TuRKALp Yanıtlama zamanı: Ağustos 4, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 4, 2015 Bilmiyordum, evet bana ait, nasıl birleştirebilirim... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
AurorA Yanıtlama zamanı: Ağustos 4, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 4, 2015 bölüm moderatörü birleştirecek konularınızı... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
TuRKALp Yanıtlama zamanı: Ağustos 4, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 4, 2015 + Hoşgeldin, yoktun uzun zamandır, hatırladın mı ben o şiir yazdığın kalem... - Burdaydım, kalemimi dinlendirmek istemiştim sadece... + Pekala... Üzgün görünüyorsun, senin için ne yazmamı istersin ? - ... + Heyy! Sana diyorum? - Şey, aslında... + Anlaşıldı, ben yardımcı olurum, hadi başlayalım... İnsan mutluyken mi anlamaz bu mutluluğunun değerini, yoksa mutsuzken mi özler o dakikalarını. Kim bilir, nankördür belki insanoğlu.. Yada neden nankör olsun ki, sürekli mutluluk neden olmasın ki hayatta, haketmiyor mu insanlar bunu... "Dışarda kar var, bak çocuklar kayıyor o karda, kar topu oynuyorlar ve ne kadar mutlular dimi, sende mutlu olabilir misin bunlarla? Daha fazlasını istersin dimi. Belkide çocukken farkına varıyoruz sadece mutluluğun... Doya doya bi tek çocukken mutlu olabiliyoruz sadece... Saf ve temiz mutluluk... İnsan büyüdükçe mutluluktan anlama yeteneğini kaybediyor mu dersin ?" Bilmem ki, haklı olabilirsin. "Biz büyüdük ve kirlendi dünya" demiş ustalarımız.. Hep çocuk kalıp yada büyümüş olsak bile tadı damağımızın bi köşesinde kalmalıydı mutluluğun, tadını unutmamak için... "Hmmm dertliyiz baya, otur bi dinle bakalım, belki vardır doğru iki kelam sözüm. İnsanlar doğmayı kendileri seçmezler ama doğduktan sonrada ölmek istemezler, doğum ile ölüm arasındaki yaşadıkları da bi piyangodur, ne çıkar bilinmez, büyük ikramiye yada amorti ama hayata ne verirsen en azından eş değerini mutlaka alırsın. Sen ne kadar üşümemek için uğraşırsan, soğuk hava seni o kadar ısıtır." Ama üşüyorum ben, saç telimden ayak parmaklarıma kadar, oysa ki kat ve kat dolu üzerim... "Bazen üşüdüğünü zannedersin ama seninki soğuktan kaynaklı değildir, kalbin üşüyor senin, titriyor belkide..." Bak iyi dedin bunu... "Ben demedim, sen bunu duymak istiyordun, kendine gelecek bi tokat arıyorsun aslında, senin ki üşümek değil, fazla sıcaklıktan şımarmak..." "Asma hemen suratını sözüm bitmedi, sen kalbi donacak bi adam değilsin, insansın şımarmak fıtratında var. Hani dedik ya çocuk kalabilsek diye, hala bi çocuk tarafın var aslında, şımartılmayı bekleyen bi çocuk" Mutluluk, sen gerçekten istediğinde seni bulur. Mutsuz olmak için bahaneler aramak yerine, daha çok mutlu olmak için çareler arayın... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
TuRKALp Yanıtlama zamanı: Ağustos 4, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 4, 2015 Akıl hastanesinden yazıyorum. En akıllı düşüncelerimle seslenmek istiyorum, olduğu kadar artık. Önden bağlamalı beyaz gömleğimi getirmeden görevliler, yazmalıyım iki kelam. Hayatı bi ağaç olarak düşünmemiz gerekirse eğer, hayatımızda yeşeren günler olduğu kadar, sararıp döķülen günlerde oluyor, bu dökülen yapraklarımıza; kaybettiklerimizde diyebiliriz. Ağaç karar veremiyor ilkbahara yada sonbahara, bizim hayatımızda öyle, her zaman ilkbahar yaşatmıyor hayat yada tam tersi, her zaman sonbaharda takılı kalmaz ki takvim. Şiddetli rüzgarlarımız olur bazı