Deaths_Expulsion Yanıtlama zamanı: Şubat 12, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 12, 2011 insanlar ölümü bedenin iflas etmesi olarak tanımlıyor oysa acıların son bulması... yaşarken yüzlerce defa ölürken nasıl olabiliyor. en büyük yası kendime tutuyorum bir sinema sahnesinde hayallerimin boşluğa karışıp gitmesini izledim onlarca figüranın başrol oyuncularının olduğu bir filmde kendimin nasıl öldüğünü gördüm Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MrColt Yanıtlama zamanı: Şubat 15, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 15, 2011 Kalemsiz olmuyor ...Neyse bir deneyelim. Bir scarface filminin etkisi iki üç gün sürmeseydi,o dolgunlukla bir ömür yaşayabilseydik. Tamam kabul ilahi adalet var.O kadar eşit ki herşey dengede.Ee biz napıyoruz?Denge zaten bozulamayacaksa ne yaptığımızın ne önemi var? Scarface etkisiyle kendimizi iki üç gün kandırdık.Güzel oldu,demek güzel olan kendimizi kandırmak.Tv programlarındaki şebekleri artık anlıyorum. Ben yapamam.,,yapamayacağım..Kemiklerim acı içinde çürüsün. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Pinokyo Yanıtlama zamanı: Şubat 18, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 18, 2011 harflerin karizması tam olsun istedim en iyisindendi tüğ kalemim ve mürekkebm lambayı söndürdüm ve kağıdıma yetecek bir ışık yarattım beyaz kokusuz mumun ucunda ,, herşey odamın dışındaki saçma sorumluluklarımı unutup kendimi ve cümleleri daha rahat bulabilmem içindi,,camıda aralamayı unutmadım tabi geceden gelen meltemin serinliği ve temizliği dolmadan ruhuma nasıl yazabilirdim ki aşkların en güzelini,, okunduğunda batının en güzel notalarını çalmalıydı usta bir kemanın dilinden,,hayaller kısa film olmalıysı mekan ise cennet,,tbi herşey bu kadar toz pembe olmamalıydı her cümlede tanrıdan bahsedemem ya.. ilkel fikirlerdeki gibi dümdüz bir tepsi gibi olmalı cümlelerimdeki dünyam bittiği yerlerde cehenneme giden uçurumlar olmalı sadece gökyüzü sonsuz olmalı ve her kirlettiğimde aşkı yalanlarla atmalıyım kendimi uçurumlardan ateşe ve tekrar tırmanana kadar yannmalı her yanım yanmalıyım ki başkası kirlettiğinde benim aşkımı namussuz yalanlarıyla kendi ellerimle atabileyim uçurumlardan...korkularımı anlatmalıyım ve tabi ne kadar cesur olduğumda ki böylelikle karmakarışık olur zihin,, ne kadar geç anlaşılırsa aşkıma olan esaretim o kadar iyi hissedicem kendimi....sonsuz sadakatim akılsız başım benim,,yoruluyorum kalemimin ve yüreğimin dürüstlüğünden ama ölümede enerjik yürülmez ya yakışmaz azrailin şanına...bu huzursuzluk bu kıskançlığın tek sebebi beden, ruh huzurlu ve delicesine aşık yağan yağmura ve o kızın yüreğine ancak o kadar büyüdüki ve özgürleştiki ruhum bu aşkla sığmaz oldu bedene ,,amaan yazdım işte bişeler bir kelebeğin ömrü kadar bile sürmedi.) PnKy Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
I like myself Yanıtlama zamanı: Şubat 18, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 18, 2011 Görünenle yetinirsen eğer, sadece tırtılı bilirsin. Çirkindir ya tırtıl, gönlünü çelmez. Görünenin ötesine geçmek istersen eğer, aradan örtüyü kaldırıp da gönül gözü ile bakarsan, kelebeği bulursun karşında. Güzeldir ya kelebek, gönlün ona akar. Lakin gönül gözünle görürsen eğer, kelebeğe değil tırtıla sevdalanırsın. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Pinokyo Yanıtlama zamanı: Şubat 18, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 18, 2011 evet şimdi bunu anlamaya başlıyoruz ve bu yüzden çok ama çok sinirliyiz..) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
