Heretik Yanıtlama zamanı: Ocak 31, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 31, 2017 Hades'in yeraltı çukurlarında Unutulmuş Tanrılar'ı buldum. Onlara en kanlı kurbanları verip tapındım ve defalarca haykırdım beni duysunlar diye. Antik dehşetlerin izinde Ctulhu'nun tapınağını bulup dünyaya davet ettim, gel ve insanlığın kökünü kurut diye. Bataklıkları çoğalttım, çürümüşlüğü ve yozlaşmışlığı ilah edindim, onlar için kılıcımı savurdum ve Tartarus'un iblis komutanı oldum. Kollektif bilinçaltının en derinlerindeki vahşi arzuları yüzeye çıkardım ve insana ahlaklılığı unutturdum. Erdeme dair ne varsa gülünç gösterdim sırf ilahi soytarıların insanı yaratmakla ne büyük bir ahmaklık ettiğini kanıtlamak için. Tanrı Pan'ın görkemli boynuzlarına şehvani olan her şeyi yerleştirdim ki doğanın sonsuz kaosunda hayvanlığın şeytani hazzına ulaşayım diye. Sonsuz Hiçlik'in tek gerçek olduğunu gördüm, geri kalan tüm insan yapımı uydurmaların cehennem kazanlarında yakılmak üzere bir eğlence olduğunu anladığımda evrenleri sarsan kahkahalar attım. Kozmik Şakacı'nın zilli şapkasında evreni baştan başa dolaşıp burun kıvırdım ve haklı üstünlüğümle ilahi olanın suratına tükürdüm. Yaratıcılığımın sınırı olmadığını anladığımda benden başka hiçbir şey yok diye bağırdım. Tek Hakikat bendim, ben ve hiçlik, yıkıcı olan tüm güçlerin birleşimi, çağlar boyu farklı adlarla adlandırılmış o sonsuz hakiki olumsuz güç, Pan, Satan, Hades, Ctulhu, Set, farketmez ! Yaratıma karşı olan yıkımın üstün karşı-yaratımını bir kalkan gibi kullanıp yükseldim. Evrenin korkunç anlamsızlığında neşe dolu alemler yaptım, sonsuzluğun nektarından içtim ve tekrar bağırdım, ben her şeyim ! Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Şubat 2, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 2, 2017 Sessizliğin içinden gelyordu sesinin yankısı. Hangi yöne gideceğimi bilemiyor, nefesinin ısıttığı geceleri arıyordum şuursuzca. Bir deliye iyi gelen gömlek kadar iyi geliyordu hayat bana. Ellerim göğsümde, görünmeyen iplerle arkadan bağlı. Ben böyle uyumayı sevdim hep, böyle uyumayı becerebildim. Ellerim, kimse tutmasın diye kör, gözlerim duyumsamasın kimseyi diye dağlanmışçasına kapalıydı. Şimdi soğuk bir hava da üşümüşlükten bile daha çok sızlıyor ayak parmak uçlarım. Kim bilir belki de kalbim çoktan vazgeçmiştir onlardan. Dur desem durur muydu? Dur desem durur muydun? Gitme desem kalır mıydın? Gel desem döner miydin? Bugün, bu saat bunlar hissedilir miydi? Özel bir amacım yoktu. Yazmak belki biraz daha rahat hissettirir diye düşünmüştüm. Belki bana yardım ederdi, daha az acırdı yaralarım, daha az kanardım. Hepsi bu. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sare Yanıtlama zamanı: Şubat 2, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 2, 2017 Cani yanar insanin. Yanarda anlatamaz hani. Konusasi vardir ama susar susmayi secer genelde. Iste bende boyledir. Herseye tamam hahaha ama demezler iyimisin bi sikintin varmi .... niye sorsunlar ki bana .... hep alismislar kendilerine.... Insanlik bu mu ? Hevesler neden kalir hep kursakta... neden keskeler vardir hayatta ? Bizim hatalarimizdan dolayi mi yoksa insanlardan dolayi mi ? Hani seksek oynardik ya saklambac ellibir oynardik... simiiiit diye bagirirdik falan... nerede o gunler.. hala neden yok oynayan ? Icimizdeki cocukta mi buyudu ? Benim buyumedi sanki.. hep o cocuk icimde yasiyor... belki de o cocuk yuzunden canim bu kadar yaniyor... canli olan herkese herseye zarar verenlerin sonu beter olsun. Saygi ve sevgilerimle... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Heretik Yanıtlama zamanı: Şubat 3, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 3, 2017 sürünen kaos nyarlathotep'in askerleriyiz ! Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Şubat 4, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 4, 2017 Beni, benimle baş başa bırakın. Bununla başa çıkabilirim. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Şubat 5, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 5, 2017 Doğduğumuzda, garanti olarak bir tek ölümümüz vaadedilir. Bunca çaba bunun için midir yani? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Şubat 5, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 5, 2017 Kimilerine göre çok zalim şartlar barındıran bir sistemin içinde, hayatta kalabilmek için çırpınıp duruyoruz. Fakat ne yazık ki hayat, bir bataklıktan fazlası değil. Çırpındıkça batıyor, battıkça umudumuzu daha çok kaybediyoruz. Amaçsız bir yaşam sürdürmeye çalışmak. Pek işkence oluyor. Halbuki en baştan çırpınmasak, direkt malum sona kavuşsak ya kestirmeden. Olmuyor değil mi? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Şubat 5, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 5, 2017 Sessiz bir odanın, karanlık bir köşesiyim şimdi. Öyle bomboş duran, yapısında anı barındırmayan cinsten. Belki de bu yüzdendir sessiz karanlıklık. Belki de hiç kurtulamayacağı amansız bir hissiyattır bu. Hayatımıza önemli değişiklikler kazandıran alışmalara bile alışığız. Önce ilk adımı atarsın, sonra diğerini. Bir şeyler daima başka şeylerin gereksinimini doğurur. Yok olmak örneğin. Bahsi bile edilemez. Var olmadan önceki gibi yok olabiliyor musun? Ondan haber ver. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Ninque Yanıtlama zamanı: Şubat 7, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 7, 2017 O yer var inanıyorum, öyle bir yer var ve ben o gün gelecek oraya gideceğim. Yalnız değil, evet hep yalnız olduğumu düşündüm, yalnız olmayı diledim, gelecekte gördüğüm "ben" hep yalnızdım fakat yalnız olmayacağım. Ben aradığımı buldum. Aradığım kişiyi buldum, umarım o da beni bulmuştur. Ben artık tesadüflere inanmıyorum, bizlerin tesadüf sandığı şeyler aslında birer işaret ve o işareti takip ettikçe daha fazla tesadüfle karşılaşmak mümkün ve inandıkça mucize denen şeyin hayatın ta kendisi olduğunu öğreniyoruz. Rüyalar, hayaller, günlük hayatta görülen ancak dikkat edilirse seçilen küçük işaretler bizi çocukken hayal ettiğimiz o saf dünyaya götürüyor. Sadece izin vererek, akışına bırakarak. Tek yapılması gereken bu. Zorlamadan, sakince, izin vererek. Çünkü en zeki, en yüce, en bilge insandan bile daha yüce varlıklar tutuyor elimizden. Olduğu gibi kabul etmek gerek her şeyi mükemmeliyetçiliği bir kenara bırakarak. Karşındakinin bir insan bedenine sahip olduğunu unutmayarak. Tek yapılması gereken bu. Akışına bırakmak. Gerekirse acı çekmek, hastalanmak, güçten düşmek ama beklemek, sabretmek... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sare Yanıtlama zamanı: Şubat 7, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 7, 2017 Aklim almiyor bu deliligi Baktim olmuyor dedim ki bu deli isi Yokmu bu insanlarin bi degisim fisi gelir mi ki iyi biri ? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Heretik Yanıtlama zamanı: Şubat 9, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 9, 2017 İhmalkarlığın ve perişanlığın harabe saraylarında travmatik karnavallar içindeyim. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Şubat 9, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 9, 2017 Uykularımı veriyor, karşılığında hatırlayamadığım rüyalar alıyordum. Belki sen gelirdin günün birinde, gecenin köründe. O vakit vazgeçerdim belki hatırlayamamaktan. Tüm zihnim açılır, unuttuğum ne varsa hatırlayıverirdim birden. Dur bir dakika, gerçekten bu olsun istiyor musun? Fazla iddialı oldu değil mi? Bilemiyorum. Karar senin. Bende bilmiyorum. En güzeli yatmak değil mi? Hissetmiyor olmak güzel. Bir gün sonsuza dek geleceğini bilmek de öyle. O vakit iyi geceler. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Heretik Yanıtlama zamanı: Şubat 10, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 10, 2017 İnsanlıktan uzak sonsuz bükülgen uzayların ve galaksilerin soğuk unutulmuş köşelerinde fantastik ve sarkastik alaycı küfürlerle yıkandı çocukluğum ve gençliğim. Maddi alemin kabalığından sıyrılan yanılsamaların ve şüphenin mutlak hakikatin tahtına oturduğu o iyinin ve kötünün ötesinde saf gücün, kozmosun damarlarında uğursuz bir nabız gibi atan tekinsizliğin düzlemsiz diyarlarının karanlıklarındayım. Artık buradan çıkıp kurtulmaya çalışmıyorum,çünkü tüm bu diyarların benden başka hiçbir şey olmadığının farkına vardım, o karanlık karadeliklerle bir oldum, antik tanrıların ve adı anılmaması gereken çürümüş iğrenç tanrıların kayıp yıldız tohumuyum. Ben buyum. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Şubat 10, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 10, 2017 Yaşadığım binanın çatısına sırtımı verip ay ışığı izlemeye koyuluyorum arada. Bu gece de onlardan biri. Bir müddet ay a bakıyorum. Gözlerimi almaya başladığında sen geliyorsun aklıma. Sonra akıp gidiyor bulutlar. Gecenin ilerleyen saatlerinde tutulacak olan ay bile parıldıyor güneşmişçesine. Bakan gözleri kamaştırıyor falan. Yıldızlara bakıyorum sonra. Lanet şehirden bir kaç tanesi zor seçiliyor. Ruhumu ziyaret etmek amaçlı uzaklara giderdim hani. Bir kaç yüz km uzakta bir deniz kenarına. Çadırda bir kaç gün ne iyi gelirdi. Milyarlarca yıldız her gece misafirliğime gelirdi. Ateş bile yakmaz onları beklerdim. Belki sarılmış bir kaç sigara eşlik ederdi bedenime. Zifiri karanlıkta ruhuma ikram eder, birlikte tüketirdik ne varsa. Aklım hep bedenimden yana olur, eninde sonunda döndürürdü kürkçü dükkanına. Ruhum kalıverirdi orada. Dağların ardında, insanlardan, medeniyet ve teknolojiden uzakta, doğa ile iç içe olan o deniz kenarında. Şimdi ben çatıdan inmiş, yatağıma yüz üstü uzanmış bunları yazıyorum. Ruhum, sana sesleniyorum. Seni özlüyorum. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Şubat 13, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 13, 2017 Önümde yere ne dik, ne paralel, hafif yatık duran camdan dışarı bakıyorum. Tekerlekli kara taşıtları geçiyor yanımdan kimi zaman hızlı, kimi zaman yavaş. Geri geri gidenler de oluyor nadiren. Yeryüzü akıyor sanki altımdan, bitki örtüsü geçip gidiyor yanımdan. Merakla etrafımı seyrederken kulaklıklardan yayılan büyü etkisini göstermeye başlamış, dış etkenler daha az hissedilir olmuştu. Belki de dünya dönüyor diye geçip gidiyordu yer yüzü her yanımdan veya her şey ayağıma gelsin diye serilmişti önüme ve seçilebilir şekilde değişiyordu coğrafya. Ben istediğim akıma kapılıyor, istemediğimin bensiz devam etmesine göz yumuyordum. Gelip geçiyordu zaman. Dönüyor ve durmuyordu dünya. Mühim olan, siz neresindeydiniz bunun ve neresinde olmak isterdiniz? Başka bir arzunuz? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sare Yanıtlama zamanı: Şubat 13, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 13, 2017 Dem aydınlandı sahneler Kapandı meyhaneler O gözler bana bir baktı Bir yandı bir söndü şehirler O eller beni bir tuttu Durdu ırmaklar nehirler Bir tutam sevdanı ver Dem Yaşamak sensin madem Al beni çek götür uzaklara Aşk neymiş görsün alem Dem ellerin tenime değer Hayat ne boşmuş meğer Demdir o birtanemdir o Dem söyle sen de aşıksan eğer Demdir acıma merhemdir o Sen varsan yaşamak sana değer Bir tutam sevdanı ver Dem Yaşamak sensin madem Al beni çek götür uzaklara Aşk neymiş görsün alem Dem hadi gel yanıma Al beni kollarına Şimdilik ayrıyız ama Düştüm yine yollarına Dem bir dokun tenime Değsin ellin ellerime Şimdilik ayrıyız ama Yeter benim hasretime Bir tutam sevdanı ver Dem Yaşamak sensin madem Al beni çek götür uzaklara Aşk neymiş görsün alemmmm Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