zaman, bazense köklerimizi ısıtacak kadar sıcak bir güneş. Güneşin kıymetini bilmeli insan, yeşermeli doya doya. Yeşermeli ki, sonbahara kafa tutabilmeli yapraklar. Hele ki kış gelmesin o ağaca, öldürür kendini, Hele ki kış gelmesin o ağaç için, döker bütün yapraklarını ve ölümden dönen bi insan havasına bürünür. Yazın güneşte yanmalı, sonbahar geldiğinde rüzgarla serinleyebilmeli insan. Kış geldiğinde o yağan kar ile huzur bulabilmeli insan, hiçbir mevsime daha fazla anlam yüklenmemeli, gerekirse kışın çiçek açmalı bi insan, hemde misss kokulu bir çiçek. Kolları önden bağlamalı gömleğimi getirmek üzereler ama iki kelime daha yazmalıyım... Ümit olmalı insanın hayatında. Hayatını ümitli yaşayabilmeli her insan. Patlıcandan bile reçel olduğu bir hayatta hiçbirşey zor olmasa gerek. Bir delinin akıllı laf etmesini bekleyebilmek kadar ümitle dolmalı insanın içi. Bi hastayı öldüren en büyük etken ümitsizliktir. Ümit oldukça hayatta yaşamak içinde bi nedeniniz olur. Mal, mülk, para, pul, ün, makam yada mevki... Bunların hiç biri kalıcı değil, ümidiniz varsa bunların hepsine sahip olma imkanınız olur. Ümit yoksa, hayatta kalabilmeniz bile imkansız hale gelir. Bak Sultan Süleyman'a, elleri bomboş veda etti bu dünyaya. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
TuRKALp Yanıtlama zamanı: Ağustos 4, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 4, 2015 Yağmurlu bi akşam, gökyüzü kızıl, Zeki Müren söylüyor ‘’Seni Sordum Yıldızlara’’ ve sol kolumda bi sızı. Herkes bi koşuşturma içinde, hayat mücadelesi derdinde. Islanmak benim gibiler için bi ihtiyaçtır, iliklerime kadar hissederim o yağmuru, yağmurda yürümekten daha güzel bi terapi yoktur belkide. Yağmurda ıslanmak ile yağmurun ıslatması arasında çok fark vardır. Yağmur herkese eşit yağar ama herkes için aynı anlamı ifade etmez. Yağmurlu bir akşamda kulağında çalan müzik sesinin eşlik etmesidir hayat, durup iki kelime karalayabilmektir benim için hayat. Güneşten kimse kaçmak istemez, zor olandan kaçmak ister insanoğlu. Güneş yakar, oysa ki yağmur kendine getirir insanı, ne olduğunu gösterir, gerçekleri çarpar yüzüne, yağmur insaflıdır, sonrasında gökkuşağı hediye eder ıslattığı insanlara, güneşse yerini karanlığa bırakır. Hayatta böyledir belkide, zorlukların sonu hep bir gökkuşağı olur, renk katar insanın hayatına. Hayatı karmaşıklaştıran, zorlaştıran biziz, hayat yağmur sonrası karşımıza çıkan bi gökkuşağından ibarettir, kim bilir… Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
TuRKALp Yanıtlama zamanı: Ağustos 4, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 4, 2015 Gök gürültülü bir geceye uyandım, önce perdeyi aralayıp gökyüzüne baktım, daha sonra dayanamadım gökyüzünün isyan edişine ve açtım pencereyi. Bir yıldız görmeyi temenni ederdim, göremedim. Gökyüzü kızgındı, yıldızlarını ve o parlak görüntüsünü gizlemişti benden. Derken bir yıldız kaydı, dilek dilememi istercesine, ben hiç dilek tutmadım ki, hep dua ettim sevdiklerim yanımda olsun diye. Kayan yıldıza hiç aldırmadan gökyüzünü seyretmeye devam ettim. Bir şimşek çaktı neden bir dilek tutmadın dercesine, gökyüzü daha da sinirlendi, ağlamaya başladı adeta, sırılsıklam oldu her yer. Ağlıyordu resmen, ben ağlıyorum size de gün yüzü göstermem der gibiydi. Yağmur damlaları hızla çarpıyordu yere, dünyayı temizlemeye çalışıyordu sanki. Üşütüyordu yağmur en yakın dostu havayla bir olmuşçasına. Titretiyordu soğuk, dostum olan gökyüzünü neden