Jump to content

Karalama Defteri


KATA

Önerilen Mesajlar

Aydınlatma direğinin dibinde oturuyordum. Aşkımıza şahitlik etmiş çimleri izliyordum. Rüzgarın etkisiyle sanki beni selamlar gibi hareket ediyorlardı. Hafiften yağmur çiliyordu, yere bakıyordum yüzümü ıslatamıyordu işte. Ben kazanıyordum, savaşıyordum yukarıdan gelen yağmur damlalarıyla. Hayat boyunca kaybedecek bir insanın umarsız savaşıydı işte, anlamsızdı. Kim takardı ki anlamları? Senin için bir anlamı yoksa neydi ki onun değeri? İşte aşkımızda böyle anlamsızdı belki. Yüzümü yağmur damlaları ıslatamıyordu fakat kafama düşen her su tanesi bana acı gerçeği haykırıyordu. Bunun için onlara ihtiyaç duymuyordum. Ağlıyordum düşünmeden, özlüyordum ama beklemiyordum.

 

Ayağa kalktım cesaretim vardı bakmaya. Başımı kaldırdım gökyüzüne doğru, karşı çıktım düzenine. Hep beni ezmesine, üstünlük göstermesine. El yordamıyla gözüme gelen damlaları engellemeye çalıştım, gözlerime ulaşmamalıydı gökyüzünün ufak parçaları. Gözlerim benim aşkıma aitti. Ama aşkım kimdi? Aşkımı toprağa, az önce oturduğum yere gözyaşlarımla emanet etmemiş miydim? Hiç ıslanmamış, sanki hiç yağmur yağmamış gibiydi bıraktığım yer. Aslında toprak çok kez ıslanmıştı. Sadece hoşlanmıştı benden ve aşkımı almak için güzel, dokunulmamış, sadece benimmiş gibi göstermişti kendini. Yadırgamadım. Bir çok insan bunu yapmıyor muydu zaten? Dokunulmamış, yaşamamış gösteriyorlardı kendilerini. Masumum diyorlardı ama gözleri hiç yanıltmıyordu. Doğru ya, artık gözlere ihtiyaç yoktu. Duygular yeraltına çekilmişti, dünyadaki düşman işgalinden kaçıyorlardı. Kimbilir, belki birgün isyan ederlerdi bu baskıcı seks kölelerine. Gözlerdeki aşkı arayan kaç kişi kalmıştı gerçekten. Güldüğü zaman gözlerinin rengi değişen, içi parlayan kaç kiş vardı? Ya da ağlayıpta gözyaşlarının gökkuşağına bakabilen? Kaç kişiydi bunları yapabilen?

 

Sordum O'na bunu. Yürümeye başladım eskimiş yolda. Düşünüyordum buraları, bir zamanlar güneş altında seninle yürüyorduk bu yolda. O günü düşünmek, seni düşünmek içimi ısıtmıştı, dışarıdaki soğuk ile çarpışıyordu sıcaklığım, sıcaklığın. Yazamıyordum, kelimeler yetmezdi anlatmaya seni. Kim yapabilirdi ki? Sen bunu yapabilecek birini arıyordun sanırım. Seni başkalarına anlatacak, seni yüceltecek birilerini. Bu yolda beraber yürüyorduk ama artık sen yoktun. Ben hala bu yolda yürüyorum. Sen kervandan ayrılmıştın, yoldaki bir hana takılmıştın. Hancı çok cazip gelmişti sana. İkram ettiği şeyler çok çekiciydi. O yollarda sıcağın altında, aç, susuz yürümek pekte hoş gelmiyordu kulağa. Hem benim yolumun sonu neresiydi? Nereye gidiyordu bu kervan? El sallamıştın ya arkasından, bilemezsin. Ben denizi arıyordum. Bu ıssız çöllerden, etrafta yüzsüzce dolanan sıcaktan kaçış yolunu arıyordum. Ve daha yeni görüyorum, kaçmak çözüm değilmiş hiçbir şeyden. Çünkü gökyüzü asla yalnız bırakmıyor seni, bulutlar gündüz, yıldızlar gece dinliyor. Tanık oluyorlar yaşananlara.