I like myself Yanıtlama zamanı: Şubat 18, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 18, 2011 -I run each teen me? -a wet each team. -I run each make is tea your sun, each.. -Higher, them in each team. -Catch bar duck each teen ? - On bar duck each team. -Why high one why !! hahah seviyorum iğrenç olmayııııı Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MrColt Yanıtlama zamanı: Şubat 18, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 18, 2011 farklı olmaya çalışmak bir sorun mu ? bazen olabiliyor.Gereksiz birşekilde sadece ilgi çekmek için farklı olmak...bu insanlar gittikçe çoğalıyorlar.farklı olunmaz farklı doğulur Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Deaths_Expulsion Yanıtlama zamanı: Şubat 19, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 19, 2011 içimde bir umut var bu gece seninle konuşacağım cesaret edemem belki diye bir içki şişesi buldum kendime kendimi oyalıyorum seninle konuşmanın biteceği saate kadar umut ediyorum en azından o an gelinceye kadar iyi olayım diye sonrasından bi beklentim yok aslında biliyorum her sahne aynı olacak işte böyle küçük avuntulara bıraktım kendimi yokluğunu varlığınla var etmeye çalıştım öylesine bir ümit benimki Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Deaths_Expulsion Yanıtlama zamanı: Şubat 19, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 19, 2011 meşgule aldım kendimi hayattan bir süre dışarılarda olacağım karanlık kuytu köşelerde hiç bir ümit bulmasın diye izimi ruhumu acılarla bırakacağım cehennem ateşlerinde yanarken bedenim ben hiç unutmayacağım bir kız sevdim bir zamanlar asla yeri dolmayacak belki yıllar sonra bir gün içerken yine aynı şeyler gelecek aklıma yine yıllar sonra üç noktalar koyacağım belki hayatıma Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MrColt Yanıtlama zamanı: Şubat 19, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 19, 2011 Şansa inanmıyorum..Belki de ona inanmadığım için benim yanımda değil. Şans gibi birşey var ama...Aslında benim elimde olan şeyler.Tek yanlışım yaptığım hesaplarda. Tanrı kadar hesap kitap yapabilseydim şansa ihtiyacım olmazdı. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Pinokyo Yanıtlama zamanı: Şubat 26, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 26, 2011 Karanlığın zemherinde bir yılanın zehri etkisinde en kötüsü yada aşk ve nefretin ince çizgisinde..Dişi sineğe çevrilmiş iştahlı gözler...Ay ışığında ateş böcekleriyle aynı işe yarayan bir sigara hayat kadınının siyah rujlu dudakları ucunda.. Sokak lambalarına gerek yok...bedenin gereksiz işleri ve ruhun buna direnişi..Yıldızlarda yürüyen bir çocuk pembe duvarlı odasında ve kapısının hemen ardında gerçeğin sazlıklarına saplanıp kalmış ana babası.. Karnı guruldamaya aşladı kibritçi kızın,benim karnım tok,çöpteki böceklerin bile...Kimin suçu bu peki, şeytanın mı,Tanrının mı,insanların mı yoksa failimeçhul bir suçlu mu var aramızda.. Tanrı pandomim sanatçılarının en beceriklisi,sesini duymadığız halde,evrenin mimikleriyle anlatır kaderi.. Ferhatın deldiği dağlarla,Amnesianın yazılarıyla,hayallerin kurmaca dünyasıyla çok güzel bu dünya,cevaplarımı son nefese saklayıp huzur dolu yaşayabilirim..) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MrColt Yanıtlama zamanı: Şubat 26, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 26, 2011 Yasak zihniyetli çocuk herkeze yardım etmeye çalışır.Ona söyleneni yapar.Kötü kız onun kendisini aklayacağını düşünerek yasak zihniyetinin arkasına sığınır.Sen ise yalnız kalırsın,iyi çocuğun söylediğin herşeye sırıtışını ve yanındaki kızın onun hareketlerine mimiksiz tepkilerini izlersin.Aslında kimse mutlu değildir.