgundum... yoldan geçen bir kedi gördüm, titreyen vücuduna dalgınca baktım... yorgundum... kedinin caddenin karşısına geçmek istediğini anladım... yorgundum... kedinin karşıya geçmek için adım atmasını izledim... yorgundum... kedinin caddenin ortasına gelişini izledim... yorgundum... kalktım oturduğum banktan, karşıya geçmek için ilerledim, caddeyi geçerken kedinin yanından geçtim... yorgundum... ben karşı tarafa geçtim... kedi orta da kalakaldı... dönecek bir tarafı yoktu... uzunca yattı yola, üstünden araba geçti... yorgundum... ben gittim... kedi bu dünyadan gitti... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Jessica Yanıtlama zamanı: Mart 19, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 19, 2009 Bir kadın. Yalnız biraz. Bir kadın ürkek. Ağlar biraz. Gözlerini kaçırır. Kaçırır kayıplara. Bir kadın. Çılgın biraz. Bir kadın deli. Güler biraz. Kahkahalarını saklar. Saklar uzaklara. Bir kadın. Dalgın biraz. Bir kadın durgun. Susar biraz. Kelimelerini besler. Besler içten içe... Kadın/A.çağla. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mysteriouslady Yanıtlama zamanı: Mart 20, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 20, 2009 Zaman herşeyin ilacıdır diyor dostlarım Zamanla unutulur,düzelirsin diyorlar Zaman sadece akıyor Ben umrunda bile değilim Hayat oyalıyor biraz Lakin asla unutturmuyor Mantıksal bir travmanın etkisinden kurtulmak, O kadar kolay değil! 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Mart 22, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 22, 2009 adam gözlerini kısıp baktı geriye... "bi s.ktirin be" dedi... adımını attığında ilerisi uçurum, gerisi bataklıktı... o uçurumu seçti, en azından temizdi... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Jessica Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2009 Ellerini ver ve.. Elveda deme. Güzel bir düştü. Uyandık, hemde kimlerin yanında? Ben sevgilim diye sarılırken senin kokuna. Sen hangi labirentlerde kayboldun. Alnını tutup, okşuyorum kaşlarını. Son kez. Ve ver ellerini. Boş parmağını.. Kırmak istemem onu. Öpüyorum,burnundan.. Ve elveda deme. Uykusuzluk. Uyku. Uykumlasın. Başkasısın. Çok değiştik. Başka dünyalara sarıldık ve ver ellerini. Al tüm hisselerimi. Kaybettim herşeyi. privacy,zavallıca. Erkek gibi kokuyorum. Erkek gibi davranmıyorum. Ah sana ne kadar da benziyorum. Var olmanın gerçekliğin bedeli. Değişmektir, diyorum ama yine de. Elveda deme. Veda edilmez terk edişlerde. Bu kez başka diyorum her seferinde. Yeniliyorum.. Yeniliyorum kendime. Ben kendimle, sen başka bir bedenle. Yalnız kalıyoruz. Ben kendimde, sen başka bir bedende. Şeytan çıkarıyor ruhum. Uzaklaşmanı bekliyorum. Elveda deme ama. Ellerini ver. Kendini götür. .. 2 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
fcuk the life Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2009 Aynı evdeydik, Kapı çalındı. Kim o ? dedi Benim dedim, içeri girdim. Tekrar kapı çaldı, Kim o ? dedim Benim dedi içeri girdi. Halbuki aynı evdeydik, Nasıl olur ? dedim. Olmaz dedi. Ben değişmişim, Tekrar tekrar .. 2 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mysteriouslady Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2009 Bu gece kar yağıyor şehrime Penceremin dışındayım Kimsesizliğimle üşür, Sen aklıma geldikçe ısınırım... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mysteriouslady Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2009 Yokluğun acıtmıyor eskisi kadar Alışılmaz bildiğim herşeye sarılıyorum giderek Yalnızlığa mesela... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2009 İçimde kocaman bir boşlukla yaşıyorum ne zamandır. Beni benden alıp götüren, canımdan can alan bir boşluk. Ve tedavisi ancak sen olan. Özlüyorum seni. Benimleyken bile özlüyorum. Ve o boşluk ancak sen gitmemek üzere geldiğinde dolacak biliyorum. Her gün biraz daha eksiliyorum kendimden. Ve tedavim ancak sen... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Jessica Yanıtlama zamanı: Mart 24, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 24, 2009 Dizleri yaralı bir çocuk. elini götürür bir aynaya. Tanıyamaz kendini. Üzülür. Gözleri dolan küçük çocuk. Arkasını döner aynaya. Daha iyi tanır kendisini. Üşür. Yaşamak istemeyen küçük çocuk. Uzaklaşır aynadan. Bir kaç şehir geçer. Sakinleştirir kendisini. Büyür. Sevgisizlikle yorulmuş çocuk. Kalbini aramaya başladığında, Isıtır kendisini. Tam sarıldım, tam buldum, tam mutluydum derken. Kırılır, kopar tüm halkalar. Yalnızlığa terk edilir. Çürür.. Yalnız ve uzakta Tek başına. Bir çocuk, Üzülür üşür, Büyür, Çürür ve nihayetinde. ölür.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
dolorosa_adore Yanıtlama zamanı: Mart 24, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 24, 2009 İstediğin gibi yargıla istediğin gibi tart ölç biç ve çık bu işin içinden. Ama sana tavsiyem, kesinlikle aşkın kendisine küsme. Aşk bu dünyadaki bunca kötü şey arasında belki de sayılı güzel şeylerden ve bulunması "gerçekten" çok zor.. Kırılgandır aşk. Sen ona küsersen kırılır yanına gelmez. Avutalım kendmizi diye verilen bir şeker değildir aşk. Belki diğer herşey birer avuntudur ama o, değildir. Aldatmak affedilemez. Aldatanlar affedilemezler. Ne kendilerini affederler ne de affedilirler kendilerini affeden tarafından. Kendi hallerine bırak onları. Bir kez olduysa yeniden olacaktır. İhtiyaçlar değişkendir. Ne ihtiyacın olana göre seçmelisin, ne de fazlasına göre. "neye ihtiyacım var" dediğinde elbette birşeylere ihtiyacın vardır çünkü. Ama "onsuz yapabiliyor muyum" dediğinde cevabı hayırsa o zaman durum farklıdır. Gülüyor gibi durduğuna bakma, bir gazi yatıyor bu maskenin ardında da. bencede.Bnede katılıyorum:D:D:D Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Jessica Yanıtlama zamanı: Mart 24, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 24, 2009 bir elimde ateş diğerinde su. Bileklerim boş. Bedenim çıplak. Yürüyorum... Koşuyorum. Düşüyorum,ölüme. Bedensizliğe. sensizliğe bensizliğe.. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
GuiltyDemon Yanıtlama zamanı: Mart 24, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 24, 2009 Ey lanetliler! Bana soğuk nefesinizle bir kez daha üfleyin. Sizin karanlığınızın değerini bilemedim. Onların tanrılarının beyaz ışığının ihtişamına kapıldım. Karanlığınız her zaman benim dostum oldu. Onların ışığı gözlerimi kör etti. Çok pişmanım affedin beni. Not:Tamamen hayal ürünüdür Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Mart 26, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 26, 2009 kim susar ki böyle zamanlarda... kan kokusuyla beslenenler donarken bilinmeyen yerlerde... kim acı çeker ki, kardeşini öldüren biri için... bırakın ölsün... gebermesini isteyin sadece..... donanda, kanı yok olanda o olsun... bırakın yok olsun... olması gerekmeyen biri değil miydi zaten.... yazmayacak hiçbir tarih şanlı sayfalarında onu... sadece soysuzlara gösterilen yerde küçük bir alıntı o.... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Mart 26, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 26, 2009 Aynı evdeydik, Kapı çalındı. Kim o ? dedi Benim dedim, içeri girdim. Tekrar kapı çaldı, Kim o ? dedim Benim dedi içeri girdi. Halbuki aynı evdeydik, Nasıl olur ? dedim. Olmaz dedi. Ben değişmişim, Tekrar tekrar .. +++++!!!!!!!!!!!!!!! kaç kişilik oyun oynanacak keratin perde ardında?sormalı geceye(; Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
serpentine Yanıtlama zamanı: Mart 29, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 29, 2009 Küçük Suzi sabah erkenden kalkıp hergün yaptığı gibi büyükannesine odun taşımada yardım etmek için odunların bulunduğu ambara doğru yola çıkmıştı.Yolda şirin kuzularla ve birçok hayvanla karşılaşır onlara yemek götürürdü.Bir sabah yolda giderken çalıların hışırdadığını fark etti ve çok hoş ördek seslerini işitti.Fakat çalılara yaklaştığında bunun ördek degil kaz oldugunu fark etti Suzi bu kazı çok sevmişti ve onunla vakit geçirip onu sevmek istiyordu fakat büyükannesine de yardım etmesi gerekiyordu.Küçük Suzi dönüşte vakit geçirmek üzere kazın yanından ayrılıp ambara doğru yürümeye devam etti.Büyükannesini gördü ve odunları sırtlayıp yola çıktılar.Dönüşte yine çok sevdiği kazı görmek için çalıların yanına gitti. Fakat kazın cesediyle karşılaştı.Kazın organları çok hassas aletlerle vücudu kesilerek alınmıstı.Bu kadar hassas bir kesimin bir bıçakla yapılamayacağını fark eden Suzi ( kendisi cerrah ordan biliyor ) olayı araştırmaya devam etti.Sanki lazerle kesilmis gibiydi hayvanın vücudu.Tam 62 saat boyunca “katil her zaman olay yerine geri döner” mantığıyla orada bekledi durdu. Suzi birilerinin yaklaştığını gördü ve hemen karşı binanın duvarına saklandı olan biteni ordan izleyecekti fakat hiçbir şey olmadı gelen 2 yakısıklı oğlan, Suzi nin bakıslarının eşliğinde yollarına devam ettiler.Suzi saklandıgı duvarın arkasından yavaşça çıktı fakat tam çıkarken gökyüzünde tuhaf cisimler fark etti ve bunların uçak olmadığından emindi ( kendisi aynı zamanda uçak mühendisi ordan biliyor ).Fakat yalnızca Suzi görmemisti tuhaf cisimleri, tuhaf cisimlerde Suzi yi görmüstü.Sonra Suzi nin kafası çalışmaya başladı bunların ufo oldugunu anladı (aynı zamanda ufolog ordan biliyor ) ve kaçıp bağırarak saklanması gerektiğini anladı.Sonra duraksadı birden hareket edemediğini fark etti.Cisimler yere indiler fakat Suzi yokmus gibi davrandılar.Suzi ise zaten yerinden kıpırdayamıyordu donup kalmıstı adeta. birkaç saniye yeryüzünde kaldıktan sonra ışık hızından cok daha büyük bir hızla (kendisi aynı zamanda fizik profesörü ) uzaklaştılar.Suzi olaydan ancak 15 dakika sonra donukluğunu bozabildi.Cisimlerin indiği bölgeye dogru yürüdü ve onların kalıntılarını toplayıp incelemek icin laboratuara gönderdi ( kendisi aynı zamanda kimyager KGB ile ortak çalışıyor ) Materyallerin dünyada bulunmayan bir elementten yapıldığı, kullandıkları yakıtın ise prometyum olduğu anlaşıldı.Bu Olay elbette basında yer almadı.Suzi ye olayı açıklamaması için kgb tarafından baskı yapılıyordu ve tehtidler savuruluyordu.Şu an ise bu olayın detayları ve tüm dosyalar kgb arşivinde sırrını korumaktadır. KAYNAKLAR -Haktan Akdoğan – Sirius Uzay Bilimleri Araştırma Merkezi Başkanı -Ömer Çelakıl – Kuran’ın Sifresi Adlı Kitabın Yazarı ve Kuran Bilimci -Ivan Bordello – Moskova Üniversitesi Uzay Bilimleri Profesörü -Suzi – Hekim, Uçak Mühendisi, Fizik Profesörü, Kimyager, Oxford ve Harward Üniversiteleri Uzay Araştırmaları Ana Bilim Dalı Başkanı, Amerika'da Yüksek Enerji ve Plazma Fiziği Üzerine Doktora Yapmıs Bilim Kadını Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