 

Bittim sanmıştım. Gerçekten yolun sonu yoktu ve hayat acımasızdı. Alıverirdi ayakkabılarını bir anda, kalan yolu çıplak ayaklarla yürümek zorunda kalırdın. Yetmezdi bir de iterdi seni aşağıya, yuvarlanırdın, taşlıklarda yürütürdü. Belki de süründürürdü. Ama kimse sesini çıkartamazdı. Hayat insanları kullanırdı. Aynı bizim bilgisayar oyunlarındaki yapay karakterleri kullandığımız gibi. Zaten bizde yapay karakterler değil miyiz? Pekte iyi kurgulanamamış, senaryosu zayıf bu oyunda bir sonraki genişleme paketini bekliyoruz değişmek için. Ya da oyunun ikincisini. O gelene kadar eskimiş, bıktırmış bu hayat oyununu oynuyoruz beraberce.

 

Yolda yürürken etrafa bakıyordum. Topluluklar vardı etrafımda, büyüklü küçüklü. Çimlerin üstüne oturmuş konuşuyorlardı. Beyinleri sürekli komutlar yağdırıyordu konuşmaları için. Kullanıyorlardı ağızlarını, dillerini. Kimisi karşısındaki kızı akşam nasıl eve atar onu düşünüyordu, kimisi ortamda yer edinmek için ne kadar sahte olabileceğinin hesabını kuruyordu. Acaba onlar mı beyinlerini kullanıyorlardı yoksa beyinleri mi onları kullanıyordu? Rahatlamak için uyuşuyordu bedenler, kısım kısım, parça parça dökülüyordu iyilikleri. Derilerinin altından görünen neydi onlara. Hiçbir şey, sadece içmişlerdi.

 

Sağıma baktım, iskele vardı. Gemiler gelip gidiyordu. Bir an sanki binsem beni başka bir diyara bırakacakmış gibi hissetmiştim. Sonsuz mutluluğa doğru, dibe doğru giden bir gemi. Cennetin kapılarının anahtarı. Ama sabaha kadar o gemiler aynı üçgen üzerinde dolanıyorlardı. Bitmeyen bir yol, batmayan gemiler. Döndüm arkamı ve sıradan hayatıma geri döndüm. Orada ağlamıştım çünkü orada, o an seviyordum seni. Aşkım orada kalacaktı, taa ki ben tekrar gelip alıncaya kadar. Benimde hayattaki tek hazinem buydu, sadece bir x işareti yoktu. Bu yol benim için bitmişti. Durağa baktım, eski bir otobüse bindim ve karıştım diğer insanların arasına...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Uzun süre uyuduğum uykumdan tatlı bir öpücükle uyandırmıştı beni.. Mutlu uyanıyordum onunla olduğum tüm sabahlar gideceği günü düşünerek iki damla gözyaşı ile süslüyordum mutlu sabahlarımı belki .. aramızda cok fazla mesafe vardı ama önemli değildi onu kendi gölgemde , nefesini boynumda dudaklarını dudaklarımda hissedebiliyordum .. Gerçekten mesafeler hiç önemli değildi o kadar kuvvetliydiki sevgin hersaniye onunla yaşıyordum .. O iğrenç gün geldiğinde yani gittiğinde sadece el sallayamazdım .. ağlamamak için zor tuttum kendimi dudaklarımı ısırp avuclarımı sıktım ..o iğrenc veda cümlelerini kurdum "Mutlu ol" bu iki kelime birç ok şey saklıyordu oysa içinde sensiz nasıl mutlu uyanacaktım sabahları nasıl nefes alacaktım .. beraber yürümeye karar vermiştik hani .. sözümde duramadım değil yoruldum ama beklemedin ki beni arkandan koşmaya çalıştım fakat düştüm kalkmayı beceremedim ve yetişemedim sana kanayan ellerimle gözyaşlarımı silmeye calıstım ama olmadı düşen her bir damla göz yaşımda seni yaşıyordum .. ve sessiz bir şekilde "gitme" dedim ..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yıkılmak,ezilmek her gün biraz daha Dostlar değişiyor aldanmalar değil,

Aksimizden eser yok şimdi o sularda Çirkin olan biziz aynalar değil...