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Pinokyo Yanıtlama zamanı: Mart 2, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 2, 2011 Bir ruh düşün ki ateşten çıkan duman,ıslık çalmadan sessizce alır götürür rüzgar ardakalanları..Ve bir aşk düşün onu bekleyen ,taş olur,su olur,yağmur olur,volta atıp durur yerle gök arasında.. yazık çok yazık ,ten deri ve kemik,kalp kan ve kir,aşk yulaf lapası ve ekşimiş yüzlü bebecik.. neden hızını almış koşarken ıslak betonda cebinden kayıp düşen hep umarsızlığın olur ve neden geri dönüp aramalıyız hiçi..ne olur az daha kanasa sanki çıplak ayakların ne olur biraz daha çürüsen..ne yapacaksn sanki kullanılmamış bir yürekle,yoksa sattığında daha mı çok para eder.şeytana.şeytan dediğinde kim,,hayal kırıklıklarım bence yada hatalarımdan bir süliet... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
I like myself Yanıtlama zamanı: Mart 11, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 11, 2011 öyle bir dem ki ruhum. hiç olayım derken meğer sen olmuşum.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MrColt Yanıtlama zamanı: Mart 15, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 15, 2011 Cama asılmış cevaplarda aynı soruya bakarken göz göze geldiler yansımalarında,ve hemen kaçırdılar gözlerini.Kız soru hakkında yakınırken oğlan cevap hakkında bir kaç kelime etti,arkasını dönmeden.Kız anlamamakta direndi ve savunmaya çalıştı yanlışını..Oğlan bu sefer arkasına dönüp cansu dedi.İsmini duyan kız şaşırdı.Oğlan da bu şaşkınlığa kitapçığın üzerini göstererek karşılık verdi.Lakin kitapçığın üstünde birşey yazmıyordu... O gün,akşam güneşi bu iki genci beraber yakaladı.Dakikalarca konuşmadılar.Yeteri zaman geçince neden susuyoruz dedi kızın yıpranmış sesi.Birbirini tanımayan iki insan ne konuşabilir ki diyerek geçiştirmeye çalıştı oğlan. Ya da konuşacak ne çok şeyleri vardır dedi kız.Gerçekliğin altında ezilmiş olan oğlan yine sustu,düşünmeye devam etti. 2 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Pinokyo Yanıtlama zamanı: Mart 22, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 22, 2011 Sokakta övgülerini çift dikiş geçtiğin erkekliğin,acıların tepene binmiş,bir çift ana memesinde hıçkıra hıçkıra ağlarken,kendisini aratıyor doğrusu.Geveze bir ufaklıkla mızmız bir bebek arasındaki farkda bu ya,,artık şunun farkına varki yanlızsın ve yanlızlık paylaşılmaz,koluna taktığın bilezikler seni zengin gösterir ama asla gerçekten senin olmazlar,ne kadar çirkin olduğunu düşünmeden sevişmeye devam edersin,durma dokun onun güzel tenine,ama bak çirkinsin işte..sayfalara olduğunun yarısı kadar dürüst olsan şu yüreğine işte aşk nedir anlarsın,aşağıya bakarsan ip seni aşağı atmak zorunda kalır.Şüphe şeytanın malıdır,ihanet onu satın alır,bu pazarda dolananda günahkardır,merak edende,beden günahkardırdır ruhta ona köle..bu doğru olmamalı.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Pinokyo Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2011 olduğumuz yerden gidebildiğimiz yere kadar kan.. hiç temizleyen olmamış rahatsız olupta bu gerçekten.. yoksun,varsın,ölüsün,canlanman için ağlıyorum, hala yoksun ,ben ölüyorum ,sen kalkıp gidiyosun leşin kokusuna katlanamadığından,, titrerken çenem ardında bıraktığı çığlık izleri ,, ağlarken bedenim tek yapabildiğim ölçütünü bilmediğim tuz taneleri,, yapamıyoruum artık ! çekil önümden iblis cehennemi koşarak geçebilirim sonundaki uçurumdan atlayabilirim dünyaya kadar düşebilirim ve geri alıp gelebilirim yüreğimi.. bırakın beni konuşmalıyım Tanrıyla bana bir açıklama yapabilir ve sırf karşılıksız sevdiğim için yanmayı kabullenebilirim, Bırakın beni çöplüklereatılmış bedenimi gidip gömebilirim ve bir tebessüm kondurabilirim geri dönmeden intikam alabilirim ondan...! --O da kim çocuk çırpınmayı bırak. -peki efendim yapabilirim burda kalıp yanabilirim.. --yanmicaksın çocuk cennete gitmen söylendi,hadi git.. -- peki efendim gidebilirim orayıda yakabilirim.. . pnokyo. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Pinokyo Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2011 karalamaktan kapkara oldu ellerim. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Seneca Yanıtlama zamanı: Nisan 24, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 24, 2011 Artık nasıl başlanır bilmiyorum; Sözcükler nasıl seçilir,nasıl dizilir, nasıl cümle kurulur,nasıl anlamlar yüklenir Nasıl konuşturulur kalemin ucundan… Unuttum. Ve saatlerce oturdum hatırlamak için Düşündüm. Ama aklıma gelmedi bir türlü Unutmuşum demekki bir daha hatırlamamak üzere Eskisi gibi anlamlar yükleyemiyorum Tek travma yeterken İkincisi, bu travma halini dağıtan daha hafif bir travma pozisyonuna soktu kafamdakileri. Şu anda uğraşıyorum. Fonda uygun olsun diye daha karamsar bir parça seçtim. Parça da uygun olunca Yine o en pesimist hallerimden birini çekip çıkarmaya çalışıyorum Tanrım… Uzun süre sadece kitaplarla,derslerle haşır neşir olunca duygularımı ihmal etmişim. Endişeleniyorum tabi. Kendimi başarılı bulduğum alanlardan birinde daha başarısız olduğumu görmek üçüncü travma halini kaçınılmaz kılıyor. Ee bu da duyarsızlaştırıyor haliyle. Ne amaçla yazdığımı bile bilmezken bu dalgalanmaların sebebini anlamışsınızdır mutlaka. Yazmaya başladığımdan beri tam altı parça dinledim. Playlistimde karma türde parçalar bulunduğu için de en baştaki atmosferi sonlara doğru dağıtmışım. Bir de bunu açıkladım. Ayrıca çok bağlaç kullandım. Vuuuu harika oldu.. Gerçi nasıl oldu? Takdir sizin diyerek bitiriyorum. Belki de başlıyorumdur kim bilir 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Who Yanıtlama zamanı: Nisan 24, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 24, 2011 Birazda ben karalıyayım dedim ~~ Yaşamın Kıyısı ~~ yaşamcıkları sığdırıyorsan mısralarına , yaz gününde okuduğun, kış bahçesiyle için ürperiyorsa çayına dem , çigarana duman oluyorsa yaşadıkların, aklında sevdiğin, yüreğinde değer verdiğin yaşamına katmak istediğin tüm güzellikleri tatmayı düşlediğin kişi ; değer mi acep bu zihnindeki rehin aldığı yerlere, seni kahrettiği zamanların yokluğuna değer mi değer mi ?... ~~ ... ~~ http://photos-e.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-ash1/31659_1332139138053_1068267280_30831987_7609847_a.jpg Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
xteksus Yanıtlama zamanı: Nisan 24, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 24, 2011 Diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? Haklısın. Belki de çok az... O zaman şöyle demeliyim: Seni az tanıyorum... Az... AZ Sen de fark ettin mi? Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi... Hakan Günday. 2 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
xteksus Yanıtlama zamanı: Nisan 24, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 24, 2011 İnsanlar dizgelere, birtakım soyut kavramlara öylesine düşkündürler ki, salt mantıklarını haklı çıkarmak için gerçekleri bile bile değiştirmeye, gözlerini kapayıp kulaklarını tıkamaya razıdırlar...Uygarlık neyimizi yumuşatmış, anlayamadım! Duygularımızın türlerini çoğaltmaktan başka bir işe yaramamıştır uygarlık... Cana kıyıcılıkta en ince ustalıkları gösterenlerin uygar kimseler olduklarına hiç dikkat ettiniz mi ? Dostoyevski / Yeraltından Notlar Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