ağlattınız der gibi. Bir yıldız belirdi bi anda, yağmur dindi, hava ısındı, o parlak yıldızını bize sunuyordu gökyüzü, siz ne yaparsanız yapın ben sizi aydınlatırım gibi bir hal takındı gökyüzü. Bak bana ağlarken de ışıldayabilirim diyordu gökyüzü, bir yıldız daha kaydı o anda, dilek tutmakla dua etmek arasında kaldım bi an, dua ettim gökyüzünün ağlamasını hiçe sayarak. Gökyüzü bir yıldız daha bağışladı, derken bi tane ve bir tane daha. Yıldızları birleştirip kelime oyunu oynadım yıldızlarla, istediğim bütün dualarımı birleştirdim yıldızlarla ve tekrar gökyüzüne gönderdim en güzel dualarımı. Gökyüzünü sevdim birden bire, ne kadar ağlamaklı olsa da hep güldü sonunda bize… Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
TuRKALp Yanıtlama zamanı: Ağustos 4, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 4, 2015 Ahh… Kırık bir bar taburesinin üstüne oturdu adam sağlam bi duruşla. ''Bi bira'' dedi adam titrek bi sesle, sesinde umutsuzluk vardı, yalnızlık vardı, yağmurda kalmış bir adamın titrek sesi vardı. Sigarasından bi fırt çekti ve birasına uzandı, birasını yudumladı, kadehini hayata vururcasına vurdu barın üstüne koydu. Gözleri uzaklara daldı, belki kaybettiklerine belki de hiç onun olmayanlara. Sigarasından bi fırt daha aldı, o nasıl bi çekişti sigarayı, tüm dertlerini içinden atmak istercesine. Cebinden bi resim çıkardı, uzun uzun baktı o resme, gözünden bir damla yaş süzüldü bir anda resmin üstüne. Resmi sildi, annenin bi evladını okşarcasına sildi resmi, öptü ve göğsüne bastırdı. Sonra tekrar baktı ve gülümsedi resme, gülümsedi ve sol cebine koydu resmi, yüreğinin tam üstüne. Bir off çekti ve birasından bir yudum daha aldı, kederliydi belli. Merak ettim ve yanına gittim, ''merhaba'' dedim, kafasıyla selam verdi sadece. ''Çok dertli gördüm sizi'' dedim, tebessüm etti ve ''ne haddime dedi'', ''nasıl yani dedim'', ''bak evlat'' dedi anlattı: ‘’Sevmek, ne olur diye düşünmeden sevebilmektir, yarını düşünmeden seveceksin sevdiğini, yarının olacağı muamma, bugün seveceksin, hergün olacak ve hergün bi sonraki gün yaşanmayabilir diye seveceksin. Benimkisi dert değil, sevdiğime özlem, siz gençler yarını düşünerek seviyorsunuz, anın kıymetini biz yaşlılar bilir, gün olur o an için gözyaşı dökmek mi istersin, yoksa her anın keyfini çıkarmak mı istersin’’ dedi adam. Nasıl bu kadar sevdin diye sordum, anlattı yaşlı adam: ‘’Sevdiğini, o olduğu için herşeyiyle seveceksin, bi gün sevdim, yarın sever miyim diye düşünmeden seveceksin. Birlikte yaşlanmayı göze alacak kadar çok seveceksin, yaşlandığında onunla ölümü paylaşmayı, azraile kafa tutabilmeyi düşünebilecek kadar çok seveceksin, severken el üstünde tutacaksın, eller ne der demeyeceksin, ellerin üstünde tutacaksın, sen belki garip bi hayat sürebilirsin ama ona sultan olduğunu hissettireceksin. O senin dünyanın tek gerçeği olacak, dünyanın yedi harikasından bahsederler, benim dünyamın tek harikası o, ona bunu hissettireceksin. Ölümüne değil, yaşarcasına seveceksin, üzmeyeceksin sevdiğini, üzülmeyeceksin sevdiğinden ötürü. Bir de küs uyumayacaksın mesela, ayrı yataklarda birbirinize sarılarak uyuyacaksınız gerekirse’’ diye devam etti adam. Nerde peki bu kadar sevdiğiniz dedim, anlatmaya devam etti adam: ‘’Bak, kalbimde, yanımda olmaması benimle olmaması demek değil ki, kalbimin en güzel yerinde saltanı var onun, hemde hiçbir darbenin yıkamayacağı bir saltanat bu. Seviyorsan sevdiğin kölesi olmak nedir bileceksin, o