Şerefsiz ellerin şerefe kaldırdıkları Şişeler,kadehler o cam kırıkları

Götürün,götürün bu aydınlıkları

İçimde güz başladı ilkbahar değil,

Ne bir anlayışlı el,ne bir dost bakış

Biraz ümit,biraz hayal sonra aldanış

En güvendiğimiz tepelere kar yağmış Deniz o deniz değil,dağlar o dağlar değil...

Her şey güzeldi bir zaman, çok önce Şehirler, insanlar, güneş deniz Mutluluğumu görebilirdiniz Çökmeseydi içime bu son gece

Her şey bir anda bitmeseydi, yazık Olmasaydı gençliğime aptalca

Belki de o yerlere varırdık O uzak dağlara ulu: koskoca

Orada her şey değişirdi belki Açardı umutlarımız bakarsın Ateş rengi, kan rengi güller gibi Toprağında kim bilir hangi aşkın

Oysa şimdi nerdeyiz, neyiz bak Her umut belirtisinden uzağız O sevilmiş gözlerde saf ve berrak Bir ayna bile yok bakacağımız

Her şey kurşuni bir renk almış, soğuk Bozkırlardır uzayan önümüzde Kime baksan o yüz: veremli, soluk Tek mavi kalmamış gökyüzümüzde

Her yerde bitmişliği güzelliğin Kum kamyonları putreller betonlar Sonra ta beşikten mezara deyin Sıfırlar, yüzler, binler ve milyonlar

Hadi öl bakalım ölebilirsen Zincirlerle bağlıyken yaşamaya Omuzla yükünü, hadi yalnız sen İsterse gücün olmasın taşımaya

Yenik düşmüşüz işte gerçek ortada Çökmüş boynumuza zulmün elleri Bir tutsak, bir dolap beygiri ya da Bir mahkum gibiyiz kaç yıldan beri

Yargıç hükmünü çoktan vermiş oku Boynundaki yaşamak fermanını Yaşamak sonra ölmek; iki korku Geri getirmezken bir anını

Terkedilmiş şehirleri bilirsin Bilirsin gömülmüş uygarlıkları Ve düşün ki; patlaması bilincin Yırtmaya yetmiyor karanlıkları

Öyleyse çek sapla göğe bıçağını De ki; benim işim tanrılıktan güç Benim hem yüksek, hem en aşağı İşte ellerimde sonsuzluk ve hiç

De ki; ömür verdin; en büyük yalan De ki; beden verdin; içi boş ve kof İşte! yüce eserin, işte insan Ve yırt göğsünü, bağır: Of Tanrım Of.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Hani bazen yorgun hissedersin ya kendini, sanki tüm dünyanın yükü senin üzerindedir. Öyleyim şu anda sanırım. Hiç bilmediğim bir yolda buluverdim kendimi aylar önce. Öncesi yok, sonrası karanlık. Başladım yürümeye umarsızca. Yürümekten başka hiç bir şey yapmıyordum aslında. Sadece yürüyordum. Amaç yok. Sonuç yok. Yok!..

Akabinde gelen zamanlarda yorgun hissetmeye başladım ya zaten. Her şey o noktada başladı. Bir yerlerden, daha önce hiç ama hiç görmediğim bir ışık süzdü bedenimi. Ben yürümeye devam ettim, o arkamdan takip etti. Sonra onu elime aldım. Koca karanlığımda tek sahip olduğum şey haline gelmişti. Beni sevmişti. Bende onu sevmiştim. Yürümeye birlikte devam ettik sonra ve hala da devam ediyoruz. Nereye mi gidiyoruz? Biz de bilmiyoruz ama gidiyoruz...