xteksus Yanıtlama zamanı: Nisan 24, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 24, 2011 İnsanlarda özgürlük fikri uyandırılırsa , özgür insan durmaksızın kendisini özgürleştirecektir ; tam tersine , eğer insanlar sadece eğitilirse , kendilerini en yüksek düzeyde yetişmiş, zarif insanlar olarak daima koşullara uyduracaklar ve uşakca yaltaklanan ruhlar halinde yozlaşacaklardır. Göktuğ ürkmez.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
xteksus Yanıtlama zamanı: Nisan 26, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 26, 2011 Tanrımız para, peygamberimiz televizyon, tapınaklarımız da alışveriş merkezleri...... Tanrımıza bağlılığımız tam. Tüm hayatımızı ona göre şekillendiriyoruz... Tanrımızın en temel 4 emri var... Düşünme, tüket, itaat et ve öl... Tanrımız o kadar merhametli ki, diğer tanrılar gibi işi sakata bırakmayıp her eve gayet "renkli, cıvıl cıvıl" peygamberler gönderiyor. Ailece onların karşısına geçip bu peygamberleri bıkmadan izliyoruz. Bizim onları izlememiz bizi kontrol etmelerine yetiyor... Biraz beyni köreltiyorlar, o da olsun artık... Sonuçta eğlendiriyor, ağlatıyor, korkutuyor, şaşırtıyorlar bizi daha napsınlar? Tapınaklarsa dolup taşıyor, kimse ibadetlerini aksatmıyor. Görkemli tapınaklar genellikle sabah saat 9 ile akşam 11 arası inananlarını ağırlıyor... Belli bir vakti yok ibadetin. Ve tapınakların her köşesi imamla, papazla kaynıyor... Sizi kazıklamak için, pardon ibadetinizi hakkıyla yapmanızın için usanmadan dil döktükçe döküyor, peşinizde koşturuyorlar... Ama bu tanrıya uymak, onun isteklerini yerine getirmek cenneti falan getirmiyor, ona uydukça kendi elimizle cehennemi yaratıyoruz...Bunu bile bile! Anarşist Dayanışma Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
felidae Yanıtlama zamanı: Nisan 30, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 30, 2011 sıkı bir nefes çektim dibine çöküp keskin rutubetinden kadifesi kaçmış duvarların çürüyüp soyulmuşlar derisi yüzülmüş aşıklar gibi, derisi yeşerir bazı aşıkların,biliyormusun? ağır bir sancı çöker nefes boşluğuna. yerlere çokça çarparlar dizlerini, bazı yaralarda kan tutmaz mesela... öyle yara olur mu deme hiç... içine kanadığında.. dizlerini ciğerinde hissedersin. beni kan tutmuyor epeydir. hele kendimi kandırılmış bulmuşsam...kan falan tutmuyorum içimde. akıp parmak uçlarıma birikiyor, sana dokunurken donan parmaklarıma. sonra onları çıkartıp teker teker, diplerine mum yakıyorum. böyle daha romantik buluyorum,böyle dağ dayanmıyor zaten, yıkıyorum.. mum ışığında yıkıyorum, izdüşümünü senden payıma düşen her cümlenin. valizi hep kapının önünde hazır bekleyen son kelimeler gibi... etkisi daima tanıdık, hatırımda pek çok silüetten temsil edilmiş, ama hala aynı oranda yok edici... bugün biraz ateşim var, sigaramın dumanı lambanın etrafında bir münzevi gibi dolanıyor düşünceler kursağımda titriyor. bir el omuzumu ovalıyor...içimden bir el, kendime ne kadar samimiysem o kadar samimi sen düşün artık. bir kaç telin tınısı kulağımda, bana acıyan birşeyi hatırlatıyor. boş bir evde, kapıların hep arkanda kaldığı kilit seslerinin hep sonradan geldiği, çaresizce kendini sıkıştırıp dizlerinin üstüne, ellerini ayak bileklerine kilitleyip yok olmaya çalıştığın bir sahneyi... herşey gözüne her zamankinden daha yabancı ama daha senin gelir hani. sana ait olanlar gittikçe, göğsüne bir ağırlık iner. bu uçakdan atılanlar,görüyoruz ki uçağı hafifletmiyor artık... her