da senin efendin gibi değil, kalbinin diğer yarısı gibi görecek. Sevmek böyledir azizim, kolay değildir sevmek, kolay değildi sevmek siz kolaylaştırdınız, kolaylaştırdığınızı sandınız. Sevmek ömrünüzü feda edebilmeyi göze alabilmektir ama sevdiğin üzülmesin diye yaşamayı bilmektir. Bak Romeo’ya sevdiği için ömrünü feda etti ama bencilce davranıp sevdiğinin üzülebileceğini hesaba katmadı. Sevdiğinin tutunulacak tek dal olduğunu ona hissettireceksin, Sevmek…Sevmek… Sevmek… Sevmek genç adam, güneşe çıplak gözle bakabilmektir, gözün kamaşır ama seni ısıtanda odur.’’ Dedi adam ve birasından bi yudum aldı. Neden resmine baktığında gözyaşı döktün diye sordum, dinle dedi ve anlatmaya başladı: ‘’Sevdiğini ne kadar gördüğünün bi önemi yok, o senin yanında bir saniye bile yoksa, özleyebilmektir sevmek. Resmini öpüp göğsünde saklayabilmektir sevmek, o seninleyken bile kaybedebileceğini düşünebilmektir en güzel sevmek. Sigarasından bi fırt daha çekti ve şunları dedi: ‘’Sevmek, o üşüdüğünde içinin titremesi, o seviyor diye o yemeği yiyememek, o üzüldüğünde gece uyuyamamak, onu mutlu etmek için çaba sarfedebilmektir’’ dedi ve uzaklaştı oradan… Sevmek, sevilmek…Güzel bir şey böyle sevmek ve böyle sevilebilmek… Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
electronicalev Yanıtlama zamanı: Ağustos 4, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 4, 2015 Her şey aydınlansın! Ve perdeler açılın hadi Bu sefer korkunç bir rahatlıkla Adiliğin sembolik motiflerini Ve çaydanlıktaki ağlayan kadın portresini Yansıtın Kırık bir biblonun parçaları kadar Antika ve keskin olsun Oyuncular şahlanın hadi Madalyonun öbür yüzü Hayat bulsun ruhunuzda Bu sefer çakın kibriti Solu yanan ruhunu Düşün sadece ritüel gibi Mumları döşe Son dileğini dile Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Heretik Yanıtlama zamanı: Ağustos 4, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 4, 2015 Aradan bir buçuk yıl geçti. Hala kokunu duyuyorum, sen ve senin o karanlık nabzının. Beni de sürüklediğin alevli karanlık yolların uğursuz seslerini işitiyorum her gece. O koruluklarda senin uğruna yaptığım davetlerin nabız gibi atan kötülüğü sarıyor beni korkunç bir girdap gibi. Yine de senin uğruna bütün ahmakça acıları çekmeye razıyım. Kozmozun unutulmuş bir köşesinde sonsuza kadar hiçlik içinde dönüyorum seni ararken. Yine de, sen ve senin dünyamı istila eden iblisleriyle sevişmeye, her şeyin yıkılmasına değer. Kendimi yıkmadan daha iyi halimi yaratamazdım. Aşk acısında kavrulmadan yeniden doğamazdım. Sen bana bu fırsatı verdin. Tüm karanlık eski tanrılar seninle olsun! Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
paranormalanormal888 Yanıtlama zamanı: Ağustos 4, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 4, 2015 Nereyi karalarsam karalayayım rahatlamak için, yine karalanan ben oluyorum. Canım yanıyor. Kendimi sorguluyorum. Ağlıyorum,gülüyorum, oturuyorum, kalkıyorum. Geçiyor mu? Asla. Alevler taşıyor, ben benden taşıyorum, ben bana sığmıyorum. Eskiden biraz su biraz mutluluklar serpiverirdim alevlerimin üstüne bir süre diner,sonra yeniden başlardı. Artık dinmiyor ki biraz da ben nefes alayım. İntikam gerek bana. İntikam. Kıyılan bu bedenime,acımadan çiğnenen bu yüreğime, artık olmayan ruhuma, intikam lazım. İlacım da bu benim merhemim de bu,sevgilim de intikam,sevgim de. Nefes almaya devam ediyorsam intikam içindir, ölüp bitiyorsam yine intikam. Onlar ölmeli. Sonra