reincarnated Yanıtlama zamanı: Şubat 14, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 14, 2017 Bu derin bir vecd hali, nice hayallerimde, zamansız yakalanmış her an için, Ödenen o bedelin, nacizane ücreti sanki. Kasım'da kaybolup gidenler gibi, gaybım hep çamur. Ne idü, masum çocuğun avazı? Genç bir terazi, okka taşı kadardı verdiği, Kalbur hayatına, bir boğum ödünç can kadardı derdi. Nefs kalsa neylesin derdi, yaşayamadan göçen için? Varsa mükafatı, bende geliyrem kara çıkıma eyleşip. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Şubat 19, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 19, 2017 ' Dur! ' ihtarlarının hiç birine uymuyordu zaman, elinden geldiğince akıp gidiyordu. Bense duruyordum her dur diyene. Yoksa farkımız bu yüzden miydi? Herşeyden geçmek ancak hiç vazgeçilmemek. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Şubat 19, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 19, 2017 Her cümlenin karşısında hakkıyla durabilecek niteliğe sahiptir 'neden? ' sorusu. Öyle biraz tenha göründüğüne bakmayın. Doğru kişiye sorarsanız sizi meteor çarpmasından beter bir hale sokabilir. Sana sorardım ben hep neden diye. Artık kendime soruyorum. Nedenlerle dolup taşıyorum. Hani küçük çocuklar vardır. Her şeye neden diye sorarlar. Öyleymişçesine bezdiriyorum kendimi. Nedenlerim çoğalıyor birden. Ancak nedense etrafıma baktığımda pek kayda değer neden göremiyorum. Çokluk içinde yokluk dedikleri bu olsa gerek. En son kendime dönüp şu soruyu soruyorum ve biraz sussam diyorum. Neden, neden? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
PiaA Yanıtlama zamanı: Şubat 21, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 21, 2017 Zaman, her şeyin ilacı değildir aslında… Zaman, sadece yaşanmış olanların ve yaşananların üzerini örten sonbahar yaprakları gibi… Bu nedenle mevsimleri vardır acıların. Bahar bitip yapraklar uçuşmaya başladığında ne var ne yok tekrar çıkar ortaya. En iyisi hiç izin vermemek aldatıcı bahara… Üzerini örtmektense acıların, biraz şarapla tatlandırıp kusmak en iyisidir. Sadece yenebildiklerimizi atlatabiliriz hepsi bu… Zaman kocaman bir yalan, şimdi ben zamansız bir köprünün, gece gündüzü olmayan halatlarına tutunmuşum. Karşıya geçebilmek için zamana ihtiyacım olduğuna öyle çok inandırmışım ki kendimi, adımlarım kenetlenmiş gibi zamanı reddettiğim yere. Biraz toplasam gücümü, soluklansam ya hemen şurada… Soluklanmaktan kastım bir sımsıkı sigara elbette… Zaman yok diyorum ama… Ya bitmezse yaktığım sigara. Ya hep soluklanırken kalırsam şuracıkta… Tanrım, korkuyorum sahip olduğum güçten. İnanmışların gerisinde kalakaldım daha ileriye gideyim derken. Şimdi karmakarışık, şimdi korkunç, şeytani, ağza alınmayacak bir macera karşıya geçmek. Peki karşıya geçmek ne demek? Karşıya geçmek, orada bekleyenler mi demek oluyor? Geçmek sadece ilerlemek olmamalı. Çok yavan olur o zaman, değmez, kurur yüreği insanın yolun sonunda. Benim karşıda bekleyen bir mutluluğum var Tanrım. Bu kadar sohbet yeter bizim için bile. Zaman yok dedik ama bak sigaramda bitivermiş… Zamanla değil, kendi kendine… Yürümeliyim şimdi, geçip gitmeliyim bu köprüden… Yolun sonu bir kağıt bir aşk, bir kalem bir de ben… Aklımdan bir rüya tuttum, unutmadan uğruna bir şiir yazacağım… Pia Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Şubat 28, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 28, 2017 Sıcak bir banyo yapıp buharlanmış aynada kendime bakıyorum. Böyle seçilmiyor olması pek bir tercihim olsa da, siliveriyorum aynayı. Kendime bakıyor, şu bir türlü arınamayışıma üzülüyorum. Yaşları dökülmüş belki gözlerimin, tuzları kalmış. Sırtımda kanatlarım kırılmış, izlerini hala taşıyorum. Neden peki? Bir zamanlar kanatlarım olduğu, uçabildiğim, ayaklarımın yerden kesildiği hep aklımda olsun diye mi? Aslında hayır. Göz pınarlarının hala kurumadığı ve hala hissedebildiğin hissini kaybetme diye. Peki bir daha uçamayacaksam, uçabildiğim anıları canlandıracak izlerim neden var? Yeniden uç diye umut vermek adına değil. Öl diye bile değil. Bilakis yaşa diye. Ölmeyi bile geçip yaşamak, hepsi bu... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Mart 1, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 1, 2017 Ömrümden geçen haftaların kritiğini ancak haftasonları yapabiliyordum. Kendime uzun uzun vakit ayırabildiğim zamanlar, o zamanlardı. Cumartesi günü sabah uyanıyor ve yeniden pazartesi günü sabahı uyanıyordum. Haftaların böyle hızlıca akmasından memnun oluyor, fakat belli dönemlerin dönümleri gelsin istemiyordum. Geçen sene bugün ne yaptığımı düşündüğümde kahroluyordum. Hayatımın bir an önce son bulmasını, fakat zamanın geçmemesini istiyordum. Kendi kendimle çeliştiğimi düşünmekle bile kendimle çelişiyordum. Arada sırada 'napıyorsun? ' diye soruyorlar. Duruyorum diye cevap veriyorum. Sadece duruyorum, başka hiç bir şey yapmıyorum. Ben duruyorum ancak benim dışımda olan hiç bir şey durmuyor. Oysa ben dursun istiyorum, hepsi bu. Sence çok mu? Hayır bence her dakikasına değersin. Kendini bile kandıramıyorsun. Zaten güzel olan da bu değil mi? Boşver bence yat uyu. İyi geceler madem. İyi geceler. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Mart 2, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 2, 2017 Bir gün geçiyor, diğeri geliyor ardından. Günlerin hepsi aynı aslında, güneş doğuyor ve batıyor. Yalnız isimleri farklı. Karanlık bir geceden, aydınlık bir güne uyanıyorum fakat içim hala karanlık. Aydınlansın diye delikler açmayı düşünüyorum bazen... (Bu çok karamsara gidiyor, başlarken böyle hayal etmemiştim. Bir son vermeliyim, afedersiniz.) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Witch Of Rain Yanıtlama zamanı: Mart 3, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 3, 2017 Tek bir cümle yeterli bazen; "Benim senin için çırpındığım gecelerde, sen hiçbir şey yapmadan öylece bekliyordun. Değişmesi için hiçbir şey yapmadın ki." Ve; benim de yapabileceklerimin önüne set kurdun. Şimdi? Mahkum olduğumuz ömür boyu mutsuzluğun adını yaşam mı koyalım yarım mı?. Bir şey söyleyeyim mi? Ben tükendim artık. Ya bir şeyler yap ya geceleri ben uyurken saçlarımı okşayan gölgeni başucumdan al ve sonsuza dek git. Ben tükendim... Bu aralar neyi hayal ediyorum biliyor musun? Iş arkadaşıma vereyim anahtarı, o kullansın, uzun bir yol tarif edeyim ona, yeterince hızlanabileceği ve ibre 140'ı gösterirken kapıyı açıp aşsağıya bırakayım kendimi. Güçlü ol demesin kimse bana. Benim dayandığım bu araf'a, benden başka hiçkimse dayanamazdı ki. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
arecrateria Yanıtlama zamanı: Mart 5, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 5, 2017 Zamanın içerisinden bir gemi gibi geçiyordum aslında. Nuh un gemisi değil elbette, bir uzay gemisi. Küçücük bir delik belki ruhumun özgür kalmasına, aydınlanmasına yetecek. Ama aynı zamanda bu bedenimin de sonu olacak. Siz olsaydınız hangisini seçerdiniz? Bir bedende esaret mi? yoksa bedensiz bir özgürlük mü? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.