giden daha çok artırıyor ağırlığını son kelimenin... benim düşmem eskisinden daha yakın artık.. senin gülmen çok eski benim görmem imkansız.. benim kör olduğum bir rivayet değil artık... benim bakmakdan vazgeçtiğim rezaletiyle örtüşen bir hayal kırpma süreci.. koca bir tokatı alnımın ortasına dayayıp bıraktığın şu cümleler.. artık hain bir iftira değil, hazin bir hatıra... çünkü bugün benim ellerim titriyor, başımda deliler tepiniyor,fotoğraflarda yüzüm delik dudaklarım küfürbaz bir züppe gibi sokak başlarında, satır aralarında, apartman boşluklarında dudaklarını bekliyor. konuşacak hiçbirşeyi olmayan o dudaklarını, arkasını dönüp kaçan sidikli çocuk gibi dudaklarını, bazı harfleri tanımayan bazı cümlelerin içinden geçemeyen bazılarına o kadar çok benzeyen dudaklarını. bazı anılar birbirinin aynısı olmaktan sıkılmıyor,bazı acılar, daima hatırlanmakdan ben kendimden sıkılıyorum bazen, kendimden fırlayıp uzaklara senin gibi benzer anıların baş rol oyuncularının asla gidemeyeceği kadar uzağa belki bir sahil kasabasında, herkesin hayalini kurduğu derme çatma bir kulübenin, tozlu raflarına bakan küçük bir koltukta sallanarak uyumaya... uzun,uzun zamanlar boyu uyumaya. benim biraz senden rol çalmaya ihtiyacım var aslında.. senin giderken, beni bana esir bırakan o halin. o kendini bir bok sandığın son kareler, yüze serilen telefonlar, ve tabi benim tüm bunların arkasından ağlamam en yalın haliyle ağlaya ağlaya parçalara ayrılmam... senin bir bok olduğunun izahi bir yansıması gibi. ama sen nasıl bir boksan artık, geri dönüşü imkansız, tecrübe edilmekten iğrenesiye uzak durulan bir yolda, tek bir sokak lambasının altındaki bankda, ben oturmazsam kimin oturacağını merak ettiriyorsun. seni değil, ben özünde bunu bilmek istiyorum... ağladığım da sana değil, ben bir bank biliyordum orda uzanıp gökyüzünü seyrettiğim, yıldızların ateş böcekleri gibi titrek, yağmurun sadece o metre kareye ılık, uykunun bir tek orada tam anlamıyla gözlerime düştüğü,,, yapay boyası aşınmış, yazıları dökülmüş yanımda koca bir çöp tenekesini, kimse görmeden karıştırabildiğim, bildiğim tek yerdi orası. şimdi ben bir bank bulurum elbet, yine boş olur, yine belki bir lambanın altında, yine gökyüzü benim nasılsa, yine yıldızlar titrek, yine belki yağmur,belki uyku yine kimselerden olabildiğince uzak.. kendi içine kapanık bir aşk... ama sen yinede abim geliyor almanyadan deseydin, diğer bankı sattım bunda ben oturacağım deseydin... belki biraz vakit verseydin, ben aniden uyandırılınca çok üşürüm.. buz keser içim. yazın ortasında, sen bile dokunamazsın donarım. uykudan uyandıran tüm sesler cellat bana. tüm sesler katilim. tüm izler arkamda görünür,tepemden aşşağı kaynar karlar yağarken nasıl unutup gideyim.... gözlerime kaçan sinekleri de toplarım tamam, ağlamam tabii ağlamam, canım yanmaz,afallamam, huysuzlanmam,hiçbirşey almam, seni tırtıklamam, ama sen beni bilemezsin ben böyle anlarda çok üşürüm. üşüyünce bir sonraki yaza kadar hep ölürüm... her gün katil anılırsın içimde, istisnasız her gün donan kirpiklerimi aralayıp seni düşlediğim.. hergün bir önceki günün ağrısı tazelenir, patlamak bilmeyen bir bahar dalına dönüşür içimde bu yalnızlık... hele yalnızsan, sen bir damla düşürürsün bulut bir damla... sokakları kim ıslatıyor, kedileri kim, bilemezsin... sen böyle gidiyorsun ya... öyle bir ağlayacağım ki, senin sokaklarında tüm insanlar şemsiye taşıyacak... (yağmur bulutu kendisini ıslatmıyor ama, ağladığında istikametinde ki herşey ıslanıyor... sen evinde kupkuru otursanda, evin ıslanıyor...) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.