da ben. Onlar acı çekmeli, ben gülmeliyim. Onlar ağlamalı ben kahkaha atmalıyım. İki kişi bir çocuğun hayatını çalabildiyse,ben de onları onlara bırakmamalıyım. Bana kalmalı hepsi. Önce benim olmalılar, sonra acının, sonra bitmişliğin, sonra ölümün. Gözüm dönmeli, şuan olduğu gibi. Parça parça etmeliyim organlarını. Ya da bir hayvana yem etmeli. Oturup ben yemeliyim belki de çiğ çiğ. Bundan zevk almalıyım üstelik. Gerçekten kahkaha atmalıyım ilk defa. Pişmanlık duymadığım bir kahkaha sonunda. Sonra da bum! Ben ölmeliyim. Öyle huzurlu ölmeliyim ki,benden çalınan çocukluğuma tekrar sahip olduğumu hissetmeliyim. Pişmanlık duymamalıyım. Elimde oyuncaklarımla tekrar bir çocuk olarak ölmeli, ama buna ölüm değil, yeniden doğuş demeliyim... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Heretik Yanıtlama zamanı: Ağustos 25, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 25, 2015 Bir bebeğe yapılabilecek en büyük kötülük onu dünyaya getirmektir. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ozzwolf Yanıtlama zamanı: Ağustos 25, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 25, 2015 o kadar çok konuşmak ve derdimi dökmek istiyorumki hiç durmadan anlatmak anlatmak istiyorum.Gerçi ne kadar anlatırsamda o kadar ne bok oldugum ortaya çıkacak,Tengriyle konuşsam yine ben anlatıp ben dinliyorum, ne ses var onda nede seda bilemiyorum ben kime anlatacam, denizemi, agacamı, topragamı, kuşlaramı, nereye anlatacam yahu... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Heretik Yanıtlama zamanı: Ağustos 30, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 30, 2015 Heretik felsefem beni öylesine bir yöne çeviriyor ki bu sefer olmasa bile gelecek bir ya da ikinci enkarnasyonumda azılı bir kara büyücü olacağıma eminim, buna inanıyorum. Çünkü idealist-majestik kökenlerim o kadar sıkı ki kopması bir hayat planına sığmayacak kadar uzun. Olsun, taşlı ve karanlık koruluklarda bir kez yürüdüm, yine yürürüm taşkın karanlığın zevkiyle. Semaya ters gitmenin ateşten nefretiyle koşarım. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Geceyuruyen Yanıtlama zamanı: Eylül 7, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 7, 2015 Kaleminden dökülen siyah mürekkep tam kalbinin kapakçıklarını doldururcasına kan yerine pompalıyordu karanlığı. Ne bir acı belirtisi ne bir umutsuzluk belirtisi yüzünde. Donmuşcasına bakışları, küresel ısınma pek etkilememişti o devasa buz parçasını. İfade yoksunu yüzüne aldanmadım hiçbir zaman. Bir fısıltı da erirdi doğru dudaklardan dökülen bir çift kelime ile. Ama ne kalem yazıyordu ne mürekkep kalmıştı. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
yelisss Yanıtlama zamanı: Eylül 8, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 8, 2015 Gün geliyor ve yazılan söylenen hic birseyi üzerine alınmaz oluyorsun.Hersey başkasına yazılmış,söylenmiş oluyor.Sen sadece kötü şeylerden kendi payına düşeni alıyorsun o kadar. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Heretik Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2015 Her şey iyiye gitse bile, iyiliğin mutlak zaferi gerçekleşse bile, hepsinin üstünde bunun kozmik sisteme sağlayacağı faydayı incelediğimde karşıma çıkıyor korkunç gerçek. Her günkü şehit haberleri, dualar, iyiliğin kazanacağına dair gözü yaşlıların vaatleri. Evet hepsi haklı. Zaten tanrı denen düzenbaz bunu bilerek sistemi kurdu, o hiçbir şeyi şansa bırakmaz. Ancak bu O'nun "iyi" ve sevgi dolu