 

Sen...gözlerimden akan yaşın sahibi...

Eğer duyduysan beni bir kere...

Anlamışsındır zaten derdimi...

Evet..bir derdim var...

Ki derdi olmayan mı var?...

...

 

Uçsuz bucaksız sahillerde buldum ruhumu. Kimselerin olmadığı. Yıldızlar baktı bana gökyüzünden, gülümsediler. Onlara hala bir teşekkür borçluyum. Aldığım her nefesi aydınlattıkları için.

 

Ve...hiç sonu gelmeyen acı...

Senin derdin nedir?...

Bu muydu yapabileceklerin?..

Git şimdi...

Daha sonra yine beklerim!..

...

 

Sonrasında duyduğum birkaç nota vardı. Benden tanım isteyenlere, o birkaç notayı verdim, kendime dair!.. Sonrasında da sayfayı çevirmelerini istedim...

 

Yalnızlık her daim vardı insanlar için!...

 

---

 

ruhum titriyor sensiz gecelerimde

gözlerimi açsam anlamsız

koklasam faydasız

içilen her bir kadeh kadar yorucu

acı veren

...

 

...ve sevgilim, sende yoksun ya bu apansız, acı dolu gecelerimde... her bir nefesin beni biraz daha ölüme götürdüğünü daha iyi anlıyorum artık... hep düşlüyorum... yatağımın, uzun koridoruma baktığı yerden, cümle kapısının olduğu tarafa bakıyorum... şurdan çıksa gelse diye... bi sarılsam, bi öpsem, derin bir nefes alsam kokusundan diye; ama... sensiz bana hayaller bile yasak sevgilim...

 

zaman su gibi değildi hiçbir zaman...

suyu bir şişede saklayabilirsin ama..

zamanı asla!..

...

 

...ve sonra yine sen sevgilim, yine sen, yine sen, sen... sensizliğin ortasında sen... neredesin ki sen yanımda değilsen?..

 

sonra adamın biri çıkıp

bende özledim diyince

adamla dalga geçti bu insanlar

ey insanlar

siz hiç mi özlemediniz ki?

siz olmasanızda

sizi özleyen birileri olmuştur elbet!..

...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Elimde bir makas var.

Kalbin nekadar da biçimsiz öyle :)

. Onu her zaman alıştığımız kalpler gibi kesiyorum. Boyama setlerim var rengarenk. Çocukken duvarı boyadığım kırmızı boyayla bu kez kalbini boyuyorum. Ellerim boya oluyor aldırmıyorum. Biri en sonunda gelip bana kızacak çünkü kalbinin sahibi biri olmalı. Bana sürüngenmişim gibi davranmanın bir sebebi olmalı. Biri beni azarlayacak, o zamana kadar kanırta kanırta boyayacağım kalbini. Bana verseydin eğer kalbini bir peri kadar güzel olurdu ruhum. Bana vermeyişine inat canını acıtmak istiyorum. belki seni mutlu yapardım. Beni dinlemeliydin diyorum kendi kendime. Kulaklarımı tıkadım şimdi olabildiğince yüksek sesle çığlık atıp adını hatırlatan sesi bastıracağım. Bütün bunları yapmam çok anlamsız belki. Mecazlarında o kadar boğuldum ki elimdeki kalem tasvirden başka işe yaramıyor artık. Hiç olmayan bir masal hakkında ne yazılır ki? Yalnızca iyi dileklerim var ikimize. Ha bir de hayaller. Hayallerim oldu bir ömre sığabilecek kadar çok. Senin adını söylüyor bir çoğu. Bütün gün aklımdan gitmene izin veremiyorum. Rüyalarımda hala varsın. Senin benim kanatlarımı kestiğini gördüm bu yüzden kalbini biçimlendirdim. Kalbin kocamandı senin. Kalbini severdim. Keşke ruhumu daha güzel yapabilseydin. Çünkü bu senin elindeydi. Ellerinde şekillenmek o kadar kolay olmadı ama artık bir sürüngene benziyorum. Ve ikimize yapabileceğim hiçbir şey kalmadı...