karkanya Yanıtlama zamanı: Mart 29, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 29, 2009 Bazen susmak gerekir… Kendine hayata bi tür rest çekmektir bu… Soyutlarsın sessizce kendini… Kahkaha atarken susuverirsin birden… Güvenli değildir hiçbir ten… Güvenli değildir hiçbir düşünce… Bilinçsizce tecavüz edersin kendi benliğine… İnançlarına ve arzularına… Köreltir yok edersin onları… Hiç bir şey olmamış gibi devam etmeye çalışırsın hayata… İmkânsızdır oysa bu… Bi tarafın eksiktir çünkü… Acı doludur… Nereye kadar yok sayıcan? Nereye kadar bu mücadele? Olmayan bi hayatı olmuş gösteremezsin… Yaşamadığın bi olayı yorumlayamazsın… Sen ben gibi bakamazsın bu pencereden… Kendi sonsuzluğunu keşfedip kabullenebildiğin zaman bütün olursun… Ama o ana kadar kendinle verdiğin çatışma bitmez… Dışarıdan da sık sık istila edilen ruhun bölük pörçük fikirlerin ve -mış , -muş’larla dolu bi hayatın olur sadece… Başkalarına ders vermek ne kadar kolay değil mi? Sen yapsana hadi… Söylediklerini uygulasana? Neden seninde sorunların var… Neden kanayan yaraların var? Neden bi köşeye kaçıp ağlıyorsun sende? Hani güçlüydün? Hani ölümsüzdün… Aradığın ne? Gerçeği mi arıyorsun? İnanmak lazım önce sanırım… Peki, söylesene inancın var mı? Kendinden bişeyler feda etmeden bulabilir misin gerçekliği? Her gün ruhunu başkasına peşkeş çekmeden sevilebilir misin? Her kuram artık yok edilirken ve insan olmak değersiz görülürken neyin savaşıdır bu senin yaptığın? Kalk artık sil gözyaşlarını… Anlamı yok onların… Bu dünya ki yaşayan her şey ölmeye mahkûm ve elimizde çürümüş yalanlardan daha fazlası yok… Boş bir mücadele bu kendine karşı verdiğin… Ruhunu öldürmene sebep olabilecek bir savaş beklide… Sığınacak bir kucak buldun mu? Çıkarsız saf sevgi ve güven olan bir ten keşfettin mi? Ait olduğun hikâye nerde? Bulduğunu sandığın gerçeklik seni terk ederken ne yapacaksın? Yeniden mi deneyeceksin? Biraz daha mı kirleteceksin inançlarını? Daha ne kadar tecavüz edebilirsin kendine? Daha kaç defa kesebilirsin bileklerini? İnsan sadece bir defa ölür ama ruhu her gün ölümü tadabilir… Her şeyi bilmek mümkün olabilir mi? Yüzlerce farklı açıyı keşfetmek ve farklı algılayışı anlayabilmek? Daha sevdiğini iddia ettiğin kişiyi bile anlayamazken her şeyi anlamak? Fazla uçmadın mı yahu? Dur bi soluklan… Bak sadece derinliğine ne görebilirsin… Bana benim bildiğimden ötesini söyleyemezsin… Beni tanıdığını hiç iddia edemezsin… Ben henüz kendimi aşamamışken sen beni hiç aşamazsın değil mi? Ama vazgeçemezsin çünkü egon da var yanında… Ben artık susup kendi karanlığıma çekildiğimde bile sen ukalalık yapmaya kendi felsefenle beni ezme çabalarına ben senden çok şey biliyorum sözümü dinle demeye devam edeceksin… Ama aslında bildiğini sandığın her şey yanlış ve ben bunun farkındayım… Bu yüzden susuyorum ya en çokta… Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.