olduğu anlamına gelmez. Sadece kendisi için çalışıyor ve bu programı kuruyor. İmgelemimize öyle şeyler yüklüyor ki bu sistemi çok fazla ciddiye alıp peri masallarındaki kurtuluşu arzulayan robotlara dönüyoruz. Kimse büyük resmi göremiyor. Aslında anlıyorum, çünkü büyük resme bakıldığında ortada hiçbir resim olmadığını kabullenebilmek zor. Esas nihilizm bu işte, etik değerlerle falan alakası yok, etik değerler varlığını kanıtlasa dahi hepsine kuş bakışı incelendiğinde küçük bir noktacık bile olamadığını ve evrende hiçbir yer işgal etmeyeceğini anlamaktır nihilizm. Neyse, ben yine saçmaladım, nasıl olsa kimse takmayacak. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
yelisss Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2015 Aylardır, özellikle birkaç hafta öncesi için hiç birşeyi sorgulamadım neden, niye diye sormadım merak etmek bilmek duymak görmek istemedim.İyi kötü herşeyi içime attım akıttım.Zaman zaman içimde ürpertiler hissettim,ani heycanlar,bazen öfkeler, bazen hissiz anlar..Hep tuttum kendimi sadece kendimi dinledim.Peki sonra ne oldu?Lanet olası filmde gördüğümü ona benzettim başka adam mı kalmadı lan oynatacak!Al işte herşeyi batırdın deyip filme sövdüm sonra olanlara olmayanlara sonra patladım.Sen aylardır kendini tut bir film herşeyin içine etsin! Ayrıca ayağımı sinek mi ısırmış yineee?!!!Bacağım kaşınıyor Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
imam Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2015 Acımasızmışım oysaki acı çekmesine dayanamadığım için onu öldürdüm. İnsanları kırıyormuşum , ben sadece kimsenin bana benden daha fazla nefret duyamıyacağını anladım. Umursamazmışım , parayı veya insanları umursadınızda noldu? Hayalperestmişim , bu yaşadığınız Paris Hiltonun memeleri kadar bile gerçek değil. Hayattan bezmiş gibiymişim , arkadaşım 5 dk sonra senden ayrılcak sende bu kadar neşeli olma bence Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Balcan Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2015 Karalamayin su defteri ! Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
masal perisi Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2015 [h=2]Ben iyiyle, kötüyle kavga edemem; kavga ile işim yok! Savaşmak şöyle dursun, gönlüm barışlardan bile ürkmekte...[/h] Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Templier Yanıtlama zamanı: Eylül 10, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 10, 2015 Biliyordum. Ne kadar şüphe de etsem, defalarca sorgulasam da biliyordum, cennetin gözlerinde saklı olduğunu... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Heretik Yanıtlama zamanı: Eylül 15, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 15, 2015 Yaradılanı sevmem , yaradandan ötürü. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Ilithyia Yanıtlama zamanı: Eylül 15, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 15, 2015 Yaradılanı sevmem , yaradandan ötürü. Poseidon'un da mı hatrı yok cici Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Heretik Yanıtlama zamanı: Eylül 15, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 15, 2015 Poseidon'un da mı hatrı yok cici Bütün tanrılardan iğreniyorum. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Ilithyia Yanıtlama zamanı: Eylül 15, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 15, 2015 Bütün tanrılardan iğreniyorum. Boş ver, ben öldürdüm onu zaten -_- Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.