 

 

iyi dileklerimden başka…

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

19 yıl doluyor şimdi tarihi 04.04 yaptıkk gideli 19 yıl olmuş bende tam 19 yıl önce gelmişim şimdi bugün nasıl geçicek nasıl dayanıcak beynim bu zamansız gidiş gelişlere... bir bar taburesinde oturup elimde bira seslenirsemmm sus ve dinle bir isyanki içimdeki bir konuşsam ah bir konuşabilsem...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ve sensiz altıncı sene..

Seni hiç unutamadık.Nasıl unutabiliriz ki her birimizin bir parçasıydın sen.sensiz çok zor seneler geçirdik gördünmü bilmiyorum ama umarım görmemişsindir.

Bahar geldi yenilenmem mutlu olmam lazım ama ben lanet ediyorum her sene bahara.

Hep güçlü görünmeye çalışsamda gülsemde hep etrafımdaklere içimdeki fırtına dinmedi.

Sigaramı tüm hüclerimin hissedeceği kadar içime çekiyorum.

En kısa zamanda buluşuruz umarım.

Seni seviyoruz ve seni hiç bir zaman unutmadık......

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

rüzgar savurdu bizi hayatın köşelerine... aşk küstü gelmez çalmaz oldu kapımı... sevinçler yerini hüzünlere bıraktı... karamsarlık dört tarafımda sardı içine aldı... ruhum başka bir beden de hayat bulmak üzere terketti beni...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

yaşamak tarifsiz bir ızdırap beklemek ve sonuca varamamak sabrı törpileyen bu işte gıcık oluyorum hergün uyanıp da ne yaşayacağımı bilmemeye. bişeylere çabalayıp sonunda ne olacağını bilmemeye sinir oluyorum. Ah dünya ne zalim kanunların. Ne vardı daha anlaşılır olsaydın.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Öyle acıyor öylesine kanıyor ki !!! Jilet elimin tersine geldi yoksa zarar verecek değildim kendime.Ama seviyorum acı çekmeyi,şizofren benliğim görürken aynada sülietini gurur duyuyor kendiyle.Hiç sevmeyecek birine aşk demek,değer görmemek nasıl can yakıyor biliyor musun _? Bilmiyor musun _? Böyle tam söze başlayacakken hepsi yumruk olur boğazına düğümlenir ya öyle bir an şuanda...Fonda sevdiğim şarkı evirip çevirip dinliyorum.Açamıyorum kendimi kimseye ağlayamıyorum bile.Böyle değildim ben inanın,sevgi doluydum sığmıyordum hiçbir kalıba .Acıyı iğrenç bir ortamda öğrendim zamanla.Vazgeçemiyorum beni gün geçtikçe bitiren yarayı kaşımaktan,hüznü kendime dayatmaktan..İyi olmak istiyorum sadece .Misal 3 elma olsun ama hepsi benim başıma düşsün ...Düşlüyorum sadece ama içim hep ağlamakta...Satırlarım sığmayacak birbir paragrafa !!!

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

inan bana birimizin diğerini sevdiğini bilmiyordum. bu haz, kulağımda kulaklık, başım yastıkta, varlığım tartışılırken ard arda dönen bu şarkıyla şeytanı paçalarından tutup açık pencereden aşağı sarkıtma lüksüm ya da sızana kadar acı çekme zevkim saklı duruyor hala. tükenmeyeceğimi biliyorum, hasta olmadığımı da... ama inan bana, birimizin diğerini sevdiğini bilmiyordum...

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...